unrelenting - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
unrelenting acımasız adj.
  • First, we should not be mild-mannered psychotherapists in one country and unrelenting public prosecutors in another.
  • Birincisi, bir ülkede yumuşak huylu psikoterapistler, diğerinde ise acımasız savcılar olmamalıyız.
  • Tom is unrelenting, isn't he?
  • Tom acımasız, değil mi?
Show More (-1)
unrelenting amansız adj.
  • We're in the second week of an unrelenting heat wave.
  • Amansız bir sıcak hava dalgasının ikinci haftasındayız.
  • We're in the second week of an unrelenting heat wave.
  • Biz amansız bir sıcak hava dalgasının ikinci haftasındayız.
Show More (-1)