|
- Our solar system consists of the sun and the planets orbiting around it.
- Güneş sistemimiz, güneş ve onun etrafında dönen gezegenlerden oluşur.
- The Ievoli Sun was double-hull but contained chemicals in a particular form.
- Ievoli Güneşi çift gövdeliydi ancak belirli bir formda kimyasallar içeriyordu.
- How do we find a sensible answer to the real threat from this tyrannical Sun King?
- Bu zalim Güneş Kral'dan gelen gerçek tehdide karşı nasıl mantıklı bir cevap bulabiliriz?
- We could also say that we should all have the same number of hours of sun, but we do not.
- Şunu da söyleyebiliriz ki hepimizin aynı sayıda güneşe sahip olması gerekir, ancak değiliz.
- It will help millions of European old people to retire in the sun.
- Bu, milyonlarca Avrupalı yaşlının güneş altında emekli olmasına yardımcı olacaktır.
- A French sun king is leading the Convention in contravention of all the democratic ground rules.
- Bir Fransız güneş kralı, tüm demokratik temel kurallara aykırı olarak Konvansiyonu yönetmektedir.
- Amaranth is a warm season crop that requires full sun.
- Amaranth sürekli güneşe ihtiyaç duyan bir sıcak mevsim bitkisidir.
- Wear protective clothing against sun, wind, and cold weather.
- Güneşe, rüzgara ve soğuk havaya karşı koruyucu kıyafet giyin.
- Amaranth is a warm season crop that requires full sun.
- Amaranth, tam güneşe ihtiyaç duyan bir sıcak mevsim mahsulüdür.
- For bile disorders, it is very helpful to keep cool and stay out of the sun.
- Safra bozukluklarında serin ortamda kalmak ve güneşten uzak durmak oldukça faydalıdır.
- The distance between the earth and sun can never be measured.
- Dünya ile güneş arasındaki mesafe asla ölçülemez.
- The distance between the earth and sun can never be measured.
- Dünya ile güneş arasındaki mesafe hiçbir zaman ölçülemez.
- Amaranth is a warm season crop that requires full sun.
- Amaranth, tam güneş gerektiren bir sıcak mevsim ürünüdür.
- Chlorella can cause skin to become extra sensitive to the sun.
- Chlorella cildin güneşe karşı aşırı duyarlı olmasına neden olabilir.
- For bile disorders, it is very helpful to keep cool and stay out of the sun.
- Safra rahatsızlıkları için, kendimizi serin tutmak ve güneşten uzak durmak son derece faydalıdır.
- After so much rain, I was thrilled when the sun finally came out.
- O kadar yağmurdan sonra, sonunda güneş çıktığında çok heyecanlandım.
- Wear protective clothing against sun, wind, and cold weather.
- Güneşe, rüzgara ve soğuk havaya karşı koruyucu giysiler giyin.
- Chlorella can cause skin to become extra sensitive to the sun.
- Chlorella cildin güneşe karşı çok hassas hale gelmesine neden olabilir.
- Chlorella can cause skin to become extra sensitive to the sun.
- Chlorella, cildin güneşe ekstra hassas hale gelmesine neden olabilir.
- Wear protective clothing against sun, wind, and cold weather.
- Güneş, rüzgar ve soğuk havaya karşı koruyucu giysiler giyin.
- For bile disorders, it is very helpful to keep cool and stay out of the sun.
- Safra bozuklukları için serinlemek ve güneşten uzak durmak çok faydalıdır.
- This is similar to the way that the sun heats the earth.
- Bu durum güneşin dünyayı ısıtmasına benzer.
- This is similar to the way that the sun heats the earth.
- Bu, güneşin dünyayı ısıtmasına benzer.
- The earth is small compared with the sun.
- Dünya güneşe kıyasla küçüktür.
- The sun and the moon cause tides.
- Güneş ve Ay, gelgitlere sebep olur.
- If it were not for the sun, we would all die.
- Eğer güneş olmasaydı, hepimiz ölürdük.
- I really like the Sun.
- Güneşi gerçekten seviyorum.
- The sun goes down in a wild blaze of color.
- Güneş vahşi bir renk cümbüşü içinde batıyor.
- The sun shines in the daytime and the moon at night.
- Güneş gündüz parlar; ay ise gece.
- He would sit in the sun doing nothing.
- Bir şey yapmadan güneşte otururdu.
- The roof is shining in the sun.
- Çatı güneşte parlıyor.
- Planets orbit the Sun.
- Gezegenler Güneş'in etrafında döner.
- During a total eclipse, the Moon completely covers our view of the Sun.
- Tam tutulma sırasında Ay, Güneş görüşümüzü tamamen kaplar.
- Scientists think that about 100 million comets orbit the Sun.
- Bilim adamları Güneş'in etrafında yaklaşık 100 milyon kuyruklu yıldız olduğunu düşünüyor.
- The afternoon sun comes directly into my room.
- Öğleden sonra güneşi doğrudan odama geliyor.
- The next day when they awoke, the sun was already high in the sky.
- Ertesi gün uyandıklarında güneş çoktan gökyüzüne yükselmişti.
- Neptune is the eighth planet from the Sun.
- Neptün Güneş'e en uzak sekizinci gezegendir.
- The sun will become a red giant in about 5 billion years.
- Güneş yaklaşık 5 milyar yıl içinde kırmızı bir dev olacak.
- The sun is shining in my face.
- Güneş yüzümde parlıyor.
- People used to think the sun revolved around the earth.
- İnsanlar eskiden güneşin dünyanın etrafında döndüğünü düşünürdü.
- The sun appeared on the horizon.
- Güneş ufukta belirdi.
- There are nine planets travelling around the sun, the earth being one of them.
- Güneşin etrafında dolaşan dokuz gezegen vardır, dünya da bunlardan biridir.
- The earth moves around the sun.
- Dünya, Güneş'in etrafında döner.
- By the time we reached home, the sun had completely set.
- Eve vardığımızda güneş tamamen batmıştı.
- Even when I sat in the sun, I was cold.
- Güneşte oturduğumda bile üşüdüm.
- I ran in the direction of the sun.
- Güneşe doğru koştum.
- The Sun weighs about two nonillion kilograms.
- Güneş yaklaşık iki milyon kilogram ağırlığındadır.
- Our dog has been lying in the sun all day.
- Bizim köpek bütün gün güneşte yatıyor.
- The earth is small compared with the sun.
- Güneşle karşılaştırıldığında dünya küçüktür.
- The sun scorched the land and withered the crops.
- Güneş araziyi kavurup ekinleri soldurmuş.
- Without the Sun, we could not live on the Earth.
- Güneş olmasaydı, Dünya'da yaşayamazdık.
- The sun on the horizon is wonderful.
- Ufuktaki güneş harika.
- A few hours after the clouds cleared and the sun came out, and the desert smelled of ozone.
- Birkaç saat sonra bulutlar dağıldı ve güneş açtı, çöl ozon kokuyordu.
- The sun is shining in my face.
- Güneş yüzüme parlıyor.
- The Earth revolves around the sun.
- Dünya, güneş etrafında döner.
- The sun disappeared behind a cloud.
- Güneş bir bulutun arkasında kayboldu.
- Tom has been out in the sun too long.
- Tom çok uzun süre dışarıda güneşteydi.
- The sun is the universal medicine of the pharmacy of the heavens.
- Güneş, göklerin eczanesinin evrensel ilacıdır.
- The sun caressed her body.
- Güneş onun vücudunu okşadı.
- The sun is much bigger than Jupiter.
- Güneş, Jüpiter'den çok daha büyüktür.
- The sun shines during the day; the moon during the night.
- Güneş gündüz parlar; ay ise gece.
- The fruits are dried in the sun.
- Meyveler güneşte kurutulur.
- How careful are you in the sun?
- Güneşte ne kadar dikkatlisin?
- Even if the sun were to rise in the west, I would not change my mind.
- Güneş batıdan doğsa bile fikrimi değiştirmem.
- In 1543, the Polish monk Nicolaus Copernicus suggested that the Sun was at the center of the universe.
- 1543 yılında Polonyalı keşiş Nicolaus Copernicus Güneş'in evrenin merkezinde olduğunu öne sürdü.
- The sun was hidden by thick clouds.
- Güneş kalın bulutlar tarafından gizlenmiş.
- They got out of the bus and walked two kilometres in the hot sun.
- Onlar otobüsten indiler ve sıcak güneşte iki kilometre yürüdüler.
- We know that the sun is bigger than the earth.
- Güneşin dünyadan daha büyük olduğunu biliyoruz.
- We'll use energy sources such as the sun and wind.
- Güneş ve rüzgar gibi enerji kaynaklarını kullanacağız.
- The sun sunk below the clouds.
- Güneş bulutların altına gömüldü.
- In England, in the summer, the sun rises at about 4 a.m.
- İngiltere'de yazın güneş sabah 4'te doğar.
- The surface temperature of the sun is assumed to be about 6000°C.
- Güneşin yüzey ısısının yaklaşık 6000°C olduğu farz ediliyor.
- The man watched the sun set below the horizon.
- Adam güneşin ufkun altında batışını izledi.
- The sun will shine again soon.
- Yakında güneş yeniden parlayacak.
- A cat is lying in the sun.
