| 1 |
smell |
koku |
n. |
|
- There was a strange smell in the bathroom.
- Banyoda tuhaf bir koku vardı.
- Last month the Quaestors told us that the reason for this smell then was that an animal had died in one of the drains.
- Geçen ay Quaestors bize bu kokunun nedeninin kanalizasyonlardan birinde bir hayvanın ölmesi olduğunu söyledi.
- It must be said that our fellow citizens can detect a strong smell of oil in this matter.
- Yurttaşlarımızın bu konuda güçlü bir petrol kokusu algılayabileceklerini söylemek gerekir.
- Yes, a strong perfume smell can cause me pain.
- Evet, güçlü bir parfüm kokusu bana ızdırap verebilir.
- Yes, a strong perfume smell can cause me pain.
- Evet, güçlü bir parfüm kokusu bana acı çektirebilir.
- Yes, a strong perfume smell can cause me pain.
- Evet, güçlü bir parfüm kokusu bana acı verebilir.
- Ensure you look for cleaning products containing enzymes since they break down the urine and neutralize the smell.
- İdrarı parçaladıkları ve kokuyu etkisiz hale getirmek için enzim içeren temizlik ürünlerini aradığınızdan emin olun.
- I love the smell of morning coffee.
- Sabah kahvesinin kokusuna bayılırım.
- That flower has a strong smell.
- O çiçeğin güçlü bir kokusu var.
- Where's that smell coming from?
- O koku nereden geliyor?
- It's so wonderful to smell freshly made coffee!
- Taze yapılmış kahve kokusu çok güzel!
- Tom said that the smell bothered Mary.
- Tom kokunun Mary'yi rahatsız ettiğini söyledi.
- After the fire, the smell of smoke remained in the air for days.
- Yangından sonra duman kokusu günlerce havada kaldı.
- I hate the smell of alcohol.
- Alkol kokusundan nefret ederim.
- Tom said that he didn't think the smell bothered Mary.
- Tom, kokunun Mary'yi rahatsız ettiğini düşünmediğini söyledi.
- That flower has a powerful smell.
- O çiçeğin keskin bir kokusu var.
- I especially like the smell of lilacs.
- Özellikle leylak kokusunu severim.
- Tom could smell something cooking.
- Tom'un burnuna yemek kokusu geliyordu.
- The smell was offensive.
- Koku rahatsız edici idi.
- The smell of cooking makes me hungry.
- Yemek kokusu beni acıktırıyor.
- I don't like the way this fruit smells.
- Bu meyvenin kokusunu sevmiyorum.
- These flowers have a unique smell.
- Bu çiçeklerin eşsiz bir kokusu var.
- I can smell it from here.
- Onun kokusunu buradan alabiliyorum.
- The smell of food made me hungry.
- Yemek kokusu beni acıktırdı.
- Tom likes the smell of popcorn popping.
- Tom patlamış mısırın kokusunu seviyor.
- The weasel is noted for its bad smell.
- Sansar kötü kokusuyla bilinir.
- Tom never complained about the smell.
- Tom kokudan hiç şikayet etmedi.
- There's the smell of napalm.
- Napalm kokusu var.
- I can smell fried food.
- Burnuma kızartma kokusu geliyor.
- This steak has a good smell.
- Bu bifteğin iyi bir kokusu var.
- What's this smell?
- Bu koku nedir?
- This meat has a bad smell.
- Bu etin kötü bir kokusu var.
- Given the lovely smell, there's no doubting that lunch is ready.
- Güzel kokuya bakılırsa, öğle yemeğinin hazır olduğuna şüphe yok.
- What is that smell?
- Bu koku da ne?
- There is nothing like the smell of roasted coffee.
- Kavrulmuş kahve kokusu gibisi yoktur.
- That smell could be rotting meat.
- O koku çürüyen et olabilir.
- What's that smell?
- O koku da ne?
- The smell of nail polish is bad.
- Ojenin kokusu kötü.
- Can you believe this smell?
- Bu kokuya inanabiliyor musun?
- The bad smell sickened me.
- Kötü koku beni rahatsız etti.
- What's that strange smell coming from the kitchen?
- Mutfaktan gelen bu garip koku da ne?
- What's this smell?
- Bu koku da ne?
- The bad smell disgusted us.
- Kötü koku bizi iğrendirdi.
- The smell of dirty socks makes me want to throw up.
- Kirli çorap kokusu kusma isteği uyandırıyor.
- The roses in the garden smell sweet.
- Bahçedeki güllerin tatlı bir kokusu var.
- A bad smell permeated the room.
- Odaya kötü bir koku yayıldı.
- The smell of food made me hungry.
- Yemeğin kokusu beni acıktırdı.
- This smell might come from the oven!
- Bu koku fırından geliyor olabilir!
- What's that lemony smell?
- Bu limon kokusu da ne?
- I don't mind the smell.
- Koku umurumda değil.
- Don't you like that smell?
- O kokuyu sevmiyor musun?
- The smell was unbearable.
- Koku dayanılmazdı.
- Tom can't stand the smell of cigarette smoke.
- Tom sigara dumanının kokusuna dayanamaz.
- This water has a bad smell.
- Bu suyun kötü bir kokusu var.
- He could not by any means tolerate the ghastly smell of rotting onion.
- Çürüyen soğanın korkunç kokusuna hiçbir şekilde tahammül edemiyordu.
- I don't like the way this fruit smells.
- Bu meyvenin hoş olmayan bir kokusu var.
- Don't you like that smell?
- Bu kokuyu sevmedin mi?
- There's a funny smell coming from the engine of the car.
- Arabanın motorundan gelen garip bir koku var.
- I always wondered what that smell was.
- O kokunun ne olduğunu her zaman merak ettim.
- I still remember the smell of her hair.
- Saçının kokusunu hâlâ hatırlıyorum.
- I've smelled this smell somewhere before.
- Bu kokuyu daha önce bir yerde almıştım.
- I love the smell of pancakes in the morning.
- Sabahları krep kokusunu seviyorum.
- There is smell of naphtha.
- Nafta kokusu var.
- After the fire, the smell of smoke in the air lasted for days.
- Yangından sonra, havadaki duman kokusu günlerce sürdü.
- A putrid smell came up out of the hole in the ground.
