|
- Once again, you have shown yourself to be a worthy champion of employees' interests.
- Bir kez daha çalışanların çıkarlarının değerli bir savunucusu olduğunuzu gösterdiniz.
- Do they think it shows the European Union's concern for them?
- Bunun Avrupa Birliği'nin kendileriyle ilgilendiğini gösterdiğini mi düşünüyorlar?
- Reality, unfortunately, shows the situation to be quite different.
- Gerçekler ne yazık ki durumun oldukça farklı olduğunu göstermektedir.
- However, it also shows a commensurate need for parliamentary scrutiny.
- Bununla birlikte, parlamento denetimine duyulan ihtiyacı da göstermektedir.
- The governments are showing themselves to be something less than interested in it.
- Hükümetler bu sürece pek de ilgi duymadıklarını gösteriyorlar.
- Our peoples' reactions to the recent events show that Europe needs to be more, not less present.
- Halklarımızın son olaylara verdiği tepkiler, Avrupa'nın daha az değil daha fazla var olması gerektiğini göstermektedir.
- The opinions now on the table at least show an awareness of the problem.
- Şu anda masada olan görüşler en azından sorunun farkında olunduğunu göstermektedir.
- It shows that Somalia is a complex region.
- Bu da Somali'nin karmaşık bir bölge olduğunu göstermektedir.
- Surveys have shown that most people feel they have too little information to make a clear judgment.
- Anketler, çoğu insanın net bir yargıya varmak için çok az bilgiye sahip olduğunu düşündüğünü göstermiştir.
- We will have to show the same determination as in the past in order to find constructive answers.
- Yapıcı cevaplar bulabilmek için geçmişte olduğu gibi aynı kararlılığı göstermemiz gerekecektir.
- This formula, which is permitted in the United States and in New Zealand, has shown its limits.
- Amerika Birleşik Devletleri ve Yeni Zelanda'da izin verilen bu formül sınırlarını göstermiştir.
- Remember, therefore, to vote for this document and to show my satisfaction for this wonderful health Charter’.
- Bu nedenle, bu belgeye oy vermeyi ve bu harika sağlık Şartı'ndan duyduğum memnuniyeti göstermeyi unutmayın'.
- The European Parliament is clearly showing here whose side it is on.
- Avrupa Parlamentosu burada kimin tarafında olduğunu açıkça göstermektedir.
- This matter shows yet again that the financing of ethically controversial activities leads to problems.
- Bu konu, etik açıdan tartışmalı faaliyetlerin finansmanının sorunlara yol açtığını bir kez daha göstermektedir.
- They have on occasion shown eye-witness accounts to be totally unreliable.
- Zaman zaman görgü tanıklarının ifadelerinin tamamen güvenilmez olduğunu gösterdiler.
- Many of them, as those figures show, are children.
- Rakamların da gösterdiği gibi bunların çoğu çocuk.
- It is being called upon once again to show the leadership that it displayed in reinvigorating the Kyoto Protocol.
- Kyoto Protokolü'nün yeniden canlandırılmasında gösterdiği liderliği bir kez daha göstermesi isteniyor.
- Research seems to show that our traditions are tending to converge slowly.
- Araştırmalar, geleneklerimizin yavaş yavaş birbirine yaklaşma eğiliminde olduğunu göstermektedir.
- It shows that Somalia is a complex region.
- Somali'nin karmaşık bir bölge olduğunu gösteriyor.
- The rejection of this directive shows that we lack the political will to take the decisions of Lisbon forward.
- Bu direktifin reddedilmesi Lizbon kararlarını ileriye götürecek siyasi iradeden yoksun olduğumuzu göstermektedir.
- I, therefore, appeal to my fellow MEPs to show solidarity on this issue.
- Bu nedenle AP üyesi arkadaşlarıma bu konuda dayanışma göstermeleri çağrısında bulunuyorum.
- That shows that we are meeting your people and their interests halfway!
- Bu, halkınızla ve onların çıkarlarıyla yarı yolda buluştuğumuzu gösterir!
- The reports concerning discharge show just how badly administrative reforms are needed.
- Taburculukla ilgili raporlar idari reformlara ne kadar çok ihtiyaç duyulduğunu göstermektedir.
- This shows the 'Alice in Wonderland' level the debate has now reached.