- Bir kedi güneşte yatıyor.
- The morning sun is so bright that I cannot see it.
- Sabah güneşi o kadar parlak ki ben onu göremiyorum.
- The sun has just sunk below the horizon.
- Güneş az önce ufkun altına battı.
- The sun came out from behind the clouds.
- Güneş bulutların ardından çıktı.
- The sun sets in the west.
- Güneş batıdan batar.
- The sun shines also at night.
- Güneş geceleri de parlıyor.
- The sun is a star.
- Güneş bir yıldızdır.
- Truth is brighter than the Sun, but it is sought with a candle.
- Gerçek Güneş'ten daha parlaktır, ama bir mum ile aranır.
- How long does it take for light from the sun to reach the earth?
- Güneşten gelen ışığın dünyaya ulaşması ne kadar sürer?
- The earth moves around the sun.
- Dünya güneşin etrafında hareket eder.
- Planets orbit the Sun.
- Gezegenler Güneş'in yörüngesinde döner.
- If it weren't for the sun, life would be impossible.
- Eğer güneş olmasaydı, hayat imkansız olurdu.
- It was believed that the sun went around the earth.
- Güneşin dünyanın etrafında döndüğüne inanılırdı.
- Did you know that the star nearest to Earth is the Sun?
- Dünya'ya en yakın yıldızın güneş olduğunu biliyor muydunuz?
- Some roosters believe the sun rises for them.
- Bazı horozlar güneşin onlar için doğduğuna inanmaktadır.
- This mustn't be exposed to the sun.
- Bu güneşe maruz kalmamalı.
- The sun is big.
- Güneş büyük.
- In 1920, British astronomer Arthur Eddington proposed that the Sun and other stars are powered by nuclear reactions.
- 1920'de İngiliz astronom Arthur Eddington güneş ve diğer yıldızların nükleer reaksiyonlar tarafından desteklendiğini ileri sürdü.
- The sun appeared from behind the clouds.
- Güneş bulutların arkasından göründü.
- He bought a straw hat to protect himself from the sun.
- Kendini güneşten korumak için hasır bir şapka aldı.
- This is a world where the sun doesn't shine.
- Bu, güneşin parlamadığı bir dünya.
- The Earth rotates round the Sun.
- Dünya Güneş'in etrafında döner.
- The tides are influenced by the moon and the sun.
- Gelgitler ay ve güneş tarafından etkilenir.
- The cats are relaxing in the sun.
- Kediler güneşin altında dinleniyorlar.
- The sun will come up soon.
- Güneş yakında doğacak.
- Tom and Mary watched the sun rise over the ocean.
- Tom ve Mary, güneşin okyanus üzerinde yükselişini izledi.
- The sun disappeared behind the clouds.
- Güneş bulutların arkasında kayboldu.
- After the rain the sun shines much brighter.
- Yağmurdan sonra güneş daha da parlıyor.
- The sun gives us heat and light.
- Güneş bize ısı ve ışık verir.
- Don't expose the tapes to the sun.
- Kasetleri güneşe maruz bırakmayın.
- After working in the hot sun all afternoon, Tom looked hot and tired.
- Tom bütün öğleden sonra sıcak güneşte çalıştıktan sonra hararetli ve yorgun görünüyordu.
- This room does not get much sun.
- Bu oda fazla güneş almıyor.
- There are many stars in the universe that are larger than the sun.
- Evrende güneşten daha büyük yıldızlar var.
- The sun vanished behind a cloud.
- Güneş, bir bulutun arkasında gözden kayboldu.
- Has the sun already set?
- Güneş çoktan battı mı?
- Don't expose your skin to the sun for too long.
- Cildinizi güneşe çok uzun süre maruz bırakmayın.
- Where does the sun go at night?
- Güneş gece nereye gider?
- Most of the surface of the Sun has a temperature of about 5400 degrees C, but in a big sunspot the temperature can drop to about 4000 degrees C.
- Güneş'in yüzeyinin çoğu yaklaşık 5400 C derecelik bir sıcaklığa sahiptir, ancak büyük bir güneş lekesinde sıcaklık yaklaşık 4000 C dereceye kadar düşebilir.
- The sun will soon set.
- Güneş yakında batacak.
- Planets orbit the sun.
- Gezegenler güneşin etrafında döner.
- The surface temperature of the sun is around 6000°C.
- Güneşin yüzey sıcaklığı 6000 ° C civarındadır.
- Venus is the second planet from the Sun.
- Venüs Güneş'e en uzak ikinci gezegendir.
- The sun was shining in all its splendid beauty.
- Güneş tüm görkemli güzelliğiyle parlıyordu.
- Until Mariner 10, astronomers were not sure what Mercury really looked like because it is so close to the Sun.
- Mariner 10'a kadar, astronomlar Güneş'e çok yakın olduğu için Merkür'ün gerçekten neye benzediğinden emin değildi.
- The sun has been shining over our country for ages.
- Güneş yıllardır ülkemizin üzerinde parlıyor.
- The sun shined, and the sand of the desert seemed warm.
- Güneş parlıyordu ve çölün kumu sıcak görünüyordu.
- Without the sun, there would be no life.
- Güneş olmasaydı, hayat olmazdı.
- Tell her that I am basking in the sun.
- Ona güneşin tadını çıkardığımı söyle.
- Don't expose your skin to the sun for too long.
- Cildinizi çok uzun süre güneşe maruz bırakmayın.
- We saw the sun rise above the horizon.
- Güneşin ufkun üzerinde yükseldiğini gördük.
- The sun has already gone down.
- Güneş çoktan battı.
- We were sure the Earth went around the Sun.
- Dünyanın güneşin etrafında gezindiğinden emindik.
- The sun is red.
- Güneş kırmızıdır.
- The sun is shining, but it's still cold outside.
- Güneş parlıyor ama dışarısı hâlâ soğuk.
- The sun rose over the horizon.
- Güneş ufukta yükseldi.
- The sun appeared on the horizon.
- Güneş ufukta göründü.
- He denies even the sun in the sky.
- Gökyüzündeki güneşi bile inkar ederdi.
- Every second, the Sun converts 4 million tons of its material into heat and light through the process of nuclear fusion.
- Her saniye, Güneş malzemesinin 4 milyon tonunu nükleer füzyon sürecinde ısıya ve ışığa dönüştürür.
- The sun broke through the clouds.
- Güneş, bulutların arasından göründü.
- Copernicus believed the Earth and other planets moved around the Sun.
- Kopernik, Dünya'nın ve diğer gezegenlerin Güneş'in etrafında hareket ettiğine inanıyordu.
- The sun is rising above the horizon.
- Güneş ufkun üzerinde yükseliyor.
- Saturn is the sixth planet from the Sun.
- Satürn Güneş'e en uzak altıncı gezegendir.
- Do Japanese children really paint the sun red?
- Japon çocukları güneşi gerçekten kırmızıya mı boyuyor?
- It's the Sun's gravity that keeps the Earth in its orbit.
- Dünya'yı yörüngesinde tutan Güneşin çekimidir.
- The morning sun came in the window.
- Sabah güneşi pencereden girdi.
- There is nothing on earth that is not affected by the sun.
- Dünya üzerinde güneşten etkilenmeyen hiçbir şey yoktur.
- The sun was shining and it was warm, so I took the day off.
- Güneş parlıyordu ve hava sıcaktı, bu yüzden işten bir gün izin aldım.
- Life is impossible without the sun.
- Hayat güneş olmadan mümkün değildir.
- The clouds hid the sun for a while.
- Bulutlar bir süre güneşi sakladı.
- Which planet is closest to the sun?
- Güneş'e en yakın gezegen hangisi?
- It's good that the sun came out.
- Güneşin çıkması iyi oldu.
- The sun sets earlier in the winter.
- Güneş kışın daha erken batar.
- The world is lightened by the sun.
- Dünya güneşle aydınlandı.
- The rising sun seen from the top was beautiful.
- Tepeden görülen yükselen güneş güzeldi.
- When I got out of bed, the sun was already high in the sky.
- Yataktan kalktığımda, güneş çoktan gökyüzüne yükselmişti.
- He's as beautiful as the sun.
- O, güneş kadar güzel.
- The sun is yellow.
- Güneş sarıdır.
- The sun had hidden itself behind a mountain.
- Güneş kendini bir dağın arkasına saklamıştı.
- The afternoon sun comes directly into my room.
- Öğleden sonra güneşi doğrudan odama gelir.
- Ice melts in the sun.
- Buz güneşte erir.
- Nothing is new under the sun.
- Hiçbir şey güneşin altında yeni değildir.
- Tom gets plenty of sun every day.
- Tom her gün bol bol güneş alır.
- Jupiter is the fifth planet from the Sun.
- Jüpiter Güneş'e en uzak beşinci gezegendir.
- We should sometimes expose our bodies to the sun.
- Bazen vücudumuzu güneşe maruz bırakmalıyız.
- The sun set behind the forest.
- Güneş ormanın arkasında battı.
- If it were not for the sun, we would all die.
- Güneş olmasa hepimiz ölürüz.
- The sun will shine again soon.
- Güneş yakında tekrar parlayacak.
- The half of the Moon facing the Sun is always lit, but the lit side does not always face the Earth.