- Yerdeki delikten iğrenç bir koku çıktı.
- A dog is sensitive to smell.
- Bir köpek kokuya duyarlıdır.
- Tom never complained about the smell.
- Tom asla kokudan şikayet etmedi.
- I love the smell of freshly baked bread.
- Taze pişmiş ekmek kokusuna bayılırım.
- I love the smell of coffee in the morning.
- Sabahları kahve kokusuna bayılırım.
- Is that coffee I smell?
- Aldığım şey kahve kokusu mu?
- She likes the smell of pine trees.
- Çam ağaçlarının kokusunu seviyor.
- The small animal gave off a bad smell.
- Küçük hayvan kötü bir koku yayıyordu.
- Does that smell bother you?
- Bu koku seni rahatsız ediyor mu?
- Sami turned on the air conditioner to suck the smell outside.
- Sami dışarıdaki kokuyu çekmek için klimayı açtı.
- What does that smell like?
- Bu koku neye benziyor?
- The smell is atrocious.
- Koku iğrenç.
- I love the smell of napalm in the morning.
- Sabahları napalm kokusunu seviyorum.
- The smell is persistent.
- Koku kalıcı.
- The smell was terrible.
- Koku berbattı.
- I love the smell of morning coffee.
- Sabah kahvesinin kokusunu seviyorum.
- I was annoyed by the smell.
- Kokudan rahatsız oldum.
- Tom said that the smell bothered him.
- Tom kokunun onu rahatsız ettiğini söyledi.
- I don't think I could ever get used to this smell.
- Ben bu kokuya alışabileceğimi sanmıyorum.
- I can't put up with this smell.
- Bu kokuya katlanamam.
- There was a bad smell.
- Kötü bir koku vardı.
- The smell was unbearable.
- Koku katlanılmazdı.
- I love the smell of fresh baked bread.
- Taze pişmiş ekmek kokusunu seviyorum.
- I know what that smell is.
- O kokunun ne olduğunu biliyorum.
- The smell of the flowers came in through the open windows of the bus.
- Çiçeklerin kokusu, otobüsün açık pencerelerinden içeri girdi.
- Do you guys smell something?
- Bir koku mu aldınız?
- There was a foul smell.
- Kötü bir koku vardı.
- A smell of lilies filled the room.
- Zambakların kokusu, odayı doldurdu.
- I don't like the smell of the perfume Mary is wearing today.
- Mary'nin bugün sürdüğü parfümün kokusunu sevmedim.
- Tom will probably be annoyed by the smell.
- Tom muhtemelen kokudan rahatsız olacak.
- Do I smell cookies?
- Kurabiye kokusu mu alıyorum?
- The spoiled meat had a nasty smell.
- Çürümüş etin iğrenç bir kokusu vardı.
- That flower has a powerful smell.
- Bu çiçeğin güçlü bir kokusu var.
- There is a bad smell in the meeting room.
- Toplantı odasında kötü bir koku var.
- The smell was unpleasant.
- Koku hoş değildi.
- Sami noticed the horrible smell, too.
- Sami de korkunç kokuyu fark etti.
- Tom says he can't ignore the smell any longer.
- Tom kokuyu daha fazla görmezden gelemeyeceğini söylüyor.
- I thought that I smelled something burning.
- Burnuma yanık kokusu geldiğini sandım.
- The smell of the flowers came in through the open windows of the bus.
- Çiçeklerin kokusu otobüsün açık pencerelerinden içeri giriyordu.
- A smell of lilies filled the room.
- Zambak kokusu, odayı doldurdu.
- The smell is persistent.
- Koku inatçı.
- Tom complained about the smell.
- Tom kokudan şikayet etti.
- The smell of fermented soybeans sickens him.
- Fermente soya fasulyesi kokusu onu hasta ediyor.
- The smell of macaroni and cheese makes me nauseous.
- Makarna ve peynir kokusu midemi bulandırıyor.
- The smell of nail polish is bad.
- Ojenin kokusu kötüdür.
- Tom likes the smell of popcorn popping.
- Tom patlamış mısır kokusunu seviyor.
- That flower has a strong smell.
- Bu çiçeğin çok kötü bir kokusu var.
- Tom and Mary exchanged puzzled looks, wondering what the smell was.
- Tom ve Mary kokunun ne olduğunu merak ederek birbirlerine şaşkın şaşkın baktılar.
- I like the smell of pizza.
- Pizza kokusunu seviyorum.
- I love the smell of your hair.
- Senin saçının kokusunu seviyorum.
- The smell's making me sick.
- Bu koku beni hasta ediyor.
- Hey, what's that smell?
- Hey, bu koku ne?
- This smell disgusts me.
- Bu koku beni iğrendiriyor.
- That smell could be rotting meat.
- Bu koku çürüyen et olabilir.
- The smell was horrible.
- Koku korkunçtu.
- I like the smell of bread just out of the oven.
- Fırından yeni çıkmış ekmeğin kokusunu seviyorum.
- These wild flowers give off a nice smell.
- Bu kır çiçekleri hoş bir koku yayıyor.
- After the fire, the smell of smoke in the air lasted for days.
- Yangından sonra havadaki duman kokusu günlerce sürdü.
- I'm beginning to smell a rat.
- Burnuma kötü kokular geliyor.
- I love the smell of freshly baked bread.
- Ben taze pişmiş ekmek kokusu seviyorum.
- Tom complained about the smell.
- Tom koku hakkında şikayet etti.
- The smell brought back memories of a night some years before.
- Koku, yıllar önceki bir gecenin anılarını hatırlattı.
- Do I smell bacon?
- Pastırma kokusu mu alıyorum?
- I like the way that smells.
- Bunun kokusu hoşuma gidiyor.
- The smell's making me sick.
- Koku beni hasta ediyor.
- The dog likes the smell of Tom's feet.
- Köpek Tom'un ayak kokusunu seviyor.
- She likes the smell of pine trees.
- O, çam ağaçlarının kokusunu sever.
- The weasel is noted for its bad smell.
- Gelincik kötü kokusuyla tanınır.
- The smell didn't seem to bother Tom at all.
- Koku, Tom’u hiç de rahatsız etmiş gibi görünmüyordu.
- The meat was giving off a terrible smell.
- Et, korkunç bir koku yayıyordu.
- A putrid smell came up out of the hole in the ground.
