çıkıntılı - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

çıkıntılı



Bedeutungen von dem Begriff "çıkıntılı" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 65 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
çıkıntılı protruding adj.
çıkıntılı prominent adj.
General
çıkıntılı snag n.
çıkıntılı jutty n.
çıkıntılı ribbed adj.
çıkıntılı torous adj.
çıkıntılı protrusive adj.
çıkıntılı projecting adj.
çıkıntılı salient adj.
çıkıntılı protuberant adj.
çıkıntılı denticulated adj.
çıkıntılı ledgier adj.
çıkıntılı tumid adj.
çıkıntılı obtrusive adj.
çıkıntılı torose adj.
çıkıntılı sticking out adj.
çıkıntılı eminent adj.
çıkıntılı ridged adj.
çıkıntılı exsert adj.
çıkıntılı exserted adj.
çıkıntılı exsertile adj.
çıkıntılı ledgy adj.
çıkıntılı limbed adj.
çıkıntılı whelked adj.
çıkıntılı hornlike adj.
çıkıntılı ribby adj.
çıkıntılı riblike adj.
çıkıntılı ridged adj.
çıkıntılı ridgy adj.
çıkıntılı icicled adj.
çıkıntılı overhanging adj.
çıkıntılı cuspal adj.
çıkıntılı fang-like adj.
çıkıntılı popping adj.
çıkıntılı outjutting adj.
çıkıntılı precipitous adj.
çıkıntılı snaggy adj.
çıkıntılı protrudable adj.
çıkıntılı spiciferous adj.
çıkıntılı squarrous adj.
çıkıntılı sticking adj.
çıkıntılı superincumbent adj.
Technical
çıkıntılı reeded adj.
çıkıntılı prominent adj.
çıkıntılı fan-shaped adj.
Architecture
çıkıntılı outjetting adj.
Furniture
çıkıntılı bombe adj.
Automotive
çıkıntılı protruding adj.
Aeronautic
çıkıntılı serrated adj.
Anatomy
çıkıntılı rugal adj.
çıkıntılı cuspate adj.
çıkıntılı cusped adj.
çıkıntılı cuspated adj.
Chemistry
çıkıntılı salient adj.
Biology
çıkıntılı erumpent adj.
çıkıntılı papillate adj.
çıkıntılı papillated adj.
çıkıntılı papilliferous adj.
çıkıntılı papilliform adj.
çıkıntılı squarrous adj.
Zoology
çıkıntılı ramulose adj.
çıkıntılı ramulous adj.
çıkıntılı papillous adj.
Botanic
çıkıntılı papillose adj.
çıkıntılı papillous adj.

Bedeutungen, die der Begriff "çıkıntılı" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 265 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
çıkıntılı şey salience n.
çıkıntılı olma protrusiveness n.
çıkıntılı köşe coign n.
çıkıntılı yer knoll n.
dışarı doğru fazlasıyla çıkıntılı göz bulging eye n.
dış kaplamanın çıkıntılı kısmı casinghead n.
bir şeyin çıkıntılı bölümü veya ucu neb n.
çıkıntılı olma torosity n.
alet veya silahın ince sivri çıkıntılı parçası tyne n.
çıkıntılı yüzey belly n.
kovboyların kullandığı eyerlerin, hayvanı durdurmak için kullanılan ipi tutması için tasarlanmış olan çıkıntılı kısmı saddle horn n.
L biçimli metal barın çıkıntılı uzantıları leg n.
çıkıntılı zemin parçası linch n.
dağın çıkıntılı kısmı buttress n.
tepenin çıkıntılı kısmı buttress n.
dokuma tezgahında durdurucu işlevi gören çıkıntılı kısım dagger n.
etiketleme için kullanılan metal gibi malzemeden yapılmış levha veya kenarı çıkıntılı kart guide n.
halka ve bıçak ağzından oluşan ve tonsil benzeri çıkıntılı yapıları kesip çıkarmak için kullanılan cerrahi bir alet guillotine n.
