|
Kategorie |
Türkisch |
Englisch |
|
General |
|
1 |
General |
seyahat acenteleri için eskiden kullanılan isim |
ticket agent n.
|
|
|
2 |
General |
eskiden beri |
time out of mind n.
|
|
3 |
General |
eskimo kanoları için eskiden kullanılan sözcük |
kayak n.
|
|
4 |
General |
eskiden süvarilerin giydiği dizi aşan çizme |
jackboots n.
|
|
5 |
General |
eskiden almanya'da kullanılan altın para |
kronen n.
|
|
6 |
General |
eskiden deniz savaşlarında kullanılan bir çeşit sürgülü top mermisi |
langrage n.
|
|
7 |
General |
eskiden su dağıtımında görevli kimselere verilen ad |
zanjero n.
|
|
8 |
General |
eskiden beri kullanılıp popüler olan şey |
old standby n.
|
|
9 |
General |
eskiden ingiltere'de sopa ve topla oynanan bir tür takım oyunu |
shinty n.
|
|
10 |
General |
eskiden para ile çalınan otomatik pikap |
nickelodeon n.
|
|
11 |
General |
eskiden beş sente film seyredilen sinema |
nickelodeon n.
|
|
12 |
General |
eskiden savunduğunun tersini savunmaya başlama |
about-face n.
|
|
13 |
General |
eskiden din adamlarının başlarına giydikleri cüppe |
birretum n.
|
|
14 |
General |
eskiden ingiltere'de zenginlerin ve soyluların kullandığı bir yaka türü |
piccadilly n.
|
|
15 |
General |
ingilizlerin eskiden hindistan'a gitmek üzere yaptıkları ve yola dayanıklı olması için şerbetçiotunu bol kullandıkları bira |
india pale ale n.
|
|
16 |
General |
(çok eskiden kurulmuş) ana bina (abd'deki üniversite kampüslerinde) |
old main n.
|
|
17 |
General |
eskiden (buzdolabının icadından önce) derelerin üstüne inşa edilen yapı |
springhouse n.
|
|
18 |
General |
eskiden (buzdolabının icadından önce) derelerin üstüne inşa edilen yapı |
spring house n.
|
|
19 |
General |
eskiden kırsal kesimde genellikle ahırda tiyatro gösterileri yapmak için çıkılan turne |
barnstormer n.
|
|
20 |
General |
eskiden yatağın yanına konulan portatif tuvalet |
po n.
|
|
21 |
General |
eskiden yatağın yanına konulan portatif tuvalet |
potty n.
|
|
22 |
General |
eskiden yatağın yanına konulan portatif tuvalet |
jordan n.
|
|
23 |
General |
eskiden yatağın yanına konulan portatif tuvalet |
thunder mug n.
|
|
24 |
General |
eskiden yatağın yanına konulan portatif tuvalet |
chamber pot n.
|
|
25 |
General |
eskiden yatağın yanına konulan portatif tuvalet |
jerry n.
|
|
26 |
General |
eskiden yatağın yanına konulan portatif tuvalet |
chamberpot n.
|
|
27 |
General |
eskiden yatağın yanına konulan portatif tuvalet |
thunder pot n.
|
|
28 |
General |
eskiden yatağın yanına konulan portatif tuvalet |
piss pot n.
|
|
29 |
General |
çok eskiden |
langsyne n.
|
|
30 |
General |
eskiden sokak satıcılarından alınan, içinde türlü çeşitli hikaye, tekerleme ve anlatıların bulunduğu eğlencelik kitap |
chapbook n.
|
|
31 |
General |
eskiden cam yapımında kullanılan fırın |
calcar n.
|
|
32 |
General |
eskiden florida'nın güney batı sahilinde yaşayan Amerikan yerlisi |
calusa n.
|
|
33 |
General |
eskiden çocukları cezalandırmak için kullanılan püsküllü deri kırbaç |
tawse [scottish] n.
|
|
34 |
General |
eskiden çocukları cezalandırmak için kullanılan püsküllü deri kırbaç |
taws [scottish] n.
|
|
35 |
General |
eskiden çocukları cezalandırmak için kullanılan püsküllü deri kırbaç |
tawse [scottish] n.
|
|
36 |
General |
eskiden çocukları cezalandırmak için kullanılan püsküllü deri kırbaç |
taws [scottish] n.
|
|
37 |
General |
eskiden çocukları cezalandırmak için kullanılan püsküllü deri kırbaç |
tawse [scottish] n.
|
|
38 |
General |
eskiden çocukları cezalandırmak için kullanılan püsküllü deri kırbaç |
taws [scottish] n.
|
|
39 |
General |
(eskiden) ziyaretçi kartı olarak kullanılacak boyutta portre fotoğraf |
carte de visite n.
|
|
40 |
General |
eskiden abd'deki catawba nehri boyunca uzanan topraklarda yaşayan kızılderili halkının üyesi |
catawba n.
|
|
41 |
General |
eskiden abd'deki catawba nehri boyunca uzanan topraklarda yaşayan kızılderili halkı |
catawbas n.
|
|
|
42 |
General |
eskiden özellikle tiyatrolarda oyuncuları yuhalamak amacıyla kullanılan ötürüldüğünde kedi çığlığına benzer bir ses çıkaran düdük |
catcall n.
|
|
43 |
General |
eskiden cayuga gölü çevresinde yaşayan kızılderili halkına mensup olan kimse |
cayuga n.
|
|
44 |
General |
(eskiden avustralya ve yeni zelanda'da) sahil kurtarma ekibinde cankurtaranın yüzerken bağlı olduğu kemerin makarasını çalıştıran görevli |
reel man n.
|
|
45 |
General |
(eskiden avustralya ve yeni zelanda'da) sahil kurtarma ekibinde cankurtaranın yüzerken bağlı olduğu kemerin makarasını çalıştıran görevli |
reelman n.
|
|
46 |
General |
teksas'ta eskiden kullanılan yaklaşık 177 dönümlük bir arazi alanı |
labor n.
|
|
47 |
General |
teksas'ta eskiden kullanılan yaklaşık 177 dönümlük bir arazi alanı |
labour n.
|
|
48 |
General |
(eskiden) odun/mangal kömürü yapımında çalışan kişi |
charcoal-burner n.
|
|
49 |
General |
italya ve türkiye'nin eskiden kullandığı bir altın sikke |
chequin n.
|
|
50 |
General |
eskiden fransa'da kullanılan, nap olarak da adlandırılan, 20 frank değerindeki altın madeni para |
napoleon n.
|
|
51 |
General |
arkadaş (eskiden amerikalı sömürgecilerin kızılderilileri selamlama ifadesi) |
netop n.
|
|
52 |
General |
eskiden çivilerle oynanan bir tür tavla |
ticktack [obsolete] n.
|
|
53 |
General |
eskiden çivilerle oynanan bir tür tavla |
tictac [obsolete] n.
|
|
54 |
General |
eskiden fransa'da kumaş ölçmek için kullanılan bir ölçü birimi |
aune n.
|
|
55 |
General |
eskiden fransa'da kullanılan bir flama |
auriflamme n.
|
|
56 |
General |
eskiden fransa'da kullanılan bir flama |
oriflamme n.
|
|
57 |
General |
eskiden kuzey kaliforniya'nın pitt nehri vadisi'nde yaşamış yerli kabile |
yana n.
|
|
58 |
General |
eskiden kuzey kaliforniya'da yaşamış yerli kabilesinden olan kimse |
yahi n.
|
|
59 |
General |
eskiden kuzey kaliforniya'da yaşamış yerli kabilesine mensup üye |
yahi n.
|
|
60 |
General |
eskiden berber dükkanı simgesi olan direk |
barber pole n.
|
|
61 |
General |
(ingiltere'de) eskiden krala hizmetle görevli olan özgür kimse |
baron n.
|
|
62 |
General |
eskiden geçici hapishane olarak kullanılan kışla |
barracoon n.
|
|
63 |
General |
eskiden erie gölü'nün güney kıyısında yaşamış kızılderili halkı |
erie n.
|
|
64 |
General |
eskiden belirli politik haklara sahip olan başlıca sosyal sınıf |
estate n.
