|
- Cereals are Turkey's main crop, followed by fruit, vegetables, cotton and tobacco.
- Türkiye'nin başlıca tarımsal ürünü tahıllar olup, onların ardından meyve, sebze, pamuk ve tütün gelmektedir.
- However, in order to prevent vegetables, fruit and cereal products from going off, we can irradiate them.
- Ancak, sebze, meyve ve tahıl ürünlerinin bozulmasını önlemek için onları radyasyona maruz bırakabiliriz.
- My group also supports the principle of including vegetables within the scope of the directive.
- Grubumuz ayrıca sebzelerin de direktif kapsamına dahil edilmesi ilkesini desteklemektedir.
- However, in order to prevent vegetables, fruit and cereal products from going off, we can irradiate them.
- Bununla birlikte, sebze, meyve ve tahıl ürünlerinin bozulmasını önlemek için onları ışınlayabiliriz.
- Tradition allows the faithful to eat only fish and vegetables during the fast.
- Geleneğe göre inananların oruç süresi boyunca yalnızca balık ve sebze yemelerine izin veriliyor.
- Tradition allows the faithful to eat only fish and vegetables during the fast.
- Gelenekler, inananların oruç sırasında sadece balık ve sebze yemelerine izin verir.
- Tradition allows the faithful to eat only fish and vegetables during the fast.
- Gelenek, inananların oruç sırasında yalnızca balık ve sebze yemesine izin verir.
- While Tom cut vegetables he cut off a part of his finger.
- Tom sebzeleri keserken parmağının bir kısmını kesti.
- She bought vegetables yesterday.
- Dün sebze satın aldı.
- Were these vegetables expensive?
- Bu sebzeler pahalı mıydı?
- Tell Tom to eat his vegetables.
- Tom'a sebzelerini yemesini söyle.
- It's good for us to eat vegetables every day.
- Her gün sebze yememiz faydalıdır.
- Tom couldn't get Mary to eat her vegetables.
- Tom, Mary'ye sebzelerini yediremiyordu.
- She grows her own vegetables.
- Kendi sebzelerini yetiştiriyor.
- Tom sells vegetables on the side of the road.
- Tom yolun kenarında sebze satar.
- Why aren't you eating vegetables?
- Neden sebze yemiyorsun?
- You like all vegetables except cabbage, don't you?
- Lahana hariç bütün sebzeleri seviyorsun, değil mi?
- I have to cook the vegetables.
- Sebzeleri pişirmem gerek.
- She sells vegetables.
- Sebze satıyor.
- Tom suggested that I steam vegetables rather than boil them.
- Tom sebzeleri haşlamak yerine buharda pişirmemi önerdi.
- He bought vegetables and some fruit.
- O sebze ve biraz meyve satın aldı.
- I've heard that people who eat vegetables and fruit every day are less likely to have a heart attack.
- Her gün sebze ve meyve yiyen insanların kalp krizi geçirme olasılığının daha düşük olduğunu duydum.
- I am having mashed potatoes with vegetables for dinner.
- Akşam yemeği için sebzeli patates püresi yiyorum.
- Tom bought some vegetables at a roadside stand.
- Tom yol kenarındaki bir tezgahtan biraz sebze aldı.
- Tom only eats lean meats and vegetables.
- Tom sadece yağsız et ve sebze yiyor.
- What kind of vegetables does Tom sell?
- Tom ne tür sebze satıyor?
- Tom's mother told him to eat his vegetables.
- Tom'un annesi ona sebzelerini yemesini söyledi.
- My doctor recommended that I eat more vegetables.
- Doktorum daha fazla sebze yememi tavsiye etti.
- I'm buying meat and vegetables.
- Et ve sebze alacağım.
- You wash the vegetables and I'll wash the fruit.
- Sen sebzeleri yıka, ben de meyveleri yıkayacağım.
- She likes all vegetables except cabbage.
- O, lahana dışındaki tüm sebzeleri sever.
- I bought vegetables, beef and butter.
- Ben sebze, sığır eti ve tereyağı satın aldım.
- Tom says he's going to grow more vegetables this year.
- Tom bu yıl daha fazla sebze yetiştireceğini söylüyor.
- We ate fish and steamed vegetables.
- Biz balık ve buharda pişmiş sebze yedik.
- Tom refuses to eat his vegetables.
- Tom sebze yemeyi reddediyor.
- The good weather sent the price of vegetables down.
