Tureng - trees - İngilizce Türkçe Cümleler

Geçmiş

	İngilizce	Türkçe
1	trees	ağaçlar	n.
	Will he still be able to see the wood for the trees? Hala ağaçlar için odunu görebilecek mi? Practically every grove of trees would fall within the scope of the regulation. Neredeyse her ağaç korusu yönetmelik kapsamına girecektir. Indeed, for some 'forestry'districts, which have lost 20% of their trees, this represents a huge loss. Gerçekten de ağaçlarının %20'sini kaybeden bazı 'ormancılık' bölgeleri için bu çok büyük bir kayıp anlamına gelmektedir. It addresses individual trees but rarely the wood as a whole. Tek tek ağaçları ele alır, ancak nadiren bir bütün olarak ormanı ele alır. Pollution has further economic consequences, by reducing crop yields and damaging trees. Kirlilik, mahsul verimini düşürerek ve ağaçlara zarar vererek daha fazla ekonomik sonuçlara yol açmaktadır. We must not fail to see the wood for the trees. Ağaçlar için odunu görmekte başarısız olmamalıyız. In the dry season, these trees lose their leaves. Kurak dönemde ağaçlar yapraklarını döker. It is no longer a dream for children to play under green trees. Çocuklar için yemyeşil ağaçların altında oyun oynayabilmek artık bir hayal değil. And this earth is the mother of trees and flowers. Ve bu toprak ağaçların ve çiçeklerin anasıdır. In addition, the fact that it is in the green trees increases its charm. Ayrıca yemyeşil ağaçların içinde oluşu cazibesini arttırıyor. It is no longer a dream for children to play under green trees. Artık çocuklar için yemyeşil ağaçların altında oynamak hayal değil. And this earth is the mother of trees and flowers. Ve bu dünya ağaçların ve çiçeklerin anasıdır. In addition, the fact that it is in the green trees increases its charm. Ayrıca yemyeşil ağaçların içinde olması da cazibesini artırıyor. In the dry season, these trees lose their leaves. Kurak mevsimde bu ağaçlar yapraklarını kaybeder. It is no longer a dream for children to play under green trees. Çocukların yemyeşil ağaçların altında oynaması artık hayal değil. And this earth is the mother of trees and flowers. Ve bu yeryüzü, ağaçlar ile çiçeklerin anasıdır. In addition, the fact that it is in the green trees increases its charm. Ayrıca yemyeşil ağaçların içerisinde olması cazibesini artırıyor. When did you plant these trees? Bu ağaçları ne zaman diktin? I chained myself to one of the trees they were planning to cut down. Kendimi kesmeyi planladıkları ağaçlardan birine zincirledim. We may plant a couple more trees. Birkaç ağaç daha dikebiliriz. Bears can climb trees. Ayılar ağaçlara tırmanabilir. There's a house behind the trees. Ağaçların arkasında bir ev var. My suggestion is for more trees to be planted along the streets. Benim önerim caddeler boyunca daha fazla ağaç ekilmesidir. Those trees are blocking our view of the lake. O ağaçlar göl manzaramızı engelliyor. Tom strung up a hammock between two trees and took a nap. Tom iki ağacın arasına bir hamak kurdu ve biraz kestirdi. My suggestion is for more trees to be planted along the streets. Benim önerim caddelere daha fazla ağaç dikilmesi. The wind brought down a large number of trees. Rüzgâr çok sayıda ağacı devirdi. There's a lot of grass in our garden, and there are many pretty flowers and tall trees. Bahçemizde bir sürü çim var, çok güzel çiçekler ve uzun ağaçlar var. Did you climb trees when you were a child? Bir çocukken ağaca tırmandın mı? You see some trees in front of the school. Okulun önünde birkaç ağaç görüyorsunuz. Even monkeys fall from trees. Maymunlar bile ağaçtan düşer. This is one of the trees that I want to have cut down. Bu kesilmesini istediğim ağaçlardan biri. I liked climbing trees when I was a kid. Çocukken ağaçlara tırmanmayı severdim. There are a lot of tall trees in the park. Parkta çok sayıda uzun ağaç var. There are dozens of trees in the garden. Bahçede düzinelerce ağaç var. He cuts down trees in the mountains. Dağlarda ağaç keser. They planted these trees. Onlar bu ağaçları diktiler. The trees are green. Ağaçlar yeşil. Wood doesn't grow on trees. Ahşap