-ten - Türkisch Englisch Wörterbuch

-ten

Bedeutungen von dem Begriff "-ten" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 2 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Colloquial
-ten by prep.
-ten not later than expr.

Bedeutungen, die der Begriff "-ten" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 160 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
ten skin n.
Your child’s laughter, the colour of its skin and eyes, all were already present in the embryo.
Çocuğunuzun kahkahası, teninin ve gözlerinin rengi, hepsi embriyoda zaten mevcuttu.

More Sentences
ten rengi skin color n.
You have the same skin color as me.
Benimle aynı ten rengin var.

More Sentences
General
ten complexion n.
Tom has a very fair complexion and burns easily in the sun.
Tom'un çok açık bir teni var ve güneşte kolayca yanıyor.

More Sentences
yanık ten tan n.
I cannot believe you used to be blonde and tanned.
Eskiden sarışın ve yanık tenli olduğuna inanamıyorum.

More Sentences
koyu ten dark skin n.
Tom has dark skin.
Tom koyu tenli.

More Sentences
açık ten light skin n.
I have extremely light skin and not at all brown.
Son derece açık tenim var ve hiç kahverengi değilim.

More Sentences
açık ten fair skin n.
He has a fair skin and hair.
Açık tenli ve saçlıdır.

More Sentences
ten rengi skin colour n.
People are judged by their skin colour.
İnsanlar ten renklerine göre yargılanıyor.

More Sentences
ten rengi skin tone n.
Sami had his mother's skin tone.
Sami annesinin ten rengine sahipti.

More Sentences
(ten) açık fair adj.
She has a very fair complexion.
Çok açık bir ten rengi var.

More Sentences
Computer
ten rengi tan n.
Tom was wearing baggy tan pants.
Tom bol, ten rengi bir pantolon giyiyordu.

More Sentences
Philosophy
aristoteles'ten aristotelian adj.
I will put it in Aristotelian terms.
Bunu Aristotelesçi terimlerle ifade edeceğim.

