|
- The tired old man sat on the bench in the park for a while.
- Yorgun yaşlı adam bir süre parktaki bankta oturdu.
- Come and sit here.
- Gel ve buraya otur.
- The dog was sitting while waiting for me to give him food.
- Köpek ona yemek vermemi beklerken oturuyordu.
- We sat for two hours watching the movie.
- İki saat boyunca oturup filmi izledik.
- She said 'sit!' to the dog, but the dog didn't listen.
- Köpeğe "Otur!" dedi ama köpek dinlemedi.
- Well, they are here, sitting in the rather remote European Parliament.
- Ama onlar burada, oldukça uzak bir yerde bulunan Avrupa Parlamentosu'nda oturuyorlar.
- It is a shame that it is tucked away in a night sitting once again.
- Bir kez daha bir gece oturmasında saklanmış olması utanç verici.
- We do not sit around waiting for perfection.
- Oturup mükemmelliği beklemiyoruz.
- Part of the guilty party is sitting directly opposite me, namely the Council itself.
- Suçlu tarafın bir kısmı tam karşımda oturuyor, yani Konseyin kendisi.
- I should like to mention something that has happened in my country, which has made me sit up and think.
- Ülkemde meydana gelen ve beni oturup düşünmeye sevk eden bir olaydan bahsetmek istiyorum.
- I hope I do not have to sit in such a Parliament.
- Umarım böyle bir Parlamento'da oturmak zorunda kalmam.
- Well, they are here, sitting in the rather remote European Parliament.
- Ama onlar burada oldukça uzak bir yerde bulunan Avrupa Parlamentosunda oturuyorlar.
- Quite frankly, the present generations have fewer opportunities, fewer options than most of us sitting here had.
- Açıkçası, şimdiki nesiller burada oturan çoğumuzun sahip olduğundan daha az fırsata, daha az seçeneğe sahip.
- We are not just going to sit still and bemoan our lot.
- Öylece oturup halimizden yakınacak değiliz.
- From where I sit it is like the radar screen is lighting up all over the House.
- Oturduğum yerden sanki radar ekranı Meclis'in her yerinde yanıyor gibi.
- Scrooge sat in his counting house, he wrote.
- Scrooge sayım evinde oturmuş, diye yazmış.
- It is quite outrageous that we should sit for an hour voting on what should have been resolved by the committee.
- Komite tarafından karara bağlanması gereken bir konuda bir saat boyunca oturup oylama yapmamız oldukça çirkindir.
- I have always supported Strasbourg and have never voted against sitting here.
- Strazburg'u her zaman destekledim ve hiçbir zaman burada oturmaya karşı oy kullanmadım.
- Mr Prodi can indeed understand me, because I am sitting right beside him, so we can communicate fairly easily.
- Sayın Prodi beni gerçekten anlayabilir, çünkü hemen yanında oturuyorum, bu nedenle oldukça kolay iletişim kurabiliyoruz.
- We were fully agreed about these matters during the period in which we sat almost side by side here in Parliament.
- Burada, Parlamento'da neredeyse yan yana oturduğumuz süre boyunca bu konularda tam bir mutabakat içindeydik.
- My fellow Member sitting next to me has made a very good comment.
- Yanımda oturan Üye arkadaşım çok güzel bir yorum yaptı.
- It sits and talks and fails to come to any decision.
- Oturur, konuşur ve herhangi bir karara varamaz.
- I can see the gentleman from the Industry Directorate-General sitting beside you.
- Sanayi Genel Müdürlüğü'nden yanınızda oturan beyefendiyi görebiliyorum.
- We are not sitting here or standing up and simply calling for more money.
- Burada oturup ya da ayağa kalkıp sadece daha fazla para istemiyoruz.
- How many people will be inclined to sit at their computer and watch such broadcasts?
- Kaç kişi bilgisayarının başına oturup bu tür yayınları izlemeye meyilli olacaktır?
- I can find something far better to do on a Friday than sit there facing the Council.
- Cuma günü Konsey'in karşısında oturmaktansa yapacak çok daha iyi bir şey bulabilirim.
- The finance ministers cannot just sit and applaud when they are given back money that has not been used.
- Maliye bakanları, kullanılmayan para kendilerine geri verildiğinde oturup alkışlayamazlar.
- Members sitting in their offices must count on these events occurring.
- Ofislerinde oturan üyeler bu olayların gerçekleşeceğine güvenmelidir.
- The firm sits over there in Luxembourg and laughs at us, while the Commission issues another fatuous communication.
- Firma Lüksemburg'da oturup bize gülüyor, Komisyon ise bir başka saçma tebliğ yayınlıyor.
- The person who had sat in my office and with whom I had talked warmly and companionably about politics had disappeared.
- Ofisimde oturan ve siyaset hakkında sıcak ve dostça konuştuğum kişi ortadan kaybolmuştu.
- I only have to point out that we are sitting here in a Chamber that is almost empty.
- Burada neredeyse boş olan bir Meclis'te oturduğumuzu belirtmek isterim.
- All we can do is sit around counting paper clips and spend our time in petty administrative tasks.
- Yapabileceğimiz tek şey oturup ataç saymak ve zamanımızı önemsiz idari işlerle geçirmek.
- Both the authors are sitting here.
- Her iki yazar da burada oturuyor.
- The fact that the President-in-Office sat for 4 ½ hours at our last meeting showed his commitment.
- Dönem Başkanının son toplantımızda 4,5 saat boyunca oturması, kararlılığını göstermiştir.
- It is also addressed to us who have Europe for our home and sit in this Parliament.
- Aynı zamanda Avrupa'yı evimiz olarak gören ve bu Parlamento'da oturan bizlere de hitap etmektedir.
- Then I suggest that you make an exception and sit in another seat; perhaps the device there works.
- O zaman bir istisna yapmanızı ve başka bir koltuğa oturmanızı öneririm; belki oradaki cihaz çalışır.
- It was evident from where I sit that it was the same majority.
- Oturduğum yerden aynı çoğunluk olduğu belliydi.
- Sitting here on an evening like this, I think we all belong to Parliament's survivors' network.
- Böyle bir akşamda burada otururken hepimizin Parlamentonun hayatta kalanlar ağına ait olduğumuzu düşünüyorum.
- I should like to mention something that has happened in my country, which has made me sit up and think.
- Ülkemde yaşanan ve beni oturup düşünmeye sevk eden bir olaydan bahsetmek istiyorum.
- The person who had sat in my office and with whom I had talked warmly and companionably about politics had disappeared.
- Ofisimde oturan ve siyaset hakkında sıcak ve dostane bir şekilde konuştuğum kişi ortadan kaybolmuştu.
- I admit that, with you sitting there, I find it more difficult.
- Siz orada otururken bunu daha zor bulduğumu itiraf etmeliyim.
- Because we were sitting in the evening, that was no longer possible.
- Akşam oturduğumuz için bu artık mümkün değildi.
- It is not, therefore, very helpful if we sit here discussing our long lists.
- Bu nedenle burada oturup uzun listelerimizi tartışmamız pek de faydalı olmayacaktır.
- I admit that, with you sitting there, I find it more difficult.
- İtiraf etmeliyim ki, siz orada otururken bu iş bana daha da zor geliyor.
- That is where the Members sit who know the relationships with the partner countries and their sensitive aspects.
- Ortak ülkelerle ilişkileri ve bunların hassas yönlerini bilen Üyelerin oturduğu yerdir.
- All who sit round the table carry a heavy responsibility.
- Masanın etrafında oturan herkes ağır bir sorumluluk taşır.
- I admit that, with you sitting there, I find it more difficult.
- İtiraf etmeliyim ki, sen orada otururken daha zorlanıyorum.
- Sometimes you wonder which bureaucrat sitting behind his desk thought this one up.
- Bazen masasının başında oturan hangi bürokratın bunu düşündüğünü merak ediyorsunuz.
- The two men embrace, then they sit at the table opposite one another.
- İki adam kucaklaşır, sonra masada karşılıklı otururlar.
- As we were sitting there peacefully, army forces attacked us.
- Biz orada huzur içinde otururken ordu güçleri üzerimize saldırdı.
- When the song was over, we sat.
- Şarkı bitince oturduk.
- Why waste time sitting in the car?
- Neden arabada oturarak zaman kaybedeyim?
- It's very important that your dog obeys the simplest commands like sit and stay.
- Köpeğinizin oturmak ve durmak gibi en basit komutlara uyması çok önemlidir.
- But I sat there for hours, and nothing came to mind.
- Ama saatlerce orada oturdum ve aklıma hiçbir şey gelmedi.
- The two men embrace, then they sit at the table opposite one another.
- İki adam kucaklaşır, sonra masaya geçip karşılıklı otururlar.
- The one that sat in the chair did not say anything to me.
- Sandalyede oturan bana hiçbir şey söylemedi.
- All I asked you to do this morning was to sit here and eat quietly.
- Bu sabah sizden tek istediğim burada oturmanız ve sessizce yemenizdi.
- But I sat there for hours, and nothing came to mind.
- Fakat orada saatlerce oturdum ve aklıma hiçbir şey gelmedi.
- As we were sitting there peacefully, army forces attacked us.
- Biz orada barışçıl bir şekilde otururken, ordu güçleri bize saldırdı.
- This is your chance for some peace and quiet, sitting right where you are.
- Bu senin olduğun yerde oturup biraz huzur ve sessizlik için bir şans.
- All I asked you to do this morning was to sit here and eat quietly.
- Bu sabah senden tek istediğim burada oturup sessizce yemek yemendi.
- When the song was over, we sat.
- Parça bittiğinde oturduk.
- This is your chance for some peace and quiet, sitting right where you are.
- Bu, olduğunuz yerde otururken biraz huzur ve sessizlik için bir şans.
- Within this form of therapy, the therapist and client work together, sitting opposite one another.
- Bu terapi biçiminde terapist ve danışan karşılıklı oturarak birlikte çalışırlar.
- But I sat there for hours, and nothing came to mind.
- Ama orada saatlerce oturdum ve aklıma hiçbir şey gelmedi.
- When the song was over, we sat.
- Şarkı bittiğinde oturduk.
- The players sitting opposite one another constitute a team.
- Karşılıklı oturan oyuncular bir takım oluştururlar.
- That guard has the patience to sit with a person and listen.
- O gardiyanın bir insanın yanında oturup onu dinleyecek sabrı var.
- As we were sitting there peacefully, army forces attacked us.
- Orada barışçıl şekilde oturduğumuz sırada ordu güçleri bize saldırdı.
- It's very important that your dog obeys the simplest commands like sit and stay.
- Köpeğinizin otur ve dur gibi en basit komutlara itaat etmesi çok önemlidir.
- That guard has the patience to sit with a person and listen.
- O gardiyan yanında oturup seni dinleyecek kadar sabırlı.
- Tom doesn't swim, but he likes sitting by the pool watching his children swim.
- Tom yüzmez ama havuz kenarında oturup çocuklarının yüzmesini izlemeyi sever.
- A student with a crew cut was sitting in the front seat.
- Ön koltukta alabros tıraşlı bir öğrenci oturuyordu.
- A chauffeur sat in front.
- Önde bir şoför oturuyordu.
- I hate it when I have to sit between two fat guys on a plane.
- Uçakta iki şişman adamın arasında oturmak zorunda kalmaktan nefret ediyorum.
- Tom sat a few feet away.
- Tom birkaç metre uzağa oturdu.
- The old man is sitting.
- Yaşlı adam oturuyor.
- He is sitting in the front seat.
- Ön koltukta oturuyor.
- They sat in the shade of that big tree.
- O büyük ağacın gölgesinde oturdular.
- Do the students sit in the auditorium?
- Öğrenciler oditoryumda mı oturuyor?
- Tom got Mary to sit next to him.
- Tom, Mary'yi yanına oturttu.
- All you have to do is sit here and wait.
- Yapman gereken tek şey burada oturmak ve beklemek.
- The bus is full and nobody sits beside me.
- Otobüs dolu ve kimse yanıma oturmuyor.
- Tom is sitting up.
- Tom oturuyor.
- I've got better things to do with my time than to sit here and listen to you complain.
- Burada oturup senin şikayetlerini dinlemekten daha iyi işlerim var.
- Tom noticed that Mary was sitting in the corner by herself.
- Tom, Mary'nin köşede tek başına oturduğunu fark etti.
- She sat surrounded by her children.
- Çocukları tarafından çevrili şekilde oturdu.
- Tom and Mary are sitting together.
- Tom ve Mary birlikte oturuyorlar.
- You can't sit with me.
- Benimle oturamazsın.
- Tom usually sits in the back of the classroom.
- Tom genellikle sınıfın arkasında oturur.
- Tom was sitting alone at the bar.
- Tom barda tek başına oturuyordu.
- She sat next to me.
- Yanımda oturdu.
- This is where Tom used to sit.
- Burası Tom'un eskiden oturduğu yer.
- Tom sat next to Mary in class.
- Tom sınıfta Mary'nin yanında oturdu.
- Tom sat in a chair next to Mary's bed, watching her sleep.
- Tom onun uyumasını izleyerek Mary'nin yatağının yanında bir koltuğa oturdu.
- I sat in the waiting room while my dog was getting X-rayed.
- Köpeğimin röntgeni çekilirken bekleme odasında oturuyordum.
- Tom couldn't just sit by and watch Mary being bullied.
- Tom öylece oturup Mary'nin zorbalığa uğramasını izleyemezdi.
- Tom, Mary and John sat around the kitchen table.
- Tom, Mary ve John mutfak masasının etrafında oturdular.
- They sat in the front row of the concert hall and heard the orchestra clearly.
- Konser salonunun en ön sırasına oturdular ve orkestrayı net bir şekilde duydular.
- He would often sit for hours doing nothing.
- Çoğunlukla bir şey yapmadan saatlerce otururdu.
- Where do I sit?
- Nerede oturuyorum?
- Tom will make Mary sit with the other children.
- Tom, Mary'yi diğer çocuklarla oturtacak.
- I don't want to sit alone in the dark.
- Karanlığın içinde yalnız oturmak istemiyorum.
- I'll sit with him.
- Onunla oturacağım.
- Instead of sitting here, let's sit over there.
- Burada oturmak yerine, şuraya oturalım.
- We sit and wait.
- Oturup bekliyoruz.
- Everyone sat back down.
- Herkes tekrar oturdu.
- Tom and Mary sat side by side on the sofa.
- Tom ve Mary koltukta yan yana oturdular.
- Tom was sitting all by himself.
- Tom tek başına oturuyordu.
- Who is going to sit in for you?
- Senin yerine kim oturacak?
- I didn't tell you to sit.
- Sana oturmanı söylemedim.
- The guide sat at the front right of the raft.
- Rehber salın sağ ön tarafına oturdu.
- Where do you want to sit?
- Nerede oturmak istiyorsun?
- Tom and Mary sat in front of the fireplace, talking.
- Tom ve Mary konuşarak şöminenin önünde oturdular.
- They are sitting in the kitchen and drinking tea.
- Mutfakta oturmuş çay içiyorlar.
- Wouldn't you rather sit by the window?
- Pencere kenarında oturmak istemez misiniz?
- The boy who's sitting over there is Tom.
- Şurada oturan çocuk Tom.
- I always sit in the back of the classroom.
- Her zaman sınıfın en arkasında otururum.
- He would sit for hours doing nothing.
- Bir şey yapmadan saatlerce otururdu.
- Tom was sitting in his car outside the restaurant.
- Tom restoranın dışında arabasında oturuyordu.
- I'll just sit here and wait for Tom.
- Ben burada oturup Tom'u bekleyeceğim.
- The cat likes sitting in the chair more than I do.
- Kedi benden daha çok koltukta oturmayı sever.
- Sami ended up coming and sitting next to Layla.
- Sami sonunda geldi ve Leyla'nın yanına oturdu.
- May I sit beside Tom?
- Tom'un yanında oturabilir miyim?
- They are sitting as if charmed by the music.
- Müzikten büyülenmiş gibi oturuyorlar.
- I really don't want to sit in the back of the bus.
- Gerçekten otobüsün arkasında oturmak istemiyorum.
- I hope no one sits in front of us.
- Umarım karşımızda kimse oturmaz.
- I don't like sitting in traffic.
- Trafikte oturmayı sevmiyorum.
- Tom sat alone at a table near the window.
- Tom pencerenin yanındaki masada tek başına oturdu.
- How long are you going to just sit there and do nothing?
- Daha ne kadar orada oturup hiçbir şey yapmayacaksınız?
- Why do you think I'm sitting here?
- Neden burada oturduğumu düşünüyorsun?
- I'd rather sit somewhere else.
- Başka bir yerde oturmayı tercih ederim.
- We like to sit around the campfire singing songs and talking to each other.
- Kamp ateşinin etrafında oturup şarkılar söylemeyi ve birbirimizle konuşmayı seviyoruz.
- They sat in silence.
- Onlar sessizce oturdular.
- Would you mind if I sit in?
- İçeride oturmamın bir sakıncası var mı?
- What we need now is a quiet place to sit and talk.
- Şimdi ihtiyacımız olan şey oturmak ve konuşmak için sakin bir yer.
- Here's a comfortable chair you can sit in.
- Burada oturabileceğiniz rahat bir sandalye var.
- She is used to sitting.
- Oturmaya alışkın.
- I think you're sitting in my seat.
- Sanırım yerimde oturuyorsun.
- Tom made me sit next to Mary.
- Tom beni Mary'nin yanına oturttu.
- He sat up late last night.
- O dün gece geç saatlere kadar oturdu.
- Just sit there.
- Şuraya otur.
- Let's sit for five minutes.
- Beş dakika oturalım.
- Tom is sitting with Mary, isn't he?
- Tom, Mary ile oturuyor, değil mi?
- How long are you going to just sit there and do nothing?
- Orada öylece oturup hiçbir şey yapmadan daha ne kadar duracaksın?
- Tom sat two rows ahead of me.
- Tom, iki sıra önümde oturdu.
- Mary was sitting in front of the mirror, brushing her hair.
- Mary aynanın önünde oturmuş saçlarını tarıyordu.
- They ordered the dog to sit.
- Onlar köpeğe oturmasını emretti.
- Tom said he didn't want to sit with us.
- Tom bizimle oturmak istemediğini söyledi.
- Wouldn't you rather sit by the window?
- Pencerenin yanında oturmayı tercih etmez misiniz?
- I just sat there and didn't say a thing.
- Sadece orada oturdum ve hiçbir şey söylemedim.
- Tom is in his office sitting at his computer.
- Tom ofisinde bilgisayarının başında oturuyor.
- Tom was sitting right next to Mary.
- Tom, Mary'nin yanıbaşında oturuyordu.
- Tom told the waiter that he wanted sit by the window.
- Tom garsona pencerenin yanında oturmak istediğini söyledi.
- You may sit wherever you like.
- İstediğin yere oturabilirsin.
- Tom sat next to Mary.
- Tom Mary'nin yanına oturdu.
- It's nice sitting alongside a hot fireplace.
- Sıcak bir şöminenin yanında oturmak hoştur.
- I sat next to a man on the airplane who snored the whole time.
- Uçakta sürekli horlayan bir adamın yanına oturdum.
- You should sit with Tom.
- Tom'la oturmalısın.
- Don't sit here if you're not going to play poker with us.
- Bizimle poker oynamayacaksan burada oturma.
- I wish to sit here with you for a while and talk.
- Burada sizinle bir süre oturup konuşmak isterdim.
- But was he sitting next to you on the plane?
- Ama o, uçakta senin yanında oturuyor muydu?
- Tom sat between us.
- Tom aramızda oturdu.
- You may sit anywhere you want to.
- İstediğiniz herhangi bir yere oturabilirsiniz.
- Where were you sitting?
- Nerede oturuyordun?
- All the children sat around the fire.
- Bütün çocuklar ateşin etrafında oturdu.
- She was sitting in a chair, and she was watching TV.
- Bir sandalyede oturup televizyon izliyordu.
- Tom, Mary and John are sitting around the table.
- Tom, Mary ve John masanın etrafında oturuyorlar.
- Tom told the men sitting around the table that he'd never played poker before.
- Tom masanın etrafında oturan insanlara daha önce hiç poker oynamadığını söyledi.
- Tom is sitting in the car beside Mary.
- Tom arabada Mary'nin yanında oturuyor.
- All you have to do is sit here and watch.
- Yapman gereken tek şey burada oturmak ve izlemek.
- Tom sat behind his desk.
- Tom sırasının arkasına oturdu.
- Tom and Mary sat in front of the TV, eating popcorn.
- Tom ve Mary televizyonun önünde oturup patlamış mısır yediler.
- Tom sat at the bar, just staring at his drink.
- Tom barda oturdu, sadece içkisine bakıyordu.
- I sat at the counter.
- Ben tezgahta oturdun.
- I had a few hours free, so I sat under a tree and read a book.
- Birkaç saat boş vaktim vardı, o yüzden bir ağacın altına oturup kitap okudum.
- Go and sit by your father.
- Git ve babanın yanına otur.
- He is sitting in the front seat.
- O ön koltukta oturuyor.
- Tom didn't want me to sit next to him.
- Tom yanına oturmamı istemedi.
- You're sitting in my seat.
- Benim sandalyemde oturuyorsun.
- I was sitting next to Tom.
- Tom'un yanında oturuyordum.
- Tom usually sits in the back of the classroom.
- Tom genellikle sınıfın arka tarafında oturur.
- She sat next to him wishing she were somewhere else.
- Başka bir yerde olmayı dileyerek onun yanına oturdu.
- Sitting at the adjoining table was a German-speaking couple.
- Bitişik masada oturan, Almanca konuşan bir çiftti.
- Tom sat all by himself at the bar.
- Tom barda tek başına oturuyordu.
- Do you want to sit in the front?
- Önde oturmak ister misin?
- Tom sat alone on the couch.
- Tom kanepede tek başına oturuyordu.
- I prefer to sit in the back of the classroom.
- Sınıfın arka tarafında oturmayı tercih ederim.
- You had better not sit up late at night.
- Gece geç saatlere kadar oturmasan iyi olur.
- She will often sit there feeding birds.
- Sık sık orada oturup kuşları besler.
- We are sitting around the table.
- Masanın etrafında oturuyoruz.
- Tom sits behind Mary in French class.
- Tom Fransızca dersinde Mary'nin arkasında oturuyor.
- Sitting all day is bad for you.
- Bütün gün oturmak senin için kötü.
- Tom is sitting at the table near the window.
- Tom pencerenin yanındaki masada oturuyor.
- Tom said he didn't want to sit with me.
- Tom benimle oturmak istemediğini söyledi.
- Can I sit with you?
- Sizinle oturabilir miyim?
- Where can we sit?
- Nerede oturabiliriz?
- He often sits for many hours reading books.
- Sık sık oturup saatlerce kitap okur.
- Who was that sitting in front of you at the movies?
- Sinemada senin önünde oturan kişi kimdi?
- Tom said he wanted to sit somewhere else.
- Tom başka bir yerde oturmak istediğini söyledi.
- Tom and Mary sat in front of the fireplace, talking.
- Tom ve Mary şöminenin önünde oturmuş konuşuyorlardı.
- Tom sat across the table from Mary.
