| İngilizce | Türkçe | |||
|---|---|---|---|---|
| Genel | ||||
| Genel | localized s. | lokalize | ||
|
The pain may usually manifest as a severe, deep and localized type of discomfort. Ağrı genellikle şiddetli, derin ve lokalize bir rahatsızlık türü olarak ortaya çıkabilir. More Sentences |
||||
| Genel | localized s. | sınırlanmış | ||
|
The visual symptoms are localized in one eye. Görüşe ilişkin bulgular bir göz ile sınırlanmıştır. More Sentences |
||||
| Genel | localized s. | yerelleştirilmiş | ||
|
They mobilize financial resources, materials, and volunteers to create localized programs. Yerelleştirilmiş programlar oluşturmak için mali kaynakları, materyalleri ve gönüllüleri harekete geçirirler. More Sentences |
||||
| Genel | localized s. | yerleşik | ||
| Genel | localized s. | sınırlandırılmış | ||
| Genel | localized s. | sınırlı | ||
| Genel | localized s. | yerel | ||
| Genel | localized s. | lokal | ||
| Genel | localized s. | bölgesel hale getirilmiş | ||
| Genel | localized s. | yerelleşmiş | ||
| Medikal | ||||
| Medikal | localized s. | bölgesel | ||
| Medikal | localized s. | vücudun belirli bölümüyle sınırlı olan | ||
| Biyokimya | ||||
| Biyokimya | localized s. | yerel | ||
| Dilbilim | ||||
| Dilbilim | localized s. | ülkede konuşulan dile çevrilmiş | ||
| Dilbilim | localized s. | ülkenin yerel diline tercüme edilmiş | ||