| 1 |
swallow |
yutmak |
v. |
|
- He chewed the piece of meat for a while and then swallowed it.
- Et parçasını bir süre çiğnedi ve sonra yuttu.
- Another of your great achievements was that the European Union swallowed up nine-and-a-half new countries.
- Büyük başarılarınızdan bir diğeri de Avrupa Birliği'nin dokuz buçuk yeni ülkeyi yutmasıydı.
- Is there not a risk of the larger manufacturers swallowing up the smaller ones, thereby reducing competition?
- Büyük üreticilerin küçükleri yutması ve böylece rekabeti azaltması riski yok mu?
- Producing a single major film would swallow up the entire MEDIA budget.
- Tek bir büyük filmin yapımı tüm MEDYA bütçesini yutacaktır.
- Is there not a risk of the larger manufacturers swallowing up the smaller ones, thereby reducing competition?
- Büyük üreticilerin küçükleri yutması ve böylece rekabetin azalması riski yok mu?
- They would just swallow us whole in one of those.
- Bunlardan birinde bizi bütünüyle yutarlardı.
- Snakes can't chew, so they swallow their food whole.
- Yılanlar çiğneyemezler, bu yüzden yiyeceklerini bütün olarak yutarlar.
- The thief could've swallowed a small flash drive.
- Hırsız küçük bir flash sürücüyü yutmuş olabilir.
- You stretched forth your right hand; the earth swallowed them up.
- Sağ elini uzattın; yer ise onları yuttu.
- Snakes can't chew, so they swallow their food whole.
- Yılanlar çiğneyemedikleri için yiyeceklerini bütün olarak yutarlar.
- You stretched forth your right hand; the earth swallowed them up.
- Sen sağ elini uzattın, yer onları yuttu.
- You stretched forth your right hand; the earth swallowed them up.
- Sen sağ elini uzattın; yeryüzü onları yuttu.
- Snakes can't chew, so they swallow their food whole.
- Yılanlar çiğneyemez, bu yüzden yiyeceklerini bütünüyle yutarlar.
- I had to swallow his insult.
- Hakaretini yutmak zorunda kaldım.
- The ATM swallowed the credit card.
- ATM, kredi kartını yuttu.
- Some say the boat got lost, others say it was swallowed by a whale.
- Bazıları geminin kaybolduğunu, bazıları da bir balina tarafından yutulduğunu söylemektedir.
- The waves swallowed up the boat.
- Dalgalar tekneyi yuttu.
- Don't swallow that slick propaganda.
- Bu kurnaz propagandayı yutmayın.
- Don't swallow that slick propaganda.
- O içi kof propagandayı yutma.
- The ATM swallowed the credit card.
- ATM kredi kartını yuttu.
- Tom has swallowed it.
- Tom onu yuttu.
- I swallowed my pride.
- Ben gururumu yuttum.
- The baby has presumably swallowed the pacifier.
- Bebek muhtemelen emziği yuttu.
- The abandoned city was swallowed by the jungle.
- Terk edilen şehir orman tarafından yutuldu.
- The snake swallowed the dog whole.
- Yılan köpeği bütün olarak yuttu.
- When you swallow a dangerous substance, what you need to do depends on what you swallowed.
- Tehlikeli bir madde yuttuğun zaman, yapman gereken şey ne yuttuğuna bağlıdır.
- Food should be chewed before being swallowed.
- Yiyecekler yutulmadan önce çiğnenmelidir.
- You must swallow pills, not chew them in your mouth.
- Hapları yutmalısın, onları ağzında çiğnememelisin.
- Swallow the pill.
- Hapları yut.
- The ATM has swallowed my debit card.
- ATM banka kartımı yuttu.
- The closure of the factory was a tough pill to swallow to the town's residents.
- Fabrikanın kapanması kasaba sakinleri için yutulması zor bir haptı.
- The snake swallowed the dog whole.
- Yılan köpeği bütünüyle yuttu.
- You have to chew the food before you swallow it.
- Yemeği yutmadan önce çiğnemelisin.
- The abandoned city was swallowed by the jungle.
- Terkedilmiş şehir, orman tarafından yutuldu.
- She swallowed a coin.
- O bir bozuk para yuttu.
- I have trouble swallowing pills.
- Hapları yutmakta zorluk çekiyorum.
- Swallow the pills.
- Hapları yut.
- I have trouble swallowing pills.
- Hapları yutmakta zorlanıyorum.
- I'm not swallowing that.
- Onu yutmayacağım.
- The tablets are swallowed with water.
- Tabletler suyla yutulur.
- The ATM swallowed my card.
- ATM, kartımı yuttu.
- After Tom had entered four wrong PIN numbers, the ATM swallowed his card.
- Tom dört yanlış PIN numarasını girdikten sonra ATM onun kartını yuttu.
- He swallowed detergent by mistake.
- O, yanlışlıkla deterjan yuttu.
- These pills are hard to swallow.
