bleed - English Turkish Sentences
English Turkish
bleed kanamak v.
  • They thicken, break down, and bleed each month.
  • Her ay kalınlaşır, parçalanır ve kanarlar.
  • My gums bleed.
  • Benim diş etlerim kanar.
  • Do your gums bleed?
  • Diş etlerin kanıyor mu?
Show More (18)
bleed kan kaybetmek v.
  • I was bleeding a lot.
  • Çok kan kaybediyordum.
  • Layla was bleeding.
  • Layla kan kaybediyordu.
  • Sami was bleeding to death.
  • Sami ölümüne kan kaybediyordu.
Show More (4)
bleed kan ağlamak v.
  • Our hearts bleed when we see a sister nation such as Argentina.
  • Arjantin gibi bir kardeş ülkeyi gördüğümüzde yüreğimiz kan ağlıyor.
  • My heart bleeds.
  • Yüreğim kan ağlıyor.
Show More (-1)
bleed akıtmak v.
  • For darkness to be destroyed, the earth must bleed it from you.
  • Karanlığın yok edilebilmesi için toprağın onu damarlarınızdan akıtması lazım.
Show More (-2)