- Tom masada Mary'nin karşısına oturdu.
- Sami sat in an aisle seat.
- Sami koridor koltuğuna oturdu.
- Could you sit over there?
- Orada oturur musun?
- I sat before the mirror and wept bitterly.
- Aynanın karşısına oturdum ve acı acı ağladım.
- Tom sat at the piano and played.
- Tom piyanoya oturup çaldı.
- Tom didn't want me to sit by him.
- Tom onun yanında oturmamı istemedi.
- Tom sat in his rocking chair, reading a novel.
- Tom sallanan sandalyesinde oturmuş roman okuyordu.
- On his left sat his mother.
- Sol tarafında annesi oturuyordu.
- He ordered the dog to sit.
- Köpeğe oturmasını emretti.
- Tom is sitting in the first row.
- Tom birinci sırada oturuyor.
- They sat in the shade of a tree.
- Bir ağacın gölgesinde oturdular.
- Tom is sitting under that tree over there.
- Tom oradaki ağacın altında oturuyor.
- Tom sat at the piano and played.
- Tom piyanonun başına oturdu ve çalmaya başladı.
- I'd like to sit further back.
- Daha arkaya oturmak istiyorum.
- Tom sat at the bar alone.
- Tom barda yalnız oturdu.
- Tom sat there for a moment without saying anything, and then he got up and left the room.
- Tom bir şey söylemeden bir an için orada oturdu ve sonra kalktı ve odadan çıktı.
- Tom sat there all alone, waiting for Mary.
- Tom, Mary'yi beklerken yalnız başına oraya oturdu,
- Tom often sits in front of his computer all day.
- Tom genelde tüm gün bilgisayarının karşısında oturur.
- Tom likes to sit up front.
- Tom önde oturmayı sever.
- Tom wouldn't let Mary sit next to him.
- Tom, Mary'nin yanına oturmasına izin vermezdi.
- I'll just sit here.
- Sadece burada oturacağım.
- I didn't know we weren't supposed to sit here.
- Burada oturmamamız gerektiğini bilmiyordum.
- Tom let me sit next to Mary.
- Tom, Mary'nin yanına oturmama izin verdi.
- Tom has been sitting in front of his computer all day.
- Tom bütün gün bilgisayarının başında oturuyor.
- Tom sat next to someone he didn't know.
- Tom tanımadığı birinin yanına oturdu.
- Maybe we should sit together.
- Belki de birlikte oturmalıyız.
- Tom wanted Mary to sit next to him.
- Tom, Mary'nin yanına oturmasını istedi.
- Tom sat alone on a rock.
- Tom kayanın üstüne yalnız oturdu.
- Where did Tom want to sit?
- Tom nerede oturmak istedi?
- Sit back down, please.
- Tekrar yerinize oturun lütfen.
- I wish to sit here with you for a while and talk.
- Bir süre burada seninle oturmak ve konuşmak istiyorum.
- You had better not sit up so late.
- Bu kadar geç saate kadar oturmasan iyi olur.
- Tom sat at Mary's bedside for hours.
- Tom Mary'nin yatak başucunda saatlerce oturdu.
- Let's sit here for a while and look at the view.
- Bir süre burada oturup manzaraya bakalım.
- I decided I couldn't sit still.
- Hareketsiz oturamayacağıma karar verdim.
- Tom was sitting in the front of the bus.
- Tom otobüsün ön tarafında oturuyordu.
- The woman sitting over there is his present wife.
- Şurada oturan kadın onun şu anki karısı.
- Tom sat next to Mary on the tailgate.
- Tom bagaj kapağında Mary'nin yanına oturdu.
- He would often sit for hours without saying a word.
- Çoğu zaman tek kelime etmeden saatlerce otururdu.
- I sat behind a very tall person at the theater.
- Tiyatroda çok uzun boylu birinin arkasına oturdum.
- I bet I can sit here longer without saying a thing than you can.
- Bahse girerim burada bir şey söylemeden senden daha uzun süre oturabilirim.
- Do you want to sit?
- Oturmak ister misin?
- Tom sat in the front passenger seat.
- Tom ön yolcu koltuğuna oturdu.
- Tom sat next to you on the bus, didn't he?
- Tom otobüste senin yanına oturdu, değil mi?
- Tom was sitting by himself at a table in the corner and was reading a book.
- Tom köşedeki masada tek başına oturmuş kitap okuyordu.
- Tom will be sitting in the back.
- Tom arkada oturuyor olacak.
- The woman sitting across from us is his wife at present.
- Bizim karşımızda oturan kadın şu an onun karısı.
- They are sitting at the table.
- Masada oturuyorlar.
- Tom didn't want to sit next to Mary.
- Tom, Mary'nin yanına oturmak istemedi.
- Tom sat at the far end of the table.
- Tom masanın en ucuna oturdu.
- Why don't you sit here next to me?
- Neden yanıma oturmuyorsun?
- He sat reading a book.
- O bir kitap okuyarak oturdu.
- Tom is sitting directly behind us.
- Tom tam arkamızda oturuyor.
- Please sit according to your number.
- Lütfen numaranıza göre oturun.
- Let's sit here until the sun sets.
- Güneş batana kadar burada oturalım.
- Tom was sitting in my favorite chair.
- Tom benim en sevdiğim sandalyede oturuyordu.
- Tom is sitting between Mary and John.
- Tom, Mary ile John'un arasında oturuyor.
- Tom just sat there and cried.
- Tom öylece orada oturdu ve ağladı.
- The cat is sitting on the table.
- Kedi masanın üzerinde oturuyor.
- Tom sat between Mary and her husband.
- Tom, Mary ile kocası arasında oturdu.
- Come sit next to me.
- Gelip yanıma otur.
- I sat by his side.
- Ben onun yanında oturdum.
- Tom sat next to Mary and read a book while she sat there knitting.
- Tom, Mary'nin yanında oturdu ve o orada oturup örgü örerken bir kitap okudu.
- Tom didn't let Mary sit next to him.
- Tom, Mary'nin yanına oturmasına izin vermedi.
- Let's go outside and sit in the garden.
- Dışarı çıkıp bahçede oturalım.
- Tom always sits in the back.
- Tom her zaman arkada oturur.
- I usually try to sit in the back of the classroom.
- Genelde sınıfın en arkasında oturmaya çalışırım.
- Tom often sits for hours doing nothing.
- Tom sık sık bir şey yapmadan saatlerce oturur.
- Tom was just sitting in his car, looking at people walk by.
- Tom arabasında oturmuş, gelip geçen insanları izliyordu.
- Shall we sit here?
- Burada oturalım mı?
- We sat in total silence.
- Biz topyekün sessizce oturduk.
- Tom sat in on a park bench, feeding some pigeons.
- Tom bir park bankında oturdu, güvercinleri besliyordu.
- Tom was surprised to find Mary sitting all alone in the chapel.
- Tom, Mary'yi şapelde tek başına otururken görünce şaşırdı.
- Tom sits at a computer all day.
- Tom bütün gün bilgisayar başında oturuyor.
- I have a sore back from sitting in front of the computer too many hours.
- Saatlerce bilgisayar başında oturmaktan sırtım ağrıyor.
- Sami sat in front of Layla.
- Sami, Leyla'nın önünde oturdu.
- I think you're sitting in my seat.
- Sanırım benim yerimde oturuyorsun.
- Tom sat at the bar drinking.
- Tom barda oturmuş içiyordu.
- He sits at a table, surrounded by false friends and shameless women.
- Sahte arkadaşlar ve utanmaz kadınlarla çevrili bir masada oturuyor.
- He sat there looking out the window.
- Orada oturmuş pencereden dışarı bakıyordu.
- Where did Tom sit?
- Tom nereye oturdu?
- Please don't sit there.
- Lütfen orada oturmayın.
- We sat up half the night just talking.
- Gecenin yarısını oturup konuşarak geçirdik.
- Why don't you just sit with Tom?
- Neden Tom'la oturmuyorsun?
- Can we sit here?
- Buraya oturabilir miyiz?
- For how many hours can you sit in front of the computer?
- Bilgisayarın başında kaç saat oturabilirsin?
- Tom sat alone by the fire.
- Tom ateşin yanında tek başına oturdu.
- Tom was sitting at home in his pajamas watching TV and eating pizza.
- Tom evde pijamalarıyla oturmuş televizyon izliyor ve pizza yiyordu.
- Tom was sitting alone, reading a book.
- Tom tek başına oturup kitap okuyordu.
- They are sitting one after the other.
- Birbiri ardına oturuyorlar.
- Tom saw Mary sitting alone at her desk.
- Tom, Mary'nin masasında tek başına oturduğunu gördü.
- Tom sat alone on a boulder.
- Tom bir kayanın üzerine tek başına oturdu.
- Tom is sitting in the shade of the apple tree.
- Tom bir elma ağacının gölgesinde oturuyor.
- Mary sat alone on a rock.
- Mary bir kayanın üzerinde tek başına oturuyordu.
- A beautiful girl sat next to me.
- Yanımda güzel bir kız oturuyordu.
- Let's sit with Tom.
- Tom'la oturalım.
- Tom sat at the bar, just staring at his drink.
- Tom barda oturmuş, içkisine bakıyordu.
- We sat face to face with executives.
- Yöneticilerle yüz yüze oturduk.
- Where would you like to sit?
- Siz nereye oturmak istersiniz?
- He would sit for hours without saying a word.
- Tek kelime söylemeden saatlerce otururdu.
- Let's just sit here for a few minutes.
- Birkaç dakikacık burada oturalım.
- I saw Tom sitting in the third row.
- Tom'u üçüncü sırada otururken gördüm.
- Tom sat at the bar by himself.
- Tom tek başına barda oturdu.
- Tom will be sitting in the back.
- Tom arkada oturacak.
- Tom sat beside Mary in church last Sunday.
- Tom geçen pazar kilisede Mary'nin yanında oturdu.
- Tom and Mary sat at the counter talking to each other.
- Tom ve Mary tezgahın başına oturmuş birbirleriyle konuşuyorlardı.
- He was sitting surrounded by the students.
- Etrafı öğrencilerle çevrili oturuyordu.
- Tom sat at his desk doing paperwork.
- Tom evrak işleriyle uğraşarak masasında oturuyordu.
- Why don't you sit here next to me?
- Neden burada yanımda oturmuyorsun?
- Someone's sitting in my seat.
- Birisi benim koltukta oturuyor.
- Tom was sitting under a tree, drinking wine.
- Tom bir ağacın altında oturmuş şarap içiyordu.
- Let's sit at that table over there.
- Şuradaki masaya oturalım.
- He sits wherever he wants to.
- İstediği yere oturur.
- We jumped off our bikes and sat in the grass.
- Bisikletlerimizden atladık ve çimlere oturduk.
- My father sat reading the evening paper.
- Babam akşam gazetesini okurken oturuyordu.
- Just sit here and look out the window.
- Burada otur ve pencereden dışarı bak.
- You may sit anywhere you want.
- İstediğin yere oturabilirsin.
- Tom sat at the kitchen table eating dinner.
- Tom mutfak masasında oturmuş yemek yiyordu.
- Are you going to sit with them?
- Onlarla mı oturacaksın?
- Tom and Mary were sitting together at the bar.
- Tom ve Mary barda birlikte oturuyorlardı.
- I know that man who is sitting there on the other side.
- Diğer tarafta oturan adamı tanıyorum.
- Tom didn't sit around waiting.
- Tom oturup beklemedi.
- You're sitting in Tom's chair, aren't you?
- Tom'un sandalyesinde oturuyorsun, değil mi?
- Tom was sitting in the dark.
- Tom karanlıkta oturuyordu.
- He has been sitting there for two hours.
- İki saattir orada oturuyor.
- Tom and Mary sat at a table close to the entrance.
- Tom ve Mary girişe yakın bir masada oturdu.
- Sami sat a few tables away.
- Sami birkaç masa uzağa oturdu.
- Where do you want to sit?
- Nereye oturmak istersin?
- She was sitting in a chair, watching TV.
- Televizyon izlerken bir sandalyede oturuyordu.
- Mary is sitting at the desk.
- Mary, masada oturuyor.
- Tom sat at his desk.
- Tom masasında oturdu.
- He was sitting, reading a book.
- Oturmuş kitap okuyordu.
- Tom is sitting at one of the tables in front of the restaurant.
- Tom restoranın önündeki masalardan birinde oturuyor.
- You should come sit next to me.
- Gelip yanıma oturmalısın.
- You know that's where Tom sits, don't you?
- Tom'un orada oturduğunu biliyorsunuz, değil mi?
- Tom sat there silently watching Mary eat the last of the food.
- Tom sessizce oturup Mary'nin son yemeği yemesini izledi.
- Can I sit there?
- Orada oturabilir miyim?
- Let's just sit here a while and listen.
- Bir süre burada oturup dinleyelim.
- I was robbed of my wallet by the man sitting next to me.
- Yanımda oturan adam tarafından cüzdanım soyuldu.
- Why isn't he sitting with me anymore?
- Neden artık benimle oturmuyor?
- We sat and waited.
- Oturduk ve bekledik.
- I saw Tom sitting in the third row.
- Tom'un üçüncü sırada oturduğunu gördüm.
- The old man is sitting at the window.
- Yaşlı adam pencerede oturuyor.
- Tom sits at his computer eight hours a day.
- Tom günde sekiz saat bilgisayar başında oturuyor.
- He sat at a distance from me.
- O benden uzakta oturdu.
- Tom is sitting next to the jukebox.
- Tom müzik kutusunun yanında oturuyor.
- She sat next him with her eyes closed.
- Gözleri kapalı olarak onun yanına oturdu.
- Can we sit here?
- Burada oturabilir miyiz?
- He is in the habit of sitting up till late at night.
- Gece geç saatlere kadar oturmak gibi bir alışkanlığı var.
- She often sits there reading a book.
- O, sık sık oraya oturup kitap okur.
- Sami sat in the back of the mosque.
- Sami caminin arkasına oturdu.
- I wouldn't sit so close to Tom if I were you.
- Yerinde olsam Tom'a bu kadar yakın oturmazdım.
- You had better not sit up late up night.
- Gece geç saatlere kadar oturmasan iyi olur.
- Tom fell asleep sitting up in the chair.
- Tom sandalyede otururken uyuyakaldı.
- Would you mind if I sit in?
- Oturmamın bir sakıncası var mı?
- I was sitting next to them.
- Onların yanında oturuyordum.
- Sami and Layla were sitting in complete silence.
- Sami ve Layla tam bir sessizlik içinde oturuyorlardı.
- Sami sat in the mosque and read a few chapters of the Quran.
- Sami camide oturdu ve Kur'an'dan birkaç bölüm okudu.
- He sat in the front row.
- Ön sırada oturdu.
- She often sits there reading a book.
- Sık sık orada oturup kitap okur.
- Jessie sat at the far end of the table.
- Jessie masanın en ucuna oturdu.
- Tom sat at the bar drinking by himself.
- Tom tek başına içerek barda oturdu.
- Why doesn't he sit with me anymore?
- Neden artık o benimle oturmuyor?
- Everybody wants to sit beside her.
- Herkes onun yanına oturmak istiyor.
- She was sitting.
- O oturuyordu.
- Tom was sitting in the dark thinking about what had happened.
- Tom karanlıkta oturmuş olanları düşünüyordu.
- Tom sat at the far end of the table.
- Tom masanın ucunda oturdu.
- Tom sat in the back.
- Tom arkaya oturdu.
- Tom and Mary sat together three rows behind John.
- Tom ve Mary, John'un üç sıra arkasında birlikte oturdular.
- I hate it when I have to sit between two fat guys on a plane.
- Uçakta iki şişman adam arasında oturmak zorunda kaldığım zaman bundan nefret ederim.
- Can I sit beside Tom?
- Tom'un yanına oturabilir miyim?
- A chauffeur sat in front.
- Bir sürücü ön koltukta oturdu.
- Just sit over there with them.
- Şurada onlarla otur.
- Tom was sitting in my favorite chair.
- Tom en sevdiğim sandalyemde oturuyordu.
- You just sat there and did nothing.
- Sen sadece orada oturdun ve hiçbir şey yapmadın.
- Tom walked past the table where Mary was sitting.
- Tom, Mary'nin oturduğu masanın yanından geçti.
- Tom, Mary, John and Alice were sitting around the table, playing cards.
- Tom, Mary, John ve Alice masanın etrafında oturmuş kart oynuyorlardı.
- Tom sat opposite Mary.
- Tom, Mary'nin karşısına oturdu.
- We sat at the back of the hall.
- Biz salonun arkasında oturduk.
- She sat next to me.
- O, yanıma oturdu.
- Tom and Mary sat next to each other on the train.
- Tom ve Mary trende yan yana oturdular.
- He sat listening to the radio.
- Oturmuş radyo dinliyordu.
- You're sitting in my chair.
- Benim sandalyemde oturuyorsun.
- Tom was the one sitting closest to the microphone.
- Tom mikrofona en yakın oturan kişiydi.
- She was sitting between he and I.
- Onunla benim aramda oturuyordu.
- Let's sit here on this bench.
- Bu bankta oturalım.
- Othello is sitting with a bottle in a hotel armchair.
- Othello elinde şişeyle bir otel koltuğunda oturuyor.
- You just sat there and did nothing.
- Orada oturdun ve hiçbir şey yapmadın.
- Tom let me sit by him.
- Tom yanına oturmama izin verdi.
- Tom was sitting by himself on the porch and reading a book.
- Tom verandada tek başına oturmuş kitap okuyordu.
- Tom sat in silence for 30 minutes.
- Tom, 30 dakika sessizce oturdu.
- Tom always wants to sit in the front row.
- Tom her zaman ön sırada oturmak ister.
- I've got no time to sit and talk.
- Oturup konuşacak vaktim yok.
- I'm not sitting next to them.
- Onların yanında oturmuyorum.
- When can we sit to eat?
- Ne zaman yemeğe oturabiliriz?
- Would you like to sit in the front?
- Ön tarafta oturmak ister misiniz?
- Tom saw Mary sitting alone on a park bench.
- Tom, Mary'yi bir park bankında tek başına otururken gördü.
- Sit at the head of the table.
- Masanın başına otur.
- I'm sitting right here.
- Burada oturuyorum.
- He sat two rows ahead of me.
- İki sıra önüme oturdu.
- Tom won't want to sit next to Mary.
- Tom, Mary'nin yanında oturmak istemeyecek.
- Sami was just sitting there, doing his work.
- Sami orada oturmuş işini yapıyordu.
- Tom is sitting in the conference room.
- Tom konferans odasında oturuyor.
- Would you sit with me?
- Benimle oturur musun?
- Tom was just sitting there, staring into space.
- Tom orada oturmuş, boşluğa bakıyordu.
- Tom told Mary where to sit.
- Tom Mary'ye nereye oturacağını söyledi.
- Tom was sitting between Mary and John.
- Tom, Mary ve John'un arasında oturuyordu.
- Let's sit here on the grass.
- Burada çimin üstünde oturalım.
- Tom just sat there and said nothing.
- Tom orada öylece oturdu ve hiçbir şey söylemedi.
- Do you want to sit next to the window?
- Pencerenin yanına oturmak ister misin?
- He sat astride over the main door.
- Ana kapının üzerinde oturuyordu.
- I bet I can sit here longer without saying anything than you can.
- Burada ağzımı açmadan senden daha uzun süre oturabileceğime bahse girerim.
- He's going to sit here.
- O burada oturacak.
- Tom wouldn't sit still.
- Tom sessiz oturmazdı.
- Tom was sitting behind me.
- Tom benim arkamda oturuyordu.
- Aren't you going to sit with us?
- Bizimle oturmayacak mısın?
- Are you sitting comfortably?
- Rahat oturuyor musun?
- Tom sits in front of his computer eight hours a day.
- Tom günde sekiz saat bilgisayarının başında oturuyor.
- He sits up till late at night.
- Gece geç saatlere kadar oturur.
- I sat by myself.
- Tek başıma oturdum.
- Sitting at the adjoining table was a German-speaking couple.
- Bitişik masada Almanca konuşan bir çift oturuyordu.
- Tom let me sit next to Mary.
- Tom, Mary'nin yanında oturmama izin verdi.
- Just sit here and look out the window.
- Şurada oturup camdan bak.
- You have to sit somewhere else.
- Başka bir yere oturmalısınız.
- I sat next to Tom.
- Tom'un yanına oturdum.
- Tom sat at his desk with his eyes closed.
- Tom masasında gözleri kapalı oturuyordu.
- Do you know why Tom doesn't want me to sit next to him?
- Tom'un neden onun yanında oturmamı istemediğini biliyor musun?
- Let's just sit here for a while and listen.
- Bir süre burada oturup dinleyelim.
- Why don't you ask Tom to sit with us?
- Neden Tom'un bizimle oturmasını istemiyorsun?
- In the U.S., you have the option, when you enter a restaurant, to sit in the smoking or non-smoking section.
- ABD'de bir restorana girdiğinizde sigara içilen veya içilmeyen bölümde oturma seçeneğiniz vardır.
- It is easier to study when you are sitting in a comfortable chair.
- Rahat bir sandalyede otururken çalışmak daha kolaydır.
- We should sit back down.
- Yerimize geri oturmalıyız.
- Tom is sitting all day in his room accomplishing nothing.
- Tom bütün gün odasında oturup hiçbir şey yapmıyor.
- Can I sit next to Tom?
- Tom'un yanına oturabilir miyim?
- Just let me sit here and watch TV, OK?
- Burada oturup televizyon izlememe izin ver, tamam mı?
- All you have to do is sit here.
- Yapman gereken bütün şey burada oturmaktır.
- Tom wants to sit in the front.
- Tom önde oturmak istiyor.
- Tom sat at the bar drinking with his buddies.
- Tom barda oturmuş arkadaşlarıyla içiyordu.
- Tom and Mary are sitting at a table over near the jukebox.
- Tom ve Mary müzik kutusuna yakın bir masada oturuyorlar.
- Tom is sitting next to the jukebox.
- Tom, müzik kutusunun yanında oturuyor.
- Where did Tom want to sit?
- Tom nereye oturmak istedi?
- Would you like to sit?
- Oturmak ister misiniz?
- How long have you been sitting here?
- Ne zamandır burada oturuyorsun?
- I can't believe I'm sitting next to Tom.
- Tom'un yanında oturduğuma inanamıyorum.
- Tom sat at the counter.
- Tom tezgaha oturdu.
- Tom sits at his computer all day.
- Tom bütün gün bilgisayarının başında oturur.
- Tom was sitting at his desk.
- Tom masasında oturuyordu.
- I think you should sit.
- Bence oturmalısın.
- We would often sit up all night discussing politics.
- Sık sık bütün gece oturup politika tartışırdık.
- Let's sit up front.
- Ön tarafa oturalım.
- Tom's voice was so soft it was barely audible to those sitting at the back of the lecture theatre.
- Tom'un sesi o kadar hafifti ki amfinin arkasında oturanlara zar zor duyulabiliyordu.
- You're lucky we let you sit here.
- Seni burada oturttuğumuz için şanslısın.
- Tom sat across from Mary.
- Tom, Mary'nin karşısına oturdu.