- Havanın iyi gitmesi sebze fiyatlarını düşürdü.
- Broccoli is one of the healthiest vegetables.
- Brokoli en sağlıklı sebzelerden biridir.
- This store is currently selling vegetables.
- Bu dükkanda şu anda sebze satılıyor.
- Tom didn't like the way Mary cooked vegetables.
- Tom Mary'nin sebze pişirme tarzını sevmiyordu.
- What vegetables do you like?
- Hangi sebzeleri seviyorsun?
- You wash the vegetables and I'll wash the fruit.
- Sen sebzeleri yıka, ben de meyveleri yıkayayım.
- Broccoli is one of the best vegetables for you.
- Brokoli senin için en iyi sebzelerden biridir.
- He likes all vegetables except cabbage.
- Lahana hariç bütün sebzeleri seviyor.
- Tom only eats vegetables that he grows himself.
- Tom sadece kendi yetiştirdiği sebzeleri yer.
- I'm trying to eat more vegetables.
- Daha fazla sebze yemeye çalışıyorum.
- Tom buys our vegetables.
- Tom sebzelerimizi satın alıyor.
- Tom buys us vegetables.
- Tom bize sebze alıyor.
- I like all vegetables except for cabbage.
- Lahana hariç bütün sebzeleri severim.
- Does the soil suit vegetables?
- Toprak sebzeye uygun mu?
- Tom says he's going to grow more vegetables this year.
- Tom bu sene daha fazla sebze yetiştireceğini söylüyor.
- Mary likes all vegetables except cabbage.
- Mary lahana hariç tüm sebzeleri sever.
- You should eat more vegetables.
- Daha fazla sebze yemelisin.
- Potatoes are vegetables.
- Patates sebzedir.
- I like soups with lots of vegetables.
- Bol sebzeli çorbaları severim.
- How do you get your children to eat vegetables?
- Çocuklarınıza nasıl sebze yedirirsiniz?
- We like all vegetables except cabbage.
- Biz lahana hariç bütün sebzeleri severiz.
- Tom sprinkled water on the vegetables with the garden hose.
- Tom bahçe hortumu ile sebzelerin üstüne su serpti.
- He only feeds on milk and vegetables.
- O sadece süt ve sebzelerle besleniyor.
- Tom cut his finger with a knife while he cut vegetables.
- Tom sebzeleri keserken parmağını bir bıçakla kesti.
- She stopped at the supermarket to buy some vegetables.
- Biraz sebze almak için süpermarkette durdu.
- Are you still marinating the vegetables?
- Sebzeleri hâlâ zeytinyağlı salamurada bırakıyor musun?
- What kind of vegetables does Tom sell?
- Tom ne tür sebzeler satıyor?
- I eat a lot of vegetables.
- Çok fazla sebze yerim.
- Eat your vegetables so that you will grow up to be big and strong.
- Sebzelerini ye ki büyüyünce büyük ve güçlü olasın.
- It's essential that you eat more vegetables.
- Daha fazla sebze yemeniz çok önemlidir.
- I eat a lot of vegetables.
- Ben çok sebze yerim.
- I shoot the rabbits in my garden with a squirt gun to keep them away from the vegetables.
- Bahçemdeki tavşanları sebzelerden uzak tutmak için su tabancasıyla vuruyorum.
- My wife buys vegetables from a supermarket nearby.
- Karım yakındaki bir süpermarketten sebze satın alır.
- Where do you buy vegetables?
- Sebzeyi nereden alıyorsun?
- Tom cut his finger with a knife while he cut vegetables.
- Tom sebze keserken bıçakla parmağını kesti.
- Food processors are convenient for slicing vegetables.
- Mutfak robotları sebze dilimlemek için uygundur.
- Tom's mother always told him he should eat more vegetables.
- Tom'un annesi ona hep daha fazla sebze yemesi gerektiğini söylerdi.
- My doctor recommended that I eat more vegetables.
- Doktorum daha çok sebze yememi tavsiye etti.
- Tom's mother forced him to eat his vegetables.
- Tom'un annesi onu sebzelerini yemesi için zorladı.
- Tom suggested that I steam vegetables rather than boil them.
- Tom, sebzeleri kaynatmak yerine onları buharda pişirmemi önerdi.
- He got me some vegetables.
- O bana biraz sebze aldı.
- Fruit and vegetables should make up over a third of the food we eat each day.
