|
- It would seem that the Commission and Parliament are to shoulder the responsibility for establishing one.
- Öyle görünüyor ki Komisyon ve Parlamento bu sistemin kurulması sorumluluğunu üstlenecektir.
- This seems today to be not only desirable, but also possible.
- Bu bugün sadece arzu edilen değil, aynı zamanda mümkün de görünüyor.
- In this respect, a proposal of time limits may seem logical.
- Bu açıdan, zaman sınırlaması önerisi mantıklı görünebilir.
- It seems a bit pointless simply to tag along to Johannesburg as a kind of icing on the cake.
- Herşeyin üstüne bir de Johannesburg'a gitmek biraz anlamsız görünüyor.
- Nevertheless, I would like to highlight three aspects which seem to me very important.
- Bununla birlikte bana çok önemli görünen üç hususun altını çizmek istiyorum.
- It would seem ridiculous if we were to hear it again now.
- Bunu şimdi tekrar duyacak olsak çok saçma görünürdü.
- Some years after Barcelona this seems absolutely clear.
- Barselona'dan birkaç yıl sonra bu kesinlikle açık görünüyor.
- This seems to me to be a priority for the year to come.
- Bu bana önümüzdeki yıl için bir öncelik olarak görünüyor.
- It seems a bit pointless simply to tag along to Johannesburg as a kind of icing on the cake.
- Johannesburg'a sadece pastanın üzerindeki krema olarak gitmek biraz anlamsız görünüyor.
- The issue of taxation also seems to us to be absolutely essential.
- Vergilendirme konusu da bizim için kesinlikle elzem görünmektedir.
- It seems likely that we will shortly reach the limits of the world's capacity for supplying oil.
- Yakın bir zamanda dünyanın petrol tedarik kapasitesinin sınırlarına ulaşmamız muhtemel görünüyor.
- This is quite unjustifiable and so seems positively wilful.
- Bu oldukça haksız ve bu yüzden kesinlikle kasıtlı görünüyor.
- The now regular reduction in the Community budget as a percentage of GDP seems to me to be of particular concern.
- GSYİH'nin yüzdesi olarak Topluluk bütçesindeki düzenli azalma bana özellikle endişe verici görünüyor.
- That seems to me to be a welcome advance.
- Bu bana memnuniyet verici bir ilerleme olarak görünüyor.
- The 2002 budget guidelines seem too sketchy on the cost of enlargement.
- 2002 bütçe kılavuzları, genişlemenin maliyeti konusunda çok kabataslak görünmektedir.
- We ought to face it regardless of how difficult it may seem.
- Ne kadar zor görünürse görünsün bununla yüzleşmeliyiz.
- The task before us seemed almost beyond our capacities.
- Önümüzdeki görev neredeyse kapasitemizin ötesinde görünüyordu.
- At first sight the White Paper might seem tied down to its essentially technical content.
- İlk bakışta Beyaz Kitap esasen teknik içeriğine bağlı görünebilir.
- It therefore seems to me to be necessary to start by putting this into perspective.
- Bu nedenle konuya bir perspektiften bakarak başlamak bana gerekli görünüyor.
- It may seem rather over-elaborate to talk of them as building blocks, but they are an appropriate way to move forward.
- Bunlardan yapı taşları olarak bahsetmek biraz abartılı görünebilir, ancak bunlar ilerlemek için uygun bir yoldur.
- Mr Bradbourn's traffic-light solution, however, hardly seems appropriate.
- Ancak Bay Bradbourn'un trafik ışığı çözümü pek uygun görünmüyor.
- Things can, though, seem quite different the day after tomorrow.
- Ancak yarından sonraki gün her şey oldukça farklı görünebilir.
- It may seem rather over-elaborate to talk of them as building blocks, but they are an appropriate way to move forward.
- Bunlardan yapı taşları olarak bahsetmek biraz fazla ayrıntılı görünebilir, ancak bunlar ilerlemek için uygun bir yoldur.
- It, therefore, seems quite essential that consumer groups be represented in them.
- Bu nedenle tüketici gruplarının bu kurullarda temsil edilmesi oldukça elzem görünmektedir.
- That seems sensible and would make our acts much more comprehensible to the public.
- Bu mantıklı görünüyor ve eylemlerimizi kamuoyu için çok daha anlaşılır hale getirecektir.
- As this is not any type of appeal procedure, this seems unnecessary.
- Bu herhangi bir temyiz prosedürü olmadığından, bu gereksiz görünmektedir.
- And since the proposed approach seems satisfactory, we shall study in detail the final decision that is taken.
- Ve önerilen yaklaşım tatmin edici göründüğünden, alınan nihai kararı ayrıntılı olarak inceleyeceğiz.
- Therefore, it does not seem appropriate to complain about subsidies to the air transport industry.
- Bu nedenle hava taşımacılığı sektörüne verilen sübvansiyonlardan şikayet etmek uygun görünmemektedir.
- Unfortunately, recent events in Chad seem to have proved us right.
- Ne yazık ki Çad'daki son olaylar bizi haklı çıkarmış görünüyor.
- Things can, though, seem quite different the day after tomorrow.
- Yine de her şey yarından sonraki gün oldukça farklı görünebilir.
- It seems to me completely unfeasible to go beyond the Gothenburg standard.
- Göteborg standardının ötesine geçmek bana tamamen imkânsız görünüyor.
- Sadly at this moment, he seems to me more likely to achieve the latter.
- Ne yazık ki şu anda bana ikincisini başarması daha olası görünüyor.
- Therefore, my contribution may seem somewhat esoteric in the context of what I have been hearing this afternoon.
- Dolayısıyla bu öğleden sonra dinlediklerim bağlamında benim katkım biraz ezoterik görünebilir.
- It seemed very difficult, but all indications are that it will be achieved.
- Çok zor görünüyordu ancak tüm göstergeler bunun başarılacağı yönünde.
- It seems to me desirable for an authority of this type to be centrally located.
- Bu tür bir otoritenin merkezi bir konumda olması bana arzu edilir görünüyor.
- As would seem logical, I informed you about the Commission's legal opinion in my reply.
- Mantıklı görüneceği üzere, cevabımda Komisyon'un yasal görüşü hakkında sizi bilgilendirdim.
- The others seem to me to be perfectly reasonable.
- Diğerleri bana tamamen makul görünüyor.
- That seems to me to be a welcome advance.
- Bu bana memnuniyet verici bir gelişme olarak görünüyor.
- That seems sensible and would make our acts much more comprehensible to the public.
- Bu mantıklı görünüyor ve eylemlerimizi kamuoyu için çok daha anlaşılır kılacaktır.
- I have to say, however, that progress seems to have considerably slowed down since then.
- Ancak o zamandan bu yana ilerlemenin önemli ölçüde yavaşlamış göründüğünü söylemeliyim.
- This is our position and it seems very clear to me.
- Bu bizim tutumumuz ve bana çok açık görünüyor.
- We are in favour of the political solution that Moscow also supports, but the results still seem poor.
- Moskova'nın da desteklediği siyasi çözümden yanayız ancak sonuçlar hala zayıf görünüyor.
- This Code is not published and, in any case, seems less than adequate.
- Bu Kod yayınlanmamıştır ve her halükarda yeterli olmaktan uzak görünmektedir.
- These amounts, however, seem too high where there only one or few victims are involved in an accident.
- Ancak bu miktarlar, sadece bir ya da birkaç mağdurun kazaya karıştığı durumlarda çok yüksek görünmektedir.
- Look at him, he even seems cheerful.
- Şuna bakın, neşeli bile görünüyor.
- The original idea of producing annual financial plans seemed excessively restrictive.
- Yıllık mali planların hazırlanması yönündeki orijinal fikir aşırı derecede kısıtlayıcı görünmekteydi.
- Where safety at sea is concerned, it seems appropriate to address the issue at European level.
- Denizde güvenlik söz konusu olduğunda konunun Avrupa düzeyinde ele alınması uygun görünmektedir.
- We must bring the exact and the theoretical sciences close together, however difficult that may seem.
- Ne kadar zor görünürse görünsün, kesin ve teorik bilimleri birbirine yaklaştırmalıyız.
- Simply to discuss this issue from one month or one week to the next, however, seems almost grotesque.
- Ancak bu konuyu bir aydan ya da bir haftadan diğerine tartışmak neredeyse gülünç görünmektedir.
- It seems, however, that he is not interested.
- Ancak öyle görünüyor ki ilgilenmiyor.
- The responsible committee of the European Parliament is also proposing to add terrorism to this list, which seems wise.
- Avrupa Parlamentosu'nun sorumlu komitesi bu listeye terörizmi de eklemeyi öneriyor ki bu akıllıca görünüyor.
- Moreover, it seems quite incredible to find no distinction drawn between international and regional airports!
- Ayrıca uluslararası ve bölgesel havalimanları arasında hiçbir ayrım yapılmaması oldukça inanılmaz görünüyor!
- Even this, although it really seems quite self-evident, was rejected by the Council.
- Bu bile, gerçekten apaçık görünmesine rağmen, Konsey tarafından reddedilmiştir.
- Nonetheless, this reduction in the number of fishermen does not seem enough.
- Bununla birlikte balıkçı sayısındaki bu azalma yeterli görünmemektedir.
- For the first time, the European Union adopted an assertive stance, with which it seemed rather comfortable.
- Avrupa Birliği ilk kez, oldukça rahat göründüğü iddialı bir tutum benimsedi.
- I would simply like to reiterate a few points, which some of our leaders now seem to have forgotten.
- Bazı liderlerimizin artık unutmuş göründüğü birkaç noktayı tekrarlamak istiyorum.
- I would like to start by clarifying two points that seem essential to me.
- Bana önemli görünen iki noktayı açıklığa kavuşturarak başlamak istiyorum.
- The original idea of producing annual financial plans seemed excessively restrictive.
- Yıllık mali planlar hazırlama fikri aşırı derecede kısıtlayıcı görünüyordu.
- It therefore seems quite essential that consumer groups be represented on them.
- Bu nedenle tüketici gruplarının bu komitelerde temsil edilmesi oldukça elzem görünmektedir.
- The document we are about to adopt contains, in my opinion, points that might seem contradictory.
- Kabul etmek üzere olduğumuz belge, kanımca çelişkili görünebilecek hususlar içermektedir.
- Despite this, it seems more helpful to me to withdraw the proposal.
- Buna rağmen, teklifi geri çekmek bana daha faydalı görünüyor.
- We are further from this goal than ever before, or so it seems.
- Bu hedeften her zamankinden daha uzaktayız ya da öyle görünüyor.
- In the field of budgetary policy, the message seems to me to be equally clear.
- Bütçe politikası alanında da mesaj bana aynı derecede net görünüyor.
- Some years after Barcelona this seems absolutely clear.
- Barselona'nın birkaç yıl sonrasında, bu kesinlikle aşikâr görünüyor.
- This comparison may not seem relevant to you, but it is relevant in terms of the candidate countries' expectations.
- Bu karşılaştırma size uygun görünmeyebilir, ancak aday ülkelerin beklentileri açısından önemlidir.
- Therefore, certain references do not seem necessary to us, such as its not exceeding 2003.
- Bu nedenle 2003'ü aşmaması gibi bazı referanslar bize gerekli görünmemektedir.
- Amendment No 5 seems to me to be balanced, as does Amendment No 23, at least in spirit.
- 5 No'lu Değişiklik bana, 23 No'lu Değişiklik gibi, en azından ruhu itibariyle dengeli görünüyor.
- The newspaper reports that the honourable Member made reference to seem to me to be misleading and inaccurate.
- Sayın Üyenin atıfta bulunduğu gazete haberleri bana yanıltıcı ve yanlış görünmektedir.
- Now that war is a reality, many politicians seem to have forgotten their objections.
- Savaş artık bir gerçek olduğuna göre, pek çok siyasetçi itirazlarını unutmuş görünüyor.
- The idea that we should have fewer votes seems absurd.
- Daha az oy kullanmamız gerektiği fikri saçma görünüyor.
- That seems extremely important to me.
- Bu bana son derece önemli görünüyor.
- This seems today to be not only desirable, but also possible.
- Bugün bu sadece arzu edilen değil, aynı zamanda mümkün de görünüyor.
- Many people seem happy with the outcome of the UN Conference in Johannesburg on sustainable development.
- Birçok kişi Johannesburg'da düzenlenen sürdürülebilir kalkınma konulu BM Konferansının sonuçlarından memnun görünüyor.
- It seems rather complicated to attain a proper European legislative framework.
- Uygun bir Avrupa yasal çerçevesine ulaşmak oldukça karmaşık görünmektedir.
- Unfortunately, he seems to have forgotten that he is a General in the French Army.
- Ne yazık ki, Fransız Ordusunda General olduğunu unutmuş görünüyor.
- At this stage the organisation of relations or a referendum does not seem appropriate.
- Bu aşamada ilişkilerin düzenlenmesi ya da bir referanduma gidilmesi uygun görünmemektedir.
- This is our position and it seems very clear to me.
- Bizim tavrımız budur ve bana çok net görünmektedir.
- It seems absolutely disgraceful that we pass legislation and do not adhere to it ourselves.
- Mevzuatı kabul edip kendimizin buna uymaması kesinlikle utanç verici görünüyor.
- The only way out is to overturn it, however difficult that may seem under present circumstances.
- Mevcut koşullar altında ne kadar zor görünse de tek çıkış yolu onu alaşağı etmektir.
- Time is short, so I shall address what seem to me to be two particularly important points.
- Zaman kısa, bu nedenle bana özellikle önemli görünen iki noktaya değineceğim.
- Short-term aid does not seem to me to be efficient.
- Kısa vadeli yardımlar bana verimli görünmüyor.
- These fourteen calendar days seem acceptable, however.
- Ancak bu on dört takvim günü kabul edilebilir görünmektedir.
- This seems important to me, for we cannot leave democracy to the NGOs.
- Bu bana önemli görünüyor çünkü demokrasiyi STK'lara bırakamayız.
- This directive may seem tedious, but is, in reality, the acid test.
- Bu direktif sıkıcı görünebilir, ancak gerçekte asit testidir.
- Yet still members of the Committee on Fisheries seem unable to make the connection.
- Ancak Balıkçılık Komitesi üyeleri hala bu bağlantıyı kuramamış görünüyor.
- But I would like to say that up to this point the criterion seemed the most fair and the most objective to me.
- Ancak bu noktaya kadar kriterin bana en adil ve en objektif göründüğünü söylemek isterim.
- It therefore seems quite essential that consumer groups be represented on them.
- Bu nedenle tüketici gruplarının bu kurullarda temsil edilmesi oldukça elzem görünmektedir.
- Unfortunately, he seems to have forgotten that he is a General in the French Army.
- Ne yazık ki Fransız Ordusunda General olduğunu unutmuş görünüyor.
- This seems particularly relevant at a time when the United States are stepping up measures to protect their market.
- Bu durum, ABD'nin kendi pazarını korumak için önlemleri artırdığı bir dönemde özellikle önemli görünmektedir.
- This does of course seem miserly compared with the billions from the United States.
- Bu elbette ABD'den gelen milyarlarla karşılaştırıldığında cimri görünüyor.
- To us, that premise seems ideologically motivated and unsound.
- Bize göre bu önerme ideolojik olarak motive edilmiş ve sağlam görünmüyor.
- The High Representative also seems to share this optimistic point of view.
- Yüksek Temsilci de bu iyimser bakış açısını paylaşıyor görünmektedir.
- Neither does any serious consideration seem to have been given to the problem of labour recruitment.
- İşgücü alımı sorununa da ciddi bir şekilde önem verilmiş görünmemektedir.
- To find ourselves in 2003 already discussing 2013 all seems rather far away.
- Kendimizi 2003 yılında 2013'ü tartışırken bulmak oldukça uzak görünüyor.
- This Code is not published and, in any case, seems less than adequate.
- Bu Tüzük yayınlanmamıştır ve her halükarda yeterli olmaktan uzak görünmektedir.
- This, however, does not seem feasible.
- Ancak bu mümkün görünmemektedir.
- Achieving widespread public participation in the entirety of Community legislation seems utopian.
- Topluluk mevzuatının tamamına halkın yaygın katılımını sağlamak ütopik görünmektedir.
- Today, that prospect seems all too distant.
- Bugün bu ihtimal çok uzak görünüyor.
- Its implementation seems less easy.
- Uygulanması daha az kolay görünmektedir.
- In Bonn, American business seemed very interested in participating in that international trade after 2008.
- Bonn'da Amerikan iş dünyası 2008'den sonra bu uluslararası ticarete katılmaya çok istekli görünüyordu.
- Some years ago, when we were discussing a European constitution, this was an idea that seemed impossible to achieve.
- Birkaç yıl önce, bir Avrupa anayasasını tartışırken, bu gerçekleştirilmesi imkansız görünen bir fikirdi.
- This seems very good to me.
- Bu bana çok iyi görünüyor.
- This process seems contradictory at times.
- Bu süreç zaman zaman çelişkili görünüyor.
- The monitoring by 30 observers seems very meagre indeed.
- 30 gözlemci tarafından yapılan izleme gerçekten de çok yetersiz görünüyor.
- In the light of the general food legislation this question seems easy to answer.
- Genel gıda mevzuatı ışığında bu soruya cevap vermek kolay görünüyor.
- This seems to me to be very well suited to putting this Year's European dimension centre-stage.
- Bu bana, bu yılın Avrupa boyutunu sahnenin merkezine yerleştirmek için çok uygun görünüyor.
- Despite this, it seems more helpful to me to withdraw the proposal.
- Buna rağmen, teklifin geri çekilmesi bana daha faydalı görünüyor.
- Since the last Regular Report, large scale armed violence in the Southeast seems to have stopped.
- Son Düzenli Rapor’dan bu yana, güneydoğuda geniş ölçekte silahlı şiddet durmuş görünmektedir.
- This idea seems to me particularly important, for it emphasises coexistence.
- Bu fikir, bir arada yaşamayı vurguladığı için bana özellikle önemli görünüyor.
- Indeed it does seem obvious.
- Aslında bu çok açık görünüyor.
- Sadly at this moment, he seems to me more likely to achieve the latter.
- Ne yazık ki şu anda bana ikincisini başarması daha muhtemel görünüyor.
- Not even European farmers seem to understand what is in their own best interests.
- Avrupalı çiftçiler bile kendi çıkarları için neyin en iyisi olduğunu anlamış görünmüyor.
- Why am I saying this, and why, strange as it may seem, are they seen as one and the same thing?
- Bunu neden söylüyorum ve garip görünse de neden ikisi aynı şey olarak görülüyor?
- That does not seem to me to represent a threat to the autonomy of the European Union.
- Bu bana Avrupa Birliği'nin özerkliğine yönelik bir tehdit olarak görünmüyor.
- They also seemed to me to be very critical.
- Ayrıca bana çok eleştirel göründüler.
- Unfortunately, recent events in Chad seem to have proved us right.
- Ne yazık ki Çad'da yaşanan son olaylar bizi haklı çıkarmış görünüyor.
- It seems a little pointless to go into the details on that before the Kyoto Protocol has even entered into force.
- Kyoto Protokolü daha yürürlüğe girmeden bu konuda ayrıntılara girmek biraz anlamsız görünüyor.
- It seems a moderate approach to the increase of payment appropriations has emerged from first reading.
- İlk okumadan ödeme ödeneklerinin artırılmasına yönelik ılımlı bir yaklaşım ortaya çıkmış görünüyor.
- It seems pretty obvious to me.
- Bana oldukça açık görünüyor.
- Furthermore, this budget of EUR 40.8 billion for three years is not quite what it seems.
- Ayrıca, üç yıl için öngörülen 40.8 milyar Euro'luk bu bütçe göründüğü gibi değildir.
- Achieving widespread public participation in the entirety of Community legislation seems utopian.
- Topluluk mevzuatının tamamında halkın yaygın katılımını sağlamak ütopik görünmektedir.
- Sadly, stoning seems to have been only stopped temporarily, for reasons of image.
- Ne yazık ki recm, imaj nedeniyle sadece geçici olarak durdurulmuş görünmektedir.
- This is an outcome which does not, in fact, seem too far removed from the current instability in Côte d'Ivoire.
- Bu, aslında Fildişi Sahili'ndeki mevcut istikrarsızlıktan çok da uzak görünmeyen bir sonuçtur.
- He nevertheless seems to understand that the framework of the United Nations is difficult to circumvent.
- Yine de Birleşmiş Milletler çerçevesinin aşılmasının zor olduğunu anlamış görünüyor.
- Now that war is a reality, many politicians seem to have forgotten their objections.
- Savaş artık bir gerçek olduğuna göre pek çok siyasetçi itirazlarını unutmuş görünüyor.
- Unfortunately the Commission does not seem prepared to do this.
- Ne yazık ki Komisyon bunu yapmaya hazır görünmüyor.
- This comparison may not seem relevant to you, but it is relevant in terms of the candidate countries' expectations.
- Bu karşılaştırma sizin için önemli görünmeyebilir, ancak aday ülkelerin beklentileri açısından önemlidir.
- They worked very hard to make it seem real.
- Gerçekçi görünmesi için çok uğraşmışlar.
- Yet, it seems reasonable to want some kind of relief.
- Yine de bir çeşit rahatlama istemek makul görünüyor.
- But it didn't seem serious, just like a little cold.
- Ama ciddi görünmüyordu, hafif bir nezle gibiydi.
- It doesn't seem so hard and scary anymore.
- Artık o kadar zor ve korkutucu görünmüyor.
- He had no idea how he was going to make his father seem nice.
- Babasının nasıl hoş görünmesini sağlayacağı hakkında hiçbir fikri yoktu.
- Worse, it doesn't even seem to want to.
- Daha da kötüsü, bunu istiyormuş gibi bile görünmüyor.
- Stories link cause and effect making the conclusions that you want to present seem almost inevitable.
- Hikayeler neden ve sonuç arasında ilişki kurarak sunmak istediğiniz sonuçların neredeyse kaçınılmaz görünmesini sağlar.
- The prospects for peace, this time seem stronger than ever.
- Bu defa barış umudu her zamankinden daha güçlü görünüyor.
- Yet, it seems reasonable to want some kind of relief.
- Yine de bir tür rahatlama istemek mantıklı görünüyor.
- The prospects for peace, this time seem stronger than ever.
- Barış umutları bu sefer her zamankinden daha güçlü görünüyor.
- But it didn't seem serious, just like a little cold.
- Ama ciddi görünmüyordu, sadece küçük bir soğuk algınlığı gibiydi.
- Stories link cause and effect making the conclusions that you want to present seem almost inevitable.
- Hikayeler neden-sonuç ilişkisi kurar ve sunmak istediğiniz sonuçların neredeyse kaçınılmaz görünmesini sağlar.
- The prospects for peace, this time seem stronger than ever.
- Bu kez barış ihtimali her zamankinden daha güçlü görünüyor.
- Seems to me that, aside your mission commender, this is very green crew.
- Bana öyle görünüyor ki, görev komutanınız bir yana, bu çok acemi bir ekip.
- Tom didn't seem relieved.
- Tom rahatlamış görünmüyordu.
- You don't seem very satisfied.
- Çok memnun görünmüyorsunuz.
- Such a philosophy seems reasonable on paper, but it never works out in the real world.
- Böyle bir felsefe kağıt üzerinde makul görünse de gerçek dünyada asla işe yaramaz.
- It just doesn't seem likely.
- Olası görünmüyor.
- Does that seem like something you might want to do?
- Bu yapmak isteyebileceğin bir şey gibi mi görünüyor?
- This apartment seems pretty cheap.
- Bu daire oldukça ucuz görünüyor.
- Tom didn't seem be to all that busy.
- Tom o kadar da meşgul görünmüyordu.
- Sami didn't seem very busy today.
- Sami bugün pek meşgul görünmüyordu.
- Tom always seems worried about what other people think about him.
- Tom her zaman diğer insanların onun hakkında ne düşündüğü konusunda endişeli görünüyor.
- Tom seemed disorganized.
- Tom dağınık görünüyordu.
- Tom seems so lonely.
- Tom çok yalnız görünüyor.
- You seem very artistic.