- Ay'ın Güneş'e bakan yarısı her zaman aydınlıktır, ancak aydınlık taraf her zaman Dünya'ya bakmaz.
- The sun has just risen.
- Güneş henüz doğdu.
- The sun is our most important source of energy.
- Güneş en önemli enerji kaynağımızdır.
- The earth orbits the sun once a year.
- Dünya güneşin etrafında yılda bir kez döner.
- I like the sun.
- Güneşten hoşlanıyorum.
- Nothing new under the sun.
- Güneşin altında yeni bir şey yok.
- The sun shines during the day.
- Güneş gün boyunca parlar.
- I like the sun.
- Güneşi seviyorum.
- The sun seemed to stand still.
- Güneş durmuş gibiydi.
- The sun gives us heat and light every day.
- Güneş bize her gün ısı ve ışık verir.
- The sun just came up.
- Güneş henüz yükseldi.
- If the sun were to rise in the west, I would not break my word.
- Güneş batıdan doğsa sözümden dönmem.
- A cloud is hiding the sun.
- Bir bulut, güneşi saklıyor.
- The phases of the Moon result from the angle the Moon makes with the Sun as viewed from Earth.
- Ay'ın evreleri, Dünya'dan bakıldığında Ay'ın Güneş ile yaptığı açıdan kaynaklanır.
- The sun was hidden in the moon's shadow.
- Güneş ayın gölgesine gizlenmişti.
- The sun is in the sky.
- Güneş gökyüzünde.
- The planets revolve around the sun.
- Gezegenler güneşin etrafında döner.
- Einstein predicted that the Sun's gravity would bend light.
- Einstein, Güneş'in yerçekiminin ışığı bükeceğini öngörmüştü.
- The sun was shining brightly.
- Güneş parlak bir şekilde ışıldıyordu.
- Earth is the third planet from the sun.
- Dünya, güneşten gelen üçüncü gezegendir.
- Is the sun up?
- Güneş doğdu mu?
- The orbiting of Earth around the Sun obeys to many complicated laws of physics.
- Dünya'nın Güneş etrafındaki yörüngesi birçok karmaşık fizik kuralına uyuyor.
- The twin suns are revolving around our planet.
- İkiz güneşler gezegenimizin etrafında dönüyor.
- We know that the Sun is bigger than the Earth.
- Güneş'in Dünya'dan büyük olduğunu biliyoruz.
- There is nothing on earth that is not affected by the sun.
- Yeryüzünde güneşten etkilenmeyen hiçbir şey yoktur.
- That child was left in the sun too long.
- O çocuk güneşte çok uzun süre kaldı.
- The sun is essential to life.
- Güneş hayat için olmazsa olmazdır.
- The pieces of broken glass glittered in the sun.
- Kırık cam parçaları güneşte parlıyordu.
- I don't spend too much time out in the sun.
- Güneşte çok fazla vakit harcamıyorum.
- The sun has bronzed her skin.
- Güneş cildini bronzlaştırmış.
- Patty exposed her back to the sun on the beach.
- Patty, sahilde sırtını güneşe verdi.
- It goes around the sun in 365 days.
- Güneşin etrafında 365 günde dönüyor.
- The sun rose above the horizon.
- Güneş ufkun üzerine yükseldi.
- Mars is the fourth planet from the Sun.
- Mars, Güneş'ten en uzak dördüncü gezegendir.
- The Sun appears to move across the sky because the Earth rotates on its axis.
- Dünya kendi ekseni etrafında döndüğü için Güneş gökyüzünde hareket ediyormuş gibi görünür.
- The surface temperature of the sun is assumed to be about 6000°C.
- Güneş'in yüzey sıcaklığının yaklaşık 6000°C olduğu varsayılıyor.
- You see the sun very little.
- Güneşi çok az görüyorsun.
- Your room gets more sun than mine.
- Senin odan benimkinden daha çok güneş alıyor.
- The sun is sinking below the horizon.
- Güneş ufkun altına batıyor.
- The Moon is cossacks' Sun.
- Ay, Kazakların Güneşidir.
- We learned that the earth goes around the sun.
- Dünya'nın güneş'in etrafında döndüğünü öğrendik.
- This is a world where the sun doesn't shine.
- Burası güneşin parlamadığı bir dünya.
- Life is impossible without the sun.
- Güneş olmadan hayat imkansızdır.
- We believed that the earth moves round the sun.
- Dünyanın güneşin etrafında döndüğüne inandık.
- The tides are influenced by the moon and the sun.
- Gelgitler ay ve güneşten etkilenirler.
- Even the sun popped out from behind the clouds.
- Güneş bile bulutların arkasından çıktı.
- I love the Sun.
- Güneş'i seviyorum.
- After working in the hot sun all afternoon, Tom looked hot and tired.
- Bütün öğleden sonra sıcak güneşin altında çalıştıktan sonra Tom sıcak ve yorgun görünüyordu.
- The Earth orbits the Sun.
- Dünya Güneş'in etrafında döner.
- The Earth orbits the Sun.
- Dünya güneşin yörüngesinde döner.
- The sun is much larger than the moon.
- Güneş aydan çok daha büyüktür.
- Which planet is closest to the sun?
- Hangi gezegen güneşe en yakındır?
- The half of the Moon facing the Sun is always lit.
- Ay'ın Güneş'e bakan yarısı her zaman aydınlıktır.
- Without the sun, life is impossible.
- Güneş olmadan, hayat mümkün değildir.
- I am like a sun.
- Ben bir güneş gibiyim.
- Where is the sun?
- Güneş nerede?
- Tom and Mary watched the sun set over the ocean.
- Tom ve Mary, güneşin okyanus üzerinde batışını izledi.
- As the Moon moves eastward away from the Sun in the sky, we see a bit more of the sunlit side of the Moon each night.
- Ay gökyüzünde Güneş'ten doğuya doğru uzaklaştıkça, her gece Ay'ın Güneş tarafından aydınlatılan tarafını biraz daha fazla görürüz.
- It was raining when I woke up, but by afternoon the sky had cleared up and the sun was shining.
- Uyandığımda yağmur yağıyordu ama öğleden sonra gökyüzü açılmıştı ve güneş parlıyordu.
- The snow melted in the sun.
- Kar güneşte eridi.
- The sun has just risen.
- Güneş yeni doğdu.
- People used to think the sun revolved around the earth.
- İnsanlar güneşin, dünyanın çevresinde döndüğünü düşünürlerdi.
- You should never look directly at the Sun with the naked eye or through any instrument such as binoculars or a telescope.
- Güneş'e asla çıplak gözle ya da dürbün veya teleskop gibi herhangi bir araçla doğrudan bakmamalısınız.
- The sun emerged from behind the clouds.
- Güneş bulutların arkasından çıktı.
- Your brilliant eyes are like the sun.
- Senin parlak gözlerin güneş gibi.
- There are nine planets travelling around the sun, the earth being one of them.
- Güneşin etrafında dönen dokuz gezegen vardır,Dünya onlardan biridir.
- After all day in the sun, Tom had a sunburned nose.
- Bütün gün güneşin altında kalan Tom'un burnu güneşten yanmıştı.
- The earth travels in an orbit around the sun.
- Dünya güneşin etrafında bir yörüngede hareket eder.
- I love the Sun.
- Güneşi seviyorum.
- If clouds did not exist, then we would have no enjoyment of the sun.
- Eğer bulutlar olmasaydı, güneşin tadını çıkaramazdık.
- He must be tired after working all day in the hot sun.
- Tüm gün kızgın güneşin altında çalışmaktan yorulmuş olmalı.
- The sun set behind the forest.
- Güneş ormanın arkasından battı.
- If the sun were to rise in the west, I wouldn't change my mind.
- Güneş batıdan doğsa bile fikrimi değiştirmem.
- The sun and the moon had started to shine.
- Güneş ve Ay parlamaya başladılar.
- The sun was shining brightly.
- Güneş ışıl ışıl parlıyordu.
- The planets circle the Sun.
- Gezegenler Güneş'in etrafında döner.
- The cat was basking in the sun.
- Kedi güneşin tadını çıkarıyordu.
- After the rain the sun shines much brighter.
- Yağmurdan sonra güneş daha parlak ışıldar.
- You look up at the sun.
- Güneşe bakıyorsun.
- The sun is setting below the horizon.
- Güneş ufkun altında batıyor.
- Sirius is a star brighter than the sun.
- Sirius güneşten daha parlak bir yıldızdır.
- They exposed the books to the sun.
- Onlar kitapları güneşe maruz bıraktılar.
- The sun has not risen yet.
- Güneş henüz doğmadı.
- Isaac Newton was the first person to estimate the mass of the Sun.
- Isaac Newton, Güneş'in kütlesini tahmin eden ilk kişiydi.
- The sun of the east shall rise in the west.
- Doğunun güneşi batıdan doğacaktır.
- The sun vanished behind a cloud.
- Güneş bir bulutun arkasında kayboldu.
- The sun will become a red giant in about 5 billion years.
- Güneş yaklaşık 5 milyar yıl içinde kırmızı bir dev olacaktır.
- If it were not for the sun, no living creatures could exist on the earth.
- Güneş olmasaydı, yeryüzünde hiçbir canlı var olamazdı.