- Sebze ve meyveler her gün yediğimiz yiyeceklerin 1/3'ünü oluşturmalı.
- He likes vegetables, especially cabbage.
- O, sebzeleri sever, özellikle lahanayı.
- They bought vegetables at the market.
- Pazardan sebze aldılar.
- Oranges aren't vegetables.
- Portakal sebze değildir.
- I can never make my son to eat any vegetables.
- Oğluma hiç sebze yediremiyorum.
- You need to eat more vegetables.
- Daha fazla sebze yemen gerekir.
- I washed the vegetables.
- Sebzeleri yıkadım.
- We like all vegetables except cabbage.
- Biz lahana hariç tüm sebzeleri severiz.
- Tom grows all the vegetables he eats.
- Tom yediği tüm sebzeleri yetiştiriyor.
- The store deals in vegetables.
- Dükkân sebze satıyor.
- Tom said that Mary should eat more vegetables.
- Tom, Mary'nin daha fazla sebze yemesi gerektiğini söyledi.
- Tom couldn't get Mary to eat her vegetables.
- Tom Mary'ye sebzelerini yediremedi.
- My doctor recommended I eat more vegetables.
- Doktorum daha fazla sebze yememi önerdi.
- The good weather sent the price of vegetables down.
- İyi hava sebzelerin fiyatını düşürdü.
- I have to cook the vegetables.
- Sebzeleri pişirmeliyim.
- Did you eat all your vegetables?
- Tüm sebzelerini yedin mi?
- If Tom ate more vegetables, he'd probably be healthier.
- Tom daha fazla sebze yerse, muhtemelen daha sağlıklı olur.
- Vegetarians eat vegetables.
- Vejetaryenler sebze yer.
- We ate fish and steamed vegetables.
- Balık ve buharda pişmiş sebze yedik.
- Do you hate misshapen vegetables?
- Şekilsiz sebzelerden nefret eder misin?
- Why don't you eat some vegetables?
- Neden biraz sebze yemiyorsun?
- She lives on milk and vegetables.
- Süt ve sebzeyle besleniyor.
- Tom is in the kitchen, cutting up some vegetables.
- Tom mutfakta sebze doğruyor.
- I remember when we used to never eat vegetables that we didn't grow ourselves.
- Kendi yetiştirmediğimiz sebzeleri asla yemediğimiz zamanları hatırlıyorum.
- Can I use this area to raise vegetables?
- Bu alanı sebze yetiştirmek için kullanabilir miyim?
- She forced him to eat his vegetables.
- Sebzelerini yemesi için onu zorladı.
- Let me help you cut up vegetables for the salad.
- Salata için sebzeleri doğramana yardım edeyim.
- I came to buy vegetables.
- Ben sebze satın almak için geldim.
- Tom grows his own vegetables.
- Tom kendi sebzelerini yetiştiriyor.
- I haven't eaten vegetables for a month.
- Bir aydır sebze yemedim.
- She bought vegetables yesterday.
- O, dün sebze aldı.
- You should eat vegetables and fruit at least three times a day.
- Günde en azından üç defa sebze ve meyve yemelisin.
- Titing sells vegetables at the market.
- Titing pazarda sebze satıyor.
- They buy us vegetables.
- Onlar bize sebzeler alırlar.
- I only eat vegetables that I grow myself.
- Sadece kendi yetiştirdiğim sebzeleri yerim.
- She sowed vegetables in her garden.
- Bahçesine sebze ekti.
- I sometimes buy vegetables from Tom.
- Ben bazen Tom'dan sebze alırım.
- He sells vegetables.
- Sebze satıyor.
- He likes vegetables, especially cabbage.
- Sebzeleri sever, özellikle de lahanayı.
- While Tom cut vegetables he cut off a part of his finger.
- Tom sebze keserken parmağının bir kısmını kesti.
- I told Tom he should eat more vegetables.
- Tom'a daha fazla sebze yemesi gerektiğini söyledim.
- I completely forgot the vegetables.
- Sebzeleri tamamen unuttum.
- Do you eat vegetables every day?
- Her gün sebze yer misin?
- Tom bought some vegetables at a roadside stand.
- Tom bir yol kenarı standında biraz sebze aldı.
- Tom sells vegetables.
- Tom sebze satıyor.
- Did these vegetables cost a lot?
- Bu sebzeler çok tuttu mu?
- They bought vegetables at the market.
- Onlar pazardan sebze satın aldılar.
- The shop sells vegetables.
