|
Kategori |
İngilizce |
Türkçe |
|
General |
|
1 |
Genel |
maintain that it is so f.
|
böyledir diye iddia etmek |
|
2 |
Genel |
approve as it is f.
|
aynen onamak |
|
3 |
Genel |
dress as if it is summer f.
|
baharı başına vurmak |
|
4 |
Genel |
ask what it is f.
|
ne olduğunu sormak |
|
5 |
Genel |
give an impression that it is an act of terror/terrorism f.
|
terör süsü vermek |
|
6 |
Genel |
open the door to see who it is f.
|
kim olduğunu öğrenmek için kapıyı açmak |
|
7 |
Genel |
pay more for something than it is really worth f.
|
bir şeye gerçek değerinden fazla ödemek |
|
8 |
Genel |
pay more for something than it is really worth f.
|
bir şeye gerçek değerinden daha fazla ödemek |
|
9 |
Genel |
accept the world the way it is f.
|
dünyayı olduğu gibi kabullenmek |
|
10 |
Genel |
give credit where it is due f.
|
hakkını vermek |
|
11 |
Genel |
give credit where it is due f.
|
hakkını teslim etmek |
|
12 |
Genel |
such as it is zf.
|
her nasılsa |
|
13 |
Genel |
as it is said zf.
|
söylenildiği gibi |
|
|
14 |
Genel |
as it is zf.
|
aynıyla |
|
15 |
Genel |
as it is zf.
|
bu durumda |
|
16 |
Genel |
as it is understood zf.
|
anlaşıldığı üzere |
|
17 |
Genel |
as it is understood zf.
|
anlaşılacağı üzere |
|
18 |
Genel |
as it is understood zf.
|
anlaşılacağı gibi |
|
19 |
Genel |
for whatever reason it is zf.
|
her ne sebeple olursa olsun |
|
20 |
Genel |
no matter how…it is zf.
|
ne kadar olursa olsun |
|
21 |
Genel |
when it is considered zf.
|
dikkate alındığında |
|
22 |
Genel |
as it is expected zf.
|
beklendiği gibi |
|
23 |
Genel |
when it is considered zf.
|
düşünüldüğünde |
|
24 |
Genel |
as it is expected zf.
|
beklendiği üzre |
|
25 |
Genel |
as it is expected zf.
|
beklendiği üzere |
|
26 |
Genel |
when it is taken into consideration zf.
|
dikkate alındığında |
|
27 |
Genel |
there it is ünl.
|
bütün mesele burada |
|
28 |
Genel |
there it is ünl.
|
gerçek bu |
|
29 |
Genel |
there it is ünl.
|
durum böyle |
|
Phrases |
|
30 |
İfadeler |
as it is seen i.
|
anlaşılacağı gibi |
|
31 |
İfadeler |
it is an undeniable fact that expr.
|
inkar edilemez bir gerçektir ki |
|
32 |
İfadeler |
it is understood that expr.
|
anlaşılıyor ki |
|
33 |
İfadeler |
it is clear that expr.
|
açıktır ki |
|
|
34 |
İfadeler |
as it is seen expr.
|
anlaşılacağı üzere |
|
35 |
İfadeler |
as it is seen expr.
|
anlaşıldığı üzere |
|
36 |
İfadeler |
as it is explained in detail expr.
|
ayrıntılı olarak açıklandığı üzere |
|
37 |
İfadeler |
it is not rocket science expr.
|
atla deve değil |
|
38 |
İfadeler |
It is harder to crack a prejudice than an atom expr.
|
bir önyargıyı yıkmak atomu parçalamaktan zordur |
|
39 |
İfadeler |
it is apparent that expr.
|
belli ki |
|
40 |
İfadeler |
it is obvious that expr.
|
belli ki |
|
41 |
İfadeler |
the greatest enemy of knowledge is not ignorance, it is the illusion of knowledge. expr.
|
bilginin en büyük düşmanı cehalet değil, bilgi yanılsamadır |
|
42 |
İfadeler |
as it is expr.
|
bu şekliyle |
|
43 |
İfadeler |
it is a fate much worse than death expr.
|
bu ölümden çok daha beter bir kader |
|
44 |
İfadeler |
it is an understanding thing that expr.
|
bilinen bir şeydir ki |
|
45 |
İfadeler |
of which it is a part expr.
|
bir parçası olduğu |
|
46 |
İfadeler |
when it is thought expr.
|
düşünülünce |
|
47 |
İfadeler |
it is worthy of note that expr.
|
dikkate değer ki |
|
48 |
İfadeler |
when it is taken into account expr.
|
dikkate alındığında |
|
49 |
İfadeler |
when it is thought expr.
|
düşünüldüğünde |
|
50 |
İfadeler |
it is not long now before expr.
|
çok değil kısa zaman önce |
|
51 |
İfadeler |
as it is (has been) mentioned earlier/before expr.
|
daha önceden bahsedildiği üzere |
|
52 |
İfadeler |
when it is taken into account expr.
|
düşünüldüğünde |
|
53 |
İfadeler |
it is worth noting that expr.
|
dikkat edilmesi gereken husus |
|
54 |
İfadeler |
it is more common to see expr.
|
daha yaygın görülür |
|
55 |
İfadeler |
worth of a thing is what it will bring expr.
|
değeri ederi (piyasa karşılığı) kadardır |
|
56 |
İfadeler |
if it is necessary expr.
|
gerekli görüldüğü takdirde |
|
57 |
İfadeler |
everything is what it is expr.
|
her şey ne ise odur |
|
58 |
İfadeler |
it is attached expr.
|
ekte yer almaktadır |
|
59 |
İfadeler |
such as it is expr.
|
hiç bir anlamı/değeri olmamasına rağmen |
|
60 |
İfadeler |
nothing is as it seems expr.
|
hiçbir şey göründüğü gibi değildir |
|
61 |
İfadeler |
nothing is as it appears expr.
|
hiçbir şey göründüğü gibi değildir |
|
62 |
İfadeler |
as it is in real life expr.
|
gerçekte olduğu gibi |
|
63 |
İfadeler |
it is unquestionable that expr.
|
hiç kuşku yok ki |
|
64 |
İfadeler |
it is understood that expr.
|
görünüyor ki |
|
65 |
İfadeler |
unless (it is) needed expr.
|
gerekmedikçe |
|
66 |
İfadeler |
as it is seen expr.
|
görüldüğü üzere |
|
67 |
İfadeler |
it is a fact accepted by everybody that expr.
|
herkes tarafından kabul edilen bir gerçektir ki |
|
68 |
İfadeler |
as it is in real life expr.
|
gerçek hayatta olduğu gibi |
|
69 |
İfadeler |
whatever it is expr.