- Every second, the Sun converts 4 million tons of its material into heat and light through the process of nuclear fusion.
- Güneş her saniye 4 milyon ton malzemesini nükleer füzyon süreciyle ısı ve ışığa dönüştürür.
- The sun is already up.
- Güneş doğdu bile.
- At that time, she was bathing in the sun.
- O zamanlar güneşte banyo yapıyordu.
- The black dog on the grass was exposed to the sun.
- Çimlerin üzerindeki siyah köpek güneşe maruz kalmıştı.
- The sun shone brightly.
- Güneş pırıl pırıl parlıyordu.
- The last rays of the sun are reflected on the infinite sea.
- Güneşin son ışıkları sonsuz denize yansıyor.
- If you wash it, your car will shine in the sun.
- Eğer onu yıkarsan, araban güneşte parlayacaktır.
- Mary's dress is drying in the sun.
- Mary'nin giysisi güneşte kuruyor.
- The Japanese flag is a white rectangle with a red circle in the centre representing the sun.
- Japon bayrağı, ortasında güneşi temsil eden kırmızı bir daire olan beyaz bir dikdörtgendir.
- Suddenly, the thick clouds hid the sun.
- Birdenbire, kalın bulutlar güneşi sakladı.
- It's nice in the sun.
- Güneş çok güzel.
- The sun gives us light and heat.
- Güneş bizi ışık ve ısı verir.
- The sun sank below the horizon and it got dark.
- Güneş ufukta battı ve hava karardı.
- The tomcat basked in the sun.
- Erkek kedi güneşin tadını çıkardı.
- Praise the Sun!
- Güneşe şükürler olsun!
- Life would be impossible without the sun.
- Güneş olmasaydı hayat imkansız olurdu.
- Plants grow towards the sun.
- Bitkiler güneşe doğru büyür.
- The sun is much bigger than the earth.
- Güneş dünyadan çok daha büyüktür.
- The Earth revolves around the sun.
- Dünya güneşin etrafında dönüyor.
- Copernicus taught that the earth moves around the sun.
- Kopernik, Dünya'nın Güneş'in etrafında döndüğünü öğretti.
- Even though I'm sitting here in the sun, I still feel cold.
- Burada güneşte oturuyor olmama rağmen, hâlâ üşüdüğümü hissediyorum.
- What's the planet that's closest to the Sun?
- Güneş'e en yakın gezegen hangisi?
- It takes the Sun about 230 million years to make one complete orbit around the Milky Way.
- Güneşin Samanyolu etrafında tam bir tur atması yaklaşık 230 milyon yıl alır.
- The sun is shining and the birds are singing.
- Güneş parlıyor ve kuşlar ötüyor.
- The earth has only one sun.
- Dünyanın sadece bir güneşi vardır.
- The Earth revolves around the Sun.
- Dünya güneşin etrafında döner.
- It takes the Sun about 230 million years to make one complete orbit around the Milky Way.
- Güneş'in Samanyolu etrafında tam bir yörünge çizmesi yaklaşık 230 milyon yıl sürer.
- The sun is sinking in the west.
- Güneş batıya doğru batıyor.
- You see the sun very little.
- Sen güneşi çok az görüyorsun.
- She put on dark glasses to protect her eyes from the sun.
- Gözlerini güneşten korumak için koyu renk gözlük taktı.
- We watched the sun setting behind the mountains.
- Güneşin dağların ardına batışını izledik.
- Tom goes south because he needs the sun.
- Tom güneye gider çünkü güneşe ihtiyacı vardır.
- We watched the sun sinking below the horizon.
- Güneşin ufukta batışını izledik.
- Uranus is the seventh planet from the Sun.
- Uranüs Güneş'e en uzak yedinci gezegendir.
- The streets glow in the spring sun.
- Sokaklar bahar güneşinde parlıyor.
- Tom goes south because he needs the sun.
- Tom güneye gidiyor çünkü güneşe ihtiyacı var.
- Earth is the third closest planet to the Sun.
- Dünya Güneş'e en yakın üçüncü gezegendir.
- The sun doesn't always shine.
- Güneş her zaman parlamaz.
- The sun will set in two hours.
- Güneş iki saat içinde batacak.
- Which planet is nearest to the Sun?
- Hangi gezegen Güneş'e en yakın?
- They dried themselves in the sun.
- Güneşin altında kurulandılar.
- The sun just came up.
- Güneş yeni doğdu.
- The Sun smiled through the window every morning.
- Güneş her sabah pencereden gülümsedi.
- They thought he was the son of the Sun.
- Onun Güneş'in oğlu olduğunu düşündüler.
- Snow is white because its molecules reflect all the colors of the sun's rays.
- Kar beyazdır çünkü onun molekülleri güneş ışınlarının tüm renklerini yansıtır.
- We know that the Sun is bigger than the Earth.
- Biz güneşin dünyadan daha büyük olduğunu biliyoruz.
- There are a lot of stars larger than our own sun.
- Kendi güneşimizden daha büyük bir sürü yıldız var.
- They got out of the bus and walked two kilometres in the hot sun.
- Otobüsten indiler ve kızgın güneşin altında iki kilometre yürüdüler.
- There exist several stars which are larger than our Sun.
- Güneşimizden daha büyük bir sürü yıldız var.
- Life would be impossible without the sun.
- Güneş olmadan hayat imkansız olurdu.
- Although the sun was out, it was cold.
- Güneş çıkmasına rağmen hava soğuktu.
- Earth is the third closest planet to the Sun.
- Dünya, Güneş'e en yakın üçüncü gezegendir.
- Tom could feel the sun on his face.
- Tom, güneşi yüzünde hissedebiliyordu.
- Pluto is closer to the sun than Neptune for about 8% of its orbit.
- Plüton, yörüngesinin yaklaşık %8'i boyunca Güneş'e Neptün'den daha yakındır.
- The sun had already set when he got home.
- Eve vardığında güneş çoktan batmıştı.
- The sun shines during the day.
- Güneş gün boyunca parıldar.
- The phases of the Moon result from the angle the Moon makes with the Sun as viewed from Earth.
- Ayın evreleri Dünyadan bakıldığında Ayın güneşle yaptığı açıdan kaynaklanabilir.
- Tom is basking in the sun.
- Tom güneşin tadını çıkarıyor.
- Neptune is the farthest planet from the Sun.
- Neptün Güneş'e en uzak gezegendir.
- At daytime, we see the clear sun, and at nighttime we see the pale moon and the beautiful stars.
- Gündüzleri berrak güneşi, geceleri ise solgun ayı ve güzel yıldızları görürüz.
- The sun is sinking below the horizon.
- Güneş ufkun altında batıyor.
- The sun is at the center of our solar system.
- Güneş, bizim güneş sistemimizin merkezindedir.
- If there was no sun, all the animals would be dead.
- Eğer güneş olmasaydı, bütün hayvanlar ölürdü.
- The rising sun bathed the sky in a brilliant blend of colours.
- Yükselen güneş gökyüzünü parlak bir renk harmanıyla yıkadı.
- If there was no sun, we would not be able to live.
- Güneş olmasa yaşayamayız.
- The Sun is very far from the Earth.
- Güneş, Dünya'dan çok uzaktadır.
- The sun went behind the clouds.
- Güneş bulutların arkasına geçti.
- Tom gets plenty of sun every day.
- Tom her gün bol bol güneş alıyor.
- What color do you use when you paint the sun?
- Güneşi boyarken hangi rengi kullanıyorsun?
- If there were no clouds, we could not enjoy the sun.
- Eğer bulutlar olmasaydı, güneşin tadını çıkaramazdık.
- A long time ago, Europeans thought that the Sun was orbiting the Earth.
- Uzun zaman önce, Avrupalılar Güneş'in Dünya'nın etrafında döndüğünü düşünüyorlardı.
- The sun is white.
- Güneş beyazdır.
- The sun scorched the land and withered the crops.
- Güneş toprağı kavurdu ve ekinleri soldurdu.
- The Sun smiled through the window every morning.
- Güneş her sabah pencereden gülümserdi.
- How big is the sun?
- Güneş ne kadar büyüktür?
- The sun sank below the horizon and it got dark.
- Güneş ufkun altına battı ve karanlık çöktü.
- Tom could feel the sun on his neck.
- Tom güneşi ensesinde hissedebiliyordu.
- We took a dip in the lake after laying in the sun for a while.
- Bir süre güneşte yattıktan sonra göle girdik.
- The earth goes around the sun, it doesn't around the moon.
- Dünya ayın etrafında değil güneşin etrafında döner.
- The sun melts the snow.
- Güneş karı eritiyor.
- The sun glittered on the water in front of the old sailboat.
- Güneş, eski yelkenlinin önündeki suda parıldıyordu.
- We watched the sun setting behind the mountains.
- Güneşin dağların arkasına batışını izledik.
- Mercury is very close to the Sun and has no substantial atmosphere.
- Merkür Güneş'e çok yakındır ve önemli bir atmosferi yoktur.
- Don't stay in the sun too long.
- Güneşte çok uzun süre kalmayın.
- I see the sun and the moon.
- Güneşi ve ayı görüyorum.
- In England, in the summer, the sun rises at about 4 a.m.
