stiff - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
stiff sert adj.
  • This stiff collar hurts my neck.
  • Bu sert yaka boynumu acıtıyor.
  • The competition is stiff.
  • Rekabet çok sert.
  • I need a shirt with a stiff collar.
  • Sert yakalı bir gömleğe ihtiyacım var.
Show More (6)
stiff sıkı adj.
  • He is facing stiff competition from other candidates.
  • Diğer adaylarla sıkı bir rekabet içerisinde.
  • Thus, they have to face stiff competition for marketing their products.
  • Bu nedenle ürünlerini pazarlamak için sıkı bir rekabetle karşı karşıya kalmak zorundalar.
  • Thus, they have to face stiff competition for marketing their products.
  • Bu nedenle, ürünlerini pazarlamak için sıkı bir rekabetle karşı karşıya kalmaları gerekiyor.
Show More (2)
stiff sertleşmiş adj.
  • She massaged his stiff muscles.
  • Onun sertleşmiş kaslarına masaj yaptı.
  • I walked till my legs got stiff.
  • Bacaklarım sertleşene kadar yürüdüm.
  • My shoulders feel stiff.
  • Omuzlarım sertleşti.
Show More (2)
stiff ağır adj.
  • This door is too stiff; can you help me open it?
  • Bu kapı çok ağır; açmama yardım eder misiniz?
  • The judge gave him a stiff sentence.
  • Yargıç ona ağır bir ceza verdi.
  • The legal system did work, however, and his murderers were convicted, with stiff sentences.
  • Bununla birlikte, hukuk sistemi işe yaradı ve katiller ağır cezalara çarptırılarak mahkum edildi.
Show More (1)
stiff kaskatı adj.
  • His toes were stiff with cold.
  • Ayak parmakları soğuktan kaskatı kesilmişti.
  • My shoulders are stiff.
  • Omuzlarım kaskatı.
  • My back is stiff.
  • Sırtım kaskatı.
Show More (0)
stiff tutulmuş adj.
  • I have a bad stiff neck.
  • Boynum fena halde tutuldu.
  • I felt a little stiff.
  • Biraz tutulmuşum gibi hissettim.
Show More (-1)
stiff kazıklamak v.
  • They said they liked the service but ended up stiffing.
  • Hizmeti beğendiklerini ama sonunda kazıklandıklarını söylediler.
Show More (-2)
stiff bayık v.
  • I like his films, but the recent one really stiffed.
  • Onun filmlerini beğeniyorum ama sonuncusu gerçekten bayıktı.
Show More (-2)
stiff soğuk adj.
  • Most of the critics think he gave a stiff performance.
  • Eleştirmenlerin çoğu onun soğuk bir performans sergilediğini düşünüyor.
Show More (-2)
stiff fahiş adj.
  • The gallery owner asked for a stiff price for the RV.
  • Galeri sahibi karavan için fahiş bir fiyat istedi.
Show More (-2)
stiff ceset n.
  • They killed the guy and dumped the stiff in the river.
  • Adamı öldürüp cesedi nehre atmışlar.
Show More (-2)
stiff katı n.
  • Don't be such a stiff; try something new for a change.
  • Bu kadar katı olmayın; değişiklik olsun diye yeni bir şeyler deneyin.
Show More (-2)
stiff katılaşmış adj.
  • She whipped the heavy cream until stiff.
  • Ağır kremayı katılaşana kadar çırptı.
Show More (-2)
stiff kasları sertleşmiş adj.
  • Their muscles are stiff.
  • Onların kasları sertleşmiş.
Show More (-2)
stiff katı adj.
  • It's pretty stiff.
  • Oldukça katı.
Show More (-2)
stiff gergin adj.
  • He was out of shape when he took a long hike with his sons, and he was stiff and sore the next day.
  • Oğullarıyla uzun bir yürüyüş yaptığında o hamlamıştı ve ertesi gün gergin ve ağrılıydı.
Show More (-2)