|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
General |
|
1 |
Genel |
bir şeydeki (bir şeyi) yok etmek |
rid something of f.
|
|
2 |
Genel |
bir şeyi yok etmek |
swallow something up f.
|
|
3 |
Genel |
yok etmek (bir şeyi bir yerden) |
be in the clear f.
|
|
4 |
Genel |
(birinin) bir şeyi yapma inancını yok etmek |
disempower f.
|
|
5 |
Genel |
(soyut bir şeyi) dağıtarak yok etmek |
drive f.
|
|
Phrasals |
|
6 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi yavaş yavaş yok etmek/ortadan kaldırmak |
chip away at something f.
|
|
7 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi bir yerden) tamamen çıkarmak/silmek/yok etmek |
obliterate someone or something from something f.
|
|
8 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi bir şey) içerisinde eritip yok etmek |
submerge (something) in (something) f.
|
|
9 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) yok saymak |
pave (something) over f.
|
|
10 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyin) üzerindeki (bir şeyi) soldurmak/yok etmek |
wash (something) out of (something) f.
|
|
11 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) yok saymak |
blind to (something) f.
|
|
12 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi bir şeyden) yok etmek |
expunge (something) from (something) f.
|
|
13 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi yok saymak |
kiss something off f.
|
|
14 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi bir şeyden/bir yerden) tamamen silmek/yok etmek |
obliterate (someone or something) from (something or some place) f.
|
|
15 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi bir şeyden/bir yerden) yok etmek |
root (someone or something) out of (something or some place) f.
|
|
16 |
Öbek Fiiller |
birini/bir şeyi yok saymak |
tune someone/something out f.
|
|
17 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi) bitirmeye/yok etmeye çalışmak |
war against (someone or something) f.
|
|
18 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi) yok etmeye çalışmak |
war against (someone or something) f.
|
|
19 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi) bitirmeye/yok etmeye çalışmak |
war on (someone or something) f.
|
|
|
20 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi) yok etmeye çalışmak |
war on (someone or something) f.
|
|
21 |
Öbek Fiiller |
(bir şeydeki bir şeyi) uğraşarak/üzerinde çalışarak yok etmek |
work (something) out of (something else) f.
|
|
Phrases |
|
22 |
İfadeler |
(bir şeyi yapmak) hadi neyse de (diğerinin) mümkünatı yok |
it's one thing to (do something), it's another to (do something else) expr.
|
|
23 |
İfadeler |
(bir şeyi yapmak) hadi neyse de (diğerinin) mümkünatı yok |
it’s one thing to do a, it’s (quite) another (thing) to do b expr.
|
|
24 |
İfadeler |
(bir şeyi yapmak) hadi neyse de (diğerinin) mümkünatı yok |
a is one thing, b is (quite) another expr.
|
|
25 |
İfadeler |
(bir şeyi yapmanın) zararı yok |
it doesn't hurt to (have or do something) expr.
|
|
26 |
İfadeler |
(bir şeyi yapmakta) bir sakınca yok |
it doesn't hurt to (have or do something) expr.
|
|
27 |
İfadeler |
(bir şeyi yapmakta) bir mahzur yok |
it doesn't hurt to (have or do something) expr.
|
|
28 |
İfadeler |
(bir şeyi yapmakta) beis yok |
it doesn't hurt to (have or do something) expr.
|
|
29 |
İfadeler |
(bir şeyi yapmanın) zararı yok |
it wouldn't do (someone) any harm (to do something) expr.
|
|
30 |
İfadeler |
(bir şeyi yapmasında) bir sakınca yok |
it wouldn't do (someone) any harm (to do something) expr.
|
|
31 |
İfadeler |
(bir şeyi yapmasında) bir mahzur yok |
it wouldn't do (someone) any harm (to do something) expr.
|
|
32 |
İfadeler |
(bir şeyi yapmasında) beis yok |
it wouldn't do (someone) any harm (to do something) expr.
|
|
Colloquial |
|
33 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak) hadi neyse de (diğerinin) mümkünatı yok |
(something) is one thing, (something else) is (quite) another expr.