- Bu da tartışmanın geldiği "Alice Harikalar Diyarında" seviyesini göstermektedir.
- The evaluation of the Fifth EAP has clearly shown that we are up a blind alley.
- Beşinci ÇEP'in değerlendirilmesi, çıkmaz bir sokakta olduğumuzu açıkça göstermiştir.
- We must show solidarity with future generations.
- Gelecek nesillerle dayanışma göstermeliyiz.
- Nothing less than that, I believe, should we show to the Estonians where this is concerned.
- Bu konuda Estonyalılara bundan daha azını göstermememiz gerektiğine inanıyorum.
- The weekly magazines fuel this trend by showing 'before and after' pictures.
- Haftalık dergiler "öncesi ve sonrası" resimlerini göstererek bu eğilimi körüklemektedir.
- Let me show this by way of some examples.
- Bunu bazı örneklerle göstermeme izin verin.
- Statistics show a steadily increasing number of reports to all hotlines.
- İstatistikler, tüm yardım hatlarına yapılan ihbarların sayısının giderek arttığını göstermektedir.
- The study shows that girls receive far less pocket money than boys.
- Araştırma, kızların erkeklerden çok daha az cep harçlığı aldığını göstermektedir.
- At the same time, however, let us show the world what we are capable of.
- Ancak aynı zamanda, dünyaya neler yapabileceğimizi gösterelim.
- This shows that the Commission is really serious about further developing the internal market.
- Bu da Komisyonun iç pazarın daha da geliştirilmesi konusunda gerçekten ciddi olduğunu göstermektedir.
- This massive popular reaction shows that even the regulations of the WTO are socially unacceptable.
- Bu büyük halk tepkisi, DTÖ düzenlemelerinin bile toplumsal olarak kabul edilemez olduğunu göstermektedir.
- Europe should therefore show what it can do on the social front.
- Bu nedenle Avrupa sosyal alanda neler yapabileceğini göstermelidir.
- Yet here we are today, feeling very depressed because we have nothing to show for it.
- Ama bugün buradayız ve gösterecek hiçbir şeyimiz olmadığı için çok depresif hissediyoruz.
- I too think it is a wise decision and it shows that it is right that there be flexibility in this rule.
- Ben de bunun akıllıca bir karar olduğunu düşünüyorum ve bu kuralda esneklik olmasının doğru olduğunu gösteriyor.
- This wording shows how sensitive the subject is and how various compromises had to be made.
- Bu ifade, konunun ne kadar hassas olduğunu ve ne kadar çeşitli tavizler verilmesi gerektiğini göstermektedir.
- Remember, therefore, to vote for this document and to show my satisfaction for this wonderful health Charter’.
- Bu nedenle, bu belgeye oy vermeyi ve bu harika sağlık Bildirgesi'nden" duyduğum memnuniyeti göstermeyi unutmayın'.
- All we can do is lament the indifference shown by the major international institutions.
- Yapabileceğimiz tek şey, başlıca uluslararası kurumların gösterdiği ilgisizlikten yakınmaktır.
- We should do these tests if and when the evaluation shows its worth.
- Bu testleri, değerlendirmenin değerini göstermesi halinde ve gösterdiğinde yapmalıyız.
- You should really be aware of this and show some solidarity.
- Bunun gerçekten farkında olmalı ve biraz dayanışma göstermelisiniz.
- The United Kingdom has been exemplary in showing us how.
- Birleşik Krallık bize nasıl yapılacağını gösterme konusunda örnek olmuştur.
- I welcome the fact that we have shown ourselves to be capable of speedy, timely, well-targeted action.
- Hızlı, zamanında ve iyi hedeflenmiş eylemler gerçekleştirebileceğimizi göstermiş olmamızdan memnuniyet duyuyorum.
- Through the Ferber report, we have shown that this is possible.
- Ferber raporu aracılığıyla bunun mümkün olduğunu gösterdik.
- To conclude, all this shows how much we still have to discuss.
- Sonuç olarak tüm bunlar hala tartışmamız gereken ne kadar çok şey olduğunu gösteriyor.
- Your speech today shows the value of the open election campaign.
- Bugün yaptığınız konuşma açık seçim kampanyasının değerini göstermektedir.
- This shows that there is no limit to the EU's interference in the affairs of the Member States.
