|
- My elder sister promised to babysit the kids.
- Ablam çocuklara bakacağına söz verdi.
- The Greek authorities have promised to submit to the Commission detailed replied for all those cases.
- Yunan makamları tüm bu konulara ilişkin ayrıntılı cevaplarını Komisyon'a sunma sözü vermişlerdir.
- Mr Patten has promised to present a report outlining the future implementation of assistance before the end of 2003.
- Sayın Patten 2003 yılı sonundan önce yardımın gelecekteki uygulamasını özetleyen bir rapor sunma sözü verdi.
- If no promises are made or promises remain unfulfilled, this critical attitude will naturally increase.
- Eğer hiçbir söz verilmez ya da verilen sözler yerine getirilmezse bu eleştirel tutum doğal olarak artacaktır.
- I promised the electorate then that financial control in the new European Commission would be considerably enhanced.
- O zaman seçmenlere yeni Avrupa Komisyonu'nda mali kontrolün önemli ölçüde geliştirileceği sözünü vermiştim.
- So we look forward to this communication on commodities which the Commission has promised.
- Bu nedenle Komisyon'un söz verdiği emtialara ilişkin bu bildirimi dört gözle bekliyoruz.
- With these comments, I recommend that if the voting goes as promised earlier you should vote in favour.
- Bu yorumlarla birlikte oylama daha önce söz verildiği gibi giderse lehte oy kullanmanızı tavsiye ederim.
- Promises were made, but attempts were made to evade them.
- Sözler verilmiş, ancak bunlardan kaçınmak için çeşitli hamleler yapılmıştır.
- I can never promise that there will be no political background.
- Hiçbir zaman siyasi bir arka plan olmayacağına dair söz veremem.
- We promised to do so last week during a special debate at the UN.
- Geçen hafta BM'deki özel bir tartışma sırasında bunu yapacağımıza söz verdik.
- That report, as promised at our previous meeting, will be transmitted to Parliament by the end of this year.
- Bu rapor, bir önceki toplantımızda söz verildiği üzere, bu yılın sonuna kadar Meclis'e iletilecektir.
- Regarding heading 2, structural funds, the main thing is that we have to do what we have promised.
- Başlık 2, yani yapısal fonlarla ilgili olarak asıl önemli olan, söz verdiğimiz şeyleri yapmamız gerektiğidir.
- Through this document, the citizens of Europe are promising to show solidarity amongst themselves.
- Bu belge aracılığıyla Avrupa vatandaşları kendi aralarında dayanışma gösterme sözü vermektedir.
- Turkey has promised to support this process.
- Türkiye bu süreci destekleme sözü verdi.
- At the Copenhagen Summit, Lithuania promised to shut down Ignalina in 2009.
- Kopenhag Zirvesi'nde Litvanya 2009 yılında Ignalina'yı kapatma sözü verdi.
- The Commission promised the introduction of horizontal legislation over ten years ago.
- Komisyon on yılı aşkın bir süre önce yatay mevzuatın yürürlüğe gireceği sözünü vermişti.
- Unfortunately, we do not yet have the promised handbook about that.
- Ne yazık ki bu konuda söz verilen el kitabına henüz sahip değiliz.
- If we send this back to the committee, I cannot promise in which form it will come back.
- Eğer bunu komiteye geri gönderirsek, hangi şekilde geri döneceği konusunda söz veremem.
- Mr Posselt, I promise you that this will be the last time.
- Bay Posselt, size söz veriyorum bu son olacak.
- Mr Patten has promised to present a report outlining the future implementation of assistance before the end of 2003.
- Sayın Patten, 2003 yılı sona ermeden önce yardımın gelecekteki uygulamasını özetleyen bir rapor sunma sözü verdi.
- We were promised that this would be discussed together with the review of the Television without Frontiers Directive.
- Bu konunun Sınır Tanımayan Televizyon Direktifinin gözden geçirilmesi ile birlikte ele alınacağı sözü verilmişti.
- The general public, the taxpayers of Europe, are looking for the reform which we promised almost three years ago.
- Genel kamuoyu, Avrupa'nın vergi mükellefleri, neredeyse üç yıl önce söz verdiğimiz reformu bekliyor.
- I can promise you that I am determined to act on this with urgency.
- Bu konuda ivedilikle harekete geçmeye kararlı olduğum konusunda size söz verebilirim.
- The Commission has promised to submit results of evaluations that have been carried out.
- Komisyon, yapılan değerlendirmelerin sonuçlarını sunma sözü verdi.
- That, I can promise you, is when things will turn ugly!
- Size söz veriyorum, işler o zaman çirkinleşecek!
- For more than 20 years, promises have been made which have then been broken in practice.
- 20 yılı aşkın bir süredir, daha sonra uygulamada tutulmayan sözler verildi.
- The Commission had promised Parliament that it would produce a report, although this is not yet available.
- Komisyon Parlamento'ya bir rapor hazırlayacağı sözünü vermişti, ancak bu rapor henüz mevcut değil.
- The Spanish authorities promised a scientific report on the consequences of the Prestige wreck.
- İspanyol yetkililer Prestige batığının sonuçlarına ilişkin bilimsel bir rapor sözü verdiler.
- As promised, the Commission will swiftly take the necessary steps to ensure its implementation.
- Söz verildiği üzere, Komisyon bu kararın uygulanmasını sağlamak üzere gerekli adımları süratle atacaktır.
- Notification has been promised several times but as yet nothing has been forthcoming.
- Birkaç kez bildirimde bulunulacağı sözü verilmiş ancak henüz bir gelişme olmamıştır.
- It also gives the EU the chance to ensure that Albania continues with the measures which it has promised in this field.
- Ayrıca AB'ye Arnavutluk'un bu alanda söz verdiği tedbirlere devam etmesini sağlama şansı verir.
- They do not want any more promises that we then fail to keep, or to see any efforts that we then fail to follow through.
- Daha sonra tutamayacağımız sözler vermemizi ya da daha sonra yerine getiremeyeceğimiz çabalar görmemizi istemiyorlar.
- We now stand here having implemented frontloading which gives us the opportunity to comply with what we promised.
- Şimdi burada, bize söz verdiklerimizi yerine getirme fırsatı veren önden yüklemeyi uygulamış olarak duruyoruz.
- The EU has promised to take the lead in implementing this management programme.
- AB, bu yönetim programının uygulanmasına öncülük etme sözü vermiştir.
- At the Copenhagen Summit, Lithuania promised to shut down Ignalina in 2009.
- Kopenhag Zirvesi'nde Litvanya, Ignalina'yı 2009 yılında kapatma sözü verdi.
- This directive was promised us, first of all, after summer 2002, then for the end of 2002.
- Bu direktif bize öncelikle 2002 yazından sonra, daha sonra da 2002 sonu için söz verilmişti.
- We promise with pride but we fail to deliver.
- Gururla söz veriyoruz ama yerine getiremiyoruz.
- I thank the High Representative for promising us complete information and transparency.
- Yüksek Temsilciye bize tam bilgi ve şeffaflık sözü verdiği için teşekkür ediyorum.
- Those donors that had promised new funding in Monterrey confirmed this.
- Monterrey'de yeni fon sözü veren bağışçılar bunu doğruladı.
- Those donors that had promised new funding in Monterrey confirmed this.
- Monterrey'de yeni fon sözü veren bağışçılar da bunu teyit etmişlerdir.
- He promised that the Council's modus operandi would change in future.
- Konsey'in çalışma tarzının gelecekte değişeceği sözünü verdi.
- There are many things that the developed countries promised in the Uruguay round which have not been delivered.
- Gelişmiş ülkelerin Uruguay turunda söz verip de yerine getirmedikleri pek çok şey var.
- So we look forward to this communication on commodities which the Commission has promised.
- Bu nedenle Komisyonun söz verdiği emtialara ilişkin bu bildirimi dört gözle bekliyoruz.
- However, that does not mean that Turkey has missed out on the aid promised in Helsinki, on the contrary.
- Ancak bu, Türkiye'nin Helsinki'de söz verilen yardımı kaçırdığı anlamına gelmiyor, tam tersine.
- At the last sitting you promised me you would takes steps to this effect.
- Geçen oturumda bana bu yönde adımlar atacağınıza dair söz vermiştiniz.
- So we have promised something to our citizens we cannot deliver.
- Yani vatandaşlarımıza yerine getiremeyeceğimiz bir söz verdik.
- Mr Posselt, I promise you that this will be the last time.
- Sayın Posselt, size söz veriyorum bu son olacak.
- Through the Kyoto Protocol, the EU Member States have promised considerably to reduce, rather than increase, emissions.
- Kyoto Protokolü aracılığıyla AB Üye Devletleri, emisyonları arttırmak yerine önemli ölçüde azaltma sözü vermiştir.
- We must be careful not to promise things we cannot deliver.
- Yerine getiremeyeceğimiz sözler vermemeye dikkat etmeliyiz.
- In the White Paper before us, you promise that details of these bodies will be published by the end of the year.
- Önümüzde bulunan Beyaz Kitap'ta bu organların detaylarının yıl sonuna kadar yayınlanacağı sözünü veriyorsunuz.
- If they fail to do so, the support we recently promised must be reconsidered.
- Eğer bunu yapmazlarsa, yakın zamanda söz verdiğimiz destek yeniden gözden geçirilmelidir.
- We promised to do so last week during a special debate at the UN.
- Geçen hafta BM'deki özel bir tartışma sırasında bunu yapacağımıza söz vermiştik.
- We have promised ourselves that this will not happen in future.
- Bunun gelecekte olmayacağına dair kendimize söz verdik.
- Promises were made, but attempts were made to evade them.
- Sözler verildi, ancak bunlardan kaçmak için girişimlerde bulunuldu.
- Unfortunately, we do not yet have the promised handbook about that.
- Ne yazık ki, bu konuda söz verilen el kitabı henüz elimize geçmedi.
- That, I can promise you, is when things will turn ugly.
- İşte o zaman, size söz veriyorum ki, işler çirkinleşecek.
- It is solemnly promised that special attention will be paid to the impact of new legislation on the environment.
- Yeni mevzuatın çevre üzerindeki etkisine özel önem verileceği konusunda ciddi söz verilmiştir.
- The Commission has nonetheless voluntarily promised to table the proposal we requested.
- Komisyon yine de gönüllü olarak talep ettiğimiz teklifi masaya yatırmaya söz verdi.
- I have consistently refused to make promises on which I cannot deliver.
- Yerine getiremeyeceğim sözler vermeyi sürekli olarak reddettim.
- Perhaps that will end scandals like the failure of states to deploy in Kosovo the police they promised.
- Belki de bu, devletlerin Kosova'da söz verdikleri polisi konuşlandıramamaları gibi skandalları sona erdirecektir.
- Can the Commission promise that this unique and innovative project will continue to receive support?
- Komisyon, bu eşsiz ve yenilikçi projenin desteklenmeye devam edeceğine söz verebilir mi?
- That is what we promised our electorates in 1999.
- Biz 1999'da seçmenlerimize bunun sözünü vermiştik.
- I cannot promise you that the new approach will succeed.
- Yeni yaklaşımın başarılı olacağına dair size söz veremem.
- Prime Minister Sharon promised his people that he would create greater security and peace.
- Başbakan Sharon halkına daha fazla güvenlik ve barış yaratacağı sözünü verdi.
- We have had to postpone other promised projects.
- Söz verdiğimiz diğer projeleri ertelemek zorunda kaldık.
- We now stand here having implemented frontloading which gives us the opportunity to comply with what we promised.
- Şimdi burada, bize söz verdiklerimizi yerine getirme fırsatı veren ön yüklemeyi uygulamış olarak duruyoruz.
- I can never promise that there will be no political background.
- Siyasi bir arka plan olmayacağı konusunda asla söz veremem.
- The Council promised in the past to put sustainability in the forefront of European Development.
- Konsey geçmişte Avrupa Kalkınmasında sürdürülebilirliği ön plana çıkarma sözü vermişti.
- They were promised more development aid while they are, in fact, receiving less.
- Onlara daha fazla kalkınma yardımı sözü verilirken aslında daha az yardım alıyorlar.
- Following the reading by the Committee on Petitions, the Council has promised to introduce a new practice.
- Dilekçe Komisyonu'nun okumasının ardından Konsey yeni bir uygulama başlatma sözü verdi.
- I noted Minister Haarder's remarks when he said that he could not promise any changes here today.
- Bakan Haarder'in bugün burada herhangi bir değişiklik sözü veremeyeceğini söylediği sözlerini not ettim.
- This too has been promised.
- Bunun da sözü verildi.
- The Commission on its part has promised an inquiry into the role of the army.
- Komisyon ise ordunun rolüne ilişkin bir soruşturma sözü verdi.
- We are still waiting for the first six-monthly report on the progress of human rights in Colombia promised one year ago.
- Bir yıl önce söz verilen Kolombiya'daki insan haklarının gelişimine ilişkin ilk altı aylık raporu hala bekliyoruz.
- I promise that I shall do everything within my power to ensure that you receive an answer.
- Cevap alabilmeniz için elimden gelen her şeyi yapacağıma söz veriyorum.
- Having been promised adequate speaking time, it is thus that I am left with just one minute.
- Yeterli konuşma süresi sözü verilmiş olmasına rağmen bana sadece bir dakika kaldı.
- This has not been promised by the Commission, which is why I cannot say that I am satisfied with the reply.
- Komisyon tarafından böyle bir söz verilmemiştir, bu nedenle cevaptan tatmin olduğumu söyleyemem.
- America's President Bush has promised the allies close consultation.
- Amerikan Başkanı Bush müttefiklere yakın istişare sözü verdi.
- The Commission has promised us that we can be shown Members' contributions to the Council's working parties.
- Komisyon, Üyelerin Konsey'in çalışma gruplarına yaptıkları katkıların bize gösterileceği sözünü verdi.
- The Greek authorities have promised to submit to the Commission detailed replied for all those cases.
- Yunan makamları tüm bu vakalara ilişkin ayrıntılı cevapları Komisyon'a sunma sözü vermiştir.
- For the developing countries, this implies a great deal more than we promised in Kyoto.
- Gelişmekte olan ülkeler için bu, Kyoto'da söz verdiğimizden çok daha fazlası anlamına gelmektedir.
- Regarding heading 2, structural funds, the main thing is that we have to do what we have promised.
- Başlık 2, yapısal fonlarla ilgili olarak, asıl önemli olan söz verdiğimiz şeyleri yapmamız gerektiğidir.
- This is naturally on the condition that the delay does not exceed three weeks, as Prime Minister Barak has promised.
- Bu doğal olarak, Başbakan Barak'ın söz verdiği gibi gecikmenin üç haftayı aşmaması koşuluna bağlıdır.
- We never promised that there were politicians who were going to impose even more duties on the trains.
- Trenlere daha da fazla görev yükleyecek politikacılar olacağına dair hiçbir zaman söz vermedik.
- It is good to hear that the Commission has taken these arguments on board and promised to get back to us on this issue.
- Komisyon'un bu argümanları dikkate aldığını ve bu konuda bize dönüş yapacağına söz verdiğini duymak sevindirici.
- I promise you we'll all come through this together safely.
- Söz veriyorum, hep birlikte bu işin üstesinden geleceğiz.
- When I chose Israel, I made them a promise.
- İsrail'i seçtiğimde onlara bir söz vermiştim.
- I promised to come back to resource leveling and even critical chain analysis and this is why.
- Kaynak seviyelendirmeye ve hatta kritik zincir analizine geri döneceğime söz verdim ve sebep de bu işte.
- When I chose Israel, I made them a promise.
- İsraillileri seçtiğimde onlara bir söz verdim.
- He promised this was their last song.
- Bunun onların son şarkısı olacağına söz verdi.
- When I chose Israel, I made them a promise.
- İsrail'i seçtiğimde onlara bir söz verdim.
- This is a wonderful statement that you and your friend can promise one another.
- Bu, sizin ve arkadaşınızın birbirinize söz verebileceğiniz harika bir ifadedir.
- Miss Mina, I promise you that after tonight she will remain at rest, her soul released from this horror.
- Bayan Mina, size söz veriyorum bu geceden sonra ruhu bu dehşetten kurtulmuş ve huzur içinde olacak.
- I promise you we'll all come through this together safely.
- Sana söz veriyorum, bunu hep birlikte sağ salim atlatacağız.
- You promised to keep me another week, Dr Han.
- Beni öbür hafta da tutmaya söz vermiştiniz, Doktor Han.
- Miss Mina, I promise you that after tonight she will remain at rest, her soul released from this horror.
- Bayan Mina, size söz veriyorum bu akşamdan sonra huzura kavuşacak, ruhu bu dehşetten kurtulacak.
- I promise you, after tonight, we'll have our lives back.
- Sana söz veriyorum bu geceden sonra hayatımızı geri alacağız.
- He promised this was their last song.
- Bu son şarkıymış, adam söz verdi.
- You promised to keep me another week, Dr Han.
- Beni bir hafta daha misafir edeceğinize söz vermiştiniz, Dr Han.
- I promise you, after tonight, we'll have our lives back.
- Sana söz veriyorum, bu geceden sonra hayatlarımızı geri alacağız.
- He promised this was their last song.
- Bunun son şarkıları olacağına söz vermişti.
- I promised myself I would never give in to what I was feeling.
- Hissettiklerime asla teslim olmayacağıma dair kendime söz verdim.
- You promised to keep me another week, Dr Han.
- Beni bir hafta daha tutacağınıza söz vermiştiniz, Dr. Han.
- I promised to come back to resource leveling and even critical chain analysis and this is why.
- Kaynak seviyelendirme ve hatta kritik zincir analizine geri döneceğime söz verdim ve olanlar bu yüzden işte.
- I promise you that I'll be there anytime you need me.
- Bana ne zaman ihtiyacın olursa orada olacağıma söz veriyorum.
- She promised herself she would lose three kilos before the summer.
- O yazdan önce üç kilo kaybedeceğine dair kendi kendine söz verdi.
- Tom promised me he'd do that.
- Tom bana bunu yapacağına söz verdi.
- I promised it would never happen again.
- Bir daha asla olmayacağına söz verdim.
- Tom promised not to harm Mary.
- Tom Mary'ye zarar vermeyeceğine söz verdi.
- I promised to obey him.
- Ona itaat etmeye söz verdim.
- He promised to meet him at the coffee shop.
- Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- I promise I won't wake you up when I get home.
- Eve geldiğimde seni uyandırmayacağıma söz veriyorum.
- Tom promised that he'd wait for us.
- Tom bizi bekleyeceğine söz verdi.
- I promise I'll never leave you.
- Söz veriyorum, seni asla terk etmeyeceğim.
- He has promised never to be late again.
- Bir daha asla geç kalmayacağına söz verdi.
- He promised me.
- Bana söz verdi.
- He promised not to tell anyone about it.
- O, bundan kimseye bahsetmeyeceğine söz verdi.
- He did what he had promised.
- O söz verdiği şeyi yaptı.
- Tom promised to come early.
- Tom erken geleceğine söz verdi.
- I promise I'll wait for you.
- Seni bekleyeceğime söz veriyorum.
- Tom promised not to say anything.
- Tom bir şey söylememeye söz verdi.
- I promise I won't look at anybody else.
- Başka kimseye bakmayacağıma söz veriyorum.
- I promise that I won't let anything happen to you.
- Sana bir şey olmasına izin vermeyeceğime söz veriyorum.
- I promise you that it won't last long.
- Uzun sürmeyeceğine söz veriyorum.
- Tom promised that he'd call.
- Tom arayacağına söz verdi.
- I promise you I'll take care of Tom.
- Sana söz veriyorum Tom'a bakacağım.
- I have promised myself to read more books.
- Daha fazla kitap okumak için kendime söz verdim.
- Don't misunderstand me, we aren't promising you anything.
- Beni yanlış anlama, sana hiçbir şey için söz vermiyoruz.
- He promised to come, but he didn't come.
- Geleceğine söz verdi ama gelmedi.
- Tom promised to tell the truth.
- Tom doğruyu söyleyeceğine söz verdi.
- I promise I'll come to your party.
- Partine geleceğine söz veriyorum.
- If Tom promised he'll do that, he will.
- Eğer Tom bunu yapacağına söz vermişse, yapar.
- I promise that I'll read this book.
- Bu kitabı okuyacağıma söz veriyorum.
- I promise that I'll read this book.
- Ben bu kitabı okuyacağıma söz veriyorum.
- I promised Tom I'd look after you.
- Tom'a sana bakacağıma söz verdim.
- I promise that we'll be listening to everything you say.
- Söylediğiniz her şeyi dinleyeceğimize söz veriyorum.
- I really can't make any promises.
- Gerçekten söz veremem.
- Promise me you won't to do anything stupid.
- Aptalca bir şey yapmayacağına dair bana söz ver.
- Tom has promised to help.
- Tom yardım edeceğine söz verdi.
- I promise that won't happen again.
- Onun tekrar olmayacağına söz veriyorum.
- Tom promised to help me, but he didn't.
- Tom bana yardım etmeye söz verdi ama etmedi.
- I promise you that it won't last long.
- Bunun uzun sürmeyeceğine sana söz veriyorum.
- Tom made me promise not to say anything to Mary.
- Tom Mary'ye bir şey söylememem için bana söz verdirdi.
- Promise me you'll help him.
- Ona yardım edeceğine bana söz ver.
- Tom promised to tell us one of his stories.
- Tom bize hikayelerinden birini anlatacağına söz verdi.
- We promise better service in the future.
- Gelecekte daha iyi hizmet vereceğimize söz veriyoruz.
- The police promised Tom that they would look for his daughter.
- Polis Tom'a onun kızını arayacağına söz verdi.
- I promised to do that.
- Bunu yapacağıma söz verdim.
- Promise me you will stay with Aunt Mary.
- Bana Mary teyzeyle kalacağına söz ver.
- I promise not to be late.
- Geç kalmayacağıma söz veriyorum.
- Remember, you promised.
- Unutma, söz vermiştin.
- Promise me you won't do that again.
- Bunu bir daha yapmayacağına söz ver.
- Tom promised Mary that he'd do that.
- Tom Mary'e bunu yapacağına söz verdi.
- Fadil promised Layla money, cars, and jewellery.
- Fadıl, Leyla'ya para, araba ve mücevherat sözü verdi.
- Tom promised Mary he'd be there on time.
- Tom Mary'ye zamanında orada olacağına söz verdi.
- Promise us you won't hurt Tom.
- Tom'a zarar vermeyeceğine dair bize söz ver.
- Promise me you won't say anything stupid.
- Aptalca bir şey söylemeyeceğine dair bana söz ver.
- It won't hurt, I promise.
- Acıtmayacak, söz veriyorum.
- Tom promised me that he wouldn't tell anyone.
- Tom bana kimseye söylemeyeceğine dair söz verdi.
- Tom almost always does what he promises he'll do.
- Tom neredeyse her zaman söz verdiği şeyi yapar.
- One shouldn't make promises one can't keep.
- İnsan tutamayacağı sözler vermemeli.
- Neither Tom nor Mary has promised to do that.
- Ne Tom ne de Mary bunu yapmaya söz verdi.
- The landlord promised immediate action.
- Ev sahibi derhal harekete geçeceğine söz verdi.
- Tom promised not to smoke anymore.
- Tom artık sigara içmeyeceğine söz verdi.
- When he comes, I'll pay the money that I promised.
- Geldiğinde, söz verdiğim parayı ödeyeceğim.
- He did what he promised to do.
- O yapmaya söz verdiği şeyi yaptı.
- Tom promised that he would be back soon.
- Tom yakında döneceğine söz verdi.
- I promise I'll do that tomorrow.
- Onu yarın yapacağıma söz veriyorum.
- She did what she promised to do for me.
- O benim için yapmaya söz verdiği şeyi yaptı.
- You promised me that you would help.
- Bana yardım edeceğine söz vermiştin.
- Promise me you won't make fun of me.
- Benimle dalga geçmeyeceğine söz ver.
- I promised him not to tell anyone.
