union - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
union birlik n.
  • The budget for 2003 may be the last one drafted for a Union of 15 Member States.
  • 2003 yılı bütçesi, 15 Üye Devletten oluşan bir Birlik için hazırlanan son bütçe olabilir.
  • As you know, the Union is made up of nation states but also of multinational states.
  • Bildiğiniz üzere Birlik, ulus devletlerin yanı sıra çok uluslu devletlerden de oluşmaktadır.
  • Could this be a sign that the Chairman of the European Convention is attempting to reduce the Union's political power?
  • Bu, Avrupa Konvansiyonu Başkanı'nın Birliğin siyasi gücünü azaltmaya çalıştığının bir işareti olabilir mi?
Show More (723)
union sendika n.
  • I've heard that that company's workers refused to found a union.
  • O şirketin çalışanlarının sendika kurmayı reddettiğini duymuştum.
  • In the nineteenth century, when there were no strong unions, factory inspectors helped workers.
  • On dokuzuncu yüzyılda, güçlü sendikalar yokken, fabrika müfettişleri işçilere yardımcı oluyordu.
  • The unions are striking, and I have no idea why.
  • Sendikalar grev yapıyor ve bunun nedeni hakkında hiçbir fikrim yok.
Show More (48)
union birleşme n.
  • A union of intelligence and discipline shall lead to total success.
  • Zeka ve disiplinin birleşmesi insanı tam bir başarıya götürür.
  • Extremist militia of Muslim activists who demand union with Pakistan are very active here.
  • Pakistan ile birleşmeyi talep eden Müslüman aktivistlerden oluşan aşırılıkçı milisler burada çok aktiftir.
  • Because it represents the hard reflect of people who against the union.
  • Çünkü bu, birleşmeye karşı olanların sert tepkisini simgeliyor.
Show More (2)
union sendikal adj.
  • We are also seeing the insufficient participation of women in positions of greater responsibility in union life.
  • Ayrıca kadınların sendikal yaşamda daha fazla sorumluluk gerektiren mevkilere katılımının yetersiz olduğunu görüyoruz.
  • We are also seeing the insufficient participation of women in positions of greater responsibility in union life.
  • Ayrıca kadınların sendikal yaşamda daha fazla sorumluluk gerektiren pozisyonlara yeterince katılmadığını da görüyoruz.
  • We still see child labour, serious union repression and predominantly low-paid women.
  • Hala çocuk işçiliği, ciddi sendikal baskılar ve ağırlıklı olarak düşük ücretli kadınlar görüyoruz.
Show More (0)
union dernek n.
  • The Union of African Students Abroad is the most active students union I've seen.
  • Yurtdışındaki Afrikalı Öğrenciler Birliği, benim gördüğüm en faal öğrenci derneği.
Show More (-2)
union federasyon n.
  • The Soviet Union was the last confederation in history.
  • Sovyetler Birliği tarihteki son federasyon olmuştur.
Show More (-2)
union ittifak n.
  • There is no chance of a union between the two countries.
  • İki ülke arasında hiçbir ittifak şansı yok.
Show More (-2)