|
her ne ise |
|
70 |
İfadeler |
it is enclosed expr.
|
ekte yer almaktadır |
|
71 |
İfadeler |
it is accepted by everybody that expr.
|
hekes tarafından kabul edilmektedir ki |
|
72 |
İfadeler |
for whatever reason it is expr.
|
hangi nedenden ötürü olursa olsun |
|
73 |
İfadeler |
unless (it is) necessary expr.
|
gerekmedikçe |
|
|
74 |
İfadeler |
it is accepted by everybody that expr.
|
herkes tarafından kabul edilmektedir ki |
|
75 |
İfadeler |
it is believed that expr.
|
inanılmaktadır ki |
|
76 |
İfadeler |
for what it is worth expr.
|
işine yarar mı bilmiyorum ama |
|
77 |
İfadeler |
the long and the short of it is this! expr.
|
işin gerçeği bu! |
|
78 |
İfadeler |
as it is well known expr.
|
iyi bilindiği üzere |
|
79 |
İfadeler |
as it is well known expr.
|
iyi bilindiği gibi |
|
80 |
İfadeler |
it is far from impossible expr.
|
imkansız değil |
|
81 |
İfadeler |
it is worth noting that expr.
|
ilginç bir nokta |
|
82 |
İfadeler |
it is quite clear expr.
|
oldukça açıktır ki |
|
83 |
İfadeler |
it is useless to flog a dead horse expr.
|
olmayacak duaya amin demek |
|
84 |
İfadeler |
it is crucial to state that expr.
|
önemle belirtmek gerekir ki |
|
85 |
İfadeler |
while it is light expr.
|
ortalık kararmadan |
|
86 |
İfadeler |
it is quite obvious expr.
|
oldukça açıktır ki |
|
87 |
İfadeler |
it is foreseen that expr.
|
öngörülmektedir |
|
88 |
İfadeler |
it is quite on the cards that expr.
|
mümkündür ki |
|
89 |
İfadeler |
it is quite apparent expr.
|
oldukça açıktır ki |
|
90 |
İfadeler |
it is likely that expr.
|
olasıdır ki |
|
91 |
İfadeler |
it is quite obvious that expr.
|
kesindir ki |
|
92 |
İfadeler |
it is likely that expr.
|
muhtemeldir ki |
|
93 |
İfadeler |
there it is! expr.
|
na |
|
94 |
İfadeler |
such as it is expr.
|
kötü veya değersiz olmakla beraber |
|
95 |
İfadeler |
it is quite on the cards that expr.
|
olabilir ki |
|
96 |
İfadeler |
as it is seen in the figure expr.
|
şekilde görüldüğü üzere |
|
97 |
İfadeler |
as it is shown in the figure expr.
|
şekilde gösterildiği üzere |
|
98 |
İfadeler |
as (it is) now expr.
|
şimdiki gibi |
|
99 |
İfadeler |
as it is now expr.
|
şimdi olduğu gibi |
|
100 |
İfadeler |
it is surely beyond doubt that expr.
|
şüphesiz ki |
|
101 |
İfadeler |
such as it is expr.
|
pek değeri olmasa da |
|
102 |
İfadeler |
the joke of it is that expr.
|
tuhafı şu ki |
|
103 |
İfadeler |
it is clear that expr.
|
...(olduğu) açıktır |
|
104 |
İfadeler |
it is unfortunate that I must inform you expr.
|
üzülerek belirtmek durumundayım ki |
|
105 |
İfadeler |
it is not too much to say that expr.
|
...dığını söylemek abartı değildir |
|
106 |
İfadeler |
it is about time expr.
|
(birşeyi yapmanın) tam zamanı |
|
107 |
İfadeler |
as it is expr.
|
zaten |
|
108 |
İfadeler |
it is unfortunate that I have to inform you expr.
|
üzülerek belirtmek durumundayım ki |
|
109 |
İfadeler |
it is time to expr.
|
vakti geldi |
|
110 |
İfadeler |
it is to be regretted that expr.
|
yazık ki |
|
111 |
İfadeler |
if it looks like a duck and walks like a duck, it is a duck expr.
|
görünen köy kılavuz istemez |
|
112 |
İfadeler |
if it looks like a duck and walks like a duck, it is a duck expr.
|
aşikar |
|
113 |
İfadeler |
if it looks like a duck and walks like a duck, it is a duck expr.
|
her şey ortada |
|
114 |
İfadeler |
it is easy to find a stick to beat a dog expr.
|
savunmasız birine/bir şeye saldırmak kolay |
|
115 |
İfadeler |
it is easy to find a stick to beat a dog expr.
|
sahipsiz/korumasız kişileri ezmek kolay |
|
116 |
İfadeler |
he/she/it is something else expr.
|
başka türlü bir şey/biri |
|
117 |
İfadeler |
he/she/it is something else expr.
|
olağanüstü bir şey/biri |
|
118 |
İfadeler |
he/she/it is something else expr.
|
harika bir şey/biri |
|
119 |
İfadeler |
he/she/it is something else expr.
|
özel bir şey/biri |
|
120 |
İfadeler |
he/she/it is something else expr.
|
sıradışı bir şey/biri |
|
121 |
İfadeler |
he/she/it is something else expr.
|
harikulade bir şey/biri |
|
122 |
İfadeler |
he/she/it is something else expr.
|
görülmemiş bir şey/biri |
|
123 |
İfadeler |
he/she/it is something else expr.
|
acayip bir şey/biri |
|
124 |
İfadeler |
he/she/it is something else expr.
|
eşi benzeri olmayan bir şey/biri |
|
125 |
İfadeler |
like (or as if) it is going out of fashion (or style expr.
|
büyük miktarlarda |
|
126 |
İfadeler |
like (or as if) it is going out of fashion (or style expr.
|
sınırsızca |
|
127 |
İfadeler |
It is what it is expr.
|
olan oldu artık |
|
128 |
İfadeler |
It is what it is expr.
|
durum bu |
|
129 |
İfadeler |
there is something behind it all expr.
|
işin içinde iş var |
|
130 |
İfadeler |
for what it is expr.
