Tureng - scholar - İngilizce Türkçe Cümleler

Geçmiş

	İngilizce	Türkçe
1	scholar	bilgin	n.
	Charlotte is an excellent scholar. Charlotte harikulade bir bilgindir. Born in better times, he would have become a great scholar. Daha iyi zamanlarda doğsaydı, büyük bir bilgin olurdu. He is a scholar, and ought to be treated as such. O bir bilgindir ve öyle muamele görmelidir. He is what we call a scholar. Ona bilgin deriz. The boy talks as if he were a great scholar. Çocuk, sanki büyük bir bilginmiş gibi konuşuyor. Tom is a scholar. Tom bir bilgin. He is a great statesman, and what is more a great scholar. O büyük bir devlet adamı ve bunun da ötesinde büyük bir bilgindir. That scholar made a great scientific discovery. O bilgin büyük bir bilimsel keşif yaptı. You're a gentleman and a scholar. Sen bir beyefendi ve bilginsin. He is as great a scholar as ever lived. Şimdiye kadar yaşamış en büyük bilgin. He is a great statesman, and what is more a great scholar. O büyük bir devlet adamıdır ve dahası büyük bir bilgindir. The speech of the scholar is well worth listening to. Bilginin konuşması dinlenmeye değer. People thought him to be a great scholar. İnsanlar onun büyük bir bilgin olduğunu düşünüyordu. He is a scholar and a musician simultaneously. O aynı anda hem bir bilgin hem de bir müzisyen. The boy talks like a great scholar. Çocuk büyük bir bilgin gibi konuşuyor. He is thought of as a scholar. Bir bilgin olarak görülüyor. Show More (13)
2	scholar	bilim adamı	n.
	Mr Johnson is not a scholar but a poet. Bay Johnson bir bilim adamı değil, bir şairdir. This scholar studies ancient manuscripts. Bu bilim adamı eski el yazmalarını inceler. He felt ill at ease among prominent scholars. Seçkin bilim adamları arasında huzursuz hissetti. He is a scholar to the core. Özünde bir bilim adamıdır. He became a brilliant scholar but only at the expense of his health. Sağlığı pahasına mükemmel bir bilim adamı oldu. He is a writer rather than a scholar. O bir bilim adamından çok bir yazardır. He's a wonderful scholar. O, harika bir bilim adamı. A scholar made an excellent speech about human rights. Bir bilim adamı, insan hakları hakkında harika bir konuşma yaptı. He is a scholar, and ought to be treated as such. O bir bilim adamı ve ona böyle davranılmalı. The scholar is an authority on fiscal policy. Bilim adamı, maliye politikası üzerine bir otoritedir. Tom is a scholar. Tom bir bilim adamı. He is a scholar and a musician simultaneously. O bir bilim adamı ve aynı zamanda bir müzisyen. He is a scholar to the core. O, gerçek bir bilim adamıdır. He will be a wonderful scholar. O harika bir bilim adamı olacak. Show More (11)
3	scholar	alim	n.
	Many scholars are considered strange. Birçok alim garip olarak kabul edilir. He's a wonderful scholar. O harika bir alim. He is what we call a scholar. Biz ona alim diyoruz. Not only has eating with your fingers continued throughout the centuries, but some scholars believe that it may become popular again. Parmaklarla yemek yemek yüzyıllar boyu devam etmekle birlikte, aynı zamanda bazı alimler onun tekrar popüler olabileceğine inanıyorlar. A half-doctor kills you and a half-religious scholar kills your belief. Yarı doktor seni öldürür ve yarı din alimi inancını öldürür. Show More (2)
4	scholar	bilim insanı	n.
	He felt ill at ease among prominent scholars. Önde gelen bilim insanları arasında kendini rahat hissetmiyordu. The speech of the scholar is well worth listening to. Bilim insanının konuşması dinlemeye değer. The committee consists of seven scholars. Komite, yedi bilim insanından oluşmaktadır. Show More (0)
5	scholar	bursiyer	n.
	She is a Rhodes scholar at the University of Oxford. Oxford Üniversitesi'nde Rhodes bursiyeridir. Show More (-2)
6	scholar	akademisyen	n.
	He is one of the leading constitutional scholars in the country. Kendisi ülkenin önde gelen anayasa akademisyenlerinden biridir. Show More (-2)
7	scholar	bilge	n.
	A great scholar is not necessarily a good teacher. Büyük bir bilgenin iyi bir öğretmen olması gerekmez. Show More (-2)