- Çok artistik görünüyorsun.
- He seemed surprised at the news.
- Haber karşısında şaşırmış görünüyordu.
- He drinks a lot but always seems sober.
- Çok içiyor ama her zaman ayık görünüyor.
- Tom seemed frightened at first.
- Tom ilk başta korkmuş görünüyordu.
- Tom seemed wise.
- Tom akıllı görünüyordu.
- Tom seemed drunk.
- Tom sarhoş görünüyordu.
- They seem scared.
- Korkmuş görünüyorlar.
- You seem busy.
- Meşgul görünüyorsun.
- You seem really busy this morning.
- Bu sabah gerçekten meşgul görünüyorsun.
- Tom seems prepared.
- Tom hazırlanmış görünüyor.
- She seemed genuinely interested.
- O gerçekten ilgili görünüyordu.
- Tom didn't seem surprised when Mary did that.
- Mary bunu yaptığında Tom şaşkın görünmedi.
- Your propaganda isn't scientific, and it doesn't seem effective.
- Senin propagandan bilimsel değil ve etkili görünmüyor.
- Tom didn't seem very tired, did he?
- Tom çok yorgun görünmüyordu, değil mi?
- No one seemed particularly optimistic.
- Kimse iyimser görünmüyordu.
- You seemed upset.
- Üzgün görünüyordun.
- Tom didn't seem very sure.
- Tom pek emin görünmüyordu.
- Tom said he thought I seemed unconcerned.
- Tom ilgisiz göründüğümü düşündüğünü söyledi.
- He seemed sure of himself.
- Kendinden emin görünüyordu.
- It seems to me that you are wrong.
- Bana öyle görünüyor ki, sen hatalısın.
- Tom seems very happy and cheerful.
- Tom çok mutlu ve neşeli görünüyor.
- He seems healthy.
- O sağlıklı görünüyor.
- Tom seems a little happier today.
- Tom bugün biraz daha mutlu görünüyor.
- What you're doing seems way more dangerous than what I'm doing.
- Senin yaptığın benim yaptığımdan çok daha tehlikeli görünüyor.
- Tom said Mary seemed afraid.
- Tom Mary'nin korkmuş göründüğünü söyledi.
- Everything seemed normal.
- Her şey normal görünüyordu.
- It seems perfectly reasonable.
- Gayet makul görünüyor.
- Tom does seem familiar.
- Tom tanıdık görünüyor.
- It seems Tom is very sleepy.
- Tom çok uykulu görünüyor.
- Tom didn't seem surprised when I told him I didn't need to do that.
- Bunu yapmama gerek olmadığını söylediğimde Tom şaşırmış görünmedi.
- Tom seems relatively happy.
- Tom nispeten mutlu görünüyor.
- It seemed pretty important at the time.
- O zaman çok önemli görünüyordu.
- At first blush, Tom's suggestion seemed feasible.
- İlk bakışta, Tom'un önerisi uygulanabilir görünüyordu.
- Tom seemed surprised when he saw Mary kissing John.
- Tom, Mary'nin John'u öptüğünü gördüğünde şaşırmış görünüyordu.
- She is not as tough as she seems.
- Göründüğü kadar sert biri değil.
- Tom seems impatient.
- Tom sabırsız görünüyor.
- You seemed so happy just a few hours ago.
- Birkaç saat önce çok mutlu görünüyordun.
- It seems impossible.
- Bu imkansız görünüyor.
- At first, Tom seemed fine.
- Tom ilk başta iyi görünüyordu.
- Tom seemed busier than usual.
- Tom her zamankinden daha meşgul görünüyordu.
- The more I thought about the problem, the more difficult it seemed.
- Sorun hakkında ne kadar çok düşünürsem, o kadar zor görünüyordu.
- Tom didn't seem concerned.
- Ton endişeli görünmüyordu.
- I might seem strong, but in actuality I am anything but.
- Güçlü görünebilirim ama aslında hiç de öyle değilim.
- Tom seemed bored.
- Tom sıkılmış görünüyordu.
- Tom and Mary seem afraid.
- Tom ve Mary korkmuş görünüyorlar.
- Tom doesn't seem much happier.
- Tom pek mutlu görünmüyor.
- Tom seemed embarrassed.
- Tom utanmış görünüyordu.
- It seems logical.
- Mantıklı görünüyor.
- It seemed pretty important to me at the time.
- Bu o zaman benim için oldukça önemli görünüyordu.
- That seems reasonable enough.
- Bu yeterince makul görünüyor.
- Tom always seems stressed out.
- Tom her zaman stresli görünüyor.
- Does that seem like something we can do?
- Bu yapabileceğimiz bir şey gibi mi görünüyor?
- The flowers seem more colourful, and the grass greener.
- Çiçekler daha renkli ve çimler daha yeşil görünüyor.
- It must seem like that.
- Öyle görünüyor olmalı.
- He seems disappointed with his son.
- Oğlu onu hayal kırıklığına uğratmış görünüyor.
- Tom thought Mary seemed really happy.
- Tom, Mary'nin gerçekten mutlu göründüğünü düşündü.
- Sami seemed cool.
- Sami havalı görünüyordu.
- Tom seemed oblivious.
- Tom ilgisiz görünüyordu.
- Did Tom seem OK to you?
- Tom sana iyi görünüyor muydu?
- You don't seem very worried about what might happen.
- Olabilecekler konusunda pek endişeli görünmüyorsunuz.
- Tom doesn't seem very smart.
- Tom çok akıllı görünmüyor.
- Tom didn't seem too impressed.
- Tom çok etkilenmiş görünmüyordu.
- Tom seems displeased.
- Tom hoşnutsuz görünüyor.
- Everything seems ideal.
- Her şey ideal görünüyor.
- Tom said I seemed nervous.
- Tom gergin göründüğümü söyledi.
- It seemed pretty important.
- O, oldukça önemli görünüyordu.
- Tom didn't seem to believe anything Mary said.
- Tom Mary'nin söylediği hiçbir şeye inanmış görünmüyordu.
- Everyone seems optimistic.
- Herkes iyimser görünüyor.
- Everybody seemed very calm.
- Herkes çok sakin görünüyordu.
- Tom seemed really happy to be here.
- Tom burada olmaktan gerçekten mutlu görünüyordu.
- Tom seems attentive.
- Tom özenli görünüyor.
- Tom seems defeated.
- Tom yenilmiş görünüyor.
- Tom seemed disturbed.
- Tom rahatsız görünüyordu.
- Tom seemed surprised when I told him Mary had to do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapmak zorunda olduğunu ona söylediğimde şaşırmış görünüyordu.
- Everything seemed OK.
- Her şey yolunda görünüyordu.
- Tom seems quite upset.
- Tom çok üzgün görünüyor.
- Tom seems so much smarter than any of his classmates.
- Tom sınıf arkadaşlarından çok daha zeki görünüyor.
- Tom still seems shaken.
- Tom hala sarsılmış görünüyor.
- Tom seemed undeterred.
- Tom yılmamış görünüyordu.
- It seems to have worn out.
- O, yıpranmış görünüyor.
- Tom didn't seem embarrassed.
- Tom mahcup görünmüyordu.
- Tom didn't want to seem desperate.
- Tom çaresiz görünmek istemedi.
- At this moment, all his past life seemed to flash across his mind.
- Şu an tüm geçmiş yaşamı aklından geçmiş gibi görünüyordu..
- Tom didn't seem surprised to see Mary here.
- Tom, Mary'yi burada gördüğüne şaşırmış görünmüyordu.
- Tom seems desperate.
- Tom çaresiz görünüyor.
- Their work seems good to me.
- Onların işi bana iyi görünüyor.
- The sun shined, and the sand of the desert seemed warm.
- Güneş parlıyordu ve çölün kumu sıcak görünüyordu.
- Tom seemed relieved to see me.
- Tom beni görünce rahatlamış görünüyordu.
- This apartment seems pretty affordable.
- Bu daire oldukça uygun fiyatlı görünüyor.
- Tom seems pretty busy.
- Tom oldukça meşgul görünüyor.
- You seem a little sore.
- Biraz kızgın görünüyorsun.
- Tom seems nice enough.
- Tom yeterince iyi görünüyor.
- Tom seemed discontented.
- Tom hoşnutsuz görünüyordu.
- You seem really happy this morning.
- Bu sabah gerçekten mutlu görünüyorsun.
- Tom didn't seem excited.
- Tom heyecanlı görünmüyordu.
- Tom seems courteous.
- Tom nazik görünüyor.
- Tom doesn't seem very pleased.
- Tom çok memnun görünmüyor.
- It seems perfect.
- O mükemmel görünüyor.
- Tom seems out of touch.
- Tom temastan uzak görünüyor.
- Everything seemed age appropriate.
- Her şey yaşına uygun görünüyordu.
- Tom seemed hesitant.
- Tom kararsız görünüyordu.
- Tom seemed a little nervous.
- Tom biraz gergin görünüyordu.
- Everything seemed right.
- Her şey doğru görünüyordu.
- He is not what he seems.
- Göründüğü gibi değil.
- The directions seem incomplete.
- Talimatlar eksik görünüyor.
- Tom didn't seem satisfied.
- Tom memnun görünmüyordu.
- Tom seemed pretty busy.
- Tom çok meşgul görünüyordu.
- Tom seemed unreliable.
- Tom güvenilmez görünüyordu.
- Tom seems a little hesitant.
- Tom biraz tereddütlü görünüyor.
- Tom seemed relieved.
- Tom rahatlamış görünüyordu.
- Tom seems like he's a lot happier now.
- Tom şimdi çok daha mutlu görünüyor.
- Tom seems annoyed.
- Tom sinirli görünüyor.
- Tom didn't seem very happy, did he?
- Tom pek mutlu görünmüyordu, değil mi?
- Tom did not seem too sorry.
- Tom çok üzgün görünmüyordu.
- Bob seems excited about watching the soccer game.
- Bob futbol maçını izleyeceği için heyecanlı görünüyordu.
- They seemed grateful.
- Minnettar görünüyorlardı.
- It seems pretty easy.
- Oldukça kolay görünüyor.
- Tom doesn't seem very busy.
- Tom pek meşgul görünmüyor.
- You never seem satisfied.
- Hiç tatmin olmuş görünmüyorsun.
- The witness did not seem nervous when he spoke at the trial.
- Tanık duruşmada konuşurken gergin görünmüyordu.
- You seem lazy.
- Tembel görünüyorsun.
- Tom doesn't seem so smart.
- Tom o kadar zeki görünmüyor.
- Tom always seems so disorganized.
- Tom her zaman çok dağınık görünüyor.
- This seems too good to be true.
- Bu gerçek olamayacak kadar iyi görünüyor.
- Tom seemed kind of upset.
- Tom biraz üzgün görünüyordu.
- It seemed that he was sick.
- Hasta görünüyordu.
- That seems reasonable.
- Bu makul görünüyor.
- You seem a little puzzled.
- Biraz şaşkın görünüyorsun.
- You don't seem much happier.
- Pek mutlu görünmüyorsun.
- Tom seems to always be busy.
- Tom her zaman meşgul görünüyor.
- Tom didn't seem too sure.
- Tom pek emin görünmüyordu.
- Tom said Mary seemed scared.
- Tom Mary'nin korkmuş göründüğünü söyledi.
- It didn't seem very effective.
- Bu çok etkili görünmüyordu.
- Nothing is what it seems.
- Hiçbir şey göründüğü gibi değildir.
- People are not always what they seem.
- İnsanlar her zaman göründükleri gibi değildir.
- Tom didn't seem too sorry.
- Tom çok üzgün görünmüyordu.
- Tom said I seemed disoriented.
- Tom şaşırmış göründüğümü söyledi.
- He seems disappointed with his son.
- O, oğlundan hayal kırıklığına uğramış görünüyor.
- You seem very discontented.
- Çok hoşnutsuz görünüyorsun.
- You don't seem very impressed.
- Çok etkilenmiş görünmüyorsun.
- He is not what he seems.
- O, göründüğü gibi değil.
- Tom seemed happy and satisfied.
- Tom mutlu ve tatmin olmuş görünüyordu.
- His alibi seemed perfect.
- Mazereti mükemmel görünüyordu.
- Tom seems optimistic.
- Tom iyimser görünüyor.
- Tom seems unbothered.
- Tom endişesiz görünüyor.
- Tom seemed wise.
- Tom bilge görünüyordu.
- Your plan seemed the best.
- Planın en iyi görünüyordu.
- That seems unfair to you, doesn't it?
- Bu sana adil görünmüyor, değil mi?
- You don't seem very interested.
- Pek ilgili görünmüyorsun.
- This book seems interesting.
- Bu kitap ilginç görünüyor.
- Tom says Mary seems afraid.
- Tom Mary'nin korkmuş göründüğünü söylüyor.
- Tom certainly seemed inspired.
- Tom kesinlikle ilham almış görünüyordu.
- It seemed almost dangerous.
- Neredeyse tehlikeli görünüyordu.
- Tom didn't seem surprised when I told him what had happened.
- Olanları anlattığımda Tom şaşırmış görünmüyordu.
- Tom doesn't seem very happy today.
- Tom bugün çok mutlu görünmüyor.
- Tom seems bright.
- Tom zeki görünüyor.
- It doesn't seem to fit.
- Uygun görünmüyor.
- You don't seem very hungry.
- Pek aç görünmüyorsun.
- The story seems true.
- Hikaye gerçek görünüyor.
- We hope this isn't what it seems.
- Umarız göründüğü gibi değildir.
- Tom seems a little worried.
- Tom biraz endişeli görünüyor.
- Do I seem untrustworthy?
- Güvenilmez biri gibi mi görünüyorum?
- Tom seemed pretty happy.
- Tom çok mutlu görünüyordu.
- Tom never seems busy.
- Tom asla meşgul görünmüyor.
- Tom said that Mary didn't seem angry.
- Tom, Mary'nin kızgın görünmediğini söyledi.
- You don't seem afraid at all.
- Hiç korkmuş görünmüyorsun.
- This book seems easy to me.
- Bu kitap bana kolay görünüyor.
- Tom didn't seem upset to me.
- Tom bana üzgün görünmüyordu.
- Tom didn't seem very sleepy.
- Tom çok uykulu görünmüyordu.
- My feelings may seem random but my thoughts are never!
- Duygularım rastgele görünebilir ama düşüncelerim asla!
- It didn't seem very effective.
- Pek etkili görünmüyordu.
- Tom's analysis of the situation seems correct.
- Tom'un durum analizi doğru görünüyor.
- You seem upset.
- Üzgün görünüyorsun.
- Strange as it may seem, nobody was injured in the fire.
- Garip görünebilir, yangında hiç kimse yaralanmadı.
- You don't seem very satisfied.
- Çok memnun görünmüyorsun.
- Tom seemed really worried.
- Tom gerçekten kaygılı görünüyordu.
- Tom seemed unsure.
- Tom emin görünmüyordu.
- That seems suspicious.
- Şüpheli görünüyor.
- People seem more serious nowadays.
- İnsanlar günümüzde daha ciddi görünüyorlar.
- Tom certainly seems content.
- Tom kesinlikle memnun görünüyor.
- Tom seems very busy.
- Tom çok meşgul görünüyor.
- It seems strange that Tom didn't want to dance with Mary.
- Tom'un Mary ile dans etmek istememesi garip görünüyor.
- Tom doesn't seem convinced that Mary has to do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapması gerektiğine inanmış görünmüyor.
- Tom seemed unenthusiastic.
- Tom hevessiz görünüyordu.
- Things are not what they seem.
- Hiçbir şey göründüğü gibi değil.
- Tom seems old.
- Tom yaşlı görünüyor.
- That doesn't seem too difficult.
- Çok zor görünmüyor.
- Tom seems disorganized.
- Tom dağınık görünüyor.
- Everybody seemed pretty calm.
- Herkes oldukça sakin görünüyordu.
- He seems hungry.
- Aç görünüyor.
- Does something seem suspicious?
- Bir şey şüpheli görünüyor mu?
- What you're suggesting doesn't seem feasible.
- Önerdiğin şey mümkün görünmüyor.
- It must seem like that.
- Bu öyle görünüyor olmalı.
- Tom didn't seem bothered at all.
- Tom hiç rahatsız görünmüyordu.
- It may seem obvious, but sentences you write yourself look the most natural.
- Çok açık görünebilir, ama kendi yazdığınız cümleler en doğal görünendir.
- Tom seemed very concerned.
- Tom çok kaygılı görünüyordu.
- Tom seems totally confused.
- Tom'un kafası karışmış görünüyor.
- Tom didn't seem as tired as Mary.
- Tom, Mary kadar yorgun görünmüyordu.
- Tom doesn't seem too convinced.
- Tom pek ikna olmuş görünmüyor.
- Tom seemed genuinely surprised when I told him that Mary had left town.
- Mary'nin şehri terk ettiğini söylediğimde Tom gerçekten şaşırmış görünüyordu.
- You don't seem very happy.
- Pek mutlu görünmüyorsun.
- Do I seem old to you?
- Sana göre yaşlı mı görünüyorum?
- This book seems very important to me.
- Bu kitap benim için çok önemli görünüyor.
- Does that seem right to you?
- O size doğru görünüyor mu?
- You seem perfect.
- Mükemmel görünüyorsun.
- You seem very nervous.
- Çok gergin görünüyorsun.
- People seemed dazed.
- İnsanlar şaşkın görünüyordu.
- Tom seemed disappointed with the results.
- Tom sonuçlardan dolayı hayal kırıklığına uğramış görünüyordu.
- Tom seemed confident.
- Tom kendinden emin görünüyordu.
- Some parts of the British proposal seem unacceptable.
- İngiliz teklifinin bazı kısımları kabul edilemez görünüyor.
- Tom seemed preoccupied and clearly wasn't listening to what Mary was saying.
- Tom kafası meşgul görünüyordu ve açıkça Mary'nin söylediklerini dinlemiyordu.
- Recently, everything seems boring to me.
- Son zamanlarda, her şey bana sıkıcı görünüyor.
- That seems pretty cool.
- Oldukça havalı görünüyor.
- He seems tired.
- Yorgun görünüyor.
- Tom didn't seem very enthusiastic.
- Tom pek hevesli görünmüyordu.
- Tom seemed naive.
- Tom saf görünüyordu.
- Tom seems quite pleased with himself.
- Tom kendinden oldukça memnun görünüyor.
- Tom seemed very impressed.
- Tom çok etkilenmiş görünüyordu.
- You don't seem convinced.
- İkna olmuş görünmüyorsunuz.
- It seemed too good to be true.
- Gerçek olamayacak kadar iyi görünüyordu.
- His wife doesn't seem ugly to me.
- Karısı bana çirkin görünmüyor.
- Tom seems mildly interested.
- Tom biraz ilgili görünüyor.
- Tom seemed almost happy.
- Tom neredeyse mutlu görünüyordu.
- It seemed as if she was going to faint.
- Sanki bayılacakmış gibi görünüyordu.
- Tom seemed really happy to be here.
- Tom burada olduğu için çok mutlu görünüyordu.
- You do seem different.
- Farklı görünüyorsun.
- Tom seemed pretty scared.
- Tom oldukça korkmuş görünüyordu.
- Tom said I seemed anxious.
- Tom endişeli göründüğümü söyledi.
- Tom seemed unlucky.
- Tom şanssız görünüyordu.
- It's just doesn't seem right.
- Bu sadece doğru görünmüyor.
- He did not seem sure of his answers.
- Cevaplarından emin görünmüyordu.
- Jackson seemed to get better.
- Jackson daha iyi görünüyordu.
- Tom didn't seem very happy today.
- Tom bugün pek mutlu görünmüyordu.
- You seemed exhausted.
- Yorgun görünüyordun.
- Tom seemed oblivious.
- Tom ihmalkâr görünüyordu.
- You don't seem very strong.
- Çok güçlü görünmüyorsun.
- Tom doesn't seem too happy, does he?
- Tom çok mutlu görünmüyor, değil mi?
- The reason now seems obvious.
- Nedeni şimdi açık görünüyor.
- Victory may seem impossible, but actually it is not.
- Zafer imkansız görünebilir ama aslında değil.
- They don't seem that bad.
- O kadar da kötü görünmüyorlar.
- That seems very dangerous.
- Bu çok tehlikeli görünüyor.
- Tom seemed really nervous.
- Tom gerçekten sinirli görünüyordu.
- This website seems quite good.
- Bu web sitesi oldukça iyi görünüyor.
- It seems that he's fine.
- İyi görünüyor.
- Tom seemed sleepy.
- Tom uykulu görünüyordu.
- Tom seems quite busy.
- Tom oldukça meşgul görünüyor.
- Tom seems sophisticated.
- Tom bilgili görünüyor.
- Tom seems discontented.
- Tom hoşnutsuz görünüyor.
- Tom thought Mary seemed really busy.
- Tom, Mary'nin gerçekten meşgul göründüğünü düşündü.
- Tom seemed very nervous.
- Tom çok gergin görünüyordu.
- Tom doesn't seem very polite.
- Tom pek kibar görünmüyor.
- This book seemed interesting.
- Bu kitap ilginç görünüyordu.
- Tom seems wise.
- Tom akıllı görünüyor.
- It seemed Tom and Mary were exhausted.
- Tom ve Mary bitkin görünüyordu.
- You seem a little depressed today.
- Bugün biraz morali bozuk görünüyorsun.
- Fadil and Layla seemed cursed.
- Fadıl ve Leyla lanetli görünüyordu.
- You seem a little tense.
- Biraz gergin görünüyorsun.
- It seems a bit unfair.
- Biraz adaletsiz görünüyor.
- Tom seemed annoyed.
- Tom sinirli görünüyordu.
- Tom seemed taken aback.
- Tom kafası karışmış görünüyor.
- Tom seemed confused and upset.
- Tom kafası karışmış ve üzgün görünüyordu.
- Tom didn't seem desperate.
- Tom umutsuz görünmüyordu.
- Tom didn't seem frightened at first.
- Tom başlangıçta korkmuş görünmüyordu.
- Tom seems conceited.
- Tom kibirli görünüyor.
- It seemed likely.
- Muhtemelen öyle görünüyordu.
- You seem better.
- Daha iyi görünüyorsun.
- Tom didn't seem very nervous.
- Tom çok gergin görünmüyordu.
- Tom said that Mary seemed afraid.
- Tom, Mary'nin korkmuş göründüğünü söyledi.
- She seems OK now.
- Şimdi iyi görünüyor.
- You seemed devastated.
- Harap görünüyordun.
- Tom didn't seem optimistic.
- Tom iyimser görünmüyordu.
- You seem to know all the answers.
- Bütün cevapları biliyor görünüyorsun.
- It just didn't seem important at the time.
- Bu o zaman önemli görünmüyordu.
- Tom didn't seem unhappy.
- Tom mutsuz görünmüyordu.
- That seems right.
- Bu doğru görünüyor.
- Tom is richer than he seems.
- Tom göründüğünden daha zengindir.
- Tom didn't seem shy.
- Tom utangaç görünmüyordu.
- You seem nice.
- Güzel görünüyorsun.
- Tom seems wealthy.
- Tom zengin görünüyor.
- Tom seemed taken aback.
- Tom şaşırmış görünüyordu.
- It just seems wrong.
- Bu yanlış görünüyor.
- It doesn't seem fair.
- Bu adil görünmüyor.
- Tom didn't seem that happy.
- Tom pek mutlu görünmüyordu.
- It seemed that he was fine.
- İyi görünüyordu.
- You seemed impressed.
- Etkilenmiş görünüyordun.
- It seems warm outside.
- Dışarısı sıcak görünüyor.
- She didn't seem interested.
- O, ilgili görünmüyordu.
- Tom seemed surprised when I told him.
- Tom ona söylediğimde şaşırmış görünüyordu.
- It seemed that Tom and Mary were exhausted.
- Tom ve Mary yorgun görünüyordu.
- Tom seemed really happy.
- Tom gerçekten mutlu görünüyordu.
- He doesn't seem so well.
- Pek iyi görünmüyor.
- He seems really nice.
- O gerçekten kibar görünüyor.
- All is not what it seems.
