|
- The birds were looking for worms in the fresh soil.
- Kuşlar taze toprakta solucan arıyorlardı.
- This anti-virus software also provides protection against worms.
- Bu anti-virüs yazılımı solucan virüslere karşı da koruma sağlar.
- Digging the foundations for a house would hurt worms.
- Bir evin temellerini kazmak solucanlara zarar verir.
- I mean, like, two gummy worms for homework.
- Yani, ödev için iki tane solucan jelibon gibi.
- Neither antibiotics nor drugs or vaccines effect these tiny deadly worms.
- Bu küçük ölümcül solucanlar üzerinde ne antibiyotiklerin etkisi oluyor, ne de ilaç veya aşıların.
- Neither antibiotics nor drugs or vaccines effect these tiny deadly worms.
- Bu küçük ölümcül solucanlar üzerinde ne antibiyotiklerin, ne ilaçların, ne de aşıların etkisi vardır.
- It writhes like a worm.
- Solucan gibi kıvranıyor.
- Tom didn't want to eat the worms even though they were high in protein.
- Tom, protein oranı yüksek olmasına rağmen solucanları yemek istemedi.
- Does a worm scream silently when a fisherman impales it on a hook?
- Bir balıkçı onu kancaya taktığında bir solucan sessizce çığlık atar mı?
- Even worms are bought for medical research.
- Tıbbi araştırmalar için solucan bile satın alınıyor.
- Worms are sometimes beneficial to soil.
- Solucanlar bazen toprak için faydalıdır.
- When Tom looked down at the apple he was eating, he realized that he had eaten half a worm.
- Tom yediği elmaya baktığında yarım solucan yediğini fark etti.
- Sami needs these worms for a school project.
- Sami'nin bir okul projesi için bu solucanlara ihtiyacı var.
- Before he went fishing, he dug up some worms for bait.
- Balık tutmaya gitmeden önce, yem için yeri kazıp birkaç solucan çıkardı.
- We should've brought more worms.
- Daha fazla solucan getirmeliydik.
- Tom put a worm on the hook.
- Tom kancaya bir solucan taktı.
- I really opened up a can of worms, didn't I?
- Ben gerçekten bir kutu solucan açtım, değil mi?
- I use worms as bait.
- Yem olarak solucan kullanıyorum.
- He writhes like a worm.
- Bir solucan gibi kıvranıyor.
- Given the right conditions, compost worms can reproduce at a phenomenal rate.
- Doğru koşullar sağlandığında, kompost solucanları olağanüstü bir hızla çoğalabilir.
- Tom is a worm.
- Tom bir solucan.
- Sami needs these worms for a school project.
- Sami'nin okul projesi için bu solucanlara ihtiyacı var.
- What kind of worms are there?
- Ne tür solucanlar var?
- Tom found a worm hiding behind the rock.
- Tom kayanın arkasında saklanan bir solucan buldu.
- I use worms as bait.
- Olta yemi olarak solucan kullanıyorum.
- Some birds eat seeds and fruits, others insects or worms.
- Bazı kuşlar tohumları ve meyveleri, diğerleri ise böcekleri veya solucanları yerler.
- How many worms did you find?
- Kaç tane solucan buldunuz?
- I really opened up a can of worms, didn't I?
- Gerçekten bir solucan konservesi açtım, değil mi?
- What kind of worms are there?
- Ne tür solucanlar vardır?
- How many worms did you find?
- Kaç tane solucan buldun?
- The worm is being eaten by a bird.
- Solucan bir kuş tarafından yeniyor.
- Before he went fishing, he dug up some worms for bait.
- Balık tutmaya gitmeden önce, yem için biraz solucan çıkardı.
- He writhes like a worm.
- O bir solucan gibi kıvranıyor.
- He opened a can of worms.
- Bir kutu solucan açtı.
- Hookworm is a worm, a parasite of man, that sticks to the small intestine.
- Kancalı kurt, ince bağırsağa yapışan bir insan paraziti olan bir solucandır.
- The bird was looking for worms.
- Kuş solucanları arıyordu.
- The bird was looking for worms.
- Kuş solucan arıyordu.
- When Tom looked down at the apple he was eating, he realized that he had eaten half a worm.
- Tom yediği elmaya baktığında yarım bir solucan yediğini fark etti.
- The worm is being eaten by a bird.
- Solucan bir kuş tarafından yeniliyor.
- Does a worm scream silently when a fisherman impales it on a hook?
- Bir balıkçı onu bir kancaya taktığı zaman, bir solucan sessizce çığlık atar mı?
- Recently the number of worms increased.
- Son zamanlarda solucanlar arttı.
- Nobody likes me; everybody hates me; I guess I'll go eat worms.
- Kimse beni sevmiyor; herkes benden nefret ediyor; sanırım gidip solucan yiyeceğim.
- Some birds eat seeds and fruits, others insects or worms.
- Bazı kuşlar tohum ve meyve yer, diğerleri böcek ya da solucan.
- Tom didn't want to eat the worms even though they were high in protein.
- Tom yüksek proteinli olmalarına rağmen solucanları yemek istemiyordu.
- Recently the number of worms increased.
- Son zamanlarda solucanların sayısı arttı.
- You've just opened a can of worms.
- Az önce bir kutu solucan açtın.
Show More (43)
|