- Bu hapları yutmak zor.
- Why did you swallow all those pills?
- Neden bütün o hapları yuttun?
- Don't swallow these chemical products.
- Bu kimyasal ürünleri yutmayın.
- Thick clouds swallowed the airplane.
- Kalın bulutlar uçağı yuttu.
- I had to swallow my pride.
- Gururumu yutmak zorunda kaldım.
- I swallowed a fly.
- Bir sinek yuttum.
- Tom had to swallow the frog.
- Tom kurbağayı yutmak zorunda kaldı.
- He swallowed a piece of toast because he was starving.
- Açlıktan bir parça tost yuttu.
- It was a bitter pill to swallow.
- Yutulacak acı bir haptı.
- He was swallowed by the abyss.
- Uçurum tarafından yutuldu.
- The ATM has swallowed the credit card.
- ATM, kredi kartını yuttu.
- Have you ever swallowed an apricot pit?
- Hiç kaysı çekirdeği yuttun mu?
- The medicine is hard to swallow.
- Bu ilacı yutmak zor.
- Sami has swallowed dozens of pills and a bottle of tequila.
- Sami düzinelerce hap ve bir şişe tekila yutmuştu.
- Tom swallowed the pill.
- Tom hapı yuttu.
- The snake is swallowing an egg.
- Yılan bir yumurta yutuyor.
- It was difficult to swallow such a large pill.
- Böyle büyük bir hapı yutmak zordu.
- It was difficult to swallow such a large pill.
- Bu kadar büyük bir hapı yutmak zor oldu.
- He swallowed detergent by mistake.
- Yanlışlıkla deterjan yutmuş.
- You have to chew the food before you swallow it.
- Yiyeceği yutmadan önce çiğnemek zorundasın.
- Tom accidentally swallowed a coin.
- Tom yanlışlıkla bir bozuk para yuttu.
- Swallow the pill.
- Hapı yut.
- She swallowed a coin.
- Bir bozuk para yuttu.
- He was swallowed by the abyss.
- O, uçurum tarafından yutuldu.
- I have trouble swallowing these big pills.
- Bu büyük hapları yutmakta zorlanıyorum.
- When you swallow a dangerous substance, what you need to do depends on what you swallowed.
- Tehlikeli bir madde yuttuğunuzda, ne yapmanız gerektiği ne yuttuğunuza bağlıdır.
- The snake swallowed a frog.
- Yılan bir kurbağayı yuttu.
- Layla swallowed the frog alive.
- Layla kurbağayı canlı canlı yuttu.
- It was a bitter pill to swallow.
- Yutmak için acı bir haptı.
- I swallowed the pill.
- Hapı yuttum.
- The ATM swallowed my card.
- ATM kartımı yuttu.
- Sami has swallowed dozens of pills and a bottle of tequila.
- Sami düzinelerce hap ve bir şişe tekila yuttu.
- Tom had trouble swallowing the pills.
- Tom hapları yutarken zorluk yaşadı.
- These pills are hard to swallow.
- Bu hapları yutmak çok zordur.
- The tablets are swallowed with water.
- Tabletler su ile yutulur.
- Food should be chewed before being swallowed.
- Besin yutulmadan önce çiğnemeli.
- I swallowed a soap bubble when I was washing my face while singing.
- Şarkı söylerken yüzümü yıkarken bir sabun köpüğü yuttum.
- Why did you swallow all those pills?
- Neden bütün bu hapları yuttun?
- Some say the boat got lost, others say it was swallowed by a whale.
- Bazıları teknenin kaybolduğunu, başkaları ise onun bir balina tarafından yutulduğunu söyler.
- Tom had trouble swallowing the pills.
- Tom hapları yutmakta zorlandı.
- Thick clouds swallowed the airplane.
- Yoğun bulutlar uçağı yuttu.
- Have you ever swallowed an apricot pit?
- Hiç kayısı çekirdeği yuttun mu?
- It's the first time I swallow a peach pit!
- İlk defa bir şeftali çekirdeği yutuyorum!
- I swallowed a fly.
- Sinek yuttum.
- After Tom had entered four wrong PIN numbers, the ATM swallowed his card.
- Tom dört yanlış PIN numarası girdikten sonra ATM kartını yuttu.
- Tom swallowed his chewing gum.
- Tom sakızını yuttu.
- Tom swallowed his pride.
- Tom gururunu yuttu.
- Tom's home was swallowed by a sinkhole.
- Tom'un evi bir obruk tarafından yutuldu.
- I swallowed a bug.
- Bir böcek yuttum.
- The ATM has swallowed my debit card.
- ATM benim banka kartımı yuttu.
- I'm not swallowing that.
- Onu yutmuyorum.
- I have trouble swallowing these big pills.
- Bu büyük hapları yutmakta zorluk çekiyorum.
- Tom accidentally swallowed a coin.
- Tom yanlışlıkla bozuk para yuttu.
- The ATM has swallowed the credit card.