- Bu da AB'nin Üye Devletlerin içişlerine müdahalesinin bir sınırı olmadığını göstermektedir.
- Surveys show there are differences in the way in which men and women use Internet services.
- Anketler, kadın ve erkeklerin internet hizmetlerini kullanma biçimlerinde farklılıklar olduğunu göstermektedir.
- I hope the presidency will show exactly that political leadership on this issue.
- Başkanlığın bu konuda tam da bu siyasi liderliği göstereceğini umuyorum.
- We cannot draw up long lists, but we must show that we know how to prioritise.
- Uzun listeler hazırlayamayız, ancak öncelikleri nasıl belirleyeceğimizi bildiğimizi göstermeliyiz.
- In Poland, for example, the employment figure is 19% and is not showing any signs of abating.
- Örneğin Polonya'da istihdam oranı %19'dur ve herhangi bir azalma belirtisi göstermemektedir.
- In many ways, these show that they are living in a world of their own, detached from reality outside.
- Bunlar pek çok açıdan, dış gerçeklikten kopuk, kendilerine ait bir dünyada yaşadıklarını göstermektedir.
- I can show you a copy if you wish.
- Dilerseniz size bir kopyasını gösterebilirim.
- That is important if the Commission wants to show that it is serious about the issue.
- Eğer Komisyon bu konuda ciddi olduğunu göstermek istiyorsa bu önemlidir.
- This certainly shows that the President of this sitting is utterly impartial.
- Bu durum, bu oturumun Başkanının tamamen tarafsız olduğunu kesinlikle göstermektedir.
- That shows that their objections are based on ideology, not on fact.
- Bu da onların itirazlarının gerçeklere değil ideolojiye dayandığını gösteriyor.
- Experience and scientific research has shown that this seems to work.
- Deneyimler ve bilimsel araştırmalar bunun işe yaradığını göstermiştir.
- Perhaps a register showing contaminated areas would actually be a solution.
- Belki de kirlenmiş alanları gösteren bir kayıt gerçekten bir çözüm olabilir.
- The dictator, Fidel Castro, has shown us his appreciation.
- Diktatör Fidel Castro bize minnettarlığını gösterdi.
- This shows the folly of making policy on the hoof.
- Bu, ayaküstü politika yapmanın aptallığını göstermektedir.
- The Eurostat figures clearly show that most consumers want effective labelling.
- Eurostat rakamları tüketicilerin çoğunun etkin etiketleme istediğini açıkça göstermektedir.
- However, this incident shows that we still have a long way to go.
- Ancak bu olay, daha kat etmemiz gereken uzun bir yol olduğunu gösteriyor.
- Neither practical experience nor calculations show that there would be hordes of people suddenly wanting to migrate.
- Ne pratik deneyimler ne de hesaplamalar, aniden göç etmek isteyen insan orduları olacağını göstermektedir.
- Experience has shown that zero tolerance can almost never be guaranteed.
- Deneyimler sıfır toleransın neredeyse hiçbir zaman garanti edilemeyeceğini göstermiştir.
- Recent events show that we still have a long way to go.
- Son olaylar daha kat etmemiz gereken uzun bir yol olduğunu göstermektedir.
- If Israel had nothing to hide, then it had an opportunity to show the world that no massacre had taken place.
- Eğer İsrail'in saklayacak bir şeyi yoksa, o zaman dünyaya hiçbir katliamın yaşanmadığını gösterme fırsatı vardı.
- Evidence shows that migrants might affect and disrupt the internal labour market.
- Kanıtlar, göçmenlerin iç işgücü piyasasını etkileyebileceğini ve bozabileceğini göstermektedir.
- As the situation in the tobacco industry shows quite clearly, the decline has been steady.
- Tütün endüstrisindeki durumun da açıkça gösterdiği gibi, düşüş istikrarlı bir şekilde devam etmektedir.
- We must act rapidly, to show our solidarity with our Cuban brothers and sisters.
- Kübalı kardeşlerimizle dayanışma içinde olduğumuzu göstermek için hızlı hareket etmeliyiz.
- This shows that there is no generation gap in the European Parliament at least.
- Bu da en azından Avrupa Parlamentosu'nda kuşak farkı olmadığını göstermektedir.
- The European Parliament, by not taking a position on this very topical subject, has shown a lack of courage.
