Türkçe - İngilizce Cümleler
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce Cümleler
Eşanlam
Cümleler
Araçlar
Kaynaklar
Hakkımızda
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
Işıkları Söndür
English
English
Türkçe
Français
Español
Deutsch
Araçlar
Kaynaklar
Hakkımızda
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
Cümleler
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce Cümleler
Geçmişi Gizle
Geçmiş Detayları
Geçmişi Sil
Geçmiş :
Geçmiş
İngilizce
Türkçe
1
prominence
öne çıkma
n.
The city's rise to
prominence
as a superpower began after the revolution.
Şehrin bir süper güç olarak
öne çıkmaya
başlaması devrimden sonra başladı.
The
prominence
of temples in the small towns is an interesting architectural decision.
Küçük kasabalarda tapınakların
öne çıkması
ilginç bir mimari karardır.
Show More (-1)
2
prominence
önem
n.
This positive side of things is all too often overshadowed by the
prominence
accorded to disputes.
İşin bu olumlu yönü, ihtilaflara verilen
önem
nedeniyle çoğu zaman gölgede kalıyor.
That principle was reinforced in the Treaty of Amsterdam and has gradually gained in
prominence.
Bu ilke Amsterdam Antlaşması ile pekiştirilmiş ve giderek
önem
kazanmıştır.
Show More (-1)