- Her şey göründüğü gibi değildir.
- Tom said I seemed embarrassed.
- Tom utanmış göründüğümü söyledi.
- It's not as bad as it seems.
- Bu göründüğü kadar kötü değil.
- Sami seemed upset.
- Sami üzgün görünüyordu.
- Tom still seems confused.
- Tom hâlâ kafası karışmış görünüyor.
- You seem unsure.
- Kararsız görünüyordun.
- You seem so relaxed.
- Çok rahatlamış görünüyorsun.
- It seems very difficult for me.
- Benim için çok zor görünüyor.
- Tom seems fine.
- Tom iyi görünüyor.
- Tom seemed a little annoyed.
- Tom biraz sinirli görünüyordu.
- Tom seems pretty upset about something.
- Tom bir şey için oldukça üzgün görünüyor.
- They seemed real.
- Onlar gerçek görünüyordu.
- I give you everything you ask for, but you never seem satisfied.
- Sana istediğin her şeyi veriyorum ama sen asla tatmin olmuş görünmüyorsun.
- You seem quite selfish.
- Oldukça bencil görünüyorsun.
- Tom seems cheerful.
- Tom neşeli görünüyor.
- It seems hard to believe.
- İnanması zor görünüyor.
- The office seems very busy today.
- Ofis bugün çok meşgul görünüyor.
- Tom seemed very friendly.
- Tom çok arkadaş canlısı görünüyordu.
- You both seem very young.
- Her ikiniz de çok genç görünüyorsunuz?
- They seem scared.
- Onlar korkmuş görünüyorlar.
- I didn't want to seem desperate.
- Çaresiz görünmek istemedim.
- Tom seems distressed.
- Tom sıkıntılı görünüyor.
- Tom seems biased.
- Tom önyargılı görünüyor.
- Tom seemed quite relaxed.
- Tom oldukça rahat görünüyordu.
- Tom seems uncomfortable.
- Tom rahatsız görünüyor.
- Tom certainly seemed upset.
- Tom kesinlikle üzgün görünüyordu.
- She seems timid, but she's actually a strong-willed person.
- Çekingen görünüyor ama aslında iradesi güçlü biri.
- Tom seems nervous.
- Tom gergin görünüyor.
- Does this seem fair?
- Bu adil görünüyor mu?
- He drinks a lot but always seems sober.
- O her zaman içer ama her zaman ayık görünür.
- Tom doesn't seem very focussed at the moment.
- Tom şu an çok da odaklanmış görünmüyor.
- You seem mad.
- Kızgın görünüyorsunuz.
- That doesn't seem very heroic.
- O çok kahramanca görünmüyor.
- Tom seems oblivious.
- Tom habersiz görünüyor.
- Tom seemed healthy.
- Tom sağlıklı görünüyordu.
- The eternal snow seems not so eternal anymore.
- Sonsuz kar artık o kadar da sonsuz görünmüyor.
- Tom seems trustworthy.
- Tom güvenilir görünüyor.
- Tom seemed surprised when I told him.
- Ona söylediğimde Tom şaşırmış görünüyordu.
- It seems absolutely ridiculous.
- Bu kesinlikle saçma görünüyor.
- That doesn't seem quite so important anymore.
- Bu artık o kadar önemli görünmüyor.
- Tom seemed moody.
- Tom karamsar görünüyordu.
- Why do you seem so angry?
- Neden bu kadar kızgın görünüyorsun?
- Tom didn't seem overly concerned.
- Tom aşırı endişeli görünmüyordu.
- Tom seemed disappointed.
- Tom hayal kırıklığına uğramış görünüyordu.
- The story seems true.
- Hikâye doğru görünüyor.
- The stars seem dim because of the city lights.
- Şehir ışıkları yüzünden yıldızlar sönük görünüyor.
- He seemed vague about what he wanted to do.
- Ne yapmak istediği konusunda kararsız görünüyordu.
- That seems inhumane to me.
- O benim için insanlık dışı görünüyor.
- How does that seem to you?
- Bu sana nasıl görünüyor?
- Tom said he thought I seemed confused.
- Tom kafamın karışık göründüğünü söyledi.
- It seems that Jack is sick.
- Jack hasta görünüyor.
- Tom seems pretty mad.
- Tom oldukça çılgın görünüyor.
- Tom didn't seem intoxicated.
- Tom sarhoş görünmüyordu.
- Tom doesn't seem very concerned.
- Tom pek endişeli görünmüyor.
- Tom seems serious.
- Tom ciddi görünüyor.
- I didn't want to seem pushy.
- Israrcı görünmek istemedim.
- You don't seem surprised.
- Şaşırmış görünmüyorsun.
- Tom seemed pretty excited.
- Tom oldukça heyecanlı görünüyordu.
- Tom seemed surprised when he saw Mary kissing John.
- Tom Mary'nin John'u öptüğünü gördüğünde şaşırmış görünüyordu.
- Tom didn't seem very surprised.
- Tom pek şaşırmış görünmüyordu.
- Tom says Mary didn't seem angry.
- Tom Mary'nin öfkeli görünmediğini söylüyor.
- It didn't seem real.
- O gerçek görünmüyordu.
- Tom said that Mary seemed scared.
- Tom, Mary'nin korkmuş göründüğünü söyledi.
- He is not as old as he seems.
- O, göründüğü kadar yaşlı değil.
- To many Americans, a two-party political system seems natural.
- Birçok Amerikalı için, iki partili siyasal sistem doğal görünüyor.
- Tom seems irresponsible.
- Tom sorumsuz görünüyor.
- The story seems true.
- Hikaye doğru görünüyor.
- Tom seems quite relaxed.
- Tom oldukça rahatlamış görünüyor.
- He seems quite happy.
- O oldukça mutlu görünüyor.
- Tom seems conscientious.
- Tom vicdanlı görünüyor.
- Tom didn't seem very sincere.
- Tom pek samimi görünmüyordu.
- You don't seem very enthusiastic.
- Sen çok istekli görünmüyorsun.
- Tom seems unimpressed.
- Tom etkilenmemiş görünüyor.
- Tom seemed to know the way.
- Tom yolu biliyor gibi görünüyordu.
- The amount of time Tom estimated that it'll take seems reasonable.
- Tom'un tahmin ettiği süre makul görünüyor.
- You still seem angry.
- Hala öfkeli görünüyorsun.
- It seemed appropriate.
- Uygun görünüyordu.
- Everything seems fine.
- Her şey yolunda görünüyor.
- Do I really seem that different?
- Gerçekten o kadar farklı mı görünüyorum?
- Tom seemed a little surprised.
- Tom biraz şaşırmış görünüyordu.
- You seem very happy this morning.
- Bu sabah çok mutlu görünüyorsun.
- The reason now seems obvious.
- Nedeni şimdi çok açık görünüyor.
- Tom seemed to be convinced that Mary needed to do that.
- Tom Mary'nin bunu yapması gerektiğine ikna olmuş görünüyordu.
- Tom seems to have won.
- Tom kazanmış görünüyor.
- Tom certainly seems to have learned his lesson.
- Tom kesinlikle dersini almış görünüyor.
- It may seem strange.
- Garip görünebilir.
- That doesn't seem right to me.
- Bu bana doğru görünmüyor.
- Tom always seems tired.
- Tom her zaman yorgun görünüyor.
- He seemed to have been ill.
- O, hasta olmuş görünüyordu.
- No one laughed at my little accident and everyone seemed a little sad.
- Kimse benim küçük kazama gülmedi ve herkes biraz üzgün görünüyordu.
- It doesn't seem fair, does it?
- Adil görünmüyor, değil mi?
- She seems sad.
- O üzgün görünüyor.
- It seems so familiar.
- Bu çok tanıdık görünüyor.
- It seemed clear the Senate would reject the treaty.
- Senatonun antlaşmayı reddedeceği açıkça görünüyordu.
- It seems obvious to me.
- Bana bariz görünüyor.
- Tom seems pretty mad.
- Tom çok kızgın görünüyor.
- Tom doesn't seem all that busy.
- Tom o kadar da meşgul görünmüyor.
- Tom seemed genuinely interested.
- Tom gerçekten ilgili görünüyordu.
- To many Americans, a two-party political system seems natural.
- Birçok Amerikalı için iki partili siyasi sistem doğal görünüyor.
- Your plan seems excellent.
- Planınız mükemmel görünüyor.
- Tom seems slightly distracted.
- Tom biraz dalgın görünüyor.
- Tom didn't seem impressed.
- Tom etkilenmiş görünmüyordu.
- Tom seems conservative.
- Tom muhafazakar görünüyor.
- Tom seemed happy and satisfied.
- Tom mutlu ve memnun görünüyordu.
- Tom seemed a little bored.
- Tom biraz sıkılmış görünüyordu.
- Tom's idea seemed good to me.
- Tom'un fikri bana iyi göründü.
- He seems tired tonight.
- O bu gece yorgun görünüyor.
- Tom seems as easy-going as his father.
- Tom da babası kadar rahat görünüyor.
- Tom seems a little tense.
- Tom biraz gergin görünüyor.
- Tom seemed to believe everything Mary said.
- Tom, Mary'nin söylediği her şeye inanmış görünüyordu.
- You seem a little stressed.
- Biraz stresli görünüyorsun.
- That seems natural.
- O doğal görünüyor.
- You seem anxious.
- Endişeli görünüyorsun.
- You seem worried.
- Endişeli görünüyorsunuz.
- Tom seemed awfully busy.
- Tom çok meşgul görünüyordu.
- The boy isn't as bad as he seemed.
- Çocuk göründüğü kadar kötü değil.
- My friend seems serious to me.
- Arkadaşım bana ciddi görünüyor.
- Tom didn't want to seem shy.
- Tom utangaç görünmek istemedi.
- Tom didn't seem particularly busy.
- Tom pek meşgul görünmüyordu.
- Tom seems pretty excited.
- Tom oldukça heyecanlı görünüyor.
- At first blush, Tom's suggestion seemed feasible.
- İlk bakışta, Tom'un önerisi mümkün görünüyordu.
- It seems pretty obvious.
- Oldukça açık görünüyor.
- He seemed worried about his health.
- Sağlığı için endişeli görünüyordu.
- It seems strange that Tom didn't want to do that.
- Tom'un bunu yapmak istememesi garip görünüyor.
- You don't seem very concerned.
- Çok endişeli görünmüyorsun.
- Tom doesn't seem very focussed at the moment.
- Tom şu anda pek odaklanmış görünmüyor.
- Tom seems very scared.
- Tom çok korkmuş görünüyor.
- The room seems awfully dark and spooky.
- Oda çok karanlık ve ürkütücü görünüyor.
- It seems necessary for you to come again tomorrow.
- Yarın tekrar gelmen gerekli görünüyor.
- Tom seems mean.
- Tom acımasız görünüyor.
- War seems imminent.
- Savaş eli kulağında görünüyor.
- You seem reluctant to go.
- Gitmeye isteksiz görünüyorsun.
- You don't seem so hungry.
- Sen o kadar aç görünmüyorsun.
- You don't seem very busy.
- Pek meşgul görünmüyorsun.
- It seemed the best way forward.
- O, ileriye doğru en iyi yol olarak görünüyordu.
- Tom seemed confused and upset.
- Tom şaşkın ve üzgün görünüyordu.
- Tom seems moody.
- Tom karamsar görünüyor.
- Tom didn't seem too upset.
- Tom çok sinirli görünmüyordu.
- You seem unreliable.
- Güvenilmez görünüyorsun.
- It seemed likely.
- O muhtemel görünüyordu.
- It didn't seem appropriate.
- Uygun görünmüyordu.
- Tom didn't seem a bit angry.
- Tom hiç kızgın görünmüyordu.
- Tom seemed surprised when Mary did that.
- Mary bunu yaptığında Tom şaşırmış görünüyordu.
- Tom seems interesting.
- Tom ilginç görünüyor.
- Jamal seems very strong and professional.
- Jamal çok güçlü ve profesyonel görünüyor.
- Everything seems OK.
- Her şey yolunda görünüyor.
- Tom is sick, it seems.
- Tom hasta görünüyor.
- You seem unperturbed.
- Rahatsız olmamış görünüyorsun.
- Tom seemed relaxed.
- Tom rahatlamış görünüyordu.
- She seemed disappointed and sad.
- O hayal kırıklığına uğramış ve üzgün görünüyordu.
- That seems fair to you, doesn't it?
- Bu sana adil görünüyor, değil mi?
- That doesn't seem right.
- Doğru görünmüyor.
- It seems good to a scientific person, but I prefer to consult you in practical matters.
- Bir bilim insanı için iyi görünüyor, ama ben size pratik konularda danışmayı tercih ederim.
- That doesn't really seem appropriate right now.
- Bu gerçekten şu anda uygun görünmüyor.
- Tom doesn't seem very satisfied.
- Tom pek memnun görünmüyor.
- You seem troubled.
- Sorunlu görünüyorsunuz.
- Betty seemed surprised at the news.
- Betty, habere şaşırmış görünüyordu.
- Tom seemed attentive.
- Tom dikkatli görünüyordu.
- Tom doesn't seem too busy.
- Tom fazla meşgul görünmüyor.
- You seem very sleepy.
- Çok uykulu görünüyorsun.
- You seem excited.
- Heyecanlı görünüyorsun.
- Doesn't that seem a little suspicious?
- O biraz şüpheli görünmüyor mu?
- Tom didn't seem surprised that Mary had a motorcycle.
- Tom, Mary'nin motosikleti olmasına şaşırmış görünmüyordu.
- Tom seemed competent.
- Tom yetkin görünüyordu.
- Tom didn't seem irresponsible to me.
- Tom bana sorumsuz görünmedi.
- You don't seem very excited.
- Pek heyecanlı görünmüyorsun.
- Tom seems as busy as ever.
- Tom her zamanki gibi meşgul görünüyor.
- Tom seemed fine to me.
- Tom bana iyi göründü.
- Tom didn't seem pleased to see me.
- Tom beni gördüğüne memnun görünmüyordu.
- Tom never seems satisfied.
- Tom asla tatmin olmuş görünmez.
- Tom seems really happy to be here.
- Tom burada olduğu için gerçekten mutlu görünüyor.
- Tom seemed so poor and so sad.
- Tom çok fakir ve üzgün görünüyordu.
- This seems fair.
- Bu adil görünüyor.
- Tom doesn't seem too happy.
- Tom çok mutlu görünmüyor.
- You seem a little unsure of yourself these days.
- Bugünlerde kendinden biraz emin görünmüyorsun.
- Tom seems extremely excited.
- Tom aşırı derecede heyecanlı görünüyor.
- Tom seemed pretty shook up.
- Tom oldukça sarsılmış görünüyordu.
- Tom didn't seem surprised at all.
- Tom hiç şaşırmış görünmüyordu.
- Tom seems awfully busy.
- Tom çok meşgul görünüyor.
- You don't seem very happy here.
- Burada pek mutlu görünmüyorsun.
- Tom seemed OK.
- Tom iyi görünüyordu.
- She seems short beside her sister.
- Kız kardeşinin yanında kısa görünüyor.
- Tom seems perplexed.
- Tom şaşkın görünüyor.
- Tom seems intent on mastering French.
- Tom Fransızcada ustalaşmaya niyetli görünüyor.
- Tom seems awfully sad, doesn't he?
- Tom çok üzgün görünüyor, değil mi?
- They said Reagan seemed calm and thoughtful.
- Onlar Reagan'ın sakin ve düşünceli göründüğünü söyledi.
- It seemed that Tom and Mary were furious.
- Tom ve Mary öfkeli görünüyordu.
- Sami didn't seem to enjoy the concert very much.
- Sami konserden pek fazla hoşlanmış görünmüyordu.
- Tom said that Mary seemed busy.
- Tom Mary'nin meşgul göründüğünü söyledi.
- It seems likely.
- O muhtemel görünüyor.
- Tom seemed pretty mad.
- Tom çok kızgın görünüyordu.
- Tom didn't seem surprised when I told him why I did that.
- Bunu neden yaptığımı söylediğimde Tom şaşırmış görünmedi.
- Tom seems afraid.
- Tom korkmuş görünüyor.
- You seem almost happy.
- Neredeyse mutlu görünüyorsun.
- Does that seem like something you might want to try?
- Bu denemek isteyeceğin bir şey gibi mi görünüyor?
- Tom and Mary seem so happy together.
- Tom ve Mary birlikte çok mutlu görünüyorlardı.
- It seems hopeless.
- Umutsuz görünüyor.
- You seem unhappy.
- Mutsuz görünüyorsun.
- Dan and Linda seemed perfect together.
- Dan ve Linda birlikte mükemmel görünüyorlardı.
- Tom seemed perfectly calm.
- Tom gayet sakin görünüyordu.
- Tom seemed a little drunk.
- Tom biraz sarhoş görünüyordu.
- My boyfriend seems serious.
- Benim erkek arkadaşım ciddi görünüyor.
- It seemed that Tom and Mary were impatient.
- Tom ve Mary'nin sabırsız görünüyordu.
- At first, Tom seemed angry, but then I realized he was just worried.
- İlk başta Tom kızgın görünüyordu, ama sonra sadece endişelendiğini fark ettim.
- It seems probable.
- Olası görünüyor.
- Does this seem fair to you?
- Bu sana adil görünüyor mu?
- The food seems very delicious.
- Yemek çok lezzetli görünüyor.
- Tom seems defeated.
- Tom mağlup görünüyor.
- Tom seems young.
- Tom genç görünüyor.
- He seems to always be busy.
- Hep meşgul görünüyor.
- That method didn't seem very effective.
- Bu yöntem pek etkili görünmüyordu.
- Tom didn't seem impatient.
- Tom sabırsız görünmüyordu.
- Tom seemed really sincere.
- Tom gerçekten samimi görünüyordu.
- The first goal seems achievable.
- İlk hedef ulaşılabilir görünüyor.
- It seems almost too good to be true.
- Nerdeyse gerçek olamayacak kadar iyi görünüyor.
- It seems worthless.
- O değersiz görünüyor.
- You seem surprised.
- Şaşırmış görünüyorsunuz.
- Things aren't as bad as they seem.
- İşler göründüğü kadar kötü değil.
- She seemed embarrassed.
- Utanmış görünüyordu.
- Tom didn't seem all that old to me.
- Tom bana o kadar da yaşlı görünmedi.
- You seem a bit conceited.
- Biraz kibirli görünüyorsun.
- Tom seemed surprised to see Mary.
- Tom Mary'yi gördüğüne şaşırmış görünüyordu.
- Tom seemed angry.
- Tom kızgın görünüyordu.
- Tom doesn't seem so smart.
- Tom çok akıllı görünmüyor.
- Tom seemed a little tense.
- Tom biraz gergin görünüyordu.
- Tom didn't seem angry.
- Tom kızgın görünmüyordu.
- You don't seem busy.
- Meşgul görünmüyorsun.
- Tom seems a little bored.
- Tom biraz sıkılmış görünüyor.
- Tom didn't seem very worried.
- Tom çok endişeli görünmüyordu.
- At first, the idea seemed absurd.
- İlk başta, fikir saçma görünüyordu.
- It seems so strange.
- Çok garip görünüyor.
- Is doing that as hard as it seems?
- Bunu yapmak göründüğü kadar zor mu?
- That seems impossible.
- Bu imkansız görünüyor.
- Is it as bad as it seems?
- Göründüğü kadar kötü mü?
- It seems so.
- Öyle görünüyor.
- Tom didn't seem amused.
- Tom eğlenmiş görünmüyordu.
- Tom and Mary seem very happy together.
- Tom ve Mary birlikte çok mutlu görünüyorlar.
- This seems entirely accurate.
- Bu tamamen doğru görünüyor.
- Tom seemed frustrated.
- Tom hayal kırıklığına uğramış görünüyordu.
- Tom seems friendly.
- Tom arkadaş canlısı görünüyor.
- You seem a little depressed.
- Biraz depresif görünüyorsun.
- She seemed bored.
- O sıkılmış görünüyordu.
- That seems fair enough.
- Bu yeterince adil görünüyor.
- Tom seems unlucky.
- Tom şanssız görünüyor.
- Tom seemed to be convinced that Mary had to do that.
- Mary'nin bunu yapmak zorunda olduğuna Tom ikna olmuş görünüyordu.
- Do I really seem so sad?
- Gerçekten bu kadar üzgün mü görünüyorum?
- It seems you are not taking me seriously.
- Görünüyor ki beni ciddiye almıyorsun.
- Tom seems a little dangerous.
- Tom biraz tehlikeli görünüyor.
- It just seems wrong.
- Sadece yanlış görünüyor.
- She seemed very surprised when I told her about it.
- Ona anlattığımda çok şaşırmış görünüyordu.
- Tom seemed distressed.
- Tom sıkıntılı görünüyordu.
- Tom seemed real impressed.
- Tom gerçekten etkilenmiş görünüyordu.
- Tom seems healthy.
- Tom sağlıklı görünüyor.
- It seemed Tom and Mary were impatient.
- Tom ve Mary sabırsız görünüyordu.
- Tom seems unsure.
- Tom emin görünmüyor.
- Tom did seem nice.
- Tom iyi görünüyordu.
- Tom said he thought that I seemed unfriendly.
- Tom dostça görünmediğimi düşündüğünü söyledi.
- Tom doesn't seem hungry.
- Tom aç görünmüyor.
- Tom didn't seem stunned.
- Tom şaşırmış görünmüyordu.
- You seem a little nervous.
- Biraz sinirli görünüyorsun.
- This seems contradictory.
- Bu çelişkili görünüyor.
- At the time, the incident did not seem important.
- O zamanlar bu olay önemli görünmüyordu.
- Tom is not what he seems.
- Tom göründüğü gibi değil.
- Tom seems unenthusiastic.
- Tom hevesli görünmüyor.
- Tom said that he thought that I seemed impressed.
- Tom etkilenmiş göründüğümü düşündüğünü söyledi.
- Tom seems fussy.
- Tom telaşlı görünüyor.
- It doesn't seem so absurd.
- O kadar da saçma görünmüyor.
- Tom seemed motivated.
- Tom motive olmuş görünüyordu.
- Tom seemed quite busy, didn't he?
- Tom oldukça meşgul görünüyordu, değil mi?
- Tom seems relaxed.
- Tom rahatlamış görünüyor.
- Tom seemed unperturbed.
- Tom tedirgin görünmüyordu.
- She seemed really nervous.
- O gerçekten sinirli görünüyordu.
- It seemed appropriate.
- O uygun görünüyordu.
- Tom said Mary's dog seemed friendly.
- Tom Mary'nin köpeğinin dostça göründüğünü söyledi.
- Everything seems fine.
- Her şey iyi görünüyor.
- Tom seems anxious.
- Tom endişeli görünüyor.
- Tom seems a little drunk.
- Tom biraz sarhoş görünüyor.
- Tom didn't seem impressed with Mary's speech.
- Tom Mary'nin konuşmasından etkilenmiş görünmüyordu.
- You seemed depressed.
- Sen bunalımlı görünüyordun.
- Tom seemed really worried.
- Tom gerçekten endişeli görünüyordu.
- Tom seemed busier than usual.
- Tom normalden daha meşgul görünüyordu.
- Both of them seem suspicious.
- İkisi de şüpheli görünüyor.
- Tom and Mary don't seem too busy.
- Tom ve Mary çok meşgul görünmüyorlar.
- Tom seemed adventurous.
- Tom maceracı görünüyordu.
- Tom seems pretty nice.
- Tom oldukça iyi görünüyor.
- Gao Dao is usually really suave, but he seems completely smitten in front of his girlfriend.
- Gao Dao genelde çok kibardır ama kız arkadaşının önünde çok etkilenmiş görünüyor.
- Tom said Mary seemed tired.
- Tom Mary'nin yorgun göründüğünü söyledi.
- She seemed perfectly calm.
- O tamamen sakin görünüyordu.
- Tom didn't seem hesitant.
- Tom tereddütlü görünmüyordu.
- Tom seemed reluctant to answer my questions.
- Tom sorularıma cevap vermeye isteksiz görünüyordu.
- It seems strange that Tom didn't want to eat any pizza.