|
olduğu haliyle |
|
Proverb |
|
131 |
Atasözü |
it is an ill wind that blows no good
|
her işte bir hayır vardır |
|
132 |
Atasözü |
cross the stream where it is shallowest
|
kolayına bakmak |
|
133 |
Atasözü |
cross the stream where it is shallowest
|
işleri mümkün olan en kolay yoldan yapmak |
|
134 |
Atasözü |
it is easier to tear down than to build up
|
tahrip tamirden kolaydır |
|
135 |
Atasözü |
it is easier to tear down than to build up
|
yıkmak yapmaktan daha kolaydır |
|
136 |
Atasözü |
it is easy to be wise after the event
|
teker kırıldıktan sonra yol gösteren çok olur |
|
137 |
Atasözü |
it is not work that kills but worry
|
insanı iş değil stres yorar |
|
138 |
Atasözü |
it is not work that kills but worry
|
insanı iş değil endişe öldürür |
|
139 |
Atasözü |
It is better to travel hopefully than to arrive
|
göle giden yol gölden daha güzeldir |
|
140 |
Atasözü |
It is better to travel hopefully than to arrive
|
geleceği düşünmektense bugünün tadını çıkar |
|
141 |
Atasözü |
it is better to wear out than to rust out
|
yıpranmak paslanmaktan daha iyidir |
|
142 |
Atasözü |
it is better to give than to receive
|
vermek almaktan daha iyidir |
|
143 |
Atasözü |
it is better to give than to receive
|
vermek almaktan daha kutsaldır |
|
144 |
Atasözü |
it is better to be born lucky than rich
|
şanslı doğmak zengin doğmaktan daha iyidir |
|
145 |
Atasözü |
it is more blessed to give than to receive
|
vermek almaktan daha iyidir |
|
146 |
Atasözü |
it is more blessed to give than to receive
|
vermek almaktan daha kutsaldır |
|
147 |
Atasözü |
it is a poor heart that never rejoices
|
üzgün olmayı alışkanlık edinenler bile her zaman üzgün olamaz |
|
148 |
Atasözü |
it is a sad heart that never rejoices
|
üzgün olmayı alışkanlık edinenler bile her zaman üzgün olamaz |
|
149 |
Atasözü |
it is a long lane that has no turning
|
bu da geçer anlamında bir atasözü |
|
150 |
Atasözü |
it is better to have loved and lost than never to have lost at all
|
sevip de kaybetmek hiç sevmemekten daha iyidir |
|
151 |
Atasözü |
it is never too late to learn
|
öğrenmenin yaşı yok |
|
152 |
Atasözü |
it is never too late to learn
|
öğrenmenin yaşı yoktur |
|
153 |
Atasözü |
it is better to have loved and lost than never to have loved at all
|
sevip de kaybetmek sevmemiş olmaktan iyidir |
|
154 |
Atasözü |
it is better to have loved and lost than never to have loved at all
|
sevip de kaybetmiş olmak hiç sevmemiş olmaktan iyidir |
|
155 |
Atasözü |
it is better to light a candle than to curse the darkness
|
karanlığa küfredeceğine bir mum da sen yak |
|
156 |
Atasözü |
whether a thing is worth doing or not really depends on how you look at it
|
bir şeyin yapmaya değer olup olmadığı ona nasıl baktığına bağlıdır |
|
157 |
Atasözü |
worth of a thing is what it will bring
|
ederi, gideri (piyasası) kadardır |
|
158 |
Atasözü |
it is easy to be wise after the event
|
araba devrilince yol gösteren çok olur |
|
159 |
Atasözü |
it looks like a duck and swims like a duck, then it is a duck
|
görünen köy kılavuz istemez |
|
160 |
Atasözü |
it is easy to find a stick to beat a dog
|
alçak eşek binmeye kolay, öksüz çocuk dövmeye kolay |
|
161 |
Atasözü |
it is easy to find a stick to beat a dog
|
alçacık eşeğe herkes biner |
|
162 |
Atasözü |
it is a wise child that knows its own father
|
babanın kim olduğundan asla emin olamazsın |
|
163 |
Atasözü |
it is a wise child that knows its own father
|
çocuğun akıllısı tanır babasını |
|
164 |
Atasözü |
it is a wise child that knows its own father
|
kişinin gerçek babasını kesin olarak bilmesi zordur |
|
165 |
Atasözü |
It is a wise child that knows its own father
|
asla gerçek babanın kim olduğunu kesin olarak bilemezsin |
|
166 |
Atasözü |
it is easy to find a stick to beat a dog
|
sert bir eylemi haklı çıkarmak için bahane bulmak kolaydır |
|
167 |
Atasözü |
it is easy to find a stick to beat a dog
|
köpeğini dövmek isteyene sopa bulmak kolay |
|
168 |
Atasözü |
it is the pace that kills
|
fazla hız can alır |
|
169 |
Atasözü |
it is the pace that kills
|
aşırı hız öldürür |
|
170 |
Atasözü |
it is the pace that kills
|
aşırı sürat can alır |
|
171 |
Atasözü |
it is the pace that kills
|
hızlı gitmek öldürür |
|
172 |
Atasözü |
it is the pace that kills
|
bir şeyi hızlı yapmak tehlikeli olabilir |
|
173 |
Atasözü |
it is the pace that kills
|
hız tehlikelidir |
|
174 |
Atasözü |
it is the pace that kills
|
acele işe şeytan karışır |
|
175 |
Atasözü |
it is the pace that kills
|
her şeyi/birçok şeyi bir anda yapmaya çalışmak iyi değildir |
|
176 |
Atasözü |
it is better to give than to receive
|
veren el alan elden üstündür |
|
177 |
Atasözü |
early money is like yeast, because it helps to raise the dough
|
damlaya damlaya göl olur |
|
178 |
Atasözü |
early money is like yeast, because it helps to raise the dough
|
sakla samanı gelir zamanı |
|
179 |
Atasözü |
early money is like yeast, because it helps to raise the dough
|
ak akçe kara gün içindir |
|
180 |
Atasözü |
it is never too late to repent
|
zararın neresinden dönersen kardır |
|
Colloquial |
|
181 |
Konuşma Dili |
see to it that something is done f.
|
bir şeyin yapıldığından emin olmak |
|
182 |
Konuşma Dili |
deem that it is necessary f.
|
gerekli saymak |
|
183 |
Konuşma Dili |
all you need is to want it f.
|
tek yapmanız gereken onu istemek |
|
184 |
Konuşma Dili |
know what it is to be (something) f.
|
(bir şey) olmanın ne demek olduğunu bilmek |
|
185 |
Konuşma Dili |
tell it how it is f.
|
açık açık söylemek/konuşmak |
|
186 |
Konuşma Dili |
tell it how it is f.
|
direkt söylemek/konuşmak |
|
187 |
Konuşma Dili |
tell it how it is f.
|
dosdoğru söylemek/konuşmak |
|
188 |
Konuşma Dili |
tell it how it is f.
|
apaçık söylemek/konuşmak |
|
189 |
Konuşma Dili |
tell it how it is f.
|
olduğu gibi söylemek |
|
190 |
Konuşma Dili |
tell it how it is f.