- Please don't sit there.
- Lütfen orada oturma.
- Tom only sat in the snow.
- Tom sadece karda oturdu.
- Tom sat in the dimly-lit room, staring at the wall.
- Tom loş odada oturmuş, duvara bakıyordu.
- What're you doing sitting here alone in the dark?
- Burada karanlıkta tek başına oturmuş ne yapıyorsun?
- Let's sit at one of the tables near the back.
- Arkaya yakın masalardan birinde oturalım.
- Are you going to sit with her?
- Onunla oturacak mısın?
- Tom sat alone in his room, waiting by the phone.
- Tom odasında tek başına oturmuş, telefonun başında bekliyordu.
- Tom wondered where he was supposed to sit.
- Tom nereye oturması gerektiğini merak ediyordu.
- Jim sat alone with his arms folded.
- Jim kollarını kavuşturmuş tek başına oturuyordu.
- Why don't we just sit here and talk?
- Neden burada oturup konuşmuyoruz?
- I'm going to just sit here and read a book.
- Burada oturup bir kitap okuyacağım.
- Tom always sits in the back of the classroom.
- Tom her zaman sınıfın en arkasında oturur.
- Tom sat next to Mary and read a book while she sat there knitting.
- Tom, Mary'nin yanına oturmuş ve Mary orada oturup örgü örerken kitap okumuş.
- Tom saw a girl sitting all alone, so he went over to talk to her.
- Tom yapayalnız oturan bir kız gördü, bu yüzden onunla konuşmaya gitti.
- Can I sit with them?
- Onlarla oturabilir miyim?
- We sat at the back of the hall.
- Salonun arka tarafında oturduk.
- I hope no one sits in front of us.
- Umarım kimse önümüze oturmaz.
- I sat at the bar by myself.
- Barda tek başıma oturdum.
- How long have you been sitting there?
- Ne zamandır orada oturuyorsun?
- Sami was sitting outside of the classroom.
- Sami sınıfın dışında oturuyordu.
- Sami ended up coming and sitting next to Layla.
- Sami sonunda gelip Layla'nın yanına oturdu.
- My parents were sitting under the tree.
- Annem ve babam ağacın altında oturuyorlardı.
- The female student that sat in front of the teacher is from Germany.
- Öğretmenin önünde oturan kız öğrenci Almanya'dan.
- Excuse me, you are sitting in my place.
- Afedersiniz, benim yerimde oturuyorsunuz.
- We can't sit idly by.
- Boş boş oturamayız.
- Where are you sitting now?
- Şimdi nerede oturuyorsun?
- He's sitting in the meeting room.
- Toplantı odasında oturuyor.
- I'm sitting alone in my house.
- Evimde yalnız oturuyorum.
- Can you sit up?
- Oturabilir misin?
- He often sits in front of his computer all day.
- Sık sık bütün gün bilgisayar başında oturur.
- I just sat there.
- Orada öylece oturdum.
- She ordered the dog to sit.
- O, köpeğe oturmasını emretti.
- He used to sit reading for hours.
- Saatlerce oturup kitap okurdu.
- Are you going to sit with me?
- Benimle birlikte oturacak mısın?
- Let's sit here until the sun goes down.
- Güneş batana kadar burada oturalım.
- Let's sit here until the sun goes down.
- Güneş batıncaya kadar burada oturalım.
- We'll have to sit at the back of the train.
- Trenin arkasında oturmak zorundayız.
- I sat right next to Tom.
- Ben Tom'un hemen yanına oturdum.
- Tom sat back down.
- Tom tekrar oturdu.
- Where do you want to sit?
- Nereye oturmak istersiniz?
- Maybe Tom told Mary sit over there.
- Belki Tom, Mary'ye şuraya oturmasını söylemiştir.
- Tom couldn't sit still.
- Tom sakin oturamadı.
- Where are we supposed to sit?
- Nereye oturmamız gerekiyor?
- An elderly man was sitting alone on a dark path.
- Yaşlı bir adam karanlık bir yolda yalnız oturuyordu.
- Tom sat at his desk all day crunching numbers.
- Tom bütün gün masasında oturup rakamları çıtırdatıyordu.
- Tom sat in front of Mary.
- Tom, Mary'nin önüne oturdu.
- Tom, Mary and John sat around the kitchen table.
- Tom, Mary ve John mutfak masasının etrafına oturdular.
- Tom was sitting in the dark, smoking.
- Tom sigara içerek karanlıkta oturuyordu.
- You can't just sit here all day.
- Bütün gün burada oturamazsın.
- You just sit here and wait.
- Sen burada otur ve bekle.
- Let's find somewhere to sit near the front.
- Ön tarafa yakın oturacak bir yer bulalım.
- I couldn't just sit there and do nothing.
- Orada öylece oturup hiçbir şey yapmadan duramazdım.
- Tom and Mary sat under a tree eating a picnic lunch.
- Tom ve Mary bir ağacın altında piknik öğle yemeği yiyerek oturdu.
- She was sitting in a chair, watching TV.
- Bir sandalyede oturmuş, televizyon izliyordu.
- Tom was sitting in the dark, smoking a cigar.
- Tom karanlıkta oturmuş sigara içiyordu.
- Tom was sitting in the dark thinking about what had happened.
- Tom ne olduğu hakkında düşünerek karanlıkta oturuyordu.
- I'd like to sit further back.
- Daha geride oturmak istiyorum.
- Where am I supposed to sit?
- Nereye oturmam gerekiyor?
- Tom and Mary sat across from John and Alice.
- Tom ve Mary John ve Alice'in karşısına oturdu.
- Tom didn't notice that Mary was sitting by herself.
- Tom Mary'nin yalnız başına oturduğunu fark etmedi.
- This is where you're supposed to sit.
- Oturman gereken yer burası.
- Could we sit?
- Oturabilir miyiz?
- Tom doesn't swim, but he likes sitting by the pool watching his children swim.
- Tom yüzmeyi sevmiyor ama çocuklarının yüzmesini izlerken havuzun kenarında oturmayı seviyor.
- Tom sat between Mary and her husband.
- Tom, Mary ve kocasının arasına oturdu.
- Tom sits in his room all day and does nothing.
- Tom bütün gün odasında oturuyor ve hiçbir şey yapmıyor.
- Tom isn't the only one not sitting.
- Oturmayan tek kişi Tom değil.
- Tom sits at his desk all night working.
- Tom bütün gece masasında oturup çalışıyor.
- I ordered the dog to sit.
- Köpeğe oturmasını emrettim.
- Sit over there.
- Oraya otur.
- She sat gazing out of the window.
- Pencereden dışarı bakarak oturdu.
- Who told you to sit here?
- Burada oturmanı kim söyledi?
- They sat up all night.
- Bütün gece oturdular.
- Mary hopes Tom will sit next to her on the bus.
- Mary otobüste Tom'un yanına oturacağını umuyor.
- Tom sat opposite Mary at the table.
- Tom masada Mary'nin karşısında oturdu.
- He was sitting side by side with his brother.
- O, erkek kardeşiyle yan yana oturuyordu.
- Where can we sit?
- Nereye oturabiliriz?
- Tom was sitting at a table near the window with his date.
- Tom, flörtüyle birlikte pencereye yakın bir masada oturuyordu.
- Tom has been sitting in that room alone for five hours.
- Tom beş saattir o odada yalnız oturuyor.
- Let's sit here on this bench.
- Burada bu bankta oturalım.
- There's no one sitting here.
- Burada oturan hiç kimse yok.
- I don't want to sit next to you.
- Yanına oturmak istemiyorum.
- I sat between Tom and Mary.
- Tom ve Mary'nin arasına oturdum.
- Why don't you sit right there on the couch?
- Neden kanepede orada oturmuyorsun?
- Tom was sitting at the bar drinking a Bloody Mary.
- Tom bir Bloody Mary içerken barda oturuyordu.
- Where are you sitting at the moment?
- Sen şimdi nerede oturuyorsun?
- Tom and Mary sat next to each other in the classroom.
- Tom ve Mary sınıfta yan yana oturdular.
- You're sitting in my seat.
- Benim koltuğumda oturuyorsunuz.
- My father and mother were sitting under a tree.
- Babam ve annem bir ağacın altında oturuyorlardı.
- The president was sitting in the chair with his back to the window.
- Başkan sandalyede oturuyordu ve sırtı pencereye dönüktü.
- Can I sit with him?
- Onunla oturabilir miyim?
- He sat there with his legs crossed.
- Bacak bacak üstüne atarak oturdu.
- Tom sat at the bar.
- Tom barda oturdu.
- She was sitting there with her eyes closed.
- Orada gözleri kapalı oturuyordu.
- I sat close to the fire.
- Ateşin yakın oturdum.
- Tom won't let Mary sit next to him.
- Tom, Mary'nin onun yanına oturmasına izin vermeyecek.
- She sat and smoked.
- Oturdu ve sigara içti.
- Where should I sit?
- Nerede oturmam gerekiyor?
- They sat in the kitchen.
- Mutfakta oturdular.
- Why don't you try sitting up?
- Neden oturmayı denemiyorsun?
- He sat in silence and was looking straight ahead of him.
- Sessizce oturuyor ve dosdoğru önüne bakıyordu.
- Tom and Mary sat at the picnic table.
- Tom ve Mary piknik masasında oturdular.
- Tom sat at his desk doing some paperwork.
- Tom masasında oturmuş bazı evrak işlerini yapıyordu.
- All I want to do is sit here.
- Tek istediğim burada oturmak.
- The girl sitting over there is Mary.
- Orada oturan kız Mary'dir.
- Don't sit too close to the TV.
- Televizyona çok yakın oturma.
- She sat next to him on the bus.
- Otobüste onun yanında oturdu.
- Tom was sitting at his desk, flipping through an old photo album.
- Tom masasında oturuyordu ve eski bir foto albümüne göz atıyordu.
- I do not like to sit idle.
- Boş oturmayı sevmem.
- Can I sit there?
- Oraya oturabilir miyim?
- Sit your ass down.
- Otur kıçının üstüne.
- He was sitting with his arms folded.
- Kollarını bağlamış oturuyordu.
- Don't you want to sit in the front, Tom?
- Önde oturmak istemiyor musun, Tom?
- A beautiful girl sat next to me.
- Güzel bir kız yanıma oturdu.
- How can you just sit there and do nothing?
- Orada öylece oturup hiçbir şey yapmadan nasıl durabiliyorsun?
- Who was the man you sat next to?
- Yanında oturduğun adam kimdi?
- We sat together in silence for some time.
- Biz bir süre sessizlik içinde birlikte oturduk.
- She sat there in silence.
- Orada sessizce oturdu.
- Mary ordered the dog to sit.
- Mary köpeğe oturmasını emretti.
- Tom is sitting in his car in the parking lot.
- Tom park yerinde arabasında oturuyor.
- We should sit back down.
- Tekrar oturmalıyız.
- I bet I can sit here longer without saying a thing than you can.
- Burada ağzımı açmadan senden daha uzun süre oturabileceğime bahse girerim.
- Don't just sit there.
- Orada öylece oturma.
- Tom was sitting alone in the park, reading a book.
- Tom parkta tek başına oturmuş kitap okuyordu.
- I sat at the counter.
- Tezgaha oturdum.
- Tom was sitting all alone.
- Tom yapayalnız oturuyordu.
- She sat next to him.
- Onun yanına oturdu.
- Tom sat three tables away from us.
- Tom bizden üç masa ötede oturuyordu.
- Tom sat next to Mary.
- Tom, Mary'nin yanına oturdu.
- I just sat there and cried.
- Orada oturdum ve ağladım.
- Would you mind sitting here?
- Buraya oturabilir misiniz?
- I'll sit with Tom.
- Tom ile oturacağım.
- She is sitting in the tub.
- O, küvette oturuyor.
- If you don't want to eat potatoes, then sit hungry.
- Patates yemek istemiyorsan, aç otur.
- He's sitting in his workshop.
- Atölyesinde oturuyor.
- Tom doesn't know how to sit still.
- Tom nasıl hareketsiz oturacağını bilmiyor.
- Mary sat alone on a rock.
- Mary bir kayanın üzerinde tek başına oturdu.
- Tom just sat there looking bored.
- Tom orada sıkılmış bir şekilde oturdu.
- We sat in the very back of the auditorium.
- Oditoryumun tam arkasında oturduk.
- Sami sat in the first available aisle seat.
- Sami ilk boş koridor koltuğuna oturdu.
- I didn't want to sit beside Tom.
- Tom'un yanında oturmak istemedim.
- Mary would often sit alone on the porch.
- Mary, sık sık verandada tek başına otururdu.
- Tom sat under a tree.
- Tom ağacın altına oturdu.
- I like to sit in the front row.
- Ön sırada oturmayı severim.
- Tom is sitting in his car.
- Tom, arabasında oturuyor.
- He often sits in front of his computer all day.
- Çoğu zaman tüm gün bilgisayarının başında oturur.
- Don't let anyone sit here.
- Kimsenin buraya oturmasına izin vermeyin.
- He sat at the edge of the stream.
- Nehrin kenarında oturdu.
- Tom and Mary were sitting next to each other on the couch.
- Tom ve Mary kanepede yan yana oturuyorlardı.
- Is this where Tom sits?
- Tom'un oturduğu yer bu mu?
- Tom sat at the bottom of the stairs wondering what he should do next.
- Tom merdivenlerin dibinde oturmuş, bundan sonra ne yapması gerektiğini düşünüyordu.
- Depending on where you sit, you might not be able to see the stage.
- Oturduğunuz yere bağlı olarak, sahneyi göremeyebilirsiniz.
- Tom was sitting alone in his apartment.
- Tom dairesinde tek başına oturuyordu.
- You don't have to sit with Tom.
- Tom'la birlikte oturmak zorunda değilsin.
- He often sits by me and listens to music.
- Sıklıkla yanımda oturur ve müzik dinlerdi.
- Tom just sat there and stared at Mary's picture.
- Tom orada oturup Mary'nin resmine baktı.
- Tom is sitting in the back.
- Tom arkada oturuyor.
- Why are we still sitting here?
- Neden hala burada oturuyoruz?
- I want you to sit here and be quiet.
- Burada oturmanı ve sessiz olmanı istiyorum.
- Tom was sitting at his desk.
- Tom sırasında oturuyordu.
- The old man sat in the chair with his eyes closed.
- Yaşlı adam koltukta gözleri kapalı oturdu.
- Excuse me, I think you're sitting in my seat.
- Affedersiniz, sanırım benim yerimde oturuyorsunuz.
- Tom usually sits in the back pew.
- Tom genelde arka sırada oturur.
- Let's sit in the front row.
- Ön sıraya oturalım.
- Tom was sitting at the counter.
- Tom tezgahta oturuyordu.
- Can I sit with you?
- Seninle oturabilir miyim?
- Let's sit over there.
- Şuraya oturalım.
- I spend more time sitting than standing.
- Oturarak ayakta durduğumdan daha fazla zaman geçiriyorum.
- They sat around the table playing cards.
- Masanın etrafında oturup kart oynadılar.
- He sat in front of me.
- Önümde oturdu.
- Tom is sitting next to Mary, isn't he?
- Tom, Mary'nin yanında oturuyor, değil mi?
- Sami was sitting in his apartment.
- Sami dairesinde oturuyordu.
- I will sit here until he sings.
- O şarkı söyleyene kadar burada oturacağım.
- We are sitting in the same boat.
- Biz aynı gemide oturuyoruz.
- Tom and Mary were sitting together on the couch when I came into the room.
- Ben odaya girdiğimde Tom ve Mary kanepede birlikte oturuyorlardı.
- You're sitting in my seat, aren't you?
- Benim koltuğumda oturuyorsun, değil mi?
- Let's sit up front.
- Önde oturalım.
- The bird was sitting in the tree wagging its tail.
- Kuş kuyruğunu sallayarak ağaçta oturuyordu.
- Is it OK if I sit here?
- Buraya oturmamın bir sakıncası var mı?
- I'll be sitting here while he's singing.
- O şarkı söylerken ben burada oturuyor olacağım.
- Tom sat with Mary.
- Tom, Mary ile oturdu.
- Sami sat in the first aisle seat.
- Sami ilk koridor koltuğuna oturdu.
- You know that's where Tom sits, don't you?
- Tom'un nerede oturduğunu biliyorsun, değil mi?
- You sit here.
- Burada oturuyorsun.
- Tom is sitting in the corner.
- Tom köşede oturuyor.
- Tom didn't notice that Mary was sitting by herself.
- Tom, Mary'nin tek başına oturduğunu fark etmedi.
- Tom, Mary, John and Alice were sitting around the table, playing cards.
- Tom, Mary, John ve Alice masanın etrafında oturuyorlardı ve iskambil oynuyorlardı.
- Tom is sitting just a few tables away.
- Tom birkaç masa ötede oturuyor.
- Please sit here.
- Lütfen buraya otur.
- I sit in front of a computer screen all day, so I get pretty heavily bombarded by electro-magnetic waves.
- Bütün gün bir bilgisayar ekranının önünde oturuyorum, bu yüzden elektromanyetik dalgalar tarafından oldukça yoğun bir şekilde bombardımana uğruyorum.
- They are sitting in the kitchen and drinking tea.
- Onlar mutfakta oturup çay içiyorlar.
- What are you doing sitting here in the dark all by yourself?
- Burada karanlıkta tek başına oturmuş ne yapıyorsun?
- He used to sit reading for hours.
- Kitap okuyarak saatlerce otururdu.
- Tom is sitting in one of the chairs.
- Tom sandalyelerden birinde oturuyor.
- She is used to sitting.
- O, oturmaya alışkındır.
- Tom knew Mary would sit with John, but he was hoping she'd sit with him.
- Tom, Mary'nin John'la oturacağını biliyordu ama onunla oturmasını umuyordu.
- Tom and Mary sat at a table close to the entrance.
- Tom ve Mary girişe yakın bir masaya oturdular.
- Tom was sitting near two men in expensive suits.
- Tom pahalı takım elbiseli iki adamın yanında oturuyordu.
- Tom expects Mary to sit with him.
- Tom, Mary'nin onunla oturmasını bekliyor.
- Tom and Mary sat across from each other.
- Tom ve Mary karşılıklı oturdular.
- Let's sit here on a bench.
- Burada bir bankta oturalım.
- Let's sit with Tom and Mary.
- Tom ve Mary ile oturalım.
- Let's sit here and wait for Tom.
- Burada oturup Tom'u bekleyelim.
- Why don't we all sit together?
- Neden hep beraber oturmuyoruz?
- She's sitting in the kitchen and drinking tea.
- Mutfakta oturmuş çay içiyor.
- Tom sat beside me.
- Tom yanımda oturdu.
- Tom sat in the chair to have his picture taken.
- Tom resmini çektirmek için bir koltukta oturdu.
- Tom sat in the bean bag chair.
- Tom fasulye torbası sandalyesine oturdu.
- He sat listening to the radio.
- O radyo dinleyerek oturdu.
- We sat in lawn chairs and stared at the mountain.
- Katlanır sandalyelere oturduk ve dağa baktık.
- Tom managed to find a place to sit.
- Tom oturacak bir yer bulmayı başardı.
- Tom sat next to Mary on the floor.
- Tom yerde Mary'nin yanına oturdu.
- She used to sit by the river every day, talking to ducks.
- Her gün nehir kenarında oturur, ördeklerle konuşurdu.
- Do you mind if I sit?
- Oturmamın sakıncası var mı?
- Sitting all day is bad for you.
- Bütün gün oturmak sizin için kötü.
- I sat between them.
- Ortalarına oturdum.
- Don't sit too close to the TV.
- TV'ye çok yakın oturma.
- Tom invited me to sit with his family.
- Tom ailesiyle oturmam için beni davet etti.
- Tom Skeleton, the ancient stage doorkeeper, sat in his battered armchair, listening as the actors came up the stone stairs from their dressing rooms.
- Yaşlı sahne kapıcısı Tom Skeleton, hırpalanmış koltuğunda oturmuş, oyuncuların soyunma odalarından taş merdivenlerden çıkışını dinliyordu.
- Can we sit at the table over there?
- Biz oradaki masada oturabilir miyiz?
- He would often sit for hours without doing anything.
- Sıklıkla hiçbir şey yapmadan saatlerce otururdu.
- Tom is sitting on the ground.
- Tom yerde oturuyor.
- All the children were sitting in a circle.
- Bütün çocuklar daire şeklinde oturuyordu.
- Tom sat opposite Mary.
- Tom Mary'nin karşısına oturdu.
- There are times when Mary sits still for hours and looks at the sea.
- Mary'nin saatlerce oturup denize baktığı zamanlar oluyor.
- I hope Tom and Mary sit together.
- Umarım Tom ve Mary birlikte otururlar.
- Tom sat in front of me.
- Tom önüme oturdu.
- I sat very still.
- Hareketsiz oturdum.
- I'm just going to sit here a while and rest.
- Sadece bir süre burada oturacağım ve dinleneceğim.
- They sat around the table to play cards.
- Onlar iskambil oynamak için masanın etrafına oturdular.
- Tom sat up in bed and listened carefully.
- Tom yatağa oturdu ve dikkatle dinledi.
- I'm going to go sit in my car.
- Gidip arabama oturacağım.
- I hate sitting in traffic.
- Trafikte oturmaktan nefret ediyorum.
- Tom will be sitting in the front.
- Tom öne oturacak.
- You can sit over there.
- Şuraya oturabilirsin.
- Do you want to come sit by me?
- Benimle oturmaya gelmek ister misin?
- I was sitting next to her.
- Onun yanında oturuyordum.
- He would often sit for hours without doing anything.
- O sık sık bir şey yapmadan saatlerce otururdu.
- Why isn't he sitting with me anymore?
- Neden o, artık benimle birlikte oturmuyor?
- Tom didn't see Mary sitting at the bar.
- Tom, Mary'nin barda oturduğunu görmedi.
- There was a man sitting in the sun.
- Güneşte oturan bir adam vardı.
- Even though I'm sitting here in the sun, I still feel cold.
- Burada güneşte oturuyor olmama rağmen, hâlâ üşüdüğümü hissediyorum.
- He sat in the chair.
- O, sandalyede oturdu.
- We've been sitting here for over an hour.
- Biz bir saatten fazladır burada oturuyoruz.
- Tom didn't want to hear about all of Mary's problems, but he sat quietly and listened.
- Tom, Mary'nin tüm sorunlarını duymak istemedi ama sessizce oturdu ve dinledi.
- Tom usually sits there.
- Tom genelde orada oturur.
- Tom used to sit on my right in science class.
- Tom fen dersinde benim sağımda otururdu.
- You will be told where to sit.
- Nereye oturacağın söylenecek.
- He sat looking out of the window.
- Pencereden dışarı bakarak oturuyordu.
- Tom was sitting next to me.
- Tom benim yanımda oturuyordu.
- That's where I sit.
- Oturduğum yer orası.
- Black people had to sit in the back of the bus, or stand if the back was full.
- Siyahlar otobüsün arkasında oturmak ya da arka taraf doluysa ayakta durmak zorundaydı.
- Tom sat under a tree, reading a book.
- Tom bir ağacın altında oturmuş kitap okuyordu.