- Ona kimseye söylemeyeceğime söz verdim.
- He promised to help me, but at the last minute he let me down.
- O bana yardım etmeye söz verdi ama son dakikada beni hayal kırıklığına uğrattı.
- Tom promised he'd do his best.
- Tom elinden gelenin en iyisini yapacağına söz verdi.
- I promise that I'll be here tomorrow.
- Yarın burada olacağıma söz veriyorum.
- I promise I won't tell anyone what you did.
- Yaptığın şeyi kimseye söylemeyeceğime söz veriyorum.
- He promised not to tell anyone about it.
- Kimseye söylemeyeceğine söz verdi.
- Tom and Mary promised me that they'd do that.
- Tom ve Mary bana bunu yapacaklarına söz verdiler.
- I promise you I won't do that again.
- Bunu bir daha yapmayacağıma sana söz veriyorum.
- He promised to come home early tonight.
- Bu gece eve erken geleceğine söz verdi.
- Tom promised not to smoke.
- Tom sigara içmeyeceğine söz verdi.
- Tom has promised he won't do that anymore.
- Tom artık bunu yapmayacağına söz verdi.
- Tom promised Mary that he'd never leave her.
- Tom Mary'ye onu asla terk etmeyeceğine dair söz verdi.
- Tom promised he'd pay back the money.
- Tom parayı geri ödeyeceğine söz verdi.
- Promise you won't get mad.
- Kızmayacağına söz ver.
- I promised myself I wouldn't do that anymore.
- Artık bunu yapmayacağıma dair kendime söz verdim.
- I promised to do that.
- Onu yapmaya söz verdim.
- I didn't make any promises.
- Hiçbir söz vermedim.
- I promised him I'd translate the whole interface.
- Ona bütün arayüzü çevireceğime söz verdim.
- I promise that this discussion will be the last of its kind.
- Bu tartışmanın türünün son örneği olacağına söz veriyorum.
- Dan promised Linda to stay away from alcohol.
- Dan, Linda'ya alkolden uzak duracağına dair söz verdi.
- Tom promised us his assistance.
- Tom bize yardım sözü verdi.
- Tom promised me he wouldn't tell anyone.
- Tom bana kimseye söylemeyeceğine dair söz verdi.
- Promise you won't tell Tom.
- Tom'a söylemeyeceğine söz ver.
- I promised Tom I'd meet him in the lobby.
- Tom'a onunla lobide buluşacağıma söz verdim.
- Tom promised that he would be more careful in the future.
- Tom gelecekte daha dikkatli olacağına söz verdi.
- He promised he would help us.
- O bize yardım edeceğine söz verdi.
- I promise not to leave without you.
- Sensiz gitmeyeceğime söz veriyorum.
- Promise you won't tell her.
- Ona söylemeyeceğine söz ver.
- You promised you'd never do that again.
- Bunu bir daha yapmayacağına söz vermiştin.
- You must promise not to tell anyone.
- Kimseye söylemeyeceğinize söz vermelisiniz.
- Tom promised me he'd come to my party.
- Tom partime geleceğine söz verdi.
- You have to promise never to tell anyone what I'm about to tell you.
- Şimdi sana anlatacaklarımı asla kimseye söylemeyeceğin konusunda söz vermelisin.
- He promised us his assistance.
- Bize yardım edeceğine sözü verdi.
- Tom has promised to give me a ring.
- Tom beni arayacağına söz verdi.
- I promise I'll try harder next time.
- Gelecek sefer daha fazla uğraşacağıma söz veriyorum.
- I promise that we'll be listening to everything you say.
- Söylediğin her şeyi dinleyeceğimize söz veriyorum.
- Tom promised to help.
- Tom yardım edeceğine söz verdi.
- I've promised to go.
- Gideceğime söz verdim.
- Don't make promises that you don't intend to keep.
- Tutmak niyetinde olmadığın sözler verme.
- You did what you promised to do for us.
- Bizim için yapacağına söz verdiğin şeyi yaptın.
- You've got to promise me this is never going to happen again.
- Bunun bir daha asla yaşanmayacağına dair bana söz vermelisin.
- Please promise me that you will never tell a lie again.
- Lütfen bana bir daha asla yalan söylemeyeceğine söz ver.
- You promised you would be here.
- Sen burada olacağına söz verdin.
- They promised Tom that he'd be paid $30 an hour.
- Tom'a saatte 30 dolar ödeneceğine dair söz verdiler.
- I promised Tom I wouldn't go to Boston.
- Tom'a Boston'a gitmeyeceğime söz verdim.
- I can't promise a reply, but you can send mail to me.
- Cevap vereceğime söz veremem ama bana posta gönderebilirsiniz.
- I promise you that.
- Sana bunun için söz veriyorum.
- I'll see what I can do, but I promise you nothing.
- Ne yapabileceğime bakacağım, ama sana hiçbir şey için söz vermiyorum.
- I made no such promise.
- Öyle bir söz vermedim.
- Tom wasn't able to do everything he promised he'd do.
- Tom yapacağına söz verdiği her şeyi yapamadı.
- I've promised never to do that again.
- Bunu bir daha yapmamaya söz verdim.
- Fadil promised to talk about that at a later date.
- Fadıl bu konu hakkında daha sonra konuşacağına söz verdi.
- He promised me to come by five at the latest.
- En geç beşe kadar geleceğine söz verdi.
- I promise I won't do that again.
- Bir daha yapmayacağıma söz veriyorum.
- Fadil promised to talk about that at a later date.
- Fadıl daha sonraki bir tarihte o konuda konuşmaya söz verdi.
- Tom promised that he would hand over the money soon.
- Tom yakında parayı teslim edeceğine söz verdi.
- She promised me that she'd come.
- O, bana geleceğine dair söz verdi.
- I can't promise that.
- Buna söz veremem.
- Tom promised to let me know what happened.
- Tom ne olduğunu bana bildireceğine söz verdi.
- I promised myself I'd do that.
- Bunu yapacağıma dair kendime söz vermiştim.
- Tom made me promise not to tell Mary about what happened.
- Ne olduğunu Mary'ye söylememem için bana söz verdirdi.
- Tom promised me he wouldn't do that again.
- Tom bana bunu tekrar yapmayacağına söz verdi.
- He's promising us nothing.
- Bize hiçbir şey için söz vermiyor.
- I promised her I'd not tell anyone.
- Kimseye söylemeyeceğime dair ona söz verdim.
- She promised not to tell anyone.
- Kimseye söylemeyeceğine söz verdi.
- Tom promised me he'd study French.
- Tom bana Fransızca öğreneceğine söz verdi.
- You have to promise never to tell anyone what I'm about to tell you.
- Sana söyleyeceklerimi kimseye söylemeyeceğine söz vermelisin.
- I promised not to say anything.
- Bir şey söylemeyeceğime söz verdim.
- Tom promised to do everything within his power to ensure that this kind of thing wouldn't happen again.
- Tom böyle bir şeyin bir daha yaşanmaması için elinden gelen her şeyi yapacağına söz verdi.
- I promise not to tell him.
- Ona söylemeyeceğime söz veriyorum.
- I don't promise any of that.
- O konuda herhangi bir söz vermiyorum.
- I promised Tom that we'd be at his party.
- Tom'a onun partisinde olacağımıza söz verdim.
- Tom promised Mary that he'd do that.
- Tom, Mary'ye bunu yapacağına söz verdi.
- I did what I promised to do for him.
- Onun için söz verdiğim şeyi yaptım.
- Promise you'll think about my offer!
- Teklifimi düşüneceğine söz ver!
- Promise me you won't tell him.
- Ona söylemeyeceğine söz ver.
- Tom promised he wouldn't tell Mary.
- Tom Mary'ye söylemeyeceğine söz verdi.
- Promise me you'll be good.
- Bana iyi olacağına söz ver.
- Tom has promised to help us.
- Tom bize yardım etmeye söz verdi.
- I promised to help.
- Yardım etmeye söz verdim.
- I promise we'll have fun.
- Eğleneceğimize söz veriyorum.
- He promised me he would be here at six.
- Saat altıda burada olacağına bana söz verdi.
- He promised to see about my broken watch.
- Bozuk saatime bakacağına söz verdi.
- One shouldn't make promises one can't keep.
- Bir insan tutamayacağı sözler vermemeli.
- They promised to stop their demonstrations.
- Gösterilerini durduracaklarına söz verdiler.
- Tom hasn't promised to do that.
- Tom bunu yapmak için söz vermedi.
- I've promised to do that today.
- Onu bugün yapmak için söz verdim.
- Promise me you'll be careful.
- Dikkatli olacağına söz ver.
- I promised to leave him alone.
- Ben onu yalnız bırakmaya söz verdim.
- Tom promised to try again.
- Tom tekrar deneyeceğine söz verdi.
- Has Tom promised to be there?
- Tom orada olmaya söz verdi mi?
- Promise me you won't to do anything stupid.
- Aptalca bir şey yapmayacağına söz ver.
- I promise I'll be back as soon as I can.
- Elimden geldiği kadar erken döneceğime söz veriyorum.
- Tom has promised never to do that.
- Tom bunu asla yapmamaya söz verdi.
- He promised me he wouldn't tell anyone.
- Bana kimseye söylemeyeceğine söz verdi.
- Had he not promised that he would return?
- Geri döneceğine söz vermemiş miydi?
- I promise I won't lie to you again.
- Sana bir daha yalan söylemeyeceğime söz veriyorum.
- Tom promised Mary that he'd meet her last night, but he never showed up.
- Tom, Mary'ye dün gece onunla buluşacağına söz verdi, ama gelmedi.
- I promise you that from now on I'll be good.
- Bundan sonra iyi olacağıma dair sana söz veriyorum.
- I promise I'll never do it again.
- Söz veriyorum, bir daha asla yapmayacağım.
- He promised me to come by five at the latest.
- O, bana en geç beşe kadar geleceğine söz verdi.
- Tom promised to let me know what happened.
- Tom ne olduğunu bana bildirmeye söz verdi.
- Tom promised to show Mary how to do that.
- Tom, Mary'ye bunu nasıl yapacağını göstereceğine söz verdi.
- You did what you promised to do for us.
- Bizim için yapmaya söz verdiğin şeyi yaptın.
- Please promise me that you'll never lie again.
- Lütfen bana bir daha yalan söylemeyeceğine söz ver.
- I promise you we'll find a bigger place.
- Sana söz veriyorum, daha büyük bir yer bulacağız.
- Tom promised to show me how to do it.
- Tom onu nasıl yaptığını bana göstermek için söz verdi.
- I thought you had promised to give that to Tom.
- Onu Tom'a vermeye söz verdiğini sanıyordum.
- I've already promised Tom that I'd help him.
- Ona yardım edeceğime dair Tom'a zaten söz verdim.
- The president promised to ax government spending.
- Başkan hükümet harcamalarını kısmak için söz verdi.
- I can promise you that.
- Sana bunun sözünü verebilirim.
- I promise you that I'll be there on time.
- Zamanında orada olacağıma söz veriyorum.
- I've promised to do that today.
- Bunu bugün yapacağıma söz verdim.
- I promise you that I'll be there to help you.
- Size yardım etmek için orada olacağıma söz veriyorum.
- I promised Tom that I wouldn't cry.
- Ağlamayacağıma dair Tom'a söz verdim.
- I promised I'd wait.
- Bekleyeceğime söz verdim.
- The policeman promised to investigate the matter.
- Polis konuyu araştıracağına söz verdi.
- Tom promised he'd never be late again.
- Tom bir daha asla geç kalmayacağına söz verdi.
- I promised Tom we wouldn't do that.
- Tom'a onu yapmayacağımıza söz verdim.
- I promised no such thing.
- Ben böyle bir şey için söz vermedim.
- Has Tom promised to sing?
- Tom şarkı söyleyeceğine söz verdi mi?
- She promised to meet her at the coffee shop.
- Onunla kafede buluşacağına söz verdi.
- Tom promised Mary he wouldn't cry.
- Tom, Mary'ye ağlamayacağına söz verdi.
- I promised not to tell anyone.
- Kimseye söylemeyeceğime söz verdim.
- I promise I won't tell anyone where Tom is.
- Tom'un nerede olduğunu kimseye söylemeyeceğime söz veriyorum.
- Tom promised to wait.
- Tom beklemek için söz verdi.
- Do you promise not to tell?
- Söylememeye söz verir misin?
- Tom promised to pay me $300.
- Tom bana 300 dolar ödeyeceğine söz verdi.
- Tom promised Mary that he wouldn't ever see Alice again.
- Tom, Alice'i bir daha görmeyeceğine dair Mary'ye söz verdi.
- I would've told you, but Tom made me promise not to tell.
- Sana söylerdim ama söylememem için Tom bana söz verdirdi.
- Tom made me promise not to tell Mary about what happened.
- Tom olanları Mary'ye anlatmamam için bana söz verdirdi.
- Tom has promised to go to Boston with us.
- Tom bizimle Boston'a gitmeye söz verdi.
- Takeshi promised to help me with my homework, but at the last minute he let me down.
- Takeshi, ödevime yardım edeceğine söz verdi ama son dakikada beni yüzüstü bıraktı.
- Tom promised me he wouldn't ever do that again.
- Tom bana bunu bir daha yapmayacağına söz verdi.
- What have you promised to do?
- Ne yapmaya söz verdin?
- He did what he promised to do for us.
- O bizim için yapmaya söz verdiği şeyi yaptı.
- Please promise me you won't do that again.
- Lütfen bunu bir daha yapmayacağına söz ver.
- I promised Tom I wouldn't do that again.
- Tom'a bunu bir daha yapmayacağıma söz verdim.
- Can you promise me that?
- Bana onu söz verebilir misin?
- Tom promised Mary that he'd help her.
- Tom ona yardım edeceğine Mary'ye söz verdi.
- Tom promised he'd be there, but he never showed up.
- Tom orada olacağına söz vermişti ama hiç gelmedi.
- I promised Tom that we'd help Mary.
- Tom'a Mary'ye yardım edeceğimize söz verdim.
- Tom promised me that he'd be here.
- Tom bana burada olacağına söz verdi.
- He promised me he would come early.
- O bana erken geleceğine söz verdi.
- I promise I'll do that today.
- Bunu bugün yapacağıma söz veriyorum.
- I promised Tom that I'd do that.
- Tom'a bunu yapacağıma söz verdim.
- Tom promised Mary to find a place where would be safe.
- Tom Mary'ye güvende olacağı bir yer bulmaya söz verdi.
- We promise you that we'll never do it again.
- Bir daha asla yapmayacağımıza söz veriyoruz.
- I promise you I won't do that again.
- Sana söz veriyorum, bunu bir daha yapmayacağım.
- I can't promise anything.
- Hiçbir şey için söz veremem.
- I promise you I won't do anything to harm you.
- Sana zarar verecek bir şey yapmayacağıma söz veriyorum.
- He promised to keep it to himself.
- Bunu kendine saklayacağına söz verdi.
- She promised that she would pay me this week, but she didn't keep her word.
- Bana bu hafta ödeme yapacağına söz verdi ama sözünü tutmadı.
- I can't promise Tom won't be back.
- Tom'un geri dönmeyeceğine söz veremem.
- Tom promised Mary he'd help John.
- Tom Mary'ye John'a yardım edeceğine dair söz verdi.
- He promised to sell.
- Satacağına söz verdi.
- He promised to come home early tonight.
- O bu gece eve erken gelmeye söz verdi.
- I promised myself I wouldn't drink anymore.
- Artık içki içmeyeceğim diye kendi kendime söz vermiştim.
- You promised you'd stay.
- Kalacağına söz verdin.
- He promised he would help us.
- Bize yardım edeceğine söz verdi.
- I made Tom promise me that he wouldn't tell anybody what happened.
- Tom'a olanları kimseye anlatmayacağına dair söz verdirdim.
- Tom promised to go to Boston with Mary.
- Tom, Mary ile Boston'a gideceğine söz verdi.
- Promise me you won't laugh.
- Bana gülmeyeceğine söz ver.
- I promise I'll never do this again.
- Bunu bir daha yapmayacağıma söz veriyorum.
- She made me promise not to tell.
- Söylememem için bana söz verdirdi.
- Tom promised me he'd come, but he didn't.
- Tom bana geleceğine söz verdi, ama gelmedi.
- Terrible punishments were promised her.
- Ona korkunç cezalar söz verildi.
- Promise me you'll help him.
- Ona yardım edeceğine söz ver.
- I've already promised to do that.
- Onu yapmak için şimdiden söz verdim.
- I promise you I won't ever leave you.
- Seni asla terk etmeyeceğime söz veriyorum.
- He promised Mary that he would never do it again.
- O, bunu tekrar yapmayacağına dair Mary'ye söz verdi.
- I promised Tom I'd eat with him.
- Tom'a onunla yemek yiyeceğime söz verdim.
- She made me promise not to tell.
- O bana söylememeye söz verdirdi.
- Please promise you'll never do that again.
- Onu tekrar yapmayacağına dair lütfen söz ver.
- He had promised to stay out of politics.
- Politikadan uzak duracağına söz vermişti.
- You promised to help.
- Yardım edeceğinize söz vermiştiniz.
- Do you promise not to tell anyone else?
- Kimseye söylemeyeceğine söz veriyor musun?
- I promise it won't happen again.
- Tekrar olmayacağına söz veriyorum.
- Tom promised that he'd take care of Mary.
- Tom Mary ile ilgileneceğine söz verdi.
- I've promised Tom that I won't do that anymore.
- Tom'a artık onu yapmayacağıma söz verdim.
- You promised me you wouldn't leave me.
- Beni terk etmeyeceğine söz vermiştin.
- You must promise me something.
- Bana bir söz vermelisin.
- I promise I won't hit anyone.
- Kimseye vurmayacağıma söz veriyorum.
- I promise I'll take good care of your dog.
- Köpeğinize iyi bakacağıma söz veriyorum.
- Promise you won't be mad at me.
- Bana kızmayacağına söz ver.
- Tom promised Mary that he'd quit smoking.
- Tom, Mary'ye sigarayı bırakacağına söz verdi.
- He did what he promised to do for you.
- Sizin için yapmaya söz verdiği şeyi yaptı.
- I promised to help my dad at the shop tonight.
- Bu gece dükkânda babama yardım edeceğime söz verdim.
- Tom promised he'd help Mary do that.
- Tom Mary'ye bunu yapmasına yardım edeceğine söz verdi.
- I can't promise anything, but I'll do my best.
- Hiçbir şeye söz veremem fakat elimden geleni yapacağım.
- I promise you that I'll never do that again.
- Sana onu bir daha asla yapmayacağıma söz veriyorum.
- You promised!
- Söz vermiştin!
- Sami's girlfriend promised that when he went to jail, she would wait for him.
- Sami'nin kız arkadaşı, Sami hapse girdiğinde onu bekleyeceğine söz verdi.
- Tom promised not to tell Mary.
- Tom Mary'ye söylememeye söz verdi.
- Tom has promised to help.
- Tom yardım etmek için söz verdi.
- Tom hasn't yet done what he promised he'd do.
- Tom söz verdiği şeyi henüz yapmadı.
- Tom promised to come, but he hasn't turned up yet.
- Tom geleceğine söz verdi ama henüz gelmedi.
- I will promise you nothing.
- Sana hiçbir söz vermeyeceğim.
- I promised myself I wouldn't complain about Tom anymore.
- Artık Tom'dan şikayet etmeyeceğime dair kendime söz verdim.
- Tom promised to wait for us.
- Tom bizi bekleyeceğine söz verdi.
- Didn't you promise never to tell a lie?
- Asla yalan söylemeyeceğine söz vermedin mi?
- I've promised Tom I would help.
- Tom'a yardım edeceğime söz verdim.
- I promised myself, that I never gonna talk to him again.
- Kendime söz verdim, bir daha asla onunla konuşmayacağım.
- I promise you a third of the profits after expenses.
- Giderlerden sonra kazancın üçte birini sana söz veriyorum.
- She promised it would never happen again.
- Bir daha asla olmayacağına söz verdi.
- I promise I'll be back in time for the meeting.
- Toplantıya zamanında yetişeceğime söz veriyorum.
- You promised to leave me alone.
- Beni yalnız bırakacağına söz vermiştin.
- You promised me you'd take care of Tom.
- Tom'a göz kulak olacağına söz vermiştin.
- Tom has promised to help us.
- Tom bize yardım edeceğine söz verdi.
- I promise no one will get to know it.
- Söz veriyorum kimse bilmeyecek.
- Tom promised to return the books I lent him.
- Tom ona ödünç verdiğim kitapları geri getireceğine söz verdi.
- She promised to meet her at the coffee shop.
- Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- Tom promised me that he'd come.
- Tom bana geleceğine söz verdi.
- That's all I can promise.
- Söz verebileceğim tek şey bu.
- Tom promised Mary that he'd keep their engagement secret.
- Tom, Mary'ye nişanlılıklarını gizli tutacağına dair söz verdi.
- I promised him I'd go to the show with him tomorrow.
- Yarın onunla gösteriye gideceğime söz verdim.
- Tom promised me that he wouldn't tell anybody.
- Tom kimseye söylemeyeceğine dair bana söz verdi.
- Tom promised Mary that he'd turn over a new leaf.
- Tom Mary'ye yeni bir sayfa açacağına söz verdi.
- I promised Tom I'd not tell anyone.
- Tom'a kimseye söylemeyeceğime söz verdim.
- I promise you that won't happen.
- Onun olmayacağına sana söz veriyorum.
- Tom promised Mary he wouldn't tell anybody about what had happened.
- Tom olanlardan kimseye bahsetmeyeceğine dair Mary'ye söz verdi.
- Tom promised he wouldn't smoke anymore.
- Tom artık sigara içmeyeceğine söz verdi.
- Please promise me that you'll do that.
- Lütfen bana bunu yapacağına söz ver.
- He promised to do his best as president.
- Başkan olarak elinden geleni yapmaya söz verdi.
- I promise I won't tell anyone why we're here.
- Neden burada olduğumuzu kimseye söylemeyeceğime söz veriyorum.
- Don't make promises that you can't keep.
- Tutamayacağın sözler verme.
- How much money did Tom promise you?
- Tom sana ne kadar para söz verdi?
- Tom promised to help me build a doghouse.
- Tom köpek kulübesini yapmama yardım etmek için söz verdi.
- Can you promise me that?
- Bana söz verebilir misiniz?
- Promise me you won't make fun of me.
- Benimle alay etmeyeceğine söz ver.
- I promised Tom I'd not tell anyone.
- Kimseye söylemeyeceğime dair Tom'a söz verdim.
- Tom promised me that he'd clean my room.
- Tom bana odamı temizleyeceğine söz verdi.
- When he comes, I'll pay the money that I promised.
- O geldiğinde söz verdiğim parayı ödeyeceğim.
- Didn't Tom promise not to do that?
- Tom bunu yapmayacağına söz vermedi mi?
- I never made such a promise.
- Ben asla böyle bir söz vermedim.
- I made Tom promise that he wouldn't tell anybody what happened.
- Ne olduğunu kimseye söylemeyeceğine dair Tom'a söz verdirdim.
- I've promised never to be late again.
- Bir daha asla geç kalmamaya söz verdim.
- Do you promise not to tell anyone else?
- Başka birine söylemeyeceğine söz verir misin?
- Tom promised me that he'd clean my room.
- Tom odamı temizleyeceğine söz verdi.
- He promised me to come here.
- O, buraya gelmek için bana söz verdi.
- I didn't call Tom like I promised I would.
- Söz verdiğim gibi Tom'u aramadım.
- I promised your father I'd look after you.
- Babana sana göz kulak olacağıma söz verdim.
- I can't promise that I'll be here tomorrow.
- Yarın burada olacağıma söz veremem.
- Tom promised to keep what Mary told him under his hat.
- Tom Mary'nin ona söylediği şeyi saklayacağına söz verdi.
- Tom promised not to tell anyone.
- Tom kimseye söylemeyeceğine söz verdi.
- Tom made me promise not to say anything.
