prize - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
prize ödül n.
  • The prize of this year's lottery is worth 1 million dollars.
  • Bu yılki piyangonun ödülü 1 milyon dolar değerinde.
  • Lastly, I would also like to thank all those who have supported his nomination for the Sakharov prize.
  • Son olarak, Sakharov ödülüne aday gösterilmesine destek veren herkese de teşekkür etmek isterim.
  • Here, tomorrow, we shall have the presentation of the Sakharov Prize.
  • Yarın burada Sakharov Ödülü'nün takdimini gerçekleştireceğiz.
Show More (123)
prize değer vermek v.
  • He used to only prize money before becoming rich.
  • Zengin olmadan önce sadece paraya değer verirdi.
  • Lebanon is rightly prized for the entrepreneurial skills of its work force.
  • Lübnan, iş gücünün girişimcilik becerilerine haklı olarak değer vermektedir.
  • It goes to the heart of the cultural diversity that we prize in Europe.
  • Avrupa'da değer verdiğimiz kültürel çeşitliliğin kalbine iniyor.
Show More (2)
prize ödül kazanan adj.
  • The new book of the prize-winning author will be published next month.
  • Ödül kazanan yazarın yeni kitabı önümüzdeki ay yayınlanacak.
Show More (-2)
prize ödüle layık adj.
  • She has many prize research in this field.
  • Bu alanda ödüle layık birçok araştırması var.
Show More (-2)
prize çok istenen şey n.
  • Being a doctor is a prize that comes with heavy burdens.
  • Doktor olmak ağır yükler getiren ama çok istenen bir şeydir.
Show More (-2)
prize kaldıraç v.
  • They had to use a lever to prize open the garage door.
  • Garaj kapısını açmak için bir kaldıraç kullanmak zorunda kaldılar.
Show More (-2)
prize takdir etmek v.
  • We must prize this decision, and I hope that it will be implemented effectively.
  • Bu kararı takdir etmeliyiz ve umarım etkin bir şekilde uygulanır.
Show More (-2)