- Tom sat next to his father and watched the football game with him.
- Tom babasının yanına oturdu ve onunla futbol maçını izledi.
- For how many hours can you sit in front of the computer?
- Kaç saat boyunca bilgisayar başında oturabilirsin?
- Tom sat there with his legs crossed.
- Tom orada bacak bacak üstüne atmış oturuyordu.
- Tom sat beside Mary in church last Sunday.
- Tom geçen Pazar kilisede Mary'nin yanına oturdu.
- I just sat there trying not to think about how alone I felt.
- Ne kadar yalnız hissettiğim hakkında düşünmemeye çalışarak sadece orada oturdum.
- She sat gazing out of the window.
- Pencereden dik dik dışarı bakarak oturdu.
- Tom often sits for hours doing nothing.
- Tom genellikle saatlerce hiçbir şey yapmadan oturur.
- She would sit by the river every day, talking to ducks.
- Her gün nehrin kenarında oturup ördeklerle konuşurdu.
- Sami was sitting in an interrogation room.
- Sami sorgu odasında oturuyordu.
- Tom told Mary she could sit in the back.
- Tom Mary'ye arkada oturabileceğini söyledi.
- They sat in a circle.
- Daire şeklinde oturdular.
- I wonder how long Tom has been sitting there.
- Tom'un ne kadar süredir orada oturduğunu merak ediyorum.
- All you have to do is sit here and be quiet.
- Tek yapman gereken burada oturmak ve sessiz olmak.
- For the time being, let's sit here.
- Şimdilik buraya oturalım.
- I sat at the bar.
- Bara oturdum.
- My father-in-law is sitting.
- Kayınpederim oturuyor.
- Tom would often sit alone on the porch, reading a book.
- Tom çoğunlukla sundurmada yalnız otururdu, kitap okurdu.
- A growing boy can't sit quietly for an hour.
- Büyümekte olan bir çocuk bir saat boyunca sessiz oturamaz.
- Tom sat opposite Mary at the table.
- Tom masada Mary'nin karşısına oturdu.
- I became aware of being closely observed by a man sitting next to me.
- Yanımda oturan bir adam tarafından yakından izlendiğimi fark ettim.
- Can we sit over there?
- Şuraya oturabilir miyiz?
- Are you going to sit with him?
- Onunla oturacak mısın?
- Tom is going to sit here.
- Tom burada oturacak.
- Tom, come here and sit with me.
- Tom, buraya gel ve benimle otur.
- She was sitting between he and I.
- Onunla benim aramızda oturuyordu.
- Tom always sat here.
- Tom her zaman burada oturdu.
- Tom was the only one not sitting.
- Oturmayan tek kişi Tom'du.
- They told me I had to sit in the back of the bus.
- Onlar bana otobüsün arkasında oturmam gerektiğini söylediler.
- Tom fell asleep sitting up in the chair.
- Tom bir sandalyede otururken uykuya daldı.
- Let's sit in the back.
- Arka tarafa oturalım.
- I can't believe I'm sitting next to Mary.
- Mary'nin yanında oturduğuma inanamıyorum.
- I was bored of sitting between four walls.
- Dört duvar arasında oturmaktan sıkılmıştım.
- I don't have anywhere to sit.
- Oturacak bir yerim yok.
- How can you just sit there?
- Orada öylece nasıl oturabiliyorsun?
- Sami would sit up until four in the morning.
- Sami sabah dörde kadar oturuyordu.
- Tom was sitting next to me.
- Tom yanımda oturuyordu.
- Tom sat facing the door.
- Tom kapıya bakarak oturdu.
- Tom and Mary were sitting at the kitchen table, talking.
- Tom ve Mary mutfak masasında oturuyorlardı.
- Just sit over there with the others.
- Diğerleriyle birlikte şuraya otur.
- Tom always sits in the front row.
- Tom her zaman ön sırada oturur.
- I want Tom to sit there alone.
- Tom'un orada yalnız oturmasını istiyorum.
- Tom, Mary and John are sitting around the table.
- Tom, Mary ve John masanın etrafında oturuyor.
- Why don't you ask Tom to sit with us?
- Neden Tom'a bizimle oturmasını söylemiyorsun?
- Tom was sitting by himself on the porch and reading a book.
- Tom sundurmada oturuyordu ve bir kitap okuyordu.
- He would sit in the sun doing nothing.
- Bir şey yapmadan güneşte otururdu.
- Tom sat alone at the kitchen table.
- Tom mutfak masasında tek başına oturdu.
- Tom was sitting at the foot of the stairs.
- Tom merdivenlerin dibinde oturuyordu.
- The bird was sitting in the tree wagging its tail.
- Kuş ağaçta oturmuş kuyruğunu sallıyordu.
- Let's sit next to each other on the bus.
- Otobüste yan yana oturalım.
- Sami sat between me and Layla.
- Sami ben ve Leyla'nın arasına oturdu.
- Tom always sat here.
- Tom hep burada otururdu.
- Tom sat by the window, reading a book.
- Tom pencere kenarında oturmuş kitap okuyordu.
- There are times when Mary sits still for hours and looks at the sea.
- Mary'nin saatlerce hareketsiz oturduğu ve denize baktığı zamanlar vardır.
- He's sitting at an empty table.
- O boş bir masada oturuyor.
- Nobody's sitting here.
- Burada kimse oturmuyor.
- When can we sit to eat?
- Ne zaman yemeğe oturacağız?
- Tom sat next to someone he didn't know.
- Tom bilmediği birinin yanında oturdu.
- I'm tired of just sitting here and doing nothing.
- Burada oturup hiçbir şey yapmamaktan bıktım.
- He was sitting there for two hours.
- O, iki saattir orada oturuyordu.
- Just sit over there with Tom.
- Sadece Tom'la orada otur.
- We sat talking about the remote past.
- Oturup uzak geçmiş hakkında konuştuk.
- The president was sitting in the chair with his back to the window.
- Başkan penceresine sırtını dönerek sandalyede oturuyordu.
- I'm getting really bored just sitting here.
- Burada oturmaktan çok sıkıldım.
- When in a bus, I always sit at the front.
- Otobüsteyken her zaman önde otururum.
- I want to sit between you and Tom.
- Sen ve Tom arasında oturmak istiyorum.
- I'm not sitting here.
- Burada oturmuyorum.
- I used to sit up late at night.
- Geceleri geç saatlere kadar otururdum.
- Tom said he didn't want to sit with Mary.
- Tom, Mary ile oturmak istemediğini söyledi.
- Tom was sitting at the bar drinking a Bloody Mary.
- Tom barda oturmuş Bloody Mary içiyordu.
- Tom sat in the first row.
- Tom ilk sıraya oturdu.
- Tom sat next to me in church.
- Tom kilisede yanıma oturdu.
- Tom sat in the back of the church.
- Tom kilisenin arka tarafında oturuyordu.
- I thought we could sit here for a while and just talk.
- Bir süre burada oturabileceğimizi ve sadece konuşabileceğimizi düşündüm.
- Tom and Mary are sitting side by side.
- Tom ve Mary yan yana oturuyorlar.
- Won't anyone sit with me?
- Kimse benimle oturmayacak mı?
- Sami would never sit here.
- Sami asla burada oturmazdı.
- Tom was sitting at the counter by himself.
- Tom tezgahta tek başına oturuyordu.
- Tom just sat there and said nothing.
- Tom sadece orada oturdu ve hiçbir şey söylemedi.
- Is this where Tom sits?
- Tom burada mı oturuyor?
- Tom wants to sit in the front.
- Tom önde oturmak ister.
- You won't believe who sat next to me.
- Yanımda kimin oturduğuna inanamayacaksın.
- Tom and Mary were sitting at the counter.
- Tom ve Mary tezgâhta oturuyorlardı.
- Tom sat all by himself.
- Tom tek başına oturdu.
- I'll sit with her.
- Onunla oturacağım.
- Tom and Mary usually like to sit in the front row.
- Tom ve Mary genellikle ön sırada oturmaktan hoşlanırlar.
- Can I sit next to you?
- Yanına oturabilir miyim?
- I don't want to sit next to him.
- Onun yanına oturmak istemiyorum.
- I'm going to sit here until Tom comes.
- Tom gelene kadar burada oturacağım.
- Tom is sitting with Mary, isn't he?
- Tom Mary ile oturuyor, değil mi?
- The teacher and I sat face to face.
- Öğretmen ve ben yüz yüze oturduk.
- Tom sat at the kitchen table.
- Tom mutfak masasına oturdu.
- I'm just going to sit here.
- Ben burada oturacağım.
- Why don't you sit right there on the couch?
- Neden kanepeye oturmuyorsun?
- How long have you been sitting there?
- Ne kadar süredir orada oturuyorsun?
- You don't have to sit with me.
- Benimle birlikte oturmak zorunda değilsin.
- Do you want to sit next to the window?
- Pencerenin yanında oturmak ister misin?
- He sat in front of me.
- O, önümde oturdu.
- I don't like sitting by the window.
- Pencerenin yanında oturmayı sevmem.
- So, are you just going to sit there, or are you going to help us?
- Orada öylece oturacak mısın yoksa bize yardım edecek misin?
- Tom sits in front of me in French class.
- Tom Fransızca dersinde önümde oturuyor.
- I'll sit over there.
- Şuraya oturacağım.
- Mary sat under the tree, reading an old book from the nineteenth century.
- Mary ağacın altında oturdu, on dokuzuncu yüzyıldan kalan eski bir kitap okudu.
- Tom was sitting over there just a minute ago.
- Tom bir dakika önce şurada oturuyordu.
- The child sits in the back of the car while the parents sit in front.
- Anne baba önde otururken çocuk arabanın arkasında oturuyor.
- Why don't we sit?
- Neden oturmuyoruz?
- Tom and Mary were sitting next to each other on the plane.
- Tom ve Mary uçakta yan yana oturuyorlardı.
- Are you going to sit with Tom?
- Tom'la oturacak mısın?
- He would often sit up until late at night.
- Sık sık gece geç saatlere kadar otururdu.
- Tom is sitting beneath the tree.
- Tom ağacın altında oturuyor.
- Tom was sitting at a table by himself.
- Tom kendi başına bir masada oturuyordu.
- Sit here, you'll feel better.
- Buraya otur, daha iyi hissedeceksin.
- Let's go and sit in the shade.
- Gidelim ve gölgede oturalım.
- The umpire sits in a high chair at the side of the court.
- Hakem, tenis kortunun yan tarafında yüksek bir sandalyede oturuyor.
- Sami was just sitting there.
- Sami hemen orada oturuyordu.
- Tom was sitting under a tree, reading a book.
- Tom bir ağacın altında oturmuş kitap okuyordu.
- May I sit next to Tom?
- Tom’un yanı başında oturabilir miyim?
- Why doesn't he sit with me anymore?
- O neden artık benimle oturmuyor?
- Tom was sitting all alone.
- Tom tek başına oturuyordu.
- Mary sat next to Tom.
- Mary Tom'un yanında oturdu.
- Sami is sitting in the corner all by himself.
- Sami köşede tek başına oturuyor.
- Can I sit next to her?
- Onun yanına oturabilir miyim?
- Even though I'm sitting here in the sun, I'm still cold.
- Burada güneşin altında oturmama rağmen hâlâ üşüyorum.
- Tom sat alone on the couch.
- Tom kanepede tek başına oturdu.
- Tom sat with Mary on a bench.
- Tom, Mary ile bir bankta oturdu.
- Tom wants to sit in the back.
- Tom arkaya oturmak ister.
- We sit and wait.
- Oturup bekleyeceğiz.
- She sat between Tom and John.
- Tom ve John'un arasına oturdu.
- Tom isn't the only one sitting.
- Tom oturan tek kişi değil.
- Tom was sitting alone in his apartment.
- Tom dairesinde yalnız oturuyordu.
- I don't want to sit next to them.
- Onların yanına oturmak istemiyorum.
- Sami and Layla were sitting in complete silence.
- Sami ve Leyla tam bir sessizlik içinde oturuyorlardı.
- We sat at the table in silence.
- Sessizce masaya oturduk.
- I have taught my dog to sit up and beg.
- Köpeğime doğrularak oturmayı ve arka ayaklarının üstünde durmayı öğrettim.
- We've been sitting on top of a fortune all these years.
- Biz bunca yıldır bir servetin üzerinde oturuyoruz.
- Tom was sitting at the counter reading a magazine when the phone rang.
- Telefon çaldığında Tom tezgahta oturuyor ve bir dergi okuyordu.
- She prefers to sew, and wishes neither to walk nor to sit in the garden.
- Dikiş dikmeyi tercih ediyor ve ne yürümek ne de bahçede oturmak istiyor.
- Everyone sat back down.
- Herkes yerine oturdu.
- He was sitting beside his brother.
- O, erkek kardeşinin yanında oturuyordu.
- All you have to do is sit here.
- Tek yapman gereken burada oturmak.
- Tom is still sitting in the waiting room.
- Tom hala bekleme odasında oturuyor.
- They sat up talking late at night.
- Gece geç saatlere kadar oturup konuştular.
- I'll sit with you.
- Seninle oturacağım.
- Tom sat right in front of me.
- Tom tam önümde oturuyordu.
- We sat in the very back of the auditorium.
- Konferans salonunun en arkasına oturduk.
- She sat beside me in church.
- O, kilisede yanımda oturdu.
- Tom and Mary sat at a small table in the garden playing chess.
- Tom ve Mary bahçedeki küçük masada oturmuş satranç oynuyorlardı.
- Tom and Mary were sitting at the counter.
- Tom ve Mary tezgahta oturuyorlardı.
- Tom sat next to Mary on the floor.
- Tom yerde Mary'nin yanında oturdu.
- Can I sit next to him?
- Onun yanında oturabilir miyim?
- Tom is sitting with Mary.
- Tom Mary ile oturuyor.
- Tom is sitting in the very back of the classroom.
- Tom sınıfın en arkasında oturuyor.
- Please sit here and wait.
- Lütfen buraya otur ve bekle.
- The campers sat around the campfire.
- Kampçılar kamp ateşinin etrafında oturdular.
- This armchair is comfortable to sit in.
- Bu koltukta oturmak rahat.
- I didn't notice that Tom was sitting by himself.
- Tom'un tek başına oturduğunu fark etmedim.
- This armchair is comfortable to sit in.
- Bu koltuk oturmak için rahat.
- Tom and Mary were sitting side by side.
- Tom ve Mary yan yana oturuyorlardı.
- The children sat around the campfire and listened to Tom tell ghost stories.
- Çocuklar kamp ateşi etrafına oturdu ve Tom'un hayalet hikayelerini anlatışını dinledi.
- Tom let me sit next to him.
- Tom yanına oturmama izin verdi.
- He will often sit and look at the sea for hours.
- Sık sık oturur ve saatlerce denize bakar.
- This is where we're supposed to sit.
- Oturmamız gereken yer budur.
- Who is the pretty girl sitting beside Jack?
- Jack'in yanında oturan güzel kız kim?
- Tom was the only one not sitting.
- Tom oturmayan tek kişiydi.
- Can I sit here?
- Buraya oturabilir miyim?
- Do you know why Tom doesn't want me to sit next to him?
- Tom'un neden yanına oturmamı istemediğini biliyor musun?
- Why are you sitting here in the dark?
- Neden burada karanlıkta oturuyorsun?
- I sat by his side.
- Onun yanına oturdum.
- Who is the man sitting at the other end of the table?
- Masanın diğer ucunda oturan adam kim?
- Let's sit closer to the fire.
- Ateşe daha yakın oturalım.
- You're sitting in my seat, aren't you?
- Benim yerimde oturuyorsun, değil mi?
- He's sitting beside his sister.
- Kız kardeşinin yanında oturuyor.
- She found him sitting alone, his head in his hands.
- Onu yalnız başına, başı ellerinin arasında otururken buldu.
- Tom always sits in the front.
- Tom her zaman önde oturur.
- Let's sit together.
- Beraber oturalım.
- Tom was the only one sitting.
- Oturan tek kişi Tom'du.
- Did I say you could sit there?
- Şuraya oturabilirsin dedim mi?
- They sat in the kitchen.
- Onlar mutfakta oturdular.
- Tom sat beside me in church.
- Tom kilisede yanıma oturdu.
- She sat up late waiting for her son to come home.
- Geç saatlere kadar oturup oğlunun eve gelmesini bekledi.
- Tom was sitting alone at the counter.
- Tom tezgahta yalnız başına oturuyordu.
- None of the children are sitting.
- Çocukların hiçbiri oturmuyor.
- Tom was sitting at the next table.
- Tom bitişik masada oturuyordu.
- Tom was just sitting there, staring into space.
- Tom sadece orada oturuyordu, uzaya bakıyordu.
- Why are you sitting way over there?
- Neden orada oturuyorsun?
- Mary was sitting at home in her pajamas.
- Mary pijamalarıyla evde oturuyordu.
- Tom and Mary were sitting in their usual places.
- Tom ve Mary her zamanki yerlerinde oturuyordu.
- I'm sitting next to Tom.
- Tom'un yanında oturuyorum.
- Tom is sitting under that tree over there.
- Tom şuradaki ağacın altında oturuyor.
- She is sitting in the tub.
- Küvette oturuyor.
- I sat in the car.
- Arabada oturdum.
- Let's sit somewhere else.
- Başka bir yere oturalım.
- Tom sat across from Mary.
- Tom Mary'nin karşısına oturdu.
- At the neighbouring table sat a German-speaking couple.
- Komşu masada Almanca konuşan bir çift oturuyordu.
- We've been sitting here for almost an hour.
- Neredeyse bir saattir burada oturuyoruz.
- You can sit in my chair.
- Benim sandalyeme oturabilirsin.
- He was sitting there with a pipe in his mouth.
- Ağzında piposuyla orada oturuyordu.
- The problem is that Tom doesn't want to sit next to Mary.
- Sorun Tom'un Mary'nin yanına oturmak istememesi.
- I don't get much exercise sitting in the office all day.
- Bütün gün ofiste oturarak çok egzersiz yapmam.
- Tom was sitting at his desk when a giant asteroid collided with the earth.
- Dev bir asteroid dünyaya çarptığında Tom masasında oturuyordu.
- It's probably just a myth that Isaac Newton discovered the laws of gravity when an apple fell on his head while he was sitting under a tree.
- Isaac Newton'un bir ağacın altında otururken kafasına bir elma düştüğünde yerçekimi kanunlarını keşfettiği muhtemelen sadece bir efsanedir.
- Excuse me, do you mind if I sit here?
- Affedersiniz, buraya oturmamın bir sakıncası var mı?
- This is where we're supposed to sit.
- Burası oturmamız gereken yer.
- I wonder how long Tom has been sitting there.
- Tom'un ne kadar zamandır orada oturduğunu merak ediyorum.
- Don't you want to sit in the front, Tom?
- Ön tarafa oturmak istemiyor musun, Tom?
- Sami sat in the back of the mosque and listened to the Quran.
- Sami caminin arka tarafında oturup Kuran dinledi.
- I sat back in the armchair and opened the book.
- Koltuğa geri oturdum ve kitabı açtım.
- You have to sit in the back.
- Arkada oturmak zorundasın.
- She sat smoking.
- Sigara içmeye oturdu.
- I'm not sitting here.
- Burada oturmayacağım.
- Tom wanted to sit next to Mary.
- Tom, Mary'nin yanına oturmak istedi.
- Aren't you going to sit with Tom?
- Tom'la oturmayacak mısın?
- The police told Tom to sit in the back of the patrol car.
- Polis Tom'a devriye arabasının arkasında oturmasını söyledi.
- She sat and lit a cigarette up.
- Oturdu ve bir sigara yaktı.
- All the children were sitting in a circle on the floor.
- Tüm çocuklar yerde bir daire içinde oturuyorlardı.
- If you don't mind, I'll sit here.
- Eğer sakıncası yoksa burada oturacağım.
- The two lovers sat face to face, drinking tea.
- İki sevgili yüz yüze oturmuş çay içiyorlardı.
- Tom didn't see Mary sitting under the tree.
- Tom, Mary'nin ağacın altında oturduğunu görmedi.
- Tom is used to sitting.
- Tom oturmaya alışkın.
- Let's go outside and sit in the sun.
- Dışarı çıkalım ve güneşte oturalım.
- You're lucky we let you sit here.
- Burada oturmana izin verdiğimiz için şanslısın.
- You may sit.
- Oturabilirsiniz.
- Tom sat with his legs crossed.
- Tom bacak bacak üstüne atmış oturuyordu.
- Are you just going to sit here?
- Burada öylece oturacak mısın?
- Where are Tom and I supposed to sit?
- Tom ve ben nereye oturacağız?
- Who was the man you were sitting next to?
- Yanında oturduğun adam kimdi?
- I have better things to do than sit around all day waiting for Tom.
- Bütün gün oturup Tom'u beklemekten daha iyi işlerim var.
- Yanni sat next to me.
- Yanni yanıma oturdu.
- They sat up all night.
- Onlar bütün gece oturdular.
- The girl was used to sitting up till late.
- Kız geç saatlere kadar oturmaya alışkındı.
- I'm sitting here in my car.
- Burada arabamda oturuyorum.
- Tom sat with some of his teammates on the bench.
- Tom yedek kulübesinde bazı takım arkadaşlarıyla oturuyordu.
- Tom is going to sit here, isn't he?
- Tom burada oturacak, değil mi?
- I'll just sit here.
- Ben burada oturacağım.
- Tom and his friends sat around the campfire and sang songs.
- Tom ve arkadaşları kamp ateşinin etrafında oturdu ve şarkılar söyledi.
- I'm not one to sit around.
- Boş boş oturmak bana göre değil.
- This is where Tom used to sit.
- Burası Tom'un oturduğu yerdi.
- There were three white guys sitting at the counter.
- Tezgahta oturan üç tane beyaz adam vardı.
- Tom can sit next to me if he wants to.
- Tom isterse yanıma oturabilir.
- Let's just sit here quietly.
- Burada sessizce oturalım.
- Tom saw Mary sitting by herself in the library.
- Tom, Mary'nini kendi başına kütüphanede oturduğunu gördü.
- He's sitting between the two chairs.
- İki sandalyenin arasında oturuyor.
- I really don't want to sit in the back of the bus.
- Otobüsün arkasında oturmak istemiyorum.
- I sat very still.
- Kıpırdamadan oturdum.
- Tom was sitting alone on a bench.
- Tom bir bankta tek başına oturuyordu.
- He's going to sit here.
- Burada oturacak.
- I'm not sitting next to her.
- Onun yanında oturmuyorum.
- Hiroko sat there all alone.
- Hiroko orada tek başına oturuyordu.
- She sat there silently with tears in her eyes.
- Gözlerinde yaşlarla sessizce orada oturuyordu.
- I'm just going to sit here a while and rest.
- Bir süre burada oturup dinleneceğim.
- Tom is sitting by the campfire.
- Tom kamp ateşine yakın oturuyor.
- Please sit as close to the front as possible.
- Lütfen mümkün olduğu kadar öne yakın oturun.
- You can just sit there and relax a bit if you like.
- Eğer istiyorsan orada oturabilirsin ve biraz dinlenebilirsin.