|
|
65 |
General |
eskiden denizde kullanılan bir tür soyunma kabini |
bathing machine n.
|
|
66 |
General |
eskiden büyüme ve beslenmeyi kontrol ettiği düşünülen bir yaşam gücü |
bathmism n.
|
|
67 |
General |
eskiden kullanılan bir çocuk okuma kitabı |
battledoor n.
|
|
68 |
General |
eskiden kullanılan bir çocuk okuma kitabı |
battledore n.
|
|
69 |
General |
eskiden büyük ovalar'da yaşamış, şimdilerde oklahoma'nın güneybatısına yerleşmiş amerikan yerlilerine mensup kimse |
kiowa n.
|
|
70 |
General |
(eskiden) belinde iple yüzen cankurtaran |
belt man [australia] n.
|
|
71 |
General |
eskiden uyarı ve ışıklandırma için kullanılan mavimsi beyaz bir ateş |
indian fire n.
|
|
72 |
General |
eskiden havada olduğuna inanılan bir gaz |
etherion n.
|
|
73 |
General |
eskiden sürahilerin muhafaza edildiği yer |
ewery n.
|
|
74 |
General |
eskiden kuzey alabama'da yaşayan muskogi kabilesine mensup kimse |
koasati n.
|
|
75 |
General |
eskiden panama'nın merkezinde yaşamış, şimdiyse san blas adaları'nda ve panama'nın kuzeydoğu sahillerinde yaşamakta olan orta amerika yerlilerine mensup kimse |
kuna n.
|
|
76 |
General |
eskiden ayakkabı ustalarının üzerinde deri dövmek için kucaklarına koydukları bir taş |
lapstone n.
|
|
77 |
General |
eskiden letonya'da tedavülde olan 100 santimi'ye eşdeğer gümüş bir sikke |
lat n.
|
|
78 |
General |
(hindistan'da) eskiden özellikle büyük bir eyaleti yöneten, mertebe olarak racanın üstünde yer alan kral veya prens |
maharaja n.
|
|
79 |
General |
eskiden arap ve orta doğu ülkelerindeki erkeklerce giyilen bol bir giysi |
vest n.
|
|
80 |
General |
eskiden mısır ve türkiye'de kullanılmış bir altın sikke |
xeriff n.
|
|
81 |
General |
(eskiden ingiltere'de) düşkün bir kimsenin yararına düzenlenen bir festival |
bidale [obsolete] n.
|
|
82 |
General |
eskiden ormancılar tarafından giyilen zeytin yeşili yün |
lincoln green n.
|
|
83 |
General |
eskiden kullanılan bir kahve ibriği |
biggin n.
|
|
84 |
General |
eskiden kahveyi sıcak tutmak için kullanılan kap |
biggin n.
|
|
85 |
General |
eskiden abd'de yaşayan bir kızılderili halkına mensup kimse |
biloxi n.
|
|
86 |
General |
(eskiden ingiltere'de) yüzünü siyaha boyayarak avlanan kaçak avcı |
black n.
|
|
87 |
General |
eskiden kandil ve lambalarda çokça kullanılan, yakıtı tutuşturmaya veya bir şeyi tütsülemeye yarayan, kıvılcımla alev alması için eritilmiş sülfüre batırılmış ip, kumaş, kağıt veya tahta çubuk |
match n.
|
|
88 |
General |
eskiden cildi açık renk yapmak için kullanılan bir kozmetik ürünü |
whitewash n.
|
|
89 |
General |
eskiden güney-orta kuzey dakota'nın güney ve orta kesimlerinde missouri nehri boyunca sıralanan köylerde yaşayıp günümüzde sakakawea gölü çevresinde bulunan amerikan yerli halkına mensup kimse |
mandan n.
|
|
90 |
General |
batı afrika'da eskiden para birimi olarak kullanılan küçük bir bilezik |
manilio n.
|
|
91 |
General |
eskiden yüksek rütbeli subaylar tarafından kullanılan geniş bir arazi çadırı |
markee n.
|
|
92 |
General |
eskiden southwark'taki queen's bench hapishanesi'nin vesayetine sahip olan görevliye verilen unvan |
marshal of the queen's bench n.
|
|
93 |
General |
eskiden massachusetts körfezi bölgesinde yaşamış olan yerli bir kabile |
massachuset n.
|
|
94 |
General |
eskiden abd ordusunda bir asker |
bluecoat n.
|
|
95 |
General |
eskiden servis tabağı için kullanılan ve genellikle delikli olan astar |
mazarin n.
|
|
96 |
General |
eskiden servis tabağı için kullanılan ve genellikle delikli olan astar |
mazarine n.
|
|
97 |
General |
eskiden meksika'nın yucatan bölgesinde kullanılan, 400 m2'ye eşdeğer bir arsa alanı birimi |
mecate n.
|
|
98 |
General |
eskiden gargara ve losyonlarda kullanılan gül ekstresi ve saflaştırılmış bal karışımı |
melrose n.
|
|
99 |
General |
eskiden kuzeybatı florida'da yaşamış olup günümüzde güney florida'da ikamet eden seminolelerin bir kısmını oluşturan amerikan yerli kabilesi |
mikasuki n.
|
|
100 |
General |
ingiltere'nin yüksek mahkemelerinin eskiden açık olduğu 2 kasım ile 25 kasım arasındaki dönem |
michaelmas term n.
|
|
101 |
General |
eskiden üç bölgeye ayrılmış havanın bulut seviyesini içeren ortanca bölgesi |
midair [obsolete] n.
|
|
102 |
General |
eskiden madeni paraları damgalamak için kullanılan vidalı pres |
mill n.
|
|
103 |
General |
eskiden yünün satılmak için getirildiği şehir veya kasaba |
wool staple n.
|
|
104 |
General |
eskiden abd'de komedyenler tarafından kullanılan kemik veya tahtadan yapılmış yassı tokmaklar |
bones n.
|
|
105 |
General |
eskiden abd'de bir tür komedi gösterisinin komedyeni |
bones n.
|
|
106 |
General |
eskiden erkeklerin giydiği siperliksiz, düz bir tür kep |
bunnet [scotland] n.
|
|
107 |
General |
eskiden turnuvada bildiri yapıp meydan okumaları duyuran görevli |
herald n.
|
|
108 |
General |
eskiden verilen bir erkek adı |
hereward n.
|
|
109 |
General |
eskiden botun üst kısmını gizlemek için giyilen dantel |
boot top n.
|
|
110 |
General |
eskiden botların altının temizlenmesi için ev önüne konan metal mekanizma |
boot-scraper n.
|
|
111 |
General |
eskiden amerika'da kürk ticaretinin başında olan kimse |
bourgeois n.
|
|
112 |
General |
iskoçya ve ingiltere'de eskiden kullanılan çeşitli hacim birimlerine verilen ad |
bow n.
|
|
113 |
General |
eskiden dedikoducuları cezalandırmak için kullanılan metal çerçeveli bir alet |
brank n.
|
|
114 |
General |
eskiden kiliselere para toplama yetkisi veren resmi mektup |
brief n.
|
|
115 |
General |
eskiden irlanda ve iskoçya'da giyilen deri bir ayakkabı |
brogue shoe n.
|
|
116 |
General |
eskiden londra belediye başkanına eşlik eden uzun kıyafetli bir grup erkekten biri |
budge bachelor n.
|
|
117 |
General |
(eskiden) başıboş domuzları yakalayan new england kasaba memuru |
hogreeve [obsolete] n.
|
|
118 |
General |
eskiden kalan şey |
holdover n.
|
|
119 |
General |
eskiden britanya kontrolündeki çin'de kullanılan bir afyon ölçüm birimi |
hoon [obsolete] n.
|
|
120 |
General |
eskiden iskoç askerleri tarafından takılan bir başlık |
hummle bonnet n.
|
|
121 |
General |
eskiden almanya'da üretilen yuvarlak bir içki kadehi |
humpen n.
|
|
122 |
General |
eskiden kuzey-orta missouri'de yaşamış olup günümüz nüfusu kuzey-orta oklahoma'da bulunan amerikan yerli kabilesine mensup kimse |
missourian n.