- Yerdeki delikten pis bir koku geliyordu.
- What a horrible smell!
- Ne korkunç bir koku!
- There is a bad smell in the meeting room.
- Toplantı odasında berbat bir koku var.
- I hate rain, but I love its smell.
- Yağmurdan nefret ederim ama kokusunu severim.
- What a horrible smell!
- Ne kötü bir koku!
- The smell was unpleasant.
- Koku hiç hoş değildi.
- I love the smell of fresh baked bread.
- Ben taze pişmiş ekmek kokusunu severim.
- I can smell it from here.
- Kokusunu buradan alabiliyorum.
- I like the smell of fresh bread.
- Taze ekmek kokusunu severim.
- What's that strange smell coming from the kitchen?
- Mutfaktan gelen o garip koku nedir?
- I like the way you smell.
- Kokunu seviyorum.
- Tom's squirrel can smell hazelnuts from a mile away.
- Tom'un sincabı fındığın kokusunu bir mil öteden alabiliyor.
- I thought that I smelled something burning.
- Yanık kokusu olduğunu sanmıştım.
- I like the way that smells.
- Kokusunu seviyorum.
- The rose gives off a sweet smell.
- Gül tatlı bir koku yayar.
- Tom recognized the smell.
- Tom kokuyu tanıdı.
- He says he can't ignore the smell any longer.
- Kokuyu daha fazla görmezden gelemeyeceğini söylüyor.
- Is that coffee I smell?
- Burnuma kahve kokusu mu geliyor?
- She noticed a strange smell in the kitchen.
- Mutfakta garip bir koku fark etti.
- The smell was offensive.
- Koku rahatsız ediciydi.
- There was a strange smell coming from the kitchen.
- Mutfaktan gelen tuhaf bir koku vardı.
- I like the smell of pizza.
- Pizza kokusu hoşuma gider.
- The smell didn't seem to bother Tom at all.
- Koku Tom'u hiç rahatsız etmemiş gibiydi.
- This milk has a peculiar smell.
- Bu sütün tuhaf bir kokusu var.
- I like the smell of freshly-baked bread.
- Taze pişmiş ekmek kokusunu severim.
- I was annoyed by the smell.
- Koku beni rahatsız etti.
- This fish has a bad smell.
- Bu balığın kötü bir kokusu var.
- I can't put up with this smell.
- Bu kokuya katlanamıyorum.
- Ammonia is a colorless liquid or gas with a very strong smell.
- Amonyak çok güçlü kokusu olan renksiz bir sıvı veya gazdır.
- I don't think I could ever get used to this smell.
- Bu kokuya alışabileceğimi hiç sanmıyorum.
- Where's that smell coming from?
- Bu koku nereden geliyor?
- What a horrible smell!
- Ne berbat bir koku!
- This gas gives off a bad smell.
- Bu gaz, kötü bir koku yayıyor.
- The smell was detestable.
- Koku iğrençti.
- This steak has a good smell.
- Bu bifteğin güzel bir kokusu var.
- What's that smell?
- Bu koku da ne?
- After the fire, the smell of smoke remained in the air for days.
- Yangından sonra, duman kokusu günlerce havada kaldı.
- This egg has a bad smell.
- Bu yumurtanın kötü bir kokusu var.
- Tom and Mary exchanged puzzled looks, wondering what the smell was.
- Tom ve Mary kokunun ne olduğunu merak ederek şaşkınlıkla bakıştılar.
- No sooner had I entered the room than I noticed the smell not only of tobacco but of gas.
- Odaya girer girmez sadece tütün değil, gaz kokusunu da fark ettim.
- There was a strange smell coming from the kitchen.
- Mutfaktan garip bir koku geliyordu.
- I sniffed the smell.
- Ben kokuyu kokladım.
- I love the smell of your hair.
- Saçının kokusunu seviyorum.
- What is that smell?
- O koku nedir?
- Tom woke up to the smell of bacon cooking.
- Tom pişen pastırma kokusuyla uyandı.
- There's a funny smell coming from the engine of the car.
- Arabanın motorundan garip bir koku geliyor.
- Hey, what's that smell?
- Hey, bu koku da ne?
- The dog likes the smell of Tom's feet.
- Köpek, Tom'un ayaklarının kokusundan hoşlanıyor.
- This fruit has an unpleasant smell.
- Bu meyvenin hoş olmayan bir kokusu var.
- I like the smell of fresh bread.
- Taze ekmeğin kokusunu seviyorum.
- Sami noticed the horrible smell, too.
- Sami korkunç kokuyu da fark etti.
- What's that lemony smell?
- O limon kokusu ne?
- The meat was giving off a terrible smell.
- Etler berbat bir koku yayıyordu.
- I always wondered what that smell was.
- O kokunun ne olduğunu hep merak ettim.
- He says he can't ignore the smell any longer.
- Kokuya daha fazla dayanamadığını söylüyor.
- It smells like a trap.
- Burnuma tuzak kokusu geliyor.
- I can smell the oranges.
- Burnuma portakal kokusu geliyor.
- The bad smell sickened me.
- Kötü koku beni hasta etti.
- Success has neither taste nor smell.
- Başarının ne tadı ne de kokusu vardır.
- Does that smell bother you?
- O koku seni rahatsız ediyor mu?
- The hair-dressing liquid gave off a strong smell.
- Kuaför sıvısı ağır bir koku yayıydı.
- There's smell of naphtha.
- Nafta kokusu var.
- Tom said that the smell bothered him.
- Tom, kokunun onu rahatsız ettiğini söyledi.
- How is the smell?
- Koku nasıl?
- The hair-dressing liquid gave off a strong smell.
- Saç yapımı sıvısı güçlü bir koku yaydı.
- Tom will probably be annoyed by the smell.
- Tom muhtemelen kokudan rahatsız olacaktır.
- A dog is sensitive to smell.
- Bir köpek kokuya karşı hassastır.
- Is that coffee I smell?
- Kahve kokusu mu alıyorum?
- The smell brought back memories of a night some years before.
- Koku, birkaç yıl önce bir gecenin anılarını canlandırdı.
Show More (200)
|
| 2 |
smell |
kokmak |
v. |
|
- Your clothes smell awful.
- Kıyafetlerin çok kötü kokuyor.
