|
- However, the thing that worries us most is the decrease in prices, by 30%, owing to imports.
- Ancak bizi en çok endişelendiren şey, ithalat nedeniyle fiyatların %30 oranında düşmesidir.
- Elsewhere, including in Europe, prices are currently suffering a short-term decline.
- Avrupa da dahil olmak üzere başka yerlerde fiyatlar şu anda kısa vadeli bir düşüş yaşamaktadır.
- At the same time, the Financial Perspective is adjusted in line with the prices current in 2004.
- Aynı zamanda, Mali Perspektif 2004 yılında geçerli olan fiyatlara göre ayarlanmıştır.
- Until the end of the Cold War, prices were reassuringly maintained.
- Soğuk Savaş'ın sonuna kadar fiyatlar güven verici bir şekilde korunmuştur.
- The Americans, like ourselves, are suffering an explosion in farm gate prices.
- Amerikalılar da bizim gibi çiftlik kapısı fiyatlarında bir patlama yaşıyorlar.
- Prices of the main agricultural products have fallen.
- Başlıca tarım ürünlerinin fiyatları düşmüştür.
- Elsewhere, including in Europe, prices are currently suffering a short-term decline.
- Avrupa da dahil olmak üzere diğer yerlerde fiyatlar şu anda kısa vadeli bir düşüş yaşamaktadır.
- We do not accept the idea that American companies should use state aid in order to smash prices.
- Amerikan şirketlerinin fiyatları düşürmek için devlet yardımı kullanması gerektiği fikrini kabul etmiyoruz.
- How do we explain the different prices for BSE tests in Europe?
- Avrupa'da BSE testleri için farklı fiyatları nasıl açıklayabiliriz?
- However, they will be one-off increases and will only raise prices slightly.
- Ancak bu artışlar bir defaya mahsus olacak ve fiyatları çok az yükseltecektir.
- In Sweden, prices rose this winter by over 50% because of tensions between supply and demand.
- İsveç'te arz ve talep arasındaki gerilim nedeniyle bu kış fiyatlar %50'nin üzerinde artış gösterdi.
- In other words, this means that prices are established by these four trusts.
- Başka bir deyişle bu, fiyatların bu dört tröst tarafından belirlendiği anlamına gelmektedir.
- It is also in the name of profit that Europe funds set-aside land in order to prevent a fall in prices.
- Avrupa'nın fiyatların düşmesini engellemek için arazi tahsisini finanse etmesi de kar amaçlıdır.
- As befits a true Dutchman, I always fill up there, paying Luxembourg prices.
- Gerçek bir Hollandalıya yakışır şekilde, Lüksemburg fiyatlarını ödeyerek her zaman orada doldururum.
- There could even be some perverse upward movement of prices in the short term.
- Hatta kısa vadede fiyatlarda ters yönde yukarı doğru bir hareket bile olabilir.
- On the contrary, he maintained, prices have even fallen in some cases.
- Aksine fiyatların bazı durumlarda düştüğünü bile ileri sürdü.
- Stable prices are important for farmers in the South as in the North.
- İstikrarlı fiyatlar Kuzey'de olduğu gibi Güney'deki çiftçiler için de önemlidir.
- That reduces prices on the world market.
- Bu dünya pazarındaki fiyatları düşürür.
- The fall in coffee prices is indeed catastrophic.
- Kahve fiyatlarındaki düşüş gerçekten de felaket.
- This company has seen a 40% jump in share prices as a result of the events of 11 September and thereafter.
- Bu şirket, 11 Eylül ve sonrasında yaşanan olayların bir sonucu olarak hisse fiyatlarında %40'lık bir artış görmüştür.
- You do not buy a computer every day, so there is no problem there at all, because those prices have been lowered.
- Her gün bilgisayar almıyorsunuz, dolayısıyla orada bir sorun yok, çünkü o fiyatlar düşürüldü.
- Further to the vote on the Rothley report concerning the fixing of book prices, I should like to say the following.
- Kitap fiyatlarının sabitlenmesine ilişkin Rothley raporunun oylanmasıyla ilgili olarak şunları söylemek isterim.
- Nevertheless, lower prices and greater demand have not put an end to consumer complaints, as we all know.
- Bununla birlikte, hepimizin bildiği gibi, daha düşük fiyatlar ve daha fazla talep tüketici şikayetlerini sona erdirmedi.
- However, they will be one-off increases and will only raise prices slightly.
- Ancak, bunlar bir defaya mahsus artışlar olacak ve fiyatları sadece biraz yükseltecektir.
- The issue of access and prices is of course incredibly important.
- Erişim ve fiyatlar konusu elbette son derece önemlidir.
- No doubt, also as a result of competition, prices will go down.
- Hiç şüphesiz, rekabetin bir sonucu olarak fiyatlar da düşecektir.
- Insofar as taxes were harmonised, they were harmonised upwards by increasing prices.
- Vergiler uyumlaştırıldığı ölçüde, fiyatları artırarak yukarı doğru uyumlaştırıldı.
- In general, prices in Germany and France were lower than in the UK and in Sweden.
- Genel olarak Almanya ve Fransa'daki fiyatlar Birleşik Krallık ve İsveç'tekinden daha düşüktür.
- Prices in Brazil have fallen by 80% and they have halved the number of deaths from HIV/AIDS.
- Brezilya'da fiyatlar %80 oranında düştü ve HIV/AIDS'ten ölenlerin sayısı yarı yarıya azaldı.
- It can also offer greater competitiveness and, consequently, better prices to transacting parties.
- Bu aynı zamanda daha fazla rekabet gücü ve dolayısıyla işlem yapan taraflara daha iyi fiyatlar sunabilir.
- The report limits itself to mentioning a reduction in prices.
- Rapor, fiyatlarda bir düşüşten bahsetmekle yetiniyor.