More Sentences
General
ten rengi buff n.
yanık ten suntan n.
ten rengi color n.
ten flesh n.
ten rengi nude n.
ten body n.
bronz ten suntan n.
ten the flesh n.
ten rengi complexion n.
ten rengi colour n.
everest'ten sonra dünyanın en yüksek dağı k2 n.
ten rengi flesh color n.
bronzlaşmış ten suntan n.
bronz ten tanned skin n.
bronz ten bronzed skin n.
ten rengi flesh-color n.
ten rengi colouring n.
ten uyuşmazlığı sexual incompatibility n.
ten uyumu sexual compatibility n.
ten rengi body colour n.
yanık ten olive skin n.
yanık ten tan skin n.
ten rengi coloring n.
açık ten fair complexion n.
soluk ten pale skin n.
ten rengi incarnadine n.
güneşte yanmış ten rengi tan n.
alkol oranı %14'ten az olan şarap table wine n.
ten rengi carnation [obsolete] n.
siyah ten rengi nigrescence n.
koyu ten rengi nigrescence n.
s.o.s 'ten önce kullanılan acil yardım kodu c q d n.
soluk ten anaemia n.
soluk ten anemia n.
abd ve kanada'da 2015'ten sonra yaşanan opioid bazlı uyuşturucu krizi opioid epidemic n.
abd ve kanada'da 2015'ten sonra opioid bazlı uyuşturucu kullanımının/bağımlılığının/doz aşımı vakalarının ciddi derecede artması opioid epidemic n.
yorkshire dales'ten gelen kimse dalesman n.
ten renginde kırmızımsılık rubicundity n.
ten renginde kızarıklık rubicundity n.
ten rengi rud [dialect] n.
ten rengi complection n.
esmer ten duskiness n.
eskiden isveç'ten ingiltere'ye ithal edilen kaliteli bir demir osmund n.
eskiden isveç'ten ingiltere'ye ithal edilen kaliteli bir demir osmond n.
(at/bisiklet'ten) inmek dismount v.
esmer (kişi/ten) swarthy adj.
kadife gibi (ses/ten) silky adj.
yanmış (ten) bronzed adj.
ten rengi flesh-colored adj.
(ten) soluk sallow adj.
açık (ten,saç) fair adj.
ten rengi flesh-coloured adj.
ten rengine sahip carnationed [obsolete] adj.
ten renkli carnationed [obsolete] adj.
unla kaplanmışçasına soluk (ten rengi) mealy adj.
açık buğday renkli ve pürüzsüz (ten) ivory adj.
(ingiltere) stoke–on–trent'ten gelen stoke adj.
koyu ten ile birlikte anlamı veren ön ek melano- pref.
Colloquial
1970'ten sonra doğup ailelerine kıyasla daha az maddi güvenceye sahip yetişkinlerin oluşturduğu kuşak ipod generation n.
Idioms
bebeksi ten schoolgirl complexion n.
pürüzsüz ten schoolgirl complexion n.
bebeksi ten peaches and cream n.
abd ve kanada'da 2015'ten sonra yaşanan opioid bazlı uyuşturucu krizi opioid crisis n.
atlantik'ten pasifik'e coast-to-coast expr.
Speaking
8:15'ten geç olmasın no later than 8:15 expr.
Trade/Economic
1925'ten 1948'e kadar kullanılan alman para birimi reichsmark n.
transdinyester bölgesinde 1994'ten beri basılan bir para birimi ruble n.
Technical
cor-ten çeliği cor-ten steel n.
masuraları peg'ten alma tilt in cops above pegs n.
ten moisture n.
%0.15'ten az karbon içeren çelik soft-cast steel n.
Computer
disket'ten yükleme floppy install n.
unix'ten unix'e kopya unix-to-unix copy n.
paint'ten çıkar quits paint expr.
sohbet'ten çıkar quits chat expr.
sohbet'ten çık exit chat expr.
Informatics
internet'ten faks internet faxing n.
internet'ten eğitim internet training n.
internet'ten radyo internet radio n.
internet'ten yedekleme internet backup n.
Textile
ten rengi tayt fleshings n.
Dyeing
ten rengi cuir n.
ten rengi dorado n.
ten rengi honey beige n.
krem ila ten rengi arasındaki parşömen rengi parchment n.
ten rengi flesh n.
beyaz ten rengi flesh color n.
ten rengi flesh tint n.
soluk ten rengi veya grimsi sarı renkte olan natural adj.
beyaz ten renginde olan flesh-coloured adj.
Automotive
prokon-ten procon-ten n.
reo motorlu otomobil şirketi'nin 1904'ten 1936'ya kadar ürettiği araba reo n.
Medical
ten uyuşması skin numbing n.
Chemistry
atom numarası 103'ten büyük olan elementlerden transactinide adj.
atom numarası 103'ten büyük olan elementlere ait transactinide adj.
Marine Biology
norveç'ten ihraç edilen kurutulmuş morina balığı klipfish n.
Astronomy