|
doğruları söylemek |
|
191 |
Konuşma Dili |
tell it how it is f.
|
dobra dobra konuşmak |
|
192 |
Konuşma Dili |
tell it how it is f.
|
dürüst konuşmak |
|
193 |
Konuşma Dili |
tell it how it is f.
|
lafı dolandırmadan konuşmak |
|
194 |
Konuşma Dili |
tell it how it is f.
|
açık ve net konuşmak |
|
195 |
Konuşma Dili |
tell it how/like it is f.
|
açık açık söylemek/konuşmak |
|
196 |
Konuşma Dili |
tell it how/like it is f.
|
direkt söylemek/konuşmak |
|
197 |
Konuşma Dili |
tell it how/like it is f.
|
dosdoğru söylemek/konuşmak |
|
198 |
Konuşma Dili |
tell it how/like it is f.
|
apaçık söylemek/konuşmak |
|
199 |
Konuşma Dili |
tell it how/like it is f.
|
olduğu gibi söylemek |
|
200 |
Konuşma Dili |
tell it how/like it is f.
|
doğruları söylemek |
|
201 |
Konuşma Dili |
tell it how/like it is f.
|
dobra dobra konuşmak |
|
202 |
Konuşma Dili |
tell it how/like it is f.
|
dürüst konuşmak |
|
203 |
Konuşma Dili |
tell it how/like it is f.
|
lafı dolandırmadan konuşmak |
|
204 |
Konuşma Dili |
tell it how/like it is f.
|
açık ve net konuşmak |
|
205 |
Konuşma Dili |
know what it is to be/do something f.
|
bir şey olmanın/yapmanın ne demek olduğunu bilmek |
|
206 |
Konuşma Dili |
know what it is to be/do something f.
|
bir şey olarak/yapmak konusunda çok deneyimi/tecrübesi olmak |
|
207 |
Konuşma Dili |
know what it is to be/do something f.
|
ben de bir şey oldum/yaptım, bilirim |
|
208 |
Konuşma Dili |
know what it is to be/do something f.
|
bir şey benim de başımdan geçti/bir şeyi ben de yaptım, bilirim |
|
209 |
Konuşma Dili |
see something for what it is f.
|
bir şeyin gerçek yüzünü görmek |
|
210 |
Konuşma Dili |
see something for what it is f.
|
bir şeyin iç yüzünü görmek |
|
211 |
Konuşma Dili |
see that it is done f.
|
yapıldığından/bittiğinden emin olmak |
|
212 |
Konuşma Dili |
tilii (tell it like it is) f.
|
açık açık söylemek |
|
213 |
Konuşma Dili |
tilii (tell it like it is) f.
|
açık ve net konuşmak |
|
214 |
Konuşma Dili |
tilii (tell it like it is) f.
|
olduğu gibi/açıkça söylemek |
|
215 |
Konuşma Dili |
it is bonkers expr.
|
bu çılgınlık |
|
216 |
Konuşma Dili |
it is high time expr.
|
artık zamanı (geldi) |
|
217 |
Konuşma Dili |
am i supposed to know what it is? expr.
|
bunun ne olduğunu bilmem mi gerekiyor? |
|
218 |
Konuşma Dili |
today it is very hot expr.
|
bugün çok sıcak |
|
219 |
Konuşma Dili |
guess whose birthday is it today? expr.
|
bil bakalım bugün kimin doğum günü? |
|
220 |
Konuşma Dili |
today it is very hot expr.
|
bugün hava çok sıcak |
|
221 |
Konuşma Dili |
whose birthday is it today? expr.
|
bugün kimin doğum günü? |
|
222 |
Konuşma Dili |
today it is very cold expr.
|
bugün çok soğuk |
|
223 |
Konuşma Dili |
today it is very cold expr.
|
bugün hava çok soğuk |
|
224 |
Konuşma Dili |
yes it is expr.
|
evet öyle |
|
225 |
Konuşma Dili |
life is not what it seems expr.
|
hayat göründüğü gibi değildir |
|
226 |
Konuşma Dili |
ignorance of the law is no excuse for breaking it expr.
|
herkes yasaları/kuralları bilmekle yükümlüdür/ mükelleftir |
|
227 |
Konuşma Dili |
all is as it should be expr.
|
her şey yolundadır |
|
228 |
Konuşma Dili |
so tell me what it is expr.
|
neymiş bakalım |
|
229 |
Konuşma Dili |
and quacks like a duck it is a duck expr.
|
öyleyse/öyle diyorlarsa öyledir |
|
230 |
Konuşma Dili |
regardless of how it is used expr.
|
nasıl kullanılırsa kullanılsın |
|
231 |
Konuşma Dili |
whose birthday party is it? expr.
|
kimin doğum günü partisi? |
|
232 |
Konuşma Dili |
for what it is worth expr.
|
ne olursa olsun |
|
233 |
Konuşma Dili |
for what it is worth expr.
|
ne pahasına olursa olsun |
|
234 |
Konuşma Dili |
it is your treat expr.
|
sen öde |
|
235 |
Konuşma Dili |
so tell me what it is expr.
|
söyle bakalım neymiş? |
|
236 |
Konuşma Dili |
not what it is cracked up to be expr.
|
söylenildiği kadar iyi değil |
|
237 |
Konuşma Dili |
ignorance of the law is no excuse for breaking it expr.
|
yasayı bilmiyor olmak onu ihlal etmek için mazeret değildir |
|
238 |
Konuşma Dili |
ignorance of the law is no excuse for breaking it expr.
|
yasayı bilmiyor olmak geçerli bir mazeret değildir |
|
239 |
Konuşma Dili |
he/she/it is something else expr.
|
başka türlü bir şey/biri |
|
240 |
Konuşma Dili |
he/she/it is something else expr.
|
olağanüstü bir şey/biri |
|
241 |
Konuşma Dili |
he/she/it is something else expr.
|
harika bir şey/biri |
|
242 |
Konuşma Dili |
he/she/it is something else expr.
|
özel bir şey/biri |
|
243 |
Konuşma Dili |
he/she/it is something else expr.
|
sıradışı bir şey/biri |
|
244 |
Konuşma Dili |
he/she/it is something else expr.
|
harikulade bir şey/biri |
|
245 |
Konuşma Dili |
he/she/it is something else expr.
|
görülmemiş bir şey/biri |
|
246 |
Konuşma Dili |
he/she/it is something else expr.
|
acayip bir şey/biri |
|
247 |
Konuşma Dili |
he/she/it is something else expr.
|
eşi benzeri olmayan bir şey/biri |
|
248 |
Konuşma Dili |
if it sounds too good to be true, it probably is expr.