- Dükkân sebze satıyor.
- Most of us still aren't eating enough fruit and vegetables.
- Çoğumuz hâlâ yeterli meyve sebze yemiyoruz.
- You should eat vegetables and fruit at least three times a day.
- Günde en az üç kez sebze ve meyve yemelisin.
- The doctor told Tom that he should eat a lot of vegetables.
- Doktor Tom'a bol bol sebze yemesi gerektiğini söyledi.
- Layla cut herself cutting vegetables.
- Leyla sebze keserken kendini kesti.
- Do you eat vegetables every day?
- Her gün sebze yiyor musun?
- Titing sells vegetables at the market.
- Titing pazarda sebze satar.
- Put the vegetables in the strainer.
- Sebzeleri süzgece koyun.
- Broccoli is one of the best vegetables for you.
- Brokoli sizin için en iyi sebzelerden biridir.
- How many kinds of vegetables do you grow in your garden?
- Bahçende kaç çeşit sebze yetiştirirsin?
- Tom sells vegetables on the side of the road.
- Tom yol kenarında sebze satıyor.
- Tom thinks I need to eat more vegetables.
- Tom daha fazla sebze yemem gerektiğini düşünüyor.
- Put the vegetables in the strainer.
- Sebzeleri süzgece koy.
- Tom is in the kitchen, cutting up some vegetables.
- Tom mutfakta, bazı sebzeleri dilimliyor.
- Strictly speaking, tomatoes aren't vegetables, but rather fruits.
- Doğrusunu istersen, domates sebze değildir, bilakis meyvedir.
- He bought vegetables and some fruit.
- Sebze ve biraz meyve aldı.
- Tom sells most of the vegetables that he grows.
- Tom yetiştirdiği sebzelerin çoğunu satar.
- She sells vegetables.
- O sebze satar.
- She grows her own vegetables.
- O, kendi sebzelerini yetiştirir.
- Why aren't you eating your vegetables?
- Neden sebzelerini yemiyorsun?
- We eat little meat and lots of vegetables.
- Az et ve bir sürü sebze yiyoruz.
- You need to eat more vegetables.
- Daha fazla sebze yemelisin.
- Tom bought some vegetables and fruit.
- Tom biraz sebze ve meyve aldı.
- I only eat vegetables.
- Sadece sebze yiyorum.
- How did Tom get Mary to eat her vegetables?
- Tom Mary'ye sebzelerini nasıl yedirdi?
- What vegetables do you want to buy?
- Hangi sebzeleri almak istiyorsun?
- She seeded vegetables in her garden.
- Bahçesine sebze tohumları ekti.
- She doesn't like eating vegetables.
- Sebze yemeyi sevmez.
- How did Tom get Mary to eat her vegetables?
- Tom, Mary'nin sebze yemesini nasıl sağladı?
- They are buying vegetables in the supermarket.
- Süpermarketten sebze alıyorlar.
- No, I still prefer eating vegetables.
- Hayır, hala sebze yemeyi tercih ediyorum.
- Tom sprinkled water on the vegetables with the garden hose.
- Tom bahçe hortumuyla sebzelerin üzerine su serpti.
- I sometimes buy vegetables from Tom.
- Bazen Tom'dan sebze alırım.
- Are you still marinating the vegetables?
- Hala sebzeleri marine mi ediyorsun?
- Tom was the one who advised Mary to eat more vegetables.
- Tom, Mary'ye daha fazla sebze yemesini öneren kişiydi.
- How can I get my toddler to eat vegetables?
- Yeni yürümeye başlayan çocuğuma nasıl sebze yedirebilirim?
- He only eats lean meats and vegetables.
- Sadece yağsız et ve sebze yer.
- I've heard that people who eat vegetables and fruit every day are less likely to have a heart attack.
- Her gün sebze ve meyve yiyen insanların kalp krizi geçirme olasılıklarının daha düşük olduğunu duydum.
- He only eats lean meats and vegetables.
- Sadece yağsız et ve sebze yiyor.
- Tom thinks I should eat more vegetables.
- Tom daha fazla sebze yemem gerektiğini düşünüyor.
- I like soups with lots of vegetables.
- Ben bol sebzeli çorbaları severim.
- Instead of eating vegetables, he puts them in a blender and drinks them.
- Sebze yemek yerine, onları blender'a koyup içiyor.
- Tom used the new knife Mary had given him to cut the vegetables.