ağaçlarda yetişmiyor. Birds are singing in the trees. Kuşlar ağaçlarda şarkı söylüyor. The trees are almost in bloom. Ağaçlar neredeyse çiçek açacak. I can hear the wind in the trees. Ağaçlardaki rüzgarı duyabiliyorum. Last week's storm damaged many trees in our neighborhood. Geçen haftaki fırtına mahallemizdeki birçok ağaca zarar verdi. A heath is often created or expanded by fire, which prevents the growth of trees. Fundalıklar genellikle ağaçların büyümesini engelleyen yangınlarla oluşur ya da genişler. The birds' beautiful singing was heard among the trees. Kuşların güzel ötüşü ağaçların arasından duyuluyordu. A small forest brook flowed between the moss-covered trees. Küçük bir orman deresi yosun kaplı ağaçların arasında akıyordu. The yellow, red and brown leaves appearing on the trees are the first sign of autumn. Ağaçlarda görünen sarı, kırmızı ve kahverengi yapraklar sonbaharın ilk işaretidir. There are no trees on Tom's property. Tom'un mülkünde hiç ağaç yok. Many little red birds always sing merrily in the trees. Birçok küçük kırmızı kuş ağaçlarda her zaman neşeyle öter. These trees were planted by them. Bu ağaçlar onlar tarafından dikildi. There are many trees in this forest. Bu ormanda birçok ağaç var. He cuts down trees in the mountains. Dağlarda ağaçlar keser. Trees give off oxygen and absorb carbon dioxide. Ağaçlar oksijen yayar ve karbon dioksit emer. There used to be big trees around my house. Evimin etrafında büyük ağaçlar vardı. Tom has no trouble climbing trees. Tom'un ağaçlara tırmanmak gibi bir derdi yok. We planted several trees in our front yard. Ön bahçemize birkaç ağaç diktik. The castle is surrounded by trees. Kale, ağaçlarla çevrilidir. Squirrels love climbing trees. Sincaplar ağaçlara tırmanmaya bayılır. He knows how to cut huge trees. Büyük ağaçların nasıl kesileceğini biliyor. Did you know that spaghetti grows on spaghetti trees? Spagettinin spagetti ağaçlarında yetiştiğini biliyor muydunuz? I'd cut down those trees. Ben olsam şu ağaçları keserdim. A lot of trees grow in the countryside. Birçok ağaç kırsal kesimde yetişir. When were these trees planted? Bu ağaçlar ne zaman dikildi? He strung a rope between the two trees. O, iki ağaç arasına bir ip germiş. Wood doesn't grow on trees. Ağaçta odun yetişmez. It's easy for monkeys to climb trees. Maymunlar için ağaca tırmanmak kolaydır. You can't see the forest behind the trees. Sen ağaçların arkasındaki ormanı göremiyorsun. The birds are singing in the trees. Kuşlar ağaçların arasında şarkı söylüyor. Birds make their nests in trees. Kuşlar yuvalarını ağaçlara yaparlar. Can you name all the trees in the garden? Bahçedeki tüm ağaçları sayabilir misin? The birds used to sing in the trees. Kuşlar ağaçlarda öterdi. I'd cut down those trees if I were you. Yerinde olsam, o ağaçları keserim. Beavers can cut down trees with their teeth. Kunduzlar ağaçları dişleri ile kesebilir. We can't see the view because of these trees. Bu ağaçlar yüzünden manzarayı göremiyoruz. Trees do not grow on prairies. Ağaçlar bozkırlarda yetişmez. Tom was the one who planted these trees. Bu ağaçları diken Tom'du. Many of my neighbors have persimmon trees. Komşularımın çoğunda hurma ağacı var. The leaves on the trees change color in the fall. Ağaçlardaki yapraklar sonbaharda renk değiştirir. When they look at the forest, they don't see the trees. Ormana baktıklarında, ağaçları görmüyorlar. Money does not grow on trees. Para ağaçlarda yetişmez. Their job is to fell the dead trees. Onların işi ölü ağaçları kesmek. Many trees died during the long drought. Uzun süren kuraklık sırasında birçok ağaç öldü. The trees were full of birds. Ağaçlar kuşlarla doluydu. The leaves of the trees in the garden have turned completely red. Bahçedeki ağaçların yaprakları tamamen kırmızıya döndü. There is less crime in apartment buildings surrounded by trees and greenery. Ağaçlarla ve yeşilliklerle çevrili apartmanlarda daha az suç işleniyor. I think Tom was the one who cut down those trees. Sanırım o ağaçları kesen kişi Tom'du. Tell her that I am