- The dog smells!
- Köpek kokuyor!
- Money does not smell, as the Romans would say.
- Romalıların dediği gibi para kokmaz.
- This war smells of oil, and the majority in this House knows it.
- Bu savaş petrol kokuyor ve bu Meclis'teki çoğunluk da bunu biliyor.
- This war smells of oil, and the majority in this House knows it.
- Bu savaş petrol kokuyor ve bu Meclisteki çoğunluk da bunu biliyor.
- Tom was cooking something in a large pot that smelled really good.
- Tom büyük bir tencerede gerçekten iyi kokan bir şey pişiriyordu.
- The dead fish on the beach are starting to smell.
- Sahildeki ölü balıklar kokmaya başlıyor.
- This food smells rotten.
- Bu yemek çürümüş kokuyor.
- It smells strange here.
- Burası tuhaf kokuyor.
- If it smells funny, don't eat it.
- Tuhaf kokuyorsa, yeme.
- I know what it smells like.
- Bunun nasıl koktuğunu biliyorum.
- Tom smells like a dog.
- Tom köpek gibi kokuyor.
- The room smelled like someone had been smoking.
- Oda sanki biri sigara içiyormuş gibi kokuyordu.
- Tom smelled like he'd been drinking.
- Tom içki içmiş gibi kokuyordu.
- His breath smells like goat cheese.
- Nefesi keçi peyniri gibi kokuyor.
- What does it smell like?
- Nasıl kokuyor?
- You smell wonderful.
- Harika kokuyorsun.
- Tom's studio smells like turpentine.
- Tom'un stüdyosu terebentin gibi kokuyor.
- That smells delicious.
- Çok lezzetli kokuyor.
- It smells like a toilet in here.
- Burası bir tuvalet gibi kokuyor.
- You have a weird smell.
- Garip bir kokun var.
- This bread smells very good.
- Bu ekmek çok güzel kokuyor.
- Koala bears smell like eucalyptus.
- Koala ayıları okaliptüs gibi kokar.
- Doesn't it smell like bacon?
- O domuz pastırması gibi kokmuyor mu?
- I don't want to smell like cigarette smoke.
- Sigara dumanı gibi kokmak istemiyorum.
- I don't like the way this fruit smells.
- Bu meyvenin kokma şeklini sevmiyorum.
- You smell just like my mother.
- Aynı annem gibi kokuyorsun.
- The air smells like spring flowers.
- Hava bahar çiçekleri gibi kokuyor.
- It smells like fish.
- Balık gibi kokuyor.
- Tom's studio smells like turpentine.
- Tom'un stüdyo dairesi terebentin kokuyor.
- The roses in the garden smell sweet.
- Bahçedeki güller mis gibi kokuyor.
- Everything smells so delicious.
- Her şey çok lezzetli kokuyor.
- It smells wonderfully of börek.
- Harika börek kokuyor.
- It smelled really good.
- Gerçekten güzel koktu.
- What does that smell like?
- Bu nasıl kokuyor?
- It smells like the sea.
- Deniz gibi kokuyor.
- What does this smell like?
- Bu nasıl kokuyor?
- He always smells like mayonnaise.
- O her zaman mayonez gibi kokuyor.
- The cabin smelled musty.
- Kabin küflü kokuyordu.
- The flowers in the garden smell sweet.
- Bahçedeki çiçekler mis gibi kokuyor.
- You smell like olive oil.
- Zeytinyağı gibi kokuyorsun.
- The melon smells sweet and tastes very nice.
- Kavun, tatlı kokuyor ve tadı çok güzel.
- Jazz isn't dead, it just smells funny.
- Caz ölmedi, sadece komik kokuyor.
- The flesh smells horrible.
- Et korkunç kokuyor.
- Doesn't that smell great?
- O harika kokmuyor mu?
- Dinner smells delicious.
- Akşam yemeği nefis kokuyor.
- It smells as though someone has been smoking in here.
- Biri burada sigara içiyor gibi kokuyor.
- It smells like dead fish.
- Ölü balık gibi kokuyor.
- It smells weird, doesn't it?
- Garip kokuyor, değil mi?
- This place smells like a locker room.
- Bu yer bir soyunma odası gibi kokuyor.
- This flower smells beautiful.
- Bu çiçek güzel kokuyor.
- Ripe papaya smells like vomit.
- Olgun papaya kusmuk gibi kokar.
- His fart smelled.
- Onun osuruğu koktu.
- This smells very, very good.
- Bu çok ama çok güzel kokuyor.
- It smells like a toilet in here.
- Burası tuvalet gibi kokuyor.
- It smells like bleach.
- Bu, çamaşır suyu gibi kokuyor.
- Jazz isn't dead, it just smells funny.
- Jazz ölmedi, sadece garip kokuyor.
- Everything smelled new.
- Her şey yeni kokuyordu.
- Daddy, you smell like you've been drinking.
- Baba, içki içmişsin gibi kokuyorsun.
- What does it smell like?
- O nasıl kokuyor?
- This squash smells like melon.
- Bu kabak kavun gibi kokuyor.
- It smells like Tom.
- O Tom gibi kokuyor.
- It smells like Tom is wearing the same perfume that Mary is.
- Tom, Mary ile aynı parfümü kullanıyormuş gibi kokuyor.
- Don't eat that if you think it smells funny.
- Onun tuhaf koktuğunu düşünüyorsan onu yeme.
- His fart smelled.
- Osuruğu kokuyordu.
- This room smells funny.
- Bu oda tuhaf kokuyor.
- Tom was cooking something in a large pot that smelled really good.
- Tom büyük bir tencerede gerçekten güzel kokan bir şey pişiriyordu.
- Tom's farts always smell like potatoes.
- Tom'un osuruğu hep patates gibi kokar.
- My cat's breath smells like cat food.
- Kedimin nefesi kedi maması gibi kokuyor.
- This flower smells sweet.
- Bu çiçek tatlı kokuyor.
- This rose smells so sweet.
- Bu gül çok tatlı kokuyor.
- It smells like gas.
- Gaz gibi kokuyor.
- It smells burnt.
- Yanık kokuyor.
- The fruit smells delicious.
- Meyve nefis kokuyor.
- This food smells rotten.
- Bu gıda çürük kokuyor.
- Even the air smelled different.