- İngiltere'de yazın güneş saat 4 gibi doğar.
- I don't like the sun, I prefer the rain and dance under it.
- Güneşi sevmiyorum, yağmuru ve altında dans etmeyi tercih ederim.
- The sun is shining brightly.
- Güneş pırıl pırıl parlıyor.
- Mercury is the planet closest to the Sun.
- Merkür güneşe en yakın gezegendir.
- You should never look directly at the Sun with the naked eye.
- Güneş'e asla çıplak gözle doğrudan bakmamalısınız.
- The sun set a while ago.
- Güneş bir süre önce battı.
- The ancient Egyptians believed that the Sun was the eye of the god Ra.
- Eski Mısırlılar Güneş'in Tanrı Ra'nın gözü olduğuna inanırlardı.
- The sun had already risen when I woke up.
- Uyandığımda, güneş çoktan doğmuştu.
- The Sun is a G-type main-sequence star.
- Güneş G tipi ana dizi yıldızıdır.
- How long does it take for light from the sun to reach the earth?
- Işığın güneşten dünyaya ulaşması ne kadar sürer?
- If it were not for the sun, we could not live at all.
- Güneş olmasaydı, biz asla yaşayamazdık.
- The sun broke through the clouds.
- Güneş bulutların arasından çıktı.
- The Sun is the brightest object in the sky.
- Güneş gökyüzündeki en parlak cisimdir.
- The two sides struggled for hours in the hot summer sun.
- İki taraf kızgın yaz güneşi altında saatlerce mücadele etti.
- The sun came out.
- Güneş çıktı.
- Sun lights the landscape, pain illuminates the soul.
- Güneş manzarayı aydınlatır, acı ruhu aydınlatır.
- The Sun contains 99.8% of all of the mass in our solar system.
- Güneş, bizim güneş sistemimizdeki tüm kütlenin % 99,8'ini içerir.
- There are a lot of stars which are larger than our sun.
- Güneşimizden daha büyük bir sürü yıldız var.
- After the rain, the sun emerged from the clouds.
- Yağmurdan sonra güneş bulutların arasından çıktı.
- The sun was hot and they were tired.
- Güneş yakıyordu ve onlar yorulmuşlardı.
- How can it be so cold when the sun is shining?
- Güneş parlarken hava nasıl bu kadar soğuk olabilir?
- As the Moon moves eastward away from the Sun in the sky, we see a bit more of the sunlit side of the Moon each night.
- Ay gökyüzündeki Güneşten doğuya doğru hareket eder, biz her gece ayın güneşli tarafını biraz daha çok görürürüz.
- What's the planet that's closest to the Sun?
- Güneşe en yakın olan gezegen nedir?
- If there was no sun, all the animals would be dead.
- Güneş olmasaydı, bütün hayvanlar ölmüş olurdu.
- I hate the sun.
- Güneşten nefret ediyorum.
- I ran after the sun.
- Güneşin peşinden koştum.
- The sun is setting soon.
- Güneş yakında batıyor.
- The sun rises in the east.
- Güneş doğudan doğar.
- They got off the bus and walked two kilometers in the hot sun.
- Otobüsten indiler ve kızgın güneşin altında iki kilometre yürüdüler.
- When I got up, the sun was already high in the sky.
- Kalktığımda güneş çoktan gökyüzüne yükselmişti.
- God, please send us the sun!
- Tanrım, lütfen bize güneşi gönder!
- The sun caressed his body.
- Güneş onun vücudunu okşadı.
- I greet you, friends of the sun.
- Sizi selamlıyorum güneşin arkadaşları.
- Suddenly, the thick clouds hid the sun.
- Aniden, kalın bulutlar güneşi gizledi.
- The sun was hidden by thick clouds.
- Güneş yoğun bulutlarla gizlendi.
- If there was no sun, we would not be able to live.
- Eğer güneş olmasaydı, yaşayamazdık.
- The sun is much bigger than Jupiter.
- Güneş Jüpiter'den çok daha büyüktür.
- The sun rose over the horizon.
- Güneş ufkun üzerinde yükselir.
- He was lying asleep in the sun.
- Güneşin altında uzanmış uyuyordu.
- The earth goes around the sun.
- Dünya güneşin etrafında döner.
- The sun is essential to life.
- Güneş yaşam için gereklidir.
- The ancient Greeks believed that the Sun rode across the sky in a chariot drawn by four white horses driven by the god Heleius.
- Eski Yunanlılar, Güneş'in gökyüzünde Tanrı Heleius'un kullandığı dört beyaz atın çektiği bir savaş arabasıyla dolaştığına inanırlardı.
- The soft afternoon sun came in through the branches of the tree and then the window.
- Yumuşak öğleden sonra güneşi önce ağacın dallarından sonra da pencereden içeri girdi.
- A cloud is hiding the sun.
- Bir bulut güneşi saklıyor.
- The sun isn't shining.
- Güneş parlamıyor.
- Cats like playing in the sun.
- Kediler güneşte oynamayı sever.
- They basked in the sun.
- Güneşin tadını çıkardılar.
- The sun is already up.
- Güneş zaten yükselmiş.
- In 1920, British astronomer Arthur Eddington proposed that the Sun and other stars are powered by nuclear reactions.
- 1920'de İngiliz astronom Arthur Eddington, Güneş'in ve diğer yıldızların nükleer reaksiyonlardan güç aldığını öne sürdü.
- In 1543, Nicolaus Copernicus suggested that the Sun was at the center of the universe.
- 1543'te Nicolaus Copernicus Güneş'in, evrenin merkezinde bulunduğunu ileri sürdü.
- Tom shielded his eyes from the sun.
- Tom gözlerini güneşten korudu.
- The sun is our most important source of energy.
- Güneş bizim en önemli enerji kaynağımız.
- The poet sees what the sun does not.
- Şair, güneşin görmediğini görür.
- Once again she could watch the sun and moon and stars.
- Bir kez daha güneşi, ayı ve yıldızları seyredebildi.
- The sun always rises in the east.
- Güneş her zaman doğudan doğar.
- The sun and the moon cause tides.
- Güneş ve ay gelgitlere neden olur.
- Some roosters believe the sun rises for them.
- Bazı horozlar güneşin onlar için doğduğuna inanır.
- I shade my eyes from sun shine.
- Ben gözlerimi güneş ışığından korurum.
- The sun is in the sky.
- Güneş gökyüzündedir.
- If the sun went out, all life would die.
- Eğer güneş sönmüş olsa, tüm yaşam ölürdü.
- The sun is rising now.
- Güneş şimdi yükseliyor.
- The sun is the brightest star.
- Güneş en parlak yıldızdır.
- We were sure the Earth went around the Sun.
- Dünya'nın Güneş'in etrafında döndüğünden emindik.
- How big is the sun?
- Güneş ne kadar büyük?
- The sun is shining and the birds are singing.
- Güneş parlıyor ve kuşlar şarkı söylüyor.
- The sun is bright today.
- Güneş bugün parlak.
- Snow is white because its molecules reflect all the colors of the sun's rays.
- Kar beyazdır çünkü molekülleri güneş ışınlarının tüm renklerini yansıtır.
- The sun caressed her body.
- Güneş vücudunu okşadı.
- You should never look directly at the Sun with the naked eye.
- Çıplak gözle güneşe doğrudan doğruya bakmamalısın.
- Tom is basking in the sun.
- Tom güneşin keyfini çıkarıyor.
- He bought a straw hat to protect himself from the sun.
- O, kendini güneşten korumak için bir hasır şapka satın aldı.
- I really like the Sun.
- Ben güneşi gerçekten seviyorum.
- At that time, she was bathing in the sun.
- O zamanda güneşte banyo yapıyordu.
- The sun shines also at night.
- Güneş geceleri de parlar.
- Once again she could watch the sun and moon and stars.
- Bir kez daha güneşi, ayı ve yıldızları izleyebildi.
- The sun doesn't only shine on your father's windows.
- Güneş sadece senin babanın pencerelerinde parlamaz.
- Our dog has been lying in the sun all day.
- Köpeğimiz bütün gün güneşin altında yatıyor.
- My eyes are dazzled by the sun.
- Gözlerim güneşten kamaştı.
- The east was brightened by the rising sun.
- Doğu cephesi yükselen güneş tarafından aydınlatıldı.
- Truth is brighter than the Sun, but it is sought with a candle.
- Gerçek güneşten daha parlaktır, ama mumla aranır.
- Without the sun, life is impossible.
- Güneş olmadan hayat imkansızdır.
- Cover your head when you are in the sun.
- Güneşe çıkarken başınızı örtün.
- The Earth revolves around the Sun.
- Dünya Güneş'in etrafında dönüyor.
- This room does not get much sun.
- Bu oda fazla güneş almaz.
- If you wash the car, it will shine in the sun.
- Eğer arabayı yıkarsanız, güneşte parlayacaktır.
- The morning sun is so bright that I cannot see it.
- Sabah güneşi o kadar parlak ki göremiyorum.
- The Japanese flag is a white rectangle with a red circle in the centre representing the sun.
- Japon bayrağı merkezde güneşi temsil eden kırmızı bir daire bulunan beyaz bir dikdörtgendir.
- We took a dip in the lake after laying in the sun for a while.