- It prevents them from benefiting from a broader choice of DVD titles and potentially cheaper prices.
- Daha geniş DVD başlık seçeneklerinden ve potansiyel olarak daha ucuz fiyatlardan yararlanmalarını engeller.
- What is important to my group is that the environmental costs as a whole should be reflected in the prices of products.
- Benim grubum için önemli olan, çevresel maliyetlerin bir bütün olarak ürünlerin fiyatlarına yansıtılmasıdır.
- The focus on quantity at rock-bottom prices merely results in ecological and economic problems.
- Düşük fiyatlarla miktara odaklanmak sadece ekolojik ve ekonomik sorunlara yol açar.
- Has the Commission considered what effect this massive increase in supply might have on farm prices?
- Komisyon, arzdaki bu büyük artışın çiftlik fiyatları üzerinde nasıl bir etkisi olabileceğini değerlendirdi mi?
- This led to the collapse of cost prices and a rise in retail price.
- Bu durum maliyet fiyatlarının düşmesine ve perakende fiyatlarının artmasına yol açmıştır.
- The Commission is very much in favour of seeing to it that consumers benefit from prices which are as low as possible.
- Komisyon, tüketicilerin mümkün olduğunca düşük fiyatlardan faydalanmasını sağlamaktan yanadır.
- New figures from August 2001 show no notable variation in unmetered access prices.
- Ağustos 2001 tarihli yeni rakamlar, ölçülmemiş erişim fiyatlarında kayda değer bir değişiklik olmadığını göstermektedir.
- Prices take no account of the structural changes that happen when resources peter out.
- Fiyatlar, kaynaklar tükendiğinde meydana gelen yapısal değişiklikleri dikkate almamaktadır.
- The background remains the same - dumping prices in the Korean shipyards.
- Arka plan aynı kalmıştır: Kore tersanelerindeki dampingli fiyatlar.
- A further lowering of prices must be realised through industrial and government cooperation.
- Fiyatların daha da düşürülmesi sanayi ve hükümet işbirliği ile gerçekleştirilmelidir.
- Transport policy cannot solely involve lowering prices through unbridled competition.
- Ulaştırma politikası sadece dizginlenemeyen rekabet yoluyla fiyatların düşürülmesini içeremez.
- That would favour parallel importers who would contribute to lowering prices.
- Bu, fiyatların düşmesine katkıda bulunacak olan paralel ithalatçıları destekleyecektir.
- Currently we are again seeing a massive surge in reliance on intervention buying to support prices.
- Şu anda fiyatları desteklemek için müdahale alımlarına olan bağımlılıkta yine büyük bir artış görüyoruz.
- Furthermore, we need special taxes on external environmental costs related to products and product prices.
- Ayrıca, ürünler ve ürün fiyatlarıyla ilgili dış çevresel maliyetler için özel vergilere ihtiyacımız var.
- Will we receive more service and lower prices, in particular?
- Özellikle daha fazla hizmet ve daha düşük fiyatlar alacak mıyız?
- This raises the question of stabilising the prices of raw materials.
- Bu da hammadde fiyatlarının istikrara kavuşturulması sorununu gündeme getirmektedir.
- It is not about making the fixing of book prices normative throughout the European Union.
- Bu, kitap fiyatlarının belirlenmesini Avrupa Birliği genelinde normatif hale getirmekle ilgili değildir.
- If high land prices mean that young farmers are then unable to take over businesses, we have overshot the mark.
- Eğer yüksek arazi fiyatları genç çiftçilerin işletmeleri devralamamasına neden oluyorsa, hedefi aşmışız demektir.
- Companies would be able to supply medicines at more favourable prices if volume purchasing applied.
- Şirketler, toplu alım uygulandığı takdirde ilaçları daha uygun fiyatlarla tedarik edebileceklerdir.
- That may cause prices to rise again at a later date, due to a lack of competition.
- Bu durum, rekabet eksikliği nedeniyle fiyatların daha sonraki bir tarihte tekrar yükselmesine neden olabilir.
- I have asked them how long they will commit themselves to these lower prices.
- Bu düşük fiyatlara ne kadar süreyle bağlı kalacaklarını sordum.
- The share of administrated prices in the CPI basket is relatively high at around 25%.
- TÜFE sepetinde idari fiyatların payı, nisbeten yüksek olup %25 civarındadır.
- According to research, over 60% of consumers still do not think in euros when they consider the prices of products.
- Araştırmalara göre, tüketicilerin %60'ından fazlası ürün fiyatlarını değerlendirirken hala Euro cinsinden düşünmüyor.
- There is a higher quality of service, better prices and better costs, and more competitiveness.
- Daha yüksek bir hizmet kalitesi, daha iyi fiyatlar, daha iyi maliyetler ve daha fazla rekabet gücü söz konusu.
- Supplying poor markets at the lowest possible prices should be the rule.
- Yoksul pazarlara mümkün olan en düşük fiyatlarla tedarik sağlamak kural olmalıdır.
- This puts enormous pressure on airlines to keep their prices down.
- Bu durum havayolu şirketleri üzerinde fiyatlarını düşük tutmaları yönünde büyük bir baskı oluşturmaktadır.
- If high land prices mean that young farmers are then unable to take over businesses, we have overshot the mark.
- Eğer yüksek arazi fiyatları, genç çiftçilerin işletmeleri devralamayacağı anlamına geliyorsa, hedefi aşmışız demektir.
- In general, administrative prices are not cost covering.
- Genel olarak, idari fiyatlar maliyeti karşılamaz.
- There is a lot of evidence to show that higher cigarette prices reduce the level of smoking.
- Yüksek sigara fiyatlarının sigara içme seviyesini düşürdüğünü gösteren pek çok kanıt bulunmaktadır.