|
eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, muhtemelen gerçek değildir |
|
249 |
Konuşma Dili |
if it sounds too good to be true, it probably is expr.
|
eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, o işte bir bit yeniği/yanlışlık olabilir |
|
250 |
Konuşma Dili |
if it sounds too good to be true, it usually is expr.
|
eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, genellikle gerçek değildir |
|
251 |
Konuşma Dili |
if it sounds too good to be true, it usually is expr.
|
eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, genellikle o işte bir bit yeniği/yanlışlık vardır |
|
252 |
Konuşma Dili |
it is what it is expr.
|
yapacak bir şey yok |
|
253 |
Konuşma Dili |
it is what it is expr.
|
olan oldu |
|
254 |
Konuşma Dili |
it is what it is expr.
|
artık yapacak bir şey kalmadı |
|
255 |
Konuşma Dili |
it is what it is expr.
|
iş işten geçti |
|
256 |
Konuşma Dili |
it is what it is expr.
|
neyse ne |
|
257 |
Konuşma Dili |
the thing of it is expr.
|
mesele şu ki |
|
258 |
Konuşma Dili |
the thing of it is expr.
|
şöyle ki |
|
259 |
Konuşma Dili |
the thing of it is expr.
|
durum şu ki |
|
260 |
Konuşma Dili |
the thing of it is expr.
|
demek istediğim |
|
261 |
Konuşma Dili |
the thing of it is expr.
|
demek istediğim şu ki |
|
262 |
Konuşma Dili |
the thing of it is expr.
|
konu şu ki |
|
263 |
Konuşma Dili |
what is it? expr.
|
ne var? |
|
264 |
Konuşma Dili |
what is it? expr.
|
ne istiyorsun? |
|
265 |
Konuşma Dili |
what is it? expr.
|
efendim? |
|
266 |
Konuşma Dili |
what is it? expr.
|
ne oldu? |
|
267 |
Konuşma Dili |
what is it? expr.
|
ne oluyor? |
|
268 |
Konuşma Dili |
there it is expr.
|
işte orada |
|
269 |
Konuşma Dili |
there it is expr.
|
işte şurada |
|
270 |
Konuşma Dili |
there it is expr.
|
durum/vaziyet bu |
|
271 |
Konuşma Dili |
there it is expr.
|
durum bundan ibaret |
|
272 |
Konuşma Dili |
there it is expr.
|
durum ortada |
|
273 |
Konuşma Dili |
there it is expr.
|
işte oldu |
|
274 |
Konuşma Dili |
It is all over with someone expr.
|
ölmek üzere |
|
275 |
Konuşma Dili |
It is all over with someone expr.
|
ruhunu teslim etmek üzere |
|
276 |
Konuşma Dili |
It is all over with someone expr.
|
çoktan ölmüş |
|
277 |
Konuşma Dili |
(it is) (one's) pleasure expr.
|
(biri için) bir zevk |
|
278 |
Konuşma Dili |
(it is) (one's) pleasure expr.
|
o zevk (birine) ait |
|
279 |
Konuşma Dili |
(it is) (one's) pleasure expr.
|
zevkle |
|
280 |
Konuşma Dili |
as it is expr.
|
şu anda |
|
281 |
Konuşma Dili |
as it is expr.
|
halihazırda |
|
282 |
Konuşma Dili |
as it is expr.
|
durum şu ki |
|
283 |
Konuşma Dili |
as it is expr.
|
gerçek şu ki |
|
284 |
Konuşma Dili |
as it is expr.
|
duruma bakılırsa |
|
285 |
Konuşma Dili |
as it is expr.
|
şu haliyle |
|
286 |
Konuşma Dili |
as it is expr.
|
görünen o ki |
|
287 |
Konuşma Dili |
as it is expr.
|
böyle giderse |
|
288 |
Konuşma Dili |
if it ain't broke, fix it till it is expr.
|
çalışan/sağlam şeyi iyice kurcala ki bozulsun |
|
289 |
Konuşma Dili |
if it ain't broke, fix it till it is expr.
|
sağlam/düzgün ya, bozana kadar uğraş/uğraşırlar artık |
|
290 |
Konuşma Dili |
if it ain't broke, fix it till it is expr.
|
fazla kurcalarsan bozarsın |
|
291 |
Konuşma Dili |
if something sounds too good to be true, it probably is expr.
|
eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, muhtemelen gerçek değildir |
|
292 |
Konuşma Dili |
if something sounds too good to be true, it probably is expr.
|
eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, o işte bir bit yeniği/yanlışlık olabilir |
|
293 |
Konuşma Dili |
if something sounds too good to be true, it usually is expr.
|
eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, muhtemelen gerçek değildir |
|
294 |
Konuşma Dili |
if something sounds too good to be true, it usually is expr.
|
eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, o işte bir bit yeniği/yanlışlık olabilir |
|
295 |
Konuşma Dili |
iiabfitii (if it ain't broke, fix it till it is) expr.
|
çalışan/sağlam şeyi iyice kurcala ki bozulsun |
|
296 |
Konuşma Dili |
iiabfitii (if it ain't broke, fix it till it is) expr.
|
fazla kurcalarsan bozarsın |
|
297 |
Konuşma Dili |
is it me or...? expr.
|
sadece ben mi ..., yoksa…? |
|
298 |
Konuşma Dili |
is it me or...? expr.
|
ben mi ..., yoksa …? |
|
299 |
Konuşma Dili |
is it me or...? expr.
|
bende mi kaynaklanıyor, yoksa …? |
|
300 |
Konuşma Dili |
is it me or...? expr.
|
bir tek ben mi hissediyorum, düşünüyorum, yoksa …? |
|
301 |
Konuşma Dili |
is that what they're calling it now? expr.
|
şimdi de öyle mi diyorlar? |
|
302 |
Konuşma Dili |
is that what they're calling it now? expr.
|
şimdi de bunu mu uyduruyorlar/uydurmuşlar? |
|
303 |
Konuşma Dili |
is that what they're calling it now? expr.
|
bu ismi mi takmışlar? |
|
304 |
Konuşma Dili |
is that what they're calling it now? expr.
|
böyle mi yutturuyorlar? |
|
305 |
Konuşma Dili |
is that what they're calling it now? expr.
|
yeni adı bu mu olmuş? |
|
306 |
Konuşma Dili |
is that what they're calling it now? expr.
|
böyle dendiğini de ilk kez/defa duyuyorum |
|
307 |
Konuşma Dili |
is that what they're calling it now? expr.
|
böyle dendiğini de daha önce hiç duymamıştım |
|
308 |
Konuşma Dili |
is that what they're calling it these days? expr.