- Avrupa Parlamentosu, bu çok güncel konuda bir pozisyon almayarak cesaret eksikliği göstermiştir.
- It has shown a readiness to listen that has not always been characteristic of the Council in this context.
- Bu bağlamda Konsey, her zaman görülmemiş bir şekilde dinlemeye hazır olduğunu göstermiştir.
- It shows that European regulation really can make a difference in enforcing rights for disabled people.
- Avrupa mevzuatının engelli bireylerin haklarının uygulanmasında gerçekten bir fark yaratabileceğini göstermektedir.
- Show us that Greece, and this also goes for Turkey, is not a prisoner of the past.
- Bize Yunanistan'ın, ki bu Türkiye için de geçerli, geçmişin esiri olmadığını gösterin.
- Infectious animal diseases, like swine fever, show the weaknesses of current agricultural policy.
- Domuz vebası gibi bulaşıcı hayvan hastalıkları, mevcut tarım politikasının zayıflıklarını göstermektedir.
- The rapporteur has shown himself to be a tough negotiator over all these years.
- Raportör tüm bu yıllar boyunca zorlu bir müzakereci olduğunu göstermiştir.
- Secondly, the economic data show positive developments.
- İkinci olarak ekonomik veriler olumlu gelişmeler göstermektedir.
- Experience shows that it is no use trying to dry out a flooded room without turning off the taps.
- Tecrübeler, su basmış bir odayı muslukları kapatmadan kurutmaya çalışmanın faydası olmadığını göstermektedir.
- Has any country shown a readiness in the Council to make such a statement?
- Herhangi bir ülke Konsey'de böyle bir açıklama yapmaya hazır olduğunu gösterdi mi?
- We need to show a great deal of energy and commitment.
- Büyük bir enerji ve kararlılık göstermemiz gerekiyor.
- This shows the 'Alice in Wonderland' level the debate has now reached.
- Bu da tartışmanın geldiği 'Alice Harikalar Diyarında' seviyesini göstermektedir.
- Mr President, I think the Minutes show that I reject all violence.
- Sayın Başkan, sanırım tutanaklar her türlü şiddeti reddettiğimi gösteriyor.
- This showed that it is possible to admit to a mistake and then change the rules.
- Bu, bir hatayı kabul etmenin ve ardından kuralları değiştirmenin mümkün olduğunu gösterdi.
- Do the statistics already show that European products are now being sold much more successfully on the American market?
- İstatistikler, Avrupa ürünlerinin artık Amerikan pazarında çok daha başarılı bir şekilde satıldığını gösteriyor mu?
- This clearly shows that Europeans want to take a balanced, international diplomatic approach.
- Bu da Avrupalıların dengeli, uluslararası diplomatik bir yaklaşım benimsemek istediklerini açıkça göstermektedir.
- This shows how important it is to reflect on core standards.
- Bu, temel standartlar üzerinde düşünmenin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
- One of them relates to the respect the European Parliament must show for international law.
- Bunlardan biri Avrupa Parlamentosunun uluslararası hukuka göstermesi gereken saygı ile ilgilidir.
- I therefore believe we should all show solidarity and support this report.
- Bu nedenle hepimizin dayanışma göstermesi ve bu raporu desteklemesi gerektiğine inanıyorum.
- This Parliament has shown its great interest throughout the negotiation process.
- Bu Parlamento müzakere süreci boyunca büyük ilgi göstermiştir.
- What happened showed that the Bank is not just a financial institution but also a political playing field.
- Yaşananlar, Banka'nın sadece bir finans kurumu değil, aynı zamanda siyasi bir oyun alanı olduğunu gösterdi.
- This shows how important Lebanon is for us in the European Union.
- Bu, Lübnan'ın Avrupa Birliği'nde bizim için ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.
- And the precedents have shown us that there were no major risks.
- Ve emsaller bize büyük riskler olmadığını gösterdi.
- No, it is precisely these women whom we need to support by showing our solidarity tomorrow during the vote.
- Hayır, yarın oylama sırasında dayanışmamızı göstererek desteklememiz gerekenler tam da bu kadınlardır.
- All the research shows that nuclear power is the cheapest option for the consumer of all forms of energy.
- Tüm araştırmalar, nükleer enerjinin tüm enerji türleri arasında tüketici için en ucuz seçenek olduğunu göstermektedir.
