|
- That shows just how provocative a prize this is, and how important it is.
- Bu da bunun ne kadar kışkırtıcı bir ödül olduğunu ve ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
- Lastly, I would also like to thank all those who have supported his nomination for the Sakharov prize.
- Son olarak, Sakharov ödülüne aday gösterilmesini destekleyen herkese de teşekkür etmek isterim.
- She is a past winner, of course, of the Sakharov Prize.
- Kendisi Sakharov Ödülü'nün geçmişteki sahiplerinden biri.
- The prize for getting this framework right is very great.
- Bu çerçeveyi doğru çizmenin ödülü çok büyüktür.
- Let nobody assume that in our eagerness to secure the prize of enlargement, we will allow reform to fall by the wayside.
- Kimse genişleme ödülünü elde etme hevesimizle reformların bir kenara bırakılmasına izin vereceğimizi düşünmesin.
- Why is it that an elected leader such as Chen Shin-lian was unable to receive his freedom prize here?
- Neden Chen Shin-lian gibi seçilmiş bir lider burada özgürlük ödülünü alamadı?
- The European Parliament honoured Leyla Zana with its Sakharov Prize for Freedom of Thought.
- Avrupa Parlamentosu Leyla Zana'yı Sakharov Düşünce Özgürlüğü Ödülü ile onurlandırdı.
- This year it has been decided, for the first time, that the Sakharov prize is to be shared between three recipients.
- Bu yıl ilk kez Sakharov ödülünün üç kişi arasında paylaştırılmasına karar verildi.
- She is a past winner, of course, of the Sakharov Prize.
- Kendisi Sakharov Ödülü'nün de geçmişteki sahiplerinden biri.
- A considerable number of Members of this House had repeatedly nominated her for the Sakharov Prize.
- Bu Meclis'in önemli sayıda üyesi kendisini Sakharov Ödülü için defalarca aday göstermiştir.
- Not content with destroying the North Sea, Africa is now the prize.
- Kuzey Denizi'ni yok etmekle yetinmeyip şimdi de Afrika'yı ödül olarak belirledi.
- Not content with destroying the North Sea, Africa is now the prize.
- Kuzey Denizi'ni yok etmekle yetinmeyip, şimdi bir de Afrika'yı ödül olarak seçti.
- Lastly, I would also like to thank all those who have supported his nomination for the Sakharov prize.
- Son olarak, Sakharov ödülüne aday gösterilmesine destek veren herkese de teşekkür etmek isterim.
- Why is it that an elected leader such as Chen Shin-lian was unable to receive his freedom prize here?
- Chen Shin-lian gibi seçilmiş bir lider neden özgürlük ödülünü burada alamadı?
- Here, tomorrow, we shall have the presentation of the Sakharov Prize.
- Yarın burada Sakharov Ödülü'nün takdimini gerçekleştireceğiz.
- The Sakharov Prize is not enough.
- Sakharov Ödülü yeterli değil.
- This small flash drive was a prize for me.
- Bu küçük flaş bellek benim için bir ödüldü.
- They offered a nice prize for a pair of young ones.
- Genç olanların bir çifti için güzel bir ödül teklif ettiler.
- They offered a nice prize for a pair of young ones.
- Genç olanlardan bir çifti için iyi bir ödül teklif etmişlerdi.
- The prize went to Tom.
- Ödül Tom'a gitti.
- The prize is wrong.
- Ödül yanlış.
- He deserves the prize.
- O ödülü hak ediyor.
- He received a golden watch as a prize.
- Bir ödül olarak altın bir saat aldı.
- How are you going to spend your prize money?
- Ödül paranızı nasıl harcayacaksınız?
- He worked hard in order to get the prize.
- O, ödül almak için çok çalıştı.
- It's amazing that you won the prize.
- Ödülü kazanmış olman inanılmaz.
- I was surprised that you won the prize.
- Ödülü kazanmana şaşırdım.
- The prize went to him.
- Ödül ona gitti.
- Tom dreamed that he had won the contest, but that his prize had been stolen.