- Tom'un hiç pizza yemek istememesi garip görünüyor.
- Tom seems hesitant to do that.
- Tom onu yapmak için tereddütlü görünüyor.
- Tom didn't seem jealous.
- Tom kıskanç görünmüyordu.
- Tom seems a little uncomfortable.
- Tom biraz rahatsız görünüyor.
- It seems so strange.
- Çok tuhaf görünüyor.
- Tom seemed reluctant to give Mary the bad news.
- Tom, Mary'ye kötü haberi vermek için isteksiz görünüyordu.
- Tom seems bossy.
- Tom otoriter görünüyor.
- Tom didn't seem very scared.
- Tom pek korkmuş görünmüyordu.
- Tom never seems to get nervous on stage.
- Tom sahnede hiç gergin görünmez.
- Tom seems frightened.
- Tom korkmuş görünüyor.
- That river seems shallow, doesn't it?
- O nehir sığ görünüyor, değil mi?
- It seems we are in the same boat.
- Görünüşe göre aynı gemideyiz.
- Tom seemed reliable.
- Tom güvenilir görünüyordu.
- Layla seemed excited.
- Leyla heyecanlı görünüyordu.
- Tom seemed nervous.
- Tom gergin görünüyordu.
- They seemed OK.
- İyi görünüyorlardı.
- It seems adequate.
- Bu yeterli görünüyor.
- It doesn't seem very fair.
- Pek adil görünmüyor.
- It seemed that Tom and Mary were exhausted.
- Tom ve Mary bitkin görünüyordu.
- Where a painting's general sense seems clear, moreover, the exact decoding of its content remains in doubt.
- Bir resmin genel anlamı açık görünse de, zaten, içeriğinin tam olarak çözümü belirsiz kalır.
- It seems warm outside.
- Dışarıda hava sıcak görünüyor.
- Everyone but Tom seemed to enjoy the party.
- Tom dışında herkes partiden keyif almış görünüyordu.
- You seem unenthusiastic.
- Sen isteksiz görünüyorsun.
- All the participants seemed to agree.
- Tüm katılımcılar aynı fikirde görünüyordu.
- Tom seems sophisticated.
- Tom sofistike görünüyor.
- Tom seemed stressed.
- Tom stresli görünüyordu.
- You always seem very talkative.
- Sen her zaman çok geveze görünüyorsun.
- You seem very determined.
- Çok kararlı görünüyorsun.
- You don't seem tired at all.
- Hiç yorgun görünmüyorsun.
- Tom seems pleased.
- Tom memnun görünüyor.
- It didn't seem wrong.
- Yanlış görünmüyordu.
- Tom seemed to have finished his work.
- Tom işini bitirmiş görünüyordu.
- Tom seemed positive.
- Tom olumlu görünüyordu.
- You always seem tired.
- Her zaman yorgun görünüyorsun.
- Tom seemed surprised.
- Tom şaşırmış görünüyordu.
- Tom seemed quite happy.
- Tom oldukça mutlu görünüyordu.
- This seems wrong.
- Bu yanlış görünüyor.
- Tom seems depressed.
- Tom bunalımlı görünüyor.
- He's not as innocent as he seems.
- O göründüğü kadar masum değil.
- You don't seem very busy.
- Çok meşgul görünmüyorsun.
- Tom seems contented.
- Tom memnun görünüyor.
- You don't seem relieved.
- Rahatlamış görünmüyorsun.
- You seem smart.
- Zeki görünüyorsun.
- Tom didn't seem so smart.
- Tom o kadar akıllı görünmüyordu.
- Tom and Mary seem so happy together.
- Tom ve Mary birlikte çok mutlu görünüyorlar.
- He seems satisfied with my explanation.
- Açıklamamdan tatmin olmuş görünüyordu.
- You seem nice enough.
- Yeterince hoş görünüyorsun.
- This place seems relatively pollution-free.
- Bu yer nispeten kirlilikten arınmış görünüyor.
- Tom seemed comfortable.
- Tom rahat görünüyordu.
- That doesn't seem to make much sense.
- Bu pek mantıklı görünmüyor.
- Tom didn't seem certain.
- Tom emin görünmüyordu.
- Tom seemed serious.
- Tom ciddi görünüyordu.
- You seemed devastated.
- Yıkılmış görünüyordun.
- Tom seemed lonely.
- Tom yalnız görünüyordu.
- Tom seemed pretty messed up.
- Tom oldukça berbat görünüyordu.
- Tom said I seemed relaxed.
- Tom rahat göründüğümü söyledi.
- It seems simple enough.
- Bu yeterince basit görünüyor.
- You seemed upset.
- Üzgün görünüyordunuz.
- It's not as simple as it seems.
- Göründüğü kadar basit değil.
- Tom didn't seem upset to me.
- Tom bana üzgün görünmedi.
- It seemed too easy.
- O çok kolay görünüyordu.
- Mary doesn't seem very warm.
- Mary pek sıcak görünmüyor.
- The ground seems wet.
- Zemin ıslak görünüyor.
- Layla seemed excited.
- Layla heyecanlı görünüyordu.
- The weather seemed favorable for the test flight.
- Hava test uçuşu için elverişli görünüyordu.
- Tom didn't seem too worried.
- Tom çok endişeli görünmüyordu.
- You still seem upset.
- Hâlâ üzgün görünüyorsun.
- Tom seemed conceited.
- Tom kibirli görünüyordu.
- Tom seems incompetent.
- Tom beceriksiz görünüyor.
- This seems inefficient.
- Bu verimsiz görünüyor.
- You seem perfect.
- Mükemmel görünüyorsunuz.
- The students seem bored.
- Öğrenciler sıkılmış görünüyor.
- You seem very tired.
- Çok yorgun görünüyorsun.
- That seems very strange.
- O çok garip görünüyor.
- Tom seems reluctant to say anything.
- Tom bir şey söylemeye isteksiz görünüyor.
- The people waiting for the bus seemed impatient.
- Otobüs bekleyen insanlar sabırsız görünüyordu.
- Does Tom seem like he's afraid of anyone?
- Tom kimseden korkuyor gibi mi görünüyor?
- Tom seemed tough.
- Tom sert görünüyordu.
- Tom didn't seem afraid at all.
- Tom hiç korkmuş görünmüyordu.
- It doesn't seem so good.
- Pek iyi görünmüyor.
- That seems risky to me.
- Bu bana riskli görünüyor.
- Tom seems resourceful.
- Tom becerikli görünüyor.
- He seemed really nervous.
- Gerçekten gergin görünüyordu.
- Tom seemed OK when I saw him.
- Tom onu gördüğümde iyi görünüyordu.
- You seem very dedicated.
- Kendini çok adamış görünüyorsun.
- This seems stupid.
- Bu aptalca görünüyor.
- Tom didn't seem scared.
- Tom korkmuş görünmüyordu.
- It may seem obvious to Tom, but it doesn't seem obvious to me.
- Tom'a çok açık görünebilir ama bana pek açık görünmüyor.
- Tom didn't seem very pleased.
- Tom pek hoşnut görünmüyordu.
- Tom didn't seem very happy.
- Tom çok mutlu görünmüyordu.
- You seem down.
- Üzgün görünüyorsunuz.
- The French monarchy seemed invincible, however, it was overthrown.
- Fransız monarşisi yenilmez görünüyordu, ancak devrildi.
- Tom didn't seem very sincere.
- Tom çok samimi görünmüyordu.
- Tom seemed more annoyed than angry.
- Tom kızgın olmaktan çok sinirli görünüyordu.
- Nothing seemed out of the ordinary.
- Hiçbir şey olağan dışı görünmüyordu.
- That seemed a little ridiculous.
- O biraz gülünç görünüyordu.
- You didn't seem very busy today.
- Bugün pek meşgul görünmüyordun.
- It seems to me that you're wrong.
- Bana öyle görünüyor ki sen hatalısın.
- Tom didn't seem sad.
- Tom üzgün görünmüyordu.
- Everything seems normal enough.
- Her şey yeterince normal görünüyor.
- Tom seemed depressed.
- Tom depresif görünüyordu.
- Tom seems insincere.
- Tom samimiyetsiz görünüyor.
- Tom and Mary seem sleepy.
- Tom ve Mary uykulu görünüyor.
- You seem tired.
- Yorgun görünüyorsun.
- Tom seems mesmerized.
- Tom büyülenmiş görünüyor.
- It didn't seem appropriate.
- O uygun görünmüyordu.
- Do I seem old to you?
- Sana yaşlı mı görünüyorum?
- Tom seemed worried.
- Tom endişeli görünüyordu.
- Tom seemed satisfied.
- Tom memnun görünüyordu.
- Your suggestion seems reasonable.
- Öneriniz makul görünüyor.
- Tom seemed nice enough.
- Tom yeterince iyi görünüyordu.
- Nothing is as simple as it seems.
- Hiçbir şey göründüğü kadar basit değildir.
- At first sight, he seemed kind and gentle.
- İlk bakışta, nazik ve kibar görünüyordu.
- Tom didn't seem very upset.
- Tom çok üzgün görünmüyordu.
- Tom seems prepared.
- Tom hazır görünüyor.
- Tom may not be as happy as he seems.
- Tom göründüğü kadar mutlu olmayabilir.
- Tom seems harmless.
- Tom zararsız görünüyor.
- The air seems damp.
- Hava nemli görünüyor.
- It seems that he's fine.
- Onun iyi olduğu görünüyor.
- It really doesn't seem fair.
- Bu gerçekten adil görünmüyor.
- The sentence seems fine to me.
- Cümle bana iyi görünüyor.
- Tom didn't seem particularly busy.
- Tom özellikle meşgul görünmüyordu.
- Does that seem fair to you?
- O sana adil görünüyor mu?
- You seem pretty preoccupied.
- Oldukça meşgul görünüyorsun.
- You seemed OK.
- İyi görünüyordun.
- That doesn't seem right at all.
- Bu hiç doğru görünmüyor.
- Tom does seem awfully tired.
- Tom çok yorgun görünüyor.
- It doesn't seem quite right.
- Pek doğru görünmüyor.
- You don't seem hungry.
- Sen aç görünmüyorsun.
- Tom seemed trustworthy.
- Tom güvenilir görünüyordu.
- Tom seems preoccupied.
- Tom meşgul görünüyor.
- Tom said that Mary seemed tired.
- Tom, Mary'nin yorgun göründüğünü söyledi.
- Tom's idea seems good.
- Tom'un fikri iyi görünüyor.
- Tom seems unperturbed.
- Tom soğukkanlı görünüyor.
- This seems excessive.
- Bu aşırı görünüyor.
- You don't seem very busy today.
- Bugün pek yoğun görünmüyorsun.
- He seemed surprised by the question.
- Soru karşısında şaşırmış görünüyordu.
- He is not as old as he seems.
- Göründüğü kadar yaşlı değil.
- Tom seemed shy.
- Tom utangaç görünüyordu.
- She seems down lately.
- O son zamanlarda çökmüş görünüyor.
- Tom seemed pretty nice.
- Tom oldukça iyi görünüyordu.
- If something seems too good to be true, it probably is.
- Eğer bir şey gerçek olamayacak kadar iyi görünüyorsa, muhtemelen öyledir.
- Mary doesn't seem very warm.
- Mary çok samimi görünmüyor.
- Tom seemed tired and hungry.
- Tom yorgun ve aç görünüyordu.
- Tom didn't really seem shocked.
- Tom çok şaşırmış görünmüyordu.
- Tom seems pretty happy.
- Tom oldukça mutlu görünüyor.
- On whole, the plan seems good to me.
- Genel olarak, plan bana iyi görünüyor.
- The house seemed strangely quiet.
- Ev garip bir şekilde sessiz görünüyordu.
- His reelection seems sure.
- Onun yeniden seçilmesi kesin görünüyor.
- It won't seem so long.
- O kadar uzun görünmeyecek.
- The way they plan to punish Tom seems kind of severe.
- Tom'u cezalandırma planları biraz sert görünüyor.
- You seem unenthusiastic.
- Hevesli görünmüyorsun.
- Tom might not be as happy as he seems.
- Tom göründüğü kadar mutlu olmayabilir.
- Tom seems unconvinced.
- Tom ikna olmamış görünüyor.
- Dan didn't even seem mad.
- Dan kızgın bile görünmedi.
- Tom seems nice.
- Tom hoş görünüyor.
- You seem a little distracted.
- Biraz dalgın görünüyorsun.
- Tom didn't seem serious.
- Tom ciddi görünmüyordu.
- Tom said Mary seemed hungry.
- Tom, Mary'nin aç göründüğünü söyledi.
- Tom seemed at ease.
- Tom rahat görünüyordu.
- Tom seems smart.
- Tom akıllı görünüyor.
- Tom said you seemed unconvinced.
- Tom ikna olmamış göründüğünü söyledi.
- He seems angry.
- O kızgın görünüyor.
- It was a great plan, or so it seemed.
- Harika bir plandı, ya da öyle görünüyordu.
- Tom didn't seem surprised.
- Tom şaşırmış görünmüyordu.
- Tom isn't as tough as he seems.
- Tom göründüğü kadar sert değil.
- Tom seems interested.
- Tom ilgili görünüyor.
- Tom always seems so sure about himself.
- Tom her zaman kendinden çok emin görünür.
- Tom seemed smart.
- Tom akıllı görünüyordu.
- Tom didn't seem preoccupied.
- Tom meşgul görünmüyordu.
- Tom may not be as busy as he seems.
- Tom göründüğü kadar meşgul olmayabilir.
- Tom and Mary seem perfect together.
- Tom ve Mary birlikte mükemmel görünüyor.
- She didn't seem bothered at all.
- Hiç canı sıkkın görünmüyordu.
- You seem smart.
- Akıllı görünüyorsun.
- Tom seemed very sad.
- Tom çok üzgün görünüyordu.
- Tom seems hungry.
- Tom aç görünüyor.
- Tom and Mary seem perfect together.
- Tom ve Mary birlikte mükemmel görünüyorlar.
- Tom seemed so poor and so sad.
- Tom çok perişan ve çok üzgün görünüyordu.
- Tom seems confident.
- Tom kendinden emin görünüyor.
- This seems improbable.
- Bu imkansız görünüyor.
- Tom seems reasonable.
- Tom mantıklı görünüyor.
- Why do you seem so angry?
- Neden bu kadar öfkeli görünüyorsun?
- Everyone seemed very calm.
- Herkes çok sakin görünüyordu.
- Tom seemed a little on edge.
- Tom biraz gergin görünüyordu.
- Tom didn't seem inclined to elaborate and I didn't really want to know all the details anyway.
- Tom detay vermeye istekli görünmüyordu ve ben de zaten tüm detayları bilmek istemiyordum.
- Does that seem practical to you?
- Bu sana pratik görünüyor mu?
- Tom seemed unsuccessful.
- Tom başarısız görünüyordu.
- Tom isn't as stupid as he seems.
- Tom göründüğü kadar aptal değil.
- You seem very busy.
- Çok yoğun görünüyorsun.
- Tom seems comfortable.
- Tom rahat görünüyor.
- Tom seems pretty bad.
- Tom oldukça kötü görünüyor.
- Tom seemed disoriented.
- Tom yönünü şaşırmış görünüyordu.
- That seems natural.
- Bu doğal görünüyor.
- He didn't seem bothered at all.
- Hiç rahatsız görünmüyordu.
- Tom seems irritated.
- Tom sinirli görünüyor.
- She seemed okay when I saw her.
- Onu gördüğümde iyi görünüyordu.
- You don't seem too happy.
- Pek mutlu görünmüyorsunuz.
- Tom may not be as rich as he seems.
- Tom göründüğü kadar zengin olmayabilir.
- Tom seems motivated.
- Tom motive görünüyor.
- You seem a little frazzled.
- Biraz yıpranmış görünüyorsun.
- Tom seems careless.
- Tom dikkatsiz görünüyor.
- Tom seems competent.
- Tom yetkin görünüyor.
- Tom still seems upset.
- Tom hala üzgün görünüyor.
- Tom seems OK now.
- Tom şimdi iyi görünüyor.
- You didn't seem surprised when Tom told you he needed to do that.
- Tom sana bunu yapması gerektiğini söylediğinde şaşırmamış görünüyordun.
- That doesn't really seem appropriate right now.
- Şu anda bu pek uygun görünmüyor.
- Tom seems startled.
- Tom ürkmüş görünüyor.
- You don't seem too happy.
- Çok mutlu görünmüyorsun.
- You don't seem surprised.
- Sen şaşırmış görünmüyorsun.
- He seemed embarrassed.
- Utanmış görünüyordu.
- You didn't seem certain.
- Sen emin görünmüyordun.
- Tom seems busy.
- Tom meşgul görünüyor.
- He seems as busy as ever.
- O her zamanki kadar meşgul görünüyor.
- It seemed pretty important at the time.
- O zamanlar oldukça önemli görünüyordu.
- That seems simple enough.
- Bu yeterince basit görünüyor.
- Tom didn't seem frightened at first.
- Tom ilk başta korkmuş görünmüyordu.
- Tom seems awfully needy.
- Tom çok muhtaç görünüyor.
- Tom didn't seem upset.
- Tom üzgün görünmüyordu.
- Tom seems honest.
- Tom dürüst görünüyor.
- Tom seemed nice enough.
- Tom yeterince kibar görünüyordu.
- Tom said Mary seemed somewhat confused.
- Tom Mary'nin biraz kafası karışık göründüğünü söyledi.
- Tom never seems to get upset.
- Tom hiç üzgün görünmüyor.
- Yanni seemed resolved to be a better man.
- Yanni daha iyi bir adam olmaya kararlı görünüyordu.
- You seem distracted today.
- Bugün dikkatin dağınık görünüyor.
- Tom said he thought I seemed impressed.
- Tom etkilenmiş göründüğümü düşündüğünü söyledi.
- He seems satisfied with my explanation.
- Açıklamamdan memnun görünüyor.
- Mary didn't seem interested in making friends.
- Mary arkadaş edinmekle ilgili görünmüyordu.
- Tom seems efficient.
- Tom verimli görünüyor.
- Tom still seems confused.
- Tom'un kafası hala karışık görünüyor.
- Tom seemed distraught.
- Tom perişan görünüyordu.
- Tom didn't seem busy.
- Tom meşgul görünmüyordu.
- Tom seemed arrogant.
- Tom kibirli görünüyordu.
- His alibi seemed perfect.
- Onun mazereti mükemmel görünüyordu.
- Tom does seem awfully busy.
- Tom çok meşgul görünüyor.
- Tom always seems uncomfortable around children.
- Tom her zaman çocukların yanında rahatsız görünür.
- This seemed impossible.
- Bu imkansız görünüyordu.
- This book seems easy to us.
- Bu kitap bize kolay görünüyor.
- Tom didn't seem stunned.
- Tom serseme dönmüş görünmüyordu.
- Tom seems confused.
- Tom kafası karışmış görünüyor.
- Tom seems excited.
- Tom heyecanlı görünüyor.
- Tom seems naive.
- Tom saf görünüyor.
- Tom seems motivated.
- Tom motive olmuş görünüyor.
- You seem a bit depressed.
- Biraz depresif görünüyorsunuz.
- Tom seems genuinely confused.
- Tom'un kafası gerçekten karışmış görünüyor.
- I don't want to seem insensitive.
- Ben duyarsız görünmek istemiyorum.
- Tom does seem a lot different today.
- Tom bugün çok farklı görünüyor.
- Your plan seems better than mine.
- Senin planın benimkinden daha iyi görünüyor.
- You seem kind of quiet today.
- Bugün biraz sessiz görünüyorsun.
- You seem sad.
- Üzgün görünüyorsunuz.
- You seem fine.
- İyi görünüyorsun.
- You don't seem so hungry.
- Çok aç görünmüyorsun.
- It seems too good to be true.
- O gerçek olamayacak kadar çok iyi görünüyor.
- Tom seems a little confused.
- Tom'un kafası biraz karışık görünüyor.
- Tom seems genuinely relieved.
- Tom gerçekten rahatlamış görünüyor.
- It seems different now.
- Şimdi farklı görünüyor.
- Tom seems more relaxed than Mary.
- Tom, Mary'den daha rahat görünüyor.
- Tom seemed dazed.
- Tom şaşkın görünüyordu.
- Tom didn't seem exactly overjoyed to see us.
- Tom bizi gördüğüne pek sevinmiş görünmüyordu.
- Do I really seem that different?
- Gerçekten o kadar farklı görünüyor muyum?
- Tom seemed friendly.
- Tom samimi görünüyordu.
- Sami seemed normal at first.
- Sami ilk başta normal görünüyordu.
- Nothing is as it seems.
- Hiçbir şey göründüğü gibi değil.
- Tom seemed very scared.
- Tom çok korkmuş görünüyordu.
- Tom seems bewildered.
- Tom şaşkın görünüyor.
- Tom seemed aggressive.
- Tom saldırgan görünüyordu.
- Tom didn't seem very busy.
- Tom pek meşgul görünmüyordu.
- Tom seems unwilling to compromise.
- Tom uzlaşmak için isteksiz görünüyor.
- Does this seem right to you?
- Bu sana doğru görünüyor mu?
- Tom didn't seem be to all that busy.
- Tom o kadar meşgul görünmüyordu.
- It seems logical.
- O mantıklı görünüyor.
- The answer seems too obvious.
- Cevap çok açık görünüyor.
- Layla wasn't at all who she seemed.
- Layla hiç de göründüğü gibi biri değildi.
- Tom seems dangerous.
- Tom tehlikeli görünüyor.
- You seem unconcerned.
- İlgisiz görünüyorsun.
- Tom seemed very tense.
- Tom çok gergin görünüyordu.
- Tom seems very angry, doesn't he?
- Tom çok kızgın görünüyor, değil mi?
- Tom still doesn't seem to understand.
- Tom hala anlamış görünmüyor.
- Tom didn't seem tired this evening.
- Tom bu akşam yorgun görünmüyordu.
- Tom seems troubled.
- Tom sıkıntılı görünüyor.
- They seem serious.
- Onlar ciddi görünüyorlar.
- You seem very happy.
- Çok mutlu görünüyorsun.
- Tom and Mary seem scared.
- Tom ve Mary korkmuş görünüyorlardı.
- Tom seemed nice.
- Tom hoş görünüyordu.
- Tom seemed bossy.
- Tom otoriter görünüyordu.
- Tom seemed reluctant to leave.
- Tom gitmek konusunda isteksiz görünüyordu.
- You seemed taken aback.
- Şaşırmış görünüyordun.
- Tom said Mary seemed drunk.
- Tom, Mary'nin sarhoş göründüğünü söyledi.
- You seem a little young.
- Biraz genç görünüyorsun.
- Tom seemed displeased.
- Tom hoşnutsuz görünüyordu.
- Tom didn't seem very sad.
- Tom çok üzgün görünmüyordu.
- Tom seems almost happy to be here today.
- Tom bugün burada olduğu için neredeyse mutlu görünüyor.
- Tom and Mary seem to really be in love with each other.
- Tom ve Mary birbirlerine gerçekten aşık görünüyorlar.
- It seems worthless.
- Değersiz görünüyor.
- Tom seems uncomfortable and annoyed.
- Tom rahatsız ve kızgın görünüyor.
- Your suggestion seems reasonable.
- Önerin mantıklı görünüyor.
- You seem confused.
- Kafan karışmış görünüyorsun.
- Tom did not seem pleased to see me.
- Tom beni görmekten memnun görünmüyordu.
- Tom seems angry.
- Tom öfkeli görünüyor.
- Their ideas seem totally alien to us.
- Onların fikirleri bizim için tamamen yabancı görünüyor.
- Tom seemed frightened.
- Tom korkmuş görünüyordu.
- Tom seemed disgusted.
- Tom iğrenmiş görünüyordu.
- Tom seemed surprised when I did that.
- Bunu yaptığımda Tom şaşırmış görünüyordu.
- My crime seems unreal to me.
- Suçum bana gerçek dışı görünüyor.
- The doctor seemed concerned.
- Doktor endişeli görünüyordu.
- Tom didn't seem all that surprised.
- Tom o kadar da şaşırmış görünmüyordu.