- Tom bana hiçbir şey söylememem için söz verdirdi.
- I promised to teach her Berber.
- Ona Berberice öğreteceğime söz verdim.
- Tom promised to take me away from here.
- Tom beni buradan götüreceğine söz verdi.
- The woman promised to go on a diet, to stop smoking, and to do physical exercises.
- Kadın diyet yapacağına, sigarayı bırakacağına ve fiziksel egzersizler yapacağına söz verdi.
- I don't promise any of that.
- Bunların hiçbirine söz vermiyorum.
- Tom has promised to go to Boston with us.
- Tom bizimle Boston'a geleceğine söz verdi.
- I can't make that kind of promise.
- Böyle bir söz veremem.
- Tom promised Mary that he'd be there.
- Tom Mary'e orada olacağına söz verdi.
- I made Tom promise that he wouldn't tell anyone what happened.
- Tom'a olanları kimseye anlatmayacağına dair söz verdirdim.
- Tom promised Mary he wouldn't eat her sandwich.
- Tom, Mary'ye onun sandviçini yemeyeceğine söz verdi.
- Tom has promised to help us today.
- Tom bugün bize yardım edeceğine söz verdi.
- I've done exactly what I promised.
- Tam olarak söz verdiğim şeyi yaptım.
- Tom promised to check things out.
- Tom işleri kontrol etmeye söz verdi.
- I promised myself that I would never do that again.
- Bunu bir daha asla yapmayacağıma dair kendime söz verdim.
- All we can do now is hope that Tom does what he's promised to do.
- Artık bütün yapabileceğimiz Tom'un yapmaya söz verdiği şeyi yapmasını ümit etmektir.
- Tom promised he wouldn't say anything to Mary about that.
- Tom, Mary'ye bu konuda bir şey söylemeyeceğine söz verdi.
- Has Tom promised to help us?
- Tom bize yardım edeceğine söz verdi mi?
- Tom promised that he'd never lie to me again.
- Tom bana bir daha yalan söylemeyeceğine söz verdi.
- Tom promised Mary that he wouldn't do that again.
- Tom, Mary'ye bunu bir daha yapmayacağına söz verdi.
- He promised me he would be here at six.
- Saat altıda burada olacağına söz verdi.
- I promise not to tell her.
- Ona söylemeyeceğime söz veriyorum.
- I promise I won't do this again.
- Bunu tekrar yapmayacağıma söz veriyorum.
- I promise I'll never tell her.
- Ona söylemeyeceğime söz veriyorum.
- She promised me to clean my room.
- O, odamı temizlemeye söz verdi.
- Tom promised Mary he would stop doing that.
- Tom, Mary'ye bunu yapmayı bırakacağına söz verdi.
- Tom wished he hadn't promised Mary he'd help.
- Tom Mary'ye yardım edeceğine söz vermemiş olmayı diledi.
- You promised me that you would make something for us to eat.
- Bize yiyecek bir şeyler hazırlayacağına söz vermiştin.
- Tom promised me that.
- Tom bana bunu söz verdi.
- Tom made me promise not to do that again.
- Tom bana bunu bir daha yapmayacağıma dair söz verdirdi.
- He promised not to tell that to anyone.
- Bunu kimseye söylemeyeceğine söz verdi.
- I promise I won't be late.
- Geç kalmayacağıma söz veriyorum.
- I've already promised not to do that.
- Ben onu yapmamaya zaten söz verdim.
- I promise I won't leave without you.
- Sen olmadan ayrılmayacağıma söz veriyorum.
- Tom promised Mary he'd do that.
- Tom Mary'ye onu yapacağına söz verdi.
- They promised.
- Söz verdiler.
- I promise I'll be quiet.
- Söz veriyorum sessiz olacağım.
- Tom promised Mary he'd come home early.
- Tom Mary'ye eve erken geleceğine söz verdi.
- Tom promised to call me.
- Tom beni aramaya söz verdi.
- I promised never to do that again.
- Onu bir daha asla yapmayacağıma söz verdim.
- I promised myself I wouldn't drink anymore.
- Artık içmeyeceğime dair kendime söz verdim.
- I want you to promise me something.
- Bana bir söz vermeni istiyorum.
- Tom has promised to come.
- Tom gelmek için söz verdi.
- Tom promised to do his best.
- Tom elinden geleni yapacağına söz verdi.
- I made Tom promise not to tell Mary.
- Tom'a Mary'ye söylemeyeceğine dair söz verdirdim.
- He promised to come, and didn't.
- Geleceğine söz verdi ama gelmedi.
- I promise you that won't happen.
- Bunun olmayacağına söz veriyorum.
- If I tell you a secret, do you promise not to tell?
- Sana bir sır söylersem söylemeyeceğine söz verir misin?
- Promise me you won't do that.
- Bunu yapmayacağına dair bana söz ver.
- Tom promised he'd check on it.
- Tom bunu kontrol edeceğine söz verdi.
- He promised to see about my broken watch.
- Bozuk saatimle ilgileneceğine söz verdi.
- Tom promised me he wouldn't come here again.
- Tom buraya bir daha gelmeyeceğine söz verdi.
- Tom promised Mary he'd do it.
- Tom Mary'ye yapacağına söz verdi.
- I promise you that from now on I'll be good.
- Sana söz veriyorum, şu andan itibaren iyi olacağım.
- She promised her father to be in time for lunch.
- O, öğle yemeğinde zamanında olmak için babasına söz verdi.
- He promised not to tell.
- O söylememek için söz verdi.
- I promise not to tell Tom about what we did.
- Yaptığımız şeyden Tom'a bahsetmeyeceğime söz veriyorum.
- I didn't promise anything like that.
- Ben öyle bir şey söz vermedim.
- She did what she promised to do for us.
- Bizim için yapmaya söz verdiği şeyi yaptı.
- You promised not to do anything.
- Hiçbir şey yapmayacağına söz verdin.
- I promise I won't tell anyone where it is.
- Onun nerede olduğunu kimseye söylemeyeceğime söz veriyorum.
- Tom promised not to hurt Mary.
- Tom Mary'yi incitmeyeceğine söz verdi.
- A promise is a debt.
- Söz vermek bir borçtur.
- He promised to pay us high wages.
- Bize yüksek ücret ödeyeceğine söz verdi.
- I promised to leave her alone.
- Onu yalnız bırakmaya söz veriyorum.
- Tom promised Mary he wouldn't try to kiss her.
- Tom, Mary'ye onu öpmeye çalışmayacağına söz verdi.
- I promise you I won't do that.
- Bunu yapmayacağıma sana söz veriyorum.
- I need you to promise you'll do what I ask you to do.
- Senden ne istersem yapacağına söz vermeni istiyorum.
- Tom promised Mary he wouldn't hurt her.
- Tom, Mary'ye onu incitmeyeceğine dair söz verdi.
- You promised you'd be there.
- Sen orada olacağına söz verdin.
- Tom promised that he'd be there.
- Tom orada olacağına söz verdi.
- I promised to teach her Berber.
- Ona Berberice öğretmeye söz verdim.
- Tom promised me he wouldn't be late.
- Tom bana geç kalmayacağına söz verdi.
- Tom promised to sell me his old guitar.
- Tom bana eski gitarını satacağına söz verdi.
- Tom promised that it wouldn't happen again.
- Tom bunun bir daha olmayacağına söz verdi.
- Tom promised not to be late again.
- Tom bir daha geç kalmayacağına söz verdi.
- Sami promised Layla a car.
- Sami, Layla'ya bir araba sözü verdi.
- Tom promised not to tell anyone how much we paid to have our house painted.
- Tom evimizi boyatmamız için ne kadar ödediğimizi kimseye söylememeye söz verdi.
- I've promised never to do that again.
- Bunu bir daha asla yapmayacağıma söz verdim.
- Tom promised he'd help Mary.
- Tom, Mary'ye yardım edeceğine söz verdi.
- Tom promised to write every day.
- Tom her gün yazacağına söz verdi.
- I promised to leave them alone.
- Ben onları yalnız bırakmak için söz verdim.
- I promised myself that I'd quit smoking.
- Sigarayı bırakacağıma dair kendime söz verdim.
- Do you promise you won't tell anybody?
- Herhangi birine söylemeyeceğine söz veriyor musun?
- Tom promised Mary that he wouldn't get into trouble.
- Tom Mary'ye başını belaya sokmayacağına dair söz verdi.
- She promised to give me a phone call.
- Beni arayacağına söz verdi.
- I promise I'll never tell her.
- Söz veriyorum ona asla söylemeyeceğim.
- Tom promised to wait.
- Tom bekleyeceğine söz verdi.
- I promise I'll come by to see you on Monday.
- Pazartesi günü seni görmek için uğrayacağıma söz veriyorum.
- I promised not to tell him.
- Ona söylemeyeceğime söz verdim.
- I promise you, I will explain everything afterwards.
- Sana söz veriyorum, daha sonra her şeyi açıklayacağım.
- Tom wished he hadn't promised Mary he'd help.
- Tom, Mary'ye yardım edeceğine söz vermemiş olmayı diledi.
- I promise I'll bring it right back.
- Bunu hemen geri getireceğime söz veriyorum.
- You promised me you'd talk to Tom.
- Bana Tom ile konuşacağına dair söz verdin.
- He promised me that he would come at four.
- O, bana dörtte geleceğine söz verdi.
- I promised Tom we wouldn't do that.
- Tom'a bunu yapmayacağımıza söz verdim.
- Tom promised us he'd help Mary.
- Tom bize Mary'ye yardım edeceğine dair söz verdi.
- Tom made me promise not to say anything to Mary.
- Tom, Mary'ye bir şey söylememem için bana söz verdirdi.
- I've already promised to do that.
- Bunu yapacağıma söz verdim bile.
- I'll see what I can do, but I can't promise you anything.
- Ne yapabileceğime bakacağım, ama sana hiçbir şey için söz veremem.
- I've done exactly what I promised to do.
- Yapacağıma söz verdiğim her şeyi yaptım.
- Tom promised Mary that he'd pay back all the money that he'd borrowed from her.
- Tom Mary'ye ondan aldığı tüm parayı geri ödeyeceğine söz verdi.
- It won't happen again, I promise.
- Bir daha olmayacak, söz veriyorum.
- Tom promised Mary that he wouldn't tell anybody.
- Tom Mary'ye kimseye söylemeyeceğine dair söz verdi.
- Tom promised you that, didn't he?
- Tom sana söz verdi, değil mi?
- Dan promised Linda to stay away from alcohol.
- Dan, Linda'ya alkolden uzak kalacağına dair söz verdi.
- Tom promised Mary he wouldn't hurt her.
- Tom Mary'ye onu incitmeyeceğine söz verdi.
- You promised.
- Söz verdiniz.
- I promise I will protect you.
- Söz veriyorum seni koruyacağım.
- Tom promised Mary he wouldn't smoke anymore.
- Tom, Mary'ye bir daha sigara içmeyeceğine söz verdi.
- You promised you'd come.
- Geleceğine söz vermiştin.
- Tom has promised to pay back the money he owes by the end of the month.
- Tom ay sonuna kadar borcunu ödeyeceğine söz verdi.
- He promised to meet her at the coffee shop.
- Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- He promised the slaves that they would be freed.
- Kölelere özgür bırakılacaklarına dair söz verdi.
- I promise not to sing.
- Şarkı söylemeyeceğime söz veriyorum.
- We can't promise anything.
- Hiçbir şeye söz veremeyiz.
- You've got to promise me this is never going to happen again.
- Bana bunun bir daha asla olmayacağına dair söz vermelisin.
- Tom promised to tell the truth.
- Tom gerçeği söylemek için söz verdi.
- Tom's father promised to buy him a motorcycle.
- Tom'un babası ona bir motosiklet alacağına söz verdi.
- I've promised Tom that I'd be there.
- Tom'a orada olacağıma söz verdim.
- Tom promised me something would be done.
- Tom bana bir şeyin yapılacağını söz verdi.
- Tom promised to stay in his room.
- Tom odasında kalacağına söz verdi.
- Tom promised to do that for Mary.
- Tom bunu Mary için yapmaya söz verdi.
- I don't know what Tom has promised.
- Tom'un ne söz verdiğini bilmiyorum.
- I promise never do that again.
- Bunu bir daha asla yapmayacağıma söz veriyorum.
- I promised Tom that we'd help him.
- Tom'a ona yardım edeceğimize söz verdim.
- I'll tell you if you promise not to tell Tom.
- Tom'a söylemeyeceğine söz verirsen söylerim.
- You promised me that you would take care of Tom.
- Bana Tom'a iyi bakacağına söz verdin.
- I promised to help my dad at the shop tonight.
- Bu gece dükkanda babama yardım etmeye söz verdim.
- Tom didn't buy me what he promised he'd buy.
- Tom bana alacağına söz verdiği şeyi almadı.
- Please promise me you won't do that again.
- Bunu bir daha yapmayacağına dair bana söz ver lütfen.
- I promise I'll be back as soon as I can.
- En kısa zamanda döneceğime söz veriyorum.
- He promised us work and money.
- Bize iş ve para sözü verdi.
- Tom promised to come, but he never showed up.
- Tom gelmek için söz verdi ama asla gelmedi.
- You have to promise not to tell anyone.
- Kimseye söylemeyeceğine söz vermek zorundasın.
- Tom promised he wouldn't tell anyone.
- Tom herhangi birine söylemeyeceğine söz verdi.
- Tom promised he'd never do that anymore.
- Tom bunu bir daha yapmayacağına söz verdi.
- Please promise me that you'll never lie to me again.
- Bana tekrar yalan söylemeyeceğine dair söz ver.
- Tom promised he won't do that today.
- Tom bunu bugün yapmayacağına söz verdi.
- I promised myself, that I never gonna talk to him again.
- Onunla bir daha konuşmayacağıma dair kendime söz verdim.
- The detective promised to look into the matter right away.
- Dedektif, meseleyi derhal incelemek için söz verdi.
- I promise I'll try.
- Deneyeceğime söz veriyorum.
- Tom promised he'd tell Mary the news.
- Tom, Mary'ye haberleri vereceğine söz verdi.
- What are you promising me?
- Bana ne söz veriyorsun?
- I promise I won't drink.
- İçmeyeceğime söz veriyorum.
- I promised Tom I'd listen to what he had to say.
- Tom'a söyleyeceklerini dinleyeceğime söz verdim.
- I promise you I'll help Tom.
- Sana söz veriyorum Tom'a yardım edeceğim.
- He did what he promised to do for us.
- O bizim için söz verdiği şeyi yaptı.
- He also promised a strong foreign policy.
- Ayrıca güçlü bir dış politika sözü verdi.
- They also promised religious freedom.
- Onlar ayrıca dini özgürlük sözü verdi.
- Tom made me promise not to tell anyone.
- Tom herhangi birine söylememem için bana söz verdirdi.
- Tom promised me he wouldn't do that.
- Tom bana bunu yapmayacağı konusunda söz verdi.
- I promise never to do that again.
- Bunu bir daha yapmayacağıma söz veriyorum.
- Tom promised Mary he wouldn't cry.
- Tom Mary'ye ağlamayacağına söz verdi.
- Promise me you'll do that.
- Bunu yapacağına söz ver.
- I promise you I'll help her.
- Sana söz veriyorum ona yardım edeceğim.
- He promises not to drink anymore.
- Artık içmeyeceğine söz veriyor.
- Tom made me promise not to tell anyone.
- Tom kimseye söylememem için bana söz verdirdi.
- Promise me one thing.
- Bana bir konuda söz ver.
- I'll come back, I promise.
- Geri geleceğim, söz veriyorum.
- She promised not to go out alone.
- Yalnız dışarı çıkmayacağına söz verdi.
- Can you promise me you won't tell Tom?
- Tom'a söylemeyeceğine söz verir misin?
- Sam has promised to pay the money at the end of the month.
- Sam, ayın sonunda parayı ödemek için söz verdi.
- Tom hasn't yet promised me that he'd do that.
- Tom bana bunu yapacağına dair henüz söz vermedi.
- I'll tell you if you promise me you won't get mad.
- Kızmayacağına söz verirsen söylerim.
- I promise that I'll come.
- Geleceğime söz veriyorum.
- Tom promised Mary he wouldn't leave her.
- Tom, Mary'ye onu terk etmeyeceğine söz verdi.
- Tom says that he doesn't remember having made such a promise.
- Tom böyle bir söz verdiğini hatırlamadığını söylüyor.
- Tom promised he'd wait.
- Tom bekleyeceğine söz verdi.
- He promised to meet him at the coffee shop.
- Onunla kafede buluşacağına söz verdi.
- I promised Tom we wouldn't sing that song tonight.
- Tom'a bu gece o şarkıyı söylemeyeceğimize dair söz verdim.
- Mary promised she'd be on time.
- Mary zamanında geleceğine söz verdi.
- Tom promised me a lot of money.
- Tom bana çok para sözü verdi.
- I promise I'll do that tomorrow.
- Söz veriyorum, bunu yarın yapacağım.
- You promised not to do that anymore.
- Bunu bir daha yapmayacağına söz vermiştin.
- Tom has promised to pay us an extra $3,000 if we finish the job by next Monday.
- Tom, önümüzdeki Pazartesi gününe kadar işi bitirirsek bize fazladan 3.000 dolar ödeyeceğine söz verdi.
- Tom promised he would be there.
- Tom orada olacağına söz verdi.
- Tom has promised to help us today.
- Tom bugün bize yardım etmeye söz verdi.
- Promise me you won't be late.
- Geç kalmayacağına dair bana söz ver.
- They promised to stop their demonstrations.
- Onlar gösterilerini durdurmaya söz verdi.
- I promise I won't be jealous.
- Kıskanmayacağıma söz veriyorum.
- Promise me you won't hurt them.
- Onları incitmeyeceğine söz ver.
- Tom promised he'd walk the dog.
- Tom köpeği gezdireceğine söz verdi.
- Fadil promised Layla money, cars, and jewellery.
- Fadıl Leyla'ya para, araba ve mücevher sözü verdi.
- Tom promised us he'd help Mary.
- Tom Mary'ye yardım edeceğine dair bize söz verdi.
- Tom promised to come, but hasn't showed up yet.
- Tom geleceğine söz verdi ama henüz gelmedi.
- Tom promised to write every day.
- Tom her gün yazmaya söz verdi.
- I promised I'd do that.
- Bunu yapacağıma söz verdim.
- Tom promised me he wouldn't do that again.
- Tom bana bunu bir daha yapmayacağına söz verdi.
- We promise you that.
- Onu size söz veriyoruz.
- That's what I promised.
- Söz verdiğim şey bu.
- Tom promised to call me.
- Tom beni arayacağına söz verdi.
- I promised Tom we wouldn't sing that song tonight.
- Ben Tom'a bu gece o şarkıyı söylemeyeceğimize söz verdim.
- Tom made me promise not to do that again.
- Tom bunu bir daha yapmayacağıma dair bana söz verdirdi.
- What kind of promise did Tom make?
- Tom ne tür bir söz verdi?
- Tom promised that he'd wait for us.
- Tom, bizi bekleyeceğine söz verdi.
- I promise I'll do that before the end of the month.
- Söz veriyorum, ay sonundan önce bunu yapacağım.
- Tom promised Mary that he wouldn't do that again.
- Tom onu tekrar yapmayacağına dair Mary'ye söz verdi.
- Tom promised us his assistance.
- Tom bize yardım edeceğine söz verdi.
- Tom has promised never to be late again.
- Tom tekrar geç kalmamaya söz verdi.
- I promise it won't take long.
- Söz veriyorum uzun sürmeyecek.
- Don't make promises that you don't intend to keep.
- Tutmaya niyetli olmadığın sözler verme.
- Tom makes lots of promises he doesn't keep.
- Tom tutamayacağı bir sürü söz verdi.
- Promise me you'll sing.
- Şarkı söyleyeceğine dair bana söz ver.
- I promise we'll listen to everything you say.
- Söylediğin her şeyi dinleyeceğimize söz veriyorum.
- Tom promised he'd do that.
- Tom bunu yapacağına söz verdi.
- Tom did what he promised to do for us.
- Tom bizim için söz verdiği şeyi yaptı.
- A promise is not enough.
- Söz vermek yeterli değil.
- She promised to meet him last night.
- Dün gece onunla buluşacağına söz verdi.
- I promised to leave them alone.
- Onları yalnız bırakacağıma söz verdim.
- Jim promised me not to come again.
- Jim, bana bir daha gelmeyeceğine dair söz verdi.
- Tom promised me he'd come early.
- Tom bana erken geleceğine söz verdi.
- He promised Mary that he would never do it again.
- Mary'ye bunu bir daha yapmayacağına dair söz verdi.
- Sami promised to marry Layla.
- Sami, Layla ile evleneceğine söz verdi.
- I promise I'll never do that again.
- Bunu bir daha yapmayacağıma söz veriyorum.
- I promise you I won't be late.
- Sana geç kalmayacağıma söz veriyorum.
- Promise them whatever you want.
- Onlara ne istersen söz ver.
- Tom must've forgotten what he promised Mary.
- Tom, Mary'ye ne söz verdiğini unutmuş olmalı.
- Tom promised not to tell any more lies.
- Tom artık yalanlar söylememeye söz verdi.
- I promised him not to tell anyone.
- Kimseye söylemeyeceğime dair ona söz verdim.
- He made promise after promise and then sought to get out of them.
- Söz üstüne söz verdi ve sonra onlardan kurtulmaya çalıştı.
- Tom promised he wouldn't leave town.
- Tom kasabadan ayrılmayacağına söz verdi.
- Tom promised me he'd do that.
- Tom bana onu yapacağına söz verdi.
- Tom must've forgotten to do what he promised us he'd do.
- Tom bize söz verdiği şeyi yapmayı unutmuş olmalı.
- Tom has promised to stay here with you.
- Tom burada seninle kalacağına söz verdi.
- You have to promise not to tell anyone.
- Kimseye söylemeyeceğine söz vermelisin.
- Tom promised Mary that he wouldn't tell anybody.
- Tom kimseye söylemeyeceğine dair Mary'ye söz verdi.
- Tom has promised to make amends.
- Tom telafi etmek için söz verdi.
- I promised not to tell anyone how much we paid to have our house painted.
- Evimize boyatmak için ne kadar para ödediğimizi kimseye söylemeyeceğime söz verdim.
- Tom promised to meet me last night, but he never showed up.
- Tom dün gece benimle buluşacağına söz verdi ama gelmedi.
- She promised me that she would clean my room.
- Bana odamı temizleyeceğine söz vermişti.
- Tom promised Mary he wouldn't do that.
- Tom, Mary'ye bunu yapmayacağına söz verdi.
- He did what he promised to do.
- Yapacağına söz verdiği şeyi yaptı.
- He promised to keep it to himself.
- Onu kendine saklayacağına söz verdi.
- Tom promised to help me.
- Tom bana yardım edeceğine söz verdi.
- I never promised you anything.
- Sana hiçbir şey için söz vermedim.
- I promised to obey him.
- Ona itaat edeceğime söz verdim.
- I promise you I'll stay with you until your father arrives.
- Baban gelene kadar seninle kalacağıma söz veriyorum.
- Promise you'll tell Tom about this.
- Bunun hakkında Tom'a söyleyeceğine söz ver.
- Promise me that you'll come back.
- Geri döneceğine söz ver.
- I promise no one will get to know it.
- Kimsenin onu bilmeyeceğine söz veriyorum.
- I promise I won't tell anyone where you are.
- Söz veriyorum, nerede olduğunu kimseye söylemeyeceğim.
- I'm not making any promises.
- Hiçbir söz vermiyorum.
- I promise that I'll be with you in half an hour.
- Yarım saat içinde seninle olacağıma söz veriyorum.
- I promise I won't say anything to anybody.
- Hiç kimseye bir şey söylemeyeceğime söz veriyorum.
- Tom promised he'd be back soon.
- Tom yakında döneceğine söz verdi.
- Promise me you won't hurt him.
