1 |
pinch |
çimdiklemek |
v. |
|
- My mother used to pinch me as a punishment.
- Annem ceza olarak beni çimdiklerdi.
- Tom pinched his cheek.
- Tom onun yanağını çimdikledi.
- Tom pinched Mary.
- Tom Mary'yi çimdikledi.
- He pinched me!
- Beni çimdikledi!
- Stop pinching me.
- Beni çimdiklemeyi bırak.
- I pinched myself to make sure that I wasn't dreaming.
- Hayal görmediğimden emin olmak için kendimi çimdikledim.
- She pinched my arm sharply.
- Kolumu sert bir şekilde çimdikledi.
- Tom pinched me.
- Tom beni çimdikledi.
- Tom pinched my arm.
- Tom kolumu çimdikledi.
- She pinched him.
- Onu çimdikledi.
- I pinched myself to make sure that I wasn't dreaming.
- Rüya görmediğimden emin olmak için kendimi çimdikledim.
- I pinched Tom.
- Tom'u çimdikledim.
- He pinched my arm.
- Kolumu çimdikledi.
Show More (10)
|
2 |
pinch |
araklamak |
v. |
|
- That man pinched my shoes!
- O adam ayakkabılarımı arakladı!
Show More (-2)
|
3 |
pinch |
sıkıştırmak |
v. |
|
- Fill the dough with grated cheese; fold and pinch the edges.
- Hamuru rendelenmiş peynirle doldurun; katlayın ve kenarlarını sıkıştırın.
Show More (-2)
|
4 |
pinch |
vurmak |
v. |
|
- I returned my boots as they were pinching.
- Vurdukları için botlarımı geri verdim.
Show More (-2)
|
5 |
pinch |
tutuklamak |
v. |
|
- The cops pinched the robber.
- Polisler soyguncuyu tutukladı.
Show More (-2)
|
6 |
pinch |
çimdik |
n. |
|
- Emma gave her brother a warning pinch as he was annoying her.
- Emma rahatsızlık verdiği için kardeşine bir uyarı çimdiği attı.
Show More (-2)
|
7 |
pinch |
sıkıntı |
n. |
|
- Other fishing regions are also starting to feel the pinch now.
- Diğer balıkçılık bölgeleri de artık sıkıntıyı hissetmeye başladı.
Show More (-2)
|