| 1 |
query |
sorgulamak |
v. |
|
- The Council and certain Member States have queried the legality of the amendment and our right to do this.
- Konsey ve bazı Üye Devletler değişikliğin yasallığını ve bunu yapma hakkımızı sorgulamıştır.
- The report does not query the validity of the stability and growth programmes to any significant extent.
- Rapor, istikrar ve büyüme programlarının geçerliliğini önemli ölçüde sorgulamıyor.
- I query whether the only way of dealing with these two views is to deplore them.
- Bu iki görüşle başa çıkmanın tek yolunun onları kınamak olup olmadığını sorguluyorum.
- The Council and certain Member States have queried the legality of the amendment and our right to do this.
- Konsey ve bazı Üye Devletler değişikliğin yasallığını ve bunu yapma hakkımızı sorguladılar.
Show More (1)
|
| 2 |
query |
sormak |
v. |
|
- "Are you sure you want to do this?' queried Kate.
- "Bunu yapmak istediğine emin misin?" diye sordu Kate.
- Do you have any queries before I start the interview?
- Görüşmeye başlamadan önce sormak istediğiniz bir şey var mı?
Show More (-1)
|
| 3 |
query |
soru |
n. |
|
- I have several queries about the method you used.
- Kullandığınız yöntemle ilgili birkaç sorum olacak.
Show More (-2)
|
| 4 |
query |
soru sormak |
v. |
|
- The CEO was queried about his plans for investment.
- CEO'ya yatırım planları hakkında sorular soruldu.
Show More (-2)
|