pruning the trees. Ona ağaçları budadığımı söyleyin. Tom certainly knows a lot about trees. Tom kesinlikle ağaçlar hakkında çok şey biliyor. There are lots of trees in the countryside. Kırsal kesimde bir sürü ağaç var. Who planted these trees? Bu ağaçları kim dikti? The trees are planted along the street. Ağaçlar cadde boyunca dikilmişti. The trees are tall. Ağaçlar uzun. Hundreds of trees in this park blew over in the hurricane. Bu parktaki yüzlerce ağaç kasırgada devrildi. We have three trees in our backyard. Arka bahçemizde üç ağacımız var. There are a couple of very tall trees in our backyard. Arka bahçemizde birkaç tane çok uzun ağaç var. Sami hid his car in a grove of trees. Sami arabasını bir ağaç korusuna sakladı. The botanist carefully recorded the morphological characteristics of the trees. Botanikçi ağaçların morfolojik özelliklerini dikkatle kaydetti. He wrote about plants and trees. O, bitkiler ve ağaçlar hakkında yazı yazdı. Many animals and trees of the Amazonian forest have Tupi names. Amazon ormanlarındaki birçok hayvan ve ağacın Tupi dilinde isimleri vardır. Tom was the one who planted these trees. Bu ağaçları diken kişi Tom'du. He strung a rope between the two trees. İki ağacın arasına bir ip gerdi. I should like to see the trees from which you picked these apples. Bu elmaları topladığınız ağaçları görmek isterim. Lots of low trees grow on the hill. Tepede bir sürü bodur ağaçlar büyümektedir. I think Tom was the one who cut down those trees. Sanırım o ağaçları kesen Tom'du. The countryside has many trees. Kırsal kesimde çok sayıda ağaç vardır. The birds are singing in the trees. Kuşlar ağaçlarda ötüyor. Cats can climb trees, but dogs can't. Kediler ağaçlara tırmanabilir, ancak köpekler tırmanamaz. The birds were singing in the trees. Kuşlar ağaçlarda şarkı söylüyordu. Before bearing fruit, orange trees bloom with orange blossoms. Meyve vermeden önce, portakal ağaçları portakal çiçekleri açar. The leaves on the trees have begun to change colors. Ağaçlardaki yaprakların rengi değişmeye başladı. You can't see the forest behind the trees. Ağaçların arkasındaki ormanı göremiyorsun. Northern flying squirrels nest inside trees. Kuzeyden gelen uçan sincaplar ağaçların içinde yuva yapar. A lot of trees were cut down. Bir sürü ağaç kesildi. The trees by the road were chopped down. Yol kenarındaki ağaçlar kesilmiş. They live in that house among the trees. Onlar ağaçların arasındaki şu evde yaşarlar. Many trees are bare in winter. Birçok ağaç kışın çıplaktır. Can't see the forest for the trees. Ağaçlar için ormanı göremiyoruz. Tell Tom that I'll prune his trees for him. Tom'a ağaçlarını onun için budayacağımı söyle. How many of the trees on your property are fruit trees? Arazinizdeki ağaçların kaç tanesi meyve ağacı? Children like climbing trees. Çocuklar ağaçlara tırmanmayı seviyor. I had the gardener plant some trees. Bahçıvana birkaç ağaç diktirdim. The trees were very scarce. Ağaçlar çok azdı. How old do you think those trees are? Bu ağaçların kaç yaşında olduğunu düşünüyorsun? How many trees are in your orchard? Meyve bahçenizde kaç ağaç var? Monkeys climb trees. Maymunlar ağaçlara tırmanır. There were some men eating their lunches under the trees in front of the library. Kütüphanenin önündeki ağaçların altında öğle yemeklerini yiyen bazı adamlar vardı. Birds are singing in the trees. Kuşlar ağaçlarda ötüyorlar. Money doesn't grow on trees. Para ağaçlarda yetişmez. There used to be big trees around my house. Eskiden evimin etrafında büyük ağaçlar vardı. The wind blew the trees over. Rüzgar ağaçları devirdi. Many trees died during the long drought. Uzun kuraklık döneminde birçok ağaç kurudu. Many trees were cut down. Birçok ağaç kesildi. Trees are planted along the street. Cadde boyunca ağaçlar ekili. There used to be some big trees around the pond. Eskiden göletin etrafında büyük ağaçlar vardı. Tall trees catch a lot of wind. Uzun ağaçlar çok rüzgar alır. The botanist carefully recorded the morphological characteristics of the trees. Botanikçi dikkatle ağaçların morfolojik