|
- Some xenophobic instincts also persist, and are the subject of shameless speculation.
- Bazı yabancı düşmanı içgüdüler de devam etmekte ve utanmaz spekülasyonlara konu olmaktadır.
- We citizens of the world cannot afford the current rate of speculation.
- Biz dünya vatandaşları mevcut spekülasyon oranını kaldıramayız.
- We are not talking about the use of derivatives for speculation.
- Türev ürünlerin spekülasyon amacıyla kullanılmasından da bahsetmiyoruz.
- Gone are the days when national currencies were exposed to the ups and downs of speculation.
- Ulusal para birimlerinin spekülasyonların iniş çıkışlarına maruz kaldığı günler geride kaldı.
- Lastly, the resale right is a form of tax on financial speculation in the art world.
- Son olarak yeniden satış hakkı, sanat dünyasındaki finansal spekülasyonlara uygulanan bir tür vergidir.
- The explanatory statement also states that price increases are basically the result of speculation.
- Açıklayıcı beyanda ayrıca fiyat artışlarının temelde spekülasyondan kaynaklandığı belirtilmektedir.
- They have to try to accumulate as much money as possible by working long and hard, or through speculation.
- Uzun süre ve çok çalışarak ya da spekülasyon yoluyla mümkün olduğunca çok para biriktirmeye çalışmalıdırlar.
- The outcome of the referendum has led to all manner of speculation on the feasibility of enlargement.
- Referandumun sonucu, genişlemenin uygulanabilirliği konusunda her türlü spekülasyona yol açmıştır.
- That's pure speculation.
- O tam bir spekülasyondur.
- That's pure speculation.
- Bu tamamen spekülasyon.
- I won't participate in speculation.
- Spekülasyonlara katılmayacağım.
- This is just speculation.
- Bu sadece spekülasyon.
- Objection, Your Honor, this is all speculation.
- İtiraz ediyorum, Sayın Yargıç, bunların hepsi spekülasyon.
- I think that's all just speculation.
- Bence hepsi sadece spekülasyon.
- If there existed a market for sentences, our grammatical speculations would suddenly make sense.
- Cümleler için bir pazar olsaydı, dil bilgisi spekülasyonlarımız birdenbire anlam bulurdu.
- I won't participate in speculation.
- Spekülasyona katılmayacağım.
- I think that's all just speculation.
- Bence bunların hepsi spekülasyon.
- Objection, Your Honor, this is all speculation.
- İtiraz ediyorum sayın yargıç, bunların hepsi spekülasyon.
- I don't engage in idle speculation.
- Boş spekülasyonlarla uğraşmıyorum.
- Baseless speculations.
- Temelsiz spekülasyonlar.
- The rest is purely speculation.
- Gerisi tamamen spekülasyon.
- If there existed a market for sentences, our grammatical speculations would suddenly make sense.
- Cümleler için bir pazar olsaydı, gramer spekülasyonlarımız birdenbire mantıklı olurdu.
Show More (19)
|