üst kısmı çıkıntılı olan bir çelik cetvel rule n.
(tavlada) oyuncuların pullarını topladıkları bölümü ayıran çıkıntılı alan bar n.
çıkıntılı nokta gore n.
zeminin çıkıntılı bölümü pace n.
kaymayı engelleyen altı sivri çıkıntılı baston pike n.
(haç) yuvarlak çıkıntılı uçları olan pomme n.
kıyafetin çıkıntılı bölümü peak n.
çıkıntılı şey salliance n.
enine çıkıntılı yol corduroy n.
çapraz çıkıntılı yol corduroy n.
rulo kağıdın büküldüğü ve ek yeri yaptığı yere konan çıkıntılı işaretleyici flag n.
çıkıntılı parça outjut n.
çıkıntılı kısım outjut n.
kayanın düz ve çıkıntılı katmanı shelve n.
dosyalama veya dizinleme için kart veya dosyanın kenarına tutturulan çıkıntılı ufak etiket signal n.
bone şapkanın çıkıntılı kenarı poke n.
sivri ve çıkıntılı ön kısım prow n.
tahkimata ait çıkıntılı bölüm spur [obsolete] n.
kitap kapağına ait çıkıntılı bölüm square n.
(kemik kavitesinde) çıkıntılı kenar supercilium n.
çıkıntılı olmak stick out v.
çıkıntılı olmak bulk v.
çıkıntılı olmak ridge v.
çıkıntılı hale gelmek ridge v.
çıkıntılı form yaratmak ridge v.
bir hayvanı iple bağlarken eyerdeki çıkıntılı kısımdan ipi geçirmek dally v.
(kule ucu veya çatı kenarına) çıkıntılı süsleme eklemek crotchet v.
çıkıntılı hale getirmek pouch v.
çıkıntılı hale getirmek poke out v.
çıkıntılı hale getirmek push v.
girintili çıkıntılı wavy adj.
kılsı çıkıntılı (bağırsak) villous adj.
girintili çıkıntılı zigzag adj.
girintili çıkıntılı sinuous adj.
girintili çıkıntılı indented adj.
yuvarlak çıkıntılı lobular adj.
mahmuz gibi çıkıntılı calcarate adj.
girintili çıkıntılı redented adj.
alt ucu metal çıkıntılı (kılıç kını) chaped [obsolete] adj.
üç çıkıntılı tricuspidated adj.
alt dişleri öne doğru çıkıntılı undershot adj.
başa benzeyen çıkıntılı headlike adj.
dışarı doğru çıkıntılı bosomy adj.
alt çenesi anormal derecede çıkıntılı bulldog adj.
uzun ve çıkıntılı dreich [scotland] adj.
uzun ve çıkıntılı dreigh [scotland] adj.
uzun ve çıkıntılı driech [scotland] adj.
uzun ve çıkıntılı driegh adj.
sivri çıkıntılı fanged adj.
(haç) yuvarlak çıkıntılı uçları olan pommette adj.
(haç) yuvarlak çıkıntılı uçları olan pommetty adj.
aşırı çıkıntılı pooch [dialect] adj.
aşırı çıkıntılı pooched [dialect] adj.
içe doğru çıkıntılı intruding adj.
boynuz çıkıntılı cornute adj.
karnı çıkıntılı olmayan flat-bellied adj.
dışa çıkıntılı outstanding adj.
keskin ve çıkıntılı yüzlü sharp-nosed adj.
çıkıntılı kaya tabakasına benzer shelvy adj.
girintili çıkıntılı bir şekilde hackly adv.
çıkıntılı biçimde nubbly adv.
çıkıntılı bir biçimde juttingly adv.
çıkıntılı bir şekilde juttingly adv.
çıkıntılı durumda obtrusively adv.