- Ona zarar vermeyeceğine söz ver.
- She promised to marry him, but she didn't.
- Onunla evleneceğine söz verdi, ama evlenmedi.
- I promise I won't do that again.
- Bunu bir daha yapmayacağıma söz veriyorum.
- Tom promised Mary he wouldn't ever leave her.
- Tom, Mary'ye onu hiç terketmeyeceği konusunda söz verdi.
- I want you to make me a promise.
- Bana bir söz vermeni istiyorum.
- I promise I won't tell.
- Söz veriyorum söylemeyeceğim.
- Tom hasn't yet done what he promised he would do.
- Tom yapacağına söz verdiği şeyi henüz yapmadı.
- Tom's father promised to buy him a motorcycle.
- Tom'un babası ona bir motosiklet almaya söz verdi.
- The road is crowded so we probably won't get in promised time.
- Yol kalabalık, muhtemelen söz verdiğimiz zamanda varamayacağız.
- Tom promised to do that.
- Tom onu yapmaya söz verdi.
- Tom promised to take me fishing.
- Tom beni balığa götüreceğine söz verdi.
- Tom couldn't tell me because he'd promised Mary that he wouldn't.
- Tom Mary'ye söylemeyeceğine söz verdiği için bana söyleyemedi.
- I promised Tom I'd be home early.
- Tom'a erken evde olacağıma söz verdim.
- Tom makes lots of promises.
- Tom bir sürü söz verdi.
- Tom promised that he'd be here on Monday.
- Tom pazartesi burada olacağına söz verdi.
- Tom promised Mary some money.
- Tom, Mary'ye biraz para sözü verdi.
- I promise I won't be late again.
- Bir daha geç kalmayacağıma söz veriyorum.
- I promise I'll never tell him.
- Ona söylemeyeceğime söz veriyorum.
- Tom says that he doesn't remember having made such a promise.
- Tom öyle bir söz verdiğini hatırlamadığını söylüyor.
- We apologize for the mistake and promise that it won't happen again.
- Hata için özür diliyor ve bunu tekrar olmayacağına söz veriyoruz.
- I promised I wasn't going to do this.
- Bunu yapmayacağıma söz verdim.
- I promise you I'll explain everything later.
- Sana söz veriyorum, her şeyi sonra açıklayacağım.
- I'll tell you if you promise not to tell.
- Eğer söylememeye söz verirsen sana söyleyeceğim.
- Tom promised Mary he wouldn't ever leave her.
- Tom, Mary'ye onu asla terk etmeyeceğine söz verdi.
- You promised not to be rude to me any more.
- Bana bir daha kaba davranmayacağına söz vermiştin.
- Promise me you will stay with Aunt Mary.
- Mary teyzenle kalacağına dair bana söz ver.
- Did you bring what you promised you'd bring?
- Getireceğine söz verdiğin şeyi getirdin mi?
- I've already promised Tom I'd help him.
- Tom'a ona yardım edeceğime söz verdim.
- Tom promised me that he'd do that for me.
- Tom bana bunu benim için yapacağına söz vermişti.
- Tom makes lots of promises he doesn't keep.
- Tom tutmayacağı bir sürü söz verir.
- I promise I'll give this back to you as soon as I've finished using it.
- Kullanmayı bitirir bitirmez bunu sana geri vereceğime söz veriyorum.
- I promise I won't tell anyone what you did.
- Ne yaptığını kimseye söylemeyeceğime söz veriyorum.
- Even though Tom had promised to pay, he stuck Mary with the bill.
- Tom ödemeye söz vermiş olmasına rağmen faturayı Mary'nin sırtına yükledi.
- She promised herself she would lose three kilos before the summer.
- Yazdan önce üç kilo vereceğine dair kendine söz verdi.
- I haven't been promised anything.
- Bana hiçbir şey için söz verilmedi.
- I made Tom promise me that he wouldn't tell anyone what happened.
- Tom'a olanları kimseye anlatmayacağına dair söz verdirdim.
- I promise I won't bite.
- Isırmayacağıma söz veriyorum.
- Tom promised not to tell Mary about what happened.
- Tom olanları Mary'ye anlatmayacağına söz verdi.
- I really can't make any promises.
- Gerçekten bir söz veremem.
- Tom hasn't promised us anything.
- Tom bize hiçbir şey için söz vermedi.
- He promised never to be late again.
- Bir daha gecikmeyeceğine söz verdi.
- Tom made me promise not to tell Mary anything.
- Tom bana Mary'ye bir şey söylememem için söz verdirdi.
- I promise not to tell Tom.
- Tom'a söylemeyeceğime söz veriyorum.
- Promise me you won't hurt Tom.
- Bana Tom'u incitmeyeceğine söz ver.
- You promised not to cross the line.
- Çizgiyi aşmamaya söz vermiştin.
- Please promise me that you'll never lie again.
- Tekrar yalan söylemeyeceğine dair lütfen bana söz ver.
- You promised me you'd do that.
- Bunu yapacağına söz vermiştin.
- I'll tell you the truth if you promise not to get mad.
- Kızmayacağına söz verirsen sana gerçeği söyleyeceğim.
- I've promised to take Tom and Mary to the beach for a picnic tomorrow.
- Tom ve Mary'yi yarın piknik için plaja götürmeye söz verdim.
- Tom promised me that tonight he'd sing that new song he wrote.
- Tom bana bu gece yazdığı yeni şarkıyı söyleyeceğine söz verdi.
- I promise I'll be there in an hour.
- Bir saat içinde orada olacağıma söz veriyorum.
- Tom promised Mary that he'd meet her last night, but he never showed up.
- Tom Mary'ye dün gece onunla buluşacağına söz verdi, ama gelmedi.
- How much money did Tom promise you?
- Tom sana ne kadar para sözü verdi?
- Tom promised he'd do that for Mary.
- Tom bunu Mary için yapacağına söz verdi.
- Tom promised to meet Mary at the usual time and the usual place.
- Tom, Mary ile her zamanki saatte ve her zamanki yerde buluşacağına söz verdi.
- Tom promised Mary that he would never see Alice again.
- Tom, Mary'ye Alice'i bir daha görmeyeceğine dair söz verdi.
- I promised Tom I'd listen to what he had to say.
- Tom'a söylemek zorunda olduğu şeyi dinleyeceğime söz verdim.
- You'll be the first to know, I promise.
- İlk öğrenen sen olacaksın, söz veriyorum.
- I promise you I won't be late.
- Geç kalmayacağıma söz veriyorum.
- Tom made no such promise.
- Tom böyle bir söz vermedi.
- Tom promised Mary he wouldn't tell John.
- Tom John'a söylemeyeceğine dair Mary'ye söz verdi.
- Tom promised himself he would study French for thirty minutes every day.
- Tom kendi kendine her gün otuz dakika Fransızca çalışacağına söz verdi.
- That's what Tom promised.
- O, Tom'un söz verdiği şey.
- I promise not to tell them.
- Onlara söylememeye söz veriyorum.
- I promised him I'd translate the whole interface.
- Ona tüm arayüzü çevireceğime söz verdim.
- I promised myself I wouldn't complain about Tom anymore.
- Artık Tom hakkında şikayet etmeyeceğime kendi kendime söz verdim.
- I promised myself I wouldn't do that anymore.
- Bunu artık yapmayacağıma kendime söz verdim.
- Tom promised to help Mary with her homework.
- Tom Mary'ye ev ödevinde yardımcı olacağına söz verdi.
- I've promised Tom that I wouldn't do that again.
- Tom'a bunu bir daha yapmayacağıma dair söz verdim.
- He promised to come, and didn't.
- O, gelmek için söz verdi, ve gelmedi.
- Tom promised Mary he wouldn't say anything.
- Tom, Mary'ye bir şey söylemeyeceğine söz verdi.
- Tom promised that he wouldn't say anything.
- Tom bir şey söylemeyeceğine söz verdi.
- I cannot promise you anything, Tom.
- Sana hiçbir şey için söz veremem Tom.
- He's promising us nothing.
- O bize hiçbir şey için söz vermiyor.
- Tom promised not to tell anyone how much we bought our house for.
- Tom evimizi ne kadara aldığımızı kimseye söylemeyeceğine söz verdi.
- You promised you would come.
- Sen geleceğine söz verdin.
- I promise I won't forget it.
- Onu unutmayacağıma söz veriyorum.
- I made Tom promise not to tell Mary.
- Mary'ye söylememesi için Tom'a söz verdirdim.
- Tom promised not to do that again.
- Tom bunu bir daha yapmayacağına söz verdi.
- I'll never do that again, I promise.
- Bunu bir daha hiç yapmayacağım, söz veriyorum.
- Just promise me you'll be nice to Tom.
- Tom'a iyi davranacağına söz ver.
- I made him a promise.
- Ona bir söz verdim.
- Tom promised to make Mary a sandwich.
- Tom Mary'ye bir sandviç yapmaya söz verdi.
- Tom promised to do his best.
- Tom elinden geleni yapmaya söz verdi.
- Tom promised to keep what Mary told him under his hat.
- Tom, Mary'nin ona söylediklerini sır olarak saklayacağına söz verdi.
- I've promised Tom that I won't do that anymore.
- Tom'a bunu bir daha yapmayacağıma söz verdim.
- Tom promised to never be late again.
- Tom tekrar geç kalmamaya söz verdi.
- I promise that I'll take care of Tom.
- Tom'a göz kulak olacağıma söz veriyorum.
- I can tell you if you promise not to tell anyone.
- Kimseye söylemeyeceğine söz verirsen sana söyleyebilirim.
- The tradesman promised to come the next day.
- Tüccar ertesi gün geleceğine söz verdi.
- I can tell you if you promise not to tell anyone.
- Eğer kimseye söylemeyeceğine söz verirsen sana söyleyebilirim.
- He promised me that he would be more careful in the future.
- Gelecekte daha dikkatli olacağına dair bana söz verdi.
- Tom promised Mary that he'd pay back all the money that he'd borrowed from her.
- Tom Mary'ye ondan ödünç aldığı bütün parayı geri ödeyeceğine söz verdi.
- Tom promised Mary he'd help John.
- Tom John'a yardım edeceğine dair Mary'ye söz verdi.
- I promise I won't do this again.
- Söz veriyorum bunu bir daha yapmayacağım.
- Tom promised he'd check on it.
- Tom kontrol edeceğine söz verdi.
- He promised not to smoke.
- Sigara içmeyeceğine söz verdi.
- Fadil promised Layla to marry her.
- Fadıl Leyla'ya onunla evleneceğine dair söz verdi.
- Tom hasn't promised me yet that he'd do that.
- Tom bunu yapacağına dair bana henüz söz vermedi.
- I promise you'll regret this.
- Söz veriyorum ki buna pişman olacaksın.
- Tom promised me he wouldn't come here again.
- Tom bana buraya tekrar gelmeyeceğine söz verdi.
- I can promise you that.
- Onu sana söz verebilirim.
- You promised!
- Söz verdin!
- Tom promised Mary he'd be there on time.
- Tom, Mary'ye vaktinde orada olacağına söz verdi.
- Tom almost always does what he promises he'll do.
- Tom neredeyse her zaman yapmaya söz verdiği şeyleri yapar.
- She promised not to tell anyone.
- O kimseye söylemeyeceğine söz verdi.
- The policeman promised to investigate the matter.
- Polis, konuyu araştırmak için söz verdi.
- I never promised to protect Tom.
- Tom'u koruyacağıma hiç söz vermedim.
- Tom promised me that he'd do that for me.
- Tom bunu benim için yapacağına söz verdi.
- I promised Tom I'd hang up the laundry.
- Tom'a çamaşırları asacağıma söz verdim.
- Tom promised me he'd study French.
- Tom bana Fransızca çalışacağına söz verdi.
- I promise I'll be nice to you from now on.
- Şu andan itibaren sana karşı kibar olacağıma söz veriyorum.
- Tom promised Mary that he'd keep their engagement secret.
- Tom Mary'ye nişanlılıklarını gizli tutacağına dair söz verdi.
- Tom promised Mary that he would help her.
- Tom Mary'ye ona yardım edeceğine söz verdi.
- Promise that you won't laugh.
- Gülmeyeceğine söz ver.
- I promised him.
- Ona söz verdim.
- Promise me you won't hurt him.
- Ona zarar vermeyeceğine bana söz ver.
- I've promised never to do that again.
- Onu bir daha asla yapmayacağıma söz verdim.
- All we can do now is hope that Tom does what he's promised to do.
- Şimdi tek yapabileceğimiz Tom'un söz verdiği şeyi yapmasını ummak.
- I promise I won't drink.
- Söz veriyorum içmeyeceğim.
- You promise?
- Söz veriyor musun?
- Tomorrow is not promised.
- Yarın için söz verilmedi.
- I promise I'll try to make things as easy as possible for you.
- Söz veriyorum, işleri senin için mümkün olduğunca kolaylaştırmaya çalışacağım.
- Tom promised he wouldn't do that.
- Tom onu yapmayacağına söz verdi.
- I'll tell you if you promise not to tell Tom.
- Tom'a söylemeyeceğine söz verirsen sana söylerim.
- Tom promised he wouldn't tell anybody.
- Tom kimseye söylemeyeceğine söz verdi.
- She promised never to be late again.
- Bir daha asla geç kalmayacağına söz verdi.
- Promise me that you won't sell your guitar to anyone but me.
- Gitarını benden başka kimseye satmayacağına söz ver.
- Tom has promised to do that.
- Tom bunu yapacağına söz verdi.
- I promise not to tell her.
- Ona söylememeye söz veriyorum.
- Tom promised that he wouldn't say anything.
- Tom hiçbir şey söylemeyeceğine söz verdi.
- I promise you I'll help him.
- Ona yardım edeceğime sana söz veriyorum.
- Tom promised me that he wouldn't tell anybody.
- Tom bana kimseye söylemeyeceğine dair söz verdi.
- Tom promised to meet Mary in front of the library.
- Tom, Mary ile kütüphanenin önünde buluşacağına söz verdi.
- Tom promised to do that for us.
- Tom onu bizim için yapmaya söz verdi.
- Tom promised me he wouldn't tell anyone.
- Tom kimseye söylemeyeceğine dair bana söz verdi.
- Mary promised to bake me a cake, but then she reneged.
- Mary bana pasta yapacağına söz verdi ama sonra vazgeçti.
- I've promised to give them one hundred hrivnas annually.
- Onlara yılda yüz hrivna vereceğime söz verdim.
- People have already promised money for his project.
- İnsanlar zaten onun projesi için para sözü verdiler.
- Tom promised to do that for us.
- Tom bunu bizim için yapacağına söz verdi.
- Do you promise not to tell anyone anything?
- Kimseye bir şey anlatmayacağına söz veriyor musun?
- Fadil promised Layla to marry her.
- Fadıl, Leyla'ya onunla evlenmek için söz verdi.
- Tom promised me he'd never come back here again.
- Tom bana buraya tekrar gelmeyeceğine söz verdi.
- You promised to do that for Tom.
- Bunu Tom için yapacağına söz vermiştin.
- Tom promised he'd keep in touch.
- Tom irtibatta kalacağına söz verdi.
- Tom promised it would be done.
- Tom yapılacağına söz verdi.
- I promised to do my best.
- Elimden geleni yapacağıma söz verdim.
- Tom promised Mary that he'd quit drinking.
- Tom, Mary'ye içkiyi bırakacağına söz verdi.
- They did what they promised to do for you.
- Senin için yapmaya söz verdikleri şeyi yaptılar.
- You promised you'd stay.
- Kalacağına söz vermiştin.
- Tom promised me that he wouldn't tell anyone.
- Tom kimseye söylemeyeceğine dair bana söz verdi.
- You promised that there would be plenty of hedgehogs in the village!
- Köyde bir sürü kirpi olacağına söz vermiştin!
- Tom promised he'll be there.
- Tom orada olacağına söz verdi.
- I promise I won't tell.
- Söylemeyeceğime söz veriyorum.
- I can't promise that.
- Söz veremem.
- Do you promise me you'll do that?
- Bunu yapacağına dair bana söz verir misin?
- Tom promised me he'd come, but he didn't.
- Tom geleceğine söz vermişti ama gelmedi.
- I didn't call Tom like I promised I would.
- Söz verdiğim üzere Tom'u aramadım.
- I've promised to do that this week.
- Bunu bu hafta yapacağıma söz verdim.
- Tom promised to make Mary a sandwich.
- Tom, Mary'ye sandviç yapacağına söz verdi.
- He promised not to tell another lie.
- Bir daha yalan söylemeyeceğine söz verdi.
- The police promised to investigate the matter.
- Polis konuyu araştıracağına söz verdi.
- Tom promised not to go out after dark alone.
- Tom hava karardıktan sonra tek başına dışarı çıkmayacağına söz verdi.
- Tom promised Mary that he'd meet her after school.
- Tom Mary'ye okuldan sonra buluşacaklarına dair söz verdi.
- Tom promised to meet me there.
- Tom beni orada karşılamak için söz verdi.
- I've promised Tom that I wouldn't do that anymore.
- Tom'a bunu bir daha yapmayacağıma dair söz verdim.
- I'll see what I can do, but I promise you nothing.
- Ne yapabileceğimi göreceğim ama sana bir şey söz vermiyorum.
- I'll lend you my textbook if you promise not to write anything in it.
- İçine bir şey yazmayacağına söz verirsen ders kitabımı sana ödünç veririm.
- Tom promised me he'd do it.
- Tom bana onu yapacağına söz verdi.
- Tom promised not to smoke.
- Tom sigara içmemeye söz verdi.
- He promised me to come early.
- Bana erken geleceğine söz verdi.
- Tom has promised never to do that again.
- Tom bunu bir daha yapmayacağına söz verdi.
- You promised you'd come.
- Sen geleceğine söz verdin.
- Tom promised to do that for Mary.
- Tom bunu Mary için yapacağına söz verdi.
- I've promised to go to Boston with Tom.
- Tom'la Boston'a gideceğime söz verdim.
- Tom promised to help me build a doghouse.
- Tom köpek kulübesi yapmama yardım edeceğine söz verdi.
- Tom promised to clean the living room.
- Tom oturma odasını temizlemek için söz verdi.
- She promised to meet him last night, but she never showed up.
- Dün gece onunla buluşacağına söz verdi ama gelmedi.
- Tom promised Mary that he wouldn't tell anybody.
- Tom, Mary'ye kimseye söylemeyeceğine dair söz verdi.
- Tom promised Mary he wouldn't tell John.
- Tom Mary'ye John'a söylemeyeceğine söz verdi.
- I promise I'll bring it right back.
- Hemen geri getireceğime söz veriyorum.
- Tom promised he would do that.
- Tom bunu yapacağına söz verdi.
- Tom promised us he wouldn't do that again.
- Tom bize bunu bir daha yapmayacağına söz verdi.
- I promise you I'll do something about the situation.
- Bu durumla ilgili bir şeyler yapacağıma söz veriyorum.
- I promise you that I'll never do that again.
- Sana söz veriyorum, bunu bir daha asla yapmayacağım.
- I'll see what I can do, but no promises.
- Ne yapabileceğime bakacağım, ama söz vermiyorum.
- I promise you I won't stay out too late.
- Sana söz veriyorum, geç saatlere kadar dışarıda kalmayacağım.
- I promise not to leave without you.
- Sensiz ayrılmayacağıma söz veriyorum.
- I did what I promised to do for her.
- Onun için yapacağıma söz verdiğim şeyi yaptım.
- I promise I'll pay you back.
- Sana geri ödeyeceğime söz veriyorum.
- I promise you that.
- Sana onu söz veriyorum.
- Tom promised not to tell anyone how much we paid to have our house painted.
- Tom evimizi boyatmak için ne kadar ödediğimizi kimseye söylemeyeceğine söz verdi.
- Tom promised to help Mary do that.
- Tom Mary'ye bunu yapmasına yardım edeceğine söz verdi.
- You promised me to look after them.
- Onlara göz kulak olacağına söz vermiştin.
- I made Tom promise that he wouldn't tell anybody what happened.
- Tom'a olanları kimseye anlatmayacağına dair söz verdirdim.
- Tom made me promise not to tell Mary where he was.
- Tom, Mary'ye nerede olduğunu söylememem için bana söz verdirdi.
- Tom promised himself he'd never do that again.
- Tom bunu bir daha asla yapmayacağına dair kendine söz verdi.
- I promise I won't tell Tom about what we did.
- Yaptığımız şeyden Tom'a bahsetmeyeceğime söz veriyorum.
- I promise I'll be there tomorrow.
- Yarın orada olacağıma söz veriyorum.
- Tom hasn't promised me yet that he'd do that.
- Tom bunu yapacağına dair henüz bana söz vermedi.
- I've promised to take Tom and Mary to the beach for a picnic tomorrow.
- Yarın Tom ve Mary'yi sahile pikniğe götürmeye söz verdim.
- Promise me you'll help her.
- Ona yardım edeceğinize söz verin.
- I promise I'll never do this again.
- Bunu tekrar yapmayacağıma söz veriyorum.
- Tom promised he wouldn't do that anymore.
- Tom bunu bir daha yapmayacağına söz verdi.
- I promise I won't tell anyone where it is.
- Nerede olduğunu kimseye söylemeyeceğime söz veriyorum.
- I promise I won't hurt you.
- Sana zarar vermeyeceğime söz veriyorum.
- Tom promised Mary he wouldn't tell John what she had done.
- Tom Mary'ye onun ne yaptığını John'a söylemeyeceğine dair söz verdi.
- I promise that I'll be there on time.
- Zamanında orada olacağıma söz veriyorum.
- I will promise you nothing.
- Sana hiçbir şeyin sözünü vermeyeceğim.
- She promised me to clean my room.
- Odamı temizleyeceğine söz verdi.
- I promised your father I'd look after you.
- Babana seninle ilgileneceğime söz verdim.
- I promised to send Tom a letter.
- Tom'a bir mektup göndereceğime söz verdim.
- I promised to read the report carefully.
- Raporu dikkatlice okuyacağıma söz verdim.
- Tom had a hard time raising enough money build the orphanage he'd promised to build.
- Tom söz verdiği yetimhaneyi inşa etmek için yeterli parayı toplamakta zorlandı.
- I promise you'll be happy.
- Mutlu olacağına söz veriyorum.
- He promised me that he would be more careful in the future.
- O bana gelecekte daha dikkatli olacağına söz verdi.
- I can't promise anything, but I'll do my best.
- Hiçbir şey için söz veremem ama elimden geleni yapacağım.
- I promise you I won't do that.
- Bunu yapmayacağıma söz veriyorum.
- Promise me you won't be late.
- Geç kalmayacağına söz ver.
- Just promise me you won't get angry.
- Sinirlenmeyeceğine söz ver.
- Tom has promised to help Mary today.
- Tom bugün Mary'ye yardım etmeye söz verdi.
- I promised I wouldn't say anything.
- Bir şey söylemeyeceğime söz verdim.
- He promised me to come early.
- O, erken gelmek için bana söz verdi.
- Promise me you won't go.
- Gitmeyeceğine söz ver.
- I promised I'd do that.
- Ben onu yapacağıma söz verdim.
- Tom promised he won't do that.
- Tom bunu yapmayacağına söz verdi.
- Tom wasn't able to do everything he promised he'd do.
- Tom söz verdiği her şeyi yapamadı.
- Tom promised it would be done.
- Tom bunun yapılacağına söz verdi.
- Tom promised to clean his room.
- Tom odasını temizlemek için söz verdi.
- Tom promised not to tell Mary.
- Tom, Mary'ye söylemeyeceğine söz verdi.
- I promise not to touch my bicycle for a whole month.
- Bir ay boyunca bisikletime dokunmayacağıma söz veriyorum.
- Tom promised he'd do that for us.
- Tom bunu bizim için yapacağına söz verdi.
- I promise I'll be nice to you from now on.
- Bundan sonra sana iyi davranacağıma söz veriyorum.
- I'll tell you if you promise not to tell.
- Söylemeyeceğine söz verirsen söylerim.