- Biz bir süre güneşte uzandıktan sonra göle daldık.
- The sun shines for everyone.
- Güneş herkes için parlar.
- The sun is bright today.
- Bugün güneş çok parlak.
- After the rain, the sun emerged from the clouds.
- Yağmurdan sonra güneş bulutların arasından belirdi.
- The sun rose from the sea.
- Güneş denizden yükseldi.
- There are many stars larger than our sun.
- Güneşimizden daha büyük bir sürü yıldız var.
- The sun is sinking in the west.
- Güneş Batıdan batıyor.
- I can't walk in the sun.
- Ben güneşte yürüyemem.
- The sun at dusk is red.
- Alacakaranlıkta güneş kırmızıdır.
- The sun sets earlier in the winter.
- Kışın güneş daha erken batar.
- In the spring, when the days grew longer and the sun warmer, she waited for the first robin to return from the south.
- İlkbaharda günler uzayıp güneş ısındığında, ilk kızılgerdan kuşunun güneyden dönmesini bekledi.
- The sun goes down in a wild blaze of color.
- Güneş vahşi bir renk aleviyle batıyor.
- This room doesn't get a lot of sun.
- Bu oda çok fazla güneş almıyor.
- It can't be good sitting in the sun all day.
- Bütün gün güneşin altında oturmak iyi olamaz.
- Tom thinks that the sun revolves around the earth.
- Tom Güneş'in, Dünya'nın etrafında döndüğünü sanıyor.
- The movement of the sun around the earth is an illusion.
- Güneşin dünya etrafındaki hareketi bir yanılsamadır.
- Fruits decay in the sun.
- Meyveler güneşte çürür.
- Which planet is nearest to the Sun?
- Güneşe en yakın gezegen hangisidir?
- The Sun is very far from the Earth.
- Güneş Dünya'dan çok uzakta.
- Where does the sun go at night?
- Güneş geceleri nereye gider?
- The Earth is smaller than the Sun.
- Dünya Güneş'ten daha küçüktür.
- I see the moon and the sun.
- Ay'ı ve Güneş'i görüyorum.
- Let's go outside and sit in the sun.
- Dışarı çıkalım ve güneşte oturalım.
- The Sun - in fact, our whole solar system - orbits around the center of the Milky Way Galaxy.
- Güneş, aslında tüm güneş sistemimiz, Samanyolu Galaksisi'nin merkezi etrafında döner.
- Neptune is the farthest planet from the Sun.
- Neptün güneşten en uzak gezegendir.
- They exposed the books to the sun.
- Kitapları güneşe maruz bıraktılar.
- When you see the Sun shining in the sky, it is day, and when you don't it is night.
- Güneşin gökyüzünde parladığını gördüğünde, gündüzdür ve görmediğinde gecedir.
- Just like the Earth, half of the Moon is lit by the Sun while the other half is in darkness.
- Tıpkı Dünya'da olduğu gibi, Ay'ın yarısı Güneş tarafından aydınlatılırken diğer yarısı karanlıkta kalır.
- The cat is basking in the sun.
- Kedi güneşin tadını çıkarıyor.
- Yanni moved the car into the sun.
- Yanni arabayı güneşe çıkardı.
- The ice has melted in the sun.
- Buz güneşte eridi.
- The sun melted the snow.
- Güneş karları eritti.
- The sun is hiding behind the clouds.
- Güneş bulutların arkasına saklanıyor.
- The sun is shining brightly.
- Güneş ışıl ışıl parlıyor.
- What a beautiful Sunday to read in the sun.
- Güneşin altında okumak için ne güzel bir Pazar.
- A long time ago, Europeans thought that the Sun was orbiting the Earth.
- Uzun zaman önce Avrupalılar Güneş'in Dünya'nın yörüngesinde döndüğünü sanıyorlardı.
- Tom must be tired after working all day in the hot sun.
- Tom bütün gün sıcak güneşin altında çalıştıktan sonra yorulmuş olmalı.
- We came fearfully close to the Sun's orbit because we launched from the wrong side of Mercury.
- Merkür'ün yanlış tarafından fırlatıldığımız için Güneş'in yörüngesine çok yaklaştık.
- The sun is shining, but it's still cold outside.
- Güneş parlıyor, ama dışarısı hâlâ soğuk.
- The sun will rise soon.
- Güneş yakında doğacak.
- The sun has just sunk below the horizon.
- Güneş ufuktan yeni battı.
- There exist several stars which are larger than our Sun.
- Güneşimizden daha büyük birkaç yıldız var.
- The sun of the east shall rise in the west.
- Doğunun güneşi batıda yükselecek.
- The Earth is smaller than the Sun.
- Dünya Güneş'ten daha küçük.
- It takes 165 years for Neptune to orbit around the sun.
- Neptün'ün güneşin etrafında dönmesi 165 yıl sürer.
- The sun was on the point of rising in the east.
- Güneş doğudan doğmak üzereydi.
- We saw the sun sink below the horizon.
- Güneşin ufkun altına battığını gördük.
- If the sun were to rise in the west, I would never agree to your plan.
- Güneş batıdan doğsa senin planını kabul etmem.
- Nothing is new under the sun.
- Güneşin altında hiçbir şey yeni değildir.
- We'll use energy sources such as the sun and wind.
- Biz güneş ve rüzgar gibi enerji kaynakları kullanacağız.
- The sun rises in the east and sets in the west.
- Güneş doğudan doğar ve batıdan batar.
- The sun has just come up.
- Güneş az önce doğdu.
- The sun has dried up the ground.
- Güneş toprağı kuruttu.
- Our sun will run out of energy in about five billion years.
- Bizim güneşimiz yaklaşık beş milyar yıl içinde enerjisini tüketecektir.
- If it were not for the sun, every living thing would die.
- Güneş olmasaydı, yaşayan her şey ölürdü.
- There are many stars in the universe that are larger than the sun.
- Evrende Güneş'ten daha büyük birçok yıldız bulunur.
- The sun is up.
- Güneş tepede.
- Mercury is the nearest planet to the sun.
- Güneşe en yakın gezegen Merkür'dür.
- Even though I'm sitting here in the sun, I'm still cold.
- Burada güneşin altında oturmama rağmen hâlâ üşüyorum.
- Tom has been out in the sun too long.
- Tom çok uzun zamandır güneşin altında.
- Mercury is the nearest planet to the sun.
- Merkür, Güneş'e en yakın gezegendir.
- The sun is larger than the moon.
- Güneş aydan daha büyüktür.
- If it were not for the sun, there would be no life on the earth.
- Eğer güneş olmasaydı, dünyada yaşam olmazdı.
- This room is full of sun.
- Bu oda güneşle dolu.
- Even when I sat in the sun, I was cold.
- Güneşte otururken bile üşüdüm.
- Without the Sun, we could not live on the Earth.
- Güneş olmasaydı, dünyada yaşayamazdık.
- The sun rose above the horizon.
- Güneş ufkun üzerinde yükseldi.
- The sun and the moon rise in the east and set in the west.
- Güneş ve ay doğudan doğar ve batıdan batar.
- Man is a sun and his senses are his planets.
- İnsan bir güneştir ve duyuları da onun gezegenleridir.
- Were the sun to rise in the west, she would not change her resolution.
- Güneş batıdan doğsa, o kararından vazgeçmez.
- The clouds hid the sun for a while.
- Bulutlar bir süreliğine güneşi gizledi.
- The poet sees what the sun does not.
- Şair güneşin görmediğini görür.
- Tom thinks that the sun revolves around the earth.
- Tom güneşin dünyanın etrafında döndüğünü düşünüyor.
- The sun shines behind the clouds.
- Güneş bulutların arkasında parlıyor.
- The sun gives us light and heat.
- Güneş bize ışık ve ısı verir.
- The moon is the dream of the sun.
- Ay, güneşin rüyasıdır.
- The earth is smaller than the sun.
- Dünya güneşten daha küçüktür.
- Sun makes all the difference.
- Bütün farkı yaratan Güneş'tir.
- The sun sank slowly below the horizon.
- Güneş ufkun altında yavaşça battı.
- The sun is shining in the sky.
- Güneş gökyüzünde parlıyor.
- What a beautiful Sunday to read in the sun.
- Güneşin altında kitap okumak için ne güzel bir pazar.
- The sun descended behind the mountains.
- Güneş dağların ardında battı.
- It goes around the sun in 365 days.
- Güneşin etrafında 365 günde döner.
- Do Japanese children really paint the sun red?
- Japon çocuklar gerçekten güneşi kırmızıya mı boyuyor?
- The sun is blinding.
- Güneş kör ediyor.
- There are many stars larger than our sun.
- Güneşimizden daha büyük birçok yıldız var.
- Even if the sun were to rise in the west, I wouldn't break my promise.
- Güneş batıdan doğacak olsa bile sözümden dönmem.
- I need the sun.
- Güneşe ihtiyacım var.
- The tall trees blocked out the sun.
- Uzun ağaçlar güneşi engelledi.
- The earth orbits the sun once a year.
- Dünya yılda bir kez güneşin etrafında döner.
- The Sun weighs about two nonillion kilograms.
- Güneş yaklaşık iki nonilyon kilogram ağırlığındadır.
- The morning sun came in the window.