- Hava bile farklı kokuyordu.
- It smells strange here.
- Burası garip kokuyor.
- It smells wonderfully of börek.
- Mis gibi börek kokuyor.
- What's it smell like?
- O nasıl kokuyor?
- What's it smell like?
- Nasıl kokuyor?
- You smell like a drunk.
- Bir sarhoş gibi kokuyorsun.
- Yuck, that smells like shit!
- İğrenç, bok gibi kokuyor!
- Vegans smell better.
- Veganlar daha hoş kokar.
- Yuck, that smells like shit!
- Iyyy, bu bok gibi kokuyor!
- Your hair smells like spring.
- Saçların ilkbahar gibi kokuyor.
- I know what it smells like.
- Nasıl koktuğunu biliyorum.
- Daddy, you smell like you've been drinking.
- Baba, içmiş gibi kokuyorsun.
- You smell like shit.
- Bok gibi kokuyorsun.
- Money does not smell.
- Para kokmaz.
- The stew smells delicious.
- Yahni nefis kokuyor.
- Those flowers smell sweet.
- Bu çiçekler miss gibi kokuyor.
- Lilies smell sweet.
- Zambaklar, mis gibi kokar.
- It really smells like coffee.
- Bu gerçekten kahve gibi kokuyor.
- You smell like a dog.
- Köpek gibi kokuyorsun.
- It smells wonderful.
- Harika kokuyor.
- It smells in here.
- Burası kokuyor.
- Your breath smells.
- Nefesin kokuyor.
- You smell so nice.
- Çok güzel kokuyorsun.
- Your hair smells wonderful.
- Saçların harika kokuyor.
- You have a weird smell.
- Tuhaf bir kokun var.
- This place smells like a locker room.
- Burası soyunma odası gibi kokuyor.
- You smell like a drunk.
- Sarhoş gibi kokuyorsun.
- Your hair smells like spring.
- Senin saçın bahar gibi kokuyor.
- That smells delicious.
- O lezzetli kokuyor.
- He always smells like mayonnaise.
- Her zaman mayonez gibi kokar.
- Tom smells horrible.
- Tom korkunç kokuyor.
- A few hours after the clouds cleared and the sun came out, and the desert smelled of ozone.
- Birkaç saat sonra bulutlar dağıldı ve güneş açtı, çöl ozon kokuyordu.
- He smells like a goat.
- O, keçi gibi kokuyor.
- This smells like cheese.
- Bu, peynir gibi kokuyor.
- It smells like Tom.
- Tom gibi kokuyor.
- Your hair smells wonderful.
- Saçınız harika kokuyor.
- Tom's studio smells like turpentine.
- Tom'un stüdyosu terebentin kokuyor.
- Tom smells weird.
- Tom garip kokuyor.
- The room smelled of tobacco.
- Oda tütün kokuyordu.
- The flowers smell so good.
- Çiçekler çok güzel kokuyor.
- I hate it when my clothes smell like cigarettes.
- Giysilerim sigara gibi koktuğunda bundan nefret ederim.
- Do you know what benzyl acetate smells like?
- Benzil asetatın nasıl koktuğunu biliyor musunuz?
- Tom smelled funny.
- Tom tuhaf kokuyordu.
- These lilies smell lovely.
- Bu zambaklar güzel kokuyor.
- It really smells like coffee.
- Gerçekten kahve gibi kokuyor.
- Before it's cooked, butternut squash smells like melon.
- Pişmeden önce, balkabağı kavun gibi kokar.
- The nappy smells very dirty.
- Bez çok kirli kokuyor.
- Doesn't that smell great?
- Harika kokmuyor mu?
- It smelled really good.
- Sahiden güzel koktu.
- It smelled really good.
- Gerçekten güzel kokuyordu.
- Ripe papaya smells like vomit.
- Olgun papaya kusmuk gibi kokuyor.
- This room smells of gas.
- Bu oda gaz kokuyor.
- I hate it when my clothes smell of cigarette smoke.
- Giysilerimin sigara dumanı gibi kokmasından nefret ediyorum.
- It smells like Tom is wearing the same perfume that Mary is.
- Tom, Mary'nin kullandığı aynı parfümü kullanıyor gibi kokuyor.
- This smells like cheese.
- Peynir gibi kokuyor.
- It smells as though someone has been smoking in here.
- Sanki biri burada sigara içiyormuş gibi kokuyor.
- Don't eat that if you think it smells funny.
- Garip koktuğunu düşünüyorsanız onu yemeyin.
- What's that smell like to you?
- Bu sana nasıl kokuyor?
- The dead fish on the beach have started to smell.
- Sahildeki ölü balıklar kokmaya başladı.
- These lilies smell lovely.
- Bu zambaklar çok güzel kokuyor.
- Tom smells weird.
- Tom tuhaf kokuyor.
- That flower smells sweet.
- Bu çiçek tatlı kokuyor.
- Tom smelled like he'd been drinking.
- Tom içki kokuyordu.
- Yanni's house is full of trash and smells of mold.
- Yanni'nin evi çöp dolu ve küf kokuyor.
- The dead fish on the beach are starting to smell.
- Sahildeki ölü balıklar kokmaya başladı.
- This flower smells beautiful.
- Bu çiçek tatlı kokuyor.
- You smell like a dog.
- Bir köpek gibi kokuyorsun.
- He smells like a goat.
- Keçi gibi kokuyor.
- It smells delicious.
- Nefis kokuyor.
- This flower smells so nice.
- Bu çiçek çok güzel kokuyor.
- This cheese smells bad.
- Bu peynir leş gibi kokuyor.
- Dinner smells delicious.
- Yemek çok lezzetli kokuyor.
- I hate it when my clothes smell like cigarettes.
- Kıyafetlerimin sigara gibi kokmasından nefret ediyorum.
- It smells weird, doesn't it?
- Bu tuhaf kokuyor, değil mi?
- This fish smells awful.
- Bu balık iğrenç kokuyor.
- It smells like something's rotting.
- Bir şeyler çürüyormuş gibi kokuyor.
- It smells like gas.
- Bu gaz gibi kokuyor.
- Tom's farts always smell like potatoes.
- Tom'un osurukları her zaman patates gibi kokar.
- The room smelled like someone had been smoking.