- Tom sat next Mary and listened quietly.
- Tom, Mary'nin yanına oturdu ve sessizce dinledi.
- Sami was sitting in the window seat.
- Sami cam kenarında oturuyordu.
- I wasn't sure if I should sit in the front or in the back.
- Ön mü yoksa arka koltukta mı oturmam gerektiğinden emin değildim.
- You can't sit next to me.
- Benim yanıma oturamazsın.
- Tom invited me to sit with his family.
- Tom beni ailesiyle oturmaya davet etti.
- Sit at the head of the table.
- Masanın başında oturun.
- Don't let Tom sit here.
- Tom'un buraya oturmasına izin verme.
- Tom was sitting alone in the park, reading a book.
- Tom parkta yalnız oturuyordu, kitap okuyordu.
- Just sit over there with him.
- Orada onunla otur.
- Grandfather sat in his habitual place near the fire.
- Büyükbabam her zamanki yerine, ateşin yanına oturdu.
- Tom would often sit alone on the porch, reading a book.
- Tom sık sık verandada tek başına oturup kitap okurdu.
- Tom was sitting at the counter reading a magazine when the phone rang.
- Telefon çaldığında Tom tezgâhta oturmuş dergi okuyordu.
- Tom was sitting alone at the kitchen table when Mary walked in.
- Mary içeri girdiğinde Tom mutfak masasında yalnız oturuyordu.
- Tom was sitting in an easy chair, watching TV.
- Tom televizyon izleyerek rahat bir koltukta oturuyordu.
- She sat in a chair reading a magazine.
- Sandalyede oturmuş dergi okuyordu.
- Are you just going to sit there?
- Orada öylece oturacak mısın?
- Sami sat a few tables away.
- Sami birkaç masa ötede oturuyordu.
- All I want to do is sit here.
- Yapmak istediğim tek şey burada oturmak.
- That's where I sit.
- Bu oturduğum yer.
- Tom sat in the dimly-lit room, staring at the wall.
- Tom loş ışıklı odada oturarak duvara bakıyordu.
- Tom came into the restaurant and sat at his usual table.
- Tom restorana geldi ve her zamanki masasına oturdu.
- They told me I had to sit in the back of the bus.
- Bana otobüsün arkasında oturmam gerektiğini söylediler.
- Tom sat calmly.
- Tom sakince oturdu.
- He sat right in front of me.
- Tam önüme oturdu.
- Tom sat alone on the porch smoking a cigar.
- Tom verandada tek başına oturmuş puro içiyordu.
- Tom was sitting under a tree, reading a book.
- Tom bir kitap okurken bir ağacın altında oturuyordu.
- You may sit.
- Oturabilirsin.
- Tom is sitting in the conference room.
- Tom konferans salonunda oturuyor.
- Just sit over there with her.
- Orada onunla otur.
- Sami sat in front of Layla.
- Sami, Layla'nın önünde oturuyordu.
- Tom could do nothing but sit and wait.
- Tom oturup beklemekten başka bir şey yapamadı.
- Tom was sitting between Mary and John.
- Tom Mary ile John arasında oturuyordu.
- Tom and Mary were sitting next to each other.
- Tom ve Mary birbirlerinin yanında oturuyorlardı.
- Tom was sitting between his parents.
- Tom ebeveynlerinin arasında oturuyordu.
- Tom hopes Mary will sit next to him on the bus.
- Tom, Mary'nin otobüste yanına oturacağını umuyor.
- You can sit with me.
- Benimle oturabilirsin.
- Please sit here and wait.
- Lütfen burada oturun ve bekleyin.
- That's why we're sitting here.
- Burada oturmamızın nedeni bu.
- Tom was sitting alone in a corner booth, eating his lunch.
- Tom köşedeki bir kabinde tek başına oturmuş, öğle yemeğini yiyordu.
- Tom is the guy over there sitting near the window.
- Tom şurada pencerenin yanında oturan adam.
- Tom was sitting alone in a corner booth, eating his lunch.
- Tom bir köşe standında yalnız oturuyordu, öğle yemeğini yiyordu.
- Who was the man you sat next to?
- Yanına oturduğun adam kimdi?
- I'm sitting in my office thinking about you.
- Ofisimde oturmuş seni düşünüyorum.
- We sat in the front.
- Ön tarafa oturduk.
- Let's find somewhere to sit near the front.
- Öne yakın oturacak bir yer bulalım.
- She sat next to him on the sofa.
- Kanepede onun yanına oturdu.
- Tom sat across from Mary, his ex-girlfriend.
- Tom, eski kız arkadaşı Mary'nin karşısına oturdu.
- What we need now is a quiet place to sit and talk.
- Şimdi ihtiyacımız olan şey oturup konuşmak için sessiz bir yer.
- If you're so smart, then why don't you take over my lesson and I'll just sit here and giggle!
- Madem o kadar zekisin, neden dersimi sen almıyorsun, ben de burada oturup kıkırdayayım!
- Tom was sitting over there just a minute ago.
- Tom bir dakika önce orada oturuyordu.
- We'll just have to sit tight.
- Sadece kalkmadan oturmak zorunda olacağız.
- Are you going to sit with them?
- Onlarla oturacak mısın?
- Tom said he wanted to sit somewhere else.
- Tom başka bir yere oturmak istediğini söyledi.
- All you need to do is just sit here.
- Yapmanız gereken bütün şey sadece burada oturmak.
- Tom sat nearby.
- Tom yakınlarda oturdu.
- Tom wanted to sit next to Mary.
- Tom Mary'nin yanına oturmak istiyordu.
- Sami was just sitting there.
- Sami orada öylece oturuyordu.
- Tom sat next to me.
- Tom yanıma oturdu.
- Just sit there for a bit.
- Biraz otur öyle.
- An old man sat next to me on the bus.
- Yaşlı bir adam otobüste yanıma oturdu.
- Tom sat under a tree.
- Tom bir ağacın altına oturdu.
- I'll sit with Tom.
- Tom'la oturacağım.
- I'm happy to sit out here and chat with you.
- Burada oturup seninle sohbet etmekten mutluyum.
- I don't want to sit next to you.
- Senin yanında oturmak istemiyorum.
- The children sat cross-legged around the fire.
- Çocuklar ateşin yanında bacak bacak üstüne atarak oturdu.
- Who's that sitting next to you in this picture?
- Bu resimde yanınızda oturan kim?
- He will sit for hours reading books.
- Saatlerce oturup kitap okuyacak.
- Tom and Mary are sitting together on the couch.
- Tom ve Mary kanepede birlikte oturuyorlar.
- He's sitting at the table.
- O masada oturuyor.
- You ordered the dog to sit, didn't you?
- Köpeğe oturmasını emrettin, değil mi?
- Just sit and look out the window.
- Oturup pencereden dışarı bak.
- I sat watching an exciting game on television.
- Televizyonda heyecan verici bir oyun izleyerek oturdum.
- Tom sat three tables away from us.
- Tom bizden üç masa uzağa oturdu.
- Tom sat at the bar drinking.
- Tom içki içerek barda oturdu.
- I don't sit next to Tom in science class anymore.
- Artık fen sınıfında Tom'un yanında oturmuyorum.
- Where are you sitting right now?
- Şu anda nerede oturuyorsun?
- Tom will sit here.
- Tom burada oturacak.
- How long have you been sitting here?
- Ne kadar süredir burada oturuyorsun?
- We sat in total silence.
- Tam bir sessizlik içinde oturduk.
- It's nice sitting alongside a hot fireplace.
- Sıcak bir şöminenin yanında oturmak güzel.
- We slept sitting up.
- Biz oturarak uyuduk.
- How long do you think we can sit here before Tom sees us?
- Tom bizi görmeden önce ne kadar süre burada oturabileceğimizi düşünüyorsun?
- Why don't we just sit and rest a while?
- Neden biraz oturup dinlenmiyoruz?
- Mary hopes Tom will sit next to her on the bus.
- Mary Tom'un otobüste onun yanına oturacağını umuyor.
- Sit right there.
- Şuraya oturun.
- There was a man sitting in the sun.
- Güneşin altında oturan bir adam vardı.
- Tom saw Mary sitting by herself in the library.
- Tom Mary'yi kütüphanede tek başına otururken gördü.
- Mary may feel dizzy if she does not sit in the front seat.
- Mary ön koltuğa oturmazsa başı dönebilir.
- He sat at the head of the table.
- O, masanın başına oturdu.
- I'm sitting alone in my house.
- Evimde yalnız başıma oturuyorum.
- You need to sit.
- Oturman gerekiyor.
- Tom and Mary often sit next to each other on the bus.
- Tom ve Mary otobüste sık sık birbirinin yanına oturur.
- Why are you sitting alone in the dark?
- Neden karanlıkta tek başına oturuyorsun?
- He was sitting between Mary and Tom.
- O, Mary ve Tom'un arasında oturuyordu.
- Tom sat in his rocking chair.
- Tom sallanan sandalyesine oturdu.
- Tom and Mary were sitting together.
- Tom ve Mary birlikte oturuyorlardı.
- The students are sitting in a circle.
- Öğrenciler daire şeklinde oturuyorlar.
- Tom sits behind Mary in French class.
- Tom Fransızca dersinde Mary'nin arkasında oturur.
- I can sit anywhere, right?
- Herhangi bir yere oturabilirim, değil mi?
- I didn't sit around waiting for Tom.
- Oturup Tom'u beklemedim.
- You can sit if you want.
- İstersen oturabilirsin.
- Sami was sitting in the window seat.
- Sami pencere kenarında oturuyordu.
- Tom can sit in my chair.
- Tom benim sandalyeme oturabilir.
- Tom sat at the bar drinking a beer.
- Tom bir bira içerken barda oturdu.
- Here's a comfortable chair you can sit in.
- İşte oturabileceğin rahat bir sandalye.
- He would often sit here for hours doing nothing.
- Bir şey yapmadan sık sık saatlerce burada otururdu.
- Tom sat by the window.
- Tom pencerenin yanında oturdu.
- Tom has been sitting in front of his computer for 8 hours today.
- Tom bugün 8 saattir bilgisayar başında oturuyor.
- Tom is sitting alone under that tree over there.
- Tom orada o ağacın altında yalnız oturuyor.
- Tom sat quietly at the bar.
- Tom sessizce barda oturdu.
- You can't sit here.
- Burada oturamazsın.
- Tom just sat there and stared at Mary's picture.
- Tom sadece orada oturdu ve Mary'nin resmine baktı.
- The three hyenas sat in a circle, reasoning with one another.
- Üç sırtlan birbirlerini ikna etmeye çalışarak bir daire içinde oturdu.
- I was sitting while smoking a pipe.
- Oturmuş pipo içiyordum.
- It's probably just a myth that Isaac Newton discovered the laws of gravity when an apple fell on his head while he was sitting under a tree.
- Isaac Newton'un bir ağacın altında otururken kafasına bir elma düştüğünde yerçekimi kanunlarını keşfetmesi muhtemelen tamamen bir efsanedir.
- Chopin sits at the piano and begins to play.
- Chopin piyanonun başına oturur ve çalmaya başlar.
- Sami sat back down.
- Sami yerine oturdu.
- We sat around the campfire.
- Kamp ateşinin etrafında oturduk.
- Mary sat next to Tom.
- Mary, Tom'un yanına oturdu.
- Tom's mother said he'd ruin his eyes if he sat too close to the TV.
- Tom'un annesi onun TV'ye çok yakın oturursa gözlerini mahvedeceğini söyledi.
- Tom sat there with his legs crossed.
- Tom bacak bacak üstüne atıp oraya oturdu.
- We've been sitting here for thirty minutes.
- Otuz dakikadır burada oturmaktayız.
- He sat in Zen meditation.
- Zen meditasyonuna oturdu.
- I sat in the back.
- Ben arkada oturdum.
- I once sat at the same table with him at a dinner party.
- Bir keresinde bir akşam yemeğinde onunla aynı masada oturmuştum.
- Maybe we can sit together.
- Belki beraber oturabiliriz.
- Tom and Mary were sitting at the kitchen table, talking.
- Tom ve Mary mutfak masasında oturmuş konuşuyorlardı.
- Tom sat next to Mary on the bus.
- Tom otobüste Mary'nin yanına oturdu.
- Maybe we should sit somewhere else.
- Belki de başka bir yere oturmalıyız.
- Tom sat still.
- Tom hareketsiz oturdu.
- Even when I sat in the sun, I was cold.
- Güneşte otururken bile üşüdüm.
- Can I sit beside you?
- Yanına oturabilir miyim?
- You're sitting in Tom's chair.
- Tom'un sandalyesinde oturuyorsun.
- Tom is sitting in the very back of the classroom.
- Tom sınıfın çok gerisinde oturuyor.
- I sat for some time and then went away.
- Ben bir süre oturdum ve sonra uzaklaştım.
- Just sit over there with Tom.
- Tom'un yanına otur.
- The cat is sitting on top of the table.
- Kedi masanın üstünde oturuyor.
- The man sitting next to Tom is his father.
- Tom'un yanında oturan adam onun babası.
- They sat at their campfires at night.
- Gece kamp ateşinde oturdular.
- We were supposed to sit together during the fight.
- Kavga sırasında birlikte oturmamız gerekiyordu.
- Tom didn't feel like sitting for two hours in a movie theater.
- Tom sinemada iki saat boyunca oturmak istemedi.
- I prefer to sit in the front row near the window next to Tom.
- Ön sırada, pencerenin yanında Tom'un yanında oturmayı tercih ederim.
- Tom told the waiter that he wanted sit by the window.
- Tom garsona pencere kenarında oturmak istediğini söyledi.
- Tom and I were sitting together at the concert.
- Tom ve ben konserde birlikte oturuyorduk.
- Tom is sitting at his desk.
- Tom masasında oturuyor.
- Tom is sitting next to Mary, isn't he?
- Tom Mary'nin yanında oturuyor, değil mi?
- Tom and Mary sat there a long time without talking.
- Tom ve Mary uzun süre konuşmadan oturdular.
- I will sit here until he sings.
- O şarkı söyleyinceye kadar burada oturacağım.
- Tom and Mary sat close to the fire.
- Tom ve Mary ateşe yakın oturdular.
- They were arguing about who should sit in front.
- Önde kimin oturması gerektiği konusunda tartışıyorlardı.
- Tom didn't want to sit next to me.
- Tom yanıma oturmak istemedi.
- Tom sat facing Mary.
- Tom Mary ile yüz yüze oturdu.
- I'm sitting home alone.
- Evde yalnız oturuyorum.
- Tom tried to sit up, but was unable to.
- Tom oturmaya çalıştı ama oturamadı.
- Sit back and enjoy it.
- Otur ve keyfini çıkar.
- Could you sit over there?
- Şuraya oturabilir misin?
- Tom sat in the corner.
- Tom köşeye oturdu.
- The man sitting over there is a famous singer.
- Şurada oturan adam ünlü bir şarkıcı.
- Tom wasn't the only one sitting.
- Tek oturan Tom değildi.
- Tom was sitting alone in his room.
- Tom odasında tek başına oturuyordu.
- That's why we're sitting here.
- Bu yüzden burada oturuyoruz.
- Tom is sitting next to Mary.
- Tom Mary'nin yanında oturuyor.
- Why are we still sitting here?
- Neden hâlâ burada oturuyoruz?
- John sits by Jack.
- John Jack'in yanında oturuyor.
- You need to sit.
- Oturman lazım.
- Tom is sitting alone in the waiting room.
- Tom bekleme odasında tek başına oturuyor.
- Tom sat in his beanbag chair.
- Tom minder koltuğunda oturdu.
- Do you want to sit somewhere else?
- Başka bir yere oturmak istiyor musun?
- I'm not sitting next to them.
- Ben onların yanında oturmuyorum.
- Tom sat beside me in church.
- Tom kilisede yanımda oturdu.
- I was sitting next to her.
- Onu yanında oturuyordum.
- Tom is in his office sitting at his computer.
- Tom ofisinde bilgisayarında oturuyor.
- Tom's voice was so soft it was barely audible to those sitting at the back of the lecture theatre.
- Tom'un sesi o kadar yumuşaktı ki, konferans salonunun arka tarafında oturanlar tarafından zar zor duyulabiliyordu.
- He sat beside her with his eyes closed.
- Gözleri kapalı onun yanında oturdu.
- She spends a pretty good chunk of time just sitting there and looking out the window.
- O orada oturarak ve pencereden dışarı bakarak oldukça çok zaman harcamaktadır.
- Tom decided not to sit next to Mary.
- Tom Mary'nin yanında oturmamaya karar verdi.
- He sat two rows ahead of me.
- İki sıra önümde oturdu.
- Tom wanted Mary to sit next to him.
- Tom, Mary'nin onun yanına oturmasını istedi.
- We sat in the front.
- Biz önde oturduk.
- Tom is used to sitting all day at his desk.
- Tom, bütün gün masasında oturmaya alışkın.
- Are the students sitting in the auditorium?
- Öğrenciler konferans salonunda oturuyorlar mı?
- Tom sat alone at the kitchen table.
- Tom mutfak masasında tek başına oturuyordu.
- Tom just sat there with his eyes closed.
- Tom orada gözleri kapalı oturdu.
- Tom is sitting over there.
- Tom orada oturuyor.
- I sat in the back.
- Arkada oturdum.
- Layla was sitting at a bus stop.
- Leyla bir otobüs durağında oturuyordu.
- Let's sit in the back.
- Arkada oturalım.
- Where can I sit?
- Nerede oturabilirim?
- Though I was sitting in the sun, I still felt chilly.
- Güneşte oturmama rağmen yine de üşüdüğümü hissettim.
- Sit comfortably.
- Rahatça otur.
- I don't like sitting in the front row.
- Ben ön sırada oturmayı sevmiyorum.
- Mary was sitting in front of the mirror, brushing her hair.
- Mary aynanın önünde oturuyordu, saçını tarıyordu.
- Would you mind if I sat here?
- Buraya oturmamın bir sakıncası var mı?
- One's point of view depends on the point where one sits.
- Birinin bakış açısı, oturduğu noktaya bağlıdır.
- He would sit and look at the sea for hours.
- Oturur ve saatlerce denize bakardı.
- Tom and Mary sat next to each other at the table in the conference room.
- Tom ve Mary konferans salonundaki masada yan yana oturdular.
- Tom came into the classroom and sat at his desk.
- Tom sınıfa geldi ve sırasına oturdu.
- They're sitting in the shade of the chestnut trees.
- Kestane ağaçlarının gölgesinde oturuyorlar.
- Tom sat in a green vinyl armchair and drank beer all day.
- Tom yeşil vinil bir koltukta oturup bütün gün bira içti.
- Tom was sitting across the table from Mary.
- Tom Mary'nin karşısındaki masada oturuyordu.
- I felt cramped sitting in the back seat with all the luggage.
- Bavullarla birlikte arka koltukta otururken kendimi sıkışmış hissettim.
- Tom was sitting alone at a private table eating the most expensive meal that the restaurant served.
- Tom özel bir masada tek başına oturup restoranın sunduğu en pahalı yemeği yiyordu.
- She would sit by the river every day, talking to ducks.
- Her gün nehir kenarında oturur, ördeklerle konuşurdu.
- Tom was sitting under a tree, drinking wine.
- Tom bir ağacın altında oturuyordu, şarap içiyordu.
- Where are we supposed to sit?
- Nerede oturmalıyız?
- I want to sit in the front row.
- Ön sıraya oturmak istiyorum.
- And where do you want to sit?
- Peki nereye oturmak istiyorsun?
- He would sit for hours without saying a word.
- Tek kelime etmeden saatlerce otururdu.
- Tom sat alone in the room.
- Tom odada tek başına oturuyordu.
- Two children are sitting on top of the fence.
- İki çocuk çitin üstünde oturuyor.
- Tom was sitting beside Mary.
- Tom, Mary'nin yanında oturuyordu.
- All you have to do is sit here and be quiet.
- Bütün yapman gereken burada oturmak ve sessiz olmak.
- I didn't want to sit beside Tom.
- Tom'un yanına oturmak istemedim.
- Tom sat between us.
- Tom aramıza oturdu.
- We've been sitting here for over an hour.
- Bir saatten fazladır burada oturuyoruz.
- John sat looking out of the window.
- John oturmuş pencereden dışarı bakıyordu.
- Tom was sitting alone in the dark waiting for Mary.
- Tom Mary'yi beklerken karanlıkta yalnız oturuyordu.
- Don't sit up till late.
- Geç saate kadar oturmayın.
- Tom is sitting in the garden, reading the newspaper.
- Tom gazeteyi okuyarak bahçede oturuyor.
- Tom wondered where Mary wanted to sit.
- Tom, Mary'nin nereye oturmak istediğini merak etti.
- Tom was sitting at a table near the window with Mary.
- Tom, Mary ile pencereye yakın bir masada oturuyordu.
- Tom sat as far from the door as possible.
- Tom kapıdan mümkün olduğunca uzağa oturdu.
- Paul's sitting in front of Jack.
- Paul Jack'in önünde oturuyor.
- He sat beside her with his eyes closed.
- Gözleri kapalı onun yanına oturdu.
- Tom is sitting at the table, drinking wine.
- Tom masada oturmuş şarap içiyor.
- Why are you just sitting around?
- Neden öylece oturuyorsun?
- Tom and Mary were sitting at the back.
- Tom ve Mary arkada oturuyorlardı.
- My dog sits next to me and watches television.
- Köpeğim yanıma oturuyor ve televizyon izliyor.
- She ordered the dog to sit.
- Köpeğe oturmasını emretti.
- I just sat there trying not to think about how alone I felt.
- Ne kadar yalnız hissettiğimi düşünmemeye çalışarak öylece oturdum.
- At that time, Tom was sitting between Mary and John.
- O sırada Tom, Mary ve John'un arasında oturuyordu.
- Sit with me.
- Benimle otur.
- Let's sit in the front.
- Ön tarafa oturalım.
- I noticed that Tom sat in the front row.
- Tom'un ön sırada oturduğunu fark ettim.
- He sat there surrounded by his children.
- Çocuklarıyla birlikte otururdu.
- Tom and Mary were sitting at a table in the corner.
- Tom ve Mary köşedeki masada oturuyordu.
- When I'm sitting in this chair, it's really comfortable.
- Bu sandalyede otururken çok rahat ediyorum.
- Can I sit with her?
- Onunla oturabilir miyim?
- Let's sit in the front.
- Önde oturalım.
- Don't let him sit there.
- Orada oturmasına izin vermeyin.
- The umpire sits in a high chair at the side of the court.
- Hakem sahanın kenarındaki yüksek sandalyede oturuyor.
- Who are you sitting next to?
- Senin yanında oturan kim?
- Tom is sitting at his usual table.
- Tom her zamanki masasında oturuyor.
- Tom felt the stiffness in his joints as he stood up after sitting in the same position for a long time.
- Tom uzun süre aynı pozisyonda oturduktan sonra, ayağa kaldığında eklemlerinde tutukluk hissetti.
- Who is the man sitting in the corner?
- Köşede oturan adam kimdir?
- Why are you sitting alone in the dark?
- Neden karanlıkta yalnız oturuyorsun?
