| 1 |
salient |
göze çarpan |
adj. |
|
- Now William will summarize the salient points for us.
- Şimdi William bizim için göze çarpan noktaları özetleyecek.
- The salient elements of the discussion can be summarised as follows.
- Tartışmanın göze çarpan unsurları aşağıdaki şekilde özetlenebilir.
- I do not intend to read it out here in its entirety, but I would like to emphasise the salient points.
- Burada tamamını okumak niyetinde değilim ancak göze çarpan noktaları vurgulamak istiyorum.
Show More (0)
|
| 2 |
salient |
öne çıkan |
adj. |
|
- What are the salient points for the liberal group?
- Liberal grup için öne çıkan noktalar nelerdir?
Show More (-2)
|
| 3 |
salient |
belirgin |
adj. |
|
- Unfortunately, munificence is not one of the salient features of my husband.
- Ne yazık ki, cömertlik kocamın belirgin özelliklerinden biri değil.
Show More (-2)
|