- The Commission is aware that consumers benefit from lower prices.
- Komisyon, tüketicilerin düşük fiyatlardan fayda sağladığının farkındadır.
- This has brought enormous profits for shipowners and processing companies, whose cost prices have continued to fall.
- Bu durum, maliyet fiyatları düşmeye devam eden armatörler ve işleme şirketleri için muazzam karlar getirdi.
- When parallel imports from third countries are allowed, the prices of trade mark products drop.
- Üçüncü dünya ülkelerinden yapılan paralel ithalata izin verildiğinde, ticari markalı ürünlerin fiyatları düşer.
- Furthermore, this step should not cause production prices to fall.
- Ayrıca bu adım üretim fiyatlarının düşmesine neden olmamalıdır.
- Lower prices would not alter the fact that it would still be the consumer who lost out in all this.
- Daha düşük fiyatlar, tüm bunlardan kaybedenin yine tüketici olacağı gerçeğini değiştirmeyecektir.
- First of all, a proper anti-dumping policy is necessary in order to bring about more reasonable world market prices.
- Her şeyden önce, daha makul dünya pazar fiyatlarının oluşması için uygun bir anti-damping politikası gereklidir.
- We must do something to get back to more competition and lower prices for branded goods.
- Markalı ürünlerde daha fazla rekabet ve daha düşük fiyatlara geri dönmek için bir şeyler yapmalıyız.
- In principle, prices are determined by market forces.
- Prensip olarak, fiyatlar piyasa güçleri tarafından belirlenmektedir.
- This is particularly valid with regard to the matter of prices.
- Bu durum özellikle fiyatlar konusunda geçerlidir.
- There could even be some perverse upward movement of prices in the short term.
- Kısa vadede fiyatlarda ters yönde yukarı doğru bir hareket bile olabilir.
- We are talking about better and more favourable prices, not about more advertising.
- Daha iyi ve daha uygun fiyatlardan bahsediyoruz, daha fazla reklamdan değil.
- Nevertheless, lower prices and greater demand have not put an end to consumer complaints, as we all know.
- Bununla birlikte, hepimizin bildiği gibi, düşük fiyatlar ve artan talep tüketici şikâyetlerini sona erdirmemiştir.
- They will therefore be worse off if food prices on the world market increase.
- Dolayısıyla dünya pazarında gıda fiyatlarının artması halinde daha kötü durumda olacaklardır.
- The background remains the same - dumping prices in the Korean shipyards.
- Arka plan aynı kalmıştır; Kore tersanelerindeki damping fiyatları.
- That would favour parallel importers who would contribute to lowering prices.
- Bu, fiyatların düşmesine katkıda bulunacak paralel ithalatçıları destekleyecektir.
- The prices are reasonable for a nice dinner.
- Fiyatlar güzel bir akşam yemeği için makul.
- The prices are reasonable for a nice dinner.
- Güzel bir akşam yemeği için fiyatlar makul.
- The prices are reasonable for a nice dinner.
- Fiyatlar şık bir akşam yemeği için gayet makul.
- Prices dropped suddenly.
- Fiyatlar aniden düştü.
- The baker in front of City Hall increased his prices.
- Belediye binasının önündeki fırıncı fiyatlarını arttırdı.
- Our grocery bill soared last month because of higher vegetable prices.
- Geçen ay sebze fiyatları arttığı için market faturamız yükseldi.
- Prices are very high in this store.
- Bu mağazada fiyatlar çok yüksek.
- Prices are still on the rise.
- Fiyatlar hala yükselişte.
- Do you think we should raise prices?
- Fiyatları yükseltmemiz gerektiğini düşünüyor musun?
- The prices here are quite reasonable.
- Buradaki fiyatlar oldukça makul.
- Prices are high these days.
- Fiyatlar bugünlerde yüksek.
- This store hasn't raised prices in years.
- Bu mağaza yıllardır fiyat artırmadı.
- Home prices have continued to decline.
- Ev fiyatları düşmeye devam ediyor.
- Prices have risen steadily during the past decade.
- Fiyatlar son on yıl boyunca sürekli arttı.
- Prices are subject to change without notice.
- Fiyatlar önceden haber verilmeksizin değiştirilebilir.
- Prices keep going up.
- Fiyatlar yükselmeye devam ediyor.
- All of us want prices to decline.
- Biz hepimiz fiyatların düşmesini istiyoruz.
- We have no reason to believe that prices will be increased.
- Fiyatların artacağına inanmak için hiçbir nedenimiz yok.
- Prices include shipping!
- Fiyatlara nakliye dahildir!
- All prices have risen.
- Tüm fiyatlar arttı.
- In the long run, prices will rise.
- Uzun vadede fiyatlar yükselecek.
- There was a general drop in prices.
- Fiyatlarda genel bir düşüş oldu.
- Prices will go up.
- Fiyatlar yükselecek.
- The prices remain as they were.
- Fiyatlar olduğu gibi kalacak.
- Higher gas prices cause inflation.
- Yüksek benzin fiyatları enflasyona neden olur.
- Prices have gone up.
- Fiyatlar yükseldi.
- Prices went up.
- Fiyatlar yükseldi.
- Prices depend on supply and demand.
- Fiyatlar arz ve talebe bağlıdır.
- Are gas prices going to go down?
- Gaz fiyatları düşecek mi?
- Prices raise from day to day.
- Fiyatlar günden güne artıyor.
- Prices are falling.
- Fiyatlar düşüyor.
- Products, whose prices have been reduced, are not returnable.
- Fiyatları düşürülen ürünler, iade edilebilir değildir.
- Prices are double what they were ten years ago.
- Fiyatlar on yıl öncesininkinin iki katı.
- The improvements we've made on the assembly line could eventually lower prices.
- Montaj bandında yaptığımız iyileştirmeler sonunda fiyatları düşürebilir.