- ATM kredi kartını yuttu.
- The baby has presumably swallowed the pacifier.
- Muhtemelen bebek emziği yuttu.
- I had to swallow his insult.
- Onun hakaretini yutmak zorunda kaldım.
- Tom had to swallow his pride and admit that he needed help.
- Tom gururunu yutmak ve yardıma ihtiyacı olduğunu itiraf etmek zorunda kaldı.
- You must swallow pills, not chew them in your mouth.
- Hapları yutmalısın, ağzında çiğnememelisin.
- I had to swallow my pride.
- Gururumu yutmak zorundaydım.
Show More (99)
|
| 2 |
swallow |
kırlangıç |
n. |
|
- Clear skies, swallows flying in from all around, calm seas, incredible sunshine.
- Açık gökyüzü, dört bir yandan uçan kırlangıçlar, sakin denizler, inanılmaz güneş ışığı.
- Swallows are flying in the sky.
- Kırlangıçlar gökyüzünde uçuyor.
- A couple of swallows are flying overhead.
- Birkaç kırlangıç tepemizde uçuyor.
- It takes more than one swallow to make a summer.
- Bir kırlangıçla yaz olmaz.
- A swallow flies very swiftly.
- Bir kırlangıç, çok hızlı uçar.
- Before winter starts, the swallows fly south.
- Kış mevsimi başlamadan önce, kırlangıçlar güneye uçarlar.
- Swallows migrate to a warm climate.
- Kırlangıçlar, sıcak iklime göç ederler.
- One swallow does not make a spring.
- Bir kırlangıç bir bahar yapmaz.
- Swallows twitter.
- Kırlangıçlar cıvıldar.
- We can see more and more swallows.
- Giderek daha fazla kırlangıç görebilmekteyiz.
- The swallow is swift in flight.
- Kırlangıç hızlı uçar.
- In the autumn, swallows will fly south.
- Sonbaharda kırlangıçlar güneye uçar.
- Swallows migrate to a warm climate.
- Kırlangıçlar, sıcak iklimlere göç eder.
- The boy can't tell a swallow from a sparrow.
- Çocuk kırlangıçla serçeyi ayırt edemiyor.
- We can see more and more swallows.
- Gittikçe daha fazla kırlangıç görebiliriz.
- The swallow is a migratory bird.
- Kırlangıç göçmen bir kuştur.
- The swallow is a sign of summer.
- Kırlangıç yazın işaretidir.
- A couple of swallows are flying overhead.
- Birkaç kırlangıç, havada uçuyor.
- Many swallows will come soon from the south.
- Yakında güneyden birçok kırlangıç gelecek.
- Before winter starts, the swallows fly south.
- Kış başlamadan önce kırlangıçlar güneye uçar.
- The swallows are migrating.
- Kırlangıçlar göç ediyor.
- In the autumn, swallows will fly south.
- Sonbaharda kırlangıçlar güneye uçacak.
Show More (19)
|
| 3 |
swallow |
yutkunmak |
v. |
|
- She swallowed nervously as she opened the door.
- Kapıyı açarken endişeyle yutkundu.
- It takes more than one swallow to make a summer.
- Bir yazı yapmak için bir yutkunmadan fazlası gerekir.
- I have trouble swallowing.
- Yutkunmakta zorlanıyorum.
- I have trouble swallowing.
- Yutkunmakta güçlük çekiyorum.
- My throat really hurts when I swallow.
- Yutkunurken boğazım çok acıyor.
- Tom is having a hard time swallowing.
- Tom yutkunmakta zorlanıyor.
- Whenever I swallow, my throat hurts.
- Ne zaman yutkunsam boğazım ağrıyor.
- I have difficulty swallowing.
- Yutkunmakta zorlanıyorum.
- Are you having any difficulty swallowing?
- Yutkunmakta zorluk çekiyor musun?
- I have difficulty swallowing.
- Yutkunmakta güçlük çekiyorum.
- My throat hurts when I swallow.
- Yutkunurken boğazım ağrıyor.
- My throat really hurts when I swallow.
- Yutkunduğum zaman boğazım gerçekten acıtıyor.
Show More (9)
|
| 4 |
swallow |
bir kenara bırakmak |
v. |
|
- He swallowed his pride and called her.
- Gururunu bir kenara bıraktı ve onu aradı.
Show More (-2)
|
| 5 |
swallow |
kabul etmek |
v. |
|
- The principal found his excuse very hard to swallow.
- Müdüre göre, onun mazeretini kabul etmek çok zordu.
Show More (-2)
|
| 6 |
swallow |
yudum |
n. |
|
- The woman downed the gin and lime that was served in one swallow.
- Kadın servis edilen cin ve limonu bir yudumda mideye indirdi.
Show More (-2)
|
| 7 |
swallow |
yutma |
n. |
|
- Are you having any difficulty swallowing?
- Herhangi bir yutma güçlüğü yaşıyor musunuz?
Show More (-2)
|