çıkıntılı bir şekilde protrusively adv.
Technical
havşa matkabındaki küçük çıkıntılı parça tit n.
ahşap geçmenin çıkıntılı kısmı tongue n.
çıkıntılı dip rocker bottom n.
çıkıntılı taban flanged bottom n.
çıkıntılı başlı kör perçin blind rivet with protruding head n.
çıkıntılı derz tuğlası lug brick n.
çıkıntılı kaynak projection welding n.
çıkıntılı kısımları da dahil bir uçağın hacmi aerodynamic volume n.
çıkıntılı dip spike n.
çıkıntılı dip rocker n.
çıkıntılı başlı perçin rivet with protruding head n.
çıkıntılı bir köşe angle n.
çıkıntılı mıknatıslı mercek snorkel lens n.
çıkıntılı sıra oversailing course n.
kumaşta çıkıntılı yol rib n.
kalasın değnek olarak kullanılan çıkıntılı ucu kevel head n.
çevresinde çıkıntılı derin yiv bulunan çıkrık makarası veya çarkı wildcat n.
binada çıkıntılı gölgelik hood n.
kolları veya çıkıntılı parçaları taşıyan şaft rockshaft n.
kamyonetin arkasına bağlanan ön kısmı çıkıntılı römork goose neck n.
teknenin alçak güvertesinin kenarları boyunca uzanan çıkıntılı çerçeve combing n.
zemin, çatı açıklığı gibi etrafındaki suyu içeri girmesini önleyen çıkıntılı çerçeve combing n.
deliğe girmesi için çıkıntılı iğnesi bulunan anahtar pinwrench n.
istihkam duvarının dışa çıkıntılı kısmı salient angle n.
iki ahşap kirişi birleştiren iç içe çıkıntılı zıvana cog n.
kornişin çıkıntılı bölümü corona n.
rotor bıçaklarında çıkıntılı bölümün kesilen bölüme oranı solidity n.
çıkıntılı diken beard n.
çıkıntılı bölüm start n.
girintili çıkıntılı bir tekerlekle (ayakkabı topuğunun üst kenarını) işlemek wheel v.
kenarlarını çıkıntılı veya çentikli bir şekilde kesmek indent v.
dişli çıkıntılı raguly adj.
küt çıkıntılı raguly adj.
iki çıkıntılı digastric adj.
balık karnı gibi çıkıntılı olan fish-bellied adj.
Computer
çıkıntılı font serif-font n.
Mechanic
makinede dişli çarkın çıkıntılı kısmı lobe n.
çıkıntılı parça snug n.
Textile
çıkıntılı bir topuzun benzer başka bir parçadaki deliğe geçtiği bir ilikleme gereci popper n.
Architecture
tavan veya kubbeye süsleme amacıyla girintili çıkıntılı panoların gömülerek yerleştirilmesi lacuna n.
tavan veya kubbeye süsleme amacıyla girintili çıkıntılı panoların gömülerek yerleştirilmesi lacunar n.
girintili çıkıntılı panolarla süslenmiş olan dekoratif tavan lacunar n.
tavan veya kubbeye süsleme amacıyla girintili çıkıntılı panoların gömülerek yerleştirilmesi lequear n.
girintili çıkıntılı panolarla süslenmiş olan dekoratif tavan lequear n.
merdiven basamağının çıkıntılı kenarı nose n.