- Tom seems almost happy.
- Tom neredeyse mutlu görünüyor.
- You don't seem so smart.
- O kadar zeki görünmüyorsun.
- Tom seems adventurous.
- Tom maceracı görünüyor.
- You seem lonely.
- Yalnız görünüyorsun.
- Tom seemed a little worried.
- Tom biraz endişeli görünüyordu.
- Tom seemed optimistic.
- Tom iyimser görünüyordu.
- It doesn't seem so absurd.
- Bu o kadar saçma görünmüyor.
- Tom seemed really annoyed.
- Tom gerçekten sinirlenmiş görünüyordu.
- You seem very artistic.
- Çok sanatsal görünüyorsun.
- It didn't seem necessary.
- Gerekli görünmüyordu.
- At first glance, the question seems simple.
- Soru ilk bakışta basit görünüyor.
- Tom seems easygoing.
- Tom babacan görünüyor.
- Tom didn't seem very busy, did he?
- Tom pek meşgul görünmüyordu, değil mi?
- Tom seemed sincere.
- Tom samimi görünüyordu.
- Tom seemed afraid.
- Tom korkmuş görünüyordu.
- Tom seems quite happy.
- Tom oldukça mutlu görünüyor.
- They seem so busy.
- Çok meşgul görünüyorlar.
- You seem skeptical.
- Şüpheci görünüyorsunuz.
- You seem incompetent.
- Beceriksiz görünüyorsun.
- Tom seemed convinced that Mary had to do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapması gerektiğine ikna olmuş görünüyordu.
- Tom seems friendlier than before.
- Tom eskisinden daha arkadaş canlısı görünüyor.
- We hope this isn't what it seems.
- Umarız bu, göründüğü gibi değildir.
- Tom seemed pretty upset.
- Tom oldukça üzgün görünüyordu.
- Neither of them seemed too worried.
- İkisi de çok endişeli görünmüyordu.
- That claim can seem arrogant.
- Bu iddia küstahça görünebilir.
- They seem so busy.
- Onlar çok meşgul görünüyor.
- Strange as it may seem, nobody was injured in the fire.
- Tuhaf görünse de yangında kimse yaralanmadı.
- Tom seemed very concerned.
- Tom çok endişeli görünüyordu.
- Tom didn't seem tense to me.
- Tom bana gergin görünmedi.
- Tom doesn't seem so busy.
- Tom pek meşgul görünmüyor.
- I bought Tom a remote controlled fire truck and he seems very happy with it.
- Tom'a uzaktan kumandalı bir itfaiye aracı aldım ve çok mutlu görünüyor.
- That seems legit to me.
- Bu bana yasal görünüyor.
- Tom seemed as busy as ever.
- Tom her zamanki kadar meşgul görünüyordu.
- You seem afraid.
- Korkmuş görünüyorsun.
- Tom didn't seem very satisfied.
- Tom çok memnun görünmüyordu.
- You seem depressed.
- Depresif görünüyorsun.
- That seemed strange.
- Garip görünüyordu.
- It all seems so strange.
- Her şey çok garip görünüyor.
- He seems tired this evening.
- Bu akşam yorgun görünüyor.
- Tom seemed unimpressed.
- Tom etkilenmemiş görünüyordu.
- Do I seem very old to you, Tom?
- Sana çok mu yaşlı görünüyorum Tom?
- I must say that they didn't really seem surprised.
- Şaşırmış görünmediklerini söylemeliyim.
- Tom seemed much more fun in high school.
- Tom lisedeyken çok daha eğlenceli görünüyordu.
- Tom seems unwilling to compromise.
- Tom uzlaşmaya isteksiz görünüyor.
- It seemed Tom and Mary were depressed.
- Tom ve Mary bunalımlı görünüyordu.
- Tom seemed unenthusiastic.
- Tom isteksiz görünüyordu.
- Tom seemed honest.
- Tom dürüst görünüyordu.
- Tom seemed really cool.
- Tom gerçekten havalı görünüyordu.
- Tom didn't seem very angry, did he?
- Tom çok kızgın görünmüyordu, değil mi?
- Tom seemed very busy.
- Tom çok meşgul görünüyordu.
- You didn't seem angry.
- Kızgın görünmüyordun.
- You seemed really upset.
- Gerçekten üzgün görünüyordun.
- At first, Tom seemed fine.
- İlk başta Tom iyi görünüyordu.
- You don't seem very hungry.
- Çok aç görünmüyorsun.
- Tom said that Mary seemed disappointed.
- Tom, Mary'nin hayal kırıklığına uğramış göründüğünü söyledi.
- Tom seems real sweet.
- Tom çok tatlı görünüyor.
- Tom seems really happy to be here.
- Tom burada olmaktan gerçekten mutlu görünüyor.
- Tom sure doesn't seem very worried about what might happen.
- Tom olabilecekler konusunda pek endişeli görünmüyor.
- You seem a bit paranoid.
- Biraz paranoyak görünüyorsun.
- You seem stressed.
- Stresli görünüyorsun.
- Tom seemed glad to be home.
- Tom evde olduğu için memnun görünüyordu.
- Their work seems good to me.
- Çalışmaları bana iyi görünüyor.
- The price they are charging seems reasonable.
- Aldıkları fiyat makul görünüyor.
- She seems excited.
- Heyecanlı görünüyor.
- Tom is richer than he seems.
- Tom göründüğünden daha zengin.
- That seems unnecessary.
- Bu gereksiz görünüyor.
- At first sight this problem seems easy, but in fact it's difficult.
- İlk bakışta bu sorun kolay görünüyor, ama aslında zor.
- Tom didn't want to seem shy.
- Tom utangaç görünmek istemiyordu.
- It seems easy.
- Kolay görünüyor.
- You seem more busy than usual.
- Her zamankinden daha meşgul görünüyorsun.
- Tom seems terribly distraught, doesn't he?
- Tom son derece perişan görünüyor, değil mi?
- Tom didn't seem very scared.
- Tom çok korkmuş görünmüyordu.
- Tom seemed secretive.
- Tom gizemli görünüyordu.
- He seems tired tonight.
- Bu gece yorgun görünüyor.
- Tom seems stunned.
- Tom sersemlemiş görünüyor.
- Tom and Mary can't seem to agree on anything.
- Tom ve Mary, herhangi bir şey üzerinde anlaşmış görünmüyorlar.
- Tom seems surprisingly calm.
- Tom şaşırtıcı derecede sakin görünüyor.
- You don't seem very excited.
- Çok heyecanlı görünmüyorsun.
- It is not as simple as it seems.
- Göründüğü kadar basit değil.
- It seems you aren't taking me seriously.
- Görünüyor ki beni ciddiye almıyorsun.
- It doesn't seem right.
- Doğru görünmüyor.
- It seemed interesting.
- İlginç görünüyordu.
- Everything seems in order.
- Her şey yerli yerinde görünüyor.
- It seems hard to believe.
- Bu inanması zor görünüyor.
- You don't want to seem desperate.
- Çaresiz görünmek istemiyorsun.
- You seemed sad.
- Üzgün görünüyordun.
- This seems stupid.
- Aptalca görünüyor.
- Tom doesn't seem very happy today.
- Tom bugün pek mutlu görünmüyor.
- Tom seemed prepared.
- Tom hazırlıklı görünüyordu.
- He seems quite happy.
- Oldukça mutlu görünüyor.
- Tom and Mary seem exhausted.
- Tom ve Mary bitkin görünüyorlar.
- Tom seems pretty wasted already.
- Tom zaten oldukça israf edilmiş görünüyor.
- It seemed that Tom and Mary were disgusted.
- Tom ve Mary bıkkın görünüyordu.
- Tom seems reasonable.
- Tom makul görünüyor.
- Tom seems different somehow.
- Tom bir şekilde farklı görünüyor.
- You seem very confused.
- Kafan çok karışmış görünüyor.
- Tom says Mary didn't seem busy.
- Tom Mary'nin meşgul görünmediğini söylüyor.
- Tom seems unusual.
- Tom sıra dışı görünüyor.
- John's parents seemed relieved to hear that he was safe.
- John'un ebeveynleri, onun güvende olduğunu duyunca rahatlamış görünüyordu.
- Tom seemed really impressed with Mary's speech.
- Tom, Mary'nin konuşmasından gerçekten etkilenmiş görünüyordu.
- Does that seem like something you can do?
- Bu senin yapabileceğin bir şey gibi mi görünüyor?
- Tom didn't seem to notice it.
- Tom bunu fark etmiş görünmüyordu.
- Tom's ideas seemed crazy.
- Tom'un fikirleri çılgınca görünüyordu.
- Your father seems very nice.
- Baban çok hoş görünüyor.
- You don't seem surprised to see me.
- Beni gördüğüne çok şaşırmış görünmüyorsun.
- Tom didn't seem surprised when I told him where I'd gone.
- Nereye gittiğimi söylediğimde Tom şaşırmış görünmedi.
- You seem young.
- Genç görünüyorsunuz.
- Tom seems stupid.
- Tom aptal görünüyor.
- He seems young, but he's actually over 40 years old.
- Genç görünüyor ama aslında 40 yaşının üzerinde.
- Tom seemed scared.
- Tom korkmuş görünüyordu.
- Tom didn't want to seem desperate.
- Tom umutsuz görünmek istemiyordu.
- It seemed interesting.
- O ilginç görünüyordu.
- That seems silly.
- O aptalca görünüyor.
- He seems hungry.
- O aç görünüyor.
- It seems adequate.
- Yeterli görünüyor.
- Did Tom seem upset about anything?
- Tom bir şey hakkında üzgün görünüyor muydu?
- Tom never seems busy.
- Tom asla meşgul görünmez.
- Tom seems agitated.
- Tom tedirgin görünüyor.
- Tom seemed really nice.
- Tom gerçekten hoş görünüyordu.
- You don't seem too convinced about it.
- Bu konuda pek ikna olmuş görünmüyorsun.
Show More (1156)
|
|
- It seems too much of a coincidence that it happened exactly the same this year as it did last year.
- Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da aynı şekilde gerçekleşmiş olması çok büyük bir tesadüf gibi görünüyor.
- At times it seems it is like an ostrich with its head stuck in the sand trying to ignore all the problems around it.
- Zaman zaman devekuşu gibi kafasını kuma sokmuş, etrafındaki tüm sorunları görmezden gelmeye çalışıyor gibi görünüyor.
- The technology platforms initiative seems to me to be a step in the right direction.
- Teknoloji platformları girişimi bana doğru yönde atılmış bir adım gibi görünüyor.
- The Reverend Owen seems to meet all the criteria for being an employee.
- Papaz Owen bir çalışan olmak için tüm kriterleri karşılıyor gibi görünüyor.
- It seems to achieve some of the results that it actually expects.
- Aslında beklediği sonuçların bazılarına ulaşıyor gibi görünüyor.
- The concept of the people seems to us to be an archaic one.
- Halk kavramı bize arkaik bir kavram gibi görünüyor.
- Today's debate seems to me to be a proper debate.
- Bugünkü tartışma bana uygun bir tartışma gibi görünüyor.
- That seems to me a very good reason to promote sensible legislation like this.
- Bu bana, bu gibi mantıklı yasaları desteklemek için çok iyi bir neden gibi görünüyor.
- It all seems to have gone differently, however.
- Ancak her şey farklı bir şekilde ilerlemiş gibi görünüyor.
- This seems a logical course of action which, until now, has very rarely been taken, hence my appreciation.
- Bu, şimdiye kadar çok nadiren uygulanmış olan mantıklı bir hareket tarzı gibi görünüyor, bu nedenle takdir ediyorum.
- The complaints from Finland seem to contain some misinterpretations of the evaluation principles.
- Finlandiya'dan gelen şikayetler, değerlendirme ilkelerinin bazı yanlış yorumlarını içeriyor gibi görünüyor.
- These reports seem to codify nearly everything we have recently experienced in Parliament.
- Bu raporlar, son zamanlarda Parlamento'da yaşadığımız neredeyse her şeyi kodluyor gibi görünüyor.
- Now it seems that everything is focused around illegal immigration.
- Şimdi her şey yasadışı göç etrafında odaklanmış gibi görünüyor.
- Thirdly, the new proximity policy seems to have to be limited to non-candidate neighbouring countries.
- Üçüncü olarak yeni yakınlık politikası aday olmayan komşu ülkelerle sınırlı kalacak gibi görünüyor.
- This seems to the British Labour delegation a recipe for further delay.
- Bu durum İngiliz İşçi Partisi delegasyonuna daha fazla gecikme için bir reçete gibi görünmektedir.
- The Irish lesson does not seem to have been understood.
- İrlanda dersi anlaşılmış gibi görünmüyor.
- They seem to suggest limitations which are unacceptable and should be rejected.
- Kabul edilemez ve reddedilmesi gereken sınırlamalar öneriyor gibi görünüyorlar.
- It seems a moderate approach to the increase of payment appropriations has emerged from first reading.
- İlk okumadan, ödeme ödeneklerinin arttırılmasına yönelik ılımlı bir yaklaşım ortaya çıkmış gibi görünüyor.
- Just as capital and goods are being moved about freely, it seems that people also want to move about freely.
- Sermaye ve mallar serbestçe dolaştığı gibi insanlar da serbestçe dolaşmak istiyor gibi görünüyor.
- They seem logical measures to take, but not to the Commission.
- Bunlar alınması gereken mantıklı tedbirler gibi görünse de Komisyon için öyle değildir.
- The action programme seems to me to be a serious programme.
- Eylem programı bana ciddi bir program gibi görünüyor.
- The call to make a cultural U-turn and embrace a culture of responsibility seems to me a very fundamental one.
- Kültürel bir U dönüşü yapma ve sorumluluk kültürünü benimseme çağrısı bana çok temel bir çağrı gibi görünüyor.
- We seem to have reached a turning point.
- Bir dönüm noktasına ulaşmış gibi görünüyoruz.
- Excluding water treatment and distribution for the time being seems to me to be a wise policy.
- Su arıtma ve dağıtımını şimdilik hariç tutmak bana akıllıca bir politika gibi görünüyor.
- What is now upon the table seems the best possible deal that the Turkish Cypriots can ever expect.
- Şu anda masada olan, Kıbrıslı Türklerin bekleyebileceği en iyi anlaşma gibi görünüyor.
- It seems to hit on all the right points without just being like some of the old reports, a series of details.
- Bazı eski raporlar gibi sadece bir dizi ayrıntıdan ibaret olmadan tüm doğru noktalara değiniyor gibi görünüyor.
- What is now upon the table seems the best possible deal that the Turkish Cypriots can ever expect.
- Şu anda masada olan, Kıbrıslı Türklerin bekleyebileceği en iyi anlaşma gibi görünmektedir.
- Why am I saying this, and why, strange as it may seem, are they seen as one and the same thing?
- Bunu neden söylüyorum ve tuhaf görünse de neden ikisi aynı şeymiş gibi görülüyor?
- It is quite simply that the report seems to think that this goes without saying.
- Raporda bunun söylenmesine gerek olmadığı düşünülüyor gibi görünüyor.
- In the first instance, these seem to me to be excellent reports.
- İlk etapta bunlar bana mükemmel raporlar gibi görünüyor.
- It now seems that there is going to be a pass at Canfranc but, for the moment, there are just those two passes.
- Şimdi Canfranc'ta bir geçiş olacak gibi görünüyor ama şimdilik sadece bu iki geçiş var.
- After 21 years of preparation nothing seems to have come of the original intentions.
- 21 yıllık hazırlıktan sonra, asıl niyetlerden hiçbir şey çıkmamış gibi görünüyor.
- Victims become disenchanted and frustrated, and to them the whole idea of Europe seems to have failed.
- Kurbanlar hayal kırıklığına uğruyor ve hüsrana uğruyor ve onlara tüm Avrupa fikri başarısız olmuş gibi görünüyor.
- Although the United States seems able to permit this, it will not supply a single soldier.
- Amerika Birleşik Devletleri buna izin verebilecek gibi görünse de tek bir asker bile tedarik etmeyecektir.
- It seems that relations between Israel and Palestine will be forever hopeless as a result.
- Sonuç olarak İsrail ve Filistin arasındaki ilişkiler sonsuza kadar ümitsiz olacak gibi görünüyor.
- In today's world, it seems that anything can be marketed.
- Günümüz dünyasında her şey pazarlanabiliyor gibi görünüyor.
- That seems rather like haggling.
- Bu daha çok pazarlık gibi görünüyor.
- The reports we are dealing with here seem to reflect this mood.
- Burada ele aldığımız raporlar bu ruh halini yansıtıyor gibi görünüyor.
- This power seems to us to be completely excessive.
- Bu yetki bize tamamen aşırı gibi görünüyor.
- That is a fact, but word does not seem to have got round this House yet.
- Bu bir gerçek ama henüz bu Mecliste duyulmamış gibi görünüyor.
- Everyone who works in one seems to have a vested interest in the agencies' expansion.
- Birinde çalışan herkesin ajansların genişlemesinde çıkarı var gibi görünüyor.
- This seems to me to be a workable solution.
- Bu bana uygulanabilir bir çözüm gibi görünüyor.
- It seems to have learned nothing from it.
- Bundan hiçbir şey öğrenmemiş gibi görünüyor.
- This seemingly straightforward desire seems difficult, nigh impossible, to implement.
- Basit gibi görünen bu arzunun hayata geçirilmesi zor, hatta neredeyse imkansız görünüyor.
- This seems to me to be an extraordinary oversight.
- Bu bana olağanüstü bir gözden kaçırma gibi görünüyor.
- The Union does not seem to have any ambitious plans to support social cohesion between Member States.
- Birliğin, Üye Devletler arasında sosyal uyumu destekleyecek iddialı planları yok gibi görünüyor.
- They seem to worry the rapporteur.
- Raportörü endişelendiriyor gibi görünüyorlar.
- The main problems of the research sector in Turkey seem to derive from a lack of money and staff.
- Türkiye'de araştırma sektörünün başlıca sorunları, para ve personel yetersizliğinden kaynaklanıyor gibi görünmektedir.
- However the reforms do not seem to aim sufficiently at reducing the grey economy.
- Ancak, reformlar, gri ekonominin küçültülmesini yeterince hedeflemiyor gibi görünmektedir.
- The reality is that ferrets seem to have caused no particular problems.
- Gerçek şu ki, gelincikler özel bir soruna yol açmamış gibi görünüyor.
- I should also like to note that the deletion of Article 12 does not seem to me to be a good idea.
- Ayrıca, 12. Maddenin silinmesinin bana iyi bir fikir gibi görünmediğini de belirtmek isterim.
- However, the Council of Ministers sometimes seems to have forgotten two important things.
- Bununla birlikte, Bakanlar Kurulu bazen iki önemli şeyi unutmuş gibi görünmektedir.
- Over the last few decades these hindrances seem to have been broken through.
- Son birkaç on yılda bu engeller aşılmış gibi görünüyor.
- At any rate, that is what the Presidency seems to think.
- Her halükarda, Başkanlık böyle düşünüyor gibi görünüyor.
- Human rights seem to have been taking up quite a lot of time, and quite right too.
- İnsan hakları oldukça fazla zaman alıyor gibi görünüyor ve oldukça da haklı.
- That is a fact, but word does not seem to have got round this House yet.
- Bu bir gerçek ama henüz bu Meclis'te duyulmamış gibi görünüyor.
- Unfortunately, it seems to want to go in the opposite direction.
- Ne yazık ki tam tersi yönde ilerlemek istiyor gibi görünüyor.
- They forecast all the things which seem to frighten him today.
- Bugün onu korkutuyor gibi görünen her şeyi öngörüyorlar.
- He seems to have fallen completely between these two stools and therefore a real injustice has been done.
- Kendisi tamamen göz ardı edilmiş gibi görünmektedir ve bu nedenle gerçek bir haksızlık yapılmıştır.
- Road transport always seemed to cause far more pollution than rail transport.
- Karayolu taşımacılığı her zaman demiryolu taşımacılığından çok daha fazla kirliliğe neden olmuş gibi görünmektedir.
- This report seems to me to be redundant, long-winded, confused and lacking in accuracy in the terms used.
- Bu rapor bana gereksiz, uzun soluklu, kafa karıştırıcı ve kullanılan terimlerde doğruluktan yoksun gibi görünüyor.
- This seems to me to be a silent genocide that is hardly mentioned in the international press.
- Bu bana uluslararası basında neredeyse hiç bahsedilmeyen sessiz bir soykırım gibi görünüyor.
- I shall spare you further analysis, since it seems that the main points have already been expressed.
- Ana noktalar zaten ifade edilmiş gibi göründüğü için daha fazla analiz yapmaktan kaçınacağım.
- A looser form of coordination seems to us a more suitable way.
- Daha gevşek bir koordinasyon biçimi bize daha uygun bir yol gibi görünüyor.
- This seems to me to be an historic event.
- Bu bana tarihi bir olay gibi görünüyor.
- A looser form of coordination seems to us a more suitable way.
- Daha gevşek bir koordinasyon şekli bize daha uygun bir yol gibi görünüyor.
- So why do the people of Ireland seem to think otherwise?
- Öyleyse neden İrlanda halkı aksini düşünüyor gibi görünüyor?
- They have achieved a large degree of consensus which seemed impossible just a few months ago.
- Sadece birkaç ay önce imkansız gibi görünen büyük ölçüde bir uzlaşıya varmışlardır.
- Neither does any serious consideration seem to have been given to the problem of labour recruitment.
- İşgücü istihdamı sorunu üzerinde de ciddi bir değerlendirme yapılmış gibi görünmüyor.
- After so many debates and so little progress, it seems to have turned into a bad joke.
- Bu kadar tartışmadan ve bu kadar az ilerlemeden sonra, kötü bir şakaya dönüşmüş gibi görünüyor.
- The world of road transport seems to have broken free from any legal framework, from any control standards.
- Karayolu taşımacılığı dünyası her türlü yasal çerçeveden, her türlü kontrol standardından kurtulmuş gibi görünüyor.
- That does not seem a very promising road to go down.
- Bu pek de umut verici bir yol gibi görünmüyor.
- They do seem to get snarled up in the Commission apparatus, but I do not want to go into that now.
- Komisyon aygıtına takılmış gibi görünüyorlar, ancak şimdi bu konuya girmek istemiyorum.
- No effective lessons seem to have been learnt, even after enduring five oil spills.
- Beş petrol sızıntısından sonra bile etkili dersler alınmamış gibi görünüyor.
- It seems there are still positive movements in the fisheries sector after all.
- Her şeye rağmen balıkçılık sektöründe hala olumlu hareketler var gibi görünüyor.
- There seem at present to be two main trends in Libya.
- Şu anda Libya'da iki ana eğilim var gibi görünüyor.
- The conditions in Turkish prisons do not seem to have improved.
- Türk cezaevlerindeki şartlar iyileşmiş gibi görünmemektedir.
- Looking at colleagues' reactions, that seems to me to be an acceptable suggestion.
- Meslektaşlarımın tepkilerine baktığımda bu bana kabul edilebilir bir öneri gibi görünüyor.
- Resolutions and words, albeit well-intentioned, seem to achieve little.
- Kararlar ve sözler, iyi niyetli de olsa, çok az şey başarıyor gibi görünüyor.
- It seems too much of a coincidence that it happened exactly the same this year as it did last year.
- Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da aynı şeyin yaşanmış olması çok büyük bir tesadüf gibi görünüyor.
- The ECB seems to have taken up the offensive on this again.
- ECB bu konuda yeniden atağa geçmiş gibi görünüyor.
- I think that does not seem to work at all.
- Bence bu hiç işe yaramıyor gibi görünüyor.
- However, the Council of Ministers sometimes seems to have forgotten two important things.
- Ancak Bakanlar Kurulu bazen iki önemli hususu unutmuş gibi görünmektedir.
- That seems to me to be an entirely unrealistic thing to do.
- Bu bana tamamen gerçekçi olmayan bir şey gibi görünüyor.
- They were not unique to 1997 and two strands seem to run through them.
- Bunlar 1997'ye özgü değildi ve aralarında iki bağ var gibi görünüyor.
- The events of recent days seem to me not to have taken this direction.