|
|
123 |
General |
eskiden sert cam yapımında kullanılan silindirik ergitme kabı |
monkey-pot n.
|
|
124 |
General |
eskiden new york'taki long island adası'nın doğu ucunda yaşamış olan yerli kabileye mensup kimse |
montauk n.
|
|
125 |
General |
hizmetçi ve çiftlik işçisi alımı yapmak için eskiden ingiliz kasaba ve köylerinde düzenlenen yıllık panayır |
statute fair n.
|
|
126 |
General |
eskiden batı hint adaları'nda kullanılan geniş ve düz tabanlı bir gemi teknesi |
moses n.
|
|
127 |
General |
eskiden batı hint adaları'nda kullanılan geniş ve düz tabanlı bir tür gemi teknesi |
moses boat n.
|
|
128 |
General |
eskiden tatar yayını çekerek esnetmek için kullanılan düzenek |
mouline n.
|
|
129 |
General |
(eskiden) kamusal alanlarda sahte ilaçlar satan kimse |
mountebank n.
|
|
130 |
General |
eskiden ata binmeye yardımcı olması için kullanılan taş |
mounting-block n.
|
|
131 |
General |
eskiden ingiltere'de kadınların taktığı üçgen şeklinde bir başlık |
gable n.
|
|
132 |
General |
eskiden atkı olarak takılan bir aksesuar |
liripoop n.
|
|
133 |
General |
litvanya'da eskiden kullanılan bir gümüş para |
litas n.
|
|
134 |
General |
eskiden yapılan sembolik bir toprak teslim töreni |
livery n.
|
|
135 |
General |
(eskiden) bağlı bulunduğu şirketin üniformasını giyme ve diğer imtiyazlardan yararlanma hakkına sahip olan özgür erkek |
liveryman n.
|
|
136 |
General |
(eskiden) gel-git ırmaklarının çamurundaki ıvır zıvırları toplayarak geçim sağlayan kimse |
mudlark n.
|
|
137 |
General |
(eskiden) seyyar kek satıcısı |
muffin man [uk] n.
|
|
138 |
General |
eskiden kullanılan bir tür saban |
bull plow n.
|
|
139 |
General |
(eskiden) tiyatro ışıklandırmasında gaz lambası direktörü |
gasman n.
|
|
140 |
General |
eskiden irlandalı erkeklerin alın kısmında bıraktığı keçeleşmiş kalın saç tutamı |
glib n.
|
|
141 |
General |
(eskiden ingiltere'de) hükümdarların otorite simgesi olarak taşıdığı altın küre |
globe n.
|
|
142 |
General |
eskiden kuzey ingiltere'de birbirine benzeyen iki idolden biri |
golden calf n.
|
|
143 |
General |
eskiden çok popüler olan yapım |
golden oldie n.
|
|
144 |
General |
eskiden kalan şey |
holdover n.
|
|
145 |
General |
eskiden giyilen çok yüksek topuklu bir kadın ayakkabısı |
chioppine n.
|
|
146 |
General |
eskiden ibrani topraklarında ibranilerin koruyuculuğu altında yaşayan yabancı |
ger n.
|
|
147 |
General |
(italya'da) eskiden şehirlerde yahudilerin yaşamak zorunda oldukları kesim |
ghetto n.
|
|
148 |
General |
eskiden sahnede vahşi hayvanlarla savaşmak için kullanılan sopa |
gibstaff [obsolete] n.
|
|
149 |
General |
eskiden kullanılan bir tür askeri kamp karakolu |
grand guard n.
|
|
150 |
General |
eskiden düşman gemisini basmadan önce yanaşmak için kullanılan, iple fırlatılan demir pençeli bir alet |
grappling n.
|
|
151 |
General |
(eskiden) moda nedeniyle kadınların kambur duruşu |
grecian bend n.
|
|
152 |
General |
eskiden ateşle işkence yapmak için kullanılan demir ızgara |
gridiron n.
|
|
153 |
General |
eskiden ingiltere'de muhtar |
grieve [dialect] [uk] n.
|
|
154 |
General |
eskiden abd'de posta pullarında kullanılan bir tür desen |
grill n.
|
|
155 |
General |
eskiden abd'de posta pullarında kullanılan bir tür desen |
grille n.
|
|
156 |
General |
eskiden avrupa'da kullanılan çeşitli madeni paralara verilen ad |
groat n.
|
|
157 |
General |
eskiden gübre olarak kullanılan işlenmiş balık veya balina kalıntısı |
guano n.
|
|
158 |
General |
eskiden ilaç olarak kullanılan ve toz haline getirilmiş insan veya hayvan parçalarını içeren karışım |
mummy n.
|
|
159 |
General |
eskiden kent surlarının inşa veya onarımından sorumlu kimse |
murenger n.
|
|
160 |
General |
eskiden abd'de kullanılan bir kadın ismi |
ola n.
|
|
161 |
General |
eskiden ingiltere'nin batısında yer alıp farklı mülkiyet türleriyle sahip olunan arazi |
overland n.
|
|
162 |
General |
eskiden popüler olan şarkı |
oldie n.
|
|
163 |
General |
eskiden kalma kayıt |
oldie n.
|
|
164 |
General |
eskiden kalma plak |
oldie n.
|
|
165 |
General |
(özellikle eskiden) yaşlı bir kadına refakat etmekle görevli kadın çalışan |
companion n.
|
|
166 |
General |
(eskiden) genelde müzik eşliğinde dramatik resitaller sergileyen erkek tiyatro oyuncusu |
diseur n.
|
|
167 |
General |
eskiden isviçre'de kullanılan kısa bir kılıç |
baselard n.
|
|
168 |
General |
şarap ve baharatla hazırlanıp eskiden ilaç olarak kullanılan bir likör |
ipocras [obsolete] n.
|
|
169 |
General |
(eskiden) belinde iple yüzen cankurtaran |
beltman [australia] n.
|
|
170 |
General |
eskiden popüler olan bir tür siperli kadın şapkası |
neapolitan bonnet n.
|
|
171 |
General |
eskiden popüler olan bir tür siperli kadın şapkası |
poke bonnet n.
|
|
172 |
General |
eskiden ingiltere'de kullanılan bir takvim |
clog n.
|
|
173 |
General |
eskiden ingiltere'de kullanılan bir takvim |
clog almanac n.
|
|
174 |
General |
(eskiden) at değiştirilen yolcu hanı |
coaching house n.
|
|
175 |
General |
(eskiden) at değiştirilen yolcu hanı |
coaching inn n.
|
|
176 |
General |
eskiden ingiliz ordusunda askerlere palto sağlamak için ayrılan para |
coat [obsolete] n.
|
|
177 |
General |
eskiden ingiliz ordusunda askerlere palto sağlamak için ayrılan para |
coat money n.
|
|
178 |
General |
eskiden silah olarak kullanılan çift taraflı, büyük bir bıçak |
couteau n.
|
|
179 |
General |
eskiden avrupa'da giyilen, ucu uzun bir bot veya ayakkabı |
cracowes n.
|
|
180 |
General |
(eskiden kramp muskası olarak kullanılan) koyun patellası |
cramp bone n.
|
|
181 |
General |
eskiden kramp ve epilepsi gibi hastalıkları tedavi ettiğine inanılan bir yüzük |
cramp ring n.
|
|
182 |
General |
eskiden avrupa'da giyilen dar ve süslü bir erkek gömleği |
doublet n.
|
|
183 |
General |
(eskiden) orduda ve savaş alanında trampet çalmış genç oğlan |
drummer boy n.
|
|
184 |
General |
eskiden araba yarışlarında giyilen bir tür ceket |
dustcoat [uk] n.
|
|
185 |
General |
(eskiden new york'ta) bir pipoluk tütün içilecek mesafe |
pipe n.
|
|
186 |
General |
(ingiltere'de) eskiden maliye bakanlığı'na bağlı bir daire |
pipe office n.
|
|
187 |
General |
eskiden koşucuların mesaj taşımada kullandıkları ucu yarık sopa |
cleft stick n.
|
|
188 |
General |
(eskiden) parşömen rulolarına hesap giren muhasebe memuru |
clerk of the pells n.
