|
- The Dutch soft drugs policy is kept out of the firing line as a result.
- Sonuç olarak Hollanda'nın yumuşak uyuşturucu politikası ateş hattının dışında tutulmaktadır.
- Where safety is concerned, we should never take the soft option.
- Güvenlik söz konusu olduğunda, asla yumuşak seçeneği tercih etmemeliyiz.
- The rapporteur mentioned the question of soft law recommendations or other agreements.
- Raportör, yumuşak hukuk tavsiyeleri veya diğer anlaşmalar konusuna değinmiştir.
- There are no soft drugs.
- Yumuşak uyuşturucu yoktur.
- The path is long, but soft power will triumph.
- Yol uzun ama yumuşak güç zafer kazanacak.
- Will the money be frozen or will some other more-or-less soft solution be found?
- Para dondurulacak mı yoksa az ya da çok yumuşak başka bir çözüm mü bulunacak?
- It is not only in the Netherlands that soft drugs are tolerated.
- Yumuşak uyuşturuculara sadece Hollanda'da müsamaha gösterilmemektedir.
- It was wrongly stated in the discussions that so-called soft drugs are harmless.
- Tartışmalarda, yumuşak ilaçlar olarak adlandırılan maddelerin zararsız olduğu hatalı bir şekilde ifade edilmiştir.
- The Dutch soft drugs policy is kept out of the firing line as a result.
- Sonuç olarak Hollanda'nın yumuşak uyuşturucu politikası ateş hattının dışında tutulmuştur.
- Your soft caress did at once renew the beating of this broken heart.
- Yumuşak okşayışınız bu kırık kalbin atışını hemen geri getirdi.
- The voices of the people who are in the office are soft.
- Ofisteki insanların sesleri yumuşaktır.
- The meat is smooth and soft.
- Et pürüzsüz ve yumuşak.
- The candle's flame is flickering in the soft breeze.
- Mumun alevi yumuşak esintide titriyor.
- Sweet scents are borne on soft breezes.
- Tatlı kokular yumuşak esintilerle taşınır.
- I will always have a soft corner in my heart for Tom.
- Kalbimde her zaman Tom için yumuşak bir köşe olacak.
- The old man leaned forward and asked his wife with a soft voice.
- Yaşlı adam öne doğru eğildi ve yumuşak bir sesle karısına sordu.
- I'm looking forward to sleeping on a nice soft bed tonight.
- Bu gece yumuşak bir yatakta uyumayı dört gözle bekliyorum.
- Tom sang in a soft voice.
- Tom yumuşak bir sesle şarkı söyledi.
- Tom spoke with a soft voice.
- Tom yumuşak bir sesle konuştu.
- These cookies are soft and chewy.
- Bu kurabiyeler yumuşak ve çiğnenebilir.
- My skin is soft.
- Cildim yumuşaktır.
- He addressed the audience in a soft voice.
- Dinleyicilere yumuşak bir sesle hitap etti.
- These alpaca wool mittens are soft and warm.
- Bu alpaka yünü eldivenler yumuşak ve sıcak.
- I'm looking forward to sleeping on a nice soft bed tonight.
- Bu gece güzel yumuşak bir yatakta uyumayı dört gözle bekliyorum.
- The shoes were made of some soft stuff that looked like leather.
- Ayakkabılar deriye benzeyen yumuşak bir şeyden yapılmıştı.
- I'll always have a soft spot in my heart for Tom.
- Tom için kalbimde her zaman yumuşak bir nokta olacak.
- It's really soft.
- Gerçekten yumuşak.
- The boys do not sit on benches in the garden, but lie on the soft grass.
- Çocuklar bahçedeki banklara oturmuyor, yumuşak çimlerin üzerine uzanıyorlar.
- She spoke with a soft voice.
- O, yumuşak bir sesle konuştu.
- She has a soft and clear voice.
- Yumuşak ve net bir sesi var.
- Please eat only soft foods.
- Lütfen sadece yumuşak yiyecekler ye.
- It is soft to the touch.
- Dokunulduğunda yumuşak geliyor.
- Tadashi has a soft voice.
- Tadashi yumuşak bir sese sahip.
- Silk is soft and smooth.
- İpek yumuşak ve pürüzsüzdür.
- Sweet scents are borne on soft breezes.
- Tatlı kokular yumuşak meltemlerle taşınır.
- How would you like to sleep in a nice soft bed tonight?
- Bu gece yumuşak bir yatakta uyumaya ne dersin?
- He addressed the audience in a soft voice.
- O seyirciye yumuşak bir sesle hitap etti.
- She was a tall, thin girl with long, soft brown hair.
- Uzun boylu, ince yapılı, uzun ve yumuşak kahverengi saçları olan bir kızdı.
- The girl has a soft heart.