- Son günlerde yaşanan olaylar bana bu yönde ilerlemiyor gibi görünüyor.
- We are dissatisfied with the fact that those figures seem to have been in some way hidden within UK figures.
- Bu rakamların bir şekilde Birleşik Krallık rakamları içinde gizlenmiş gibi görünmesinden memnun değiliz.
- You seem to have a fondness for women with concealed weapons.
- Gizli silahları olan kadınlara karşı bir düşkünlüğünüz var gibi görünüyor.
- These campaigns seem to have had some effect on the government.
- Bu kampanyaların hükümet üzerinde bir etkisi olmuş gibi görünüyor.
- Worse, it doesn't even seem to want to.
- Daha da kötüsü, bunu istemiyor gibi görünüyor.
- Wright seemed to equate the two in this painting.
- Wright bu resimde ikisini eşitlemiş gibi görünüyor.
- Aside from life support and simple functions like turbolifts and doors, nothing seems to work.
- Yaşam desteği ve turbo asansörler ve kapılar gibi basit işlevler dışında hiçbir şey çalışmıyor gibi görünüyor.
- Both companies seem to have different strategies for marketing the new consoles.
- Her iki şirketin de yeni konsolları pazarlamak için farklı stratejileri var gibi görünüyor.
- Mordred, the cold wisp of a man, did not seem to have any age.
- Soğuk bir adam olan Mordred'in hiç yaşı yokmuş gibi görünüyordu.
- Playing two games at the same time seems a nice idea.
- Aynı anda iki oyun oynamak güzel bir fikir gibi görünüyor.
- Wright seemed to equate the two in this painting.
- Wright bu resimde ikisini eşitliyor gibi görünüyordu.
- Playing two games at the same time seems a nice idea.
- Aynı anda iki oyun oynamak iyi bir fikir gibi görünüyor.
- They worked very hard to make it seem real.
- Gerçek gibi görünmesi için çok çaba sarfetmişler.
- Mordred, the cold wisp of a man, did not seem to have any age.
- Soğuk bir adam olan Mordred'in herhangi bir yaşı yokmuş gibi görünüyordu.
- They worked very hard to make it seem real.
- Gerçek gibi görünmesi için çok çaba gösterdiler.
- Aside from life support and simple functions like turbolifts and doors, nothing seems to work.
- Yaşam desteği ile turbo asansörler ve kapılar gibi basit işlevler dışında hiçbiri çalışmıyor gibi görünüyor.
- It seemed that he had been ill.
- O hastalanmış gibi görünüyordu.
- It seems you were right.
- Haklıymışsın gibi görünüyor.
- You seem to like fruit.
- Meyveden hoşlanıyor gibi görünüyorsun.
- It seems that nothing has happened.
- Bir şey olmamış gibi görünüyor.
- Tom can't seem to ever win.
- Tom hiç kazanacakmış gibi görünmüyor.
- We seem to have escaped from danger.
- Biz, tehlikeden kaçtık gibi görünüyor.
- You don't seem afraid at all.
- Sen hiç korkuyor gibi görünmüyorsun.
- Tom and Mary seemed to get along.
- Tom ve Mary iyi geçiniyor gibi görünüyordu.
- It seems I have a slight cold.
- Hafif bir soğuk algınlığım var gibi görünüyor.
- Although it seems very difficult to study Chinese, it's not as hard as you think.
- Çince öğrenmek çok zor gibi görünse de sandığınız kadar zor değil.
- Everybody seems to pay attention to what he says.
- Herkes onun söyledikleriyle ilgileniyor gibi görünüyor.
- It seems that he is happy with his new job.
- Yeni işinde mutlu gibi görünüyor.
- Tom doesn't seem to want to study today.
- Tom bugün çalışmak istiyor gibi görünmüyor.
- Tom seemed surprised by the question.
- Tom soruya şaşırmış gibi görünüyordu.
- Tom certainly seems to enjoy Mary's company.
- Tom kesinlikle Mary'nin şirketinden hoşlanıyor gibi görünüyor.
- It seems that your dog has taken quite a liking to Tom.
- Sizin köpek Tom'dan oldukça hoşlanmaya başladı gibi görünüyor.
- I seem to have lost my appetite.
- İştahımı kaybetmiş gibi görünüyorum.
- She seemed to know what she was doing.
- O ne yaptığını biliyor gibi görünüyordu.
- This book didn't seem to interest Tom.
- Bu kitap Tom'u ilgilendiriyor gibi görünmüyordu.
- Tom says Mary didn't seem interested.
- Tom, Mary'nin ilgilenmiyor gibi göründüğünü söyledi.
- Tom doesn't seem to agree with you at all.
- Tom seninle aynı fikirde değil gibi görünüyor.
- He seemed disappointed with the results.
- O, sonuçlarla ilgili hayal kırıklığına uğramış gibi görünüyor.
- He seems to have no sense of humor.
- Espri duygusu yok gibi görünüyor.
- He seems disappointed with his son.
- O, oğlunda umduğunu bulamamış gibi görünüyor.
- Tom seems to like to make fun of everybody.
- Tom herkesle alay etmekten hoşlanıyor gibi görünüyor.
- Jeff seems to know where she is.
- Jeff onun nerede olduğunu biliyor gibi görünüyor.
- It seems that Tom has no idea where Mary is.
- Mary'nin nerede olduğuna dair Tom'un hiç bir fikri yok gibi görünüyor.
- Tom never seems to get sick.
- Tom hiç hastalanmıyor gibi görünüyor.
- Something seems to have caught Tom's attention.
- Bir şey Tom'un dikkatini çekmiş gibi görünüyor.
- It seems my field of vision is not as wide as it used to be.
- Görüş alanım eskisi kadar geniş değil gibi görünüyor.
- The noise didn't seem to bother Tom at all.
- Gürültü Tom'u hiç rahatsız etmemiş gibi görünüyordu.
- I seem to have caught a bad cold.
- Çok kötü soğuk almışım gibi görünüyor.
- He seems to have saved a lot of money.
- Çok para biriktirmiş gibi görünüyor.
- Some students seem to have forgotten to do their homework.
- Bazı öğrenciler ev ödevlerini yapmayı unutmuş gibi görünüyor.
- It seems that the origin of the mutations is in the consumption of contaminated water.
- Mutasyonların kökeni kirletilmiş su tüketiminde gibi görünüyor.
- Tom seems to know all that already.
- Tom bunların hepsini zaten biliyor gibi görünüyor.
- Women seem to like Tom.
- Kadınlar Tom'u seviyor gibi görünüyor.
- The air conditioner doesn't seem to work.
- Klima çalışmıyor gibi görünüyor.
- Nobody seems to know where Jean is.
- Kimse Jean'in nerede olduğunu bilmiyor gibi görünüyor.
- Tom seems to really think that'll happen.
- Tom gerçekten bunun olacağını düşünüyor gibi görünüyor.
- Tom didn't seem to understand my French.
- Tom benim Fransızcamı anlamıyor gibi görünüyordu.
- Tom seems to know just about everybody.
- Tom hemen hemen herkesi tanıyor gibi görünüyor.
- He seems to have lived in Spain.
- İspanya'da yaşamış gibi görünüyor.
- Tom seems to know Mary.
- Tom Mary'yi tanıyor gibi görünüyor.
- No one seems to have the guts to do that anymore.
- Artık kimsenin bunu yapacak cesareti yok gibi görünüyor.
- You seem to have had that car for years.
- O araba yıllardır sendeymiş gibi görünüyor.
- Mary scarcely seems to care for me, does she?
- Mary, beni pek umursamıyor gibi görünüyor, değil mi?
- Tom said I seemed shocked.
- Tom şok olmuş gibi göründüğümü söyledi.
- You seem to know Tom already.
- Zaten Tom'u tanıyor gibi görünüyorsun.
- You seem to understand Tom.
- Tom'u anlıyor gibi görünüyorsun.
- The police seem to know exactly where we are.
- Polis nerede olduğumuzu tam olarak biliyor gibi görünüyor.
- Tom doesn't seem to think so.
- Tom öyle düşünüyor gibi görünmüyor.
- Tom didn't seem to know what Mary needed.
- Tom Mary'nin neye ihtiyacı olduğunu biiyor gibi görünmüyordu.
- Tom didn't seem surprised that Mary had a motorcycle.
- Tom Mary'nin bir motosikleti olduğuna şaşırmış gibi görünmüyordu.
- It seems to me that you're making fun of me.
- Benimle dalga geçiyormuşsun gibi görünüyor.
- Tom seemed to understand.
- Tom anlıyor gibi görünüyordu.
- It seems my clock is slightly off.
- Saatim biraz bozuk gibi görünüyor.
- It seemed Tom and Mary were nervous.
- Tom ve Mary sinirli gibi görünüyordu.
- You don't seem to understand anything.
- Bir şey anlamış gibi görünmüyorsun.
- Tom and Mary seem to argue all the time.
- Tom ve Mary sürekli tartışıyor gibi görünüyor.
- Tom doesn't seem to care about anything else.
- Tom başka hiçbir şeyi umursamıyor gibi görünüyor.
- He seems to have known the truth.
- Gerçeği biliyor gibi görünüyor.
- Tom seems to always say the right thing at the right time.
- Tom her zaman doğru zamanda doğru şeyi söylüyor gibi görünüyor.
- Tom seems to have made up his mind about something.
- Tom bir şey hakkında kararını vermiş gibi görünüyor.
- Tom never seems to like anything I do.
- Tom yaptığım hiçbir şeyi beğenmiyor gibi görünüyor.
- It seems to me that you shouldn't be doing that.
- Bana bunu yapmaman gerekiyor gibi görünüyor.
- Tom seems to have been working on this for a long time.
- Tom bu konuda uzun süredir çalışıyor gibi görünüyor.
- You don't seem to like Tom.
- Tom'dan hoşlanıyor gibi görünmüyorsun.
- He seems to catch the flu every year.
- Her yıl gribe yakalanıyor gibi görünüyor.
- Tom didn't seem interested in what Mary was saying.
- Tom Mary'nin söylediğiyle ilgileniyor gibi görünmüyordu.
- Jim seems to know the art of making friends with girls.
- Jim, kızlarla arkadaşlık yapma sanatını biliyor gibi görünüyor.
- It didn't seem to matter.
- Bu önemli gibi görünmüyor.
- They seem American.
- Amerikalı gibi görünüyorlar.
- The situation seems hopeless.
- Durum umutsuz gibi görünüyor.
- Tom certainly seemed to enjoy the party last Friday night.
- Tom kesinlikle geçen cuma gecesi partiden hoşlanıyor gibi görünüyordu.
- Tom seems wise.
- Tom akıllı gibi görünüyor.
- You seem to speak French fairly fluently.
- Oldukça akıcı şekilde Fransızca konuşuyor gibi görünüyorsun.
- He seems to have been rich.
- Zenginmiş gibi görünüyor.
- Tom didn't seem to enjoy the movie very much.
- Tom filmi çok beğeniyor gibi görünmüyordu.
- Sami didn't seem very pleased at all.
- Sami hiç de çok memnun gibi görünmüyordu.
- It seems I was wrong about them.
- Ben onlar hakkında yanılmışım gibi görünüyor.
- Tom doesn't seem to want to win.
- Tom kazanmak istiyor gibi görünmüyor.
- You seem to have something else on your mind.
- Aklında başka bir şey var gibi görünüyor.
- He seems to know us.
- Bizi tanıyor gibi görünüyor.
- Tom doesn't seem to know very much.
- Tom pek bir şey biliyor gibi görünmüyor.
- It seems to have changed.
- Bu değişmiş gibi görünüyor.
- Tom certainly seems to enjoy reading books by Mark Twain.
- Tom kesinlikle Mark Twain'in kitaplarını okumaktan hoşlanıyor gibi görünüyor.
- Tom doesn't seem to want to go with us.
- Tom bizimle gitmek istiyor gibi görünmüyor.
- Tom seemed to know who did that.
- Tom bunu kimin yaptığını biliyor gibi görünüyordu.
- Tom always seems to have trouble talking to women.
- Tom her zaman kadınlarla konuşmada sorun yaşıyor gibi görünüyor.
- Tom seemed to take the matter seriously.
- Tom sorunu ciddiye alıyor gibi görünüyordu.
- Tom seems to have vanished.
- Tom ortadan kaybolmuş gibi görünüyor.
- Tom and Mary don't seem to know what to do.
- Tom ve Mary ne yapacaklarını bilmiyor gibi görünüyorlar.
- They seem to care.
- Umursuyor gibi görünüyorlar.
- Tom seems to like you a lot.
- Tom senden çok hoşlanıyor gibi görünüyor.
- Tom seems to want a lot of things.
- Tom pek çok şey istiyor gibi görünüyor.
- Your plan seemed the best.
- Senin planın en iyisi gibi görünüyordu.
- Tom didn't seem to remember.
- Tom hatırlıyor gibi görünmüyordu.
- Tom doesn't seem to have any luck at all.
- Tom'un hiç şansı yok gibi görünüyor.
- Your father seems very friendly.
- Baban çok arkadaş canlısı gibi görünüyor.
- Tom seems to like Boston.
- Tom Boston'u seviyor gibi görünüyor.
- Tom and Mary don't seem to really talk to each other all that much.
- Tom ve Mary birbirleriyle pek konuşuyor gibi görünmüyorlar.
- He didn't seem interested in making friends.
- O arkadaş edinmekle ilgileniyor gibi görünmüyordu.
- Tom seemed fine to me.
- Tom bana iyi gibi göründü.
- Tom certainly doesn't seem to know what he's doing.
- Tom kesinlikle ne yaptığını biliyor gibi görünmüyor.
- Tom doesn't seem to know what Mary wants.
- Tom, Mary'nini istediği şeyi biliyor gibi görünmüyor.
- You don't seem to get it.
- Anlamış gibi görünmüyorsun.
- He seems to know us.
- O bizi tanıyor gibi görünüyor.
- Tom seemed to want to do that.
- Tom bunu yapmak istiyor gibi görünüyordu.
- It seemed that he was sick.
- O, hasta gibi görünüyordu.
- Tom seemed to have been offended.
- Tom kırılmış gibi görünüyordu.
- Tom certainly doesn't seem to mind helping Mary.
- Tom kesinlikle Mary'ye yardım etmeyi umursuyor gibi görünmüyor.
- Nobody seems to know why Tom didn't win.
- Tom'un neden kazanmadığını kimse biliyor gibi görünmüyor.
- Tom didn't seem to care that nobody seemed to like him.
- Tom kimsenin onu sevmiyor gibi görünmesini umursuyor gibi görünmüyordu.
- Tom doesn't seem to mind that his daughter is dating John.
- Tom kızının John'la çıkmasını umursamıyor gibi görünüyor.
- You seem to understand.
- Anlıyor gibi görünüyorsun.
- Tom didn't seem disappointed.
- Tom hayal kırıklığına uğramış gibi görünmüyordu.
- Tom seems to know the secret.
- Tom sırrı biliyor gibi görünüyor.
- Tom didn't seem to know Mary.
- Tom Mary'yi tanıyor gibi görünmüyordu.
- Tom didn't seem surprised when I told him I didn't need to do that.
- Tom ona bunu yapmamama gerek olmadığını söylediğimde şaşırmış gibi görünmüyordu.
- It seems that I'm not lucky today.
- Ben bugün şanslı değilim gibi görünüyor.
- He never seemed to accomplish anything.
- O bir şey başarmış gibi görünmüyordu.
- Tom seemed stupid.
- Tom aptalmış gibi görünüyordu.
- The dog was so clever that he seemed almost human.
- Köpek o kadar zekiydi ki neredeyse insan gibi görünüyordu.
- It seems that Tom is busy with his new job.
- Tom yeni işiyle meşgul gibi görünüyor.
- It seems to have gotten colder.
- Hava soğumuş gibi görünüyor.
- It seems to me that you've won.
- Bana kazandın gibi görünüyor.
- No one here seems to want our help.
- Burada kimse yardımımızı istemiyor gibi görünüyor.
- Tom seems to have left town in a hurry.
- Tom şehri aceleyle terk etmiş gibi görünüyor.
- It seems that Tom likes classical music.
- Tom klasik müzikten hoşlanıyor gibi görünüyor.
- Tom seems to have reasons for everything he did.
- Tom'un yaptığı her şey için sebepleri var gibi görünüyor.
- Tom seems to know a lot about Boston.
- Tom, Boston hakkında çok şey biliyor gibi görünüyor.
- Tom seemed to be afraid of something.
- Tom bir şeyden korkuyor gibi görünüyordu.
- Tom doesn't seem to care about what might happen.
- Tom ne olabileceğini umursuyor gibi görünmüyor.
- It seems that he believes what he said is right.
- Söylediklerinin doğru olduğuna inanıyor gibi görünüyor.
- He seemed to know the truth.
- Gerçeği biliyor gibi görünüyordu.
- His reelection seems sure.
- Yeniden seçilmesi kesin gibi görünüyor.
- He seems to have something on his mind.
- Aklında bir şey var gibi görünüyor.
- She seems to have slept badly last night.
- Dün gece kötü uymuş gibi görünüyor.
- They don't seem busy.
- Meşgul gibi görünmüyorlar.
- Tom seems to have been rich.
- Tom, zengin olmuş gibi görünüyor.
- No one seems to listen to us anymore.
- Artık kimse bizi dinlemiyor gibi görünüyor.
- Tom didn't seem to understand the project's purpose.
- Tom projenin amacını anlamış gibi görünmüyordu.
- Tom seems to always be running into people he knows.
- Tom her zaman tanıdığı insanlarla karşılaşıyor gibi görünüyor.
- Tom never seems to win.
- Tom asla kazanacak gibi görünmez.
- There seems no need to hurry.
- Acele etmeye gerek yok gibi görünüyor.
- Tom doesn't seem to understand me.
- Tom beni anlıyor gibi görünmüyor.
- It seems that you're not having fun in here.
- Burada eğlenmiyormuşsun gibi görünüyor.
- It seemed to work.
- İşe yarar gibi görünüyor.
- Few people seem to have read the book.
- Çok az insan kitabı okumuş gibi görünüyor.
- Tom seems to need to go to the bathroom.
- Tom'un tuvalete gitmeye ihtiyacı var gibi görünüyor.
- All Tom seems to want is money.
- Tom'un tek istediği para gibi görünüyor.
- Tom seemed to have recognized me.
- Tom beni tanımış gibi görünüyor.
- Tom seemed to get along fine with Mary.
- Tom Mary ile iyi geçiniyor gibi görünüyordu.
- He seems to have been a very popular actor when he was young.
- O gençken çok popüler bir aktörmüş gibi görünmektedir.
- Tom and Mary didn't seem to know each other.
- Tom ve Mary birbirlerini tanıyor gibi görünmüyorlardı.
- It seems that the computer was infected by a virus.
- Bilgisayara bir virüs bulaşmış gibi görünüyor.
- Tom didn't seem to want to study today.
- Tom bugün çalışmak istiyor gibi görünmüyordu.
- Tom can't seem to access his data.
- Tom verilerine erişecek gibi görünmüyor.
- You seem to know a great deal about Tom.
- Tom hakkında çok şey biliyor gibi görünüyorsun.
- Tom seemed to know everybody there.
- Tom oradaki herkesi tanıyor gibi görünüyordu.
- You seem to know a great deal about me.
- Benim hakkımda çok şey biliyor gibi görünüyorsun.
- Tom seems to have recovered.
- Tom iyileşmiş gibi görünüyor.
- You don't seem to love me anymore.
- Artık beni seviyor gibi görünmüyorsun.
- Land prices seem to just keep going up.
- Arsa fiyatları sürekli artıyor gibi görünüyor.
- Tom and Mary seem to know what they're doing.
- Tom ve Mary ne yaptıklarını biliyor gibi görünüyorlar.
- Nobody seemed surprised.
- Kimse şaşırmış gibi görünmüyordu.
- Tom seems to know what Mary was doing.
- Tom, Mary'nin ne yaptığını biliyor gibi görünüyor.
- Some people seem to complain about everything.
- Bazı insanlar her şeyden şikayet ediyor gibi görünüyor.
- Tom seemed to like you a lot.
- Tom senden çok hoşlanıyor gibi görünüyordu.
- She seems to have something to do with the affair.
- Onun olayla bir ilgisi var gibi görünüyor.
- Tom seems to know a lot about me.
- Tom benim hakkımda çok şey biliyor gibi görünüyor.
- You never seem to enjoy being with us.
- Bizimle olmaktan hiç hoşlanıyor gibi görünmüyorsun.
- Tom didn't seem to mind.
- Tom önemsiyor gibi görünmüyordu.
- The lawyer seems to think it'll be an open and shut case.
- Avukat bunun açık ve kapalı bir dava olacağını düşünüyor gibi görünüyor.
- Tom sometimes doesn't seem to understand what I'm saying.
- Tom bazen söylediğimi anlıyor gibi görünmüyor.
- You don't seem to like yourself very much.
- Kendinden çok hoşlanıyor gibi görünmüyorsun.
- Tom seemed a little distracted.
- Tom biraz dikkati dağılmış gibi görünüyordu.
- Tom seems to know what Mary has done.
- Tom, Mary'nin ne yapmakta olduğunu biliyor gibi görünüyor.
- You seem to know a lot.
- Çok şey biliyor gibi görünüyorsun.
- It seems that it will rain.
- Yağmur yağacak gibi görünüyor.
- She seems to have had a very hard time.
- Çok zor bir zaman geçirmiş gibi görünüyor.
- Tom didn't seem to recognize me.
- Tom beni tanıyor gibi görünmüyordu.
- He seems to have a touch of fever.
- Biraz ateşi var gibi görünüyor.
- Tom is always studying, but he never seems to learn anything.
- Tom her zaman çalışıyor ama bir şey öğreniyor gibi görünmüyor.
- Jack seems to regret it deeply.
- Jack, buna derinden pişman olmuş gibi görünüyor.
- The race seemed to never end.
- Yarış asla sona ermeyecek gibi görünüyordu.
- He seems to have left the country.
- Ülkeyi terk etmiş gibi görünüyor.
- Tom doesn't seem to understand.
- Tom anlıyor gibi görünmüyor.
- The noise didn't seem to bother Tom at all.
- Gürültü, Tom’u hiç de rahatsız etmiş gibi görünmüyordu.
- The female warrior's armor seemed to leave many parts of her body unprotected.
- Kadın savaşçının zırhı vücudunun birçok kısmını korumasız bırakmış gibi görünüyordu.
- It seems that something funny is going on.
- Komik bir şey oluyor gibi görünüyor.
- It seems that something is wrong with this car.
- Bu arabada bir sorun var gibi görünüyor.
- No one here seems to want our help.
- Buradaki hiç kimse yardımımızı istiyor gibi görünmüyor.
- Tom never seems to get upset no matter what Mary does.
- Tom, Mary ne yaparsa yapsın asla üzülmüyor gibi görünüyor.
- Sami and Layla seemed a perfect match.
- Sami ve Layla mükemmel bir çift gibi görünüyordu.
- It seems I have a slight cold.
- Hafif üşütmüşüm gibi görünüyor.
- For someone who's supposed to be an expert, you don't seem to know much.
- Uzman olması gereken birine göre, pek bir şey biliyor gibi görünmüyorsun.
- Tom didn't seem to know very much about what happened.
- Tom ne olduğu hakkında çok şey biliyor gibi görünmüyordu.
- Hawaii seems a lonely island in the middle of the Pacific.
- Hawaii, Pasifik'in ortasında yalnız bir ada gibi görünüyor.
- It seemed that he was short of money.
- Paraya ihtiyacı varmış gibi görünüyordu.
- Tom seems to have been rich.
- Tom zengin gibi görünüyor.
- Tom always seems to do that.
- Tom her zaman bunu yapıyor gibi görünüyor.
- Tom seems to really be in love with Mary.
- Tom, Mary'ye gerçekten aşık gibi görünüyor.
- Tom seems to know all about Mary's past.
- Tom, Mary'nin geçmişi hakkında her şeyi biliyor gibi görünüyor.
- Tom never seems to eat very much.