özellikleri kaydetti. There are a lot of tall trees in the park. Parkta bir sürü uzun ağaç var. There are no less than two hundred trees in the park. Parkta en az iki yüz ağaç var. Can't see the forest for the trees. Ağacı seyreden ormanı göremez. He has no trouble climbing trees. Ağaçlara tırmanmakta hiç zorlanmıyor. Tell Tom that I'll prune the trees. Tom'a ağaçları budayacağımı söyle. The hill is exposed, with no trees. Tepe açıkta, hiç ağaç yok. He had heard wonderful stories about cities of gold with silver trees. O, gümüş ağaçları olan altın şehirler hakkında harika hikayeler duymuştu. The birds used to sing in the trees. Kuşlar ağaçlarda şarkı söylerdi. We may plant a couple more trees. Birkaç tane daha ağaç dikebiliriz. There are a lot of trees around the pond. Havuzun etrafında bir sürü ağaç var. The castle is surrounded by trees. Kalenin etrafı ağaçlarla çevrili. I want you to cut down those three trees. Ben şu üç ağacı kesmeni istiyorum. It won't be long before the trees are bare. Çok geçmeden ağaçların çıplak kalacak. Tom planted three trees in his backyard. Tom arka bahçesine üç tane ağaç dikti. Birds were singing among the trees. Kuşlar ağaçların arasında ötüşüyorlardı. Tom certainly knows a lot about trees. Tom kesinlikle ağaçlar hakkında çok şey bilir. I'm not planting their trees. Onların ağaçlarını dikmeyeceğim. Cheetahs cannot climb trees. Çitalar ağaçlara tırmanamazlar. Tom cut down all the trees in his front yard. Tom ön bahçesindeki bütün ağaçları kesti. The girl talked to trees. Kız ağaçlarla konuşuyordu. They picked apples from the trees. Ağaçtan elma topladılar. Beavers can cut down trees with their teeth. Kunduzlar dişleriyle ağaçları kesebilir. They live in that house among the trees. Ağaçların arasındaki o evde yaşıyorlar. Birds make their nests in trees. Kuşlar, yuvalarını ağaçlara yaparlar. There used to be some big trees around the pond. Havuzun etrafında bazı büyük ağaçlar vardı. He can't see the forest for the trees. O ağaçlar nedeniyle ormanı göremiyor. When I was young, I used to climb trees a lot. Ben gençken ağaçlara çok tırmanırdım. The climate affected the growth of trees and plants. İklim, bitkilerin ve ağaçların büyümesini etkiledi. There are a lot of trees around the pond. Göletin etrafında bir sürü ağaç var. There are many trees growing in front of the library. Kütüphanenin önünde büyüyen bir sürü ağaç var. In the autumn, leaves fall from trees. Sonbaharda ağaçlardan yapraklar dökülür. We treasure our trees. Ağaçlarımızın üzerine titriyoruz. The trees are full of fruit. Ağaçlar meyve dolu. These trees are beautiful. Bu ağaçlar çok güzel. The girl talked to trees. Kız ağaçlarla konuştu. Tell her that I am pruning the trees. Ona ağaçları budadığımı söyle. Little birds are singing merrily in the trees. Ufak kuşlar ağaçlarda neşeyle cıvıldıyor. Tom strung a clothesline between the two trees. Tom iki ağacın arasına bir çamaşır ipi gerdi. Are there many trees in the park? Parkta çok ağaç var mı? In my garden many trees are bearing fruit. Bahçemde birçok ağaç meyve veriyor. The tall trees blocked out the sun. Uzun ağaçlar güneşi engelledi. He can't see the forest for the trees. Ağaçlar için ormanı göremiyor. A lot of trees grow in the countryside. Kırsalda bir sürü ağaç yetişiyor. I love trees. Ağaçları seviyorum. They shot at the British from behind trees. Ağaçların arkasından İngilizlere ateş ettiler. Many trees lose their leaves in the winter. Birçok ağaç kışın yapraklarını kaybeder. Those trees hide the landscape. Bu ağaçlar manzarayı gizliyor. They planted these trees. Bu ağaçları onlar dikti. The rain falls and moistens the trees. Yağmur yağar ve ağaçları nemlendirir. Tom has three bonsai trees that he got from his great-grandfather. Tom'un büyük büyükbabasından kalma üç bonsai ağacı var. When was the last time you watered the trees? Ağaçları en son ne zaman suladınız? Money doesn't grow on trees. Para ağaçta yetişmiyor. There are no trees on Tom's property. Tom'un arazisinde hiç ağaç yok. The trees were covered with snow. Ağaçlar karla