|
şimdi de öyle mi diyorlar? |
|
309 |
Konuşma Dili |
is that what they're calling it these days? expr.
|
şimdi de bunu mu uyduruyorlar/uydurmuşlar? |
|
310 |
Konuşma Dili |
is that what they're calling it these days? expr.
|
bu ismi mi takmışlar? |
|
311 |
Konuşma Dili |
is that what they're calling it these days? expr.
|
böyle mi yutturuyorlar? |
|
312 |
Konuşma Dili |
is that what they're calling it these days? expr.
|
böyle dendiğini de ilk kez/defa duyuyorum |
|
313 |
Konuşma Dili |
is that what they're calling it these days? expr.
|
böyle dendiğini de daha önce hiç duymamıştım |
|
314 |
Konuşma Dili |
it is a matter of (doing something) expr.
|
(bir şey yapma) meselesi |
|
315 |
Konuşma Dili |
it is a matter of (doing something) expr.
|
önemli olan (bir şey yapmak |
|
316 |
Konuşma Dili |
it is all up with (someone or something) expr.
|
(birinin/bir şeyin) işi bitmiş |
|
317 |
Konuşma Dili |
it is all up with (someone or something) expr.
|
(biri/bir şey) yenilmiş |
|
318 |
Konuşma Dili |
it is all up with (someone or something) expr.
|
(birinden/bir şeyden) umut kalmamış |
|
319 |
Konuşma Dili |
it is all up with (someone or something) expr.
|
(biri/bir şey) yolun sonuna gelmiş |
|
320 |
Konuşma Dili |
it is all up with (someone or something) expr.
|
(biri/bir şey) mahvolmuş |
|
321 |
Konuşma Dili |
it is high time that expr.
|
zamanı geldi de geçiyor |
|
322 |
Konuşma Dili |
it is high time that expr.
|
zamanı geldi |
|
323 |
Konuşma Dili |
it is high time that expr.
|
tam zamanı |
|
324 |
Konuşma Dili |
it is never too late expr.
|
hiçbir zaman çok geç değildir |
|
325 |
Konuşma Dili |
it is never too late expr.
|
(bir şey yapmanın) yaşı yoktur |
|
326 |
Konuşma Dili |
It is the last straw that breaks the camel's back expr.
|
bardağı taşıran son damla |
|
327 |
Konuşma Dili |
it is in our hands to keep our items organized expr.
|
eşyalarımızı düzenli tutmak bizim elimizde |
|
328 |
Konuşma Dili |
and there it is expr.
|
al işte |
|
Idioms |
|
329 |
Deyim |
it is all greek to me i.
|
bu olaya tamamen fransızım |
|
330 |
Deyim |
know what it is to be (something) f.
|
(bir şey) olmanın ne demek olduğunu bilmek |
|
331 |
Deyim |
know what it is to be (something) f.
|
(bir şey) olarak çok deneyimi/tecrübesi olmak |
|
332 |
Deyim |
know what it is to be (something) f.
|
(…olmanın) ne demek olduğunu bilmek |
|
333 |
Deyim |
know what it is to be (something) f.
|
ben de (...) oldum bilirim |
|
334 |
Deyim |
know what it is to be (something) f.
|
ben de (askerlik/annelik) yaptım bilirim |
|
335 |
Deyim |
know what it is to be (something) f.
|
benim de başımdan geçti bilirim |
|
336 |
Deyim |
work it so (that) (something is the case) f.
|
(bir şey olsun diye) uğraşmak |
|
337 |
Deyim |
work it so (that) (something is the case) f.
|
(belli bir sonuca ulaşmak için) çalışmak |
|
338 |
Deyim |
work it so (that) (something is the case) f.
|
(bir şey olabilecek şekilde) planlamak |
|
339 |
Deyim |
work it so (that) (something is the case) f.
|
(belli bir şeyin olması için) düzenleme yapmak |
|
340 |
Deyim |
work it so (that) (something is the case) f.
|
(bir şeyi yapabilecek şekilde) organize etmek |
|
341 |
Deyim |
recognize something for what it is f.
|
bir şeyin iç yüzünü/gerçekte ne olduğunu fark etmek |
|
342 |
Deyim |
know (someone or something) for what (they or it) is f.
|
(birinin/bir şeyin) ne mal olduğunu bilmek |
|
343 |
Deyim |
know (someone or something) for what (they or it) is f.
|
(birinin/bir şeyin) aslında nasıl biri/bir şey olduğunu bilmek |
|
344 |
Deyim |
recognize for what it is f.
|
iç yüzünü/gerçekte ne olduğunu fark etmek |
|
345 |
Deyim |
the best way to overcome a desire is to satisfy it expr.
|
arzuyu yenmenin en iyi ilacı onu tatmin etmektir |
|
346 |
Deyim |
it is not a brain surgery expr.
|
atla deve değil |
|
347 |
Deyim |
as broad as it is long expr.
|
ayvaz kasap hep bir hesap |
|
348 |
Deyim |
it is out of my hands expr.
|
bu benim yapabileceğimin dışında |
|
349 |
Deyim |
it is all up with expr.
|
bitmiş |
|
350 |
Deyim |
It is never too late to mend expr.
|
bir hatayı düzeltmek için asla geç değildir |
|
351 |
Deyim |
it is out of my hands expr.
|
bu elimden gelen bir şey değil |
|
352 |
Deyim |
before it is too late expr.
|
çok geç olmadan |
|
353 |
Deyim |
it is all up with expr.
|
hiç umudu kalmamış |
|
354 |
Deyim |
It is never too late to mend expr.
|
gönül almak için asla geç değildir |
|
355 |
Deyim |
it is all up with expr.
|
her şeyi yitirmiş |
|
356 |
Deyim |
it looks like a duck and swims like a duck, then it is a duck expr.
|
göründüğü gibi |
|
357 |
Deyim |
as broad as it is long expr.
|
iki eşit seçenek arasında karar verememe durumu |
|
358 |
Deyim |
before it is too late expr.
|
iş işten geçmeden |
|
359 |
Deyim |
life is what you make it expr.
|
insan kendi kaderini kendisi çizer |
|
360 |
Deyim |
it looks like a duck and swims like a duck, then it is a duck expr.
|
neyse o |
|
361 |
Deyim |
it is all up with expr.
|
mahvolmuş |
|
362 |
Deyim |
it is not rocket science expr.
|
o kadar/gözünde büyüttüğün kadar zor değil |
|
363 |
Deyim |
it is not a brain surgery expr.
|
o kadar/gözünde büyüttüğün kadar zor değil |
|
364 |
Deyim |
it is not rocket science expr.
|
atla deve değil |
|
365 |
Deyim |
a fly is small but it is enough to make you sick expr.