- Every foreigner who visits Japan says that prices here are too high.
- Japonya'yı ziyaret eden her yabancı, burada fiyatların çok yüksek olduğunu söylüyor.
- The prices here are very reasonable.
- Buradaki fiyatlar çok makul.
- Prices are very high in this store.
- Bu mağazada fiyatlar çok yüksektir.
- Wool prices are falling.
- Yün fiyatları düşüyor.
- Look at these prices.
- Bu fiyatlara bak.
- Prices are going up.
- Fiyatlar yükseliyor.
- Prices vary by location.
- Fiyatlar konuma göre değişir.
- In the long run, prices will rise.
- Uzun vadede, fiyatlar yükselecektir.
- Why are gas prices so high?
- Neden gaz fiyatları bu kadar yüksek?
- Farm prices had fallen fifty-five percent.
- Çiftlik fiyatları yüzde elli beş düşmüştü.
- During the holiday season, a lot of stores jack up their prices.
- Tatil sezonunda, birçok mağaza fiyatlarını yükseltir.
- Prices have reached a 13-year high.
- Fiyatlar son 13 yılın en yüksek seviyesine ulaştı.
- Prices are lower in Boston.
- Boston'da fiyatlar daha düşük.
- It is said that prices are going to rise again.
- Fiyatların tekrar artacağı söyleniyor.
- Prices have been reduced by 20 to 40 percent.
- Fiyatlar yüzde 20 ila 40 oranında azalmıştır.
- We talked about food prices.
- Gıda fiyatları hakkında konuştuk.
- Stock prices dropped.
- Hisse senedi fiyatları düştü.
- We need to raise prices.
- Fiyatları yükseltmemiz gerekiyor.
- Home prices are surging.
- Ev fiyatları yükseliyor.
- I'll never get used to skyrocketing prices for gasoline.
- Benzin fiyatlarının hızla yükselmesine asla alışamayacağım.
- Prices are lower in Boston.
- Fiyatlar Boston'da daha düşük.
- Do you think we should raise prices?
- Sence fiyatları arttırmalı mıyız?
- Prices have been climbing steadily.
- Fiyatlar sürekli artıyor.
- Prices have soared.
- Fiyatlar yükseldi.
- Prices are high in Brazil.
- Brezilya'da fiyatlar yüksek.
- Prices are too high.
- Fiyatlar çok yüksek.
- I thought the prices at that store were too high.
- O mağazadaki fiyatların fazla yüksek olduğunu düşündüm.
- I'm still waiting for the prices to drop.
- Ben hala fiyatların düşmesini bekliyorum.
- As it is, prices are going up every week.
- Zaten fiyatlar her hafta artıyor.
- We need to raise prices.
- Fiyatları yükseltmeliyiz.
- Prices rose drastically as a result of this policy.
- Bu politikanın bir sonucu olarak fiyatlar sert bir biçimde yükseldi.
- Prices raise from day to day.
- Fiyatlar günden güne yükseliyor.
- Prices seem to be going down.
- Fiyatlar düşüyor gibi görünüyor.
- Prices have risen by 50 percent during the past ten years.
- Son on yılda fiyatlar yüzde elli arttı.
- Prices will increase after October 20th.
- Fiyatlar 20 Ekim'den sonra artacak.
- Prices are lower in Kobe.
- Fiyatlar Kobe'de daha düşüktür.
- Vegetable prices fluctuate according to the season.
- Sebze fiyatları mevsime göre değişiklik gösterir.
- Prices for Treasury bonds fell.
- Hazine bonolarının fiyatları düştü.
- They claim that prices will go down if production increases.
- Üretim artarsa fiyatların düşeceğini iddia ediyorlar.
- Home prices have skyrocketed in the last ten years.
- Ev fiyatları son on yılda fırladı.
- Prices continued to rise.
- Fiyatlar yükselmeye devam etti.
- Prices have been gradually rising in recent years.
- Son yıllarda fiyatlar giderek artıyor.
- Who can afford these prices?
- Bu fiyatları kim karşılayabilir?
- There was a rapid decline in stock prices.
- Hisse senedi fiyatlarında hızlı bir düşüş yaşandı.
- Prices will continue as they are.
- Fiyatlar olduğu gibi devam edecek.
- Rice prices are regulated by the government.
- Pirinç fiyatları hükümet tarafından düzenlenir.
- Prices are rising.
- Fiyatlar yükseliyor.
- Greater demand for high-quality coffee has helped drive coffee prices higher.
- Yüksek kaliteli kahveye olan talebin artması kahve fiyatlarının yükselmesine yardımcı oldu.
- At these prices, you won't get many students in here.
- Bu fiyatlarla buraya fazla öğrenci alamazsınız.
- Social unrest may come about as a result of the endless rising of prices.
- Sürekli yükselen fiyatların bir sonucu olarak sosyal huzursuzluk çıkabilir.
- I'll never get used to skyrocketing prices for gasoline.
- Benzin fiyatlarının fırlamasına asla alışamayacağım.
- The store raised all the prices.
- Mağaza tüm fiyatları yükseltti.
- Prices are lower in Kobe.
- Kobe'de fiyatlar daha düşüktür.
- As it is, prices are going up every week.
- Zaten fiyatlar her hafta yükseliyor.
- Stock prices fell quickly.
- Hisse senedi fiyatları hızla düştü.
- Prices went to amazingly low levels.
- Fiyatlar inanılmaz düşük seviyelere indi.
- The prices are ridiculously low.
- Fiyatlar saçma bir biçimde düşük.
- Prices have risen in Japan and Tokyo is very expensive to live in.
- Japonya'da fiyatlar yükseldi ve Tokyo yaşamak için çok pahalı.
- Prices have been rising since last year.