kaplıydı. The robbers came out from behind the trees and attacked him. Soyguncular ağaçların arkasından çıktı ve ona saldırdı. Cats can climb trees, but dogs can't. Kediler ağaca tırmanabilir ama köpekler tırmanamaz. Don't cut down those trees. O ağaçları kesmeyin. They cut down many trees to build the boats. Tekneleri inşa etmek için çok sayıda ağaç kestiler. Are you going to cut down all the trees here? Buradaki tüm ağaçları kesecek misiniz? I want you to cut down those three trees. Şu üç ağacı kesmeni istiyorum. When will the trees blossom? Ağaçlar ne zaman çiçek açacak? There are trees on either side of the river. Nehrin iki tarafında da ağaçlar var. The village is beyond those trees. Köy şu ağaçların arkasında. There are trees in this forest. Bu ormanda ağaçlar var. Tom planted these trees. Tom bu ağaçları dikti. The trees were in a row. Ağaçlar bir sıra halindeydi. Birds were singing among the trees. Kuşlar ağaçların arasında şarkı söylüyordu. The snow bends the trees. Kar ağaçları eğiyor. It's easy for monkeys to climb trees. Bir maymun için ağaca tırmanmak kolay bir şeydir. Several trees blew down in our neighborhood during the storm. Fırtına sırasında mahallemizdeki birkaç ağaç devrildi. About a dozen trees had soon been planted. Kısa süre içinde yaklaşık bir düzine ağaç dikilmişti. The trees here were all cut down by people. Buradaki ağaçların hepsi insanlar tarafından kesildi. I'm not planting their trees. Onların ağaçlarını dikmiyorum. There are dozens of trees in the garden. Bahçede onlarca ağaç var. The leaves of the trees turn yellow in the fall. Ağaçların yaprakları sonbaharda sararır. Tom planted some trees. Tom birkaç ağaç dikti. I had the gardener plant some trees. Bahçıvana bazı ağaçlar diktirdim. With the arrival of winter, the leaves on the trees fall down. Kışın gelmesiyle birlikte ağaçlardaki yapraklar dökülür. I should like to see the trees from which you picked these apples. Ben, bu elmaları topladığın ağaçları görmek istiyorum. The slopes of the mountain and the trees were all covered in snow. Dağın yamaçları ve ağaçların hepsi karla kaplıydı. She came into the garden and looked at the trees for a long time. Bahçeye girdi ve uzun süre ağaçlara baktı. The trees by the road were chopped down. Yol kenarındaki ağaçlar kesilmişti. We can't see the view because of these trees. Bu ağaçlardan dolayı manzarayı göremiyoruz. The trees are almost in bloom. Ağaçlar neredeyse çiçek açmış. Northern flying squirrels nest inside trees. Kuzey uçan sincapları ağaçların içine yuva yapar. The wind brought down a large number of trees. Rüzgar çok sayıda ağacı devirdi. When Tom was a young boy, he used to love climbing trees. Tom küçük bir çocukken ağaçlara tırmanmayı çok severdi. Little birds are singing merrily in the trees. Kuşlar ağaçlarda neşeyle ötüyorlar. We stayed at a hotel surrounded by trees. Biz ağaçlarla çevrili bir otelde kaldık. I enjoy climbing trees every once in a while. Arada bir ağaçlara tırmanmaktan hoşlanırım. I'd cut down those trees if I were you. Yerinde olsam o ağaçları keserdim. What kind of trees are those? Ne tür ağaçlar bunlar? We cut trees with an axe. Ağaçları baltayla keseriz. There used to be big trees around the pond. Eskiden göletin etrafında büyük ağaçlar vardı. Tom is good at climbing trees. Tom ağaçlara tırmanmakta iyidir. The leaves on trees have turned red. Ağaçlardaki yapraklar kırmızıya döndü. The leaves on the trees have begun to change colors. Ağaçlardaki yapraklar renk değiştirmeye başladı. The trees were in a row. Ağaçlar sıra sıra dizilmişti. Apples grow on trees. Elmalar ağaçlarda büyür. Money doesn't grow on trees. Para ağaçta yetişmez. What kind of trees are those? Bunlar ne tür ağaçlar? She came into the garden and looked at the trees for a long time. Bahçeye geldi ve uzun uzun ağaçlara baktı. Last week, we cut down all the trees in our backyard. Geçen hafta arka bahçemizdeki tüm ağaçları kestik. Apples grow on trees. Elmalar ağaçta yetişir. The wind gently kissed the trees. Rüzgâr ağaçları hafifçe okşadı. There are many