çıkıntılı ya da çentikli kalıplama nulling n.
tavan veya kubbeye süsleme amacıyla girintili çıkıntılı panoların gömülerek yerleştirilmesi laquear n.
girintili çıkıntılı panolarla süslenmiş dekoratif tavan laquear n.
mimari süslemede dört yapraklı veya yuvarlak çıkıntılı şekil quatrefoil n.
ahşaptan yapılmış üstü çıkıntılı kale blockhouse n.
bodrum merdivenine açılan eğimli kapılı çıkıntılı çerçeve bulkhead n.
iki tarafı da kavisli olan çıkıntılı kalıp cima n.
iki tarafı da kavisli olan çıkıntılı kalıp sima n.
duvar boyunca uzanan çıkıntılı süslü şerit veya silme belt n.
duvar boyunca uzanan çıkıntılı süslü şerit veya silme beltcourse n.
duvar boyunca uzanan çıkıntılı süslü şerit veya silme belt course n.
duvar boyunca uzanan çıkıntılı süslü şerit veya silme cordon n.
dışbükey çıkıntılı yapı cushion n.
çıkıntılı süsleme cuspidation n.
triglife benzeyip yalnızca iki oyuğu olan çıkıntılı ve süslü cephe diglyph n.
kule ucu veya çatı kenarlarında kullanılan çıkıntılı süsleme crochet n.
çıkıntılı parça outjet [obsolete] n.
çıkıntılı kısım outjet [obsolete] n.
çıkıntılı şey outjetting n.
kalkan duvarının önündeki beşikçatının çıkıntılı kenarı boyunca uzanan süslü ahşap pargeboard n.
Construction
gemi inşasında gövdenin dışına doğru, çıkıntılı baş kısmını desteklemesi için eklenen ana ahşap parça lace piece n.
çıkıntılı döşeme elemanları ribbed floor elements n.
çıkıntılı kanatlı pencere projected window n.
çatının çıkıntılı kısmı barge course n.
çıkıntılı bir iskelenin eğimli üst kısmı amortizement n.
yan binaya yaslı olan çıkıntılı yapı outshut [dialect] [uk] n.
yan binaya yaslı olan çıkıntılı yapı outshot [dialect] [uk] n.
(çıkıntılı yapıyı) çatı ile kaplamak oversail v.
(çıkıntılı yapıyı) kemer ile kaplamak oversail v.
Woodworking
zıvana çıkıntılı parçada kenar yüzeyi shoulder n.
Furniture
oturma kısmı en yüksek noktası önde olan merkezdeki çıkıntılı bölümden her iki tarafa doğru alçalan sandalye saddle seat n.
Automotive
çıkıntılı ateşleme pozisyonu projected spark position n.
çıkıntılı orta elektrotlu buji projected core/insulator nose n.
kamyonetin arkasına bağlanan ön kısmı çıkıntılı römork gooseneck n.
çıkıntılı kenarları janta takılabilen bir tür araba lastiği clincher n.
çıkıntılı kenarları janta takılabilen bir tür araba lastiği clincher tire n.
hafif çıkıntılı proud adj.
Railway
tekerleklerin raydan çıkmaması için bir tarafı çıkıntılı yapılmış tren rayı flange rail n.
Marine
gemi kıçında bulunan çıkıntılı kısım fantail n.
tekne veya gemi gövdesinin tabanında bulunan çıkıntılı kısım keel n.
çıkıntılı bumba bumpkin n.
çıkıntılı bumba bumkin n.
kıç tarafı dar ve çıkıntılı gemi pink n.
kıç tarafı dar ve çıkıntılı gemi pinkie n.
dar ve çıkıntılı kıç pink stern n.
kıç tarafı dar ve çıkıntılı gemi pinkey n.
kıç tarafı dar ve çıkıntılı gemi pinky n.
alabora olmaması için çıkıntılı dirsek eklenmiş deniz kanosu outrigger canoe n.
çıkıntılı bir bastika türü shoulder block n.
(tekne) yan kısmına çıkıntılı dirsek eklenmiş outrigged adj.
Mining
eğimli maden damarının çıkıntılı kısmı hanging side n.
Medical
çıkıntılı leğen acanthopelvis n.
çıkıntılı leğen acanthopelvyx n.
dar ve çıkıntılı göğüs tahtası pigeon breast n.
düz çıkıntılı flat-topped adj.
diz gibi çıkıntılı geniculate adj.