- This EU policy, though, shows too little in the way of structure.
- Ancak bu AB politikası, yapı olarak çok az şey göstermektedir.
- There is sufficient evidence in the communication to show that a wide difference of penalties exists.
- Bildirimde, cezalar arasında büyük bir fark olduğunu göstermek için yeterli kanıt var.
- If anyone misunderstands that, we will have to show them the red one.
- Eğer bunu yanlış anlayan olursa, onlara kırmızı olanı göstermemiz gerekecek.
- To conclude, all this shows how much we still have to discuss.
- Sonuç olarak, tüm bunlar hala tartışmamız gereken ne kadar çok şey olduğunu gösteriyor.
- This error on the part of the Union shows its lack of understanding of what it is and its ignorance of what it wants.
- Birliğin bu hatası, ne olduğunu anlamadığını ve ne istediğini bilmediğini göstermektedir.
- I would ask you to show some real initiative in this area over the coming months.
- Sizden önümüzdeki aylarda bu alanda gerçek bir inisiyatif göstermenizi rica ediyorum.
- That shows what priority the European Union gives to such an important project.
- Bu da Avrupa Birliği'nin böylesine önemli bir projeye ne kadar öncelik verdiğini gösteriyor.
- That shows just how provocative a prize this is, and how important it is.
- Bu da bunun ne kadar kışkırtıcı bir ödül olduğunu ve ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
- You showed no hesitation in promptly adopting a position on the matter.
- Bu konuda derhal bir tutum benimsemekte hiçbir tereddüt göstermediniz.
- There is sufficient evidence in the communication to show that a wide difference of penalties exists.
- Bildirimde, cezalar arasında büyük bir fark olduğunu gösteren yeterli kanıt bulunmaktadır.
- Let us therefore show great unity and a broad majority in Parliament today.
- Bu nedenle bugün Parlamentoda büyük bir birlik ve geniş bir çoğunluk gösterelim.
- That shows the need for a Community safety policy for airports.
- Bu da havalimanları için bir Topluluk güvenlik politikasına ihtiyaç olduğunu göstermektedir.
- We must show the American people and the American authorities that they have the solidarity of the whole European Union.
- Amerikan halkına ve Amerikalı yetkililere tüm Avrupa Birliği'nin dayanışmasına sahip olduklarını göstermeliyiz.
- We can show that we are able to act in Internet time.
- İnternet zamanında harekete geçebileceğimizi gösterebiliriz.
- Examples in Germany and Sweden show that this certainly is a risk.
- Almanya ve İsveç'teki örnekler bunun kesinlikle bir risk olduğunu göstermektedir.
- The way this fund is being organised shows in my view a lack of any sense of responsibility.
- Bu fonun örgütlenme biçimi bana göre herhangi bir sorumluluk duygusundan yoksun olduğunu göstermektedir.
- This will clearly show how much money is actually being spent on live animal exports.
- Bu, canlı hayvan ihracatı için gerçekte ne kadar para harcandığını açıkça gösterecektir.
- It is right and appropriate to show that we are responsible and accountable.
- Sorumlu ve hesap verebilir olduğumuzu göstermek doğru ve yerinde olacaktır.
- This shows that on certain major questions a general view predominates over party lines.
- Bu durum, bazı önemli konularda genel bir görüşün parti çizgilerinden daha baskın olduğunu göstermektedir.
- There, showing themselves to be fully in charge, they parked it.
- Orada, kendilerini tamamen yetkili göstererek, onu park ettiler.
- That shows that there is something we agree on.
- Bu, üzerinde mutabık kaldığımız bir şey olduğunu gösterir.
- And the precedents have shown us that there were no major risks.
- Ve emsaller bize büyük bir risk olmadığını gösterdi.
- The report shows the European union in a very bad light.
- Rapor Avrupa Birliği'ni çok kötü göstermektedir.
- In short, the Morillon report does not show us a clear way.
- Kısacası Morillon raporu bize net bir yol göstermiyor.
- It would show that there are alternatives.
- Alternatifler olduğunu gösterecektir.
- The consultation showed clear support for the ideas in the Green Paper on enforcement cooperation.
- İstişare, Yeşil Kitap'ta yer alan yürütme işbirliğine ilişkin fikirlere açık destek göstermiştir.