|
sinek küçüktür, ama mide bulandırır |
|
366 |
Deyim |
it is a dog's life expr.
|
sefil hayatı |
|
367 |
Deyim |
it is all up with expr.
|
yolun sonuna gelmiş |
|
368 |
Deyim |
It is never too late to mend expr.
|
(bir şeyleri) düzeltmek için hiçbir zaman çok geç değildir |
|
369 |
Deyim |
before it is too late expr.
|
yol yakınken |
|
370 |
Deyim |
it is easier for a camel to go through the eye of a needle expr.
|
iğne deliğinden deve geçirmekten daha kolay |
|
371 |
Deyim |
it is easier for a camel to go through the eye of a needle expr.
|
yapılması imkansız/çok zor bir şey |
|
372 |
Deyim |
it is easier for a camel to go through the eye of a needle expr.
|
deveye hendek atlatmaktan daha zor |
|
373 |
Deyim |
it is not as black as it is painted expr.
|
söylendiği kadar kötü değil |
|
374 |
Deyim |
it is not as black as it is painted expr.
|
anlatıldığı kadar kötü değil |
|
375 |
Deyim |
it's as broad as it is long [uk] expr.
|
ayvaz kasap hep bir hesap |
|
376 |
Deyim |
it's as broad as it is long [uk] expr.
|
ha öyle olmuş ha böyle aynı kapıya çıkar |
|
377 |
Deyim |
it's as broad as it is long [uk] expr.
|
hepsi bir |
|
378 |
Deyim |
it's as broad as it is long [uk] expr.
|
hangi seçenek yeğlenirse yeğlensin sonuç değişmez |
|
379 |
Deyim |
it's as broad as it is long [uk] expr.
|
hiç fark etmez |
|
380 |
Deyim |
it's as broad as it is long [uk] expr.
|
öyle ya da böyle fark etmez |
|
381 |
Deyim |
it is meat and drink to me [uk] expr.
|
benim için çok çekici/cazip bir şey |
|
382 |
Deyim |
it is meat and drink to me [uk] expr.
|
bana çok haz/keyif veren bir şey |
|
383 |
Deyim |
it is meat and drink to me [uk] expr.
|
benim için çok eğlenceli/zevkli bir şey |
|
384 |
Deyim |
it is meat and drink to me [uk] expr.
|
benim çok hoşuma giden bir şey |
|
385 |
Deyim |
it is a catch-22! expr.
|
çıkmaz bir durum! |
|
386 |
Deyim |
not worth the paper it is written on expr.
|
geçersiz belge |
|
387 |
Deyim |
not worth the paper it is written on expr.
|
değersiz evrak |
|
388 |
Deyim |
not worth the paper it is written on expr.
|
yazıldığı kağıt kadar değeri olmayan (anlaşma, söz) |
|
389 |
Deyim |
when (one) is least expecting it expr.
|
hiç beklemediği bir anda |
|
390 |
Deyim |
when (one) is least expecting it expr.
|
hiç ummadığı bir anda |
|
391 |
Deyim |
somebody's heart is not in it expr.
|
istemeyerek yapıyor |
|
392 |
Deyim |
somebody's heart is not in it expr.
|
gönülsüz yapıyor |
|
393 |
Deyim |
somebody's heart is not in it expr.
|
gönlü yok |
|
Formal |
|
394 |
Resmi |
it is unwise of you expr.
|
bu senin akılsızlığın |
|
Speaking |
|
395 |
Konuşma |
it is very crowded here i.
|
burası çok kalabalık |
|
396 |
Konuşma |
tell it like it is f.
|
açık açık söylemek |
|
397 |
Konuşma |
tell it like it is f.
|
açık ve net konuşmak |
|
398 |
Konuşma |
it is more than probable that zf.
|
büyük bir olasılıkla |
|
399 |
Konuşma |
it is me ünl.
|
benim (kapı ziline cevaben) |
|
400 |
Konuşma |
is it real? ünl.
|
gerçekten mi? |
|
401 |
Konuşma |
it is mine ünl.
|
o benim |
|
402 |
Konuşma |
is it ok? ünl.
|
oldu mu? |
|
403 |
Konuşma |
it is not important anymore expr.
|
artık bir önemi kalmadı |
|
404 |
Konuşma |
it is also possible expr.
|
ayrıca mümkündür |
|
405 |
Konuşma |
because it is urgent expr.
|
aciliyet arz ettiğinden |
|
406 |
Konuşma |
since it is urgent expr.
|
aciliyet arz ettiğinden |
|
407 |
Konuşma |
it is obvious expr.
|
aşikardır |
|
408 |
Konuşma |
it is not clear expr.
|
açık değil (anlam vb) |
|
409 |
Konuşma |
it is an understanding thing that expr.
|
adettir |
|
410 |
Konuşma |
it is not fair expr.
|
adil değil |
|
411 |
Konuşma |
is it heavy? expr.
|
ağır mı? |
|
412 |
Konuşma |
it is a far cry from expr.
|
alakası bile yok |
|
413 |
Konuşma |
it is a far cry from expr.
|
alakası yok |
|
414 |
Konuşma |
it is twenty past six expr.
|
altıyı yirmi geçiyor |
|
415 |
Konuşma |
now it is clear expr.
|
anlaşıldı |
|
416 |
Konuşma |
it is understood that expr.
|
anlaşılıyor |
|
417 |
Konuşma |
it is a deal expr.
|
anlaştık |
|
418 |
Konuşma |
it is time to seclude myself from active service expr.
|
artık kendimi aktif servisten ayırmanın vakti geldi |
|
419 |
Konuşma |
it is not true expr.
|
aslı yok |
|
420 |
Konuşma |
that is the way it is expr.
|
aynen öyle |
|
421 |
Konuşma |
I don't know what it is expr.
|
bunun ne olduğunu bilmiyorum |
|
422 |
Konuşma |
whose car is it? expr.
|
bu araba kimin? |
|
423 |
Konuşma |
whose room is it? expr.
|
bu kimin odası? |
|
424 |
Konuşma |
it is no mystery expr.
|
bu bir sır değil |
|
425 |
Konuşma |
there is nothing to it expr.
|
bunda birşey yok |
|
426 |
Konuşma |
is it a little weird? expr.
|
biraz garip değil mi? |
|
427 |
Konuşma |
that is it expr.
|
budur |
|
428 |
Konuşma |
it is my pleasure expr.
|
benim için bir zevk |
|
429 |
Konuşma |
it is over expr.
|
bitti |
|
430 |
Konuşma |
is it cloudy today? expr.
|
bugün hava bulutlu mu? |
|
431 |
Konuşma |
what month is it? expr.