|
|
189 |
General |
(eskiden) parşömen rulolarına hesap giren muhasebe memuru |
pell rolls n.
|
|
190 |
General |
eskiden irlanda'da küçük bir çiftlik kiralayan kimse |
cottar n.
|
|
191 |
General |
eskiden irlanda'da küçük bir çiftlik kiralayan kimse |
cotter n.
|
|
192 |
General |
eskiden irlanda'da küçük bir çiftlik kiralayan kimse |
cottier n.
|
|
193 |
General |
eskiden kadınların başlık yerine taktıkları örtü parçası |
courche n.
|
|
194 |
General |
(eskiden londra'da) öğrenci yurdu binası |
inn [uk] n.
|
|
195 |
General |
(eskiden yapılan) sembolik toprak teslim töreni |
investiture n.
|
|
196 |
General |
eskiden apse veya ülser üzerine konan küçük yuvarlak nesne |
issue pea n.
|
|
197 |
General |
(eskiden) büyük i harfini kodlamada kullanılan kelime |
item n.
|
|
198 |
General |
eskiden kullanılan bir kıymetli maden ölçüm birimi |
pound n.
|
|
199 |
General |
(eskiden) mısır ordusunun ingiliz komutanı |
sardar n.
|
|
200 |
General |
(eskiden ingiliz hapishanelerinde) çömezlerden alınan haraç |
garnish n.
|
|
201 |
General |
(eskiden) ingiltere'de avukatların taktığı beyaz bir takke |
coif n.
|
|
202 |
General |
(eskiden) başın yanlarını kapüşon gibi örten bir kadın ve erkek şapkası |
coiffe n.
|
|
203 |
General |
(eskiden) ingiltere'de avukatların taktığı beyaz bir takke |
coiffe n.
|
|
204 |
General |
eskiden italya'nın campania bölgesinde yaşayan halklardan biri |
oscan n.
|
|
205 |
General |
eskiden isveç'ten ingiltere'ye ithal edilen kaliteli bir demir |
osmund n.
|
|
206 |
General |
eskiden isveç'ten ingiltere'ye ithal edilen kaliteli bir demir |
osmond n.
|
|
207 |
General |
(eskiden) kadın binici eteği |
petticoat n.
|
|
208 |
General |
eskiden cenaze arabasını süslemede kullanılan konik yataklı sütun |
principal n.
|
|
209 |
General |
eskiden iskoçya ve kuzey ingiltere'de kullanılan bir arazi birimi |
ploughgate n.
|
|
210 |
General |
eskiden iskoçya ve kuzey ingiltere'de kullanılan bir arazi birimi |
plowgate n.
|
|
211 |
General |
(eskiden) ekilebilir arazi başına her yıl kiliseye ödenen para |
plow alms n.
|
|
212 |
General |
eskiden kuzey ve doğu ingiltere'de çiftçilerle kutlanan bayram |
plow monday n.
|
|
213 |
General |
eskiden iskoçya'da kullanılan çeşitli arazi birimlerine verilen ad |
plowgang n.
|
|
214 |
General |
eskiden iskoçya'da kullanılan çeşitli arazi birimlerine verilen ad |
ploughgang n.
|
|
215 |
General |
(eskiden) sulh hakiminin beyanı |
presentment n.
|
|
216 |
General |
(eskiden) polis memurunun verdiği beyan |
presentment n.
|
|
217 |
General |
eskiden kitap kapağı olarak kullanılmış ince ahşap levha |
scaleboard n.
|
|
218 |
General |
(eskiden britanya'da ve günümüzde abd'de) ağırlık ve ölçülerin doğruluğunu inceleyen görevli |
sealer n.
|
|
219 |
General |
eskiden işçilik ve kalite standartlarını teftiş edeni lonca yetkilisi |
searcher n.
|
|
220 |
General |
eskiden fransa'da bulunan bir idari bölge |
seine n.
|
|
221 |
General |
eskiden kongo'da kullanılan bir para birimi |
sengi n.
|
|
222 |
General |
estonya'da eskiden kullanılan ve kronun yüzde birine eşdeğer olan para birimi |
sent n.
|
|
223 |
General |
eskiden losotho'da kullanılan ve lotinin yüzde biri değerinde olan eski bir madeni para |
sente n.
|
|
224 |
General |
eskiden at binerken kullanılan kalın kumaş veya deriden yapılmış koruyucu tayt |
sherryvallies n.
|
|
225 |
General |
eskiden çin'de para olarak kullanılan ayakkabı biçimli gümüş veya altın külçe |
shoe n.
|
|
226 |
General |
(eskiden iskoçya'da meşhur) camsız ve kanatlı küçük pencere |
shot window n.
|
|
227 |
General |
eskiden ingiliz kilisesinden din adamlarının taktığı kıvrık kenarlı şapka |
shovel n.
|
|
228 |
General |
eskiden ingiliz kilisesinden din adamlarının taktığı kıvrık kenarlı şapka |
shovel hat n.
|
|
229 |
General |
(eskiden ingiltere'de) küçük bir bahşiş karşılığında merhumun göğsünden ekmek parçası yiyerek o kişinin günahlarını üzerine aldığı düşünülen kimse |
sin eater n.
|
|
230 |
General |
(eskiden ingiltere'de) küçük bir bahşiş karşılığında merhumun göğsünden ekmek parçası yiyerek o kişinin günahlarını üzerine aldığı düşünülen kimse |
sin-eater n.
|
|
231 |
General |
(eskiden bazı bar veya meyhanelerde) içki alanlara açık büfe şeklinde sunulan öğle yemeği |
free lunch n.
|
|
232 |
General |
(eskiden cambridge üniversitesi'nde) diploma töreninde hicivli konuşma yapması için seçilen sosyal bilimler öğrencisi |
prevaricator n.
|
|
233 |
General |
bereket tanrısı priapos'un eskiden bahçelerde korkuluk olarak kullanılmış heykeli |
priapus n.
|
|
234 |
General |
eskiden kullanılan siperli bir kadın şapkası |
poke n.
|
|
235 |
General |
(eskiden) temel elementlerin oluşturduğu düşünülen eşmerkezli tabakalara verilen ad |
sphere n.
|
|
236 |
General |
biri eskiden sahip olduğu para ve prestijini kaybetmek |
come down in the world v.
|
|
237 |
General |
eskiden kalmak |
date v.
|
|
238 |
General |
eskiden -e olarak tanınmak/bilinmek |
be used to be known as v.
|
|
239 |
General |
(eskiden yapılmış olan) bir iyiliğin karşılanmasını / geri ödenmesini istemek |
call in a favour v.
|
|
240 |
General |
(eskiden yapılmış olan) bir iyiliğin karşılanmasını / geri ödenmesini istemek |
call in a favor v.
|
|
241 |
General |
(eskiden sahnede) kadınların bölümünü oynayan erkek rolü yapmak |
boy v.
|
|
242 |
General |
(eskiden new england ve galler'de nişanlı çiftlere özgü bir gelenek) tamamen giyinik olarak aynı yatakta uyumak |
bundle v.
|
|
243 |
General |
eskiden kalma |
pristine adj.
|
|
244 |
General |
eskiden kalma |
old adj.
|
|
245 |
General |
eskiden kalma |
of old adj.
|
|
246 |
General |
eskiden kalma |
handed down adj.
|
|
247 |
General |
eskiden kalma |
passed down adj.
|
|
248 |
General |
eskiden filistin'e yerleşmiş olan sami halkına ait |
hebrew adj.
|
|
249 |
General |
eskiden kalma |
ancient adj.
|
|
250 |
General |
eskiden kalma |
time honored adj.
|
|
251 |
General |
eskiden kalma |
time-honoured adj.
|
|
252 |
General |
eskiden kalma |
time-honored adj.
|
|
253 |
General |
eskiden beri süregelen |
longstanding adj.
|
|
254 |
General |
eskiden kalma |
old-fashioned adj.
|
|
255 |
General |
eskiden kalma |
tralatitious adj.
|
|
256 |
General |
orta amerika'da eskiden yaşamış bir etnik grup |
zapotecan adj.