- Fiyatlar geçen yıldan bu yana yükseliyor.
- Prices are too high.
- Fiyatlar fazla yüksek.
- Prices continue to climb.
- Fiyatlar tırmanmaya devam ediyor.
- The store raised all the prices.
- Mağaza bütün fiyatları yükseltti.
- It generally sells at very low prices.
- Genelde çok düşük fiyatlara satılıyor.
- Home prices are surging.
- Ev fiyatları artıyor.
- Demand for imported cars is increasing due to lower prices.
- Düşük fiyatlar nedeniyle ithal arabalara olan talep artıyor.
- Our prices haven't changed in years.
- Fiyatlarımız yıllardır değişmedi.
- Prices keep on soaring.
- Fiyatlar yükselmeye devam ediyor.
- Property prices are going up.
- Emlak fiyatları artıyor.
- Prices have gone up these three months.
- Fiyatlar bu üç ay içinde arttı.
- Prices don't include tax.
- Fiyatlara vergi dahil değil.
- The heavy rainfall has caused vegetable prices to rise daily for the last two months.
- Şiddetli yağışlar son iki aydır sebze fiyatlarının her gün artmasına neden oldu.
- The prices remain as they were.
- Fiyatlar oldukları gibi kalırlar.
- Experts say coffee prices are rising mainly because people are willing to pay more.
- Uzmanlar, insanlar daha fazla ödemeye istekli olduğu için kahve fiyatlarının daha çok arttığını söylüyorlar.
- In spite of the depression, the prices of commodities are still high.
- Ekonomik durgunluğa karşın, ticari ürün fiyatları hala yüksek.
- Prices have risen in Japan and Tokyo is very expensive to live in.
- Japonya'da fiyatlar artmıştır ve Tokyo'da yaşamak çok pahalıdır.
- The place where we used to buy that has increased their prices.
- Onu aldığımız yer fiyatlarını yükseltti.
- Food prices will come down soon, won't they?
- Gıda fiyatları yakında düşecek, değil mi?
- We've lowered our prices.
- Fiyatlarımızı düşürdük.
- There was a general drop in prices.
- Fiyatlarda genel bir düşüş vardı.
- The place where we used to buy that has increased their prices.
- Eskiden bunu aldığımız yer fiyatlarını artırdı.
- Why did the prices go down?
- Fiyatlar neden düştü?
- Competition drives down prices.
- Rekabet fiyatları düşürür.
- The prices here are ridiculously low.
- Buradaki fiyatlar gülünç derecede düşük.
- We're going to raise our prices.
- Biz fiyatlarımızı yükselteceğiz.
- The store where we used to buy those started charging outrageous prices, so we had to find another store.
- Onları satın aldığımız mağaza, aşırı yüksek fiyat koymaya başladı, o yüzden başka bir mağaza bulmak zorunda kaldık.
- The improvements we've made on the assembly line could eventually lower prices.
- Montaj hattında yaptığımız iyileştirmeler sonunda fiyatları düşürebilir.
- There was a rapid decline in stock prices.
- Hisse senedi fiyatlarında hızlı bir düşüş vardı.
- Gas prices are up.
- Benzin fiyatları arttı.
- Food prices have surged.
- Gıda fiyatları arttı.
- Prices have risen quite a lot in the past few years.
- Fiyatlar son birkaç yıl içinde oldukça çok arttı.
- Prices are double what they were ten years ago.
- Fiyatlar on yıl öncesinin iki katı.
- This could push prices higher.
- Bu fiyatları yükseltebilir.
- I didn't forget to write the prices.
- Fiyatları yazmayı unutmadım.
- Gas prices have dropped.
- Benzin fiyatları düştü.
- Prices dropped recently.
- Fiyatlar son zamanlarda düştü.
- All prices are subject to change.
- Tüm fiyatlar değişebilir.
- The rise and fall of prices caused a financial crisis.
- Fiyatların yükselip alçalması, mali bir krize neden oldu.
- Land prices seem to just keep going up.
- Arazi fiyatları yükselecek gibi görünüyor.
- Prices rose higher and higher.
- Fiyatlar gittikçe yükseldi.
- Prices have jumped.
- Fiyatlar fırladı.
- Prices have already started going up.
- Fiyatlar çoktan artmaya başladı.
- The prices are ridiculously low.
- Fiyatlar gülünç derecede düşük.
- As a result, prices rose.
- Sonuç olarak fiyatlar yükseldi.
- Prices are going to go up.
- Fiyatlar yükselecek.
- Prices rise.
- Fiyatlar yükseliyor.
- It is certain that prices will go up.
- Fiyatların yükseleceği kesin.
- Wow, look at these prices!
- Vay canına, şu fiyatlara bak!
- Property prices are going up.
- Emlak fiyatları artmaktadır.
- Prices have risen steadily during the past decade.
- Fiyatlar geçtiğimiz on yıl boyunca istikrarlı bir şekilde yükseldi.
- Let's go to a store with lower prices.
- Daha düşük fiyatları olan bir mağazaya gidelim.
- Are gas prices going to go down?
- Benzin fiyatları düşecek mi?
- I thought the prices in that store were too high.
- O mağazadaki fiyatların çok yüksek olduğunu düşündüm.
- We can't lower the prices any further and still make a profit.
- Fiyatları daha fazla düşürüp yine de kâr edemeyiz.
- The prices in this pastry shop are very high.
- Bu pastanede fiyatlar çok yüksek.
- In the course of the past year, prices have doubled.
- Geçtiğimiz yıl boyunca fiyatlar iki katına çıktı.
- Prices are going to rise still further.
- Fiyatlar daha da artacak.
- Prices have risen significantly over the past decade.
- Son on yılda fiyatlar önemli ölçüde arttı.
- Tom knows where to go to get the best prices.