- There were three white guys sitting at the counter.
- Tezgahta üç beyaz adam oturuyordu.
- I sat by the window.
- Cam kenarına oturdum.
- Tom likes to be busy and hates sitting around doing nothing.
- Tom meşgul olmayı seviyor ve bir şey yapmadan boş boş oturmaktan nefret ediyor.
- Where's Tom sitting?
- Tom nerede oturuyor?
- Why don't we all sit together?
- Neden hep birlikte oturmuyoruz?
- Sit your ass down.
- Otur lan.
- Tom has been sitting in that room alone for five hours.
- Tom beş saattir o odada tek başına oturuyor.
- Would you mind if I sit at the same table?
- Aynı masaya oturmamın bir sakıncası var mı?
- Tom was sitting between his parents.
- Tom ailesinin arasında oturuyordu.
- Tom and I were sitting at the counter.
- Tom ve ben tezgahta oturuyorduk.
- Tom sat in the back.
- Tom arkada oturdu.
- The girl sitting over there is Nancy.
- Orada oturan kız, Nancy'dir.
- Are you going to sit with him?
- Onunla mı oturacaksın?
- On his left sat his mother.
- Onun solunda annesi oturuyordu.
- I like to sit in the front of the bus.
- Otobüsün önünde oturmayı severim.
- I've got better things to do with my time than to sit here and listen to you complain.
- Burada oturup şikayetlerini dinlemektense yapacak daha iyi işlerim var.
- I'll sit wait here for Tom.
- Burada oturup Tom'u bekleyeceğim.
- If you want to sit, bring yourself a chair.
- Oturmak istiyorsan, kendine bir sandalye getir.
- Tom is sitting next to Mary.
- Tom, Mary'nin yanında oturuyor.
- They sat still as if they were charmed by the music.
- Onlar sanki müzikten büyülenmiş gibi sessiz oturdular.
- Tom sits in front of me in French class.
- Tom Fransızca dersinde benim önümde oturur.
- Why are you sitting out here?
- Neden burada oturuyorsun?
- I have taught my dog to sit up and beg.
- Köpeğime oturmayı ve yalvarmayı öğrettim.
- He won't let anybody sit in his armchair.
- Kimsenin koltuğuna oturmasına izin vermez.
- I've been sitting here almost an hour.
- Neredeyse bir saattir burada oturuyorum.
- I sat at the bar with Tom.
- Tom'la barda oturdum.
- He was sitting silent for half an hour.
- Yarım saat boyunca sessiz oturdu.
- I sat between them.
- Aralarına oturdum.
- He sat next to the stream.
- Akarsuyun yanına oturdu.
- She sat there silently with tears in her eyes.
- Gözlerinde yaşlarla sessizce orada oturdu.
- The family members sat around the table.
- Aile üyeleri masanın etrafına oturdu.
- Tom sat by the pool drinking red wine and eating expensive cheese.
- Tom havuz kenarında oturmuş kırmızı şarap içiyor ve pahalı peynir yiyordu.
- It's just sitting there.
- O sadece orada oturuyor.
- Why doesn't she sit with me anymore?
- Neden artık benimle oturmuyor?
- Why don't you sit and have a drink with me?
- Neden oturup benimle bir içki içmiyorsun?
- Tom was sitting in front of a group of children, telling them a story.
- Tom bir grup çocuğun önünde oturmuş onlara bir hikaye anlatıyordu.
- If you want to sit, bring yourself a chair.
- Oturmak istersen kendine bir sandalye getir.
- He is in the habit of sitting up till late at night.
- O gece geç saatlere kadar oturma alışkanlığına sahip.
- Tom won't want to sit next to Mary.
- Tom, Mary'nin yanına oturmak istemeyecektir.
- Where would you like to sit?
- Nerede oturmak istersiniz?
- Tom sat in the darkness.
- Tom karanlıkta oturdu.
- Tom was sitting behind me.
- Tom arkamda oturuyordu.
- Why don't you sit next to Tom?
- Neden Tom'un yanında oturmuyorsun?
- You don't have to sit with me.
- Benimle oturmak zorunda değilsin.
- I'm just sitting here relaxing.
- Burada oturmuş dinleniyorum.
- The girl sitting next to you on the bench was very attractive.
- Bankta yanında oturan kız çok çekiciydi.
- Tom and Mary sat together on the bench.
- Tom ve Mary bankta birlikte oturdular.
- Tom and Mary sat under a tree eating a picnic lunch.
- Tom ve Mary bir ağacın altında oturup piknik yemeği yediler.
- Ken sat next to me.
- Ken yanıma oturdu.
- Tom sat beside Mary.
- Tom Mary'nin yanına oturdu.
- They sat in silence.
- Sessizce oturdular.
- Tom and Mary were sitting side by side.
- Tom ve Mary yan yana oturuyordu.
- Mary was sitting at home in her pajamas.
- Mary evde pijamalarıyla oturuyordu.
- Just sit and look out the window.
- Otur ve pencereden dışarı bak.
- Tom sat in front of Mary.
- Tom Mary'nin önünde oturdu.
- All I can do at the moment is sit here and listen.
- Şu anda tüm yapabileceğim burada oturmak ve dinlemek.
- Tom just sat there and didn't say anything.
- Tom orada öylece oturdu ve hiçbir şey söylemedi.
- He will often sit and look at the sea for hours.
- O, sık sık oturur ve saatlerce denize bakar.
- He sat surrounded by his family.
- Ailesinin yanında oturuyordu.
- Tom sat facing Mary.
- Tom, Mary'nin karşısına oturdu.
- Tom sat in the driver's seat and adjusted the rearview mirror.
- Tom, sürücü koltuğuna oturdu ve dikiz aynasını ayarladı.
- I'm not one to sit around.
- Ben boş boş oturacak biri değilim.
- Tom wants to sit in the back.
- Tom arkada oturmak istiyor.
- You can sit here.
- Buraya oturabilirsin.
- The children sat around the campfire and listened to Tom tell ghost stories.
- Çocuklar kamp ateşinin etrafında oturmuş Tom'un anlattığı hayalet hikayelerini dinliyorlardı.
- You can sit in my chair.
- Koltuğuma oturabilirsin.
- He sits wherever he wants to.
- O istediği yere oturur.
- Tom sat across the picnic table from Mary.
- Tom piknik masasında Mary'nin karşısına oturdu.
- Where were you sitting?
- Nerede oturuyordunuz?
- Let's sit by the fireplace.
- Şöminenin yanında oturalım.
- I don't want to sit next to them.
- Onların yanında oturmak istemiyorum.
- Why don't you come over here and sit with me?
- Neden buraya gelip benimle oturmuyorsun?
- Tom is sitting in the waiting room.
- Tom bekleme odasında oturuyor.
- Shall we sit here?
- Buraya oturalım mı?
- Tom was just sitting in dark when I entered the room and turned on the lights.
- Ben odaya girdiğimde ve ışıkları açtığımda Tom karanlıkta oturuyordu.
- Tom and Mary sat in silence.
- Tom ve Mary sessizce oturdular.
- Tom let me sit by him.
- Tom onun yanına oturmama izin verdi.
- I don't want to sit next to him.
- Onun yanında oturmak istemiyorum.
- Tom is sitting at the table.
- Tom masada oturuyor.
- Even when I sat in the sun, I was cold.
- Güneşte oturduğumda bile üşüdüm.
- Are you going to sit with me?
- Benimle mi oturacaksın?
- Why don't you sit with me?
- Neden benimle oturmuyorsun?
- You don't have to sit with Tom.
- Tom'la oturmak zorunda değilsin.
- If you don't want to eat potatoes, then sit hungry.
- Patates yemek istemiyorsan, o zaman aç otur.
- I had the honor to sit in the first row.
- İlk sırada oturma şerefine nail oldum.
- Tom was sitting right there.
- Tom tam orada oturuyordu.
- Tom and Mary sat side by side.
- Tom ve Mary yan yana oturdular.
- He sat at a distance from me.
- Benden uzakta oturdu.
- I just sat there and cried.
- Ben sadece orada oturdum ve ağladım.
- Tom sat at his desk doing his homework.
- Tom masasında oturmuş ödevini yapıyordu.
- Tom couldn't see Mary from where he was sitting.
- Tom oturduğu yerden Mary'yi göremiyordu.
- I prefer to sit in the back of the classroom.
- Sınıfın arkasında oturmayı tercih ederim.
- My parents were sitting under the tree.
- Annemle babam ağacın altında oturuyorlardı.
- Whoever was sitting here left his pencil.
- Burada oturmuş olan her kimse kalemini bırakmış.
- He is sitting in the isolation cell.
- O, izolasyon hücresinde oturuyor.
- Sit comfortably.
- Rahatça oturun.
- Maybe we can sit together.
- Belki birlikte oturabiliriz.
- Tom and I sat together at the counter.
- Tom ve ben tezgâhta birlikte oturduk.
- Tom is still sitting.
- Tom hala oturuyor.
- Just sit and relax.
- Sadece otur ve dinlen.
- Tom sat quietly.
- Tom sessizce oturdu.
- Tom sat at the bar drinking a beer.
- Tom barda oturmuş bira içiyordu.
- Tom saw Mary sitting alone at her desk.
- Tom Mary'nin sırasında yalnız oturduğunu gördü.
- Let's sit at the same table.
- Aynı masada oturalım.
- Why are you sitting at a desk?
- Neden bir masada oturuyorsun?
- Tom and Mary sat in front of the TV, eating popcorn.
- Tom ve Mary patlamış mısır yerken televizyonun önünde oturdu.
- Tom is sitting in front of the TV.
- Tom televizyonun önünde oturuyor.
- Would you like to sit in the front?
- Önde oturmak ister misin?
- Why does Tom have to sit in the back today?
- Tom bugün neden arkada oturmak zorunda?
- Why don't you sit and have a drink with me?
- Neden oturup benimle bir şeyler içmiyorsun?
- Tom was sitting in the front row.
- Tom ön sırada oturuyordu.
- Tom will be sitting in the front.
- Tom önde oturacak.
- Tom is sitting alone in the waiting room.
- Tom bekleme odasında yalnız oturuyor.
- Tom is sitting at a table.
- Tom masada oturuyor.
- He sat surrounded by his grandchildren.
- Torunları tarafından çevrilmiş şekilde oturdu.
- Nobody's sitting here.
- Kimse burada oturmuyor.
- Tom and Mary sat together on the couch.
- Tom ve Mary kanapede birlikte oturdu.
- Where did Tom sit?
- Tom nerede oturdu?
- The girl sitting over there is Nancy.
- Şurada oturan kız, Nancy.
- He would sit for hours doing nothing.
- Hiçbir şey yapmadan saatlerce otururdu.
- Tom saw Mary sitting by herself in the park.
- Tom, Mary'nin parkta tek başına oturduğunu gördü.
- Who's the girl in the pink dress, sat over there?
- Orada oturan pembe elbiseli kız kim?
- This is a very sturdy chair to sit in.
- Bu, oturmak için çok sağlam bir sandalye.
- Tom was sitting in an armchair.
- Tom bir koltukta oturuyordu.
- Tom and Mary will sit at the same table as John and Alice.
- Tom ve Mary, John ve Alice ile aynı masada oturacaklar.
- Tom told Mary he usually sat in the back of the classroom.
- Tom, Mary'ye genellikle sınıfın arka tarafında oturduğunu söyledi.
- Tom sat in front of me.
- Tom önümde oturdu.
- Tom sat at his desk working.
- Tom masasına oturmuş çalışıyordu.
- Tom just sat there saying nothing.
- Tom hiçbir şey söylemeden öylece oturdu.
- A quiet place to sit and rest would be nice.
- Oturup dinlenmek için sessiz bir yer iyi olurdu.
- Would you mind if I sit with you?
- Sizinle oturmamın sizce bir sakıncası var mı?
- The girl sitting at the piano is my daughter.
- Piyanonun başında oturan kız benim kızım.
- All the children were sitting in a circle on the floor.
- Bütün çocuklar yerde çember şeklinde oturuyordu.
- I don't have anywhere to sit.
- Oturacak yerim yok.
- Tom sat there for a long time.
- Tom orada uzun süre oturdu.
- All you have to do is sit here and wait.
- Tek yapman gereken burada oturup beklemek.
- Tom is sitting in the first row.
- Tom ilk sırada oturuyor.
- Tom was sitting at the next table.
- Tom yan masada oturuyordu.
- They sat up talking late at night.
- Gece geç saatlere kadar konuşarak oturdular.
- Tom just sat there saying nothing.
- Tom hiçbir şey söylemeden sadece orada oturdu.
- Sami sat in the first available aisle seat.
- Sami ilk mevcut koridor koltuğuna oturdu.
- Tom sat alone in the room.
- Tom odasında yalnız oturdu.
- He sits in this chair when he watches television.
- Televizyon izlerken bu sandalyede oturuyor.
- Are you sitting comfortably?
- Rahatça oturuyor musun?
- I was told not to sit in that chair.
- Bana o sandalyede oturmamam söylendi.
- Tom was sitting alone in the dark waiting for Mary.
- Tom karanlıkta tek başına oturmuş Mary'yi bekliyordu.
- I didn't mind sitting by myself.
- Tek başıma oturmaktan rahatsız olmadım.
- He sat next to her.
- Onun yanına oturdu.
- Sami sat back down.
- Sami tekrar yerine oturdu.
- Tom always sits in the front.
- Tom hep önde oturur.
- Tom is sitting in the corner all by himself.
- Tom tek başına köşede oturuyor.
- I got up so an old man could sit in my seat.
- Yerime yaşlı bir adam otursun diye kalktım.
- You may sit anywhere you like.
- İstediğin yere oturabilirsin.
- I have a sore back from sitting in front of the computer too many hours.
- Saatlerce bilgisayarın önünde oturmaktan sırtım ağrıyor.
- Dan was sitting in the kitchen, talking to himself.
- Dan mutfakta oturmuş kendi kendine konuşuyordu.
- Tom was sitting at his desk, flipping through an old photo album.
- Tom masasında oturmuş eski bir fotoğraf albümünü karıştırıyordu.
- I'm not sitting next to Tom.
- Tom'un yanında oturmuyorum.
- Tom didn't want me to sit by him.
- Tom yanında oturmamı istemedi.
- Tom is sitting directly behind us.
- Tom hemen arkamızda oturuyor.
- She sat beside me in church.
- Kilisede yanıma oturdu.
- Can you sit in the Lotus position?
- Lotus pozisyonunda oturabilir misin?
- Why aren't you sitting?
- Neden oturmuyorsunuz?
- I do not like to sit idle.
- Boş oturmaktan hoşlanmam.
- Would it be OK if I sat here?
- Burada oturabilir miyim?
- Tom moved over so that Mary could sit next to him.
- Tom, Mary'nin yanına oturabilmesi için yana kaydı.
- She was sitting under a tree.
- O, bir ağacın altında oturuyordu.
- The problem is that Tom doesn't want to sit next to Mary.
- Sorun Tom'un Mary'nin yanında oturmak istememesidir.
- He sat surrounded by his family.
- Ailesinin yanında oturdu.
- They're sitting in the shade of the chestnut trees.
- Onlar kestane ağaçlarının gölgesinde oturuyorlar.
- Tom is sitting in the front row.
- Tom en ön sırada oturuyor.
- Tom sat alone at the counter.
- Tom tezgahta tek başına oturdu.
- Can I sit beside you?
- Senin yanına oturabilir miyim?
- Tom sat reading.
- Tom oturmuş okuyordu.
- She sat there silently with tears in her eyes.
- Gözleri yaşlı sessizce oraya oturdu.
- Please sit as close to the front as possible.
- Lütfen mümkün olduğunca öne yakın oturun.
- Tom sat and listened to Mary.
- Tom oturdu ve Mary'yi dinledi.
- Let's sit with Tom.
- Tom ile oturalım.
- He sat up late last night.
- Dün gece geç saate kadar oturdu.
- Sit a little straighter.
- Biraz daha dik otur.
- He likes to sit up front.
- Önde oturmayı seviyor.
- I've been sitting here for three hours.
- Üç saattir burada oturuyorum.
- He sat there with his arms folded.
- Kollarını bağlamış oturuyordu.
- She sat surrounded by her children.
- Çocuklarıyla birlikte otururdu.
- Let's just sit here and wait for Tom.
- Burada oturup Tom'u bekleyelim.
- Tom sat quietly staring at the fire.
- Tom sessizce oturup ateşe bakıyordu.
- Tom sat near the fire.
- Tom ateşin yanına oturdu.
- Tom sat reading a book.
- Tom kitap okuyarak oturdu.
- Tom is the only one sitting.
- Oturan tek kişi Tom.
- They were arguing about who should sit in front.
- Önde kim oturacak diye münakaşa ediyorlardı.
- You can sit anywhere you want.
- İstediğin yere oturabilirsin.
- They are sitting in the kitchen and drinking tea.
- Mutfakta oturuyorlar ve çay içiyorlar.
- I'm not sitting next to him.
- Onun yanında oturmuyorum.
- He sat smoking on the bench.
- O, bankta otururken sigara içti.
- He sat surrounded by young girls.
- Etrafında genç kızlar oturuyordu.
- Who's that sitting next to you in this picture?
- Bu resimde senin yanında oturan kim?
- Tom sat in the back of the classroom, looking bored.
- Tom sınıfın arkasında oturdu, sıkılmış görünüyordu.
- Tom is finally able to sit up in bed.
- Tom sonunda yatakta oturabildi.
- He was sitting next to me.
- O benim yanımda oturuyordu.
- It can't be good sitting in the sun all day.
- Bütün gün güneşin altında oturmak iyi olamaz.
- Sami went back and sat next to Layla.
- Sami geri dönüp Leyla'nın yanına oturdu.
- She'll sit there for hours without doing anything.
- Hiçbir şey yapmadan saatlerce orada oturacaktır.
- We've been sitting on top of a fortune all these years.
- Bunca yıldır bir servetin üzerinde oturuyorduk.
- I didn't tell you to sit.
- Oturmanı söylemedim.
- Mary sat under the tree, reading an old book from the nineteenth century.
- Mary ağacın altında oturmuş, on dokuzuncu yüzyıldan kalma eski bir kitabı okuyordu.
- The girl sitting over there is Mary.
- Şurada oturan kız Mary.
- I wasn't sure if I should sit in the front or in the back.
- Önde mi arkada mı oturmam gerektiğinden emin değildim.
- Tom sat with Mary.
- Tom Mary ile oturdu.
- Tom is sitting over there next to the window.
- Tom orada, pencerenin yanında oturuyor.
- Tom said I could sit wherever I liked.
- Tom istediğim yere oturabileceğimi söyledi.
- The students are sitting in a circle.
- Öğrenciler daire şeklinde oturuyor.
- Why does Tom have to sit in the back today?
- Tom neden bugün arkada oturmak zorunda?
- He sat at the edge of the stream.
- Derenin kenarında oturdu.
- Tom sat next to Mary on the couch.
- Tom kanepede Mary'nin yanına oturdu.
- Tom was sitting at the table.
- Tom masada oturuyordu.
- I sat next to his bed for more than two hours.
- Onun yatağının yanında iki saatten fazla oturdum.
- Tom said he saw Mary sitting in the park by herself.
- Tom, Mary'yi parkta tek başına otururken gördüğünü söyledi.
- You just sit there and wait until Tom gets back.
- Orada oturup Tom gelene kadar bekleyin.
- I didn't mind sitting by myself.
- Tek başıma oturmayı önemsemem.
- My dog sits next to me and watches television.
- Köpeğim yanımda oturup televizyon izliyor.
- There's no chair to sit upon.
- Oturacak hiç sandalye yok.
- I spend more time sitting than standing.
- Ayakta durarak geçirdiğimden daha çok oturarak zaman geçiriyorum.
- You don't mind where you sit, do you?
- Oturduğun yere aldırmıyorsun, değil mi?
- Tom is sitting alone under that tree over there.
- Tom şuradaki ağacın altında tek başına oturuyor.
- Tom sat cross-legged in the dark.
- Tom karanlıkta bacak bacak üstüne atarak oturdu.
- Where can I sit?
- Nereye oturabilirim?
- All I want to do is sit here and drink this bottle of wine with you.
- Tek yapmak istediğim burada oturmak ve bu bir şişe şarabı seninle içmek.
- Sit wherever you like.
- İstediğiniz yere oturun.
- Tom likes to sit in the back of the classroom next to the door.
- Tom sınıfın arka tarafında, kapının yanında oturmayı seviyor.
- Maybe we can sit at a table near the window.
- Belki pencereye yakın bir masaya oturabiliriz.
- Tom sat in the shade of a tree, watching his children play.
- Tom bir ağacın gölgesinde oturdu, çocuklarının oynamasını izledi.
- Tom and Mary were sitting next to each other.
- Tom ve Mary yan yana oturuyorlardı.
- Tom sat next to you on the bus, didn't he?
- Tom otobüste yanında oturdu, değil mi?
- Tom sat in the bean bag chair.
- Tom minder koltukta oturdu.
- Tom and I sat together at the concert.
- Tom ve ben konserde beraber oturduk.
- Tom sat in the front.
- Tom önde oturdu.
- Why are you just sitting there?
- Neden orada öylece oturuyorsun?
- Dan was sitting in the kitchen, talking to himself.
- Dan kendi kendine konuşurken, mutfakta oturuyordu.
- Tom said he saw Mary sitting in the park by herself.
- Tom Mary'nin tek başına parkta oturduğunu gördüğünü söyledi.
- Tom sat waiting.
- Tom bekleyerek oturdu.
- They sat in a semi-circle.
- Yarım çember şeklinde oturdular.
- Sami was sitting and reading a book all by himself.
- Sami oturup tamamen kendi başına bir kitap okuyordu.
- Tom sat behind his desk.
- Tom masasının arkasında oturuyordu.
- You can just sit there and relax a bit if you like.
- İstersen orada oturup biraz dinlenebilirsin.
- Tom sat by the pool drinking red wine and eating expensive cheese.
- Tom kırmızı şarap içerek ve pahalı peynir yiyerek havuzun yanında oturdu.
- Tom likes to be busy and hates sitting around doing nothing.
- Tom meşgul olmayı sever ve hiçbir şey yapmadan oturmaktan nefret eder.
- Tom and Mary often sit next to each other on the bus.
- Tom ve Mary otobüste sık sık yan yana otururlar.
- Tom told the men sitting around the table that he'd never played poker before.
- Tom masanın etrafında oturan erkeklere daha önce hiç poker oynamadığını söyledi.
- Fadil sat in his house alone.
- Fadıl evinde yalnız oturuyordu.
- A quiet place to sit and rest would be nice.
- Oturup dinlenmek için sakin bir yer güzel olurdu.
- Are you just going to sit here and not do anything?
- Burada öyle oturup hiçbir şey yapmayacak mısın?
- I like to sit in the front of the bus.
- Otobüsün ön tarafında oturmayı seviyorum.
- An old man sat next to me on the bus.
- Otobüste yanıma yaşlı bir adam oturdu.
- You can sit next to me.
- Benim yanıma oturabilirsin.
- Tom said Mary sat in the front.