- Promise me you won't tell Tom.
- Tom'a söylemeyeceğine söz ver.
- Think carefully before you promise anything.
- Bir şeye söz vermeden önce dikkatlice düşün.
- Has Tom promised to help us?
- Tom bize yardım etmeye söz verdi mi?
- I promise I won't wake you up when I get home.
- Eve gittiğimde seni uyandırmayacağıma söz veriyorum.
- Promise us you won't hurt Tom.
- Tom'u incitmeyeceğine bize söz ver.
- Tom promised he'd help us on Monday.
- Tom pazartesi günü bize yardım edeceğine söz verdi.
- People have already promised money for his project.
- İnsanlar onun projesi için çoktan para sözü verdi.
- Tom promised to help Mary with her homework.
- Tom, Mary'ye ev ödevinde yardım edeceğine söz verdi.
- Tom promised he'd sing.
- Tom şarkı söyleyeceğine söz verdi.
- I've promised to do that this week.
- Bunu bu hafta yapmaya söz verdim.
- That's what I promised.
- Ben de öyle söz vermiştim.
- The police promised to look into the matter.
- Polisler sorunu araştıracaklarına söz verdi.
- Tom promised he wouldn't say anything.
- Tom bir şey söylemeyeceğine söz verdi.
- Tom promised to never be late again.
- Tom bir daha asla geç kalmayacağına söz verdi.
- Tom promised he wouldn't do that anymore.
- Tom artık onu yapmayacağına söz verdi.
- I made Tom a promise.
- Tom'a bir söz verdim.
- You promised you wouldn't drink today.
- Bugün içki içmeyeceğine söz vermiştin.
- He promised me he wouldn't tell anyone.
- Kimseye söylemeyeceğine söz verdi.
- Can you promise me you won't do that?
- Bunu yapmayacağına dair bana söz verir misin?
- Promise us you won't hurt them.
- Onlara zarar vermeyeceğine bize söz ver.
- Tom promised he'd tell us.
- Tom bize söyleyeceğine söz verdi.
- I've already promised to show Tom around town.
- Tom'a şehri gezdireceğime söz vermiştim bile.
- I never made such a promise.
- Ben böyle bir söz vermedim.
- He promised he would tell us.
- Bize söyleyeceğine söz verdi.
- You can count on the $3,000 I have promised you.
- Sana söz verdiğim 3000 dolara güvenebilirsin.
- I promised to read the report carefully.
- Raporu dikkatle okumak için söz verdim.
- I promise you that I'll be there to help you.
- Sana yardım etmek için orada olacağıma sana söz veriyorum.
- Mary promised that she would hand over the money soon.
- Mary parayı yakında teslim edeceğine söz verdi.
- Tom wished he hadn't promised Mary he'd go to Boston with her.
- Tom, Mary'ye onunla Boston'a gideceğine dair söz vermemiş olmayı diledi.
- I promised I'd tell you the truth.
- Sana gerçeği söyleyeceğime dair söz verdim.
- Tom made me promise not to go there again.
- Tom bana oraya bir daha gitmeyeceğime dair söz verdirdi.
- He promised that he would write to me once in a while.
- Arada bana yazacağına söz verdi.
- I promised it would never happen again.
- Bunun bir daha asla olmayacağına söz verdim.
- That's not what you promised.
- Söz verdiğin şey bu değildi.
- I promise you a third of the profits after expenses.
- Masraflardan sonra kârın üçte birini vereceğime söz veriyorum.
- Promise you'll tell Tom about this.
- Tom'a bundan bahsedeceğine söz ver.
- Tom promised to meet Mary in front of the library.
- Tom Mary'yi kütüphanenin önünde karşılayacağına söz verdi.
- I promise I'll give it back.
- Geri vereceğime söz veriyorum.
- Tom promised to sing.
- Tom şarkı söyleyeceğine söz verdi.
- I promise I won't bite you.
- Seni ısırmayacağıma söz veriyorum.
- I don't remember promising that.
- Söz verdiğimi hatırlamıyorum.
- Tom has promised to do that again.
- Tom bunu tekrar yapacağına söz verdi.
- Tom promised Mary to find a place where would be safe.
- Tom, Mary'ye güvende olacağı bir yer bulacağına söz verdi.
- He promised to come, but hasn't turned up yet.
- O gelmek için söz verdi, ama henüz dönmedi.
- That's what you promised.
- Söz verdiğiniz şey bu.
- He promised to meet her at the coffee shop.
- Onunla kafede buluşacağına söz verdi.
- Tom promised that that'll never happen again.
- Tom, bunun bir daha asla olmayacağına söz verdi.
- Tom has promised to pay back the money he owes by the end of the month.
- Tom ödünç aldığı parayı ayın sonuna kadar geri ödeyeceğine söz verdi.
- I promised your mother I'd look after you.
- Annene sana göz kulak olacağıma söz verdim.
- I promised my parents I wouldn't drink.
- Aileme içmeyeceğime söz verdim.
- Tom promised to do so.
- Tom bunu yapacağına söz verdi.
- I promise you I'll help them.
- Onlara yardım edeceğime sana söz veriyorum.
- Tom promised he'd be on time.
- Tom zamanında geleceğine söz verdi.
- Layla promised Sami a kiss.
- Layla, Sami'ye bir öpücük sözü verdi.
- I promised him that I would come today.
- Bugün geleceğime dair ona söz verdim.
- Tom promised Mary that he'd help her.
- Tom Mary'ye ona yardım edeceğine söz verdi.
- Tom promised Mary that he'd be there.
- Tom Mary'ye orada olacağına söz verdi.
- I'll tell you if you promise me you won't get mad.
- Bana kızmayacağına söz verirsen söylerim.
- Tom didn't call Mary like he promised he would.
- Tom söz verdiği gibi Mary'yi aramadı.
- Tom promised Mary that he wouldn't do that again.
- Tom Mary'ye bunu bir daha yapmayacağına söz verdi.
- Tom made me promise not to tell Mary where he was.
- Nerede olduğunu Mary'ye söylememem için Tom bana söz verdirdi.
- Promise me you'll do that.
- Bana onu yapacağına söz ver.
- Tom promised Mary he wouldn't do that.
- Tom Mary'ye bunu yapmayacağına söz verdi.
- Tom promised Mary that he'd quit drinking.
- Tom, Mary'ye içki içmeyi bırakacağına söz verdi.
- Tom promised to come, but hasn't showed up yet.
- Tom gelmek için söz verdi, ama henüz gelmedi.
- I can't promise that you'll like these books but I think it would be a good idea to at least look them over.
- Bu kitapları seveceğinize söz veremem ama en azından bir göz atmanızın iyi bir fikir olacağını düşünüyorum.
- I don't want to make promises I can't keep.
- Tutamayacağım sözler vermek istemiyorum.
- Tom promised to sing.
- Tom şarkı söylemeye söz verdi.
- I promised that I would send him a letter.
- Ona bir mektup göndereceğime söz verdim.
- I promise you we'll find a bigger place.
- Ben daha büyük bir yer bulacağımıza söz veriyorum.
- Tom promised not to say anything.
- Tom hiçbir şey söylemeyeceğine söz verdi.
- I can't promise Tom will talk to you.
- Tom'un seninle konuşacağına söz veremem.
- I promised that I would be back soon.
- Yakında döneceğime söz verdim.
- Promise me you will stay with Aunt Mary.
- Mary teyzenle kalacağına söz ver.
- That's not what you promised.
- Söz verdiğin bu değil.
- I promise I'll never tell them.
- Onlara söylemeyeceğime söz veriyorum.
- I promised Tom I'd help him.
- Tom'a yardım edeceğime söz verdim.
- I promised I wouldn't eat before Tom got home.
- Tom eve gelmeden yemek yemeyeceğime söz verdim.
- Tom has promised never to be late again.
- Tom bir daha geç kalmayacağına söz verdi.
- I can't make promises.
- Söz veremem.
- I never promised anybody anything.
- Kimseye hiçbir şey için söz vermedim.
- Dick promised to come back by three o'clock.
- Dick, saat üçe kadar geri gelmek için söz verdi.
- Do you promise not to tell anybody anything?
- Kimseye bir şey söylememeye söz veriyor musun?
- The road is crowded so we probably won't get in promised time.
- Yol kalabalık bu yüzden muhtemelen söz verilen zamanda varmayacağız.
- I made no such promise.
- Böyle bir söz vermedim.
- Do you promise not to tell anybody anything?
- Kimseye bir şey anlatmayacağına söz veriyor musun?
- I promise I won't tell anyone that Tom is here.
- Tom'un burada olduğunu kimseye söylemeyeceğime söz veriyorum.
- Promise me that you won't swear around my children.
- Çocuklarımın yanında bir daha küfretmeyeceğine söz ver.
- I did what I promised to do for her.
- Ben onun için yapmaya söz verdiğim şeyi yaptım.
- Tom and Mary promised me that they'd do that.
- Tom ve Mary bana bunu yapacaklarına dair söz verdiler.
- I promised I'd wait.
- Ben bekleyeceğime söz vermiştim.
- The president promised to ax government spending.
- Başkan hükümet harcamalarını azaltacağına söz verdi.
- Tom promised to do that.
- Tom bunu yapacağına söz verdi.
- Tom promised me that.
- Tom bana söz vermişti.
- Tom promised to watch Mary.
- Tom Mary'e göz kulak olacağına söz verdi.
- Don't make promises that you cannot keep.
- Tutamayacağın sözleri verme.
- Tom promised Mary that he'd come home early today.
- Tom, Mary'ye bugün eve erken geleceğine söz verdi.
- I promise that won't happen again.
- Bir daha olmayacağına söz veriyorum.
- Tom promised he won't do that today.
- Tom o işi bugün yapmayacağına söz verdi.
- We did what we promised to do for you.
- Senin için yapmaya söz verdiğimiz şeyi yaptık.
- Tom promised to meet me there.
- Tom benimle orada buluşacağına söz verdi.
- You promised that there would be plenty of hedgehogs in the village!
- Köyde bol miktarda kirpi olacağına söz verdin!
- Grant refused to give them a firm promise.
- Grant onlara kesin bir söz vermeyi reddetti.
- Tom promised he'd be more careful.
- Tom daha dikkatli olacağına söz verdi.
- You promised you would come.
- Geleceğine söz vermiştin.
- Tom has promised to give me one of his guitars.
- Tom bana gitarlarıdan birini vermeye söz verdi.
- I made Tom promise that he wouldn't tell anyone what happened.
- Ne olduğunu kimseye söylemeyeceğine dair Tom'a söz verdirdim.
- His friend promised never to abandon him.
- Arkadaşı onu asla terk etmeyeceğine söz verdi.
- You promised to do that for Tom.
- Tom için bunu yapmaya söz vermiştin.
- Tom has promised to stay here with you.
- Tom burada sizinle kalmak için söz verdi.
- I promised not to tell him.
- Ona söylememek için söz verdim.
- Tom promised he'd call as soon as he got there.
- Tom oraya varır varmaz arayacağına söz verdi.
- Mary promised her mother that she would help her more often.
- Mary, annesine daha sık yardım edeceğine söz verdi.
- Tom did what he promised he'd do.
- Tom yapacağına söz verdiği şeyi yaptı.
- He promised me that he wouldn't tell anybody.
- Kimseye söylemeyeceğine dair bana söz verdi.
- He promised me to come here.
- Buraya geleceğine söz verdi.
- I want you to promise me that.
- Bana söz vermeni istiyorum.
- I promise you I'll come early.
- Sana söz veriyorum, erken geleceğim.
- I'll try to fix this, but I can't make any promises.
- Bunu düzeltmeye çalışacağım, ancak söz veremem.
- Tom promised to let me know how things turned out.
- Tom, olan biteni bana anlatacağına söz verdi.
- I promise I won't damage anything.
- Hiçbir şeye zarar vermeyeceğime söz veriyorum.
- Tom promised he would tell us as soon as Mary arrived.
- Tom Mary gelir gelmez bize söyleyeceğine söz verdi.
- I didn't promise anybody anything.
- Kimseye bir şey için söz vermedim.
- I would've told you, but Tom made me promise not to.
- Sana söylerdim ama Tom söylememem için bana söz verdirdi.
- I promise I'll never tell him.
- Söz veriyorum ona asla söylemeyeceğim.
- Tom promised me he'd come.
- Tom bana geleceğine söz verdi.
- He promised that he would treat John as his own son.
- John'a kendi oğlu gibi davranacağına söz verdi.
- I made them a promise.
- Onlara bir söz verdim.
- If you promise something, keep your word.
- Bir şey için söz verdiysen, sözünü tut.
- Mary promised her mother that she would help her more often.
- Mary, annesine daha sık yardım edeceğine söz vermişti.
- He promised me that he won't tell anybody.
- Kimseye söylemeyeceğine dair bana söz verdi.
- Tom promised Mary that he'd meet her after school.
- Tom Mary'ye okuldan sonra onunla buluşacağına söz verdi.
- Tom promised Mary he wouldn't leave her.
- Tom, Mary'ye onu terk etmeyeceği konusunda söz verdi.
- Tom promised he'd never hit me again.
- Tom bana bir daha asla vurmayacağına söz verdi.
- Tom promised to let me know how things turned out.
- Tom işlerin nasıl sonuçlandığını bana bildireceğine söz verdi.
- Tom promised to go to Boston with Mary.
- Tom, Mary ile Boston'a gitmeye söz verdi.
- Tom promised he'd do that for Mary.
- Tom Mary için bunu yapacağına söz verdi.
- Tom promised to keep it to himself.
- Tom bunu kendine saklayacağına söz verdi.
- I've already promised Tom I'd help him.
- Ona yardımcı olacağıma dair Tom'a zaten söz verdim.
- I didn't call Tom like I promised I would.
- Söz verdiğim gibi Tom'u çağırmadım.
- I promise you I'll look after you.
- Sana göz kulak olacağıma söz veriyorum.
- Promise me you'll help her.
- Ona yardım edeceğine bana söz ver.
- I did what I promised to do for him.
- Ben onun için söz verdiğim şeyi yaptım.
- Tom promised Mary he wouldn't say anything.
- Tom hiçbir şey söylemeyeceğine dair Mary'ye söz verdi.
- He promised not to tell that to anyone.
- Bunu kimseye söylemeyeceğine dair söz verdi.
- I promise it won't happen again.
- Bir daha olmayacağına söz veriyorum.
- Do you promise not to tell?
- Söylemeyeceğine söz veriyor musun?
- You promised you wouldn't drink today.
- Bugün içmeyeceğine söz vermiştin.
- Tom has promised to help Mary today.
- Tom bugün Mary'ye yardım edeceğine söz verdi.
- I promised not to tell.
- Söylememeye söz verdim.
- I promise I'll find you a job.
- Sana bir iş bulacağıma söz veriyorum.
- Tom promised he'd never do that again.
- Tom bunu bir daha yapmayacağına söz verdi.
- Tom promised to show Mary how to do that.
- Tom, Mary'ye bunu nasıl yapacağını göstermeye söz verdi.
- I can't promise Tom won't be back.
- Tom'un geri gelmeyeceğine söz veremem.
- Tom promised to call Mary back later.
- Tom, Mary'yi daha sonra tekrar arayacağına söz verdi.
- I have promised myself to read more books.
- Daha çok kitap okumak için kendime söz verdim.
- We promise better service in the future.
- Biz gelecekte daha iyi hizmet sözü veriyoruz.
- She promised to come, but hasn't showed up yet.
- Geleceğine söz vermişti ama daha ortalarda yok.
- I promise I won't forget.
- Unutmayacağıma söz veriyorum.
- He promised to return and yet he didn't.
- Döneceğine söz verdi ama dönmedi.
- Dan promised Linda more.
- Dan, Linda'ya daha fazla söz verdi.
- I'll see what I can do, but no promises.
- Ne yapabileceğime bakacağım ama söz veremem.
- I promised to never be late again.
- Bir daha asla geç kalmayacağıma söz verdim.
- Tom promised to take me fishing.
- Tom beni balık tutmaya götürmeye söz verdi.
- Don't make promises that you cannot keep.
- Tutamayacağın sözler verme.
- Tom promised me he'd help me paint my garage.
- Tom garajımı boyamama yardım edeceğine söz verdi.
- I promise you I'll do that.
- Bunu yapacağıma söz veriyorum.
- More and more people promised to support him.
- Giderek daha fazla insan onu destekleyeceğine söz verdi.
- I promise you, I will explain everything afterwards.
- Size söz veriyorum, daha sonra her şeyi açıklayacağım.
- Tom promised Mary that he would help her.
- Tom, Mary'ye yardım edeceğine söz verdi.
- You gave me your word but you broke your promise, right?
- Bana söz verdin ama sözünü tutmadın, değil mi?
- She promised me that she would clean my room.
- O bana odamı temizleyeceğine söz verdi.
- Think carefully before you promise anything.
- Bir şey için söz vermeden önce iyi düşünün.
- Tom promised me something would be done.
- Tom bana bir şeyler yapılacağına söz verdi.
- Tom must've forgotten what he promised to do for Mary.
- Tom, Mary için ne yapmaya söz verdiğini unutmuş olmalı.
- Tom promised he would tell us as soon as Mary arrived.
- Tom, Mary gelir gelmez bize söyleyeceğine söz verdi.
- You promised not to be rude to me any more.
- Bana artık kaba davranmamak için söz verdin.
- Tom promised never to be late again.
- Tom bir daha asla geç kalmayacağına söz verdi.
- Tom promised himself he would study French for thirty minutes every day.
- Tom her gün otuz dakika Fransızca çalışacağına dair kendine söz verdi.
- He promised to come, but hasn't showed up yet.
- Söz vermişti ama henüz gelmedi.
- Tom promised Mary he'd quit smoking.
- Tom, Mary'ye sigarayı bırakacağına söz verdi.
- I promise you that you'll get a raise after a year.
- Sana söz veriyorum, bir yıl sonra zam alacaksın.
- Tom promised he'd help me build a doghouse.
- Tom bir köpek kulübesi yapmama yardım edeceğine söz verdi.
- Tom promised he'd do that.
- Tom onu yapacağına söz verdi.
- Tom promised to call Mary back later.
- Tom Mary'yi daha sonra geri arayacağına söz verdi.
- Tom promised Mary that he'd meet her after school.
- Tom, Mary'ye okuldan sonra buluşacaklarına dair söz verdi.
- Didn't Tom promise not to do that?
- Tom onu yapmayacağına söz vermedi mi?
- I promised Tom I wouldn't do that again.
- Tom'a onu bir daha yapmayacağıma söz verdim.
- You promised me you'd look after Tom.
- Bana Tom'a bakacağına dair söz verdin.
- Promise me you won't tell her.
- Ona söylemeyeceğine söz ver.
- I promised Tom I'd look after you.
- Tom'a seninle ilgileneceğime söz verdim.
- He promised me that he wouldn't tell anybody.
- Herhangi birine söylemeyeceğine dair bana söz verdi.
- Tom promised us he wouldn't do that again.
- Tom bize bunu tekrar yapmayacağına söz verdi.
- I promised to help.
- Yardım edeceğime söz verdim.
- Tom hasn't promised us anything.
- Tom bize bir şey sözü vermedi.
- He promised to write every day.
- Her gün yazacağına söz verdi.
- Tom promised me he would help me clean out the garage tomorrow afternoon.
- Tom yarın öğleden sonra garajı temizlememe yardım edeceğine söz verdi.
- Tom promised to stay in his room.
- Tom odada kalmaya söz verdi.
- Tom couldn't tell me because he'd promised Mary that he wouldn't.
- Tom bana söyleyemezdi çünkü Mary'ye söylemeyeceğine dair söz vermişti.
- I promised Tom I wouldn't do that.
- Tom'a bunu yapmayacağıma söz verdim.
- Please promise me that you'll keep this secret.
- Lütfen bunu sır olarak saklayacağına söz ver.
- If I tell you something, will you promise not to tell anyone else?
- Sana bir şey söylersem, onu başka birine söylememeye söz verir misin?
- Reason promises us its support, but it does not always keep its promise.
- Akıl bize destek sözü verir ama her zaman sözünü tutmaz.
- Promise us you won't hurt them.
- Onlara zarar vermeyeceğine söz ver.
- He promised not to say it.
- Söylemeyeceğine söz verdi.
- I promised not to tell anybody.
- Kimseye söylemeyeceğime söz verdim.
- I promise you I won't do it again.
- Bir daha yapmayacağıma söz veriyorum.
- I promise you I'll help him.
- Söz veriyorum ona yardım edeceğim.
- Tom promised to buy me lunch.
- Tom bana öğle yemeği ısmarlayacağına söz verdi.
- She promised me.
- Bana söz verdi.
- I promise I won't tell anyone where you are.
- Söz veriyorum, nerede olduğunu hiç kimseye söylemeyeceğim.
- I promise I won't look at anybody else.
- Başka birine bakmayacağıma söz veriyorum.
- He did what he had promised.
- Söz verdiği şeyi yaptı.
- Promise me you won't say anything stupid.
- Aptalca bir şey söylemeyeceğine söz ver.
- I promise never do that again.
- Söz veriyorum bir daha asla yapmayacağım.
- Tom promised Mary he wouldn't smoke anymore.
- Tom, Mary'ye artık sigara içmeyeceğine söz verdi.
- I promise tomorrow will be better.
- Yarının daha iyi olacağına söz veriyorum.
- I do not dare to promise something.
- Bir şey için söz vermeye cesaret edemem.
- Dick promised to come back by three o'clock.
- Dick, saat üçe kadar döneceğine söz verdi.
- I promise I won't tell anyone who you are.
- Kim olduğunu kimseye söylemeyeceğime söz veriyorum.
- Tom has promised to do that.
- Tom onu yapacağına söz verdi.
- Tom made me promise not to say anything.
- Tom bana bir şey söylememeye söz verdirdi.
- I promised Tom I wouldn't do that.
- Tom'a onu yapmayacağım konusunda söz verdim.
- Tom promised to let me know how things turned out.
- Tom işlerin nasıl sonuçlandığını bana bildirmek için söz verdi.
- I promise that I'll be there on time.
- Ben zamanında orada olacağıma söz veriyorum.
- I wasn't the only one who made promises.
- Söz veren tek kişi ben değildim.
- Tom promised that he'd take care of Mary.
- Tom, Mary ile ilgileneceğine söz verdi.
- Tom promised he wouldn't tell Mary.
- Tom, Mary'ye söylemeyeceğine söz verdi.
- Please promise me you won't do that.
- Lütfen bunu yapmayacağına dair bana söz ver.
- She did what she promised to do for you.
- O senin için yapmaya söz verdiği şeyi yaptı.
- Tom promised not to tell anyone about what we did.
- Tom yaptığımı kimseye söylemeyeceğine söz verdi.
- Tom promised me he would help me clean out the garage tomorrow afternoon.
- Tom bana yarın öğleden sonra garajı temizlememe yardım edeceğine söz verdi.
- Tom did what he promised to do for us.
- Tom bizim için yapmaya söz verdiği şeyi yaptı.
- Tom promised me he'd never come back here again.
- Tom bana bir daha buraya gelmeyeceğine söz verdi.
- Don't promise anything.
- Hiçbir şey için söz verme.
- I've promised to do that today.
- Bugün yapacağıma söz verdim.
- Tom promised Mary he would buy her those earrings she wanted.
- Tom, Mary'ye istediği küpeleri alacağına söz verdi.
- He did what he promised to do for me.
- Benim için yapmaya söz verdiği şeyi yaptı.
- Tom promised Mary he'd do it.
- Tom Mary'ye onu yapacağına söz verdi.
- Mr Smith has not turned up yet though he promised to come.
- Gelmek için söz verdiği halde Bay Smith henüz görünmedi.
- The police promised to look into the matter.
- Polis konuyu inceleyeceğine söz verdi.
- I promise it won't take long.
- Uzun sürmeyeceğine söz veriyorum.
- I promised her I'd not tell anyone.
- Ona kimseye söylemeyeceğime söz verdim.