trees growing in front of the library. Kütüphanenin önünde büyüyen birçok ağaç var. Sometimes, if I look at a forest of trees, I get in a trance and don't even realize until minutes later. Bazen bir ağaç ormanına baktığımda transa geçerim ve dakikalar geçene kadar farkına bile varmam. A lot of trees were cut down. Çok sayıda ağaç kesildi. Trees have been removed from the park. Ağaçlar parktan kaldırıldı. The trees are budding early this year. Ağaçlar bu yıl erken tomurcuklanıyor. When I was young, I used to climb trees a lot. Gençken ağaçlara çok tırmanırdım. The trees are big. Ağaçlar büyük. Monkeys climb trees. Maymunlar ağaçlara tırmanırlar. Did you climb trees when you were a child? Çocukken ağaçlara tırmanır mıydınız? The birds were singing in the trees. Kuşlar ağaçlarda şarkı söylüyorlardı. I've never seen so many trees in my life. Hayatımda hiç bu kadar çok ağaç görmedim. The countryside has many trees. Kırsalda birçok ağaç vardır. The trees have begun to bud. Ağaçlar tomurcuklanmaya başladı. If the trees on that hill are cut down, you'll see erosion pretty quickly. Eğer o tepedeki ağaçlar kesilirse, erozyonu çok çabuk göreceksiniz. We love trees. Ağaçları severiz. We stayed at a hotel surrounded by trees. Ağaçlarla çevrili bir otelde kaldık. In November, olives are harvested from the trees to make oil. Kasım ayında, zeytinler yağ yapmak için ağaçlardan toplanır. Tom disappeared into the trees. Tom ağaçların arasında kayboldu. Are you going to cut down all the trees here? Buradaki tüm ağaçları kesecek misin? None of the old trees survived the fire. Yaşlı ağaçların hiçbiri yangından kurtulamadı. There are many tall trees and different kinds of grass in the jungle. Ormanda birçok uzun ağaç ve farklı türde otlar var. Some beautiful birds fly above the trees. Birkaç güzel kuş, ağaçların üzerinde uçuyor. How many trees are in your orchard? Meyve bahçende kaç tane ağaç var? The leaves on the trees change color in the autumn. Ağaçlardaki yapraklar sonbaharda renk değiştirir. There were neither flowers nor trees in the streets of his city. Kentindeki caddelerde ne çiçek ne de ağaçlar vardı. I've never seen so many trees in my life. Hayatımda hiç bu kadar çok ağaç görmemiştim. When Ahmad was a boy, he could climb tall trees. Ahmad çocukken yüksek ağaçlara tırmanabilirdi. These trees are beautiful. Bu ağaçlar güzel. Trees are alive. Ağaçlar canlıdır. Those trees hide the landscape. Şu ağaçlar manzarayı örtüyor. The wind gently kissed the trees. Rüzgar ağaçlara usulca dokundu. Squirrels are nimble in climbing trees. Sincaplar ağaçlara tırmanmakta çeviktir. The seeds of these trees are yellow. Bu ağaçların tohumları sarıdır. When Tom was a young boy, he used to love climbing trees. Tom küçük bir çocukken ağaçlara tırmanmayı severdi. Tom planted three trees in his backyard. Tom arka bahçesine üç ağaç dikti. The village is beyond those trees. Köy o ağaçların ötesinde. There are no less than two hundred trees in the park. Parkta en az iki yüz ağaç bulunmaktadır. The trees are planted at intervals of thirty meters. Ağaçlar otuz metre aralıklarla dikiliyor. Tom is good at climbing trees. Tom ağaçlara tırmanmada iyidir. I see a man behind the trees. Ağaçların arkasında bir adam görüyorum. When was the last time you watered the trees? En son ne zaman ağaçları suladın? The windstorm blew away roofs and uprooted many trees. Fırtına çatıları uçurdu ve birçok ağacı kökünden söktü. Might it happen to be a large symbolic grove of trees? Büyük bir sembolik ağaç korusu olabilir mi? Are you going to cut down all these trees? Bütün bu ağaçları kesecek misin? Tell Tom that I'm pruning the trees. Tom'a ağaçları budadığımı söyle. The trees kept me out of the rain. Ağaçlar beni yağmurdan korudu. I'm going to cut down those trees. O ağaçları keseceğim. We treasure our trees. Ağaçlarımıza değer veriyoruz. We walked among the trees. Biz, ağaçların arasında yürüdük. The trees were torn up by the force of the storm. Ağaçlar fırtınanın şiddetiyle parçalandı. The forest abounds in trees. Ormanda bolca ağaç