samanyolu da dahil olmak üzere 24'ten fazla galaksiyi kapsayan bir gökadalar grubu local group of galaxies n.
güneş'ten bakıldığında bir dış gezegenin veya ay'ın dünya ile aynı hizada olup dünya'ya neredeyse en yakın konumunda bulunması opposition n.
Astrology
kümeleşme (3'ten fazla gezegenin bir burca toplanması) stellium n.
Botanic
amerika'ya özgü küçük yaprakları ve ten rengi çiçekleri olan bir ot marsh st. john's-wort (elodes virginica) n.
Social Sciences
ten rengi ayrımcılığı colorism n.
ten rengine dayalı ayrımcılık colorism n.
ten rengi ayrımcılığı shadeism n.
ten rengine dayalı ayrımcılık shadeism n.
ten rengi ayrımcılığı colourism n.
ten rengine dayalı ayrımcılık colourism n.
1954'ten beri her yıl melbourne'de düzenlenen bir festival moomba n.
History
özellikle argos veya argolis'ten olan antik yunanlı kimse argive n.
Religious
iznik'ten önceki erken döneme ait kilise yazarlarının yazılarıyla meydana gelmiş ekol alexandrian school n.
doğu ortodoks kilisesi'nde yüksek sesle eski ahit'ten dersler okuyan bir din adamı anagnostes n.
adını kurucuları ucke wallis'ten alan, vaftiz karşıtı hristiyan topluluklarından biri uckewallist n.
lent'ten önceki pazar quinquagesima n.
lent'ten önceki pazar quinquagesima sunday n.
kilisede komünyon sırasında yeni ahit'ten okunan pasaj gospel n.
kilisede komünyon sırasında yeni ahit'ten okunan pasaj gospel for the day n.
kilisede komünyon sırasında yeni ahit'ten okunan pasaj holy gospel n.
tanrı'nın düşüş'ten önce kimin selamete erip kimin ermeyeceğini tayin ettiğine inanan kimse supralapsarian n.
tanrı'nın düşüş'ten önce kimin selamete erip kimin ermeyeceğini tayin ettiğini öne süren dini bir öğreti supralapsarianism n.
tanrı'nın düşüş'ten önce kimin selamete erip kimin ermeyeceğini tayin ettiğine inanan kimse supralapsary n.
yafes'ten gelen japhetic adj.
tanrı'nın düşüş'ten önce kimin selamete erip kimin ermeyeceğini tayin ettiğini öne süren dini öğretiye ait veya ilgili supralapsarian adj.
tanrı'nın düşüş'ten önce kimin selamete erip kimin ermeyeceğini tayin ettiğini öne süren dini öğretiye ait veya ilgili supralapsary adj.
Philosophy
sokrates'ten etkilenen yunan filozofu socratic n.
aristoteles'ten aristotelean adj.
aristoteles'ten peripatetic adj.
aristoteles'ten aristotelic adj.
sokrates'ten önceki döneme ait presocratic adj.
Geography
new york' ta bulunan finger lakes'ten biri canandaigua lake n.
massachusetts'ten doğup boston limanına dökülen bir nehir charles river n.
atlantik'ten pasifik'e, kuzey kanada’nın kuzey kutbu takımadaları ve alaska’nın kuzey kıyıları boyunca akan su yolu northwest passage n.
kuzey amerika'nın doğusunda bulunan, quebec'ten meksika körfezi'ne uzanan bir dağ silsilesi appalachian mountains n.
kuzey amerika'nın doğusunda bulunan, quebec'ten meksika körfezi'ne uzanan bir dağ silsilesi appalachians n.
tibet'ten doğu çin denizine kadar uzanan çin'in ve asya'nın en uzun nehri yangtze n.
tibet'ten doğu çin denizine uzanan asya'nın en uzun nehri yangtze kiang n.
tibet'ten doğu çin denizine uzanan asya'nın en uzun nehri chang n.
tibet'ten doğu çin denizine uzanan asya'nın en uzun nehri chang jiang n.
tibet'ten doğu çin denizine uzanan asya'nın en uzun nehri changjian n.
tibet'ten doğu çin denizine uzanan asya'nın en uzun nehri yangtze n.
tibet'ten doğu çin denizine uzanan asya'nın en uzun nehri yangtze river n.
greenwich'ten geçen 0 meridyenindeki yerel saat ut1 n.
westhampton, hampton bays, southampton, bridgehampton ve east'ten oluşan şık yerleşim yerleri dizisi hamptons n.
atlantik'ten pasifik'e uzanan bir kanal panama canal n.
Geology
ten rengi (mineral) sarcoline adj.
Music
f'ten f'e artan doğal bir diyatonik gamla çalınan otantik bir moda ait veya ilişkin lydian adj.
Painting
resimdeki ten rengi tonların zarif temsili morbidezza n.
Mythology
atlantis'ten atlantean adj.
Slang
(quebec'ten olan) frankofon kimse pea-souper [canada] n.
Modern Slang
aids'ten kaynaklı aids-related adj.