bill - English Turkish Sentences
English Turkish
bill fatura n.
  • Unless we are able to do that, we are going to have to pick up a huge bill.
  • Bunu yapamadığımız takdirde büyük bir faturayı üstlenmek zorunda kalacağız.
  • Across Europe, this bill will rise and rise like the water level.
  • Avrupa genelinde bu fatura su seviyesi gibi yükseldikçe yükselecektir.
  • Our generation must pay for its own bills, rather than pass them on to the next.
  • Bizim neslimiz, faturaları bir sonrakine devretmek yerine kendi faturalarını ödemelidir.
Show More (297)
bill hesap n.
  • Tom insisted on paying the bill.
  • Tom hesabı ödemekte ısrar etti.
  • Can you get my bill ready?
  • Hesabımı hazırlayabilir misiniz?
  • You shouldn't have paid the bill.
  • Hesabı ödememeliydin.
Show More (77)
bill tasarı n.
  • The Council is not at the present time able to assess the content of this bill.
  • Konsey şu anda bu tasarının içeriğini değerlendirebilecek durumda değildir.
  • Another bill amending certain articles of the penal code is currently at the Parliamentary Committee stage.
  • Ceza yasasının bazı maddelerini değiştiren bir başka tasarı, halen meclis komisyonu aşamasındadır.
  • The bill before the House tonight traduces these principles.
  • Bu gece Meclise sunulan tasarı bu ilkeleri çiğnemektedir.
Show More (57)
bill banknot n.
  • The cashier will take the one-hundred-franc bill.
  • Kasiyer, yüz franklık banknotu alacak.
  • I just withdrew some money today from the bank, so I only have 10 000 yen bills.
  • Bugün bankadan biraz para çektim, bu yüzden sadece 10.000 yenlik banknotum var.
  • Do you have any smaller bills?
  • Daha küçük banknotlarınız var mı?
Show More (30)
bill yasa tasarısı n.
  • This week in the Westminster Parliament, a Bill will be tabled calling for UK withdrawal from the CFP.
  • Bu hafta Westminster Parlamentosunda Birleşik Krallık'ın OBP'den çekilmesini talep eden bir yasa tasarısı sunulacak.
  • The bill to abolish the death penalty in the military penal code has already been drafted.
  • Askeri ceza kanununda ölüm cezasının kaldırılmasına yönelik yasa tasarısı hazırlanmıştır.
  • A purely national bill can always be altered, whereas an EU bill can never be altered.
  • Tamamen ulusal bir yasa tasarısı her zaman değiştirilebilirken, bir AB yasa tasarısı asla değiştirilemez.
Show More (20)
bill senet n.
  • This bill is long past due.
  • Bu senetin vadesi geçmiş.
  • The bill amounts to 500 dollars.
  • Senet tutarı 500 dolar.
  • The bill must be paid today.
  • Senet bugün ödenmeli.
Show More (0)
bill ilan etmek v.
  • Jane was billed to appear as Ophelia.
  • Ophelia'nın Jane olacağı ilan edildi.
Show More (-2)
bill kanun taslağı n.
  • President Madison signed the bill into law.
  • Başkan Madison kanun taslağını imzaladı.
Show More (-2)
bill faturalamak v.
  • Please bill us separately.
  • Lütfen bizi ayrı ayrı faturalandırın.
Show More (-2)
bill fatura etmek v.
  • Please bill me.
  • Lütfen bana fatura edin.
Show More (-2)