var. Many trees are bare in winter. Birçok ağaç kışın yapraksızdır. Money doesn't grow on trees, you know. Para ağaçta yetişmiyor, biliyorsunuz. The trees don't let him see the forest. Ağaçlar onun ormanı görmesine izin vermiyor. They picked apples from the trees. Onlar ağaçlardan elma topladı. The trees are planted at intervals of thirty meters. Ağaçlar otuz metre aralıkla ekilir. I loved to climb trees when I was a kid. Çocukken ağaçlara tırmanmayı severdim. We cut trees with an axe. Ağaçları baltayla kesiyoruz. This park is pretty big; it has a lot of trees and many flowers. Park oldukça büyüktür; Çok sayıda ağaçları ve çok sayıda çiçekleri vardır. A few trees fell down in our neighborhood during the storm last week. Geçen haftaki fırtınada mahallemizde birkaç ağaç devrildi. There are three trees in the yard. Bahçede üç tane ağaç var. Trees do not grow on prairies. Ağaçlar çayırlarda yetişmez. It's best to avoid trees when driving. Araba sürerken ağaçlardan kaçınmak en iyisidir. When they look at the forest, they don't see the trees. Ormana baktıklarında ağaçları göremiyorlar. In autumn, leaves fall from trees. Sonbaharda yapraklar ağaçlardan dökülür. How old do you think those trees are? Sence bu ağaçlar kaç yaşında? Children like climbing trees. Çocuklar ağaçlara tırmanmayı severler. He climbs trees easily. Ağaçlara kolayca tırmanır. Cheetahs cannot climb trees. Çitalar ağaçlara tırmanamaz. Trees give off oxygen and absorb carbon dioxide. Ağaçlar oksijen verir ve karbondioksiti emer. Tell Tom that I'm pruning the trees. Tom'a ağaçları budayacağımı söyle. There were no trees on the island. Adada hiç ağaç yoktu. Why do you think Tom enjoys climbing trees so much? Sizce Tom ağaçlara tırmanmayı neden bu kadar çok seviyor? Those trees are blocking our view. Şu ağaçlar görüşümüzü engelliyor. He wrote about plants and trees. Bitkiler ve ağaçlar hakkında yazdı. The slopes of the mountain and the trees were all covered in snow. Dağın yamaçları ve bütün ağaçlar karla kaplıydı. The birds' beautiful singing was heard among the trees. Kuşların güzel şarkıları ağaçlar arasından duyuluyordu. Those trees are blocking our view of the lake. Şu ağaçlar gölü görmemizi engelliyor. Apricots come from apricot trees. Kaysılar kaysı ağaçlarından gelir. The leaves on the trees have begun to turn red. Ağaçlardaki yapraklar kırmızıya dönmeye başladı. The windstorm blew away roofs and uprooted many trees. Kasırga çatıları uçurdu ve birçok ağacı kökünden söktü. Trees are planted along the street. Cadde boyunca ağaçlar dikildi. Tom is pruning the trees. Tom ağaçları buduyor. In the autumn, the leaves on the trees become yellow. Sonbaharda ağaçlardaki yapraklar sararır. A strong wind stripped the trees of their leaves. Güçlü bir rüzgar ağaçların yapraklarını döktü. The yellow, red and brown leaves appearing on the trees are the first sign of autumn. Ağaçlarda beliren sarı, kırmızı ve kahverengi yapraklar sonbaharın ilk işaretidir. There were neither flowers nor trees in the streets of his city. Şehrinin sokaklarında ne çiçek ne de ağaç vardı. Tom planted these trees a long time ago. Tom bu ağaçları uzun zaman önce ekti. In spring, flowers grow and trees bloom. İlkbaharda çiçekler büyür ve ağaçlar çiçek açar. A small forest brook flowed between the moss-covered trees. Yosun kaplı ağaçların arasından küçük bir orman deresi akıyordu. The rain falls and moistens the trees. Yağmur yağıyor ve ağaçları nemlendiriyor. He knows how to cut huge trees. O büyük ağaçları nasıl keseceğini biliyor. The wind blew the trees over. Rüzgar ağaçları yıktı. The leaves of the trees turn yellow in the fall. Sonbaharda ağaçların yaprakları sararır. With the arrival of winter, the leaves on the trees fall down. Kışın gelmesiyle birlikte ağaçlardaki yapraklar düşer. Flowers and trees need clean air and fresh water. Çiçeklerin ve ağaçların temiz havaya ve temiz suya ihtiyacı vardır. Did you know that spaghetti grows on spaghetti trees? Spagettinin spagetti ağaçlarında yetiştiğini biliyor muydun? It's best to avoid trees when driving. Araba