|
|
257 |
General |
eskiden büyüme ve beslenmeyi kontrol ettiği düşünülen bir yaşam gücüyle ilgili |
bathmic adj.
|
|
258 |
General |
eskiden ingiltere'de yaygın yapılan eski bir halk dansıyla ilgili |
morris adj.
|
|
259 |
General |
eskiden olan |
lower adj.
|
|
260 |
General |
(eskiden londra'da) tekil şarkıların eklendiği sahne oyunlarına ait veya bu tür oyunlarla ilgili |
illegitimate [obsolete] adj.
|
|
261 |
General |
(eskiden londra'da) tekil şarkıların eklendiği sahne oyunlarında oynayan veya bu tür oyunlar yapan |
illegitimate [obsolete] adj.
|
|
262 |
General |
eskiden kalma |
old-fashioned adj.
|
|
263 |
General |
eskiden oturan |
preoccupant adj.
|
|
264 |
General |
eskiden yaşayan |
preoccupant adj.
|
|
265 |
General |
eskiden kalan |
legacy adj.
|
|
266 |
General |
çok eskiden |
long ago adv.
|
|
267 |
General |
çok eskiden |
of yore adv.
|
|
268 |
General |
eskiden kalma bir şekilde |
pristinely adv.
|
|
269 |
General |
vaktiyle eskiden |
at one time adv.
|
|
270 |
General |
çok eskiden |
in days of yore adv.
|
|
271 |
General |
eskiden olduğu gibi |
same as before adv.
|
|
272 |
General |
çok eskiden |
far-back adv.
|
|
273 |
General |
(çok) eskiden |
in times past adv.
|
|
274 |
General |
eskiden beri |
from of old adv.
|
|
275 |
General |
çok eskiden |
lang syne adv.
|
|
276 |
General |
(eskiden) hizmetçilerin kaldığı bodrum katında |
belowstairs adv.
|
|
277 |
General |
çok eskiden |
yore [obsolete] adv.
|
|
278 |
General |
çok eskiden beri |
since a long time ago adv.
|
|
279 |
General |
eskiden sanatçı imzasında yer alan ibare |
pinx. (pinxit) abrev.
|
|
Phrasals |
|
280 |
Phrasals |
eskiden yaptığına/kullandığına dönmek |
switch back v.
|
|
281 |
Phrasals |
(birini veya bir şeyi) eskiden yaptığına/kullandığına çevirmek |
switch back v.
|
|
282 |
Phrasals |
birinin eskiden yaptığı bir şeyi ona karşı kullanmak |
hold something over someone v.
|
|
283 |
Phrasals |
birinin eskiden yaptığı bir hatayı yüzüne vurmak |
hold something over someone v.
|
|
Phrases |
|
284 |
Phrases |
eskiden beri |
since antiquity adv.
|
|
285 |
Phrases |
eskiden de olduğu gibi |
as it used to be expr.
|
|
286 |
Phrases |
eskiden olduğu gibi |
like in the old days expr.
|
|
287 |
Phrases |
eskiden de olduğu gibi |
as it was before expr.
|
|
288 |
Phrases |
eskiden de olduğu gibi |
as it was in the past expr.
|
|
289 |
Phrases |
eskiden beri |
down through (something) expr.
|
|
Proverb |
|
290 |
Proverb |
eskiden yapılan hatalar/düşüncesizlikler insanı gölgesi gibi takip eder |
old sins have long shadows
|
|
Colloquial |
|
291 |
Colloquial |
eskiden tanıdığım biri |
somebody that i used to know n.
|
|
292 |
Colloquial |
eskiden tanıdığım birisi |
somebody that i used to know n.
|
|
293 |
Colloquial |
eskiden ingiltere'de kullanılan bir tartı ve ağırlık |
auncel n.
|
|
294 |
Colloquial |
birleşik krallık'ta eskiden 16-18 yaş arasındaki gençlere staj ve çalışma sağlayan programla işe girmiş genç |
yopper [uk] n.
|
|
295 |
Colloquial |
(eskiden) 1572-1867 yılları arasında londra'da avukatlar ve hukuk doktorları okulu'nun, kilise mahkemesinin ve denizcilik mahkemesinin bulunduğu bina |
doctor's commons n.
|
|
296 |
Colloquial |
(eskiden) doğu almanyalı |
ossi n.
|
|
297 |
Colloquial |
eskiden -e olarak tanınmak/bilinmek |
formerly known as v.
|
|
298 |
Colloquial |
(kısaca) eskiden olmazdı |
usen't v.
|
|
299 |
Colloquial |
eskiden bir şey yapmak |
used to do something v.
|
|
300 |
Colloquial |
(eskiden) sık sık gidilen yer |
groovy adj.
|
|
301 |
Colloquial |
(eskiden) çok vakit geçirilen yer |
groovy adj.
|
|
302 |
Colloquial |
eskiden beri/hep böyle süregelmiştir |
it was ever so expr.
|
|
303 |
Colloquial |
eskiden beri/hep böyle süregelmiştir |
it was ever thus expr.
|
|
304 |
Colloquial |
eskiden olduğu gibi |
same old expr.
|
|
Idioms |
|
305 |
Idioms |
eskiden sanıkların masum olup olmadığını anlamak için yakılarak yargılandığı (masumsa tanrı'nın onu kurtaracağı düşünülürdü) bir yöntem |
ordeal by fire n.
|
|
306 |
Idioms |
eskiden aptal veya tembel öğrencilere giydirilen uzun, ucu sivri şapka |
dunce cap n.
|
|
307 |
Idioms |
eskiden ünlü olup artık popülerliğini yitirmiş kimse |
a has-been n.
|
|
308 |
Idioms |
eskiden başarılı olup artık başarılı olmayan kurum vb. |
fallen angel n.
|
|
309 |
Idioms |
eskiden kalma terim |
inkhorn term n.
|
|
310 |
Idioms |
eskiden işkence yapmak için kullanılan tahta at şeklinde alet |
wooden mare n.
|
|
311 |
Idioms |
eskiden genelde askeri cezalarda işkence için kullanılan tahta at şeklinde alet |
wooden mare n.
|
|
312 |
Idioms |
eskiden kalma kimse/şey |
museum piece n.
|
|
313 |
Idioms |
eskiden protestan olan kimse |
exvangelical n.
|
|
314 |
Idioms |
eskiden beri oynanan eser, oyun, gösteri, müzikal |
old warhorse n.
|
|
315 |
Idioms |
eskiden sık sık gidilen yer |
the old stamping ground n.
|
|
316 |
Idioms |
eskiden çok vakit geçirilen yer |
the old stamping ground n.
|
|
317 |
Idioms |
eskiden sık sık gidilen yer |
one's old stamping ground n.
|
|
318 |
Idioms |
eskiden çok vakit geçirilen yer |
one's old stamping ground n.
|
|
319 |
Idioms |
eskiden sık sık gidilen yer |
theold stamping grounds n.
|
|
320 |
Idioms |
eskiden çok vakit geçirilen yer |
theold stamping grounds n.
|
|
321 |
Idioms |
eskiden sık sık gidilen yer |
one's old stamping grounds n.
|
|
322 |
Idioms |
eskiden çok vakit geçirilen yer |
one's old stamping grounds n.
|
|
323 |
Idioms |
selamlamak için ya da saygı göstergesi olarak şapka çıkarmak (eskiden) |
raise one's hat v.
|
|
324 |
Idioms |
eskiden daha iyi/daha varlıklı olmak |
have known better days v.
|
|
325 |
Idioms |
eskiden daha iyi/daha varlıklı olmak |
have seen better days v.
|
|
326 |
Idioms |
eskisi (eskiden olduğu) gibi/kadar iyi olmamak |
be half the (...) you used to be v.
|
|
327 |
Idioms |
eskiden kalma kötü bir sırrı/sırları olmak |
have a skeleton in one's cupboard [uk] v.
|
|
328 |
Idioms |
eskiden kalma kötü bir sırrı/sırları olmak |
have a skeleton in the cupboard [uk] v.
|
|
329 |
Idioms |
eskiden kalma kötü bir sırrı/sırları olmak |
have skeletons in one's cupboard [uk] v.