üç çıkıntılı tricornute adj.
yuvarlak çıkıntılı lobulated adj.
üç çıkıntılı tricuspidate adj.
Anatomy
yapının en belirgin çıkıntılı kısmı caput n.
parmağın bükülmesiyle belirgin hale gelen yuvarlak çıkıntılı kısım knuckle n.
avuç içinin serçe parmağın altındaki çıkıntılı kısmına ait hypothenal adj.
avuç içinin serçe parmağın altındaki çıkıntılı kısmıyla ilgili hypothenal adj.
avuç içinin serçe parmağın altındaki çıkıntılı kısmına ait hypothenar adj.
avuç içinin serçe parmağın altındaki çıkıntılı kısmıyla ilgili hypothenar adj.
bir hayvanın ön ayağında insanların avuç içinin serçe parmağın altındaki çıkıntılı kısmına karşılık gelen yere ait hypothenar adj.
bir hayvanın ön ayağında insanların avuç içinin serçe parmağın altındaki çıkıntılı kısmına karşılık gelen yerle ilgili hypothenar adj.
çıkıntılı (sırt omuru) costiferous adj.
Printing
baskı plakası çevresinde yer alan çıkıntılı kenar shoulder n.
Biology
meme ucuna benzer küçük çıkıntılı bir vücut bölümü papilla n.
bazı derisi dikenlilerde koruyucu işlev gören çıkıntılı minik organ pedicellaria n.
(mahmuz gibi) çıkıntılı calcariferous adj.
üç çıkıntılı omurgası olan tricarinate adj.
kılsı çıkıntılı villose adj.
kılsı çıkıntılı villous adj.
(kıl, pul nedeniyle) çıkıntılı squarrose adj.
Marine Biology
ışın yüzgeçli ve üst çenesi çıkıntılı olan balıkların çoğunu içeren teleostei alt sınıfına mensup balıklara verilen ad teleost n.
dışarı doğru çıkıntılı gözleri olan ve bu sebeple korkutucu bir görünüşü olan bir japon balığı telescope (carassius auratus auratus) n.
dışarı doğru çıkıntılı gözleri olan ve bu sebeple korkutucu bir görünüşü olan bir japon balığı telescope goldfish n.
dışarı doğru çıkıntılı gözleri olan ve bu sebeple korkutucu bir görünüşü olan bir japon balığı telescope carp n.
dışarı doğru çıkıntılı gözleri olan ve bu sebeple korkutucu bir görünüşü olan bir japon balığı telescope fish n.
çıkıntılı üst çenesi olan bir deniz balığı familyası triacanthidae n.
ışın yüzgeçli ve üst çenesi çıkıntılı bir balık cinsi amphipnous n.
ışın yüzgeçli ve üst çenesi çıkıntılı olan bir balık (alt)takımı anacanthini n.
çıkıntılı kuyruk yüzgeci olan bir balık sharptail mola (mola lanceolata) n.
şişmiş sünger benzeri bir gövde ve çıkıntılı pullar şeklinde kendini gösteren, bakteriyel ve bulaşıcı bir balık hastalığı dropsy n.
sandıkbalığıgillerden olan gözleri çıkıntılı balık cuckold n.
Zoology
kuyruklu yarasalar familyasına mensup, pelüşe benzer postu, dar kanatları ve kısa çıkıntılı kulakları olan bir yarasa cinsi mastiff bat n.
çift kabuklular haricindeki çoğu yumuşakçanın ağzında bulunup dişli dili destekleyen az çok çıkıntılı bir yapı odontophore n.
at toynağında içe dönük çıkıntılı çizgi bar n.
(bazı karındanbacaklı kabuklarında) renkli veya çıkıntılı spiral çizgi şeridi cingulum n.
hayvanda çıkıntılı düz parça costa n.
küçük çıkıntılı ramulose adj.
küçük çıkıntılı ramulous adj.