- Tom sebzeleri kesmek için Mary'nin ona verdiği yeni bıçağı kullandı.
- Parsnips, squash, carrots, peas and sweet potatoes are considered starchy vegetables.
- Yaban havucu, kabak, havuç, bezelye ve tatlı patates nişastalı sebzeler olarak kabul edilir.
- Several plants are commonly considered culinary vegetables despite being botanical fruits.
- Birçok bitki botanik meyve olmasına rağmen yaygın olarak mutfak sebzesi olarak kabul edilir.
- Eat your vegetables so that you will grow up to be big and strong.
- Büyük ve güçlü olmak için büyüyebilesin diye sebzelerini ye.
- My doctor recommended I eat more vegetables.
- Doktorum daha çok sebze yememi tavsiye etti.
- Tom buys our vegetables.
- Tom bizim sebzelerimizi satın alır.
- No, I still prefer eating vegetables.
- Hayır, ben hâlâ sebze yemeyi tercih ederim.
- Tom got all the vegetables that Mary needs to prepare lunch from the garden.
- Tom bahçeden öğle yemeği hazırlamak için Mary'nin ihtiyacı olan tüm sebzeleri aldı.
- Tom advised Mary to eat more vegetables.
- Tom, Mary'ye daha fazla sebze yemesini tavsiye etti.
- I can never make my son to eat any vegetables.
- Oğluma asla sebze yediremem.
- Tom sells most of the vegetables that he grows.
- Tom yetiştirdiği sebzelerin çoğunu satıyor.
- Eat your vegetables.
- Sebzelerini ye.
- You should eat some vegetables rich in vitamins.
- Vitamin açısından zengin bazı sebzeler yemelisin.
- She doesn't like eating vegetables.
- Sebze yemeyi sevmiyor.
- She lives on vegetables and brown rice.
- Sebze ve esmer pirinçle besleniyor.
- I'm buying meat and vegetables.
- Ben et ve sebze satın alıyorum.
- Tom sells vegetables at a roadside stand.
- Tom yol kenarındaki bir tezgahta sebze satıyor.
- How many kinds of vegetables do you grow in your garden?
- Bahçenizde kaç çeşit sebze yetiştiriyorsunuz?
- Why don't you eat vegetables?
- Niçin sebze yemiyorsun?
- He sells vegetables.
- O sebze satar.
- I like all vegetables except cabbage.
- Lahana hariç tüm sebzeleri severim.
- I want to eat meat and vegetables.
- Et ve sebze yemek istiyorum.
- Tom likes all vegetables except cabbage.
- Tom lahana hariç tüm sebzeleri sever.
- Do you hate misshapen vegetables?
- Biçimsiz sebzelerden nefret eder misin?
- It's good for us to eat vegetables every day.
- Her gün sebze yemek bizim için iyi.
- He likes all vegetables except cabbage.
- O, lahana hariç tüm sebzeleri seviyor.
- Mother insists that I should eat more vegetables.
- Annem daha fazla sebze yemem konusunda ısrar ediyor.
- Cucumbers, spinach, broccoli and onions are considered non-starchy vegetables.
- Salatalık, ıspanak, brokoli ve soğan nişastalı olmayan sebzeler olarak kabul edilir.
- Mary likes all vegetables except cabbage.
- Mary lahana hariç bütün sebzeleri sever.
- Tom should've been eating more vegetables and not as much meat.
- Tom daha çok sebze yemeli ve daha az et yemeliydi.
- Did you eat all your vegetables?
- Bütün sebzelerini yedin mi?
- Serve with vegetables and rice.
- Sebze ve pilavla servis edin.
- She stopped at the supermarket to buy some vegetables.
- O biraz sebze satın almak için süpermarkette durdu.
- I advised Tom to eat more vegetables.
- Tom'a daha fazla sebze yemesini tavsiye ettim.
- Tom only eats lean meats and vegetables.
- Tom sadece yağsız et ve sebze yer.
- The last time we ate dinner together, you would only eat vegetables.
- En son birlikte yemek yediğimizde sadece sebze yiyordun.
- Food processors are convenient for slicing vegetables.
- Mutfak robotları sebzeleri dilimlemek için uygundur.
- Be careful not to overcook the vegetables.
- Sebzeleri fazla pişirmemeye dikkat et.
- If Tom ate more vegetables, he'd probably be healthier.
- Eğer Tom daha fazla sebze yerse, muhtemelen daha sağlıklı olur.