- Tom en iyi fiyatları almak için nereye gideceğini biliyor.
- Prices have gone up a lot in the last year.
- Fiyatlar geçen yıl çok arttı.
- With car prices so high, now is the worst time to buy.
- Araba fiyatlarının çok yüksek olması nedeniyle, şimdi almak için en kötü zaman.
- Prices have reached a new high.
- Fiyatlar yeni bir zirveye ulaştı.
- Prices keep going up.
- Fiyatlar artmaya devam ediyor.
- The prices are going up higher and higher.
- Fiyatlar gittikçe daha da yükseliyor.
- Experts say coffee prices are rising mainly because people are willing to pay more.
- Uzmanlar kahve fiyatlarının artmasının temel nedeninin insanların daha fazla ödemeye istekli olması olduğunu söylüyor.
- Social unrest may come about as a result of the endless rising of prices.
- Fiyatların durmadan yükselmesinin bir neticesi olarak sosyal huzursuzluk ortaya çıkabilir.
- Prices have gone down.
- Fiyatlar düştü.
- Prices will certainly go up.
- Fiyatlar kesinlikle yükselecek.
- Prices have been rising steadily.
- Fiyatlar istikrarlı bir şekilde yükseliyor.
- The prices are variable, so shop around.
- Fiyatlar değişken, bu yüzden dolaşarak alışveriş yapın.
- Fossil fuel prices shot through the roof.
- Fosil yakıt fiyatları tavana vurdu.
- Stock prices declined for five consecutive days.
- Hisse senedi fiyatları beş gün üst üste geriledi.
- Home prices are plummeting.
- Ev fiyatları düşüyor.
- Prices have gone up a lot in the last year.
- Fiyatlar son bir yılda çok arttı.
- Greater demand for high-quality coffee has helped drive coffee prices higher.
- Yüksek kaliteli kahve için daha büyük bir talep kahve fiyatlarının yükselmesine neden oldu.
- This policy resulted in a great rise in prices.
- Bu politika, fiyatlarda büyük bir yükselişe neden oldu.
- This could push prices higher.
- Bu, fiyatları daha yükseğe itebilir.
- Farm prices had fallen fifty-five percent.
- Çiftlik fiyatları yüzde elli beş düştü.
- I'm still waiting for the prices to drop.
- Hâlâ fiyatların düşmesini bekliyorum.
- Prices are high in Brazil.
- Fiyatlar Brezilya'da yüksek.
- Prices have dropped recently.
- Fiyatlar son zamanlarda düştü.
- Tom wondered why soybean prices were dropping.
- Tom soya fasulyesi fiyatlarının neden düştüğünü merak ediyordu.
- Prices are stable these days.
- Fiyatlar bu günlerde istikrarlıdır.
- Home prices have skyrocketed in the last ten years.
- Son on yılda ev fiyatları fırladı.
- In September, 1929, stock prices stopped rising.
- Eylül 1929'da hisse senedi fiyatları yükselmeyi durdurdu.
- There was a sharp rise in prices last year.
- Geçen yıl fiyatlarda keskin bir artış vardı.
- As a result, prices rose.
- Sonuç olarak, fiyatlar yükseldi.
- Stock prices were mixed on the Tokyo market today.
- Bugün Tokyo piyasasında hisse senedi fiyatları karışık seyretti.
- Prices vary by location.
- Fiyatlar yere göre değişir.
- I bet the prices won't be much higher than they were last time.
- Bahse girerim fiyatlar geçen seferkinden çok daha yüksek olmayacaktır.
- I thought the prices at that store were too high.
- O mağazadaki fiyatların çok yüksek olduğunu düşünmüştüm.
- I would like to inquire about your services and prices.
- Hizmetleriniz ve fiyatlarınız hakkında bilgi almak istiyorum.
- Why are gas prices so high?
- Benzin fiyatları neden bu kadar yüksek?
- Prices depend on the costs and the demand.
- Fiyatlar maliyetlere ve talebe bağlıdır.
- Prices are going up every day.
- Fiyatlar her geçen gün artıyor.
- Prices are high.
- Fiyatlar yüksek.
- They lowered their prices.
- Fiyatlarını düşürdüler.
- Our stock prices have gone down 30%.
- Bizim hisse senedi fiyatları% 30 düştü.
- Prices have been stable for the past three years.
- Fiyatlar son üç yıldır istikrarlı olmuştur.
- For quantities of 20 or more, we can allow you a special discount of 10% on the prices quoted.
- 20 veya daha fazla miktarlar için, size teklif edilen fiyatlar üzerinden %10'luk özel bir indirim sağlayabiliriz.
- It is said that prices are going to rise again.
- Fiyatların tekrar yükseleceği söyleniyor.
- There was a modest rise in prices last year.
- Geçen yıl fiyatlarda makul bir artış oldu.
- Easily find the best prices for your train trip.
- Tren seyahatiniz için en iyi fiyatları kolayca bulun.
- Food prices have been going up.
- Gıda fiyatları artıyor.
- The prices here are ridiculously low.
- Burada fiyatlar gülünç derecede düşüktür.
- Stock prices were mixed on the Tokyo market today.
- Bugün Tokyo piyasasında hisse senedi fiyatları karışıktı.
- Food prices have been going up.
- Gıda fiyatları yükselişte.
- These prices are outrageous.
- Bu fiyatlar çok fahiş.
- Prices have risen quite a lot in the past few years.
- Fiyatlar son birkaç yılda oldukça yükseldi.
- The prices are variable, so shop around.
- Fiyatlar değişken, o yüzden dükkân dükkân dolaşın.
- Prices rose drastically as a result of this policy.
- Bu politikanın sonucu olarak fiyatlar büyük ölçüde yükseldi.
- I don't know when the prices will change.
- Fiyatların ne zaman değişeceğini bilmiyorum.