çıkıntılı üst çenesi olan epignathous adj.
altı çıkıntılı hexact adj.
altı çıkıntılı hexactinal adj.
(büyükbaş hayvan) alt çenenin anormal derecede çıkıntılı olduğu bir mutasyona uğramış bulldog adj.
çift kabuklular haricindeki çoğu yumuşakçanın ağzında bulunup dişli dili destekleyen az çok çıkıntılı bir yapıya sahip olan odontophorous adj.
boynuzumsu bölümü çıkıntılı (toynak) shelly adj.
boynuzumsu çıkıntılı siphuncled adj.
boynuzumsu çıkıntılı siphunculated adj.
Botanic
echinocactus cinsine ait, çok çıkıntılı ve sivri kaktüs türlerine verilen ad echinocactus n.
üç çıkıntılı three-pointed adj.
diz gibi çıkıntılı kneejointed adj.
gövdesi çıkıntılı exserted adj.
(yaprak ayası) çıkıntılı dişli squarroso-dentate adj.
Forestry
altından geçen kütükleri geciktirmek için kızak üzerine yerleştirilmiş çıkıntılı kütük deadener n.
Religious
(doğu ortodoks kilisesi) ortada yer alan çıkıntılı bölüm solea n.
Geography
az çıkıntılı burun tang [dialect] n.
yanları çıkıntılı vadi heugh [scotland] n.
çıkıntılı çıplak kaya kitlesi scalp [scotland] n.
Military
çıkıntılı bir siperi destekleyen bindirmelikler arasında bulunan açıklık machicolation n.
aralarındaki açıklıklardan ateş edilebilen bindirmeliklerin desteklediği çıkıntılı bir galeri veya siper machicoulis n.
savunma yapılarında istilacılara karşı kullanılan öne çıkıntılı siper counter approach n.
savunma yapılarında istilacılara karşı kullanılan öne çıkıntılı siper counterapproach n.
(süvari eyeri) yarı çıkıntılı demipique adj.
Hunting
namlu içinde dönmemesi için çıkıntılı demir cıvatası olan yuvarlak mermi nail ball n.
alet veya silahın ince sivri çıkıntılı parçası tine n.
sopa veya zincirin ucuna tutturulmuş sivri çıkıntılı toptan meydana gelen bir silah morgenstern n.
sopa veya zincire bağlı sivri çıkıntılı toptan meydana gelen bir silah holy-water sprinkler n.
Sport
(kürek çekme) çıkıntılı kürek lumbarını destekleyen braket rigger n.
Art
kalkık veya çıkıntılı bölüm raised table n.
Bookbindery
kitap ciltleme ipinin çıkıntılı ucu slip n.
Printery
dizgi makinesinin dizgi oluşturan kısmının çıkıntılı ucu neb n.
elektrik ile çalışan baskı makinesine bağlanan ve bu makine ile aynı işi yapan titreşimli ve çıkıntılı çerçeve fly n.
Archaic
dile benzer şekilde çıkıntılı toprak parçası languet n.
çıkıntılı şey outjet n.
Ornithology
bazı kuşların alnında bulunan iki adet çıkıntılı tüy antiae n.
kuşlarda çıkıntılı göğüs kemiği keel n.
kuşların göğüs kemiklerinin merkezinde yer alan çıkıntılı bölüm lophosteon n.
Reptiles
(bazı sürüngenler) çıkıntılı omurları/omurgası olan suchospondylous adj.
Entomology
dış kenarı çıkıntılı (böcek kanadı) ampliate adj.
(böcek anteni) birbirine zıt yönde uzun ve düz çıkıntılı kısa eklemleri olan biflabellate adj.
çıkıntılı protoraksı baş üzerinde bir tür kukuleta oluşturan cucullate adj.
çıkıntılı protoraksı baş üzerinde bir tür kukuleta oluşturan cucullated adj.
Slang
çıkıntılı göbek melon n.