- Tom çok yiyor gibi görünmüyor.
- You seem to have gained some weight.
- Biraz kilo almış gibi görünüyorsun.
- She seems to hate you.
- O, senden nefret ediyor gibi görünüyor.
- Tom seems aware of what's going on.
- Tom olan bitenin farkında gibi görünüyor.
- It seems that he knows everything.
- O her şeyi biliyor gibi görünüyor.
- It seems I'm the only one here who knows how to speak French.
- Burada Fransızca konuşmayı bilen tek kişi benmişim gibi görünüyor.
- No matter how much I eat, I never seem to gain weight.
- Ne kadar çok yersem yiyeyim hiç kilo almıyorum gibi görünüyorum.
- Some people seem to always want to have the last word.
- Bazı insanlar her zaman son sözü söylemek istiyor gibi görünürler.
- Tom seemed to have plenty of money.
- Tom çok parası var gibi görünüyordu.
- He seemed to have been working for a long time.
- Uzun bir süredir çalışıyor gibi görünüyordu.
- Tom seemed to want to help Mary.
- Tom Mary'ye yardım etmek istiyor gibi görünüyordu.
- Not everyone seems to agree with Tom.
- Herkes Tom'la aynı fikirde değil gibi görünüyor.
- I seem to have done something wrong.
- Ben yanlış bir şey yapmışım gibi görünüyorum.
- Tom seems to have missed the point.
- Tom anlayamamış gibi görünüyor.
- Tom seems to have caught a cold.
- Tom üşütmüş gibi görünüyor.
- Suddenly the ground seemed to disappear from beneath my feet.
- Aniden zemin ayaklarımın altından kayboluyor gibi görünüyordu.
- She seems to have left for Tokyo yesterday.
- Tokyo'yu dün terketmiş gibi görünüyor.
- Tom seems pretty wasted already.
- Tom şimdiden boşa harcamış gibi görünüyor.
- It seems a waste of time to wait any longer.
- Daha fazla beklemek zaman kaybı gibi görünüyor.
- She seems to have had a change of heart.
- Fikrini değiştirmiş gibi görünüyor.
- Tom seems to come every week.
- Tom her hafta geliyor gibi görünüyor.
- Mary doesn't seem to like me.
- Mary benden hoşlanıyor gibi görünmüyor.
- It seems that he's happy.
- O, mutlu gibi görünüyor.
- Tom certainly seems to enjoy life.
- Tom kesinlikle yaşamı seviyor gibi görünüyor.
- The only person who doesn't seem to understand is you.
- Anlıyor gibi görünmeyen tek kişi sensin.
- Tom never seems to do that anymore.
- Tom artık bunu yapmıyor gibi görünüyor.
- The problem seems to have corrected itself.
- Sorun kendiliğinden düzelmiş gibi görünüyor.
- He seems to have been happy.
- O, mutlu gibi görünüyor.
- You seem to have hurt yourself.
- Kendinize zarar vermişsiniz gibi görünüyor.
- All of Tom's teammates seem to like him.
- Tom'un tüm takım arkadaşları onu seviyor gibi görünüyor.
- He seems to have had a great amount of money.
- Büyük miktarda parası varmış gibi görünüyor.
- Tom doesn't seem to like himself very much.
- Tom kendini çok seviyor gibi görünmüyor.
- Tom never seems to accomplish anything.
- Tom asla bir şey başaracak gibi görünmüyor.
- Tom doesn't seem to understand.
- Tom anlamış gibi görünmüyor.
- Tom doesn't seem to enjoy doing that.
- Tom bunu yapmaktan zevk alıyor gibi görünmüyor.
- Tom seemed to like speaking French.
- Tom Fransızca konuşmaktan hoşlanıyor gibi görünüyordu.
- Tom seemed to have lots of friends.
- Tom'un çok arkadaşı var gibi görünüyordu.
- Tom didn't seem surprised to see me.
- Tom beni gördüğüne şaşırmış gibi görünmüyordu.
- She seems to have found a boyfriend.
- O bir erkek arkadaş bulmuş gibi görünüyor.
- It seems I was wrong about you.
- Ben senin hakkında yanılmışım gibi görünüyor.
- He seems to have made quite an impression on you.
- O sanki senin üzerinde bayağı izlenim bırakmış gibi görünüyor.
- Tom never seems to enjoy being with us.
- Tom bizimle olmaktan zevk alıyor gibi görünmüyor.
- Tom seems to like Mary.
- Tom Mary'yi seviyor gibi görünüyor.
- Jim seems to know the art of making friends with girls.
- Jim, kızlarla arkadaş olma sanatını biliyor gibi görünüyor.
- No one seems to know Tom.
- Kimse Tom'u tanımıyor gibi görünüyor.
- Tom seemed to like teaching French.
- Tom Fransızca öğretmekten hoşlanıyor gibi görünüyordu.
- Tom seems to want me to fail.
- Tom başarısız olmamı istiyor gibi görünüyor.
- No one seems to know the answer.
- Hiç kimse cevabı biliyor gibi görünmüyor.
- Tom seems to do that almost every day.
- Tom neredeyse bunu her gün yapıyor gibi görünüyor.
- You seem to know who did that.
- Bunu kimin yaptığını biliyor gibi görünüyorsun.
- That seems a reasonable assumption.
- O makul bir varsayım gibi görünüyor.
- You didn't seem to want that book.
- O kitabı istiyor gibi görünmüyordun.
- The athlete seemed immune from fatigue.
- Atlet yorgunluğa dayanıklı gibi görünüyordu.
- Tom seemed to enjoy himself yesterday at the party.
- Tom dün partide eğleniyor gibi görünüyordu.
- Tom is always studying, but he never seems to learn anything.
- Tom sürekli ders çalışıyor ama hiçbir şey öğrenemiyormuş gibi görünüyor.
- Tom doesn't seem to get along well with anyone.
- Tom kimseyle iyi anlaşamıyor gibi görünüyor.
- When you're enjoying yourself, the time seems to fly by.
- Sen eğleniyorken zaman uçarak geçiyor gibi görünüyor.
- Tom seemed to have been crying.
- Tom ağlıyor gibi görünüyordu.
- Tom's plan seemed the best.
- Tom'un planı en iyisi gibi görünüyordu.
- Tom seems to enjoy putting people down.
- Tom insanları küçümsemekten hoşlanıyor gibi görünüyor.
- That just seems wrong.
- Bu yanlış gibi görünüyor.
- Tom can't seem to get rid of his nasty cold.
- Tom kötü soğuk algınlığından kurtulamıyor gibi görünüyor.
- Tom didn't seem to like Mary very much.
- Tom Mary'yi çok fazla sevmiyor gibi görünüyordu.
- Nothing seems to scare you.
- Hiçbir şey seni korkutmuyor gibi görünüyor.
- Tom seemed to know what to do.
- Tom ne yapacağını biliyor gibi görünüyordu.
- Tom seems to know already.
- Tom zaten biliyor gibi görünüyor.
- Tom seems to have no self-confidence.
- Tom'un kendine güveni yok gibi görünüyor.
- Tom certainly seems to enjoy reading books by Mark Twain.
- Tom kesinlikle Mark Twain tarafından yazılmış kitapları okumaktan hoşlanıyor gibi görünüyor.
- Tom seems to enjoy being outdoors.
- Tom açık havada olmaktan hoşlanıyor gibi görünüyor.
- It's seems I've caught cold yesterday evening.
- Dün akşam üşütmüşüm gibi görünüyor.
- Scientists seem to have known the truth.
- Bilim insanları gerçeği biliyor gibi görünüyor.
- They seemed to enjoy themselves at the party last night.
- Dün geceki partide eğleniyor gibi görünüyorlardı.
- Tom doesn't seem to have heard Mary.
- Tom Mary'yi duymuş gibi görünmüyor.
- Tom doesn't seem to care.
- Tom umursuyor gibi görünmüyor.
- You don't seem to get it, Tom.
- Anlıyor gibi görünmüyorsun Tom.
- Tom seemed happy to see you.
- Tom seni görmekten mutlu gibi görünüyordu.
- Tom definitely seems to be interested in Mary.
- Tom kesinlikle Mary ile ilgileniyor gibi görünüyor.
- Tom seems to know what Mary wants.
- Tom, Mary'nin ne istediğini biliyor gibi görünüyor.
- Tom didn't seem to care that Mary didn't want him to be there.
- Tom, Mary'nin onun orada olmasını istemeyişini umursuyor gibi görünmüyordu.
- Tom seems to enjoy watching horror movies.
- Tom korku filmi izlemekten hoşlanıyor gibi görünüyor.
- You seemed crazy.
- Deli gibi görünüyorsun.
- Tom never seems to accomplish anything.
- Tom bir şey başarıyor gibi görünmüyor.
- Tom doesn't seem to like it.
- Tom bundan hoşlanmıyor gibi görünüyor.
- It seems that she is not pleased with the job.
- İşten memnun değil gibi görünüyor.
- You seem a million miles away.
- Bir milyon mil uzakta gibi görünüyorsun.
- It seems a long way from here to the town.
- Buradan şehre kadar uzun bir yol var gibi görünüyor.
- Tom seemed to know everything.
- Tom her şeyi biliyor gibi görünüyordu.
- You seem a little puzzled.
- Sen biraz şaşkın gibi görünüyorsun.
- It seems she is more than thirty years old.
- O, otuz yaşından daha fazla gibi görünüyor.
- Tom has lived in Boston for thirty years, but he still doesn't seem to know the city well.
- Tom otuz yıldır Boston'da yaşıyor ama şehri hala iyi tanıyor gibi görünmüyor.
- It seems that you don't want to do it.
- Onu yapmak istemiyorsunuz gibi görünüyor.
- It seems that they have quarreled.
- Onlar tartışmışlar gibi görünüyor.
- Tom didn't seem to notice Mary.
- Tom, Mary'yi fark etmemiş gibi görünüyordu.
- Tom doesn't seem to remember me.
- Tom beni hatırlıyor gibi görünmüyor.
- Tom seemed to hate me.
- Tom benden nefret ediyor gibi görünüyordu.
- The dog seems to have been sick.
- Köpek hasta gibi görünüyor.
- It seems we have more than one problem.
- Birden fazla sorunumuz var gibi görünüyor.
- You don't seem to enjoy doing that?
- Bunu yapmaktan hoşlanıyor gibi görünmüyorsun?
- Tom seemed to know what he was doing.
- Tom ne yaptığını biliyor gibi görünüyordu.
- Tom never seems to cry.
- Tom asla ağlıyor gibi görünmüyor.
- It seems very difficult for me.
- Benim için çok zor gibi görünüyor.
- Tom doesn't seem to get along well with anyone.
- Tom, herkesle iyi geçiniyor gibi görünmüyor.
- Tom doesn't seem to know what to do.
- Tom ne yapacağını biliyor gibi görünmüyor.
- Tom didn't seem to understand what had happened.
- Tom ne olduğunu anlamış gibi görünmüyordu.
- You seem to know what to do.
- Ne yapacağını biliyor gibi görünüyorsun.
- Tom seems to know what Mary was doing.
- Tom Mary'nin ne yaptığını biliyor gibi görünüyor.
- Mr White seems to have many friends.
- Bay White'ın birçok arkadaşı var gibi görünüyor.
- Tom didn't seem to understand what you were saying.
- Tom ne söylediğini anlıyor gibi görünmüyordu.
- Tom and Mary both seem unable to do that.
- Tom ve Mary bunu yapamıyor gibi görünüyor.
- Tom seems to suffer from some kind of post-traumatic stress.
- Tom bir çeşit travma sonrası stresten muzdarip gibi görünüyor.
- Tom seemed to have figured it out.
- Tom anlamış gibi görünüyordu.
- She seems to have known the truth of the matter.
- Olayın aslını biliyor gibi görünüyor.
- Tom seemed pretty scared.
- Tom oldukça korkmuş gibi görünüyordu.
- Women seem to go for Tom.
- Kadınlar Tom'u seviyor gibi görünüyor.
- Tom seems to have a lot on his mind.
- Tom'un aklında çok şey var gibi görünüyor.
- Tom seems unsure.
- Tom emin değil gibi görünüyor.
- He who remains silent seems to consent.
- Sessiz kalan razı olmuş gibi görünür.
- Tom doesn't seem to understand any French.
- Tom hiç Fransızca anlamıyor gibi görünüyor.
- Everybody seems to pay attention to what he says.
- Herkes onun söylediklerine kulak veriyor gibi görünüyor.
- It seems that Tom knows the secret.
- Tom sırrı biliyor gibi görünüyor.
- Her suggestion seems to have been turned down.
- Onun önerisi geri çevrilmiş gibi görünüyor.
- Tom seems to never know exactly what he's supposed to be doing.
- Tom tam olarak ne yapması gerektiğini bilmiyor gibi görünüyor.
- Tom seems to have good hearing.
- Tom iyi işitiyor gibi görünüyor.
- He didn't seem bothered at all.
- Hiç rahatsız olmuş gibi görünmüyordu.
- It seems you enjoy travelling the world.
- Dünyayı seyahat etmekten hoşlanıyor gibi görünüyorsun.
- She doesn't seem interested in making friends.
- Arkadaş edinmekle ilgileniyor gibi görünmüyor.
- He seems to live in Britain.
- Britanya'da yaşıyor gibi görünüyor.
- I asked around, but nobody seemed to have any idea how to fix the problem.
- Çevreye sordum fakat sorunu nasıl halledeceğimize dair hiç kimsenin fikri yok gibi görünüyordu.
- It didn't seem real.
- Gerçek gibi görünmüyordu.
- It seems to have worn out.
- Yıpranmış gibi görünüyor.
- Life seems to have been a constant struggle for her ever since she left home.
- Evden ayrıldığından beri hayat onun için sürekli bir mücadele olmuş gibi görünüyor.
- Tom seems to get angry easily.
- Tom çabuk sinirleniyor gibi görünüyor.
- You really seem to love pizza.
- Gerçekten pizzayı seviyor gibi görünüyorsun.
- Tom seems to have had a change of heart.
- Tom fikir değiştirmiş gibi görünüyor.
- It seems that anything can happen today.
- Bugün bir şey olabilecek gibi görünüyor.
- This doesn't seem to affect Tom.
- Bu Tom'u etkileyecek gibi görünmüyor.
- Tom doesn't seem to want to study today.
- Tom bugün ders çalışmak istemiyor gibi görünüyor.
- He seems not to be aware of the conflict between my father and me.
- Babam ve benim aramdaki anlaşmazlığın farkında değil gibi görünüyor.
- They never seem to get sick.
- Hiç hastalanmıyor gibi görünüyorlar.
- He seems ill.
- O, hasta gibi görünüyor.
- All you seem to think about is money.
- Tek düşündüğün para gibi görünüyor.
- The girl seemed to pay no attention to him.
- Kız ona hiç dikkat etmiyor gibi görünüyordu.
- Tom usually seems to do that.
- Tom genellikle bunu yapar gibi görünüyor.
- Tom doesn't seem to understand what's happening.
- Tom ne olduğunu anlıyor gibi görünmüyor.
- Tom seemed to know Mary.
- Tom Mary'yi tanıyor gibi görünüyordu.
- Tom didn't seem to recognize Mary.
- Tom Mary'yi tanıyor gibi görünmüyordu.
- They seemed to think so.
- Öyle düşünüyor gibi görünüyorlardı.
- John's parents seemed relieved to hear that his plane was on time.
- John'un ebeveynleri, uçağının zamanında geldiğini duydukları için rahatlamış gibi görünüyorlardı.
- Tom didn't seem to want to talk to Mary.
- Tom Mary ile konuşmak istiyor gibi görünmüyordu.
- You seemed surprised when Tom told you he wanted to do that.
- Tom sana bunu yapmak istediğini söylediğinde şaşırmış gibi görünüyordun.
- Tom seems to know Mary.
- Tom, Mary'yi tanıyor gibi görünüyor.
- Tom seems OK with it.
- Tom bunu sorun etmiyor gibi görünüyor.
- This seems to help.
- Bu yardımcı olacak gibi görünüyor.
- Tom and Mary always seem to have a wonderful time together.
- Tom ve Mary her zaman birlikte harika bir zaman geçiriyor gibi görünüyorlar.
- Tom didn't seem to want to know about that.
- Tom bunu bilmek istiyor gibi görünmüyordu.
- Tom seems to have lost his key.
- Tom anahtarını kaybetmiş gibi görünüyor.
- Tom seemed to know what he wanted.
- Tom ne istediğini biliyor gibi görünüyordu.
- It seems that his secretary knows a truth.
- Onun sekreteri bir gerçeği biliyor gibi görünüyor.
- It seems that Tom is lying.
- Tom yalan söylüyor gibi görünüyor.
- Every great writer seems to have been interested in English.
- Her büyük yazar İngilizce ile ilgilenmiş gibi görünüyor.
- The Democrats seem not to be able to lose with dignity.
- Demokratlar haysiyetiyle kaybedemiyor gibi görünüyor.
- Tom doesn't seem to like anything.
- Tom hiçbir şeyden hoşlanmıyor gibi görünüyor.
- Tom seems artistic.
- Tom'un sanat yönü var gibi görünüyor.
- Tom doesn't seem to care about what might happen.
- Tom olabilecekleri umursamıyor gibi görünüyor.
- You never seem to get anywhere on time.
- Asla zamanında hiçbir yere gitmiyor gibi görünüyorsun.
- Tom seems to know what to do.
- Tom ne yapacağını biliyor gibi görünüyor.
- You don't seem to understand their good intentions.
- Onların iyi niyetlerini anlıyor gibi görünmüyorsun.
- She seemed uninterested in our problems, so we stopped asking her for help.
- Sorunlarımızla ilgilenmiyor gibi görünüyordu, biz de ondan yardım istemeyi bıraktık.
- The guys working on your car don't seem to know what they're doing.
- Arabanız üzerinde çalışan adamlar ne yaptıklarını bilmiyor gibi görünüyorlar.
- You don't seem to understand what's happened.
- Ne olduğunu anlıyor gibi görünmüyorsun.
- Tom seemed to understand why Mary shouldn't do that.
- Tom, Mary'nin bunu neden yapmaması gerektiğini anlıyor gibi görünüyordu.
- It seemed Tom and Mary were sick.
- Tom ve Mary hasta gibi görünüyordu.
- Tom seemed to be distracted.
- Tom dikkati dağılmış gibi görünüyordu.
- It seems I will die.
- Öleceğim gibi görünüyor.
- I seem to have done something wrong.
- Yanlış bir şey yapmışım gibi görünüyor.
- I don't know if you've noticed, but Tom seems to have fallen in love with your daughter.
- Fark ettiniz mi bilmiyorum ama Tom kızınıza aşık olmuş gibi görünüyor.
- Sometimes the facts don't seem to matter in politics.
- Bazen politikada gerçeklerin önemi yokmuş gibi görünür.
- No one seems to have any idea where Tom is.
- Kimsenin Tom'un nerede olduğuna dair bir fikri yok gibi görünüyor.
- That seems high to me.
- Bana yüksek gibi görünüyor.
- She didn't seem bothered at all.
- Hiç rahatsız olmuş gibi görünmüyordu.
- He seems to always say the right thing at the right time.
- Her zaman doğru zamanda doğru şeyi söylüyor gibi görünüyor.
- It seems that he is interested in astronomy.
- O, astronomi ile ilgili gibi görünüyor.
- The stars seem small, but they are large.
- Yıldızlar küçük gibi görünür ama büyükler.
- You seem to really be enjoying yourself.
- Gerçekten eğleniyor gibi görünüyorsun.
- She seems to have been happy.
- Mutlu olmuş gibi görünüyor.
- Tom seems to have forgotten my name.
- Tom benim adımı unutmuş gibi görünüyor.
- You seem to have a lot on your mind.
- Aklında çok şey var gibi görünüyor.
- Tom seemed lost in thought.
- Tom düşüncelerde kaybolmuş gibi görünüyordu.
- Tom didn't seem to recognize you.
- Tom seni tanıyormuş gibi görünmüyordu.
- Tom doesn't seem to get it.
- Tom anlamıyor gibi görünüyor.
- His stomach seemed a bottomless pit.
- Midesi dipsiz bir çukur gibi görünüyordu.
- Tom doesn't seem to like Mary.
- Tom Mary'yi seviyor gibi görünmüyor.
- He seems to have been ill.
- O hasta olmuş gibi görünüyor.
- The money seems to have run out.
- Para bitmiş gibi görünüyor.
- Tom always seems to win.
- Tom her zaman kazanmak istiyor gibi görünüyor.
- She seems to have slept badly last night.
- Dün gece çok kötü uyumuş gibi görünüyor.
- Tom seems to have missed the point.
- Tom konuyu kaçırmış gibi görünüyor.
- Tom said Mary seemed somewhat confused.
- Tom, Mary'nin biraz kafası karışmış gibi göründüğünü söyledi.
- Tom didn't seem bothered at all.
- Tom hiç rahatsız olmuş gibi görünmüyordu.
- It seems that he's a student.
- O bir öğrenci gibi görünüyor.
- Even Tom seemed to enjoy the movie.
- Tom bile filmden zevk alıyor gibi görünüyordu.
- He doesn't seem to care.
- O umursuyor gibi görünmüyor.
- Sami seemed to be acquainted with his killer.
- Sami katilini tanıyor gibi görünüyordu.
- Tom doesn't really seem to understand how to run meetings.
- Tom toplantıların nasıl yapıldığını pek anlamıyor gibi görünüyor.
- It seems that we've lost our way.
- Yolumuzu kaybettik gibi görünüyor.
- You don't seem to know Fadil.
- Fadil'i tanıyor gibi görünmüyorsun.
- We seem to have arrived a few minutes early.
- Birkaç dakika erken geldik gibi görünüyor.
- It seems that the rainy season is over at last.
- Yağış mevsimi nihayet bitti gibi görünüyor.
- You don't seem to like Tom very much.
- Tom'u çok seviyor gibi görünmüyorsun.
- You seemed not to know the truth.
- Gerçeği bilmiyormuş gibi görünüyordunuz.
- Tom still seems afraid of Mary.
- Tom hâlâ Mary'den korkuyor gibi görünüyor.
- Tom never seems to do that anymore.
- Tom artık bunu yapacak gibi görünmüyor.
- Tom seems to know how to do it.
- Tom nasıl yapılacağını biliyor gibi görünüyor.
- We told him about it; seems he forgot.
- Ona bundan bahsettik; Unutmuş gibi görünüyor.
- Tom never seems to have much to say.
- Tom'un söyleyecek fazla bir şeyi yok gibi görünüyor.
- Land prices seem to just keep going up.
- Arazi fiyatları yükselecek gibi görünüyor.
- Tom doesn't seem to understand what he's supposed to do.
- Tom ne yapması gerektiğini anlamış gibi görünmüyor.
- We seem to have arrived a few minutes early.
- Birkaç dakika erken gelmişiz gibi görünüyoruz.
- Tom never seems to smile anymore.
- Tom artık gülüyor gibi görünmüyor.
- All of Tom's teammates seem to respect him.
- Tom'un takım arkadaşlarının hepsi ona saygı duyuyor gibi görünüyor.
- Mary didn't seem impressed.
- Mary etkilenmiş gibi görünmüyordu.
- No one seems to know what this is used for.
- Kimse bunun ne için kullanıldığını bilmiyor gibi görünüyor.
- Tom seemed to enjoy teaching French.
- Tom Fransızca öğretmekten hoşlanıyor gibi görünüyordu.
- Everyone in the room seemed to agree.
- Odadaki herkes katılıyor gibi görünüyordu.
- It seemed that no one was in the village.
- Köyde kimse yok gibi görünüyordu.
- You don't seem to have the confidence to do that by yourself.
- Bunu tek başına yapacak kadar kendine güvenin yok gibi görünüyor.
- He seemed to have been working for a long time.
- Uzun zamandır çalışıyor gibi görünüyordu.
- Tom doesn't seem to like you very much.
- Tom seni çok seviyor gibi görünmüyor.
- She seemed disappointed at the result.
- O, sonuçtan dolayı hayal kırıklığına uğramış gibi görünüyordu.