- Tom rüyasında yarışmayı kazandığını ama ödülünün çalındığını gördü.
- They are contending for the prize.
- Ödül için yarışıyorlar.
- John was the first to receive that prize.
- John bu ödülü alan ilk kişiydi.
- You deserve a prize.
- Ödülü hak ediyorsun.
- What's my prize?
- Ödülüm ne?
- Tom probably won't get the prize.
- Tom muhtemelen ödülü alamayacak.
- Each of them was given a prize.
- Onların her birine bir ödül verildi.
- An Olympic gold medal is probably the most coveted sporting prize.
- Olimpiyat altın madalyası muhtemelen en çok arzulanan spor ödülüdür.
- She probably won't get the prize.
- Muhtemelen ödülü alamayacak.
- We competed with each other for the prize.
- Ödül için birbirimizle yarıştık.
- Ten teams competed for the prize.
- Ödül için on takım yarıştı.
- I won the prize.
- Ödülü ben kazandım.
- It is amazing that you won the prize.
- Ödülü kazanmış olman harika.
- Whoever wins the race will receive the prize.
- Yarışı kim kazanırsa ödülü alacak.
- Several teams are contending for the prize.
- Birkaç takım ödül için yarışıyor.
- Ten teams competed for the prize.
- On takım ödül için yarıştı.
- He boasted of having won the prize.
- Ödülü aldığı için övündü.
- There are six nominees for this year's prize.
- Bu yılki ödül için altı aday var.
- He deposited the prize money in the bank.
- Ödül parasını bankaya yatırdı.
- I did everything I could to obtain this prize.
- Bu ödülü alabilmek için her şeyi yaptım.
- I'm calling to receive my prize.
- Ödülümü almak için arıyorum.
- Tom came to the stage to accept the prize.
- Tom ödülü almak için sahneye geldi.
- Tom's colleague has just received another prize for his research.
- Tom'un meslektaşı araştırması için yeni bir ödül aldı.
- I deserve the prize.
- Ödülü hak ettim.
- He got the prize.
- O ödülü aldı.
- She deserved the prize.
- O, ödülü hak etti.
- What's my prize?
- Benim ödülüm ne?
- As a matter of fact, I won the trip to Hawaii as a prize.
- Aslına bakarsanız, ödül olarak Hawaii seyahati kazandım.
- He got the prize.
- Ödülü o aldı.
- Needless to say, he could not get the prize.
- Tabii ki, ödülü alamadı.
- Tom deserved the prize.
- Tom ödülü hak etti.
- Mary and her husband received the Nobel Prize in Physics in 1903.
- Mary ve kocası 1903 yılında Nobel Fizik Ödülü'nü aldılar.
- You deserve a prize.
- Bir ödülü hak ediyorsun.
- She deserved a prize.
- Bir ödülü hak etmişti.
- Do I get a prize?
- Ödül alacak mıyım?
- She deserved a prize.
- O bir ödülü hak etti.
- He got a prize for winning the competition.
- O, yarışmayı kazandığı için bir ödül aldı.
- He received a golden watch as a prize.
- Ödül olarak altın bir saat aldı.
- I know who got the prize.
- Ödülü kimin aldığını biliyorum.
- There are six nominees for this year's prize.
- Bu yılın ödülü için altı aday var.
- I did everything I could to obtain this prize.
- Bu ödülü almak için elimden gelen her şeyi yaptım.
- I'm surprised that you won the prize.
- Ödülü kazanmana şaşırdım.
- Do I get a prize?
- Bir ödül alır mıyım?
- They competed with each other for the prize.
- Onlar ödül için birbiriyle yarıştılar.
- I deserve the prize.
- Ben ödülü hak ediyorum.
- The headmaster will present the winners their prize.
- Müdür, kazananlara ödüllerini takdim edecek.
- I'm really surprised you got a prize.
- Ödül aldığına gerçekten şaşırdım.
- Each of them was given a prize.
- Her birine bir ödül verildi.
- She received the prize.
- Ödülü o aldı.
- She deserved the prize.
- Ödülü hak etti.
- She is apt to win the prize.