- Prices are higher here than in Australia.
- Burada fiyatlar Avustralya'dakinden daha yüksek.
- Prices have risen significantly over the past decade.
- Fiyatlar son on yılda önemli ölçüde arttı.
- Prices right now are sky-high.
- Fiyatlar şu anda çok yüksek.
- Stock prices fell sharply.
- Hisse senedi fiyatları keskin bir şekilde düştü.
- It generally sells at very low prices.
- Genellikle çok düşük fiyatlarla satılıyor.
- Land prices are sky-high in Japan.
- Japonya'da arazi fiyatları çok yüksek.
- The prices are subject to change without notice.
- Fiyatlar önceden haber verilmeksizin değişime tabidir.
- Share prices have been erratic this last month.
- Hisse fiyatları geçen ay düzensizdi.
- Prices are competitive.
- Fiyatlar rekabetçidir.
- We've raised our prices.
- Fiyatlarımızı yükselttik.
- The prices go up after six o'clock.
- Saat altıdan sonra fiyatlar artar.
- Prices are going down.
- Fiyatlar düşüyor.
- I thought the prices in that store were too high.
- O mağazadaki fiyatların fazla yüksek olduğunu düşündüm.
- A buyers' market is a market in which goods are plentiful, buyers have a wide range of choices, and prices are low.
- Alıcı pazarı, malların bol olduğu, alıcıların geniş bir seçenek yelpazesine sahip olduğu ve fiyatların düşük olduğu bir pazardır.
- Home prices are falling.
- Ev fiyatları düşüyor.
- The prices will come down.
- Fiyatlar düşecek.
- Prices are reasonable.
- Fiyatlar makul.
- Why have coffee prices gone up?
- Kahve fiyatları neden arttı?
- Home prices are plummeting.
- Ev fiyatları hızla düşüyor.
- What percent will you discount the prices?
- Fiyatlarda yüzde kaç indirim yapacaksınız?
- Whoever you vote for, prices will go on rising.
- Kime oy verirsen ver, fiyatlar yükselmeye devam edecek.
- The prices will come down.
- Fiyatlar düşecekmiş.
- Wealthy immigrants from China are happy to pay stratospherical prices for homes in Vancouver.
- Çin'den gelen zengin göçmenler Vancouver'daki evler için çok yüksek fiyatlar ödemekten memnunlar.
- Prices rose by a whopping 28 percent in 2013.
- Fiyatlar 2013 yılında yüzde 28 gibi yüksek bir oranda artmıştır.
- Prices have reached a 13-year high.
- Fiyatlar on üç yılın doruk noktasına çıktı.
- I hope we can keep prices down.
- Umarım fiyatları düşük tutabiliriz.
- All of us want prices to decline.
- Hepimiz fiyatların düşmesini istiyoruz.
- In spite of the depression, the prices of commodities are still high.
- Depresyona rağmen emtia fiyatları hala yüksek.
- Prices include shipping!
- Fiyatlara gönderim dahildir!
- If our prices are too high, people will spend their money elsewhere.
- Eğer fiyatlarımız çok yüksek olursa, insanlar parasını başka yerde harcar.
- The prices here are a bit high.
- Buradaki fiyatlar biraz yüksek.
- I hope we can keep prices down.
- Fiyatları düşük tutabileceğimizi umuyorum.
- If our prices are too high, people will spend their money elsewhere.
- Eğer fiyatlarımız çok yüksek olursa, insanlar paralarını başka yerlere harcarlar.
- This policy resulted in a great rise in prices.
- Bu politika fiyatlarda büyük bir artışa yol açmıştır.
- Prices dropped recently.
- Son zamanlarda fiyatlar düştü.
- The prices at the supermarket where I go are reasonable.
- Gittiğim süpermarketteki fiyatlar makul.
- Prices have been rising steadily.
- Fiyatlar sürekli artmaktadır.
- Prices are higher here than in Australia.
- Fiyatlar burada Avustralya'dan daha yüksektir.
- Coffee prices have jumped almost 50% in six months.
- Kahve fiyatları altı ayda neredeyse yüzde 50 yükseldi.
- The prices of certain foods vary from week to week.
- Bazı gıdaların fiyatları haftadan haftaya değişmektedir.
- The prices go up after six o'clock.
- Fiyatlar saat altıdan sonra yükseliyor.
- We're going to raise our prices.
- Fiyatlarımızı yükselteceğiz.
- It is still possible to make a profit when prices are falling.
- Fiyatlar düşerken kâr etmek hâlâ mümkün.
- Why have coffee prices been going up?
- Kahve fiyatları neden artıyor?
- Prices will certainly go up.
- Fiyatlar kesinlikle artacak.
- That store had to reduce their prices.
- O mağaza fiyatlarını düşürmek zorunda kaldı.
- Are gasoline prices skyrocketing this summer, I wonder?
- Bu yaz benzin fiyatları fırlayacak mı acaba?
- Stock prices plunged to a record low.
- Hisse senedi fiyatları rekor seviyede düştü.
- During the holiday season, a lot of stores jack up their prices.
- Tatil sezonunda, birçok mağaza fiyatlarını artırır.
- Competition drives down prices.
- Rekabet fiyatları indiriyor.
- We talked about food prices.
- Biz gıda fiyatları hakkında konuştuk.
- In the course of the past year, prices have doubled.
- Geçen yıl boyunca, fiyatlar ikiye katlandı.
- Our stock prices have gone down 30%.
- Hisse fiyatlarımız yüzde 30 düştü.
- Why have coffee prices been going up?
- Kahve fiyatları neden yükseliyor?
- Tom didn't buy anything at that store because he thought the prices were too high.
- Tom o mağazadan hiçbir şey almadı çünkü fiyatların çok yüksek olduğunu düşünüyordu.