- Tom, Mary'nin önde oturduğunu söyledi.
- Tom is sitting near the back.
- Tom arkaya yakın oturuyor.
- The visitor sat across from me.
- Ziyaretçi karşımda oturdu.
- Tom is sitting at the table over there.
- Tom oradaki masada oturuyor.
- Tom sat in the passenger seat beside Mary.
- Tom, Mary'nin yanındaki yolcu koltuğuna oturdu.
- Tom was singing with the children sitting around the campfire.
- Tom kamp ateşinin etrafında oturan çocuklarla şarkı söylüyordu.
- I wasn't sure whether I should sit in the front or in the back.
- Önde mi arkada mı oturmam gerektiğinden emin değildim.
- Would you like to sit at the counter?
- Tezgahta oturmak ister misin?
- Tom is sitting right next to me.
- Tom tam yanımda oturuyor.
- Where are you sitting?
- Nerede oturuyorsun?
- Why don't we just sit here and talk?
- Neden sadece burada oturmuyoruz ve konuşmuyoruz?
- Let's sit at one of the tables near the back.
- Arka taraftaki masalardan birine oturalım.
- You can't sit here if you're not going to play poker with us.
- Bizimle poker oynamayacaksan burada oturamazsın.
- Let's sit at the counter.
- Tezgahta oturalım.
- Tom is used to sitting.
- Tom oturmaya alışkındır.
- I don't want to sit next to Tom.
- Tom'un yanına oturmak istemiyorum.
- How long are we just going to sit here?
- Daha ne kadar burada oturacağız?
- All I want to do is sit here and drink this bottle of wine with you.
- Tek yapmak istediğim burada oturup seninle bu şarap şişesini içmek.
- Sit your ass down.
- Otur yerine.
- Tom sat there in silence.
- Tom orada sessizce oturuyordu.
- Tom is sitting by the window.
- Tom pencere kenarında oturuyor.
- I sat at the counter by myself.
- Tezgahta tek başıma oturdum.
- Sitting all day isn't good for you.
- Bütün gün oturmak senin için iyi değil.
- He was sitting between Mary and Tom.
- Mary ve Tom'un arasında oturuyordu.
- I don't want to sit next to her.
- Onun yanında oturmak istemiyorum.
- Tom was just sitting in his car, looking at people walk by.
- Tom arabasında oturuyordu, yürüyen insanlara bakıyordu.
- I'm sitting here.
- Burada oturuyorum.
- Sitting all day is not good for you.
- Bütün gün oturmak sizin için iyi değil.
- May I sit here?
- Buraya oturabilir miyim?
- She sat in the chair all day, thinking of past events.
- Bütün gün sandalyede oturup geçmiş olayları düşündü.
- The cook is sitting in the kitchen.
- Aşçı mutfakta oturuyor.
- Tom is sitting in the car.
- Tom arabada oturuyor.
- Tom sat quietly staring at the fire.
- Tom ateşe bakarak sessizce oturdu.
- I think I'd better go and sit with Tom.
- Sanırım gidip Tom'la otursam iyi olur.
- All the children sat around the fire.
- Bütün çocuklar ateşin çevresinde oturdular.
- She sat between Tom and John.
- O, Tom ve John arasında oturdu.
- Tom isn't the only one sitting.
- Oturan tek kişi Tom değil.
- He was sitting and reading a book.
- O oturuyor ve bir kitap okuyordu.
- Tom sat up all night.
- Tom bütün gece oturdu.
- He sat next to me.
- Yanıma oturdu.
- Tom and Mary were sitting in the back seat of the car.
- Tom ve Mary arabanın arka koltuğunda oturuyorlardı.
- Tom is sitting in the garden, reading the newspaper.
- Tom bahçede oturmuş gazete okuyor.
- I sat and stared at it.
- Oturdum ve ona baktım.
- You can sit next to me.
- Sen yanıma oturabilirsin.
- The dog is sitting on the carpet.
- Köpek halının üstünde oturuyor.
- We were sitting in the guestroom and drinking tea.
- Misafir odasında oturmuş çay içiyorduk.
- Can we sit at the table over there?
- Şuradaki masaya oturabilir miyiz?
- Tom sat at his desk grading papers.
- Tom masasında oturmuş kağıtlara not veriyordu.
- They all sat.
- Onların hepsi oturdular.
- Tom is sitting at the table over there.
- Tom şuradaki masada oturuyor.
- Tom sat there in silence.
- Tom sessizce oraya oturdu.
- How long do you think we can sit here before Tom sees us?
- Sence Tom bizi görmeden önce burada ne kadar oturabiliriz?
- Tom sat across the picnic table from Mary.
- Tom piknik masasında Mary'nin karşısında oturdu.
- Sit beside me.
- Yanıma otur.
- Would you mind if I sit with you?
- Sizinle oturabilir miyim?
- I'd like to sit with my family.
- Ailemle oturmayı isterdim.
- Sami sat six feet away from Layla.
- Sami, Layla'dan bir metre uzakta oturuyordu.
- Do you want to sit somewhere else?
- Başka bir yere oturmak ister misin?
- He sat in Zen meditation.
- O Zen meditasyonuna oturdu.
- Who was that sitting in front of you at the movies?
- Sinemada önünde oturan kimdi?
- I noticed Tom sitting in the corner.
- Tom'un köşede oturduğunu fark ettim.
- Why don't you sit with them?
- Neden onlarla oturmuyorsun?
- Sit at the table.
- Masaya oturun.
- I like to sit in the front row.
- Ön sırada oturmak hoşuma gider.
- Tom was sitting at a nearby table.
- Tom yakındaki bir masada oturuyordu.
- Tom sat at the bar drinking by himself.
- Tom barda oturmuş kendi başına içiyordu.
- Are you going to sit with us?
- Bizimle mi oturacaksın?
- He sat there smoking a pipe.
- O, pipo içerken orada oturdu.
- Tom sat near the fire, playing his guitar.
- Tom ateşin yanında oturmuş gitarını çalıyordu.
- Tom is sitting in his car.
- Tom arabasında oturuyor.
- I know the boy who is sitting closest to the door.
- Kapıya en yakın oturan oğlanı tanıyorum.
- Let's sit here on a bench.
- Hadi burada bir bankta oturalım.
- We ordered the dog to sit.
- Köpeğe oturmasını emrettik.
- Tom sat alone at the table with a half-empty bottle of wine.
- Tom yarısı boş bir şarap şişesiyle masada tek başına oturdu.
- Tom will make Mary sit with the other children.
- Tom, Mary'yi diğer çocuklarla birlikte oturtacak.
- Tom sat by himself.
- Tom kendi başına oturdu.
- Sit at the end of the table.
- Masanın sonuna otur.
- Can I sit with Tom?
- Tom'la oturabilir miyim?
- What are you people sitting around for?
- Siz ne için oturuyorsunuz?
- Tom was sitting next to Mary.
- Tom Mary'nin yanında oturuyordu.
- He was sitting there with a pipe in his mouth.
- Ağzında bir pipoyla orada oturuyordu.
- Tom sat there for a moment without saying anything, and then he got up and left the room.
- Tom hiçbir şey söylemeden bir süre öylece oturdu ve sonra kalkıp odadan çıktı.
- He sat up late at night.
- O, gece geç saatlere kadar oturdu.
- He was sitting there.
- O orada oturuyordu.
- Tom sat near the window.
- Tom pencerenin yanına oturdu.
- Tom is sitting over there next to the window.
- Tom orada pencerenin yanında oturuyor.
- He's sitting in the meeting room.
- O, toplantı odasında oturuyor.
- He would sit and look at the sea for hours.
- Saatlerce otururdu ve denize bakardı.
- We sat in a ring.
- Biz daire şeklinde oturduk.
- Sami sat in the witness stand.
- Sami tanık kürsüsüne oturdu.
- Tom sat in his beanbag chair.
- Tom puf sandalyesine oturdu.
- Would you like to sit at the counter?
- Tezgâha oturmak ister misin?
- Tom was sitting alone, reading a book.
- Tom tek başına oturmuş kitap okuyordu.
- Tom sat at his desk all day crunching numbers.
- Tom bütün gün masasına oturup sayılar hesapladı.
- He is sitting at the table.
- Masada oturuyor.
- I sat in the car.
- Ben arabada oturdum.
- Can I sit next to him?
- Onun yanına oturabilir miyim?
- He sat reading a book.
- Oturup kitap okudu.
- Let's sit tight.
- Kımıldamadan oturalım.
- Tom saw a girl sitting all alone, so he went over to talk to her.
- Tom tek başına oturan bir kız gördü ve onunla konuşmak için yanına gitti.
- Tom always sits in the back.
- Tom hep arkada oturur.
- May I sit next to Tom?
- Tom'un yanına oturabilir miyim?
- Tom wondered where Mary wanted to sit.
- Tom, Mary'nin nerede oturmak istediğini merak etti.
- Who is sitting at the other end of the table?
- Masanın diğer ucunda kim oturuyor?
- Mary sometimes sits still for hours and gazes at the sea.
- Mary bazen saatlerce hareketsiz oturur ve denize bakar.
- She sat at the bar downing shot after shot of whisky.
- O, peşpeşe viski içerek barda oturdu.
- You can't sit there.
- Oraya oturamazsın.
- Tom sat motionless on a chair in the center of the room.
- Tom odanın ortasındaki bir sandalyede hareketsiz oturdu.
- She is sitting.
- O oturuyor.
- Tom said Mary usually sits in the front.
- Tom, Mary'nin genellikle ön tarafta oturduğunu söyledi.
- I sat in the front.
- Ben önde oturdum.
- I hope Tom and Mary sit together.
- Umarım Tom ve Mary birlikte oturur.
- Tom sat in a green vinyl armchair and drank beer all day.
- Tom yeşil bir vinil koltuğa oturdu ve bütün gün bira içti.
- Let's sit in the front row.
- Ön sırada oturalım.
- Tom just sat there with his eyes closed.
- Tom gözleri kapalı öylece oturdu.
- I wanted to sit near the door.
- Kapının yanında oturmak istedim.
- Feel free to sit anywhere you want.
- İstediğin yere oturabilirsin, çekinme.
- Tom is sitting on the ground.
- Tom yerde oturuyordu.
- Tom told Mary she could sit in the back.
- Tom, Mary'ye arkada oturabileceğini söyledi.
- I think I'd better go and sit with Tom.
- Sanırım gidip Tom'un yanına otursam iyi olacak.
- He sat there smoking a pipe.
- Orada oturup pipo içti.
- We sat at the front.
- Ön tarafa oturduk.
- The bus is full and nobody sits beside me.
- Otobüs dolu ve hiç kimse yanıma oturmuyor.
- I want to sit in the middle.
- Ortaya oturmak istiyorum.
- Tom was sitting there.
- Tom orada oturuyordu.
- Tom was sitting at his desk the last time I saw him.
- Onu son gördüğümde Tom masasında oturuyordu.
- I'm not going to sit here and listen to you complaining all day.
- Burada oturup bütün gün şikayet etmeni dinlemeyeceğim.
- Let's go outside and sit in the garden.
- Dışarıya çıkalım ve bahçede oturalım.
- Tom was sitting all by himself at the counter.
- Tom tezgahta tek başına oturuyordu.
- Tom has bad eyes, so he always sits in the very front of the classroom.
- Tom'un gözleri bozuk, bu yüzden her zaman sınıfın en önünde oturuyor.
- Sami went back and sat next to Layla.
- Sami geri döndü ve Layla'nın yanına oturdu.
- Tom was sitting next to Maria.
- Tom, Maria'nın yanında oturuyordu.
- I've been sitting here all night.
- Bütün gece burada oturdum.
- Who's that girl sitting over there?
- Şurada oturan kız kim?
- He was sitting there.
- Orada oturuyordu.
- I sat next to John.
- John'un yanına oturdum.
- I sat at the bar.
- Barda oturdum.
- Tom is still sitting.
- Tom hâlâ oturuyor.
- Tom saw Mary sitting by herself in the park.
- Tom, Mary'yi parkta tek başına otururken görmüş.
- It is easier to study when you are sitting in a comfortable chair.
- Rahat bir sandalyede otururken ders çalışmak daha kolaydır.
- Mary is sitting up late this week to prepare for her finals.
- Mary finallerine hazırlanmak için bu hafta geç saatlere kadar oturuyor.
- She sat there silently with tears in her eyes.
- Gözleri yaşlı sessizce orada oturdu.
- I'll sit with them.
- Onlarla oturacağım.
- He sat in the front row.
- Ön sırada oturuyordu.
- I sat next to Tom.
- Ben Tom'un yanına oturdum.
- Tom sat in the corner.
- Tom köşede oturdu.
- We sat at the front.
- Öne oturduk.
- You just sit here and wait.
- Burada otur ve bekle.
- I didn't want to sit with Tom.
- Tom'la oturmak istemedim.
- Tom sat next Mary with his eyes closed.
- Tom, Mary'nin yanına gözleri kapalı oturdu.
- I'd like to sit here for a while.
- Burada bir süre oturmak istiyorum.
- Are you going to sit with us?
- Bizimle oturacak mısın?
- The dog is sitting by the bowl.
- Köpek kasenin yanında oturuyor.
- She sat in front of her laptop in her pajamas.
- Pijamalarıyla dizüstü bilgisayarının önünde oturuyordu.
- This is the most comfortable chair I've ever sat in.
- Bu şimdiye kadar oturduğum en rahat sandalye.
- Everyone was just sitting around doing nothing.
- Herkes bir şey yapmadan oturuyordu.
- Sit tight for a second.
- Bir saniye sabredip otur.
- He sat there with his legs crossed.
- Bacak bacak üstüne atmış şekilde orada oturdu.
- I don't like to sit too close to the screen.
- Ekrana çok yakın oturmayı sevmiyorum.
- Tom can sit wherever he likes.
- Tom istediği yerde oturabilir.
- Tom and I sat together at the concert.
- Tom ve ben konserde birlikte oturduk.
- Tom and I sat together at the counter.
- Tom ve ben birlikte tezgahta oturduk.
- Tom and Mary sat side by side on the sofa.
- Tom ve Mary kanepede yan yana oturdular.
- I've got better things to do than to sit here listening to your gossip.
- Burada oturup dedikodularınızı dinlemekten daha iyi işlerim var.
- Sit by me.
- Yanıma oturun.
- I wanted to sit near the door.
- Kapıya yakın oturmak istedim.
- The cat likes sitting in the chair more than I do.
- Kedi sandalyede oturmayı benden daha çok seviyor.
- Mary was sitting alone, reading a book.
- Mary tek başına oturmuş kitap okuyordu.
- Have you ever sat in a helicopter?
- Hiç bir helikopterde oturdun mu?
- Tom sat there all alone, waiting for Mary.
- Tom orada tek başına oturmuş Mary'yi bekliyordu.
- Tom and Mary are sitting over there.
- Tom ve Mary şurada oturuyorlar.
- Layla was sitting at a bus stop.
- Layla otobüs durağında oturuyordu.
- Tom is sitting in the front row.
- Tom ön sırada oturuyor.
- Tom was sitting right next to Mary.
- Tom, Mary'nin hemen yanında oturuyordu.
- Tom can sit next to me if he wants to.
- Eğer isterse Tom yanıma oturabilir.
- Tom and Mary usually like to sit in the front row.
- Tom ve Mary genellikle ön sırada oturmayı severler.
- Tom sat at the bar with Mary.
- Tom, Mary ile barda oturdu.
- Tom and Mary sat together at the counter.
- Tom ve Mary tezgâhta birlikte oturuyorlardı.
- Where would you like to sit?
- Nereye oturmak istersiniz?
- I'd rather stand than sit.
- Oturmaktansa ayakta durmayı tercih ederim.
- Tom likes to sit in the back of the classroom next to the door.
- Tom kapının yanındaki sınıfın arkasında oturmayı seviyor.
- Hiroko sat there all alone.
- Hiroko orada tek başına oturdu.
- The paint on the seat on which you are sitting is still wet.
- Oturduğun koltuktaki boya hâlâ ıslak.
- Where should I sit?
- Nereye oturmalıyım?
- Tom sat in the waiting room reading a magazine.
- Tom bir dergi okuyarak bekleme odasında oturdu.
- Tom plans on sitting in the back.
- Tom arkada oturmayı planlıyor.
- I was sitting behind Tom.
- Tom'un arkasında oturuyordum.
- Tom sat alone at the counter.
- Tom tezgâhta tek başına oturuyordu.
- Tom sat there for a long time.
- Tom uzun süre orada oturdu.
- And where do you want to sit?
- Ve nereye oturmak istiyorsun?
- Would you mind if we sit in?
- İçeri otursak sorun olur mu?
- The man sitting next to me on the plane slept the whole way.
- Uçakta yanımda oturan adam bütün yol boyunca uyudu.
- Bernie Sanders is sitting in a chair.
- Bernie Sanders bir koltukta oturuyor.
- Sit right there.
- Orada otur.
- Tom said I could sit anywhere I liked.
- Tom sevdiğim yerde oturabileceğimi söyledi.
- Tom usually sits there.
- Tom genellikle orada oturur.
- Tom sat alone on a rock.
- Tom bir kayanın üzerine tek başına oturdu.
- Tom was sitting at his computer.
- Tom bilgisayarının başında oturuyordu.
- The female student that sat in front of the teacher is from Germany.
- Öğretmenin önünde oturan kız öğrenci Almanyalıdır.
- Tom sat near the fire.
- Tom ateşin yanında oturdu.
- Who was sitting here?
- Burada kim oturuyordu?
- Would it be OK if I sat here?
- Buraya otursam uygun olur mu?
- She sat next to him and listened quietly.
- Onun yanına oturdu ve sessizce dinledi.
- Do you want to come sit by me?
- Gelip yanımda oturmak ister misin?
- Tom was sitting by himself at a table in the corner and was reading a book.
- Tom köşede bir masada kendi başına oturuyordu ve bir kitap okuyordu.
- Why are you sitting in the dark?
- Neden karanlıkta oturuyorsun?
- John sat looking out of the window.
- John oturup pencereden dışarı baktı.
- Tom sat by the window.
- Tom pencerenin yanına oturdu.
- The old couple sat side by side.
- Yaşlı çift yan yana oturdu.
- He will sit for hours reading books.
- O, kitap okuyarak saatlece oturacak.
- She sat alone at a table in front of a cup of coffee.
- O, bir fincan kahvenin önünde bir masada tek başına oturdu.
- It's nice to just sit here and talk with you.
- Burada oturup seninle konuşmak çok güzel.
- I'd rather she sat next to me.
- Yanımda oturmasını tercih ederdim.
- He would often sit for hours doing nothing.
- Sık sık hiçbir şey yapmadan saatlerce otururdu.
- Why do you think I'm sitting here?
- Neden burada oturduğumu sanıyorsun?
- Tom is sitting in his car in the parking lot.
- Tom otoparktaki arabasında oturuyor.
- Would you like to sit?
- Oturmak ister misin?
- I can't just sit here and do nothing.
- Burada oturup hiçbir şey yapmadan duramam.
- Tom sat next to Mary in class.
- Tom sınıfta Mary'nin yanına oturdu.
- Tom, Mary, John and Alice sat around the fire.
- Tom, Mary, John ve Alice ateşin etrafında oturdular.
- Tom was sitting at his desk when a giant asteroid collided with the earth.
- Dev bir asteroit dünya ile çarpıştığında Tom masasında oturuyordu.
- Tom and Mary sat together.
- Tom ve Mary birlikte oturdular.
- He usually sits in the back of the classroom.
- Genellikle sınıfın arka tarafında oturur.
- He sat looking out of the window.
- Pencereden dışarı bakarak oturdu.
- He sat at the head of the table.
- Masanın başına oturdu.
- My nephew was accustomed to sitting up late.
- Yeğenim geç saatlere kadar oturmaya alışkındı.
- There's no chair to sit upon.
- Oturacak sandalye yok.
- I'm looking for a place to sit.
- Oturacak bir yer arıyorum.
- He usually sits in the back of the classroom.
- Genelde sınıfın arkasında oturur.
- Sit back down.
- Otur yerine.
- Tom and Mary sat way in the back.
- Tom ve Mary epey arkalarda oturuyorlardı.
- Even though I'm sitting here in the sun, I still feel cold.
- Güneşin altında oturmama rağmen hala üşüyorum.
- Why don't you sit here?
- Niçin buraya oturmuyorsun?
- I don't sit next to Tom in science class anymore.
- Artık fen dersinde Tom'un yanında oturmuyorum.
- How long has Tom been sitting there?
- Tom ne zamandır orada oturuyor?
- Sami is sitting in the corner all by himself.
- Sami tek başına köşede oturuyor.
- Tom and Mary were sitting together on the couch when I came into the room.
- Odaya geldiğimde Tom ve Mary kanepede birlikte oturuyorlardı.
- So, are you just going to sit there, or are you going to help us?
- Peki, sadece orada oturacak mısın yoksa bize yardım edecek misin?
- Tom didn't come to the table to sit with the others.
- Tom diğerleriyle oturmak için masaya gelmedi.
- Tom sat at the kitchen table.
- Tom mutfak masasında oturdu.
- The girl sat beside me.
- Kız yanıma oturdu.
- I've been told that sitting for hours working on my computer is bad for my back.
- Saatlerce bilgisayar başında oturmanın sırtıma iyi gelmediği söylendi.
- Tom and Mary sat in silence.
- Tom ve Mary sessizce oturdu.
- He sat next to the river.
- Nehrin kenarına oturdu.
- Tom sat next to Mary at the piano.
- Tom piyanoda Mary'nin yanına oturdu.
- Tom is still sitting in his car, waiting for Mary.
- Tom hala arabasında oturmuş Mary'yi bekliyordu.
- They sat around the table to play cards.
- Kart oynamak için masanın etrafına oturdular.
- You sit here, Tom, and you sit over there, Mary.
- Sen buraya otur Tom, sen de şuraya otur Mary.
- Tom is sitting in the corner all by himself.
- Tom köşede tek başına oturuyor.
- Tom wondered where he was supposed to sit.
- Tom nereye oturması gerektiğini merak etti.
- They all sat.
- Hepsi oturdu.
- My legs ache from sitting.
- Oturmaktan bacaklarım ağrıyor.
- I need a place to sit.
- Oturacak bir yere ihtiyacım var.
- I want to sit between you and Tom.
- Seninle Tom'un arasına oturmak istiyorum.
- Emet sat at my bedside for ten hours.
- Emet on saat boyunca başucumda oturdu.
- I sat next to his bed for more than two hours.
- Yatağının yanında iki saatten fazla oturdum.
- She sat in the chair all day, thinking of past events.
- Bütün gün sandalyede oturdu, geçmiş olayları düşündü.
- Would you mind if we sit in?
- İçeride oturmamızın bir sakıncası var mı?
- My grandfather always sits in this chair.
- Büyükbabam her zaman bu sandalyede oturur.
- Tom was sitting in the dark, smoking a cigarette.
- Tom karanlıkta oturmuş sigara içiyordu.
- He was singing with the children sitting around the campfire.
- Kamp ateşinin etrafında oturan çocuklarla şarkı söylüyordu.
- He was sitting beside his brother.