- Sabah güneşi pencereden içeri girdi.
- Mercury is very close to the Sun and has no substantial atmosphere.
- Merkür, Güneş'e çok yakındır ve önemli bir atmosferi yoktur.
- The sun and moon are often in the sky together.
- Güneş ve ay genellikle gökyüzünde birliktedir.
- The sun is rising now.
- Güneş şimdi doğuyor.
- This side of the house catches the morning sun.
- Evin bu kısmı, sabah güneşini alır.
- I wore sunglasses to protect my eyes from the sun.
- Gözlerimi güneşten korumak için güneş gözlüğü taktım.
- Has the sun come out?
- Güneş çıktı mı?
- The sun was shining.
- Güneş parlıyordu.
- The earth goes around the sun, it doesn't around the moon.
- Dünya güneşin etrafında döner, ayın etrafında değil.
- The sun came out from behind the clouds.
- Güneş bulutların arkasından çıktı.
- The clouds have hidden the sun.
- Bulutlar güneşi gizlemiş.
- The sun was shining and it was warm, so I took the day off.
- Güneş parlıyordu ve hava sıcaktı, bu yüzden o gün izin aldım.
- He would sit in the sun doing nothing.
- Güneşin altında hiçbir şey yapmadan otururdu.
- The sun sometimes shone.
- Güneş bazen parlardı.
- In 1543, Nicolaus Copernicus suggested that the Sun was at the center of the universe.
- 1543 yılında Nicolaus Copernicus, Güneş'in evrenin merkezinde olduğunu öne sürdü.
- It's the Sun's gravity that keeps the Earth in its orbit.
- Dünya'yı yörüngesinde tutan Güneş'in çekim gücüdür.
- Tom must be tired after working all day in the hot sun.
- Tom sıcak güneşte bütün gün çalıştıktan sonra yorgun olmalı.
- It was raining when I woke up, but by afternoon the sky had cleared up and the sun was shining.
- Uyandığımda yağmur yağıyordu, ancak öğleden sonra gökyüzü açılmış ve güneş parlamaya başlamıştı.
- The morning sun is too bright to look at.
- Sabah güneşi bakılamayacak kadar parlak.
- She didn't expose her skin to the sun.
- Cildini güneşe maruz bırakmadı.
- The sun shines in the daytime and the moon at night.
- Güneş gündüz, ay ise gece parlar.
- Without the sun, there would be no life.
- Güneş olmadan hayat olmazdı.
- The sun melts the snow.
- Güneş karı eritir.
- The Earth and Sun are just tiny dots among the billions of stars in the Milky Way Galaxy.
- Dünya ve Güneş, Samanyolu Galaksisi'ndeki milyarlarca yıldız arasında sadece küçük noktalardır.
- How can it be so cold when the sun is shining?
- Güneş parlıyorken nasıl bu kadar soğuk olabilir?
- The sun had already set when he got home.
- O eve geldiğinde güneş zaten batmıştı.
- This room doesn't get much sun.
- Bu oda çok fazla güneş almıyor.
- They thought he was the son of the Sun.
- Onu Güneş'in oğlu sanıyorlardı.
- Don't expose photos to the sun.
- Fotoğrafları güneşe maruz bırakmayın.
- The sun shone like gold.
- Güneş altın gibi parlıyordu.
- The clouds have hidden the sun.
- Bulutlar güneşi gizledi.
- The morning sun is too bright to look at.
- Sabah güneşi bakmak için çok parlak.
- There are not two suns in the sky.
- Gökyüzünde iki güneş yok.
- The sun burns my eyes.
- Güneş gözlerimi yakıyor.
- The sun sank slowly below the horizon.
- Güneş yavaşça ufkun altına battı.
- The sun sets earlier in winter.
- Güneş kışın daha erken batar.
- If it were not for the sun, every living thing would die.
- Eğer güneş olmasaydı, yaşayan her şey ölürdü.
- What color do you use when you paint the sun?
- Resim yaparken güneşi ne renk yapıyorsun?
- There are a lot of stars larger than our own sun.
- Güneşimizden daha büyük bir sürü yıldız var.
- The sun descended behind the mountains.
- Güneş dağların arkasına inmiş.
- You look up at the sun.
- Sen güneşe bakıyorsun.
- Don't expose the tapes to the sun.
- Kasetleri güneşe maruz bırakma.
- The sun shines behind the clouds.
- Güneş bulutların arkasında parlar.
- Though I was sitting in the sun, I still felt chilly.
- Güneşte oturmama rağmen ben hâlâ üşüyordum.
- Your brilliant eyes are like the sun.
- Parlak gözlerin güneş gibi.
- How careful are you in the sun?
- Güneşteyken ne kadar dikkat ediyorsun?
- The sun appeared from behind the clouds.
- Güneş bulutların arkasından çıktı.
- The sun was hidden in the moon's shadow.
- Güneş ayın gölgesinde saklıydı.
- The ancient Egyptians believed that the Sun was the eye of the god Ra.
- Eski Mısırlılar, Güneş'in Tanrı Ra'nın gözü olduğuna inandılar.
- If the sun went out, all life would die.
- Güneş sönse bütün hayat ölür.
- The sun was shining, yet it was cold.
- Güneş parlıyordu ama hava soğuktu.
- The glitter of the sun hurts my eyes.
- Güneşin parıltısı gözlerimi acıtıyor.
- The sun rises earlier in the summer.
- Güneş yazın daha erken doğar.
- I don't spend too much time out in the sun.
- Güneşte çok fazla zaman geçirmiyorum.
- The cats are relaxing in the sun.
- Kediler güneşte dinleniyorlar.
- Scientists of the 19th century believed that the Sun was powered by chemical reactions.
- 19.yüzyılın bilim adamları güneşin kimyasal reaksiyonlar tarafından desteklendiğine inanmaktadır.
- If the sun were to go out, all living things would die.
- Eğer güneş sönerse, tüm canlılar ölür.
- The sun rises in the morning.
- Güneş sabah doğar.
- Scientists think that about 100 million comets orbit the Sun.
- Bilim insanları güneşin yörüngesinde yaklaşık 100 milyon kuyruklu yıldız olduğunu düşünüyorlar.
- Tom has a very fair complexion and burns easily in the sun.
- Tom'un çok açık bir teni var ve güneşte kolayca yanar.
- There was a man sitting in the sun.
- Güneşte oturan bir adam vardı.
- I see the moon and the sun.
- Ayı ve güneşi görüyorum.
- Have you ever basked in the sun of the Sahara desert?
- Hiç Sahra Çölü'nde güneşin tadını çıkardın mı?
- Because of the hot sun, they were tired.
- Sıcak güneş yüzünden yorulmuşlardı.
- The sun is white.
- Güneş beyaz.
- If you wash the car, it will shine in the sun.
- Arabayı yıkarsan güneşte parlar.
- We learned that the earth goes around the sun.
- Öğrendik ki dünya güneşin etrafında dönüyor.
- Scientists of the 19th century believed that the Sun was powered by chemical reactions.
- 19. yüzyılın bilim insanları Güneş'in gücünü kimyasal reaksiyonlardan aldığına inanıyordu.
- The sun isn't up yet.
- Güneş henüz doğmadı.
- Throughout the centuries humankind has tracked the sun, the stars, and the universe.
- Yüzyıllar boyunca insanoğlu güneşi, yıldızları ve evreni izledi.
- The sun was shining in all its splendid beauty.
- Güneş tüm muhteşem güzelliğiyle parlıyordu.
- Your room gets more sun than mine.
- Senin odan benimkinden daha çok güneş alır.
- The sun sometimes shone.
- Güneş bazen parlıyordu.
- They warmed themselves in the sun.
- Güneşte ısındılar.
- He denies even the sun in the sky.
- Gökteki güneşi bile reddediyor.
- The sun sets behind the mountain.
- Güneş dağın arkasından batıyor.
- He must be tired after working all day in the hot sun.
- Bütün gün sıcak güneşin altında çalıştıktan sonra yorgun olmalı.
- A cat is lying in the sun.
- Bir kedi güneşin altında yatıyor.
- Ceres is located 415 million kilometers from the Sun and revolves around the Sun in an orbit between Mars and Jupiter.
- Ceres Güneş'ten 415 milyon kilometre uzaklıkta yer alır ve Mars ile Jüpiter arasındaki bir yörüngede Güneş'in etrafında döner.
- Which planet is closest to the sun?
- Güneş'e en yakın gezegen hangisidir?
- Tom has a very fair complexion and burns easily in the sun.
- Tom'un çok açık bir teni var ve güneşte kolayca yanıyor.
- Tom found it pretty enjoyable just to sit in the sun and listen to music.
- Tom güneşte oturup müzik dinlemeyi oldukça keyifli buluyordu.
- The sun always sets in the west.
- Güneş her zaman batıdan batar.
- The sun's glare is strong today.
- Bugün güneşin parıltısı çok kuvvetli.
- The sun will set soon.
- Güneş yakında batacak.
- Isaac Newton was the first person to estimate the mass of the Sun.
- İsaac Newton, Güneş'in kütlesini ilk hesaplayan kişiydi.
- The moon is the dream of the sun.
- Ay, güneşin hayalidir.
- Even if the sun were to rise in the west, I wouldn't break my promise.