- Prices have jumped.
- Fiyatlar yükseldi.
- The prices are going up higher and higher.
- Fiyatlar gittikçe yükseliyor.
- Prices are going down.
- Fiyatlar iniyor.
- We haven't increased our prices.
- Biz fiyatlarımızı artırmadık.
- There was a modest rise in prices last year.
- Geçen yıl fiyatlarda mütevazı bir artış oldu.
- This store hasn't raised prices in years.
- Bu mağaza yıllardır fiyatlarını yükseltmedi.
- Prices have been stable for the past three years.
- Fiyatlar son üç yıldır sabit.
- Prices may change.
- Fiyatlar değişebilir.
- Prices have been climbing steadily.
- Fiyatlar sürekli tırmanmaktadır.
- Prices were artificially jacked up.
- Fiyatlar yapay olarak yükseltildi.
- Stock prices could fall.
- Hisse senedi fiyatları düşebilir.
- Products, whose prices have been reduced, are not returnable.
- Fiyatları düşürülen ürünler iade edilemez.
- Prices will continue to go up.
- Fiyatlar yükselmeye devam edecek.
- All prices have risen.
- Tüm fiyatlar yükseldi.
- Whoever you vote for, prices will go on rising.
- Kime oy verirseniz verin, fiyatlar artmaya devam edecek.
- Gasoline prices affect all of us one way or another.
- Benzin fiyatları hepimizi öyle ya da böyle etkiliyor.
- That store had to reduce their prices.
- O mağaza, fiyatlarını düşürmek zorunda kaldı.
- Prices ought to come down soon.
- Fiyatlar kısa sürede düşmeli.
- Prices were strictly regulated during the war.
- Savaş sırasında fiyatlar katı bir şekilde düzenlenmişti.
- Land prices are sky-high in Japan.
- Japonya'da arazi fiyatları çok yüksektir.
- Food prices are at their highest level since the United Nations Food and Agriculture Organization began keeping records in 1990.
- Gıda fiyatları, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü'nün kayıt tutmaya başladığı 1990 yılından bu yana en yüksek seviyesinde.
- With car prices so high, now is the worst time to buy.
- Araba fiyatları bu kadar yüksekken, satın almak için şimdi en kötü zaman.
- Prices right now are sky-high.
- Şu anda fiyatlar çok yüksek.
- Prices are coming down.
- Fiyatlar düşüyor.
- The prices are high.
- Fiyatlar yüksek.
- Prices are still on the rise.
- Fiyatlar hâlâ yükseliştedir.
- What percent will you discount the prices?
- Fiyatlarda yüzde kaç indirim yapacaksın?
- Prices have been rising since last year.
- Fiyatlar geçen yıldan beri artıyor.
- House prices are up.
- Konut fiyatları yükselmiş.
- Prices are still high.
- Fiyatlar hâlâ yüksek.
- Vegetable prices fluctuate according to the season.
- Sebze fiyatları mevsime göre dalgalanır.
- Gas prices are up.
- Benzin fiyatları yüksek.
- Fossil fuel prices shot through the roof.
- Fosil yakıt fiyatları tavan yaptı.
- Food prices are at their highest level since the United Nations Food and Agriculture Organization began keeping records in 1990.
- Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Kurumu 1990'da kayıt tutmaya başladığından beri, yiyecek fiyatları en yüksek seviyesindedir.
- Prices are going up every day.
- Fiyatlar her gün yükseliyor.
- The rise and fall of prices caused a financial crisis.
- Fiyatların yükselmesi ve düşmesi finansal bir krize neden oldu.
- Canadian wheat prices are forecast to decrease.
- Kanada'da buğday fiyatlarının düşeceği tahmin ediliyor.
- From the buyer's point of view, the prices of these CD players are too high.
- Alıcıların bakış açısına göre, bu CD çalarların fiyatları çok yüksek.
- We haven't increased our prices.
- Fiyatlarımızı artırmadık.
- From the buyer's point of view, the prices of these CD players are too high.
- Alıcının bakış açısından, bu CD çalarların fiyatları çok yüksek.
- Prices will continue as they are.
- Fiyatlar oldukları gibi devam edecek.
- I'll be raising my prices by three percent next month.
- Gelecek ay fiyatlarıma yüzde üç zam yapacağım.
- Tom wondered why soybean prices were dropping.
- Tom soya fasulyesi fiyatlarının neden düştüğünü merak etti.
- The prices of certain foods vary from week to week.
- Bazı yiyeceklerin fiyatları haftadan haftaya değişir.
- Prices are stable these days.
- Fiyatlar bugünlerde sabit.
- Prices will continue to rise.
- Fiyatlar artmaya devam edecek.
- Prices have been rising.
- Fiyatlar yükseliyor.
- Prices have been reduced by 20 to 40 percent.
- Fiyatlar yüzde 20 ila 40 oranında düşürüldü.
- Look at these prices.
- Şu fiyatlara bakın.
- Prices ought to come down soon.
- Fiyatların yakında düşmesi gerekiyor.
- I'll be raising my prices by three percent next month.
- Gelecek ay fiyatlarımı yüzde üç yükselteceğim.
- Why have coffee prices gone up?
- Kahve fiyatları neden yükseldi?
- Coffee prices have jumped almost 50% in six months.
- Kahve fiyatları altı ay içinde neredeyse %50 arttı.
- These prices are outrageous.
- Bu fiyatlar çok fazla.
- Prices here are out of this world.
- Burada fiyatlar mükemmeldir.
- Every foreigner who visits Japan says that prices here are too high.
- Japonya'yı ziyaret eden her yabancı buradaki fiyatların çok yüksek olduğunu söylüyor.
- Prices are about to go up again.
- Fiyatlar tekrar yükselmek üzere.
Show More (389)
|