- Oda sanki birisi sigara içiyormuş gibi kokuyordu.
- You smell great.
- Harika kokuyorsun.
- This flower smells so nice.
- Bu çiçek çok hoş kokuyor.
- It smells burnt.
- Bu yanmış gibi kokuyor.
- This fruit smells nasty.
- Bu meyve iğrenç kokuyor.
- It smells delicious.
- Enfes kokuyor.
- Do you know what benzyl acetate smells like?
- Benzil asetat nasıl kokar biliyor musun?
- That doesn't smell like something I'd want to eat.
- Bu yemek isteyeceğim bir şey gibi kokmuyor.
- This bread smells really good.
- Bu ekmek gerçekten güzel kokuyor.
- This flower smells beautiful.
- Bu çiçek çok güzel kokuyor.
- If it smells funny, don't eat it.
- O tuhaf kokarsa onu yeme.
- I hate it when my clothes smell of cigarette smoke.
- Giysilerim sigara dumanı koktuğunda bundan nefret ederim.
- It smells like bleach.
- Çamaşır suyu gibi kokuyor.
- Doesn't it smell like bacon?
- Pastırma gibi kokmuyor mu?
- It smells like it's rotten.
- Çürümüş gibi kokuyor.
- This milk smells funny.
- Bu süt tuhaf kokuyor.
- It smells like something's burning.
- Bir şey yanıyor gibi kokuyor.
- Koala bears smell like eucalyptus.
- Koala ayıları okaliptüs gibi kokarlar.
- You smell like a wet dog.
- Islak bir köpek gibi kokuyorsun.
Show More (169)
|
| 3 |
smell |
kokusunu almak |
v. |
|
- I smell something burning.
- Yanan bir şeyin kokusunu alıyorum.
- Can you smell anything?
- Bir şey kokusu alabiliyor musun?
- Tom could smell breakfast cooking in the kitchen.
- Tom mutfakta pişen yemeğin kokusunu alabiliyordu.
- Tom couldn't smell anything.
- Tom hiçbir şeyin kokusunu alamadı.
- I smell gas.
- Benzin kokusu alıyorum.
- Can birds smell?
- Kuşlar koku alabilir mi?
- That smells like trouble.
- Bela kokusu alıyorum.
- I smell trouble.
- Sorun kokusu alıyorum.
- Do I smell cookies?
- Kurabiye kokusu alıyor muyum?
- I smell something here.
- Burada bir şey kokusu alıyorum.
- I smelled Mary's perfume, so I knew she'd been in the room.
- Mary'nin parfümünün kokusunu aldım, o yüzden odada olduğunu biliyordum.
- I can smell smoke.
- Duman kokusu alabiliyorum.
- He'll be sure to smell a rat if I'm with you.
- Eğer seninle olursam bir sıçan kokusu alacağından emin olabilir.
- I can smell cookies.
- Kurabiye kokusu alıyorum.
- Can you smell that?
- Kokuyu alabiliyor musun?
- I smelled it.
- Kokusunu aldım.
- Tom said that he thought he smelled something burning.
- Tom yanan bir şeyin kokusunu aldığını düşündüğünü söyledi.
- Sami smelt the coffee.
- Sami kahvenin kokusunu aldı.
- If you can smell your own perfume, you're wearing too much.
- Eğer kendi parfümünün kokusunu alabiliyorsan, çok fazla sürmüşsün demektir.
- Tom could smell something cooking.
- Tom pişen bir şeyin kokusunu alabiliyordu.
- I smell something foul.
- Kötü bir koku alıyorum.
- Do you smell rubber burning?
- Lastik yanığı kokusu alıyor musun?
- I can't smell anything.
- Hiçbir şeyin kokusunu alamıyorum.
- I smell corruption.
- Yolsuzluk kokusu alıyorum.
- You can smell the ocean from here.
- Buradan okyanusun kokusunu alabilirsin.
- I smell smoke in the elevator.
- Asansörde duman kokusu alıyorum.
- This smells like trouble.
- Bela kokusu alıyorum.
- Do you smell something strange?
- Garip bir koku alıyor musun?
- Do you smell rubber burning?
- Yanan lastik kokusunu alıyor musun?
- I smell trouble.
- Bela kokusu alıyorum.
- I thought that I smelled something burning.
- Yanan bir şeyin kokusunu aldığımı sandım.
- I can smell the ocean.
- Okyanusun kokusunu alabiliyorum.
- We smell with our noses.
- Burnumuzla koku alırız.
- My mother caught a cold and couldn't smell.
- Annem üşüttü ve koku alamıyor.
- Do you smell something?
- Bir koku alıyor musun?
- Tom's squirrel can smell hazelnuts from a mile away.
- Tom'un sincabı bir mil öteden fındık kokusunu alabiliyor.
- Does anybody smell smoke?
- Duman kokusu alan var mı?
- Don't you smell something unusual?
- Alışılmadık bir koku almıyor musun?
- I can smell gas.
- Gaz kokusu alabiliyorum.
- I could smell beer on Tom's breath.
- Tom'un nefesinde bira kokusu alabiliyordum.
- I think I smell smoke.
- Sanırım duman kokusu alıyorum.
- My mother caught a cold and couldn't smell.
- Annem soğuk aldı ve koku alamadı.
- I can smell fried food.
- Kızarmış yemek kokusu alabiliyorum.
- Does anybody smell smoke?
- Herhangi biri duman kokusu alıyor mu?
- Tom could smell something cooking.
- Tom pişen bir şeyin kokusunu alıyordu.
- Do you smell something funny?
- Tuhaf bir koku alıyor musun?
- It is said that vultures can smell death.
- Akbabaların ölünün kokusunu alabildikleri söylenir.
- I don't smell anything.
- Hiçbir koku almıyorum.
- Do you smell anything?
- Bir koku alıyor musunuz?
- I smell bacon.
- Pastırma kokusu alıyorum.
- Tom told Mary that he could smell alcohol on John's breath.
- Tom, Mary'ye John'un nefesinde alkol kokusu aldığını söyledi.
- We can smell an odor of tobacco in this bedroom.
- Bu yatak odasından tütün kokusu alabiliyoruz.
- Don't you smell something burning in the kitchen?
- Mutfakta yanan bir şeyin kokusunu almıyor musun?
- The instant he opened the door, he smelt something burning.