kullanırken ağaçlardan kaçınmak en iyisidir. We walked among the trees. Ağaçların arasında yürüdük. Many trees are bare in winter. Birçok ağaç kış mevsiminde çıplaktır. The leaves on the trees have begun to turn red. Ağaçtaki yapraklar kızarmaya başladı. Many of my neighbors have persimmon trees. Komşularımın çoğunun hurma ağaçları var. Tom likes to climb trees. Tom ağaçlara tırmanmayı seviyor. Flowers and trees need clean air and fresh water. Çiçeklerin ve ağaçların temiz havaya ve taze suya ihtiyacı vardır. There are three trees in the yard. Bahçede üç ağaç var. Some beautiful birds fly above the trees. Bazı güzel kuşlar ağaçların üzerinde uçuyor. Tom likes to climb trees. Tom ağaçlara tırmanmayı sever. Lots of low trees grow on the hill. Tepede çok sayıda bodur ağaç yetişiyor. Flowers and trees need clean air and water. Çiçeklerin ve ağaçların temiz havaya ve suya ihtiyacı vardır. There used to be big trees around the pond. Göletin etrafında büyük ağaçlar vardı. About a dozen trees had soon been planted. Yaklaşık bir düzine ağaç kısa sürede dikilmişti. The leaves of the trees in the garden have turned completely red. Bahçedeki ağaçların yaprakları tamamen kızardı. They cut down many trees to build the boats. Onlar tekne yapmak için birçok ağacı kestiler. These trees will never blossom. Bu ağaçlar asla çiçek açmayacak. Tom planted these trees a long time ago. Tom bu ağaçları uzun süre önce dikti. In the Autumn, the leaves fall from the trees. Sonbaharda yapraklar ağaçlardan düşer. The trees are planted along the street. Ağaçlar cadde boyunca ekilir. In autumn, leaves fall from trees. Sonbaharda, yapraklar ağaçlardan düşer. Those trees are blocking our view. O ağaçlar manzaramıza engel oluyor. In November, olives are harvested from the trees to make oil. Kasım ayında zeytinler yağ yapmak için ağaçlardan toplanır. In the autumn, leaves fall from trees. Sonbaharda yapraklar ağaçlardan düşer. Most trees lose their leaves in the winter. Çoğu ağaç kışın yapraklarını döker. The leaves on the trees change color in the autumn. Ağaçlardaki yapraklar sonbaharda renk değiştirirler. Protestors are chaining themselves to trees to prevent deforestation of the area. Protestocular, bölgenin ormansızlaşmasını önlemek için kendilerini ağaçlara zincirliyor. When Ahmad was a boy, he could climb tall trees. Ahmet çocukken, yüksek ağaçlara tırmanabiliyordu. I love the feeling I get when the wind rustles between the trees and tenderly stirs all around me. Rüzgar ağaçların arasında hışırdayıp etrafımı şefkatle karıştırdığında hissettiğim duyguyu seviyorum. The leaves fell from the trees. Yapraklar ağaçlardan düştü. Money doesn't grow on trees, you know. Para ağaçta yetişmiyor, biliyorsun. The climate affected the growth of trees and plants. İklim, ağaçların ve bitkilerin büyümesini etkiledi. Tom has no trouble climbing trees. Tom ağaçlara tırmanmada sorun yaşamadı. The leaves fall off the trees in the fall. Yapraklar sonbaharda ağaçlardan dökülür. Flowers and trees need clean air and fresh water. Çiçek ve ağaçlar temiz hava ve taze suya ihtiyaç duyarlar. How many trees are there? Kaç tane ağaç var? Kate's granddaughter needed to study among the trees. Kate'in torununun ağaçların arasında çalışmaya ihtiyacı vardı. There's a house behind the trees. Ağaçların ardında bir ev var. We treasure our trees. Ağaçlarımıza çok değer veriyoruz. They shot at the British from behind trees. Onlar ağaçların arkasından İngilizlere ateş etti. There are lots of trees in the countryside. Kırsal bölgede çok ağaç var. I see a man between the trees. Ağaçların arasında bir adam görüyorum. Tom likes climbing trees. Tom ağaçlara tırmanmayı sever. When did you plant these trees? Bu ağaçları ne zaman diktiniz? I love trees. Ağaçları severim. Don't fell the young trees. Genç ağaçları kesmeyin. This park is pretty big; it has a lot of trees and many flowers. Bu park oldukça büyük; bir sürü ağaç ve bir sürü çiçek var. Might it happen to be a large symbolic grove of trees? Sembolik büyük bir ağaç korusu olabilir mi? Show More (383)