|
|
330 |
Idioms |
eskiden kalma kötü bir sırrı/sırları olmak |
have skeletons in the cupboard [uk] v.
|
|
331 |
Idioms |
(birinin) eskiden yaptıklarını/hatalarını koz olarak kullanmak |
have a hold on (someone) v.
|
|
332 |
Idioms |
(eskiden) askere alınan birine ödenen bir şilini alıp asker olmak |
take the king's shilling v.
|
|
333 |
Idioms |
(eskiden) askere alınan birine ödenen bir şilini alıp asker olmak |
take the queen's shilling v.
|
|
334 |
Idioms |
eskiden yeniye geçiş olmak |
ring out the old and ring in the new v.
|
|
335 |
Idioms |
eskiden olduğu gibi (bir şey) olmamak |
be half the (something) (one) used to be v.
|
|
336 |
Idioms |
eskiden olmak |
be history v.
|
|
337 |
Idioms |
eskiden olduğu gibi olmamak |
become a shadow of (someone's or something's) old self v.
|
|
338 |
Idioms |
eskiden olduğu gibi olmamak |
become a shadow of (someone's or something's) former self v.
|
|
339 |
Idioms |
birinin eskiden yaptığı bir şeyi ona karşı kullanmak |
hold something over someone's head v.
|
|
340 |
Idioms |
birinin eskiden yaptığı bir hatayı yüzüne vurmak |
hold something over someone's head v.
|
|
341 |
Idioms |
çok eskiden |
days of old expr.
|
|
342 |
Idioms |
çok eskiden/eski zamanlardan beri |
since time immemorial expr.
|
|
343 |
Idioms |
hiçbir şey eskiden olduğu gibi/aynı kalmaz |
you can't go home again expr.
|
|
344 |
Idioms |
çok eskiden beri |
since hector was a pup [old-fashioned] expr.
|
|
345 |
Idioms |
çok eskiden beri |
since time out of mind expr.
|
|
346 |
Idioms |
eskiden beri |
since time out of mind expr.
|
|
347 |
Idioms |
çok eskiden/eski zamanlardan beri |
from/since time immemorial expr.
|
|
Speaking |
|
348 |
Speaking |
eskiden aktrismiş |
she used to be an actress expr.
|
|
349 |
Speaking |
eskiden buraya daha sık gelirdik |
we used to come here a lot more expr.
|
|
350 |
Speaking |
eskiden çatal mı vardı |
fingers were made before forks expr.
|
|
351 |
Speaking |
eskiden bundan zevk alırdın |
you used to enjoy it expr.
|
|
352 |
Speaking |
eskiden kendiliğinden olurdu |
it used to come so naturally expr.
|
|
353 |
Speaking |
eskiden olduğu/yaptığın gibi |
like you used to expr.
|
|
354 |
Speaking |
eskiden her pazar akşamı buraya gelirdik |
we used to come here every sunday evening expr.
|
|
355 |
Speaking |
eskiden böyle değildi |
he/she wasn't like this expr.
|
|
356 |
Speaking |
eskiden yaptığımız bazı işlerle ilgileniyorlar |
they are interested in some of the works we were doing back then expr.
|
|
357 |
Speaking |
sadece eskiden tanıdığım biri |
just somebody that I used to know expr.
|
|
358 |
Speaking |
sen beni eskiden görecektin |
you should have seen me back in the day expr.
|
|
359 |
Speaking |
(eskiden) konuşurdum |
I used to talk expr.
|
|
Trade/Economic |
|
360 |
Trade/Economic |
eskiden madeni paranın madeni değeri ile nominal değeri arasındaki fark sonraları bankaların sattıkları dövizler karşılığı aldıkları ücretler |
agiotage n.
|
|
361 |
Trade/Economic |
yerel yönetime toplayabileceği vergi için üst sınır koymak (eskiden) |
rate-cap n.
|
|
362 |
Trade/Economic |
ispanya ve latin amerika'da eskiden kullanılan gümüş para |
real n.
|
|
363 |
Trade/Economic |
(eskiden ingiltere'de kullanılan) üç peni değerindeki madeni para |
thruppence n.
|
|
364 |
Trade/Economic |
(eskiden) ithal ve ihraç edilen şarap fıçısı başına uygulanan bir vergi |
tonnage n.
|
|
365 |
Trade/Economic |
(eskiden) ithal ve ihraç edilen şarap fıçısı başına uygulanan bir vergi |
tunnage n.
|
|
366 |
Trade/Economic |
eskiden şehir sınırına girişte özellikle yiyecek maddeleri üzerinden alınan ithal vergisi |
octroi n.
|
|
367 |
Trade/Economic |
eskiden madeni paranın madeni değeri ile nominal değeri arasındaki fark sonraları bankaların sattıkları dövizler karşılığı aldıkları ücretler |
agio n.
|
|
368 |
Trade/Economic |
orta çağ avrupa'sında eskiden bir ocak veya evden alınan bir vergi türü |
chimney money n.
|
|
369 |
Trade/Economic |
orta çağ avrupa'sında eskiden bir ocak veya evden alınan bir vergi türü |
hearth money n.
|
|
370 |
Trade/Economic |
orta çağ avrupa'sında eskiden bir ocak veya evden alınan bir vergi türü |
chimney tax n.
|
|
371 |
Trade/Economic |
(eskiden) hindistan-ingiltere arasında sefer yapan ticaret gemisi |
indiaman n.
|
|
372 |
Trade/Economic |
orta çağ avrupa'sında eskiden bir ocak veya evden alınan bir vergi türü |
hearth tax n.
|
|
373 |
Trade/Economic |
eskiden almanya veya avusturya'da kullanılan bakır ve gümüş sikke |
kreutzer n.
|
|
374 |
Trade/Economic |
eskiden almanya veya avusturya'da kullanılan değeri düşük sikke |
kreuzer n.
|
|
375 |
Trade/Economic |
eskiden kullanılan bir fransız madeni parası |
blanc n.
|
|
376 |
Trade/Economic |
eskiden kullanılan bir fransız madeni parası |
blank n.
|
|
377 |
Trade/Economic |
(eskiden) ticari temsilcilerin yabancı bir ülkede işlerini yürüttükleri işletme |
manufactory n.
|
|
378 |
Trade/Economic |
eskiden mısır'da kullanılan ve kuruşun kırkta birine eşdeğer bir bronz sikke |
medino n.
|
|
379 |
Trade/Economic |
eskiden mısır'da kullanılan ve kuruşun kırkta birine eşdeğer bir bronz sikke |
medin n.
|
|
380 |
Trade/Economic |
eskiden ingilizler tarafından yönetilen filistin'de kullanılan bir para birimi |
mil n.
|
|
381 |
Trade/Economic |
eskiden kıbrıs'ta kullanılan bir para birimi |
mil n.
|
|
382 |
Trade/Economic |
eskiden ingiltere ve iskoçya'da basılan altın sikke |
broad n.
|
|
383 |
Trade/Economic |
eskiden abd'de kullanılan beş sent değerindeki bir madeni para |
buffalo nickel n.
|
|
384 |
Trade/Economic |
(eskiden çin'de) geçiş yapan ticari eşyalara eyalet bazında uygulanan bir gümrük vergisi |
likin n.
|
|
385 |
Trade/Economic |
batı hint adaları'ndaki danimarka kolonilerinde eskiden kullanılan bir para birimi |
rigsdaler n.
|
|
386 |
Trade/Economic |
grönland'da eskiden kullanılan bir para birimi |
rigsdaler n.
|
|
387 |
Trade/Economic |
danimarka'da ve norveç'te eskiden kullanılan bir para birimi |
rigsdaler n.
|
|
388 |
Trade/Economic |
(eskiden) iran'da kullanılan küçük bir gümüş sikke |
dank n.
|
|
389 |
Trade/Economic |
eskiden alman devletlerinde basılmış olan çeşitli altın sikkelere verilen ad |
guilder n.
|
|
390 |
Trade/Economic |
eskiden almanya, avusturya ve hollanda'da kullanılmış çeşitli altın veya gümüş sikkelere verilen ad |
gilder n.
