| İngilizce | Türkçe | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| Genel | hitchhike i. | otostop | ||
|
Tom hitchhiked across the country. Tom otostopla ülkeyi dolaştı. More Sentences |
||||
| Genel | hitchhike f. | otostop çekmek | ||
|
Why don't people ever hitchhike anymore? Neden insanlar artık otostop çekmiyor? More Sentences |
||||
| Automotive | ||||
| Otomotiv | hitchhike i. | otostop | ||
|
Tom didn't hitchhike home. Tom eve otostopla gitmedi. More Sentences |
||||
| General | ||||
| Genel | hitchhike i. | otostop yolculuğu | ||
| Genel | hitchhike i. | radyo veya televizyon programından sonra yayınlanan kısa reklam | ||
| Genel | hitchhike f. | otostop yapmak | ||
| Genel | hitchhike f. | tesadüfen taşınmak | ||
| Genel | hitchhike f. | otostopla ilerlemek | ||
| Genel | hitchhike f. | otostopla bir yere bırakılmak | ||
| İngilizce | Türkçe | |
|---|---|---|
| Slang | ||
| Argo | umbrella hitchhike f. | aniden bastıran yağmurda yabancı birinin şemsiyesinin altında yürümek |