|
|
34 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak) hadi neyse de (diğerinin) mümkünatı yok |
it’s one thing to do a, it’s (quite) another (thing) to do b expr.
|
|
35 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak) hadi neyse de (diğerinin) mümkünatı yok |
a is one thing, b is (quite) another expr.
|
|
36 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak) hadi neyse de (diğerinin) mümkünatı yok |
it's one thing to (do something), it's another to (do something else) expr.
|
|
37 |
Konuşma Dili |
bir şeyi yapma şansı yok |
there is no doing something expr.
|
|
38 |
Konuşma Dili |
bir şeyi yapmanın imkanı yok |
there is no doing something expr.
|
|
39 |
Konuşma Dili |
bir şeyi yapmanın bir yolu yok |
there is no doing something expr.
|
|
|
40 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak) hadi neyse de (diğerinin) mümkünatı yok |
it's one thing to (do something), it's another thing to (do something else) expr.
|
|
41 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak) hadi neyse de (diğerinin) mümkünatı yok |
it's one thing to (do something), it's quite another to (do something else) expr.
|
|
42 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi) sana hatırlatmama gerek yok/yoktur herhalde? |
need I remind you of (something) expr.
|
|
Idioms |
|
43 |
Deyim |
(bir şey/bir şeyi yapmak için) hiç şans yok |
(a) fat chance (of something/doing something) i.
|
|
44 |
Deyim |
(bir şeyin/bir şeyi yapmanın) ihtimali/imkanı yok |
(a) fat chance (of something/doing something) i.
|
|
45 |
Deyim |
(bir şeyi) tamamen yok etmek |
kill (something) stone dead f.
|
|
46 |
Deyim |
birini/bir şeyi yok saymak |
shut/close your ears to somebody/something f.
|
|
47 |
Deyim |
(bir şeyi) yok saymak |
breeze past (something) f.
|
|
48 |
Deyim |
(bir şeyi) yok satmak |
do a roaring trade (in something) f.
|
|
49 |
Deyim |
birini/bir şeyi neredeyse yok saymak |
give somebody/something short shrift f.
|
|
50 |
Deyim |
(bir şeyi başarmak için) elinde ne var ne yok her şeyi vermek |
throw the kitchen sink f.
|
|
51 |
Deyim |
(birini/bir şeyi) yok saymak |
think nothing of (someone or something) f.
|
|
52 |
Deyim |
(birini/bir şeyi) yok etmeye çalışmak |
wage war (on someone or something) f.
|
|
53 |
Deyim |
(birini/bir şeyi) yok etmek |
wipe (someone or something) off the map f.
|
|
54 |
Deyim |
(bir şeyi) yok etmek |
wipe (something) off the map f.
|
|
55 |
Deyim |
(bir şeyi) imkanı yok giymemek |
wouldn't be caught dead in (something) f.
|
|
56 |
Deyim |
(bir şeyi) imkanı yok giymemek |
wouldn't be seen dead in (something) f.
|
|
57 |
Deyim |
her şeyi var, bir tek ismi yok |
in all but name expr.
|
|
58 |
Deyim |
(bir şeyi) kaldıracak cesareti yok |
can't stomach (something) expr.
|
|
59 |
Deyim |
birini/bir şeyi tanımamanın imkanı yok |
there is no mistaking someone or something expr.
|
|
60 |
Deyim |
birini/bir şeyi tanımamaya imkan yok |
there is no mistaking someone or something expr.
|
|
Speaking |
|
61 |
Konuşma |
(bir şeyi yapmaya) gerek yok |
there is no need to expr.
|
|
Law |
|
62 |
Hukuk |
ıskat veya yok etmek için bir şeyi hileyle üstlenme |
prevaricate [uk] f.
|
|
Slang |
|
63 |
Argo |
birini/bir şeyi yok etmek |
deep-six someone or something f.
|
|
64 |
Argo |
(birini/bir şeyi) yok saymak |
sleep on (someone or something) f.
|
|
65 |
Argo |
(birini/bir şeyi) yok saymayı bırakmak |
stop sleeping on (someone or something) f.
|
|