|
|
391 |
Trade/Economic |
eskiden ispanya ve latin amerika'da kullanılan bir para birimi |
royal n.
|
|
392 |
Trade/Economic |
(eskiden) perakendecilikteki küçük zararları karşılamak için bazı mallarda sağlanan ödenek |
cloff n.
|
|
393 |
Trade/Economic |
eskiden kullanılmış ispanyol amerikan doları sikkesi |
cob n.
|
|
394 |
Trade/Economic |
(eskiden) abd'de ispanyol kolonilerinin çıkardığı gümüş sikke |
cob money n.
|
|
395 |
Trade/Economic |
(eskiden) sovyet yönelimli komünist ulusların kurduğu bir birlik |
comecon (cmea) n.
|
|
396 |
Trade/Economic |
(eskiden) ticari işlemlerde ortak veya aracı olarak çalışmak üzere yabancı firmalarca işe alınan asyalı temsilci |
compradore n.
|
|
397 |
Trade/Economic |
(eskiden almanya'da) gümüş sikke |
dollar n.
|
|
398 |
Trade/Economic |
eskiden hindistan'ın bazı bölgelerinde kullanılan küçük bir bakır para |
dub n.
|
|
399 |
Trade/Economic |
eskiden kullanılan bir hollanda sikkesi |
duit n.
|
|
400 |
Trade/Economic |
hindistan ve pakistan'da eskiden kullanılan bir para birimi ve sikke |
pie n.
|
|
401 |
Trade/Economic |
eskiden brezilya'da kullanılan gayri resmi para birimi |
conto n.
|
|
402 |
Trade/Economic |
(eskiden birleşik krallık'ta) kaynağında ipotek faiz indirimi |
miras (mortgage interest relief at source) abrev.
|
|
403 |
Trade/Economic |
(eskiden britanya'da) imalat, bilim, finans ticaret birliği |
msf (manufacturing, science, finance) abrev.
|
|
Law |
|
404 |
Law |
(eskiden ingiltere'de) suçluya yardım ve yataklık etme |
receiptment n.
|
|
405 |
Law |
eskiden ingitere'de, kiracının iki yıl olan kullanım hakkını aşması durumunda, toprağı geri almak için yasaya bağlı olarak verilen resmi yazılı emir |
cessavit [obsolete] n.
|
|
406 |
Law |
eskiden isyan çıkaran asilerin cezalandırılması için kullanılan bir alet |
castigatory n.
|
|
407 |
Law |
eskiden borçluları yakalamakla görevli infaz memuru |
catchpole n.
|
|
408 |
Law |
eskiden deniz, nehir ve adalarda görevli ingiliz memurlarına verilen ad |
water bailiff n.
|
|
409 |
Law |
eskiden gemilerde arama yapmakla görevli ingiliz gümrük memuru |
water bailiff [obsolete] n.
|
|
410 |
Law |
(eskiden) avukatlar derneğinde okuyucuları öğrencilerden ayıran bölme |
bar [uk] n.
|
|
411 |
Law |
(eskiden) sayıştay hakimlerinin unvanı |
baron n.
|
|
412 |
Law |
eskiden kralın mahkemesinde boyalı asa taşıyan görevli |
baston n.
|
|
413 |
Law |
(eskiden) mirasçının ölen büyük dedesinin el konmuş mülkünde hak iddia edebilmesine yarayan yazı |
besaiel n.
|
|
414 |
Law |
eskiden ingiltere'de yüzünü siyaha boyayarak avlanan bir kaçak avcı grubuna karşı çıkarılmış bir yasa |
black act n.
|
|
415 |
Law |
(eskiden) hakimin idam cezası verirken taktığı siyah başlık |
blackcap [uk] n.
|
|
416 |
Law |
(eskiden iskoçya'da) sulh mahkemesi |
justice of the peace court [scotland] n.
|
|
417 |
Law |
(eskiden) orman mahkemesi |
wood mote [uk] n.
|
|
418 |
Law |
eskiden ingiltere'de atalarından kalan arazilerden tahliye edilen bir kişinin topraklarını geri alması için verilen mahkeme emri |
writ of tresayle [uk] n.
|
|
419 |
Law |
eskiden ingiltere'de atalarından kalan arazilerden tahliye edilen bir kişinin topraklarını geri alması için verilen bir mahkeme emri |
writ of ayle n.
|
|
420 |
Law |
(eskiden) kiracının lordun evine odun taşıma hizmeti |
bordlode n.
|
|
421 |
Law |
(eskiden ingiltere'de) ilçe belediye başkanı |
boroughholder n.
|
|
422 |
Law |
(eskiden ingiltere'de) on aileden oluşan bir idari bölgenin başkanı |
boroughholder n.
|
|
423 |
Law |
(eskiden ingiltere'de) on aileden oluşan bir idari bölgenin başkanı |
borough-holder n.
|
|
424 |
Law |
(eskiden) ingiltere'de yüksek mahkemelerin 11-31 ocak arasında açık olduğu dönem |
hilary term [uk] n.
|
|
425 |
Law |
(eskiden) mahkemelerde veya yargıtayda ihtilaflı davaları tartışan kimse |
mootman n.
|
|
426 |
Law |
eskiden bazı ingiliz şehirlerinde yapılan bir mahkeme |
hustings n.
|
|
427 |
Law |
eskiden yapılan sembolik bir toprak teslim töreni |
livery of seizin n.
|
|
428 |
Law |
(eskiden fransız mahkemesi'nde yüksek rütbelilerin eşlerine tanınan) hükümdar huzurunda tabureye oturma ayrıcalığı |
right of the tabouret n.
|
|
429 |
Law |
(eskiden ingiltere'de) medeni hukuk mahkemesinde para cezası kesen memur |
chirographer of fines n.
|
|
430 |
Law |
(ingiliz hukuku'nda eskiden) manevi hakların yalnızca senetle devredilmesi |
grant n.
|
|
431 |
Law |
(eskiden) sanığın mahkemeye gelmemesi sebebiyle başlatılan mahkemeye itaatsizlik işlemi |
commission of rebellion n.
|
|
432 |
Law |
(eskiden) temsilciler mahkemesi kararını revize etmesi için krallığın yetkilendirdiği kurul |
commission of review n.
|
|
433 |
Law |
(eskiden) mahkemenin farik ve mümeyyiz olmayan birinin bakımını veya mülk yönetimini devrettiği kişinin makamı |
committeeship n.
|
|
434 |
Law |
(eskiden) ingiltere kralı'nı ilgilendirmeyen, tebaa arasındaki genellikle sivil meselelere bakan mahkeme |
common bench n.
|
|
435 |
Law |
(eskiden) mahkeme kayıtlarıyla yapılan bir teminat türü |
common recovery n.
|
|
436 |
Law |
(eskiden) mahkeme kayıtlarıyla yapılan toprak devretme yöntemi |
common recovery n.
|
|
437 |
Law |
(eskiden) cinque limanları konfederasyonunun seçtiği lordlar kamarası üyeleri |
barons of the cinque ports n.
|
|
438 |
Law |
(eskiden ingiltere'de) sayıştay mahkemesi hakimleri |
barons of the exchequer n.
|
|
439 |
Law |
(eskiden) vatandaşlık hakkını kaybetmiş kimseyi belirli haklardan mahrum eden yasa |
corruption of blood n.
|
|
440 |
Law |
eskiden ingiliz kraliyet sarayı çalışanları arasındaki adaleti sağlayan bir mahkeme |
court of marshalsea n.
|
|
441 |
Law |
(eskiden ingiltere'de) koloni mahkemesi |
court leet n.
|
|
442 |
Law |
(eskiden) bazı kiracıların büyükbaş hayvanlarını tımarları üzerinden pazar veya panayırlara götürme ayrıcalığı karşılığında krallarına veya derebeylerine ödedikleri yıllık ücret |
drofland n.
|
|
443 |
Law |
(eskiden) fransa krallığı veya hükümetinin, ölümü üzerine ikametgahlı bir yabancının tüm mülküne el koyma hakkı |
droit d'aubaine n.
|
|
444 |
Law |
(eskiden) hukuk fakültesi |
inns of chancery [uk] n.