- O, kapıyı açar açmaz yanan bir şeyin kokusunu aldı.
- I can smell flowers.
- Çiçeklerin kokusunu alabiliyorum.
- Do you smell anything?
- Bir koku alıyor musun?
- I thought I smelled something burning.
- Yanan bir şeyin kokusunu aldığımı sandım.
- I smell coffee.
- Ben kahve kokusu alıyorum.
- Do you smell something burning?
- Yanık kokusu alıyor musun?
- I smell something awful.
- Berbat bir koku alıyorum.
- Tom could smell something cooking.
- Tom bir şeylerin kokusunu alabiliyordu.
- It is said that vultures can smell death.
- Akbabaların ölümün kokusunu alabildiği söylenir.
- I smell something rotten.
- Çürük bir şey kokusu alıyorum.
- Tom could smell breakfast cooking in the kitchen.
- Tom mutfakta pişen kahvaltının kokusunu alabiliyordu.
- I smell something burning, Mother.
- Yanan bir şeyin kokusunu alıyorum, anne.
- We can smell an odor of tobacco in this bedroom.
- Biz bu yatak odasında bir tütün kokusu alabiliyoruz.
- I could smell beer on Tom's breath.
- Tom'un nefesinden bira kokusu alabiliyordum.
- If you can smell your own perfume, you're wearing too much.
- Kendi parfüm kokunu alabiliyorsan, çok fazla sürüyorsundur.
- I can smell the oranges.
- Portakalların kokusunu alabiliyorum.
- Do you smell that?
- Kokuyu alıyor musun?
- I smell something burning in the kitchen.
- Mutfakta yanan bir şeyin kokusunu alıyorum.
- I can smell the oranges.
- Portakal kokusu alıyorum.
- Do you smell gas?
- Gaz kokusu alıyor musun?
- Don't you smell something burning in the next room?
- Yan odada yanan bir şeyin kokusunu almıyor musun?
- I smell gas.
- Gaz kokusu alıyorum.
- I smell coffee.
- Kahve kokusu alıyorum.
- Can anyone smell smoke?
- Duman kokusunu alan var mı?
- I smell smoke.
- Duman kokusu alıyorum.
- Tom could smell gasoline.
- Tom benzin kokusu alıyordu.
- Can you smell anything?
- Bir koku alabiliyor musun?
- Do you smell smoke?
- Duman kokusu alıyor musun?
- I think I smell something burning.
- Sanırım yanık kokusu alıyorum.
- I can smell fear.
- Korkunun kokusunu alabiliyorum.
- Tom smelled Mary's perfume as soon as he entered the room.
- Tom odaya girer girmez Mary'nin parfümünün kokusunu aldı.
- I smell something burning, Mother.
- Yanık kokusu alıyorum anne.
- I smell something here.
- Burada bir koku alıyorum.
- Do you smell gas?
- Sen gaz kokusu alıyor musun?
- I smell a skunk.
- Kokarca kokusu alıyorum.
- Do you smell something unusual?
- Alışılmadık bir koku alıyor musun?
- I can smell gas.
- Gazın kokusunu alabiliyorum.
- I could smell the alcohol on Tom's breath.
- Tom'un nefesindeki alkol kokusunu alabiliyordum.
Show More (88)
|
| 4 |
smell |
koklamak |
v. |
|
- The cat smelled the pot and started to dig a hole.
- Kedi tencereyi kokladı ve bir çukur kazmaya başladı.
- Here, smell this.
- İşte, kokla şunu.
- I eat with my mouth and smell with my nose.
- Ağzımla yerim ve burnumla koklarım.
- Ya hafta smell the roses.
- Gülleri koklamalısın.
- Sami smelt the coffee.
- Sami kahveyi kokladı.
- I smelled the flower.
- Çiçeği kokladım.
- Which flower did she smell?
- Hangi çiçeği kokladı?
- With the eyes, we see; with the ears, we hear; with the skin, we touch; with the nose, we smell; and with the tongue, we taste.
- Gözlerimizle görürüz; kulaklarımızla duyarız; derimizle dokunuruz; burnumuzla koklarız; ve dilimizle tadarız.
- The last time that I smelled something similar to this tea was in the giraffe house at the zoo.
- Bu çaya benzer bir şeyi en son hayvanat bahçesindeki zürafa evinde koklamıştım.
- Tom smelled it.
- Tom kokladı.
- Mary is smelling the flowers.
- Mary çiçekleri kokluyor.
- Where did you smell them?
- Onları nerede kokladın?
- Tom smelled the rose.
- Tom gülü kokluyordu.
- We see with our eyes, we hear with our ears, we touch with our skin, we smell with our nose, and we taste with our tongue.
- Gözlerimizle görüyoruz, kulaklarımızla duyuyoruz, tenimizle dokunuyoruz, burnumuzla kokluyoruz ve dilimizle tadıyoruz.
- Tom leaned down to smell the flower.
- Tom çiçeği koklamak için eğildi.
- This is the first time I've ever smelt this perfume.
- Bu parfümü ilk kez kokluyorum.
- You need to smell the roses.
- Gülleri koklamalısın.
- I am smelling the roses.
- Gülleri kokluyorum.
- Wake up and smell the coffee.
- Uyan ve kahveyi kokla.
- It is impolite, or even gross, to smell food in Tanzania.
- Tanzanya'da yiyecek koklamak, kibar olmayan hatta çok görgüsüzce bir davranıştır.
- Sami's house was smelling.
- Sami'nin evi kokuyordu.
- Tom smelled it.
- Tom onu kokladı.
- Let me smell your breath.
- Senin nefesini koklayayım.
- Smell this flower.
- Bu çiçeği kokla.
- Tom picked a flower and smelled it.
- Tom bir çiçek aldı ve kokladı.
- Why do people like to smell their own farts?
- Neden insanlar kendi osuruklarını koklamayı sever?
- We smell with our noses.
- Burunlarımızla koklarız.
- It is impolite, or even gross, to smell food in Tanzania.
- Tanzanya'da yemek koklamak kabalıktır, hatta iğrençtir.
- He is smelling the soup.
- O çorbayı kokluyor.
- You need to stop and smell the roses.
- Durup gülleri koklamalısın.
- I am smelling the roses.
- Ben gülleri kokluyorum.