|
bu ay hangi ay? |
|
432 |
Konuşma |
it is driving me mad expr.
|
bu beni delirtiyor |
|
433 |
Konuşma |
is it a little strange? expr.
|
biraz tuhaf değil mi? |
|
434 |
Konuşma |
that's just the way it is expr.
|
böyle gelmiş böyle gidiyor |
|
435 |
Konuşma |
it is usual to do so expr.
|
böyle yapmak adettir |
|
436 |
Konuşma |
there is nothing to it expr.
|
bunda hiçbir şey yok |
|
437 |
Konuşma |
is it always this cold in here? expr.
|
burası her zaman böyle soğuk mudur? |
|
438 |
Konuşma |
is it a little weird? expr.
|
biraz tuhaf değil mi? |
|
439 |
Konuşma |
it is beyond us expr.
|
bizi aşar |
|
440 |
Konuşma |
what month is it now? expr.
|
bugün aylardan ne? |
|
441 |
Konuşma |
it is beyond me expr.
|
beni aşar |
|
442 |
Konuşma |
it is all the same to me expr.
|
bana göre hava hoş |
|
443 |
Konuşma |
it is nice here expr.
|
burası güzel |
|
444 |
Konuşma |
what is it you want from me? expr.
|
benden istediğin nedir? |
|
445 |
Konuşma |
do you know how personal it is to me? expr.
|
bunun benim için ne kadar özel olduğunu biliyor musun? |
|
446 |
Konuşma |
it is all one to me expr.
|
benim için hepsi bir |
|
447 |
Konuşma |
it is my god given right expr.
|
bu benim en doğal hakkım |
|
448 |
Konuşma |
this is how it works expr.
|
bu işler böyle yürür |
|
449 |
Konuşma |
it is my duty to expr.
|
boynumun borcudur |
|
450 |
Konuşma |
it is raining cats and dogs expr.
|
bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyor |
|
451 |
Konuşma |
it is hot here expr.
|
burası sıcak |
|
452 |
Konuşma |
it is pouring rain expr.
|
bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor |
|
453 |
Konuşma |
it is hot today expr.
|
bugün hava sıcak |
|
454 |
Konuşma |
it is killing me expr.
|
bu beni öldürüyor |
|
455 |
Konuşma |
most of it is true expr.
|
büyük bir kısmı doğru |
|
456 |
Konuşma |
this is not the way that i planned it expr.
|
bunu böyle planlamamıştım |
|
457 |
Konuşma |
why is it so dark in here? expr.
|
burası niye bu kadar karanlık? |
|
458 |
Konuşma |
it is almost finished expr.
|
bitti gibi |
|
459 |
Konuşma |
it is pouring rain expr.
|
bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyor |
|
460 |
Konuşma |
it is as simple as that! expr.
|
bu kadar basit! |
|
461 |
Konuşma |
it is hard to find a job here expr.
|
burada iş bulmak zor |
|
462 |
Konuşma |
it is worth expr.
|
buna değer |
|
463 |
Konuşma |
it is nice to hear that expr.
|
bunu duymak güzel |
|
464 |
Konuşma |
is it you? expr.
|
bu sen misin? |
|
465 |
Konuşma |
it is a case in point expr.
|
buna bir örnek |
|
466 |
Konuşma |
it is sunny today expr.
|
bugün hava güneşli |
|
467 |
Konuşma |
is it everything you expected? expr.
|
bütün beklentin bu mu? |
|
468 |
Konuşma |
is it a joke? expr.
|
bu bir şaka mı? |
|
469 |
Konuşma |
it is kinda hard expr.
|
biraz zor gibi |
|
470 |
Konuşma |
is it a little strange? expr.
|
bu biraz garip değil mi? |
|
471 |
Konuşma |
it is not for me to say expr.
|
bunu söylemek bana düşmez |
|
472 |
Konuşma |
do you know what it is? expr.
|
bunun ne olduğunu biliyor musunuz? |
|
473 |
Konuşma |
this is how it happens I've seen it expr.
|
bu işler böyle oluyor daha önce de gördüm |
|
474 |
Konuşma |
it is just that simple expr.
|
bu kadar basit |
|
475 |
Konuşma |
is it a little strange? expr.
|
biraz garip değil mi? |
|
476 |
Konuşma |
it is raining cats and dogs expr.
|
bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor |
|
477 |
Konuşma |
it is just the way it is (here) expr.
|
burada işler böyle yürür |
|
478 |
Konuşma |
it is no skin off my nose expr.
|
beni alakadar etmez |
|
479 |
Konuşma |
what is it supposed to do? expr.
|
bu ne işe yarayacak? |
|
480 |
Konuşma |
there is nothing else for it expr.
|
başka yapılacak bir şey yok |
|
481 |
Konuşma |
whose is it? expr.
|
bu kimin? |
|
482 |
Konuşma |
it is cold here expr.
|
burası soğuk |
|
483 |
Konuşma |
is that what you called it? expr.
|
buna böyle mi diyorsun? |
|
484 |
Konuşma |
it is just that easy expr.
|
bu kadar kolay |
|
485 |
Konuşma |
it is all greek to me expr.
|
buna hiç aklım ermez |
|
486 |
Konuşma |
it is all bollocks expr.
|
bu tamamen saçmalık |
|
487 |
Konuşma |
there is one thing and I don't think you'll like it expr.
|
bir şey var ve hoşuna gideceğini sanmıyorum |
|
488 |
Konuşma |
if it is any comfort expr.
|
biraz teselli olacaksa |
|
489 |
Konuşma |
it is almost finished expr.
|
bitmek üzere |
|
490 |
Konuşma |
that is not the way it works here expr.
|
burada işler böyle yürümez |
|
491 |
Konuşma |
it is very cold in here expr.
|
burası çok soğuk |
|
492 |
Konuşma |
is it always this cold in here? expr.
|
burası her zaman böyle soğuk mu olur? |
|
493 |
Konuşma |
there is nothing to it expr.
|
bir terslik yok |
|
494 |
Konuşma |
this is how it goes expr.
|
bu işler böyle yürür |
|
495 |
Konuşma |
it is nice to hear that expr.
|
bunu duyduğuma sevindim |
|
496 |
Konuşma |
is it always this hot in here? expr.
|
burası her zaman böyle sıcak mı olur? |
|
497 |
Konuşma |
it is all I can do expr.
|
bütün yapabileceğim bu |
|
498 |
Konuşma |
it is a wrong decision expr.
|
bu yanlış bir karar |
|
499 |
Konuşma |
it is my job expr.
|
bu benim işim |
|
500 |
Konuşma |
it is terrible here expr.
|
burası berbat |
|