|
|
445 |
Law |
eskiden kral antlaşmasını etkilediği için kraliyetin özel yargı yetkisi istediği davalar |
pleas of the crown n.
|
|
446 |
Law |
(eskiden) ingiliz vergi mahkemesi avukatı |
postman n.
|
|
447 |
Law |
(eskiden) mahkumu belirli koşullar altında bir günlüğüne serbest bırakan mahkeme kararı |
day rule n.
|
|
448 |
Law |
(eskiden) bir yasayı test etmek için yalancı dava açan kimse |
doe n.
|
|
449 |
Law |
(eskiden) birleşik krallık'ın yüksek mahkemelerinde görev alan adli memur |
filacer n.
|
|
450 |
Law |
(ingiliz teamül hukukunda) eskiden tecrübeli kadınlardan oluşan jüride diğerlerini idare eden kadın |
forelady n.
|
|
451 |
Law |
(eskiden ingiliz hukukunda) tüm mirasçılara eşit pay edilen arazi |
gavelkind n.
|
|
452 |
Law |
(eskiden) merhumların vasiyetlerini ve mülklerini gözeterek veraset davalarına bakan kilise mahkemesi |
prerogative court n.
|
|
453 |
Law |
(eskiden) amerikan kolonisinin kraliyet valisinin görevlendirdiği mahkeme |
prerogative court n.
|
|
454 |
Law |
(eskiden) new jersey'de bulunan vesayet ve miras mahkemesi |
prerogative court n.
|
|
455 |
Law |
(eskiden) iskoçya'da hür birine tahsis edilen umumi arazi payı |
freedom n.
|
|
456 |
Law |
(ingiliz hukukunda) eskiden şerifin kendi hesabına hazineye ödediği vergi |
prest n.
|
|
457 |
Law |
(ingiliz hukukunda) eskiden şerifin elindeki para için ödediği vergi |
prest n.
|
|
458 |
Law |
eskiden kullanılan yüksek mahkeme mühürdarı unvanı |
spigurnel n.
|
|
Politics |
|
459 |
Politics |
(eskiden) hindu hükümdarı |
rana n.
|
|
460 |
Politics |
eskiden güney afrika'daki beyazların beyaz olmayanları kontrol etmesi |
baaskap n.
|
|
461 |
Politics |
eskiden belediye idaresine benzeyen bir tür yerel yönetim |
urban district n.
|
|
462 |
Politics |
eskiden gizli oy vermek için kullanılan küçük bir top |
ballot n.
|
|
463 |
Politics |
(hindistan'da) eskiden özellikle büyük bir eyaleti yöneten, mertebe olarak racinin üstünde yer alan prenses |
maharanee n.
|
|
464 |
Politics |
(hindistan'da) eskiden özellikle büyük bir eyaleti yöneten, mertebe olarak racinin üstünde yer alan prenses |
maharani n.
|
|
465 |
Politics |
(eskiden britanya'da) postaneden satın alınabilen ve belirli ülkelerde geçerli olan bir pasaport türü |
visitor's passport n.
|
|
466 |
Politics |
(eskiden britanya'da) postaneden satın alınabilen ve belirli ülkelerde geçerli olan bir pasaport türü |
british visitor's passport n.
|
|
467 |
Politics |
(eskiden abd'de) cumhuriyetçi partide beyaz ve siyahilerin orantılı temsilini gözeten üye |
black and tan n.
|
|
468 |
Politics |
eskiden güney afrika'da ırk ayrımcılığıyla mücadele eden bir kadın örgütü |
black sash n.
|
|
469 |
Politics |
eskiden filistin'de kurulmuş bir işçi partisi |
mapai n.
|
|
470 |
Politics |
(eskiden) amerikan iç savaşında ölenleri anma günü |
confederate memorial day n.
|
|
471 |
Politics |
(ingiltere'de) eskiden işçi partisi içinde faaliyet gösteren troçki destekçisi bir grup |
militant tendency n.
|
|
472 |
Politics |
(eskiden) muhafazakar parti'nin gençlik kolu |
young conservative [uk] n.
|
|
473 |
Politics |
eskiden abd'de köleliğe karşı açılan davaların dikkate alınmamasına yönelik alınan kongre kararları |
gag resolution n.
|
|
474 |
Politics |
eskiden new york'taki demokrat partinin muhafazakar kesiminin üyesi |
hunker n.
|
|
475 |
Politics |
eskiden siyasi adayların halka seslenmek için çıktıkları platform |
hustings [uk] n.
|
|
476 |
Politics |
(eskiden) ingiltere'nin irlanda'daki kraliyet temsilcisi |
lord lieutenant n.
|
|
477 |
Politics |
(eskiden ingiltere ve iskoçya'da) bir arazi ve mülkiyet hakkı sistemi |
burgage n.
|
|
478 |
Politics |
eskiden bir kasaba, ilçe veya üniversiteyi temsil eden ingiliz parlamentosu üyesi |
burgess n.
|
|
479 |
Politics |
(eskiden ingiltere'de) on aileden oluşan idari bölge |
decennary n.
|
|
480 |
Politics |
(eskiden) siyahilerle dalga geçmek için yapılan bir şarkı ve dans gösterisi |
gerrymandering n.
|
|
481 |
Politics |
(eskiden) en yüksek rütbeli hollandalı memur |
grand pensionary n.
|
|
482 |
Politics |
(eskiden yorkshire ve lincolnshire'da) seçilmiş ilçe yetkilisi |
grave n.
|
|
483 |
Politics |
(eskiden bengal'de) devletle köylüler arasında köprü vazifesi gören köy muhtarı |
muqaddam n.
|
|
484 |
Politics |
orta afrika'da eskiden alman kolonisi olan bir cumhuriyet |
ruanda n.
|
|
485 |
Politics |
orta afrika'da eskiden alman kolonisi olan bir cumhuriyet |
rwandese republic n.
|
|
486 |
Politics |
(eskiden ingiltere'de) vatandaş sözleşmesi |
citizen's charter n.
|
|
487 |
Politics |
eskiden hindistan'daki imparatorluk döneminde kamu çalışanı |
civilian n.
|
|
488 |
Politics |
(eskiden abd'nin batısında) haydut |
cowboy n.
|
|
489 |
Politics |
eskiden konstantinopolis'te bir hükümeti temsil eden bir bakan |
internuncio n.
|
|
490 |
Politics |
(eskiden) abd'de 1948 yılında demokratlar tarafından kurulup harry s. truman'ın adaylığına karşı olan bir siyasi parti |
dixiecrats n.
|
|
491 |
Politics |
(eskiden) abd'de 1948 yılında demokratlar tarafından kurulup harry s. truman'ın adaylığına karşı olan bir siyasi parti |
states' rights democratic party n.
|
|
492 |
Politics |
(ingiltere'de ve eskiden galler'de) kırsal alandaki en küçük yerel idare birimi |
parish n.
|
|
493 |
Politics |
(eskiden) abd ticaret ve çalışma bakanı |
secretary of commerce and labor n.
|
|
494 |
Politics |
(eskiden abd'de) sağlık, eğitim ve sosyal yardım biriminin başındaki kimse |
secretary of health education and welfare n.
|
|
495 |
Politics |
(eskiden ingiltere'de) kronik hasta ve engelliler yasası uyarınca yerel bir otorite siciline kayıtlı olan (engelli) |
registered disabled adj.
|
|
496 |
Politics |
(eskiden ingiltere'de) kronik hasta ve engelliler yasası uyarınca yerel bir otorite siciline kayıtlı olan (engelli) |
registered handicapped adj.
|
|
497 |
Politics |
(eskiden) sovyetler birliği yanlısı |
pro-soviet adj.
|
|
498 |
Politics |
(ingiltere'de eskiden) elektrik düzenleme dairesi |
offer (office of electricity regulation) abrev.
|
|
Institutes |
|
499 |
Institutes |
(ingiltere'de) eskiden maliye bakanlığı'na bağlı bir daire |
pipe n.
|
|
500 |
Institutes |
(yeni zelanda'da ve eskiden britanya'da) ulaştırma bakanlığı |
mot (ministry of transport) abrev.
|
|