- Tom promised not to tell Mary anything.
- Tom Mary'ye, hiçbir şey söylemeyeceğine söz verdi.
- Tom promised not to harm Mary.
- Tom, Mary'ye zarar vermeyeceğine söz verdi.
- I wish I hadn't promised Tom I'd help him.
- Keşke Tom'a ona yardım edeceğime söz vermeseydim.
- We apologize for the mistake and promise that it won't happen again.
- Hata için özür dileriz ve bir daha olmayacağına söz veriyoruz.
- Don't make promises you can't keep.
- Tutamayacağın sözler verme.
- I promised I wouldn't eat before Tom got home.
- Tom eve gelmeden yemeyeceğime söz verdim.
- Tom promised to return the books I lent him.
- Tom ona ödünç verdiğim kitapları geri getirmeye söz verdi.
- He promised himself he would again be governor.
- Kendisine tekrar vali olacağına dair söz verdi.
- Tom promised me that he'd be careful.
- Tom bana dikkatli olacağına söz verdi.
- Tom never did what he promised he'd do.
- Tom yapmaya söz verdiği şeyi asla yapmadı.
- I promised not to tell anybody.
- Kimseye söylememeye söz verdim.
- Tom promised that he'd help.
- Tom yardım edeceğine söz verdi.
- You promised us you wouldn't do that anymore.
- Artık bunu yapmayacağına bize söz verdin.
- Tom made me promise not to tell Mary his phone number.
- Tom, Mary'ye telefon numarasını söylememem için bana söz verdirdi.
- I promise this will never happen again.
- Bunun tekrar olmayacağına söz veriyorum.
- I promise you I'll do something about the situation.
- Durum hakkında bir şey yapacağıma sana söz veriyorum.
- I promise you that I'll be there on time.
- Ben zamanında orada olacağıma söz veriyorum.
- Tom promised never to do that again.
- Tom bunu bir daha yapmayacağına söz verdi.
- I promised never to be late again.
- Bir daha asla geç kalmayacağıma söz verdim.
- Do you promise you won't tell anybody?
- Kimseye söylemeyeceğine söz veriyor musun?
- Tom promised to clean his room.
- Tom odasını temizleyeceğine söz verdi.
- I promised I'd attend Tom and Mary's wedding.
- Tom ve Mary'nin düğününe katılacağıma söz verdim.
- Tom promised to do everything he could to help me.
- Tom bana yardım etmek için elinden gelen her şeyi yapacağına söz verdi.
- I promised that I would send him a letter.
- Ben ona bir mektup göndereceğime söz verdim.
- If I tell you something, will you promise not to tell anyone else?
- Sana bir şey söylersem, başkasına söylemeyeceğine söz verir misin?
- I promised myself I wouldn't do this again.
- Bunu tekrar yapmayacağıma kendime söz verdim.
- Has Tom promised to sing?
- Tom şarkı söylemeye söz verdi mi?
- You promised that you would be there last night.
- Dün gece orada olacağına söz vermiştin.
- Tom promised to return.
- Tom döneceğine söz verdi.
- I promise not to judge you.
- Seni yargılamayacağıma söz veriyorum.
- Promise me you won't laugh.
- Gülmeyeceğine söz ver.
- I promised Tom I'd cook dinner.
- Tom'a yemek hazırlayacağıma söz vermiştim.
- Tom promised he'd go straight home.
- Tom doğruca eve gideceğine söz verdi.
- I promise I'll explain everything later.
- Söz veriyorum, her şeyi sonra açıklayacağım.
- Tom made me promise not to tell.
- Tom söylememem için bana söz verdirdi.
- Tom promised he'd be on time.
- Tom vaktinde geleceğine söz verdi.
- Tom promised me that he wouldn't lie to me anymore.
- Tom bana artık yalan söylemeyeceğine dair söz verdi.
- I promise you I'll help Tom.
- Sana Tom'a yardım edeceğime söz veriyorum.
- I promise I'll do that.
- Söz veriyorum bunu yapacağım.
- Tom promised to clean the living room.
- Tom oturma odasını temizleyeceğine söz verdi.
- I promise this will never happen again.
- Bunun bir daha olmayacağına söz veriyorum.
- I promised Tom that I'd do that.
- Tom'a onu yapacağıma söz verdim.
- Tom did what he promised to do.
- Tom yapmaya söz verdiği şeyi yaptı.
- I'll do my best, I promise you.
- Elimden geleni yapacağım, sana söz veriyorum.
- I promised Tom I wouldn't tell anyone.
- Tom'a herhangi birine söylemeyeceğime söz verdim.
- I'll never do that again, I promise.
- Bunu bir daha asla yapmayacağım, söz veriyorum.
- I've promised Tom I wouldn't do that anymore.
- Tom'a artık bunu yapmayacağıma söz verdim.
- He promised the slaves that they would be freed.
- O, kölelerin serbest bırakılacağına söz verdi.
- I've promised to do that today.
- Onu bugün yapmaya söz verdim.
- The tradesman promised to come the next day.
- Esnaf sonraki gün geleceğine söz verdi.
- You promised.
- Söz verdin.
- Tom promised he'd call as soon as he arrived.
- Tom gelir gelmez arayacağına söz verdi.
- I promise I won't look.
- Bakmayacağıma söz veriyorum.
- He promised a lot, but we only saw a bit.
- O çok söz verdi ama biz sadece birazını gördük.
- She promised not to be late again.
- Bir daha geç kalmayacağına söz verdi.
- I've promised not to do that again.
- Bunu tekrar yapmamaya söz verdim.
- Tom promised that that'll never happen again.
- Tom bunun bir daha olmayacağına söz verdi.
- I promised myself I'd do that.
- Bunu yapacağıma dair kendime söz verdim.
- Tom has promised to come.
- Tom geleceğine söz verdi.
- I promise you I'll explain everything later.
- Daha sonra her şeyi açıklayacağıma sana söz veriyorum.
- Tom promised to sell me his old guitar.
- Tom eski gitarını bana satma sözü verdi.
- Tom didn't promise me anything.
- Tom bana hiçbir şey için söz vermedi.
- She promised that she would pay me this week, but she didn't keep her word.
- O bana bu hafta ödeme yapacağına söz verdi ama sözünü tutmadı.
- You promised to help.
- Yardım etmek için söz verdin.
- Tom promised he'd be here on Monday.
- Tom pazartesi burada olacağına söz verdi.
- Tom promised he'd quit smoking.
- Tom sigarayı bırakacağına söz verdi.
- I can make no promises.
- Hiç söz veremem.
- That's what Tom promised.
- Tom'un söz verdiği buydu.
- Tom promised not to tell any more lies.
- Tom daha fazla yalan söylemeyeceğine söz verdi.
- I promise I won't hurt Tom.
- Tom'u incitmeyeceğime söz veriyorum.
- I promise you I'll help her.
- Söz veriyorum ona yardım edeceğim.
- We promise we won't soon forget.
- Yakında unutmayacağımıza söz veriyoruz.
- Tom promised.
- Tom söz verdi.
- I'll tell you if you promise me that you won't get mad.
- Kızmayacağına söz verirsen söylerim.
- Tom promised he'd never hit me again.
- Tom bana bir daha vurmayacağına söz verdi.
- Promise you won't tell him.
- Ona söylemeyeceğine söz ver.
- Tom promised to buy me lunch.
- Tom bana öğle yemeği ısmarlamaya söz verdi.
- Tom promised he'd tell Mary the news.
- Tom haberi Mary'ye söyleyeceğine söz verdi.
- I promise I won't tell anyone that you're rich.
- Zengin olduğunu kimseye söylemeyeceğime söz veriyorum.
- Tom promised himself he wouldn't do that anymore.
- Tom bunu bir daha yapmayacağına dair kendine söz verdi.
- Tom promised Mary that he'd come home early today.
- Tom bugün erkenden eve geleceğine dair Mary'ye söz verdi.
- I've already promised Tom that I'd help him.
- Tom'a ona yardım edeceğime söz verdim.
- I've promised to go to Boston with Tom.
- Tom ile Boston'a gitmeye söz verdim.
- Tom promised Mary that he wouldn't be late.
- Tom Mary'ye geç kalmayacağına dair söz verdi.
- Even though Tom promised not to drink anymore, he's at the bar drinking with Mary.
- Tom artık içmemeye söz vermiş olmasına rağmen, barda Mary ile içiyor.
- I made her a promise.
- Ona bir söz verdim.
- I promise you.
- Sana söz veriyorum.
- He promised to come, but he didn't come.
- O gelmek için söz verdi, ama gelmedi.
- He promised to help me, but at the last minute he let me down.
- Bana yardım edeceğine söz verdi ama son dakikada beni yüzüstü bıraktı.
- I promise never to be late again.
- Bir daha asla geç kalmayacağıma söz veriyorum.
- I promise that I'll take care of Tom.
- Tom'a bakacağıma söz veriyorum.
- Promise me you'll help them.
- Onlara yardım edeceğine bana söz ver.
- I promised I wouldn't be late.
- Geç kalmayacağıma söz verdim.
- Tom promised he'd clean his room.
- Tom odasını temizleyeceğine söz verdi.
- Please promise me that you will never tell a lie again.
- Lütfen bir daha asla yalan söylemeyeceğinize dair bana söz verin.
- If you promise something, keep your word.
- Eğer bir şey için söz verirsen, sözünü tut.
- You promised me that you would make something for us to eat.
- Bize yemek için bir şeyler yapacağına söz vermiştin.
- I promise tomorrow will be better.
- Yarın daha iyi olacağına söz veriyorum.
- He promised me that he would come at four.
- Bana saat dörtte geleceğine söz vermişti.
- I promised Tom I wouldn't tell anyone.
- Tom'a kimseye söylemeyeceğime söz verdim.
- Tom promised Mary he'd quit smoking.
- Tom sigarayı bırakacağına dair Mary'ye söz verdi.
- I promise you I'll help you.
- Sana yardım edeceğime söz veriyorum.
- I'll be back by seven, I promise.
- Yediye kadar döneceğim, söz veriyorum.
- He promised not to smoke.
- O sigara içmemeye söz verdi.
- You promised you wouldn't tell.
- Söylemeyeceğine söz verdin.
- Tom promised to meet me last night, but he never showed up.
- Tom dün gece benimle buluşmak için söz verdi ama gelmedi.
- Promise me you won't stay out all night.
- Bütün gece dışarıda kalmayacağına söz ver.
- The police promised to investigate the matter.
- Polis olayı araştırmaya söz verdi.
- Tom has promised never to do that.
- Tom bunu asla yapmayacağına söz verdi.
- I promised never to do that again.
- Bunu bir daha yapmayacağıma söz verdim.
- She promised me that she would come at three.
- O saat üçte geleceğine bana söz verdi.
- You promised to leave me alone.
- Beni yalnız bırakacağına söz verdin.
- I promise you I'll do that.
- Onu yapacağına söz veriyorum.
- I promised I wouldn't say anything.
- Hiçbir şey söylemeyeceğime söz verdim.
- Tom promised he'd do that for us.
- Tom onu bizim için yapacağına söz verdi.
- I promise you I'll help her.
- Size söz veriyorum ona yardım edeceğim.
- He promised to come, but hasn't turned up yet.
- Geleceğine söz verdi ama henüz gelmedi.
- Tom promised me he would come early.
- Tom bana erken geleceğine söz verdi.
- I promise you I'll take care of Tom.
- Tom'a bakacağıma dair sana söz veriyorum.
- Tom made me promise that.
- Tom bana söz verdirdi.
- I promise I'll come to your party.
- Söz veriyorum partine geleceğim.
- Promise me that you will fulfill your promises.
- Sözlerini yerine getireceğine dair bana söz ver.
- I've promised to do that.
- Bunu yapacağıma söz verdim.
- I made no promises.
- Hiçbir söz vermedim.
- I've promised not to do that again.
- Bunu bir daha yapmayacağıma söz verdim.
- I promise I'll call.
- Arayacağıma söz veriyorum.
- You promised you would be here.
- Burada olacağına söz vermiştin.
- She did what she promised to do for us.
- O bizim için yapmaya söz verdiği şeyi yaptı.
- You just have to promise me one thing.
- Bana tek bir şey için söz vermelisin.
- He promised me.
- O bana söz verdi.
- Tom promised Mary that he wouldn't drink anymore.
- Tom, Mary'ye bir daha içmeyeceğine dair söz verdi.
- Tom promised Mary he wouldn't do that anymore.
- Tom, Mary'ye bunu bir daha yapmayacağına söz verdi.
- I promise I won't say anything to anybody.
- Kimseye bir şey söylemeyeceğime söz veriyorum.
- He promised to be here at six.
- Saat altıda burada olacağına söz verdi.
- Tom promised not to do that.
- Tom bunu yapmayacağına söz verdi.
- I promised Tom.
- Tom'a söz verdim.
- Tom promised Mary that he'd quit smoking.
- Tom Mary'ye sigarayı bırakacağına dair söz verdi.
- I promised to leave her alone.
- Onu yalnız bırakacağıma söz verdim.
- Tom promised that he'd do that for me.
- Tom bunu benim için yapacağına söz verdi.
- She forgot that she had promised to call him last night.
- Dün gece onu arayacağına söz verdiğini unuttu.
- You promised you wouldn't tell.
- Söylemeyeceğine söz vermiştin.
- Tom promised me that he'd do that for us.
- Tom bunu bizim için yapacağına söz vermişti.
- You promised me you'd talk to Tom.
- Tom'la konuşacağına söz vermiştin.
- Tom and Mary promised me that they'd study French.
- Tom ve Mary bana Fransızca çalışacaklarına dair söz verdiler.
- He promised that he would never lie again.
- O bir daha asla yalan söylemeyeceğine söz verdi.
- Promise me one more thing.
- Bana bir şey daha söz ver.
- He promised never to be late again.
- Bir daha asla geç kalmayacağına söz verdi.
- Tom promised Mary that he wouldn't ever see Alice again.
- Tom, Mary'ye bir daha Alice'i görmeyeceğine dair söz verdi.
- Tom promised not to drink anymore.
- Tom artık içmeyeceğine söz verdi.
- I promise I won't tell anyone where you are.
- Nerede olduğunu kimseye söylemeyeceğime söz veriyorum.
- He did what he promised to do for you.
- Senin için yapmaya söz verdiği şeyi yaptı.
- Tom promised he'll do that tomorrow.
- Tom bunu yarın yapacağına söz verdi.
- I didn't promise anything like that.
- Öyle bir şey için söz vermedim.
- Tom promised Mary that he'd come home early today.
- Tom Mary'ye bugün eve erken geleceğine söz verdi.
- I promise I'll take good care of your dog.
- Köpeğine iyi bakacağıma söz veriyorum.
- Tom promised he wouldn't tell anyone.
- Tom kimseye söylemeyeceğine söz verdi.
- Tom promised it would never happen again.
- Tom bunun bir daha asla olmayacağına söz verdi.
- Tom promised to call Mary.
- Tom Mary'yi arayacağına söz verdi.
- Tom promised that he'd be here on Monday.
- Tom, pazartesi günü burada olacağına söz verdi.
- Tom didn't pay me as much as he promised he would.
- Tom bana söz verdiği kadar ödeme yapmadı.
- Sami's girlfriend promised that when he went to jail, she would wait for him.
- Sami'nin kız arkadaşı, o hapse girdiğinde onu bekleyeceğine söz verdi.
- I promise I'll mop the floor tomorrow morning.
- Yarın sabah yerleri paspaslayacağıma söz veriyorum.
- Tom promised not to tell anyone how much we bought our house for.
- Tom evimizi ne kadara aldığımızı hiç kimseye söylememeye söz verdi.
- I promised to leave him alone.
- Onu yalnız bırakacağıma söz verdim.
- Takeshi promised to help me with my homework, but at the last minute he let me down.
- Takeshi, ödevimde bana yardım etmeye söz verdi ancak son dakikada beni yüzüstü bıraktı.
- I promised Tom that we'd be at his party.
- Tom'a partisinde olacağımıza söz verdim.
- Tom promised not to divulge the source of the information to anyone.
- Tom bilginin kaynağını kimseye söylemeyeceğine söz verdi.
- Tom promised he'd help us.
- Tom bize yardım edeceğine söz verdi.
- I promise I won't do that.
- Bunu yapmayacağıma söz veriyorum.
- I promise I won't forget it.
- Söz veriyorum unutmayacağım.
- Tom claims that Mary promised him the job.
- Tom, Mary'nin ona iş sözü verdiğini iddia ediyor.
- Tom promised Mary he would do that.
- Tom, Mary'ye onu yapacağına söz verdi.
- Tom promised that he'd call.
- Tom arayacağına söz vermişti.
- I promised your mother I'd look after you.
- Annene seninle ilgileneceğime söz verdim.
- She promised not to be late again.
- O, tekrar geç kalmamaya söz verdi.
- Promise me you won't hurt them.
- Onlara zarar vermeyeceğine bana söz ver.
- Don't get mad, promise.
- Sinirlenme, söz veriyorum.
- You promised to take care of them.
- Onlarla ilgileneceğine söz vermiştin.
- I promise I won't hurt you.
- Seni incitmeyeceğime söz veriyorum.
- I promise I won't cry.
- Ağlamayacağıma söz veriyorum.
- I'll try to fix this, but I can't make any promises.
- Bunu düzeltmeye çalışacağım ama söz veremem.
- He promised me he would come early.
- Erken geleceğine söz vermişti.
- He promised to pay us high wages.
- Bize yüksek ücret ödemeye söz verdi.
- Tom promised he wouldn't be late.
- Tom geç kalmayacağına söz verdi.
- I don't know what Tom promised.
- Tom'un ne söz verdiğini bilmiyorum.
- Tom promised that he would hand over the money soon.
- Tom parayı yakında teslim edeceğine söz verdi.
- Tom promised Mary that he'd pay back all the money that he'd borrowed from her.
- Tom, Mary'ye ondan aldığı tüm parayı geri ödeyeceğine söz verdi.
- It won't hurt, I promise.
- O incitmeyecek, söz veriyorum.
- Tom promised Mary he wouldn't hurt her.
- Tom Mary'ye ona zarar vermeyeceğine söz verdi.
- Tom promised Mary he wouldn't do that anymore.
- Tom, Mary'e artık bunu yapmayacağına söz verdi.
- Please promise me that you'll do that.
- Lütfen bunu yapacağına bana söz ver.
- Do you promise me you'll do that?
- Bunu yapacağına söz veriyor musun?
- Do you promise?
- Söz veriyor musun?
- I'll do my best, I promise you.
- Elimden geleni yapacağım, söz veriyorum.
- He promised not to tell another lie.
- O başka bir yalan söylemeyeceğine dair söz verdi.
- Promise you'll think about my offer!
- Teklifim hakkında düşüneceğine söz ver!
- Tom promised he'll do that.
- Tom bunu yapacağına söz verdi.
- She promised me that she'd come.
- Geleceğine söz verdi.
- Tom promised to come home early tonight.
- Tom bu gece eve erken geleceğine söz verdi.
- Tom has promised to give me one of his guitars.
- Tom gitarlarından birini bana vermeye söz verdi.
- Tom made me promise not to tell Mary his phone number.
- Telefon numarasını Mary'ye söylemem için Tom bana söz verdirdi.
- Tom promised me that he'd come early.
- Tom bana erken geleceğine söz verdi.
- I won't bother you again, I promise.
- Seni bir daha rahatsız etmeyeceğim, söz veriyorum.
- Tom promised he'd help me build a doghouse.
- Tom köpek kulübesini yapmama yardım edeceğine söz verdi.
- She did what she promised to do for you.
- Sizin için yapmaya söz verdiği şeyi yaptı.
- I will promise you nothing.
- Sana hiçbir şey için söz vermeyeceğim.
- He promised to return and yet he didn't.
- Dönmek için söz verdi ve henüz dönmedi.
- Tom promised to send the check by mail.
- Tom çeki postayla göndereceğine söz verdi.
- Promise me you'll help them.
- Onlara yardım edeceğine söz ver.
- Tom made me promise not to tell Mary.
- Tom, Mary'ye söylememem için bana söz verdirdi.
- I promised never to be late again.
- Bir daha asla geç kalmamaya söz verdim.
- I promise I'll come by to see you on Monday.
- Söz veriyorum, pazartesi seni görmeye geleceğim.
- I've promised to do that for Tom.
- Bunu Tom için yapacağıma söz verdim.
- I promise I'll be back in time for the meeting.
- Toplantı için zamanında döneceğime söz veriyorum.
- I've promised Tom that I wouldn't do that again.
- Tom'a, bunu bir daha yapmayacağına söz verdim.
- Tom has promised he won't do that anymore.
- Tom onu artık yapmayacağına söz verdi.
- Tom has promised to make amends.
- Tom telafi edeceğine söz verdi.
- I promise I'll wait for you.
- Söz veriyorum seni bekleyeceğim.
- I promise not to wake you up when I get home.
- Eve gittiğimde seni uyandırmayacağıma söz veriyorum.
- Promise me you won't hurt Tom.
- Tom'u incitmeyeceğine söz ver.
- Tom promised he wouldn't say anything.
- Tom hiçbir şey söylemeyeceğine söz verdi.
- If Tom promised he'll do that, he will.
- Tom bunu yapacağına söz verdiyse, yapacaktır.
- I promise you I'll keep you safe.
- Seni güvende tutacağıma söz veriyorum.
- I promise I'll be back in less than an hour.
- Söz veriyorum bir saat içinde döneceğim.
- Tom promised me he'd come to my party.
- Tom bana partime geleceğine söz verdi.
- Tom promised that he'd be there.
- Tom orada olacağına söz vermişti.
- Tom promised not to laugh.
- Tom gülmeyeceğine söz verdi.
- Please promise you'll never lie to me again.
- Lütfen bana tekrar yalan söylemeyeceğine söz ver.
- Tom promised me he wouldn't ever do that again.
- Tom bana bunu bir daha yapmayacağına söz vermişti.
- We can't promise anything.
- Hiçbir şey için söz veremeyiz.
- We promise you that.
- Bunun için size söz veriyoruz.
- Promise me you'll help us.
- Bize yardım edeceğine bana söz ver.
- I've already promised not to do that.
- Bunu yapmayacağıma söz verdim.
- I've promised to help Tom today.
- Bugün Tom'a yardım edeceğime söz verdim.
- I promise not to judge you.
- Seni yargılamamaya söz veriyorum.
- Tom promised he'd be here on Monday.
- Tom, pazartesi günü burada olacağına söz verdi.
- Tom promised not to laugh.
- Tom gülmemeye söz verdi.
- Tom makes lots of promises.
- Tom çok söz verir.
- I would've told you, but Tom made me promise not to tell.
- Sana söylerdim ama Tom söylememem için bana söz verdirdi.
- I've promised Tom that I wouldn't do that anymore.
- Tom'a artık bunu yapmayacağıma söz verdim.
- I promise not to tell them.
- Onlara söylemeyeceğime söz veriyorum.
- Tom promised he'd never do that anymore.
- Tom artık bunu yapamayacağına söz verdi.
- You promised not to do anything.
- Bir şey yapmayacağına söz verdin.
- Do you promise not to tell anyone anything?
- Hiç kimseye bir şey söylememek için söz veriyor musun?
- Tom promised he'd help Mary do that.
- Tom Mary'ye yardım edeceğine söz verdi.
- Mary promised that she would hand over the money soon.
- Mary yakında parayı teslim edeceğine söz verdi.
- I can't make any promises.
- Herhangi bir söz veremem.
- I promised Tom I'd cook dinner.
- Tom'a yemek pişireceğime söz verdim.
- Tom promised not to tell.
- Tom söylememek için söz verdi.
- I can't promise you that.
- Bunun sözünü veremem.
- He promised to sell.
- O, satmak için söz verdi.
- He promised to be here at 6.
- Saat 6'da burada olacağına söz verdi.
- Tom promised Mary he wouldn't tell anybody about what had happened.