- I smelled the flower.
- Ben çiçeği kokladım.
- We see with our eyes, we hear with our ears, we touch with our skin, we smell with our nose, and we taste with our tongue.
- Biz gözlerimizle görürüz, kulaklarımız ile duyarız, derimiz ile temas ederiz, burnumuz ile koklarız ve dilimizle tadarız.
- Smell this flower.
- Şu çiçeği kokla.
- Tom smelled the flower.
- Tom çiçeği kokladı.
- It's so wonderful to smell freshly made coffee!
- Taze yapılmış kahveyi koklamak çok harika!
- This dog is trained to smell out drugs.
- Bu köpek koklayarak uyuşturucu bulmak için eğitilmiştir.
- The woman smells the coffee.
- Kadın kahve kokluyor.
- Her mother smelled her breath and knew she was drunk.
- Annesi nefesini kokladı ve sarhoş olduğunu anladı.
- He smells the soup.
- Çorbayı kokluyor.
- He smells the soup.
- O, çorbayı kokluyor.
- Have you ever smelled this perfume?
- Hiç bu parfümü kokladın mı?
- I can smell flowers.
- Çiçekleri koklayabiliyorum.
- The man smells the milk.
- Adam sütü kokluyor.
- Let me smell your breath.
- Nefesini koklamama izin ver.
- He is smelling the soup.
- Çorbayı kokluyor.
- Here, smell this.
- İşte, kokla bunu.
- The girl is smelling the flowers.
- Kız çiçekleri kokluyor.
- I smelled it.
- Ben onu kokladım.
- With the eyes, we see; with the ears, we hear; with the skin, we touch; with the nose, we smell; and with the tongue, we taste.
- Gözlerle görürüz, kulaklarla duyarız, deriyle temas ederiz, burunla koklarız ve dille tadarız.
- Tom smelled something.
- Tom bir şey kokladı.
- Have you ever smelled this perfume?
- Hiç bu parfümü kokladınız mı?
- Sami's dog smelt something.
- Sami'nin köpeği bir şey kokladı.
- Tom is smelling the flowers.
- Tom çiçekleri kokluyor.
- Which flower did she smell?
- O hangi çiçeği kokladı?
- Why do people like to smell their own farts?
- Neden insanlar kendi osuruklarını koklamayı severler?
Show More (55)
|
| 5 |
smell |
koku almak |
v. |
|
- I can't smell anything as I got covid.
- Kovid olduğum için hiç koku alamıyorum.
- It seems like the cat smelled a mouse.
- Görünüşe göre kedi bir fare kokusu almış.
- I thought that I smelled something burning.
- Yanık kokusu aldığımı düşünmüştüm.
- Tom said that he thought he smelled something burning.
- Tom bir yanık kokusu aldığını düşündüğünü söyledi.
- I smelled bacon.
- Pastırma kokusu aldım.
- I thought that I smelled something burning.
- Yanık kokusu aldığımı sandım.
- I thought I smelled something burning.
- Bir yanık kokusu aldığımı düşündüm.
- I thought that I smelled something burning.
- Yanan bir şey kokusu aldığımı sandım.
- I thought I smelled bacon.
- Pastırma kokusu aldığımı sandım.
- I smelled gas.
- Gaz kokusu aldım.
- I thought that I smelled bacon.
- Pastırma kokusu aldığımı sandım.
- It seems like the cat smelled a mouse.
- Kedi bir fare kokusu aldı gibi görünüyor.
- Her mother must have smelled something fishy.
- Annesi balık kokusu almış olmalı.
- I thought I smelled something burning.
- Yanık kokusu aldığımı düşünmüştüm.
- Tom smelled gas.
- Tom gaz kokusu aldı.
- I thought I smelled something burning.
- Yanık kokusu aldığımı sandım.
- When was the last time you smelled gas in this room?
- En son ne zaman bu odada gaz kokusu aldın?
- Tom smelled a rat.
- Tom fare kokusu aldı.
- Tom smelled smoke.
- Tom duman kokusu aldı.
- Sami smelt a strong odor.
- Sami güçlü bir koku aldı.
- When was the last time you smelled gas in this room?
- Bu odada en son ne zaman gaz kokusu aldınız?
- The instant he opened the door, he smelt something burning.
- Kapıyı açar açmaz yanık kokusu aldı.
- Tom smelled gas.
- Tom benzin kokusu aldı.
Show More (20)
|
| 6 |
smell |
kötü kokmak |
v. |
|
- You smell terrible.
- Çok kötü kokuyorsun.
- Tom's room smells really bad.
- Tom'un odası çok kötü kokuyor.
- The spoiled meat had a nasty smell.
- Bozulmuş et çok kötü kokuyordu.
- Tom smells awful.
- Tom kötü kokuyor.
- Although natto smells awful, it is delicious.
- Natto kötü kokmasına rağmen, lezzetlidir.
- This smells terrible.
- Bu çok kötü kokuyor.
- The meat smells terrible.
- Et çok kötü kokuyor.
- Why does this room smell so bad?
- Bu oda neden bu kadar kötü kokuyor?
- Tom's room smells really bad.
- Tom'un odası gerçekten kötü kokuyor.
Show More (6)
|
| 7 |
smell |
-in kokusunu duymak |
v. |
|
- I smelled the smoke when I entered the house.
- Eve girdiğimde dumanın kokusunu duydum.
Show More (-2)
|
| 8 |
smell |
pis koku |
n. |
|
- We couldn't sit in the room because of the smell.
- Pis kokudan dolayı odada oturamadık.
Show More (-2)
|
| 9 |
smell |
koku alma duyusu |
n. |
|
- The covid can cause loss of taste and smell.
- Kovid, tat ve koku alma duyusunun kaybına neden olabiliyor.
Show More (-2)
|
| 10 |
smell |
koklama |
n. |
|
- The examples are for those who want to have a smell.
- Koklayıp denemek isteyenler için numuneler mevcuttur.
Show More (-2)
|
| 11 |
smell |
sezmek |
v. |
|
- Her mother must have smelled something fishy.
- Annesi bir bit yeniği sezmiş olmalı.
Show More (-2)
|
| 12 |
smell |
hissetmek |
v. |
|
- I smell corruption.
- Yolsuzluk hissediyorum.
Show More (-2)
|