- Sami and Layla seemed a perfect pair.
- Sami ve Layla mükemmel bir çift gibi görünüyordu.
- He doesn't seem to want to get ahead.
- Başarılı olmayı istiyor gibi görünmüyor.
- Tom didn't seem to understand the purpose of the project.
- Tom projenin amacını anlamış gibi görünmedi.
- You seem to have an infection.
- Enfeksiyon kapmış gibi görünüyorsun.
- Everyone seemed to enjoy the concert.
- Herkes konserden hoşlanıyor gibi görünüyordu.
- You never seemed to have much free time.
- Çok boş zamanın var gibi görünmüyordun.
- The information seems to have leaked out.
- Bilgi sızmış gibi görünüyor.
- You never seem to pay attention.
- Asla dikkat ediyor gibi görünmüyorsun.
- Cathy seems to like music.
- Cathy müziği seviyor gibi görünüyor.
- He doesn't seem to know his real self.
- Gerçek kimliğini bilmiyor gibi görünüyor.
- Tom didn't seem to understand the purpose of the project.
- Tom projenin amacını anlamamış gibi görünüyordu.
- Tom seems to enjoy provoking arguments.
- Tom tartışmaları kışkırtmaktan hoşlanıyor gibi görünüyor.
- That seems a reasonable assumption.
- Bu makul bir varsayım gibi görünüyor.
- Tom seemed to recognize Mary.
- Tom, Mary'yi tanıyor gibi görünüyordu.
- Tom seemed to have a good time in Boston.
- Tom Boston'da iyi vakit geçirmiş gibi görünüyordu.
- Tom didn't seem to remember where Mary lived.
- Tom Mary'nin nerede yaşadığını hatırlıyor gibi görünmüyordu.
- Tom seems to enjoy being here.
- Tom burada olmaktan hoşlanıyor gibi görünüyor.
- Tom seems fussy.
- Tom telaşlı gibi görünüyor.
- Tom didn't seem surprised when I told him he needed to do that.
- Ona bunu yapması gerektiğini söylediğimde Tom şaşırmış gibi görünmüyordu.
- Tom seems to have won.
- Tom kazanmış gibi görünüyor.
- Nobody seems to have paid attention to what he said.
- Kimse söylediklerine dikkat etmemiş gibi görünüyor.
- The police seem to know exactly where we are.
- Polis tam olarak nerede olduğumuzu biliyor gibi görünüyor.
- Nobody seems to have paid attention to what he said.
- Hiç kimse onun söylediğine dikkat etmemiş gibi görünüyor.
- He may seem glib, but he knows what he's talking about.
- O, düşünmeden konuşuyor gibi görünebilir ama ne hakkında konuştuğunu biliyor.
- Tom doesn't seem to know what to do.
- Tom ne yapacağını bilmiyor gibi görünüyor.
- Tom seems to have nothing to do again.
- Tom'un yine yapacak bir şeyi yok gibi görünüyor.
- Tom seemed to have recognized you.
- Tom seni tanımış gibi görünüyordu.
- Tom seems to know what Mary has to do.
- Tom, Mary'nin ne yapması gerektiğini biliyor gibi görünüyor.
- Tom didn't seem to recognize me.
- Tom beni tanımış gibi görünmedi.
- Everybody seems afraid.
- Herkes korkuyor gibi görünüyor.
- Tom doesn't seem to want to go to bed right now.
- Tom şu anda yatmak istemiyor gibi görünüyor.
- Tom doesn't seem to want to do that.
- Tom bunu yapmak istemiyor gibi görünüyor.
- Tom doesn't seem to hear so well.
- Tom çok iyi duymuyor gibi görünüyor.
- Tom still seems afraid of Mary.
- Tom hala Mary'den korkuyor gibi görünüyor.
- Tom didn't seem particularly interested in Mary.
- Tom Mary ile özellikle ilgileniyor gibi görünmüyordu.
- I seem to have a fever.
- Ateşim var gibi görünüyor.
- Summer seems to have come at last.
- Yaz, sonunda gelmiş gibi görünüyor.
- Tom didn't seem to understand your explanation.
- Tom açıklamanı anlamış gibi görünmüyordu.
- Tom seemed somewhat annoyed by that.
- Tom ondan biraz sıkılmış gibi görünüyor.
- You seem to have a lot on your mind.
- Aklınızda bir sürü şey var gibi görünüyor.
- He seems to know all about her past.
- O, kızın geçmişi hakkında her şeyi biliyor gibi görünüyor.
- Tom seems to have trouble walking.
- Tom yürümekte zorlanıyor gibi görünüyor.
- It seems we have quite a few problems.
- Birçok sorunumuz var gibi görünüyor.
- Tom seems to want something from you.
- Tom senden bir şey istiyor gibi görünüyor.
- Tom has lived in Boston for thirty years, but he still doesn't seem to know the city well.
- Tom otuz yıldır Boston'da yaşıyor, ancak şehri hala iyi tanımıyor gibi görünüyor.
- Tom seems interested in me.
- Tom benimle ilgileniyor gibi görünüyor.
- It seems that something has happened.
- Bir şeyler olmuş gibi görünüyor.
- Tom didn't seem to be disappointed.
- Tom hayal kırıklığına uğramış gibi görünmüyordu.
- It seems that he's lying.
- O yalan söylüyor gibi görünüyor.
- Tom seems to have reasons for everything he did.
- Tom'un yaptığı her şey için nedenleri var gibi görünüyor.
- He seems unable to swim.
- O yüzemiyor gibi görünüyor.
- Tom seems to believe that he's the centre of the universe.
- Tom evrenin merkezi olduğuna inanıyor gibi görünüyor.
- Tom certainly seems to enjoy swimming with his dog.
- Tom kesinlikle köpeği ile yüzmekten hoşlanıyor gibi görünüyor.
- You seem to already know the answer.
- Zaten cevabı biliyor gibi görünüyorsun.
- Tom seems to recognize that guy.
- Tom o adamı tanıyor gibi görünüyor.
- Tom seemed to remember me.
- Tom beni hatırlıyor gibi görünüyordu.
- Tom seems to know what Mary wants to do.
- Tom, Mary'nin ne yapmak istediğini biliyor gibi görünüyor.
- It seems that he is wrong.
- O, hatalı gibi görünüyor.
- Tom didn't seem to know who Mary was.
- Tom, Mary'nin kim olduğunu biliyor gibi görünmüyordu.
- It seems that he was a great athlete.
- Büyük bir atletmiş gibi görünüyor.
- Sometimes it seems that everybody hates me.
- Bazen herkes benden nefret ediyor gibi görünüyor.
- It seemed that Tom wanted to attend the party.
- Tom partiye katılmak istiyor gibi görünüyordu.
- It seems I was wrong about him.
- Ben onun hakkında yanılmışım gibi görünüyor.
- Tom doesn't seem to care anymore.
- Tom artık umursuyor gibi görünmüyor.
- I hate mosquitoes, but they seem to love me.
- Sivrisineklerden nefret ederim ama onlar beni seviyor gibi görünüyor.
- Tom can't seem to get over Mary's death.
- Tom, Mary'nin ölümünü atlatamıyor gibi görünüyor.
- Tom didn't seem to know the answer.
- Tom cevabı biliyor gibi görünmüyordu.
- It seems that Cathy likes music.
- Cathy müzikten hoşlanıyor gibi görünüyor.
- It seems that everything works.
- Her şey çalışıyor gibi görünüyor.
- When it seemed miniskirts couldn't be any shorter, they found out they could be shortened from above.
- Mini etekler daha kısa olamaz gibi göründüğü zaman, onların yukarıdan kısaltılabileceklerini öğrendiler.
- Tom certainly seems to have learned his lesson.
- Tom kesinlikle dersini almış gibi görünüyor.
- This medicine seems to help.
- Bu ilaç yardımcı oluyor gibi görünüyor.
- We seem to have lost our quorum.
- Gerekli çoğunluğumuzu kaybettik gibi görünüyor.
- Tom didn't seem to enjoy talking with Mary.
- Tom Mary ile konuşmaktan hoşlanıyor gibi görünmüyordu.
- The noise doesn't seem to bother Tom.
- Gürültü Tom'u rahatsız ediyor gibi görünmüyor.
- Tom seems interested in Mary.
- Tom Mary ile ilgileniyor gibi görünüyor.
- Tom seems to have his mind on something else.
- Tom, aklında başka bir şey varmış gibi görünüyor.
- Tom seems to believe that he's the centre of the universe.
- Tom evrenin merkezinin kendisi olduğuna inanıyor gibi görünüyor.
- Tom and his wife seem to get along well.
- Tom ve karısı iyi geçiniyor gibi görünüyor.
- It seems that the policeman in this TV series is a dirty cop who abuses his authority.
- Bu TV dizisindeki polis, otoritesini kötüye kullanan kötü bir polis gibi görünüyor.
- Some people never seem to learn how to think for themselves.
- Bazı insanlar kendileri adına düşünüp karar almayı asla öğrenemeyecek gibi görünüyor.
- Tom seemed to know all that already.
- Tom zaten bunun hepsini biliyor gibi görünüyordu.
- Layla seemed a very loving mother.
- Leyla çok sevecen bir anne gibi görünüyordu.
- It doesn't seem real.
- Gerçek gibi görünmüyor.
- Tom seems to have many friends.
- Tom'un çok arkadaşı var gibi görünüyor.
- You seemed to prefer it this way.
- Onu bu şekilde tercih ediyor gibi görünüyordun.
- It seems to me that something is wrong.
- Bana bir şey yanlış gibi görünüyor.
- Tom's plan seems the best.
- Tom'un planı en iyisi gibi görünüyor.
- Tom seems to have had a change of heart.
- Tom fikrini değiştirmiş gibi görünüyor.
- Tom seems to have disappeared.
- Tom ortadan kaybolmuş gibi görünüyor.
- It seems something's gone wrong.
- Bir şeyler ters gitmiş gibi görünüyor.
- Seems I have fever.
- Ateşim var gibi görünüyor.
- It doesn't seem to matter to Tom.
- Tom için önemli değil gibi görünüyor.
- Tom sometimes doesn't seem to understand what I'm saying.
- Tom bazen ne dediğimi anlamıyor gibi görünüyor.
- I drank too much and the ground seemed to spin under my feet.
- Çok fazla içtim ve yer ayaklarımın altında dönüyor gibi görünüyordu.
- It seems that she's happy.
- O, mutlu gibi görünüyor.
- It seems it'll rain tomorrow.
- Yarın yağmur yağacak gibi görünüyor.
- Tom doesn't seem to recognize Mary.
- Tom Mary'yi tanımıyor gibi görünüyor.
- She seems to have a surprise in store for me.
- Benim için bir sürprizi varmış gibi görünüyor.
- It seems that supper will be late.
- Akşam yemeği geç olacak gibi görünüyor.
- Tom and Mary seem to enjoy talking to each other.
- Tom ve Mary birbirleriyle konuşmaktan keyif alıyor gibi görünüyorlar.
- You don't seem to have any problem communicating in French.
- Sen Fransızca iletişim kurarken herhangi bir sorun yaşıyor gibi görünmüyorsun.
- The guys working on your car don't seem to know what they're doing.
- Arabanda çalışan çocuklar ne yaptıklarını biliyor gibi görünmüyorlar.
- Tom seems to like Japanese food.
- Tom Japon yemeklerini seviyor gibi görünüyor.
- Tom doesn't seem to know what Mary needs.
- Tom, Mary'nin neye ihtiyacı olduğunu biliyor gibi görünmüyor.
- Tom can't seem to control his anger.
- Tom öfkesini kontrol edemiyor gibi görünüyor.
- Tom certainly seems to enjoy reading Mark Twain.
- Tom kesinlikle Mark Twain'i okumaktan hoşlanıyor gibi görünüyor.
- No one seems to know who's in charge.
- Hiç kimse kimin sorumlu olduğunu biliyor gibi görünmüyor.
- Tom didn't seem too disappointed.
- Tom çok hayal kırıklığına uğramış gibi görünmüyordu.
- Seems to me he found it by accident.
- Bana onu tesadüfen bulmuş gibi görünüyor.
- Tom seems to enjoy studying French.
- Tom, Fransızca öğrenmekten hoşlanıyor gibi görünüyor.
- It seems I was wrong about Tom.
- Ben Tom hakkında yanılmışım gibi görünüyor.
- Tom seems to have a cold.
- Tom üşütmüş gibi görünüyor.
- He seems to have told a lie.
- Yalan söylemiş gibi görünüyor.
- He didn't seem to understand what you were saying.
- Dediklerini anlamış gibi görünmüyordu.
- Our house was broken into last week, but it seems nothing was taken.
- Geçen hafta evimize zorla girildi ama bir şey alınmamış gibi görünüyor.
- Tom seemed to enjoy studying French.
- Tom Fransızca okumaktan hoşlanıyor gibi görünüyordu.
- It seems well written.
- İyi yazılmış gibi görünüyor.
- He seemed to have been very happy.
- Çok mutlu gibi görünüyordu.
- French and Japanese films seem to exist on the opposite ends of the human spectrum.
- Fransız ve Japon filmleri insan spektrumunun zıt uçlarında yer alıyor gibi görünüyor.
- Tom seemed awfully needy.
- Tom çok muhtaç gibi görünüyordu.
- Victory may seem impossible, but actually it is not.
- Zafer imkansız gibi görülebilir ama aslında öyle değil.
- Why do you always seem to want to argue?
- Neden her zaman tartışmak istiyor gibi görünüyorsun?
- It seemed that Tom and Mary were sick.
- Tom ve Mary hastaymış gibi görünüyordu.
- Tom seemed interested in Mary.
- Tom Mary ile ilgileniyor gibi görünüyordu.
- Tom doesn't seem to know who we are.
- Tom kim olduğumuzu biliyor gibi görünmüyor.
- I thought Tom seemed shocked.
- Tom'un şok olmuş gibi göründüğünü düşünmüştüm.
- Tom didn't seem surprised Mary had a motorcycle.
- Tom Mary'nin bir motosikleti olduğuna şaşırmış gibi görünmüyordu.
- She seems to know something important.
- Önemli bir şey biliyor gibi görünüyor.
- It seemed the whole town was here.
- Bütün kasaba buradaymış gibi görünüyordu.
- You never seemed to enjoy fishing with us.
- Bizimle balık tutmaktan hoşlanıyor gibi görünmüyordun.
- You don't seem surprised to see me.
- Beni gördüğüne şaşırmış gibi görünmüyorsun.
- Tom seems to hate me.
- Tom benden nefret ediyor gibi görünüyor.
- We don't seem to need it now.
- Artık buna ihtiyacımız varmış gibi görünmüyor.
- The huge building seemed to touch the sky.
- Büyük bina gökyüzüne dokunacak gibi görünüyordu.
- They seem to care.
- Onlar önemsiyor gibi görünüyor.
- Tom seemed to agree.
- Tom kabul ediyor gibi görünüyordu.
- Tom certainly seems to enjoy Mary's company.
- Tom kesinlikle Mary'nin arkadaşlığından hoşlanıyor gibi görünüyor.
- Tom seems to really enjoy doing that.
- Tom bunu yapmaktan gerçekten hoşlanıyor gibi görünüyor.
- It seems that we need to buy tickets.
- Bilet almamız gerekecek gibi görünüyor.
- Tom seems to have been rich at one time.
- Tom bir zamanlar zenginmiş gibi görünüyor.
- Tom seems to have no interest in baseball.
- Tom beyzbolla hiç ilgilenmiyor gibi görünüyor.
- Tom seemed to hate you.
- Tom senden nefret ediyor gibi görünüyordu.
- Tom seemed lonely.
- Tom yalnız gibi görünüyordu.
- You seemed to like that.
- Ondan hoşlanıyor gibi görünüyordun.
- Tom didn't seem surprised when I told him where the party was going to be.
- Partinin nerede olacağını söylediğimde Tom şaşırmış gibi görünmedi.
- I seem to have lost my train of thought.
- Aklım başımdan gitmiş gibi görünüyor.
- Tom and Mary seem to really want to kiss.
- Tom ve Mary gerçekten öpüşmek istiyor gibi görünüyorlar.
- Tom didn't seem surprised to see Mary here.
- Tom Mary'yi burada gördüğüne şaşırmış gibi görünmüyordu.
- Tom didn't seem interested in making friends.
- Tom arkadaş edinmekle ilgileniyor gibi görünmüyordu.
- Tom seems to want to do that.
- Tom bunu yapmayı istiyor gibi görünüyor.
- Women seem to like Tom.
- Kadınlar Tom'dan hoşlanıyor gibi görünüyor.
- Tom seems to have lost consciousness.
- Tom bilincini kaybetmiş gibi görünüyor.
- Tom didn't seem to understand me.
- Tom beni anlıyor gibi görünmüyordu.
- Tom doesn't seem to mind.
- Tom umursamıyor gibi görünüyor.
- Tom didn't seem to notice.
- Tom farkına varmış gibi görünmüyordu.
- She seems to hate you.
- Senden nefret ediyor gibi görünüyor.
- Tom seems to have a different point to view.
- Tom farklı bir bakış açısına sahip gibi görünüyor.
- Tom seemed to think we didn't like Mary.
- Tom, Mary'yi sevmediğimizi düşünüyor gibi görünüyordu.
- Tom never seems to get tired.
- Tom hiç yorulmuyor gibi görünüyor.
- No one seems to know them.
- Kimse onları tanıyor gibi görünmüyor.
- It seems that Tom isn't here today.
- Tom bugün burada değil gibi görünüyor.
- He seemed to enjoy his life and his work.
- Yaşamını ve işini seviyor gibi görünüyordu.
- Tom didn't seem drunk to me.
- Tom bana sarhoş gibi görünmedi.
- Tom seemed to like Boston.
- Tom Boston'dan hoşlanıyor gibi görünüyordu.
- Tom didn't seem to think so.
- Tom öyle düşünüyor gibi görünmüyordu.
- We never seem to accomplish anything.
- Bir şey başarıyor gibi görünmüyoruz.
- Layla and Sami did seem to enjoy a true loving bond.
- Leyla ve Sami gerçek bir sevgi bağının tadını çıkarıyor gibi görünüyorlardı.
- Tom seems to always get along well with Mary.
- Tom Mary ile her zaman iyi geçiniyor gibi görünüyor.
- She seems to have had a change of heart.
- O fikir değiştirmiş gibi görünüyor.
- You don't seem to enjoy doing that?
- Onu yapmaktan hoşlanıyor gibi görünmüyorsun.
- Tom seemed to want Mary to stay.
- Tom, Mary'nin kalmasını istiyor gibi görünüyordu.
- When it seemed miniskirts couldn't be any shorter, they found out they could be shortened from above.
- Mini etekler daha fazla kısaltılamaz gibi görünürken, yukarıdan kısaltılabileceklerini öğrendiler.
- Tom seems to think that he's invincible.
- Tom yenilmez olduğunu düşünüyor gibi görünüyor.
- It seems Tom's in love with me.
- Tom bana aşık gibi görünüyor.
- Nothing I try seems to work.
- Denediğim hiç bir şey işe yarıyor gibi görünmüyor.
- He seems to me a serious and reliable person.
- Bana ciddi ve güvenilir biri gibi görünüyor.
- It seems that something is wrong with the computer.
- Bilgisayarda bir sorun var gibi görünüyor.
- You never seemed to really want to study French.
- Aslında hiç Fransızca öğrenmek istiyor gibi görünmüyordun.
- He seems to have been happy.
- Mutlu olmuş gibi görünüyor.
- He seems to have been poor when he was young.
- O gençken fakirmiş gibi görünüyor.
- People always seem to enjoy talking about other people's problems.
- İnsanlar her zaman başkalarının sorunları hakkında konuşmaktan hoşlanıyor gibi görünüyor.
- Tom seems to know how.
- Tom nasıl yapılacağını biliyor gibi görünüyor.
- You seem to have a lot of money to spend.
- Harcayacak çok paranız var gibi görünüyor.
- Tom seems to have fallen into some kind of a coma.
- Tom bir çeşit komaya girmiş gibi görünüyor.
- Tom seemed to expect nothing.
- Tom hiçbir şey beklemiyormuş gibi görünüyordu.
- It seemed that Jim had missed the seven o'clock train.
- Jim yedi trenini kaçırmış gibi görünüyordu.
- Tom seems to want this as badly as Mary does.
- Tom da bunu Mary kadar çok istiyor gibi görünüyor.
- It doesn't seem to help.
- Yardımı dokunacak gibi görünmüyor.
- You seem very confused.
- Çok kafası karışık gibi görünüyorsun.
- It seems that Tom is unable to solve the problem.
- Tom, sorunu halledemiyor gibi görünüyor.
- Tom doesn't seem to appreciate what we've done for him.
- Tom onun için yaptıklarımızı takdir etmiyor gibi görünüyor.
- Tom seemed to have plenty of money.
- Tom'un çok parası varmış gibi görünüyordu.
- This farm seems to have been abandoned.
- Bu çiftlik terk edilmiş gibi görünüyor.
- You don't seem to understand.
- Sen anlıyor gibi görünmüyorsun.
- You seem to have an infection.
- Bir bulaşman var gibi görünüyorsun.
- Tom can't seem to do anything right today.
- Tom bugün hiçbir şeyi doğru yapamıyor gibi görünüyor.
- The cold doesn't seem to bother you as much as it bothers me.
- Soğuk seni beni rahatsız ettiği kadar rahatsız etmiyor gibi görünüyor.
- Nobody seems to know where Jean is.
- Hiç kimse Jean'in nerede olduğunu biliyor gibi görünmüyor.
- Tom seems to know a lot about baseball.
- Tom beyzbol hakkında çok şey biliyor gibi görünüyor.
- Tom seems to always be busy.
- Tom her zaman meşgul gibi görünüyor.
- Tom doesn't seem to understand what's happened.
- Tom ne olduğunu anlamış gibi görünmüyor.
- Tom seemed to enjoy watching Mary and John fighting.
- Tom, Mary ve John'un dövüşmesini izlemekten hoşlanıyor gibi görünüyordu.
- Tom doesn't seem to hear us.
- Tom bizi duymuyor gibi görünüyor.
- You and I seem to argue a lot.
- Sen ve ben çok tartışıyor gibi görünüyoruz.
- Tom doesn't seem to understand what's going on.
- Tom neler olduğunu anlamış gibi görünmüyor.
- Tom seems to know his stuff.
- Tom işini biliyor gibi görünüyor.
- Tom doesn't seem to enjoy doing that.
- Tom bunu yapmaktan hoşlanmıyor gibi görünüyor.
- You seem to know a lot about Boston.
- Boston hakkında çok şey biliyor gibi görünüyorsun.
- Some people seem to always want to have the last word.
- Bazı insanlar her zaman son sözü söylemek istiyor gibi görünüyor.
- Nothing ever seems to change around here.
- Buralarda hiç bir şey değişiyor gibi görünmüyor.
- He seemed to have thought so.
- Öyle düşünmüş gibi görünüyordu.
- Everything seemed to change.
- Her şey değişmiş gibi görünüyordu.
- Exchanges with you seem to go on endlessly.
- Sizinle tartışmalarımız hiç bitmeyecek gibi görünüyor.
- You seem to hate Tom.
- Tom'dan nefret ediyor gibi görünüyorsun.
- It seems classes began yesterday.
- Dersler dün başlamış gibi görünüyor.
- It seems I'm the only one who wants to do that.
- Bunu yapmak isteyen tek kişi benmişim gibi görünüyor.
- Tom seems to really think that'll happen.
- Tom gerçekten onun olacağını düşünüyor gibi görünüyor.
- It seems that Tom and Mary are annoyed.
- Tom ve Mary kızgın gibi görünüyor.
- Tom seems to have known the truth.
- Tom gerçeği biliyor gibi görünüyor.
- No one seems to like Tom.
- Hiç kimse Tom'dan hoşlanıyor gibi görünmüyor.
- Tom never seems to get mad at anyone.
- Tom hiç kimseye kızmıyor gibi görünüyor.
- You seem to have a lot of money to spend.
- Harcayacak çokça paran var gibi görünüyorsun.
Show More (755)
|