- Tom, Mary'ye olanları kimseye anlatmayacağına dair söz verdi.
- Tom promised to come, but he never showed up.
- Tom geleceğine söz vermişti ama ortaya çıkmadı.
- You promised me you'd do that.
- Bana bunu yapacağına söz vermiştin.
- Tom promised Mary he'd come to her party.
- Tom, Mary'ye partisine geleceğine söz verdi.
- He promised to come, but hasn't showed up yet.
- Geleceğine söz verdi ama henüz gelmedi.
- I promised that I would return soon.
- Yakında döneceğime söz verdim.
- Tom promised Mary he'd walk the dog.
- Tom, Mary'ye köpeği gezdireceğine söz verdi.
- He promised to be here at 6.
- Saat 6'da burada olmak için söz verdi.
- You promised me you'd look after Tom.
- Tom'a göz kulak olacağına söz vermiştin.
- You promised us you wouldn't do that anymore.
- Bunu bir daha yapmayacağına dair bize söz vermiştin.
- I promise I won't be late.
- Ben geç kalmayacağıma söz veriyorum.
- He promised to marry her.
- Onunla evleneceğine söz verdi.
- Tom made me promise not to tell Mary anything.
- Tom, Mary'ye hiçbir şey söylememem için bana söz verdirdi.
- She promised that she would meet him after school.
- Okuldan sonra onunla buluşacağına söz verdi.
- Tom did what he promised to do.
- Tom söz verdiği şeyi yaptı.
- Tom must've forgotten what he promised to do for Mary.
- Tom, Mary için yapmaya söz verdiklerini unutmuş olmalı.
- If I tell you a secret, do you promise not to tell?
- Sana bir sır verirsem, söylemeyeceğine söz verir misin?
- Tom promised to help me, but he didn't.
- Tom bana yardım edeceğine söz verdi ama etmedi.
- We can't promise that.
- Bunun sözünü veremeyiz.
- I promise you I'll help them.
- Söz veriyorum, onlara yardım edeceğim.
- Tom apologized for not doing what he had promised he'd do.
- Tom yapacağına söz verdiği şeyi yapmadığı için özür diledi.
- Promise me you'll help Tom.
- Tom'a yardım edeceğine söz ver.
- Please promise me that you'll keep this secret.
- Lütfen bana bu sırrı saklayacağına söz ver.
- I promised Tom I wouldn't go to Boston.
- Tom'a, Boston'a gitmeyeceğime söz verdim.
- Tom promised me a lot of money.
- Tom bana çok para söz verdi.
- What did you promise that you would do?
- Ne yapacağına söz verdin?
- Promise me you'll never do that again.
- Bunu bir daha yapmayacağına söz ver.
- I've already promised to show Tom around town.
- Tom'a kasabayı gezdirmeye zaten söz verdim.
- Tom has promised never to do that again.
- Tom onu tekrar yapmamaya söz verdi.
- I have a feeling Tom won't do what he's promised to do.
- Tom'un yapmaya söz verdiği şeyi yapmayacağı konusunda içimde bir his var.
- Tom promised never to hit me again.
- Tom bana bir daha vurmayacağına söz verdi.
- Tom promised not to tell Mary anything.
- Tom, Mary'ye hiçbir şey söylemeyeceğine söz verdi.
- Tom promised to come, but he hasn't turned up yet.
- Tom gelmek için söz verdi ama henüz gelmedi.
- Tom promised not to tell anyone about it.
- Tom kimseye söylemeyeceğine söz verdi.
- Sam has promised to pay the money at the end of the month.
- Sam, parayı ay sonunda ödeyeceğine söz verdi.
- I can't make any promises.
- Ben herhangi bir söz veremem.
- I promise.
- Söz veriyorum.
- Tom promised Mary he'd do that.
- Tom, Mary'e bunu yapacağına söz verdi.
- Tom promised to come home early tonight.
- Tom bu gece eve erken gelmeye söz verdi.
- Promise me you'll be careful.
- Bana dikkatli olacağına söz ver.
- I promise not to tell him.
- Ona söylememeye söz veriyorum.
- Promise you won't forget me, Tom.
- Beni unutmayacağına söz ver, Tom.
- Tom promised me that he'd do that for us.
- Tom bana bunu bizim için yapacağına söz verdi.
- I promise I'll explain everything later.
- Daha sonra her şeyi açıklayacağıma söz veriyorum.
- Tom promised to return.
- Tom geri dönmeye söz verdi.
- They also promised religious freedom.
- Ayrıca dini özgürlük sözü verdiler.
- Boys give promises very easily, but they as easily forget them.
- Erkekler çok kolay söz verirler fakat onları kolay unuturlar.
- Tom hasn't promised to do that.
- Tom bunu yapacağına söz vermedi.
- I promise you I won't do it again.
- Bunu tekrar yapmayacağıma sana söz veriyorum.
- Just promise me that you won't do anything stupid.
- Aptalca bir şey yapmayacağına söz ver.
- She promised never to be late again.
- Bir daha geç kalmayacağına dair söz verdi.
- Promise you'll drop by tonight.
- Bu gece uğrayacağına söz ver.
- I want what you promised.
- Söz verdiğin şeyi istiyorum.
- Tom promised to show me how to do it.
- Tom bana nasıl yapılacağını göstereceğine söz verdi.
- Tom promised to help Mary do that.
- Tom, Mary'ye yardım edeceğine söz verdi.
- I promise I'll give it back.
- Ben onu geri vereceğime söz veriyorum.
- I'll be back by seven, I promise.
- Yediye kadar dönmüş olacağım, söz veriyorum.
- I promise you I'll never leave you.
- Seni asla bırakmayacağıma söz veriyorum.
- Tom never did what he promised he'd do.
- Tom yapacağına söz verdiği şeyi hiç yapmadı.
- She promised to meet him at the coffee shop.
- Onunla kafede buluşacağına söz verdi.
- I promised Tom I'd help him.
- Ona yardım edeceğime Tom'a söz verdim.
- Promise me that you won't swear around my children.
- Bir daha çocuklarımın yanında küfürlü konuşmayacağın konusunda bana söz ver.
- She promised to come, but hasn't showed up yet.
- O da geleceğine söz verdi ama henüz gelmedi.
- Tom promised not to tell.
- Tom söylemeyeceğine söz verdi.
- Promise me you'll help us.
- Bize yardım edeceğine söz ver.
- Sami promised to marry Layla.
- Sami, Leyla'ya evlenmek için söz verdi.
- We did what we promised to do for you.
- Sana söz verdiğimiz şeyi yaptık.
- Tom promised he wouldn't do that.
- Tom bunu yapmayacağına söz verdi.
- Promise me you won't give Tom my phone number.
- Tom'a telefon numaramı vermeyeceğine söz ver.
- Tom promised to take me away from here.
- Tom beni buradan götürmeye söz verdi.
- Tom promised Mary he would do what she asked.
- Tom Mary'ye istediğini yapacağına söz verdi.
- I promised I'd tell you the truth.
- Sana doğruyu söyleyeceğime söz verdim.
- Promise me you won't tell anybody.
- Kimseye söylemeyeceğine söz ver.
- The police promised Tom that they would look for his daughter.
- Polis Tom'a kızını arayacaklarına dair söz verdi.
- They promised.
- Onlar söz verdi.
- He promised not to tell.
- Söylemeyeceğine söz verdi.
- Tom promised to write to me every week.
- Tom bana her hafta yazacağına söz verdi.
- She promised to marry him.
- Onunla evleneceğine söz verdi.
- You'll feel better tomorrow, I promise.
- Yarın daha iyi hissedeceksin, söz veriyorum.
- Tom promised he wouldn't say anything to Mary about that.
- Tom onun hakkında Mary'ye bir şey söylemeyeceğine söz verdi.
- Tom promised me that tonight he'd sing that new song he wrote.
- Tom yazdığı o yeni şarkıyı bu gece söyleyeceğine bana söz verdi.
- I promise I'll do that before the end of the month.
- Ben onu ay sonundan önce yapacağıma söz veririm.
- Mary promised to bake me a cake, but then she reneged.
- Mary bana kek pişirmeye söz verdi ama sonra sözünden döndü.
- Tom wished he hadn't promised Mary he'd go to Boston with her.
- Tom Mary'ye onunla Boston'a gideceğine söz vermemiş olmayı diledi.
- I promised him I'd go to the show with him tomorrow.
- Ben ona yarın onunla birlikte gösteriye gideceğime söz verdim.
- Tom promised he'd be there, but he never showed up.
- Tom orada olacağına söz verdi ama gelmedi.
- I promised not to tell anyone how much we paid to have our house painted.
- Evimizi boyatmak için ne kadar ödediğimizi kimseye söylemeyeceğime söz verdim.
- Tom promised me he wouldn't do that.
- Tom onu yapmayacağına dair bana söz verdi.
- I've promised to go.
- Gitmek için söz verdim.
- Tom promised to wait for us.
- Tom bizi beklemek için söz verdi.
- Promise me you won't give Tom my phone number.
- Telefon numaramı Tom'a vermeyeceğine bana söz ver.
- She did what she promised to do for me.
- Benim için yapmaya söz verdiği şeyi yaptı.
- They did what they promised to do for you.
- Onlar senin için yapmaya söz verdikleri şeyi yaptı.
- Tom promised that he'd come.
- Tom geleceğine söz verdi.
- Tom didn't do what he promised he would do.
- Tom yapacağına söz verdiği şeyi yapmadı.
- I promise not to touch my bicycle for a whole month.
- Bir ay boyunca bisikletime dokunmamaya söz veriyorum.
- I promise I'll do that.
- Onu yapacağıma söz veriyorum.
- Tom promised he'd do his best.
- Tom elinden geleni yapacağına söz verdi.
- Tom promised Mary that he wouldn't drink anymore.
- Tom artık içki içmeyeceğine dair Mary'ye söz verdi.
- Just promise me that you won't do anything stupid.
- Aptalca bir şey yapmayacağına dair bana söz ver.
- I promise I'll never leave you.
- Seni asla terk etmeyeceğime söz veriyorum.
- I promise I will protect you.
- Seni koruyacağıma söz veriyorum.
- Even though Tom promised not to drink anymore, he's at the bar drinking with Mary.
- Tom artık içmeyeceğine söz vermesine rağmen, Mary ile barda içiyor.
- Boys give promises very easily, but they as easily forget them.
- Erkekler çok kolay söz verirler ama bir o kadar da kolay unuturlar.
- Just promise me you're going to be careful.
- Dikkatli olacağına dair bana söz ver.
- You promised you'd be there.
- Orada olacağına söz vermiştin.
- I promised Tom I'd be home early.
- Tom'a eve erken geleceğime söz verdim.
- I promise not to do that.
- Bunu yapmayacağıma söz veriyorum.
- Promise me you won't tell Mom.
- Anneme söylemeyeceğine söz ver.
- Has Tom promised to be there?
- Tom orada olacağına söz verdi mi?
- I promise I won't leave without you.
- Söz veriyorum, sensiz gitmeyeceğim.
- I promised not to tell anyone.
- Kimseye söylememeye söz verdim.
- She promised me that she would come at three.
- Bana üçte geleceğine söz verdi.
- I promise I'll never tell them.
- Söz veriyorum onlara asla söylemeyeceğim.
- I promised not to tell.
- Söylemeyeceğime söz verdim.
- I'll lend you my textbook if you promise not to write anything in it.
- Ona bir şey yazmamaya söz verirsen ders kitabımı sana gönderirim.
- Tom promised Mary he wouldn't try to kiss her.
- Tom Mary'ye onu öpmeyi denemeyeceğine söz verdi.
- I promise I won't say anything to anybody.
- Söz veriyorum kimseye bir şey söylemeyeceğim.
- You promised not to cross the line.
- Sınırı aşmayacağına söz vermiştin.
- I promise!
- Söz veriyorum!
- I've promised never to be late again.
- Bir daha asla geç kalmamak için söz vermiştim.
- Tom made me promise not to tell Mary.
- Tom bana Mary'ye söylemeyeceğime söz verdirdi.
- Tom promised Mary he wouldn't tell John what she had done.
- Tom, Mary'ye John'a ne yaptığını söylemeyeceğine dair söz verdi.
- Tom promised never to hit me again.
- Tom bana bir daha asla vurmayacağına söz verdi.
- I promised myself I'd never cry again for a man.
- Bir daha asla bir erkek için ağlamayacağıma dair kendime söz verdim.
- He promised that he would never lie again.
- Bir daha asla yalan söylemeyeceğine söz verdi.
- I can make no promises.
- Hiçbir söz veremem.
- Tom promised me he'd come.
- Tom geleceği konusunda bana söz verdi.
- Promise me you'll help Tom.
- Tom'a yardım edeceğine bana söz ver.
- Tom promised he'll do that tomorrow.
- Tom yarın bunu yapacağına söz verdi.
- Tom made us a promise that he didn't keep.
- Tom bize tutmadığı bir söz verdi.
- She promised to meet him at the coffee shop.
- Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- Layla promised Sami a kiss.
- Leyla, Sami'ye bir öpücük sözü verdi.
- I promise you I'll help you.
- Ben sana, sana yardım edeceğime söz veriyorum.
- I promised my parents I wouldn't drink.
- Ebeveynlerime içmeyeceğime söz verdim.
Show More (1524)
|
|
- He made a promise to tell anyone about the incident.
- Olayı kimseye anlatmayacağına dair söz verdi.
- The Commission has done its job and kept its promise.
- Komisyon görevini yapmış ve verdiği sözü tutmuştur.
- The credibility of the European Union does not depend on a to-do list, but on whether or not we keep our promises.
- Avrupa Birliği'nin güvenilirliği yapılacaklar listesine değil, verdiğimiz sözleri tutup tutmadığımıza bağlıdır.
- Unfortunately, the Council has not honoured the promise made in the European Parliament.
- Ne yazık ki Konsey, Avrupa Parlamentosunda verdiği sözü yerine getirmemiştir.
- We are now getting a promise of that, but it will also require additional resources.
- Şu anda bunun sözünü alıyoruz, ancak bunun için ek kaynaklara da ihtiyacımız olacak.
- I should hereby like to repeat this promise in public.
- Bu vesileyle bu sözü kamuoyu önünde tekrarlamak isterim.
- First, the Transit Agreement was part of a Union promise to Austria.
- İlk olarak, Transit Anlaşması, Birliğin Avusturya'ya verdiği sözün bir parçasıydı.
- The promise is that, if they meet the conditions, they can accede.
- Verilen söz, şartları yerine getirdikleri takdirde projeye katılabilecekleri yönündedir.
- Promises given have not been honoured.
- Verilen sözler yerine getirilmemiştir.
- We have also got the Council to promise to try to produce a corresponding sum from the European Development Fund.
- Ayrıca Konsey'den Avrupa Kalkınma Fonu'ndan buna karşılık gelen bir meblağ yaratmaya çalışacağına dair söz aldık.
- Robert Mugabe breaks promise after promise made to surrounding countries.
- Robert Mugabe çevre ülkelere verdiği sözleri ardı ardına bozuyor.
- The promise had been made by others.
- Bu söz başkaları tarafından verilmişti.
- This promise was given to the Swedish people ahead of EU membership.
- Bu söz İsveç halkına AB üyeliği öncesinde verilmiştir.
- We have also got the Council to promise to try to produce a corresponding sum from the European Development Fund.
- Ayrıca Konsey'den, Avrupa Kalkınma Fonu'ndan buna karşılık gelen bir meblağ yaratmaya çalışacağına dair söz aldık.
- They know what those promises are worth.
- Bu sözlerin ne kadar değerli olduğunu biliyorlar.
- That was the undertaking I gave at Copenhagen last year and we will keep our promise.
- Geçen yıl Kopenhag'da verdiğim taahhüt buydu ve sözümüzü tutacağız.
- We regarded that as a sign that pledges were being honoured and promises were being kept.
- Bunu, verilen sözlerin tutulduğuna ve vaatlerin yerine getirildiğine dair bir işaret olarak gördük.
- It is now that we must deliver on our promises.
- Şimdi verdiğimiz sözleri yerine getirmeliyiz.
- In so doing he broke his promise to the World Bank that he would use the money to fight poverty.
- Böylece Dünya Bankası'na parayı yoksullukla mücadele için kullanacağına dair verdiği sözü tutmamış oldu.
- I welcome the promise that we have here to change that situation.
- Bu durumu değiştirmek için burada verdiğimiz sözü memnuniyetle karşılıyorum.
- The promise is that, if they meet the conditions, they can accede.
- Verilen söz, koşulları yerine getirdikleri takdirde katılım sağlayabilecekleri yönündedir.
- We are continuing to stand by our promises and by the policy commitments we have made in the Balkan region.
- Balkan bölgesinde verdiğimiz sözlerin ve politika taahhütlerimizin arkasında durmaya devam ediyoruz.
- Fine words and promises must, however, be translated into action, and that often costs money.
- Bununla birlikte güzel sözler ve vaatler eyleme dönüştürülmelidir ve bu genellikle paraya mal olur.
- Despite frequent promises by the Turkish Government, human rights violations continue there.
- Türk Hükümeti tarafından sık sık verilen sözlere rağmen, insan hakları ihlalleri devam etmektedir.
- Any promises we make to Turkey must be ones that we are prepared to keep over the next few years.
- Türkiye'ye verdiğimiz her türlü söz, önümüzdeki birkaç yıl boyunca tutmaya hazır olduğumuz sözler olmalıdır.
- We shall hold the Commission to that promise.
- Komisyonu bu söze bağlı tutacağız.
- The Beijing Government must fulfil its promise and initiate talks with the Dalai Lama.
- Pekin Hükümeti verdiği sözü yerine getirmeli ve Dalai Lama ile görüşmeleri başlatmalıdır.
- I should like to hold you to the promise of March 2003.
- Mart 2003'te verdiğiniz sözü tutmanızı istiyorum.
- However, this promise has not been kept.
- Ancak bu söz tutulmamıştır.
- Both of these are concerned with whether we fulfil our promises.
- Bunların her ikisi de verdiğimiz sözleri yerine getirip getirmediğimizle ilgilidir.
- The problem of promises of aid and assistance being delayed or not being carried out is an obstacle to the whole Union.
- Yardım ve destek sözlerinin gecikmesi ya da yerine getirilmemesi sorunu tüm Birlik için bir engel teşkil etmektedir.
- If this Commission proposal is adopted, this promise will be broken.
- Komisyonun bu teklifi kabul edilirse bu söz yerine getirilmemiş olacaktır.
- Now is the time to deliver upon our promises.
- Şimdi verdiğimiz sözleri yerine getirme zamanıdır.
- I welcome the question, but what I would welcome even more is a promise of clear legislative action.
- Soruyu memnuniyetle karşılıyorum, ancak daha da memnuniyetle karşılayacağım şey, net bir yasal eylem sözüdür.
- The Commission has done its job and kept its promise.
- Komisyon görevini yerine getirmiş ve verdiği sözü tutmuştur.
- First, the Transit Agreement was part of a Union promise to Austria.
- İlk olarak Transit Sözleşmesi, Birliğin Avusturya'ya verdiği sözün bir parçasıydı.
- This is why I wanted the Commission to be explicitly reminded of this promise in the report.
- Bu nedenle raporda Komisyon'a bu sözün açıkça hatırlatılmasını istedim.
- It is now that we must deliver on our promises.
- Artık verdiğimiz sözleri yerine getirmeliyiz.
- Let me now deal with the issue of implementing the pledges and promises that were made in Tokyo.
- Şimdi Tokyo'da verilen sözlerin ve vaatlerin uygulanması konusuna değinmek istiyorum.
- We are now getting a promise of that, but it will also require additional resources.
- Şu anda bunun sözünü alıyoruz ancak bunun için ek kaynaklara da ihtiyacımız olacak.
- A promise is a promise and, as we know, it must be kept.
- Söz sözdür ve bildiğimiz gibi tutulmalıdır.
- We must keep the promises that we have given each other.
- Birbirimize verdiğimiz sözleri tutmalıyız.
- He'll lose face if he does not keep his promise.
- Sözünü tutmazsa itibarını kaybeder.
- If Tom doesn't keep his promise, he'll lose face.
- Eğer Tom sözünü tutmazsa, rezil olacak.
- She always keeps her promises.
- O her zaman sözünü tutar.
- He is the last person to break his promise.
- O sözünden dönecek son insandır.
- He often fails to keep his promise.
- O sık sık sözünü tutamaz.
- I had a promise to keep.
- Tutmam gereken bir söz vardı.
- She must have forgotten the promise.
- O, sözünü unutmuş olmalı.
- He forgot his promise to go there.
- Oraya gitme sözünü unuttu.
- He is the last person to break his promise.
- Sözünden dönecek son kişidir.
- Tom always fulfills his promises.
- Tom her zaman sözlerini yerine getirir.
- He's someone who keeps his promises.
- O sözünü tutan biridir.
- We try to keep our promises.
- Biz sözlerimizi tutmaya çalışıyoruz.
- She is not a woman to break her promise.
- O, sözünden dönen bir kadın değildir.
- Bill often doesn't keep his promises.
- Bill genellikle verdiği sözleri tutmaz.
- I'm sorry for breaking my promise.
- Sözümden döndüğüm için üzgünüm.
- He is sincere in his promises.
- Sözlerinde samimidir.
- May I remind you of your promise?
- Sana sözünü hatırlatabilir miyim?
- You should carry out your promises.
- Sözlerini gerçekleştirmelisin.
- Do you keep all the promises you make?
- Verdiğin tüm sözleri tutuyor musun?
- You should make good on your promises.
- Verdiğin sözleri yerine getirmelisin.
- Tom is probably going to forget his promise.
- Tom muhtemelen verdiği sözü unutacak.
- When I forgot my promise, he got really angry.
- Ben sözümü unuttuğum zaman, o gerçekten öfkelendi.
- Tom seldom breaks his promise.
- Tom nadiren sözünden döner.
- Tom often breaks promises.
- Tom sık sık verdiği sözleri tutmaz.
- He told me that he couldn't blame me for breaking my promise.
- Bana sözümden caydığım için beni suçlayamayacağını söyledi.
- He doubted if I would keep my promise.
- Sözümü tutacağımdan şüpheliydi.
- None of their promises have been kept.
- Verdikleri sözlerin hiçbiri yerine getirilmedi.
- I was excited by the promise of reimbursement from my purchase.
- Satın alma işlemimden geri ödeme sözü ile heyecanlıydım.
- I try to always keep my promises.
- Ben her zaman sözlerimi tutmaya çalışıyorum.
- I always keep promises.
- Ben her zaman sözlerimi tutarım.
- I rest on your promise.
- Sözüne güveniyorum.
- I believed this promise with unbelievably great naivete for a long time.
- Ben uzun süre inanılmaz biçimde büyük bir saflıkla bu söze inandım.
- He's a man who doesn't speak much but always keeps his promises.
- Çok konuşmayan ama verdiği sözleri tutan bir adamdır.
- The promise still holds.
- Sözüm hala geçerli.
- As far as I know, he is a person who keeps his promises.
- Bildiğim kadarıyla, verdiği sözleri tutan bir insandı.
- Tom never breaks promises.
- Tom asla sözünden dönmez.
- He must have forgotten all about the promise.
- Verdiği sözü tamamen unutmuş olmalı.
- That was a big promise you made.
- Vermiş olduğun büyük bir sözdü.
- He seldom breaks his promise.
- Sözünden nadiren döner.
- He is apt to forget his promise.
- O, sözünü unutmaya eğilimlidir.
- He often forgets to keep his promises.
- Verdiği sözleri tutmayı sık sık unutur.
- His promise cannot be relied on.
- Sözüne güvenilemez.
- I don't think I can keep that promise.
- Bu sözü tutabileceğimi sanmıyorum.
- I can't blame you for breaking your promise.
- Sözünden döndüğün için seni suçlayamam.
- You should do your best to carry out your promises.
- Sözlerinizi yerine getirmek için elinizden gelenin en iyisini yapmalısınız.
- He did not abide by his promise.