- The fact that the President-in-Office sat for 4 ½ hours at our last meeting showed his commitment.
- Dönem Başkanının son toplantımızda 4,5 saat boyunca oturması, kararlılığını göstermiştir.
- Research has shown that transgenic DNA from GM animal feed is not found in milk, meat and eggs.
- Araştırmalar, GD hayvan yemlerinden elde edilen transgenik DNA'nın süt, et ve yumurtada bulunmadığını göstermiştir.
- That shows that we are meeting your people and their interests halfway!
- Bu, halkınızla ve onların çıkarlarıyla yarı yolda buluştuğumuzu gösteriyor!
- That shows how old this law is.
- Bu da, yasanın ne kadar eski olduğunu gösteriyor.
- We must show some instinct for survival.
- Hayatta kalmak için biraz içgüdü göstermeliyiz.
- Recent European history should show government leaders their responsibility in this regard.
- Yakın dönem Avrupa tarihi, hükümet liderlerine bu konudaki sorumluluklarını göstermelidir.
- Turkish politicians show little zeal when it comes to putting the changes to the constitution into practice.
- Türk politikacılar anayasada yapılan değişiklikleri uygulamaya geçirme konusunda çok az gayret göstermektedir.
- Examples such as Morocco and Jordan show that the Arab countries can move towards democracy.
- Fas ve Ürdün gibi örnekler Arap ülkelerinin demokrasiye doğru ilerleyebileceğini göstermektedir.
- Once again, this method is showing its limitations.
- Bu yöntem bir kez daha sınırlılıklarını göstermektedir.
- They have shown that Europe is currently on the wrong track.
- Avrupa'nın şu anda yanlış yolda olduğunu gösterdiler.
- The current situation clearly shows the importance of this provision.
- Mevcut durum bu hükmün önemini açıkça göstermektedir.
- Last week, the EU showed itself in its best light at the donor conference.
- Geçtiğimiz hafta AB, donörler konferansında kendini en iyi şekilde gösterdi.
- This would have clearly shown that the Germans were opposed to it.
- Bu, Almanların buna karşı olduğunu açıkça gösterirdi.
- EU operations in Bosnia, Macedonia and eastern Africa have shown that Europe has a geopolitical responsibility.
- Bosna, Makedonya ve Doğu Afrika'daki AB operasyonları Avrupa'nın jeopolitik bir sorumluluğu olduğunu göstermiştir.
- Furthermore, this clearly shows the links between these three competencies or areas.
- Ayrıca, bu üç yetkinlik veya alan arasındaki bağlantıları da açıkça göstermektedir.
- There is an urgent need to show solidarity with the Palestinian people.
- Filistin halkıyla dayanışma göstermeye acil ihtiyaç vardır.
- It shows how the WTO must become more transparent and legitimate.
- DTÖ'nün nasıl daha şeffaf ve meşru hale gelmesi gerektiğini göstermektedir.
- We must show the world that we are not an elite Christian club.
- Dünyaya elit bir Hıristiyan kulübü olmadığımızı göstermeliyiz.
- Unlike its predecessors, the current American administration shows little interest in a strong and united Europe.
- Seleflerinin aksine, mevcut Amerikan yönetimi güçlü ve birleşik bir Avrupa'ya pek ilgi göstermiyor.
- The mutual recognition procedure has shown its limits.
- Karşılıklı tanıma prosedürü sınırlarını göstermiştir.
- He has shown a remarkable capacity to adapt in changing his priorities.
- Önceliklerini değiştirme konusunda dikkate değer bir uyum kapasitesi göstermiştir.
- The two current hotspots show that this outbreak will be with us for many months.
- Mevcut iki sıcak nokta, bu salgının aylarca bizimle birlikte olacağını gösteriyor.
- The Union has proved that it can show the solidarity expected of it and which we work to achieve.
- Birlik, kendisinden beklenen ve başarmak için çalıştığımız dayanışmayı gösterebileceğini kanıtlamıştır.
- The work of our committee has shown that European science treats its responsibility conscientiously.
- Komitemizin çalışmaları, Avrupa biliminin sorumluluğunu vicdani bir şekilde ele aldığını göstermiştir.
- So far, it has not shown much desire to do so.
- Şimdiye kadar, bunu yapmak için fazla bir istek de göstermedi.
