yakışıklı - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

yakışıklı



"yakışıklı" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 35 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
yakışıklı handsome s.
General
yakışıklı stunner i.
yakışıklı good-looker i.
yakışıklı handsome s.
yakışıklı shapely s.
yakışıklı brave s.
yakışıklı good looking s.
yakışıklı personable s.
yakışıklı sightly s.
yakışıklı fine looking s.
yakışıklı smart s.
yakışıklı comely s.
yakışıklı gainly s.
yakışıklı good-looking s.
yakışıklı well-favored s.
yakışıklı well-favoured s.
yakışıklı better-looking s.
yakışıklı braw s.
yakışıklı gainsome s.
yakışıklı dad s.
yakışıklı gradely [dialect] s.
yakışıklı clever [dialect] s.
yakışıklı feateous [obsolete] s.
yakışıklı featurely s.
yakışıklı fine s.
yakışıklı seemly s.
yakışıklı smicker s.
Colloquial
yakışıklı bohunk i.
yakışıklı (good) looker i.
yakışıklı nice-looking s.
yakışıklı dreamy s.
yakışıklı fanciable [uk] s.
yakışıklı bohunk ünl.
yakışıklı not hard on the eyes expr.
Informal
yakışıklı bae expr.

"yakışıklı" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 59 sonuç

Türkçe İngilizce
General
yakışıklı prens handsome prince i.
yakışıklı aktör handsome actor i.
yakışıklı oyuncu handsome actor i.
yakışıklı erkek adonis i.
yakışıklı adam adonis i.
yakışıklı genç adam adonis i.
yakışıklı genç erkek adonis i.
yakışıklı genç adam apollo i.
yakışıklı ve ünlü kimse heartthrob i.
yakışıklı adam heart-throb i.
yakışıklı olmak be handsome f.
yakışıklı hale getirmek sprug [obsolete] f.
temiz ve yakışıklı trim s.
uzun boylu ve yakışıklı tall and handsome s.
Colloquial
kişiliksiz yakışıklı adam face man i.
yakışıklı ama boş adam face man i.
yakışıklı adam baldwin i.
yakışıklı adam anlamında aktör baldwin kardeşlere bir gönderme baldwin i.
çirkin, yakışıklı olmayan kimse barney i.
(alaycı bir şekilde) yakışıklı kimse oil painting i.
çok yakışıklı erkek superstud i.
yakışıklı/güzel/çekici olmayan short on looks s.
çok güzel/yakışıklı slamming s.
esmer ve yakışıklı tall, dark, and handsome s.
Idioms
sadece güzel/yakışıklı biri just another pretty face i.
yakışıklı serseri dirty beau [obsolete] i.
çok yakışıklı/güzel olmak be all that f.
sadece güzel/yakışıklı olmak be just a pretty face f.
sadece güzel/yakışıklı olmak be just another pretty face f.
sadece güzel veya yakışıklı değil aynı zamanda akıllı da/yetenekli de/başarılı da olmak be not just another pretty face f.
sadece güzel/yakışıklı olmamak (aynı zamanda akıllı, yetenekli olmak) be not just a pretty face f.
şeytani yakışıklı devilishly handsome s.
sadece güzel/yakışıklı değil (akıllı da) not be just a pretty face expr.
sadece güzel/yakışıklı değil (aynı zamanda akıllı, yetenekli) not just a pretty face expr.
sadece güzel/yakışıklı değil (aynı zamanda akıllı, yetenekli) not just another pretty face expr.
pek güzel/yakışıklı değil not much for looks expr.
pek güzel/yakışıklı değil not much to look at expr.
sadece güzel/yakışıklı değil (aynı zamanda akıllı, yetenekli) more than just a pretty face expr.
Speaking
seni çok yakışıklı gösteriyor you look very handsome in it expr.
sence ben yakışıklı mıyım? do you think I'm handsome? expr.
yakışıklı mıyım? am I handsome? expr.
Botanic
menekşe-mor tüylü yakışıklı kadifemsi yaprakları için yetiştirilen bir bitki royal velvet plant i.
menekşe-mor tüylü yakışıklı kadifemsi yaprakları için yetiştirilen bir bitki gynura aurantiaca i.
menekşe-mor tüylü yakışıklı kadifemsi yaprakları için yetiştirilen bir bitki purple velvet plant i.
Slang
yakışıklı adam bohunk i.
yakışıklı adam beauhunk i.
yakışıklı, genç beyaz erkekler için kullanılan alaycı bir söz chad i.
hoş/yakışıklı erkek babe magnet i.
yakışıklı erkek abe i.
yakışıklı, iyi görünümlü adam barney i.
yakışıklı adam clydesdale [dated] i.
yakışıklı şeytan handsome devil i.
yakışıklı çapkın handsome devil i.
yakışıklı serseri handsome devil i.
yakışıklı erkek doll i.
yakışıklı ve çekici erkek zaddy i.
(bir erkeği cinsel olarak çekici bulan kişi tarafından kullanıldığında) yakışıklı big boy ünl.
Modern Slang
yakışıklı ve zeki erkek a bengali menace i.
gençken yakışıklı/güzel olan bir oyuncunun yaşlandıkça şişmanlayıp çirkinleşmesi alec baldwin syndrome i.