- Güneş batıdan doğsa bile, sözümden dönmezdim.
- Above the clouds, the sun keeps on shining.
- Bulutların üstünde, güneş parlamaya devam ediyor.
- The sun and the moon had started to shine.
- Güneş ve ay parlamaya başlamıştı.
- The sun is at the center of our solar system.
- Güneş, güneş sistemimizin merkezindedir.
- Is the sun up yet?
- Güneş doğdu mu?
- If clouds did not exist, then we would have no enjoyment of the sun.
- Bulutlar olmasa, güneşin varlığına sevinemeyiz.
- Let's go outside and sit in the sun.
- Dışarı çıkıp güneşin altında oturalım.
- I am your sun.
- Ben senin güneşinim.
- The sun was hidden by the mountain.
- Güneş dağ tarafından gizlenmişti.
- They got off the bus and walked two kilometers in the hot sun.
- Otobüsten indiler ve sıcak güneşte iki kilometre yürüdüler.
- I hope that it goes well for you and that you benefit from the sun.
- Umarım sizin için iyi geçer ve güneşten faydalanırsınız.
- Our sun will run out of energy in about five billion years.
- Güneşimizin enerjisi yaklaşık beş milyar yıl içinde tükenecek.
- The sun was bright.
- Güneş parlaktı.
- Though I was sitting in the sun, I still felt chilly.
- Güneşte oturmama rağmen yine de üşüdüğümü hissettim.
- Helios is the Greek god of the sun.
- Helios, Grek güneş tanrısıdır.
- Until Mariner 10, astronomers were not sure what Mercury really looked like because it is so close to the Sun.
- Mariner 10'a kadar gökbilimciler Güneş'e çok yakın olduğu için Merkür'ün gerçekte neye benzediğinden emin değillerdi.
- We believed that the earth moves round the sun.
- Biz dünyanın güneşin etrafında hareket ettiğine inanıyorduk.
- In 1543, the Polish monk Nicolaus Copernicus suggested that the Sun was at the center of the universe.
- 1543'te Polonyalı rahip Nicolaus Copernicus Güneş'in, evrenin merkezinde bulunduğunu ileri sürdü.
- The sun came out and the ice melted.
- Güneş çıktı ve buzlar eridi.
- I need sun block.
- Güneş kremine ihtiyacım var.
- This side of the house catches the morning sun.
- Evin bu tarafı sabah güneşini alıyor.
- I am like a sun.
- Güneş gibiyim.
- Mercury is the planet closest to the Sun.
- Merkür, Güneş'e en yakın gezegendir.
- The sun is already up.
- Güneş çoktan doğdu.
- The sun rose above the horizon.
- Güneş ufuktan yükseldi.
- Yanni moved the car into the sun.
- Yanni arabayı güneşe götürdü.
- This room doesn't get a lot of sun.
- Bu oda çok güneş almaz.
- This mustn't be exposed to the sun.
- Bu, güneşe maruz bırakılmamalıdır.
- The sun melted the snow.
- Güneş karı eritti.
- I want to see the land and the sun.
- Toprağı ve güneşi görmek istiyorum.
- What color do you use when you paint the sun?
- Güneşi boyarken ne renk kullanıyorsun?
- The sun is big.
- Güneş büyüktür.
- Tom and Mary watched the sun rise over the ocean.
- Tom ve Mary güneşin okyanus üzerinden doğuşunu izlediler.
- The heat of the sun hardens clay.
- Güneşin ısısı kili sertleştirir.
- The sun is shining from a blue sky.
- Güneş mavi bir gökyüzünden parlıyor.
- The sun was shining like gold.
- Güneş altın gibi parlıyordu.
- Cats like playing in the sun.
- Kediler güneşte oynamayı severler.
- The sun went down behind the mountains.
- Güneş dağların arkasından battı.
- The sun had already risen when I woke up.
- Uyandığımda güneş çoktan doğmuştu.
- If you wash it, your car will shine in the sun.
- Yıkarsan araban güneşte parlar.
- Which planet is closest to the sun?
- Güneşe en yakın gezegen hangisidir?
- The sun is red.
- Güneş kırmızı.
- I can't walk in the sun.
- Güneşte yürüyemem.
- The sun is brighter than the moon.
- Güneş aydan daha parlaktır.
- The sun is shining.
- Güneş parlıyor.
- The sun and moon are often in the sky together.
- Güneş ve ay çoğu kez gökyüzünde birliktedir.
- The sun will rise soon.
- Güneş birazdan doğacak.
- I watched the sun rise over the city.
- Güneşin şehrin üzerinden doğuşunu izledim.
- Cover your head when you are in the sun.
- Güneşteyken başınızı örtün.
- The sun shines for everyone.
- Güneş herkes için parıldar.
- What's the closest planet to the sun?
- Güneşe en yakın gezegen hangisi?
- He's as beautiful as the sun.
- Güneş kadar güzel.
- The twin suns are revolving around our planet.
- İkiz güneşler, gezegenimizin etrafında dönüyorlar.
- The Sun is a G-type main-sequence star.
- Güneş, G-tipi bir ana dizi yıldızıdır.
- It's good that the sun came out.
- Ne güzel güneş açtı.
- The sun disappeared behind the clouds.
- Güneş, bulutların ardında kayboldu.
- The sun glittered on the water in front of the old sailboat.
- Güneş eski yelkenlinin önündeki suda parlıyordu.
- The sun has bronzed her skin.
- Güneş onun cildini bronzlaştırdı.
- Make hay while the sun shines.
- Güneş parlıyorken samanınızı kurutun.
- There are a lot of stars which are larger than our sun.
- Güneşimizden büyük bir sürü yıldız var.
- This room is full of sun.
- Bu oda güneş doludur.
- Einstein predicted that the Sun's gravity would bend light.
- Einstein Güneş'in yerçekiminin ışığı eğeceğini önceden haber verdi.
- The sun was shining, yet it was cold.
- Güneş parlıyordu, yine de hava soğuktu.
- The sun is just setting.
- Güneş yeni batıyor.
- Mary's dress is drying in the sun.
- Mary'nin elbisesi güneşte kuruyor.
- The world is lightened by the sun.
- Dünya güneş tarafından aydınlatılır.
- I hope that it goes well for you and that you benefit from the sun.
- Umarım sizin için her şey yolunda gider ve güneşten yararlanırsınız.
- The sun doesn't shine at night.
- Güneş gece parlamaz.
- The sun was hot and they were tired.
- Güneş çok sıcaktı ve onlar da yorgundu.
- I shade my eyes from sun shine.
- Gözlerimi güneş ışığından koruyorum.
- The Sun contains 99.8% of all of the mass in our solar system.
- Güneş, güneş sistemimizdeki tüm kütlenin %99,8'ini içerir.
- I greet you, friends of the sun.
- Sizi selamlıyorum, güneşin dostları.
- The sun is shining from a blue sky.
- Güneş mavi gökyüzünden parlıyor.
- The clouds hid the sun.
- Bulutlar güneşi sakladı.
- Tom and Mary watched the sun rise over the ocean.
- Tom ve Mary, güneşin okyanus üzerinde doğuşunu izledi.
- The sun shines brighter after the storm.
- Fırtınadan sonra güneş daha parlak parlar.
- The sun went behind the clouds.
- Güneş bulutların arkasına gitti.
- There was a man sitting in the sun.
- Güneşin altında oturan bir adam vardı.
- The cat was basking in the sun.
- Kedi güneşin keyfini çıkarıyordu.
- The black dog on the grass was exposed to the sun.
- Çimin üzerindeki siyah köpek güneşe maruz kaldı.
- All but one of 8 planets of the Sun lack life.
- Güneş'in 8 gezegeninden biri hariç hepsinde yaşam yok.
- Even though I'm sitting here in the sun, I still feel cold.
- Güneşin altında oturmama rağmen hala üşüyorum.
- The sun is bright.
- Güneş parlak.
- The Sun appears to move across the sky because the Earth rotates on its axis.
- Dünya kendi ekseninde döndüğü için Güneş gökyüzü boyunca hareket ediyor gibi görünüyor.
- There's nothing new under the sun.
- Güneşin altında yeni bir şey yok.
- This room doesn't get much sun.
- Bu oda fazla güneş almıyor.
- The sun rose above the horizon.
- Güneş ufuktan doğdu.
- The sun came out and the ice melted.
- Güneş çıktı ve buz eridi.
- The surface temperature of the sun is assumed to be about 6000°C.
- Güneşin yüzey sıcaklığının yaklaşık 6000°C olduğu varsayılıyor.
- The sun rises early in the morning.
- Güneş sabah erken doğar.
- The sun at dusk is red.
- Güneş batarken kırmızıdır.
- The surface temperature of the sun is around 6000°C.
- Güneşin yüzey sıcaklığı 6000°C civarındadır.
- The sun caressed his body.
- Güneş vücudunu okşadı.
- Tom could feel the sun on his face.
- Tom güneşi yüzünde hissedebiliyordu.
- The sun has already gone down.
- Güneş zaten battı.
- The sun has just come up.
- Güneş daha yeni doğdu.
- The sun doesn't only shine on your father's windows.
- Güneş sadece babanın pencerelerinde parlamıyor.
Show More (693)
|