- Serve with vegetables and rice.
- Sebze ve pilavla birlikte servis et.
- She seeded vegetables in her garden.
- Bahçesine sebze ekti.
- I came to buy vegetables.
- Sebze almaya geldim.
- Tom was the one who advised Mary to eat more vegetables.
- Mary'ye daha fazla sebze yemesini tavsiye eden kişi Tom'du.
- She bought some vegetables yesterday.
- Dün birkaç sebze aldı.
- Cucumbers, spinach, broccoli and onions are considered non-starchy vegetables.
- Salatalıklar, ıspanak, brokoli ve soğanlar nişastalı olmayan sebzeler olarak kabul edilirler.
- We don't eat enough leafy vegetables.
- Yeterince yapraklı sebze yemiyoruz.
- Tom's mother always told him he should eat more vegetables.
- Tom'un annesi ona her zaman daha fazla sebze yemesi gerektiğini söylerdi.
- Aren't you going to eat your vegetables?
- Sebzelerini yemeyecek misin?
- This store sells vegetables.
- Bu dükkân sebze satıyor.
- This pasta is very healthy, in it you can find lots of vegetables!
- Bu makarna çok sağlıklı, içinde bir sürü sebze bulabilirsin!
- I told Tom to eat more vegetables.
- Tom'a daha fazla sebze yemesini söyledim.
- Here is a basket full of vegetables.
- İşte sebzelerle dolu bir sepet.
- Tom likes all vegetables except cabbage.
- Tom lahana hariç bütün sebzeleri sever.
- We bought some vegetables and fish at the market.
- Pazardan biraz sebze ve balık aldık.
- Mandolines are convenient for slicing vegetables.
- Mandolinler sebze dilimlemek için uygundur.
- The Ibaan Market sells vegetables.
- Ibaan Pazarı'nda sebze satılıyor.
- I only eat vegetables.
- Ben sadece sebze yerim.
- Tom will probably tell his son to eat his vegetables.
- Tom muhtemelen oğluna sebzelerini yemesini söyleyecektir.
- Why didn't you buy any vegetables today?
- Bugün neden hiç sebze almadın?
- He got me some vegetables.
- Bana biraz sebze aldı.
- Tom sells fruit and vegetables.
- Tom sebze meyve satıyor.
- Why don't you eat vegetables?
- Sebze yesene.
- Where do you buy vegetables?
- Nereden sebze alıyorsunuz?
- Eat more vegetables.
- Daha fazla sebze ye.
- You wash the vegetables, I'll wash the fruit.
- Sen sebzeleri yıka, ben meyveleri yıkayacağım.
- She lives on milk and vegetables.
- Süt ve sebzeye dayalı yaşar.
- They like all vegetables except cabbage.
- Lahana hariç bütün sebzeleri seviyorlar.
- Tom got all the vegetables that Mary needs to prepare lunch from the garden.
- Tom, Mary'nin öğle yemeği hazırlamak için ihtiyaç duyduğu tüm sebzeleri bahçeden aldı.
- Vegetarians eat vegetables.
- Vejetaryenler sebze yerler.
- Don't let Tom eat dessert until he's eaten his vegetables.
- Sebzelerini yemeden Tom'un tatlı yemesine izin verme.
- Where do you buy vegetables?
- Nereden sebze alıyorsun?
- What can I do with the leftover vegetables?
- Artan sebzelerle ne yapabilirim?
- Tom thinks I should eat more vegetables.
- Tom, daha fazla sebze yemem gerektiğini düşünüyor.
- This store sells vegetables.
- Bu dükkan sebze satar.
- I know a very rich girl who only eats seasonal vegetables.
- Sadece mevsim sebzeleri yiyen çok zengin bir kız tanıyorum.
- Mother insists that I should eat more vegetables.
- Annem daha fazla sebze yemem gerektiğinde ısrar ediyor.
- I am having mashed potatoes with vegetables for dinner.
- Akşam yemeğinde sebzeli patates püresi yiyeceğim.
- Did these vegetables cost a lot?
- Bu sebzeler çok mu pahalıydı?
- Be a good boy and eat your vegetables.
- İyi bir çocuk ol ve sebzelerini ye.
- The Ibaan Market sells vegetables.
- İbaan Market sebze satar.
- She eats nothing but vegetables.
- Sebzeden başka bir şey yemiyor.
- She bought some vegetables yesterday.
- Dün biraz sebze aldı.
