hate - English Turkish Sentences
English Turkish
hate nefret etmek v.
  • There can be no compromise with those who hate freedom and democracy.
  • Özgürlük ve demokrasiden nefret edenlerle uzlaşmaya varılamaz.
  • What is absolutely certain is that Europeans will be as hated as Americans by billions of people.
  • Kesin olan bir şey varsa o da Avrupalıların milyarlarca insan tarafından Amerikalılar kadar nefret edileceğidir.
  • For hating you all the time, I've spent one season.
  • Senden her zaman nefret etmek için bir sezonumu harcadım.
Show More (1945)
hate nefret n.
  • Various radio stations in the candidate countries are indulging in hate campaigns against Roma and the Jews.
  • Aday ülkelerdeki çeşitli radyo istasyonları Romanlara ve Yahudilere karşı nefret kampanyaları yürütüyor.
  • Indeed, I also regret his receiving hate mail, as he described.
  • Ayrıca, kendisinin de ifade ettiği gibi nefret mailleri almasından da üzüntü duyuyorum.
  • You always seemed like a nice lady behind the crazy and the hate.
  • Çılgınlığının ve nefretinin ardında hep iyi bir kadın gibi görünüyordun.
Show More (34)
hate sevmemek v.
  • I hate her.
  • Onu sevmiyorum.
  • She hates Facebook.
  • O, Facebook'u sevmez.
  • Some people hate graft because they didn't get their share.
  • Bazıları kendilerine pay düşmediği için rüşveti sevmez.
Show More (7)
hate nefret edilen şey n.
  • One thing Tom hates is not being taken seriously.
  • Tom'un nefret ettiği şeylerden biri ciddiye alınmamak.
  • You become what you hate, or what you suffer.
  • Ya nefret ettiğin şeye ya da çektiğin acıya dönüşürsün.
  • The one thing that Mary hates the most is not being taken seriously.
  • Mary'nin en nefret ettiği şey ciddiye alınmamaktır.
Show More (1)
hate istememek v.
  • I'd hate to be in your shoes.
  • Senin yerinde olmak istemezdim.
Show More (-2)