- Ödülü o kazanacak gibi görünüyor.
- I'm calling to receive my prize.
- Ben ödülümü almak için arıyorum.
- The teacher gave John a prize.
- Öğretmen John'a bir ödül verdi.
- What is my prize?
- Benim ödülüm nedir?
- A prize was given in honor of the great scientist.
- Büyük bilim insanının onuruna bir ödül verildi.
- All of them will get a prize.
- Onların hepsi bir ödül alacak.
- Each of the three boys won a prize.
- Üç çocuktan her biri bir ödül aldı.
- I'm really surprised you got a prize.
- Ödül almanıza gerçekten şaşırdım.
- The prize was divided equally among the ten syndicate members.
- Ödül on sendika üyesi arasında eşit olarak paylaştırıldı.
- What is my prize?
- Benim ödülüm ne?
- Tom wasn't surprised that Mary won the prize.
- Tom ödülü Mary'nin kazandığına şaşırmamıştı.
- It's amazing that you won the prize.
- Ödülü kazanman harika.
- He worked hard in order to get the prize.
- Ödülü almak için çok çalıştı.
- Tom came to the stage to accept the prize.
- Tom ödülü almak için kürsüye geldi.
- Do you know who won the last Nobel Prize in Literature?
- Son Nobel Edebiyat Ödülü'nü kimin kazandığını biliyor musun?
- Tom deserved a prize.
- Tom bir ödül hak etti.
- Tom probably won't get the prize.
- Tom muhtemelen ödül almayacak.
- The headmaster will present the winners their prize.
- Okul müdürü, kazananlara ödüllerini sunacak.
- They are contending for the prize.
- Onlar ödül için yarışıyorlar.
- He did everything he could to get the prize.
- Ödül almak için elinden gelen her şeyi yaptı.
- Who won the prize?
- Ödülü kim kazandı?
- He did everything he could to get the prize.
- Ödülü almak için elinden gelen her şeyi yaptı.
- He deserves the prize.
- Ödülü hak ediyor.
- She probably won't get the prize.
- O galiba ödülü alamayacak.
- Each of the three girls got a prize.
- Üç kızın her biri bir ödül aldı.
- He got a prize for winning the competition.
- Yarışmayı kazandığı için ödül aldı.
- An Olympic gold medal is probably the most coveted sporting prize.
- Olimpiyat altın madalyası muhtemelen en imrenilecek spor ödülüdür.
- Each of the three girls got a prize.
- Üç kızdan her biri bir ödül aldı.
- You deserve the prize.
- Ödülü hak ediyorsun.
- What is my prize?
- Ödülüm ne?
- They got the prize.
- Ödülü aldılar.
- Tom deserved a prize.
- Tom bir ödülü hak ediyordu.
- I have made a prize mistake.
- Bir ödül hatası yaptım.
- It is amazing that you won the prize.
- Ödülü kazanmış olmanız inanılmaz.
- All of them will get a prize.
- Hepsi bir ödül alacak.
- The prize won't be given to her.
- Ödül ona verilmeyecek.
- The prize was divided equally among the ten syndicate members.
- Ödül on tane sendika üyesi arasında eşit olarak bölündü.
- Each one of the three kids got a prize.
- Üç çocuğun her biri bir ödül aldı.
- They competed with each other for the prize.
- Ödül için birbirleriyle yarıştılar.
- They will not give the prize to her.
- Ödülü ona vermeyecekler.
- As a matter of fact, I won the trip to Hawaii as a prize.
- Aslına bakarsanız Hawaii gezisini bir ödül olarak kazandım.
- Keep your eyes on the prize.
- Gözlerini ödülden ayırma.
- Tom deserves the prize.
- Tom ödülü hak ediyor.
- The prize will go to the best student.
- Ödül en iyi öğrenciye gidecek.
- Whoever wins the race will receive the prize.
- Yarışı kim kazanırsa ödülü o alacak.
- She received the prize.
- O, ödülü aldı.
- How are you going to spend your prize money?
- Ödül paranı nasıl harcayacaksın?
Show More (122)
|