- Firstly, the information currently available shows that our economy is genuinely resilient.
- İlk olarak şu anda mevcut olan bilgiler ekonomimizin gerçekten dayanıklı olduğunu göstermektedir.
- The weekly magazines fuel this trend by showing 'before and after' pictures.
- Haftalık dergiler 'öncesi ve sonrası' resimlerini göstererek bu eğilimi körüklemektedir.
- I hope that this House will continue to show the same commitment.
- Umarım bu Meclis de aynı kararlılığı göstermeye devam eder.
- And today, we are showing that this purpose is being confirmed, pursued and even consolidated.
- Ve bugün, bu amacın teyit edildiğini, sürdürüldüğünü ve hatta pekiştirildiğini gösteriyoruz.
- Experience shows, however, that the future system must be a fully integrated system for bookkeeping purposes.
- Ancak deneyimler, gelecekteki sistemin muhasebe amacıyla tamamen entegre bir sistem olması gerektiğini göstermektedir.
- It has also shown considerable efficiency in approving the relevant measures.
- Ayrıca ilgili tedbirlerin onaylanmasında da kayda değer bir etkinlik göstermiştir.
- If anyone misunderstands that, we will have to show them the red one!
- Eğer bunu yanlış anlayan olursa, onlara kırmızı olanı göstermemiz gerekecek!
- It clearly shows the importance that Parliament gives to the Mediterranean region.
- Bu da Parlamento'nun Akdeniz bölgesine verdiği önemi açıkça göstermektedir.
- Simply showing the flag is far from enough.
- Sadece bayrak göstermek yeterli değildir.
- Some statistics show the risk to be very high.
- Bazı istatistikler riskin çok yüksek olduğunu gösteriyor.
- The study shows that girls receive far less pocket money than boys.
- Çalışma, kız çocuklarının erkek çocuklarına göre çok daha az cep harçlığı aldığını göstermektedir.
- We now have to show that we are serious in our threats to take action.
- Şimdi harekete geçme tehditlerimizde ciddi olduğumuzu göstermek zorundayız.
- New figures from August 2001 show no notable variation in unmetered access prices.
- Ağustos 2001 tarihli yeni rakamlar, ölçülmemiş erişim fiyatlarında kayda değer bir değişiklik olmadığını göstermektedir.
- This shows that health is a global public good.
- Bu, sağlığın küresel bir kamu malı olduğunu göstermektedir.
- If such trials show there are shortcomings in the system, we can always return to the old system.
- Bu tür denemeler sistemde eksiklikler olduğunu gösterirse, her zaman eski sisteme geri dönebiliriz.
- We should also be showing a minimum of solidarity with purely formal measures.
- Tamamen resmi önlemlerle de asgari dayanışma göstermeliyiz.
- Parliament has shown an active interest in this subject for some time.
- Parlamento bir süredir bu konuya aktif bir ilgi göstermektedir.
- This shows once again that the Commission sets greater store by the internal market than by the environment.
- Bu da Komisyon'un iç pazara çevreye olduğundan daha fazla önem verdiğini bir kez daha göstermektedir.
- The past has shown that this can also be reached unanimously.
- Geçmiş, buna oybirliğiyle de ulaşılabileceğini göstermiştir.
- This attack on the civil administration clearly shows that terrorists are not interested in ending the conflict.
- Sivil idareye yönelik bu saldırı, teröristlerin çatışmayı sona erdirmekle ilgilenmediklerini açıkça göstermektedir.
- Our budget does not show the rates of increase - let alone the rates of inflation - that were provided for in Berlin.
- Bütçemiz, bırakın enflasyon oranlarını, Berlin'de öngörülen artış oranlarını bile göstermiyor.
- Both the internal memo from the auditor and the modernisation plans show that her criticism really holds water.
- Hem denetçinin iç notu hem de modernizasyon planları, eleştirilerinin gerçekten de yerinde olduğunu göstermektedir.
- These photos were taken in the hospital and show the marks.
- Bu fotoğraflar hastanede çekildi ve izleri gösteriyor.
- In many ways, these show that they are living in a world of their own, detached from reality outside.
- Bunlar birçok yönden, dış gerçeklikten kopuk, kendi dünyalarında yaşadıklarını göstermektedir.
- It shows that this is a very important report.