- Kızın yumuşak bir kalbi var.
- Tom has a soft voice.
- Tom'un yumuşak bir sesi var.
- Your skin is so soft.
- Cildiniz çok yumuşak.
- I have always had a soft spot in my heart for Mary.
- Kalbimde her zaman Mary'ye karşı yumuşak bir nokta olmuştur.
- It's really soft.
- Sahiden yumuşak.
- It was really soft!
- Gerçekten çok yumuşaktı!
- This bed is way too soft for me.
- Bu yatak benim için çok fazla yumuşak.
- She spoke with a soft voice.
- Yumuşak bir ses tonuyla konuştu.
- My pillow is so soft!
- Yastığım çok yumuşak!
- The voices of the people who are in the office are soft.
- Ofisteki insanların sesleri yumuşak.
- These alpaca wool mittens are soft and warm.
- Bu alpaka yün eldiven yumuşak ve sıcak.
- I only buy super soft toilet paper.
- Sadece süper yumuşak tuvalet kağıdı alırım.
- This beach is known for its soft sand.
- Bu plaj yumuşak kumuyla bilinir.
- The grass was soft.
- Çimler yumuşaktı.
- This cloth feels soft.
- Bu kumaş yumuşak.
- Silk feels soft and smooth.
- İpek, yumuşak ve pürüzsüzdür.
- That's soft.
- Bu çok yumuşak.
- I only buy soft toilet paper.
- Ben sadece yumuşak tuvalet kağıdı alırım.
- Your hands are really soft.
- Ellerin gerçekten yumuşak.
- Please eat only soft foods.
- Lütfen sadece yumuşak yiyecekler yiyin.
- This scarf feels soft.
- Bu eşarp yumuşak bir his veriyor.
- Rose petals are very soft.
- Gül yaprakları çok yumuşaktır.
- If you pick up the velvet, you can feel how soft it is.
- Kadifeyi elinize alırsanız, ne kadar yumuşak olduğunu hissedebilirsiniz.
- This feels soft and smooth.
- Bu yumuşak ve pürüzsüz hissettiriyor.
- This feels soft and smooth.
- Bu, yumuşak ve pürüzsüzdür.
- You're so warm and soft.
- Çok sıcak ve yumuşaksın.
- Your skin is so soft.
- Cildin çok yumuşak.
- Tadashi has a soft voice.
- Tadashi'nin yumuşak bir sesi var.
- She has a soft and clear voice.
- Onun yumuşak ve net bir sesi vardır.
- Lead is a soft metal.
- Kurşun yumuşak bir metaldir.
- He has really soft facial features.
- Gerçekten yumuşak yüz hatları var.
- My grandmother can only eat soft food.
- Büyükannem sadece yumuşak yiyecekler yiyebilir.
- He addressed the audience in a soft tone.
- O seyircilere yumuşak bir sesle hitap etti.
- The shoes were made of some soft stuff that looked like leather.
- Ayakkabılar, deriye benzeyen yumuşak bir malzemeden yapıldı.
- It was really soft!
- Gerçekten yumuşaktı!
- My grandmother can only eat soft food.
- Büyükannem sadece yumuşak gıdaları yiyebilir.
- The snow was soft and fluffy.
- Kar yumuşak ve kabarıktı.
- She has soft skin.
- Yumuşak bir cildi var.
- The soft afternoon sun came in through the branches of the tree and then the window.
- Yumuşak öğleden sonra güneşi önce ağacın dallarından sonra da pencereden içeri girdi.
- A beaver's fur is very soft.
- Kunduzun kürkü çok yumuşaktır.
- Tom's voice was so soft it was barely audible to those sitting at the back of the lecture theatre.
- Tom'un sesi o kadar yumuşaktı ki, konferans salonunun arka tarafında oturanlar tarafından zar zor duyulabiliyordu.
- The grass was soft.
- Çim yumuşaktı.
- Don't be soft with kids.
- Çocuklara karşı yumuşak olmayın.
- Your hands are really soft.
- Ellerin gerçekten çok yumuşak.
- How would you like to sleep in a nice soft bed tonight?
- Bu gece güzel yumuşak bir yatakta nasıl uyumak istersiniz?
- Her voice was soft and beautiful.
- Sesi yumuşak ve güzeldi.
- I only buy super soft toilet paper.
- Ben sadece süper yumuşak tuvalet kağıdı satın alırım.
- You have soft hands.
- Yumuşak ellerin var.
- He addressed the audience in a soft tone.
- Dinleyicilere yumuşak bir tonda hitap etti.
- The old man leaned forward and asked his wife with a soft voice.
- Yaşlı adam öne doğru eğildi ve karısına yumuşak bir sesle sordu.
- Silk feels soft.
- İpek yumuşaktır.
Show More (89)
|