- Tom didn't like the way Mary cooked vegetables.
- Tom, Mary'nin sebze pişirme şeklini beğenmedi.
- You should eat some vegetables rich in vitamins.
- Vitamin açısından zengin sebzeler yemelisiniz.
- Why didn't you buy any vegetables today?
- Neden bugün hiç sebze almadın?
- Tom thinks I need to eat more vegetables.
- Tom daha fazla sebze yemeye ihtiyacım olduğunu düşünüyor.
- Tom buys us vegetables.
- Tom bize sebze alır.
- Let me help you cut up vegetables for the salad.
- Salata için sebzeleri kesmene yardım edeyim.
- Russian salad is made with potatoes, olives, tuna, and other vegetables.
- Rus salatası patates, zeytin, ton balığı ve diğer sebzelerle yapılır.
- Tom's mother forced him to eat his vegetables.
- Tom'un annesi onu sebze yemeye zorladı.
- Here is a basket full of vegetables.
- Burada sebze dolu bir sepet var.
- Can eating just vegetables help you lose weight?
- Sadece sebze yemek kilo vermenize yardımcı olabilir mi?
- The store deals in vegetables.
- Mağaza sebze satıyor.
- She got him to eat his vegetables.
- Sebzelerini yemesini sağladı.
- Tom doesn't eat anything except the vegetables that he grows himself.
- Tom kendi yetiştirdiği sebzeler dışında hiçbir şey yemiyor.
- How do you get your children to eat vegetables?
- Çocuklarına sebzeleri nasıl yedirirsin?
- They buy us vegetables.
- Bize sebze alıyorlar.
- I haven't eaten vegetables for a month.
- Ben bir ay boyunca sebze yemedim.
- I like all vegetables except for cabbage.
- Lahana hariç tüm sebzeleri severim.
- You like all vegetables except cabbage, don't you?
- Sen lahana hariç tüm sebzelerden hoşlanıyorsun, değil mi?
- Strictly speaking, tomatoes aren't vegetables, but rather fruits.
- Kesin konuşmak gerekirse, domates sebze değil, meyvedir.
- She lives on vegetables and brown rice.
- Sebzeyle ve kahverengi pirinçle beslenir.
- Layla cut herself cutting vegetables.
- Layla sebze doğrarken kendini kesti.
- They like all vegetables except cabbage.
- Onlar lahana dışındaki tüm sebzeleri severler.
- You need to eat vegetables every day.
- Her gün sebze yemelisin.
- Several plants are commonly considered culinary vegetables despite being botanical fruits.
- Bazı bitkiler botanik meyveler olmalarına rağmen genellikle mutfak sebzeleri olarak kabul edilir.
- She likes all vegetables except cabbage.
- Lahana hariç bütün sebzeleri seviyor.
- They buy vegetables at the supermarket.
- Süpermarketten sebze alıyorlar.
- Eat more vegetables.
- Daha çok sebze ye.
- Oranges aren't vegetables.
- Portakallar sebze değillerdir.
- Their job is to cut the vegetables.
- Onların işi sebzeleri kesmek.
- We eat little meat and lots of vegetables.
- Az et ve çok sebze yiyoruz.
- I remember when we used to never eat vegetables that we didn't grow ourselves.
- Ben bizim yetiştirmediğimiz sebzeleri asla yemediğimizi hatırlıyorum.
- My mother told me I needed to eat more vegetables.
- Annem bana daha fazla sebze yemem gerektiğini söyledi.
- Tom bought some vegetables and fruit.
- Tom biraz sebze ve meyve satın aldı.
- She eats nothing but vegetables.
- O, sebzeden başka bir şey yemez.
- My wife buys vegetables from a supermarket nearby.
- Karım yakınlardaki bir süpermarketten sebze alıyor.
- He only feeds on milk and vegetables.
- Sadece süt ve sebzeyle besleniyor.
- You should eat vegetables.
- Sebze yemelisin.
- What vegetables do you like?
- Hangi sebzeleri seversin?
- I bought vegetables, beef and butter.
- Sebze, sığır eti ve tereyağı aldım.
- The doctor told me that I needed to eat more vegetables.
- Doktor bana daha fazla sebze yemem gerektiğini söyledi.
- Tom doesn't like eating vegetables.
- Tom sebze yemeyi sevmez.
- Tom grows all the vegetables he eats.
- Tom yediği tüm sebzeleri yetiştirir.
Show More (286)
|