- Kardeşinin yanında oturuyordu.
- Maybe we should just sit for a while.
- Belki de bir süre oturmalıyız.
- Why are you sitting at a desk?
- Neden masada oturuyorsun?
- He sat there with his eyes closed.
- Gözleri kapalı orada oturdu.
- Tom was sitting at a table by himself.
- Tom tek başına bir masada oturuyordu.
- You won't believe who sat next to me.
- Yanıma kimin oturduğuna inanmayacaksın.
- Why don't you sit next to Tom?
- Neden Tom'un yanına oturmuyorsun?
- Let's sit tight.
- Sıkı oturalım.
- I sat up last night until two o'clock watching the Olympic Games on TV.
- Dün gece saat ikiye kadar oturup televizyonda Olimpiyat Oyunlarını izledim.
- I sat under a tree and read the newspaper.
- Bir ağacın altına oturdum ve gazete okudum.
- Tom sat next to me in church.
- Tom kilisede benim yanıma oturdu.
- Tom didn't want to sit next to me.
- Tom yanımda oturmak istemiyordu.
- Can I sit next to her?
- Onun yanında oturabilir miyim?
- The girl sitting at the piano is my daughter.
- Piyanoda oturan kız benim kızımdır.
- You may sit here.
- Buraya oturabilirsin.
- Tom and Mary were sitting across the table from John and Alice.
- Tom ve Mary masada John ve Alice'in karşısında oturuyorlardı.
- Tom was sitting cross-legged on the floor.
- Tom yerde bacak bacak üstüne atmış oturuyordu.
- The problem is that Tom doesn't want to sit near Mary.
- Sorun Tom'un Mary'nin yanında oturmak istememesidir.
- He sat smoking on the bench.
- Bankta oturmuş sigara içiyordu.
- Sami would sit up until four in the morning.
- Sami sabah dörde kadar otururdu.
- At that time, Tom was sitting between Mary and John.
- O zaman, Tom, Mary ve John arasında oturuyordu.
- Tom and Mary were sitting on the ground.
- Tom ve Mary yerde oturuyorlardı.
- Tom and Mary sat across from John and Alice.
- Tom ve Mary, John ve Alice'in karşısına oturdular.
- You may sit anywhere you like.
- İstediğiniz herhangi bir yere oturabilirsiniz.
- You all sat, didn't you?
- Hepiniz oturdunuz, değil mi?
- Tom was sitting in the corner.
- Tom köşede oturuyordu.
- Fadil sat in his house alone.
- Fadıl evinde tek başına oturdu.
- Tom and his friends sat around the campfire and sang songs.
- Tom ve arkadaşları kamp ateşinin etrafında oturup şarkılar söylediler.
- I always sit in the back of the classroom.
- Ben hep sınıfın arkasında otururum.
- Are the students sitting in the auditorium?
- Öğrenciler oditoryumda mı oturuyor?
- Are you going to sit with Tom?
- Tom'la mı oturacaksın?
- You can sit by the exotic plants in front of the lake, away from the noise.
- Gürültüden uzak olarak, gölün önündeki egzotik bitkilerin yanında oturabilirsin.
- I usually try to sit in the back of the classroom.
- Genellikle sınıfın arkasında oturmaya çalışırım.
- They sat side by side.
- Yan yana oturdular.
- Why don't we sit?
- Niçin oturmuyoruz?
- Tom sat next to his father and watched the football game with him.
- Tom babasının yanına oturdu ve onunla birlikte futbol maçını izledi.
- Tom sat staring at the tropical fish swimming around in the aquarium in his bedroom.
- Tom oturmuş, yatak odasındaki akvaryumda yüzen tropik balıklara bakıyordu.
- Tom sat alone on a log away from the fire.
- Tom ateşten uzakta bir kütüğün üzerine tek başına oturdu.
- I'd like to sit by the window.
- Pencere kenarında oturmak istiyorum.
- He sat surrounded by his children.
- Etrafında çocuklarıyla oturuyordu.
- You're sitting in my seat.
- Benim koltuğumda oturuyorsun.
- We'll just have to sit tight.
- Kıpırdamadan oturmak zorundayız.
- Tom is still sitting in his car, waiting for Mary.
- Tom hâlâ Mary'yi bekleyerek arabasında oturuyor.
- She sat at the bar downing shot after shot of whisky.
- Barda oturup viski üstüne viski içti.
- Tom noticed Mary sitting in the audience.
- Tom Mary'nin izleyiciler arasında oturduğunu fark etti.
- Let's sit over there.
- Orada oturalım.
- Tom sat staring at the tropical fish swimming around in the aquarium in his bedroom.
- Tom yatak odasındaki akvaryumda yüzen tropik balıklara bakarak oturdu.
- Why are we sitting here?
- Neden burada oturuyoruz?
- Tom is still sitting in the waiting room.
- Tom hâlâ bekleme odasında oturuyor.
- She is sitting at the table.
- Masada oturuyor.
- My father sat reading the evening paper.
- Babam oturmuş akşam gazetesini okuyordu.
- I didn't notice that Tom was sitting by himself.
- Tom'un yalnız başına oturduğunu fark etmedim.
- He sat right in front of me.
- O, tam önümde oturdu.
- Depending on where you sit, you might not be able to see the stage.
- Nerede oturduğuna bağlı olarak sahneyi göremeyebilirsin.
- Mary sat cross-legged on the couch.
- Mary kanepede bacak bacak üstüne atarak oturdu.
- He sat there surrounded by his children.
- Çocukları tarafından çevrili olarak orada oturdu.
- Let's sit here on the grass.
- Burada çimlerin üzerinde oturalım.
- I don't want to sit next to you.
- Yanınızda oturmak istemiyorum.
- He sat next to me.
- Benim yanıma oturdu.
- I sat next to him.
- Onun yanına oturdum.
- Tom sat at Mary's bedside for hours.
- Tom saatlerce Mary'nin başucunda oturdu.
- He would often sit up until late at night.
- O, gece geç saatlere kadar sık sık otururdu.
- Please sit here.
- Lütfen burada oturun.
- Do you mind if I sit next to you?
- Senin yanında oturmamın bir sakınca var mı?
- The doctor sat up all night with the sick old man.
- Doktor bütün gece hasta yaşlı adamla oturdu.
- We can't sit idly by.
- Öylece oturup bekleyemeyiz.
- The three hyenas sat in a circle, reasoning with one another.
- Üç sırtlan daire şeklinde oturmuş, birbirleriyle tartışıyorlardı.
- I really don't want to sit in that room.
- Gerçekten o odada oturmak istemiyorum.
- I don't like sitting by the window.
- Pencere kenarında oturmayı sevmiyorum.
- I sat next to a man on the airplane who snored the whole time.
- Uçakta sürekli horlayan bir adamın yanında oturdum.
- Why don't you sit here a moment?
- Neden biraz oturmuyorsun?
- Tom and Mary were sitting in their usual places.
- Tom ve Mary her zamanki yerlerinde oturuyorlardı.
- Who is the man sitting in the corner?
- Köşede oturan adam kim?
- He was sitting in the front of the bus.
- Otobüsün ön tarafında oturuyordu.
- Let's sit here for a while.
- Bir süre burada oturalım.
- You can sit by the exotic plants in front of the lake, away from the noise.
- Gölün önündeki egzotik bitkilerin yanında, gürültüden uzakta oturabilirsiniz.
- Tom and Mary both sat back down.
- Tom ve Mary tekrar yerlerine oturdular.
- He was sitting in the front of the bus.
- Otobüste ön koltukta oturuyordu.
- I don't want to sit next to Tom tonight.
- Bu gece Tom'un yanında oturmak istemiyorum.
- Maybe you and I can sit together.
- Belki sen ve ben beraber oturabiliriz.
- Tom sat at his desk.
- Tom masasına oturdu.
- Maybe we should sit somewhere else.
- Belki de başka bir yerde oturmalıyız.
- I think you should sit.
- Sanırım oturmalısın.
- Don't you want to sit near the window?
- Pencerenin yanına oturmak istemez misin?
- Would you mind if I sat here?
- Burada oturmamın bir sakıncası var mı?
- Tom sits in the front row for a better view.
- Tom daha iyi görebilmek için ön sırada oturuyor.
- Let's sit near the front.
- Ön tarafa yakın oturalım.
- We all sat.
- Hepimiz oturduk.
- I sat close to the fire.
- Ateşe yakın oturdum.
- Who are you sitting next to?
- Kimin yanında oturuyorsun?
- Tom sat alone at a table near the window.
- Tom pencerenin yanındaki masada yalnız oturdu.
- Where are you sitting at the moment?
- Şu anda nerede oturuyorsun?
- They sat at their campfires at night.
- Geceleri kamp ateşlerinin başında oturdular.
- Don't let anyone sit here.
- Kimsenin buraya oturmasına izin verme.
- Don't sit here if you're not going to play poker with us.
- Bizimle poker oynamayacaksan buraya oturma.
- Tom sat quietly at the bar.
- Tom barda sessizce oturdu.
- Tom sat in the front row.
- Tom ön sırada oturuyordu.
- The woman was sitting between two men.
- Kadın iki adamın arasında oturuyordu.
- He sat beside her on her bed.
- Yatağında onun yanına oturdu.
- Why don't you sit here?
- Neden buraya oturmuyorsun?
- Tom and Mary are sitting over there.
- Tom ve Mary orada oturuyorlar.
- Tom sat alone on the porch smoking a cigar.
- Tom bir puro içerken verandada tek başına oturdu.
- Tom was sitting in the dugout with his teammates.
- Tom takım arkadaşlarıyla birlikte yedek kulübesinde oturuyordu.
- Tom is sitting in the front passenger seat.
- Tom ön yolcu koltuğunda oturuyor.
- Tom just sat around and did nothing.
- Tom öylece oturdu ve hiçbir şey yapmadı.
- Let's sit here and wait for Tom.
- Hadi burada oturalım ve Tom'u bekleyelim.
- You can sit over there.
- Orada oturabilirsin.
- We've been sitting here for thirty minutes.
- Otuz dakikadır burada oturuyoruz.
- Tom sat near the window.
- Tom pencerenin yanında oturdu.
- Sit near at hand.
- Otur şöyle yamacıma.
- I always sit in the front row.
- Hep ön sırada otururum.
- He was sitting there for two hours.
- İki saattir orada oturuyordu.
- Why don't you sit with him?
- Neden onunla oturmuyorsun?
- He always sits up late at night.
- Her zaman gece geç saatlere kadar oturur.
- Who told you that you could sit here?
- Burada oturabileceğini sana kim söyledi?
- Tom and Mary both sat back down.
- Tom ve Mary her ikisi de geri oturdu.
- Tom and Mary sat together on the bus.
- Tom ve Mary otobüste birlikte oturdular.
- She sat next him with her eyes closed.
- Gözleri kapalı bir şekilde onun yanında oturdu.
- Tom and Mary sat together at the counter.
- Tom ve Mary tezgahta birlikte oturdular.
- Tom and Mary were both sitting in front of the fireplace.
- Tom ve Mary şöminenin önünde oturuyorlardı.
- Tom told Mary he usually sat in the back of the classroom.
- Tom Mary'ye, genellikle sınıfın arkasına oturduğunu söyledi.
- Are you going to sit with her?
- Onunla mı oturacaksın?
- Paul's sitting in front of Jack.
- Paul, Jack'in önünde oturuyor.
- He sat up late at night.
- Gece geç saatlere kadar otururdu.
- The old man sat in the chair with his eyes closed.
- Yaşlı adam sandalyede gözleri kapalı oturuyordu.
- Sami sat in the back of the mosque.
- Sami caminin arka tarafına oturdu.
- How long are we just going to sit here?
- Burada ne kadar oturacağız?
- He sat in the front so as to be able to hear.
- Duyabilmek için önde oturur.
- I want you to sit here.
- Buraya oturmanı istiyorum.
- Why don't you sit with us?
- Neden bizimle oturmuyorsun?
- We sat up half the night just talking.
- Gecenin yarısında oturup konuştuk.
- Bernie Sanders is sitting in a chair.
- Bernie Sanders bir sandalyede oturuyor.
- You can sit wherever you want.
- İstediğin yere oturabilirsin.
- Tom wasn't the only one sitting.
- Oturan yalnızca Tom değildi.
- Who's the man sitting at the other end of the table?
- Masanın diğer ucunda oturan adam kim?
- I just sat there looking at Tom.
- Orada oturup Tom'a baktım.
- Everyone was just sitting around doing nothing.
- Herkes hiçbir şey yapmadan oturuyordu.
- Tom sat in silence for 30 minutes.
- Tom 30 dakika boyunca sessizce oturdu.
- Do you mind my sitting next to you?
- Yanınıza oturmamın sakıncası var mı?
- I'll sit with you.
- Sizinle oturacağım.
- Tom sat at his desk, deep in thought.
- Tom masasında oturmuş, derin düşüncelere dalmıştı.
- Please sit still.
- Lütfen sessiz otur.
- I'd like to sit with my family.
- Ailemle birlikte oturmak istiyorum.
- Tom sat alone at the table with a half-empty bottle of wine.
- Tom, yarısı boş bir şarap şişesiyle masada tek başına oturuyordu.
- Sami sat six feet away from Layla.
- Sami, Leyla'dan altı fit uzağa oturdu.
- Tom sat just in front of Mary.
- Tom, Mary'nin hemen önüne oturdu.
- I can't sit around waiting any longer.
- Daha fazla oturup bekleyemem.
- Tom sat beside me.
- Tom yanıma oturdu.
- We sat around the fire in a circle.
- Daire şeklinde ateşin etrafına oturduk.
- You'd better sit here.
- Burada otursan iyi olur.
- Tom said I could sit anywhere I liked.
- Tom istediğim yere oturabileceğimi söyledi.
- Mary is sitting at the desk.
- Mary, sırada oturuyor.
- I sat for some time and then went away.
- Bir süre oturdum ve sonra gittim.
- They sit in the kitchen and drink tea.
- Mutfakta oturup çay içiyorlar.
- Let's sit at the same table.
- Aynı masaya oturalım.
- You should sit with Tom.
- Sen Tom'la oturmalısın.
- Mary would often sit alone on the porch.
- Mary, genellikle sundurmada yalnız otururdu.
- We sat together in silence for some time.
- Bir süre sessizce oturduk.
- Did I say you could sit there?
- Orada oturabileceğini söyledim mi?
- Tom didn't want to hear about all of Mary's problems, but he sat quietly and listened.
- Tom Mary'nin problemlerinin tamamını duymak istemiyordu fakat sessizce oturdu ve dinledi.
- Why don't we just sit and rest a while?
- Niçin oturup biraz dinlenmiyoruz?
- I sat by myself.
- Ben tek başıma oturdum.
- All I can do at the moment is sit here and listen.
- Şu anda yapabileceğim tek şey burada oturup dinlemek.
- Tom sat in the driver's seat and adjusted the rearview mirror.
- Tom sürücü koltuğuna oturdu ve dikiz aynasını ayarladı.
- A student with a crew cut was sitting in the front seat.
- Ön koltukta asker tıraşlı bir öğrenci oturuyordu.
- We sat in the center of the room.
- Odanın ortasına oturduk.
- We were sitting in the guestroom and drinking tea.
- Misafir odasında oturuyorduk ve çay içiyorduk.
- I want you to sit with me.
- Benimle oturmanı istiyorum.
- Sit tight for a second.
- Bir saniye kıpırdamadan otur.
- Tom is sitting between his brother and his sister.
- Tom, erkek kardeşi ve kız kardeşinin arasında oturuyor.
- There's nowhere left to sit.
- Oturmak için hiç yer kalmadı.
- The woman sitting over there is his present wife.
- Orada oturan kadın onun şimdiki karısı.
- Tom was sitting next to Mary.
- Tom, Mary'nin yanında oturuyordu.
- An elderly man was sitting alone on a dark path.
- Yaşlı bir adam karanlık bir yolda tek başına oturuyordu.
- He's sitting beside his sister.
- O, kız kardeşinin yanında oturuyor.
- Sami was sitting and waiting in the getaway car.
- Sami kaçış arabasında oturmuş bekliyordu.
- Mary may feel dizzy if she does not sit in the front seat.
- Eğer ön koltukta oturmazsa Mary'nin başı dönebilir.
- I would like to sit in the non-smoking section.
- Sigara içilmeyen bölümünde oturmak istiyorum.
- Tom decided to sit in another seat.
- Tom başka bir koltuğa oturmaya karar verdi.
- Tom sits over there.
- Tom orada oturuyor.
- I'm not one to sit around.
- Oturacak biri değilim.
- Where are you sitting right now?
- Sen şimdi nerede oturuyorsun?
- The children were sitting around the campfire singing songs.
- Çocuklar kamp ateşinin etrafında oturup şarkı söylüyorlardı.
- Tom ordered the dog to sit.
- Tom köpeğe oturmasını emretti.
- Let's sit by the fireplace.
- Şöminenin yanına oturalım.
- Why don't you just sit there and listen?
- Neden orada oturup dinlemiyorsun?
- Do the students sit in the auditorium?
- Öğrenciler konferans salonunda mı oturuyor?
- Tom sat very still on the couch.
- Tom kanepede çok sakin oturdu.
- He often sits for many hours reading books.
- Çoğunlukla kitap okuyarak saatlerce oturur.
- When in a bus, I always sit at the front.
- Otobüste her zaman ön tarafa otururum.
- Tom sat beside Mary and opened the photo album.
- Tom, Mary'nin yanına oturdu ve fotoğraf albümünü açtı.
- The girls were sitting side by side.
- Kızlar yan yana oturuyorlardı.
- Would you please sit over there?
- Lütfen şuraya oturur musun?
- Tom and Mary were sitting together at the bar.
- Tom ve Mary barda beraber oturuyordu.
- We sat around the fire in a circle.
- Ateşin etrafında daire şeklinde oturduk.
- She prefers to sew, and wishes neither to walk nor to sit in the garden.
- O, dikiş dikmeyi tercih eder ve ne yürümek ne de bahçede oturmak ister.
- I prefer to sit in the front row near the window next to Tom.
- Pencerenin yanında olan ön sırada Tom'un yanına oturmayı tercih ediyorum.
- Tom decided not to sit next to Mary.
- Tom, Mary'nin yanına oturmamaya karar verdi.
- They sat in a semi-circle.
- Onlar bir yarım daire içine oturdular.
- I don't want to sit next to her.
- Onun yanına oturmak istemiyorum.
- Tom sat in the passenger seat next to Mary.
- Tom, Mary'nin yanındaki yolcu koltuğuna oturdu.
- Tom sat in an armchair, reading a book.
- Tom bir koltuğa oturmuş kitap okuyordu.
- We're not going to just sit all day, are we?
- Bütün gün öylece oturmayacağız, değil mi?
- She spends a pretty good chunk of time just sitting there and looking out the window.
- Zamanının büyük bir bölümünü sadece oturup pencereden dışarı bakarak geçiriyor.
- Tom saw Mary sitting at a table with another man.
- Tom, Mary'nin bir masada başka bir adamla oturduğunu gördü.
- You are sitting between Meg and me.
- Meg ile benim aramda oturuyorsun.
- We sat at the table in silence.
- Biz sessizce masaya oturduk.
- Tom sat very still.
- Tom çok hareketsiz oturdu.
- Where do I sit?
- Nereye oturayım?
- Sitting behind people at the movies who constantly chat and giggle doesn't make for an enjoyable evening.
- Sinemada sürekli sohbet eden ve kıkırdayan insanların arkasında oturmak keyifli bir akşam geçirmenizi sağlamaz.
- Tom and Mary sit next to one another in science class.
- Tom ve Mary fen dersinde yan yana oturdular.
- Tom and I sat together.
- Tom ve ben birlikte oturduk.
- Tom is sitting at the bar.
- Tom barda oturuyor.
- I've got no time to sit and talk.
- Oturacak ve konuşacak zamanım yok.
- Is it OK if I sit here?
- Burada oturmamın sakıncası var mı?
- Let's sit here until the sun sets.
- Güneş batıncaya kadar burada oturalım.
- He would sit in the sun doing nothing.
- Güneşin altında hiçbir şey yapmadan otururdu.
- He often sits by me and listens to music.
- Sık sık benim yanıma oturur ve müzik dinler.
- Tom sat motionless on a chair in the center of the room.
- Tom odanın ortasındaki bir sandalyede hareketsiz oturuyordu.
- Tom was sitting across the table from Mary.
- Tom masada Mary'nin karşısında oturuyordu.
- He likes to sit up front.
- Öne oturmayı sever.
- We can't just sit here.
- Burada öylece oturamayız.
- Tom was sitting in the backseat.
- Tom arka koltukta oturuyordu.
- Tom asked Mary not to sit next to him.
- Tom Mary'nin kendisine yakın oturmamasını istedi.
- Tom came to sit with me on the sofa.
- Tom gelip benimle kanepeye oturdu.
- May I sit beside Tom?
- Tom'un yanına oturabilir miyim?
- Why don't you sit here a moment?
- Neden burada bir dakika oturmuyorsun?
- Don't let him sit there.
- Onun orada oturmasına izin verme.
- Tom sat in the front row.
- Tom ön sıraya oturdu.
- Tom will sit here.
- Tom buraya oturacak.
- They ordered the dog to sit.
- Köpeğe oturmasını emrettiler.
- Tom sat in the passenger seat beside Mary.
- Tom Mary'nin yanındaki yolcu koltuğuna oturdu.
- Tom sat beside Mary on the bench.
- Tom bankta Mary'nin yanına oturdu.
- Tom and Mary were sitting on the ground.
- Tom ve Mary yerde oturuyordu.
- Tom is sitting between Mary and John.
- Tom, Mary ve John'un arasında oturmaktadır.
- Tom is sitting pretty.
- Tom güzelce oturuyor.
- Othello is sitting with a bottle in a hotel armchair.
- Othello bir otel koltuğunda bir şişe ile oturuyor.
- Tom is sitting at the counter.
- Tom tezgahta oturuyor.
- Why don't we sit here?
- Neden burada oturmuyoruz?
- A growing boy can't sit quietly for an hour.
- Büyüyen bir çocuk sessizce bir saat oturamaz.
- Tom is sitting in front of the TV.
- Tom tv'nin önünde oturuyor.
- I was sitting next to him.
- Onun yanında oturuyordum.
- Tom and Mary sat at an unpainted picnic table eating their lunch.
- Tom ve Mary boyanmamış bir piknik masasında oturup öğle yemeklerini yediler.
- You have to sit in the back.
- Arkada oturmak zorundasınız.
- Tom sat a few feet away.
- Tom birkaç adım öteye oturdu.
- I want to sit in the front row.
- Ön sırada oturmak istiyorum.
- The man sitting over there is a famous singer.
- Orada oturan adam ünlü bir şarkıcıdır.
- The police told Tom to sit in the back of the patrol car.
- Polis Tom'a devriye arabasının arkasına oturmasını söyledi.
- Maybe we can sit at a table near the window.
- Belki pencerenin yanındaki bir masada oturabiliriz.
- Tom and Mary sit next to one another in science class.
- Tom ve Mary fen dersinde yan yana oturuyorlardı.
Show More (1971)
|
