İngilizce | Türkçe | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Yaygın Kullanım | lifesaver i. | cankurtaran | ||
The pool had two lifesavers on duty to ensure safety. Havuzda güvenliği sağlamak amacıyla iki cankurtaran görev yapıyordu. More Sentences |
||||
General | ||||
Genel | lifesaver i. | can simidi | ||
The umbrella turned out to be a lifesaver during the sudden rainstorm. Aniden bastıran yağmurda şemsiye bizim can simidimiz oldu. More Sentences |
||||
Genel | lifesaver i. | hayat kurtaran şey/kimse | ||
He protected me and became a lifesaver. Beni koruyarak hayatımı kurtaran kişi o oldu. More Sentences |
||||
Genel | lifesaver i. | can yeleği | ||
Genel | lifesaver i. | imdada yetişen şey | ||
Genel | lifesaver i. | can kurtaran görevli (plajlarda) | ||
Genel | lifesaver i. | kazazedeleri boğulmaktan kurtaran | ||
Genel | lifesaver i. | cankurtaran simidi | ||
Genel | lifesaver i. | zor zamanda birinin yardımına yetişen kimse | ||
Marine | ||||
Denizcilik | lifesaver i. | can yeleği |
İngilizce | Türkçe | |||
---|---|---|---|---|
Colloquial | ||||
Konuşma Dili | you're a lifesaver exclam. | hayatımı kurtardın | ||
You're a life saver. Sen bir hayat kurtarıcısın. More Sentences |
||||
Konuşma Dili | you're a lifesaver exclam. | seni allah gönderdi | ||
Konuşma Dili | you're a lifesaver exclam. | hızır gibi yetiştin |