- O sözüne bağlı kalmadı.
- They will keep their promise.
- Onlar sözlerini tutacaklardır.
- Sami must have forgotten his promise to Layla.
- Sami, Leyla'ya olan sözünü unutmuş olmalıydı.
- Kazuko broke her promises.
- Kazuko sözünden döndü.
- Sami kept to that promise.
- Sami sözünü tuttu.
- No matter what happens, I'll keep my promise.
- Ne olursa olsun, sözümü tutacağım.
- His promise cannot be relied on.
- Onun sözüne güvenilemez.
- He never breaks his promise.
- Verdiği sözü asla tutmaz.
- Tom failed to keep his promise.
- Tom verdiği sözü tutamadı.
- I'm sorry that I broke my promise.
- Sözümü tutmadığım için özür dilerim.
- Tom didn't break his promise.
- Tom sözünden dönmedi.
- One must not break his promise.
- İnsan, sözünden dönmemeli.
- I always kept my promises.
- Ben hep sözlerimi tuttum.
- I plan to keep my promise.
- Sözümü tutmayı planlıyorum.
- She must have forgotten all about the promise.
- Verdiği sözü unutmuş olmalı.
- A promise is a promise.
- Söz sözdür.
- We should always keep our promise.
- Sözümüzü her zaman tutmalıyız.
- Tom didn't keep his promise to help Mary.
- Tom Mary'ye yardım etmek için verdiği sözü tutmadı.
- You really should keep your promises, Tom.
- Verdiğin sözleri gerçekten tutmalısın, Tom.
- I didn't break my promise.
- Sözümden dönmedim.
- I hope Tom keeps his promise.
- Umarım Tom sözünü tutar.
- We've heard those promises before.
- Bu sözleri daha önce duyduk.
- He doubts that I'll keep my promise.
- Sözümü tutacağımdan şüphe ediyor.
- I don't think I can keep that promise.
- O sözü tutabileceğimi sanmıyorum.
- He stuck to his promise.
- Sözüne sadık kaldı.
- That was a big promise you made.
- O, verdiğin büyük bir sözdü.
- It wasn't easy for him to keep his promise.
- Sözünü tutmak onun için kolay değildi.
- I think, keeping promises is important.
- Bence sözünü tutmak önemli.
- I have always kept my promises.
- Ben her zaman sözlerimi tuttum.
- They didn't keep their promise.
- Sözlerini tutmadılar.
- He couldn't fulfill the promise he made to his father.
- O, babasına verdiği sözü yerine getiremedi.
- They accused me of having broken my promise.
- Beni sözümü tutmamakla suçladılar.
- We should keep our promise.
- Sözümüzü tutmalıyız.
- You should make good on your promises.
- Sözlerini yerine getirmelisin.
- He betrayed his promises.
- Sözlerine ihanet etti.
- You should do your best to carry out your promises.
- Verdiğiniz sözleri yerine getirmek için elinizden geleni yapmalısınız.
- She'll certainly keep the promise she made to him.
- Ona verdiği sözü kesinlikle tutacaktır.
- You should deliver on your promises.
- Sözlerinizi yerine getirmelisiniz.
- I didn't keep my promise.
- Sözümü tutmadım.
- We rely on Patty because she never breaks her promises.
- Patty'ye güveniyoruz çünkü verdiği sözden asla dönmez.
- That was my promise.
- Bu benim sözümdü.
- You broke your promises.
- Sözünden döndün.
- A promise made is a debt unpaid.
- Verilen bir söz, ödenmemiş bir borçtur.
- Tom kept his promise.
- Tom sözünü tuttu.
- Tom doesn't keep his promises.
- Tom sözlerini tutmuyor.
- You can trust her, she always keeps her promises.
- Ona güvenebilirsin, o her zaman sözlerini tutar.
- I must remind you about your promise.
- Sana sözünü hatırlatmalıyım.
- Everybody knows that he is the last man to break his promise.
- Herkes onun sözünden dönecek son adam olduğunu bilir.
- She did not keep her promise to write to me.
- Bana yazacağına dair verdiği sözü tutmadı.
- Tom broke his promise not to smoke.
- Tom sigara içmeyeceğine dair verdiği sözü tutmadı.
- I'm sure he will carry out his promise.
- Onun sözünü tutacağından eminim.
- Dan remembered his promise to Linda.
- Dan, Linda'ya verdiği sözü hatırladı.
- I won't bother you again, I promise.
- Seni bir daha rahatsız etmeyeceğim, söz.
- Remember your promise, Tom.
- Sözünü unutma, Tom.
- Tom often breaks promises.
- Tom sık sık sözünden döner.
- The politician did not keep his promise.
- Politikacı sözünü tutmadı.
- They didn't keep their promise.
- Onlar sözlerini tutmadılar.
- I'll never do that again, I promise.
- Bunu bir daha asla yapmayacağım, söz.
- He often forgets to keep his promises.
- O sık sık sözlerini tutmayı unutur.
- I'm sure Tom hasn't forgotten his promise.
- Eminim Tom verdiği sözü unutmamıştır.
- Tom advised Mary to keep her promises.
- Tom, Mary'ye sözlerini tutmasını tavsiye etti.
- Abide by your promise.
- Sözünüze sadık kalın.
- That was my promise.
- O benim sözümdü.
- It wasn't easy for him to keep his promise.
- Sözünü tutmak onun için kolay olmadı.
- I'm sorry for breaking my promise.
- Sözümü tutmadığım için özür dilerim.
- He couldn't fulfill the promise he made to his father.
- Babasına verdiği sözü yerine getiremedi.
- Tomorrow is not a promise, but a chance.
- Yarın bir söz değil ama bir şans.
- A promise is not enough.
- Bir söz yeterli değil.
- Do you still trust him after he broke his promise twice?
- Sözünü iki kez tutmamasına rağmen ona hâlâ güveniyor musun?
- Tom doubted that Mary would keep her promise.
- Tom, Mary'nin sözünü tutacağından şüpheliydi.
- He didn't carry out his promise.
- O, sözünü yerine getirmedi.
- Promises are things that must be kept.
- Sözler tutulması gereken şeylerdir.
- We rely on Patty because she never breaks her promises.
- Biz Patty'ye sözünden asla dönmediği için güveniriz.
- Tom is apt to forget his promise.
- Tom sözünü unutmaya meyillidir.
- Better a broken promise than none at all.
- Tutulmamış bir söz hiç verilmemesinden daha iyidir.
- It wasn't easy for him to keep his promise.
- Onun sözünü tutması kolay değildi.
- She did not keep her promise to write to me.
- Bana yazma sözünü tutmadı.
- I didn't break my promise.
- Ben sözümden dönmedim.
- Tom broke his promise not to smoke.
- Tom sigara içmeme sözünü bozdu.
- Many promises had been made.
- Birçok söz verilmişti.
- The promise I made then still holds.
- O zaman verdiğim söz hâlâ geçerli.
- He didn't carry out his promise.
- Sözünü tutmadı.
- We should keep our promise.
- Biz sözümüzü tutmalıyız.
- Promises have to be kept.
- Sözler tutulmalı.
- One must not break his promise.
- Biri sözünden dönmemeli.
- It was another hollow promise.
- O başka bir boş sözdü.
- I always kept my promises.
- Sözlerimi hep tuttum.
- Bill often breaks his promises.
- Bill sık sık sözünden döner.
- Did Tom break his promise?
- Tom sözünden döndü mü?
- I rely on your promise.
- Sözüne güveniyorum.
- It is not good for you to break your promise.
- Sözünden dönmek senin için iyi olmaz.
- Tom is apt to forget his promise.
- Tom sözünü unutma eğilimindedir.
- You must keep the promises you make.
- Verdiğin sözleri tutmalısın.
- Tom didn't keep his promise to help Mary.
- Tom Mary'ye yardım edeceğine dair verdiği sözü tutmadı.
- What do you think made him break his promise?
- Onu sözünden caydıranın ne olduğunu düşünüyorsun?
- It wasn't easy for him to keep his promise.
- Onun için sözünü tutmak kolay değildi.
- He often breaks promises.
- Çoğu zaman sözünde durmaz.
- I have always kept my promises.
- Verdiğim sözleri hep tuttum.
- He will often forget his promise.
- Verdiği sözü sık sık unutur.
- You shouldn't break your promises.
- Verdiğin sözleri tutmamalısın.
- He accused me of having broken our promise.
- Sözümüzde durmadığımız için beni suçladı.
- Tom breaks more promises than he keeps.
- Tom tuttuğu sözlerden daha fazlasını bozar.
- Remember your promise.
- Sözünü unutma.
- I advised Tom to keep his promise.
- Tom'a sözünü tutmasını tavsiye ettim.
- I've kept my promise.
- Ben sözümü tuttum.
- He always keeps his promises.
- O, sözlerini her zaman tutar.
- Tom must've forgotten his promise.
- Tom sözünü unutmuş olmalı.
- Tom often doesn't keep his promises.
- Tom genellikle sözünü tutmaz.
- Mary broke her promises.
- Mary sözünden döndü.
- He didn't keep his promise.
- Sözünü tutmadı.
- Promises should be kept.
- Sözler tutulmalıdır.
- I promise that I'll be with you in half an hour.
- Yarım saat içinde seninle olacağıma söz veriyorum..
- She failed to keep her promise.
- Sözünü tutmayı başaramadı.
- I believed this promise with unbelievably great naivete for a long time.
- İnanılmaz büyük bir saflıkla bu söze uzun süre inandım.
- He's someone who keeps his promises.
- O sözünü tutan biri.
- A promise is quickly forgotten.
- Bir söz çabucak unutulur.
- Tom broke his promise and didn't help Mary.
- Tom sözünden caydı ve Mary'ye yardım etmedi.
- He forgave me breaking my promise.
- Sözümü tutmadığım için beni affetti.
- Fadil can't tolerate broken promises.
- Fadıl tutulmayan sözlere tahammül edemez.
- I must remind you about your promise.
- Sana sözünü hatırlatmam gerekiyor.
- Tom never breaks his promises.
- Tom asla sözünden dönmez.
- Tom doubts if Mary will keep her promise.
- Tom, Mary'nin sözünü tutup tutmayacağından şüphe ediyor.
- He didn't carry out his promise.
- Sözünde durmadı.
- Don't forget your promise.
- Sözünü unutma.
- He kept his promise.
- O, sözünü tuttu.
- Eisenhower kept his promise.
- Eisenhower sözünü tuttu.
- I try to always keep my promises.
- Verdiğim sözleri her zaman tutmaya çalışırım.
- No matter what happens, I'll keep my promise.
- Ne olursa olsun, sözümü tutarım.
- You can trust her, she always keeps her promises.
- Ona güvenebilirsiniz, sözünü her zaman tutar.
- I'm sorry I didn't keep my promise.
- Sözümü tutmadığım için özür dilerim.
- I'll keep my promise.
- Sözümü tutacağım.
- She advised him to keep his promises.
- Ona verdiği sözleri tutmasını tavsiye etti.
- A promise given under a threat is worthless.
- Tehdit altında verilen sözün kıymeti yoktur.
- We must not break our promise.
- Sözümüzden dönmemeliyiz.
- He always fulfills his promises.
- O her zaman sözlerini yerine getirir.
- Is that a promise?
- O bir söz mü?
- He is a man of few words, but he always keeps his promise.
- O az konuşan bir adam ama o her zaman sözünü tutar.
- I think it's important to keep promises.
- Sözleri tutmanın önemli olduğunu düşünüyorum.
- I kept my promise.
- Sözümü tuttum.
- A promise made in Spanish is more than a simple promise.
- İspanyolca verilmiş bir söz basit bir sözden daha fazladır.
- Tom accused me of having broken my promise.
- Tom beni sözümden dönmekle suçladı.
- Tom never expected that Mary would really keep her promise.
- Tom Mary'nin gerçekten sözünü tutacağını asla beklemiyordu.
- Mr Yoshida never breaks his promise.
- Bay Yoshida asla sözünden Dönmez.
- You should deliver on your promises.
- Sözlerini yerine getirmelisin.
- He will never break his promise.
- O asla sözünden dönmeyecek.
- Tom often breaks his promises.
- Tom sık sık sözünde durmaz.
- He is apt to forget his promise.
- Verdiği sözü unutmaya meyillidir.
- Bill often doesn't keep his promises.
- Bill sık sık sözlerini tutmaz.
- Everybody knows that he is the last man to break his promise.
- Herkes onun sözünden dönecek en son kişi olduğunu bilir.
- Tom never expected that Mary would really keep her promise.
- Tom, Mary'nin sözünü gerçekten tutacağını hiç beklemiyordu.
- Tom must've forgotten what he promised Mary.
- Tom, Mary'e verdiği sözü unutmuş olmalı.
- He always kept his promises.
- Verdiği sözleri hep tutardı.
- Tom doesn't keep his promises.
- Tom verdiği sözleri tutmaz.
- You should fulfill your promises.
- Sözlerini yerine getirmelisin.
- He always keeps his promises.
- Her zaman sözünü tutar.
- I regret not having kept my promise.
- Sözümü tutmadığım için pişmanım.
- Even if the sun were to rise in the west, I wouldn't break my promise.
- Güneş batıdan doğsa bile, sözümden dönmezdim.
- Don't you remember my promise?
- Sözümü hatırlamıyor musun?
- Tom broke that promise, too.
- Tom o sözünü de tutmadı.
- Better a broken promise than none at all.
- Tutulmamış bir söz hiç olmamasından iyidir.
- Tom broke that promise, too.
- Tom da sözünden döndü.
- He often breaks promises.
- Sık sık verdiği sözleri tutmaz.
- I'm sorry I didn't keep my promise.
- Üzgünüm sözümü tutmadım.
- A promise made in Spanish is more than a simple promise.
- İspanyolca verilen bir söz, basit bir sözden daha fazlasıdır.
- Tom is someone who keeps his promises.
- Tom sözlerini tutan biridir.
- It's a promise Tom kept.
- Tom bu sözü tuttu.
- Roosevelt kept his promise.
- Roosevelt sözünü tuttu.
- Tom is keeping his promise.
- Tom sözünü tutuyor.
- That's a promise.
- O bir söz.
- I try to keep my promises.
- Ben sözlerimi tutmaya çalışıyorum.
- She must have forgotten the promise.
- Verdiği sözü unutmuş olmalı.
- I always keep promises.
- Verdiğim sözleri hep tutarım.
- I haven't broken my promise.
- Sözümü bozmadım.
- Albert is the last person to break a promise.
- Albert sözünden cayacak en son kişidir.
- I try to keep my promises.
- Sözlerimi tutmaya çalışırım.
- He is a man of few words, but he always keeps his promise.
- Az konuşan bir adamdır ama verdiği sözü her zaman tutar.
- I was excited by the promise of reimbursement from my purchase.
- Satın aldığım ürünün geri ödeneceği sözü beni heyecanlandırdı.
- He doubts if I will keep my promise.
- Sözümü tutup tutmayacağımdan şüphe ediyor.
- I doubt that Tom will keep his promise.
- Tom'un sözünü tutacağından şüpheliyim.
- Tom is someone who keeps his promises.
- Tom sözünü tutan biridir.
- Tomorrow is not a promise, but a chance.
- Yarın bir söz değil, bir şanstır.
- He betrayed his promises.
- O sözlerini tutmadı.
- Tom always keeps his promises.
- Tom her zaman sözünü tutar.
- Tom told me that he couldn't blame me for breaking my promise.
- Tom bana sözümü tutmadığım için beni suçlayamayacağını söyledi.
- Tom stuck to his promise.
- Tom sözüne bağlı kaldı.
- Tom must've forgotten his promise to us.
- Tom bize verdiği sözü unutmuş olmalı.
- He always keeps his promises.
- O her zaman sözlerini tutar.
- You should carry out your promises.
- Verdiğin sözleri yerine getirmelisin.
- He did not abide by his promise.
- Sözüne sadık kalmadı.
- You shouldn't break your promises.
- Sözlerinden dönmemelisin.
- He kept his promise.
- Sözünü tuttu.
- He always fulfills his promises.
- Sözlerini her zaman yerine getirir.
- Do you remember your promise?
- Verdiğin sözü hatırlıyor musun?
- Promise me one more thing.
- Bana bir söz daha ver.
- Many politicians fail to keep their promises.
- Birçok politikacı sözünü tutamaz.
- I have to remind you of your promise.
- Sana sözünü hatırlatmak zorundayım.
- I kept my promise to him.
- Ona verdiğim sözü tuttum.
- We must not forget our promise.
- Sözümüzü unutmamalıyız.
- I told him to keep his promise.
- Ona sözünü tutmasını söyledim.
- They'll keep their promise, I'm pretty sure.
- Sözlerini tutacaklarına eminim.
- It's a promise.
- Bu bir söz.
- My cousin is the last person to break his promise.
- Kuzenim verdiği sözü tutmayacak son kişidir.
- When I forgot my promise, he got really angry.
- Sözümü unuttuğumda çok kızdı.
- He didn't keep his promise.
- O, sözünü tutmadı.
- The promise still holds.
- Söz hâlâ geçerli.
- He accused me of having broken our promise.
- Beni sözümüzü tutmamakla suçladı.
- He never breaks promises.
- O asla sözünden dönmez.
- Tom failed to keep his promise.
- Tom sözünü tutamadı.
- I must remind you about your promise.
- Sana verdiğin sözü hatırlatmalıyım.
- You broke your promise.
- Sözünden döndün.
- Tom must've forgotten his promise to us.
- Tom bize olan sözünü unutmuş olmalı.
- She cannot have broken her promise.
- Sözünden dönmüş olamaz.
- Tom didn't keep his promise.
- Tom sözünü tutmadı.
- Tom must've forgotten his promise to Mary.
- Tom, Mary'ye verdiği sözü unutmuş olmalı.
- He often fails to keep his promise.
- O sık sık sözünü tutmakta başarısın olur.
- Tom advised Mary to keep her promises.
- Tom, Mary'den sözlerini tutmasını tavsiye etti.
- We've heard those promises before.
- Bu sözleri daha önce de duymuştuk.
- They accused me of having broken my promise.
- Onlar beni sözümü tutmamakla suçladı.
- Do you keep all the promises you make?
- Verdiğin bütün sözleri tutar mısın?
- Dan remembered his promise to Linda.
- Dan Linda'ya verdiği sözünü hatırladı.
- I am angry that she didn't keep her promise.
- Sözünü tutmadığı için kızgınım.
- Tom must've forgotten his promise to Mary.
- Tom, Mary'ye olan sözünü unutmuş olmalı.
- Promises have to be kept.
- Sözler tutulmak zorundadır.
- A promise made is a debt unpaid.
- Verilmiş bir söz, ödenmemiş bir borçtur.
- I'm doing the best I can to keep my promise.
- Sözümü tutmak için elimden geleni yapıyorum.
- I kept my promises.
- Ben sözlerimi tuttum.
- She must have forgotten all about the promise.
- Sözü tamamen unutmuş olmalı.
- Sami kept his promise to Layla.
- Sami, Layla'ya verdiği sözü tuttu.
- You shouldn't break promises.
- Sözünden dönmemelisin.
- Many politicians don't keep their promises.
- Birçok politikacı sözlerini tutmuyor.
- We keep our promises.
- Biz sözümüzü tutarız.
- Mary didn't keep her promise.
- Mary sözünü tutmadı.
- We should always keep our promise.
- Her zaman sözümüzü tutmalıyız.
- That's a promise.
- Bu bir söz.
- She cursed him for forgetting his promise.
- Sözünü unuttuğu için onu lanetledi.
- They will keep their promise.
- Sözlerini tutacaklar.
- You must stick to your promise.
- Sözüne sadık kalmalısın.
- Tom agreed to marry that man's daughter with the promise that he'd inherit the man's business.
- Tom, adamın işinin kendisine miras kalacağı sözüyle adamın kızıyla evlenmeyi kabul etti.
- He never breaks his promises.
- O asla sözünden dönmez.
- I kept my promise.
- Ben sözümü tuttum.
- Tom accused me of having broken my promise.
- Tom beni sözümü tutmamakla suçladı.
- Do I have your promise?
- Bana sözün var mı?
- He forgave me breaking my promise.
- Sözümden döndüğüm için beni affetti.
- I'm doing the best I can to keep my promise.
- Sözümü tutabilmek için elimden geleni yapıyorum.
- People who break their promises can't be trusted.
- Sözlerini tutmayan insanlara güvenilmez.
- Tom forgave Mary for breaking her promise.
- Tom sözünden döndüğü için Mary'yi affetti.
- I know that he keeps his promise.
- Sözünü tuttuğunu biliyorum.
- He is the last man to break his promise.
- O, sözünden dönen son kişidir.
- We try to keep our promises.
- Verdiğimiz sözleri tutmaya çalışırız.
- I'd never break a promise.
- Sözümden asla caymam.
- He will never break his promise.
- Verdiği sözden asla dönmez.
- You broke your promises.
- Verdiğin sözleri tutmadın.
- I'm sure he will carry out his promise.
- Sözünü yerine getireceğinden eminim.
- He stuck to his promise.
- O sözüne sadık kaldı.
- Many politicians don't keep their promises.
- Birçok politikacı sözlerini tutmaz.
- I have promises to keep, and miles to go before I sleep.
- Ben uyumadan önce tutacak sözlerim ve gidecek millerim var.
- Tom often doesn't keep his promises.
- Tom sık sık sözünü tutmaz.
- I kept my promises.
- Sözlerimi tuttum.
- Is that a promise?
- Bu bir söz mü?
- Tom has kept his promise.
- Tom sözünü tuttu.
- It's a promise Tom kept.
- Bu Tom'un tuttuğu bir söz.
- He never breaks his promises.
- Verdiği sözlerden asla dönmez.
- Tom certainly should have kept his promise.
- Tom kesinlikle sözünü tutmalıydı.
- I'm sure Tom hasn't forgotten his promise.
- Tom'un sözünü unutmadığından eminim.
- Sami must have forgotten his promise to Layla.
- Sami, Layla'ya verdiği sözü unutmuş olmalı.
- There are many politicians who don't keep their promises.
- Sözlerini tutmayan birçok politikacı var.
- I'm confident Tom will keep his promise.
- Tom'un sözünü tutacağından eminim.
- None of their promises have been kept.
- Sözlerinden hiçbiri tutulmadı.
- She is not a woman to break her promise.
- Sözünden dönecek bir kadın değil.
- I'm confident that Tom will keep his promise.
- Tom'un sözünü tutacağından eminim.
- A man who breaks his promises can't be trusted.
- Sözlerini tutmayan bir insana güvenilemez.
- He always kept his promises.
- O her zaman sözlerini tuttu.
- Politicians should keep their promises.
- Politikacılar sözlerini tutmalı.
- He told me that he couldn't blame me for breaking my promise.
- Sözümü tutmadığım için beni suçlayamayacağını söyledi.
- I have fulfilled my promise.
- Ben sözümü yerine getirdim.
- Tom is probably going to forget his promise.
- Tom muhtemelen sözünü unutacak.
- He's a man who doesn't speak much but always keeps his promises.
- O çok konuşmayan bir adam ama her zaman sözünü tutar.
- Many politicians fail to keep their promises.
- Birçok politikacı sözlerini tutmaz.
- She tends to forget her promises.
- Verdiği sözleri unutmaya meyillidir.
- Never break your promise.
- Asla sözünden dönme.
- Tom made me promise not to do that again.
- Tom bunu tekrar yapmayacağım konusunda benden söz aldı.
- He is sincere in his promises.
- O sözlerinde samimidir.
- Tom didn't keep his promise to me.
- Tom bana verdiği sözü tutmadı.
- He often fails to keep his promise.
- Sık sık sözünü tutmaz.
- A promise is quickly forgotten.
- Verilen söz çabuk unutulur.
- She failed to keep her promise.
- O, sözünü tutamadı.
- Promises should be kept.
- Sözler tutulmalı.
- Tom stuck to his promise.
- Tom sözüne sadık kaldı.
Show More (373)
|