- Bunun çok önemli bir rapor olduğunu gösteriyor.
- This shows that the European research community and the European Research Area are gathering momentum.
- Bu, Avrupa araştırma topluluğunun ve Avrupa Araştırma Alanının ivme kazanmakta olduğunu göstermektedir.
- There are mathematical calculations to show this.
- Bunu gösteren matematiksel hesaplamalar mevcuttur.
- It has shown a readiness to listen that has not always been characteristic of the Council in this context.
- Bu bağlamda Konsey'e her zaman özgü olmayan bir dinlemeye hazır olma hali göstermiştir.
- The report shows the European union in a very bad light.
- Rapor Avrupa Birliği'ni çok kötü bir durumda gösteriyor.
- The changeover to the euro shows the scale of what Europe can achieve when it can muster the necessary political will.
- Avro'ya geçiş, Avrupa'nın gerekli siyasi iradeyi toplayabildiğinde neleri başarabileceğini göstermektedir.
- It would show that there are alternatives.
- Bu da alternatiflerin olduğunu gösterecektir.
- To show too much of one's 'hard power' is to run the risk of ruining one's 'soft power'.
- Bir ülkenin "sert gücünü" çok fazla göstermesi, "yumuşak gücünü" mahvetme riski taşımaktadır.
- The draft resolution shows that Parliament supports the aims of the reform.
- Karar taslağı, Parlamentonun reformun amaçlarını desteklediğini göstermektedir.
- I think this shows very clearly, yet again, where the priorities are being set.
- Bence bu, önceliklerin nerede belirlendiğini bir kez daha çok açık bir şekilde gösteriyor.
- It shows, for once, that we have reached a state of maturity and responsibility.
- Bu durum, bir kez olsun, olgunluk ve sorumluluk düzeyine ulaştığımızı göstermektedir.
- That shows that, as a community, the European Union basically functions on the principle of solidarity.
- Bu da Avrupa Birliği'nin bir topluluk olarak temelde dayanışma ilkesine göre işlediğini göstermektedir.
- The EU institutions must show citizens that they are prepared to live up to their expectations.
- AB kurumları vatandaşlarına beklentilerini karşılamaya hazır olduklarını göstermelidir.
- Thank you for your work, your efforts and the character you show.
- Çalışmalarınız, çabalarınız ve gösterdiğiniz karakter için teşekkür ederim.
- From now on, we need to show the determination required to achieve the desires of the Thessaloniki Council.
- Bundan sonra Selanik Konseyi'nin arzularını gerçekleştirmek için gereken kararlılığı göstermemiz gerekiyor.
- It just shows you what can happen when dogma becomes law.
- Bu sadece dogma kanun haline geldiğinde neler olabileceğini gösteriyor.
- Statistics show a steadily increasing number of reports to all hotlines.
- İstatistikler, tüm yardım hatlarına yapılan bildirimlerin sayısının giderek arttığını göstermektedir.
- Recent case studies in Mauritania and Senegal show that they have depleted stocks.
- Moritanya ve Senegal'de yapılan son vaka çalışmaları stokların tükendiğini göstermektedir.
- Everything we are talking about shows how fast the market is changing.
- Bahsettiğimiz her şey pazarın ne kadar hızlı değiştiğini gösteriyor.
- The motion for a resolution that we will be approving today shows that the European Parliament has not forgotten Angola.
- Bugün onaylayacağımız karar önergesi Avrupa Parlamentosu'nun Angola'yı unutmadığını göstermektedir.
- September's treacherous terror assaults show us where the true threats to security lie.
- Eylül ayındaki hain terör saldırıları bize güvenliğe yönelik gerçek tehditlerin nerede yattığını göstermektedir.
- Every day it shows us its real face.
- Her geçen gün bize gerçek yüzünü gösteriyor.
- My use of the word 'atrocious' shows this is patently untrue.
- Kullandığım 'iğrenç' kelimesi bunun kesinlikle doğru olmadığını göstermektedir.
- The Commission has manifestly shown great care and deliberation in calculating needs.
- Komisyon, ihtiyaçların hesaplanmasında açıkça büyük bir özen ve hassasiyet göstermiştir.
- It shows how determined Parliament is not to remain silent about this war.
- Parlamentonun bu savaşa sessiz kalmama konusunda ne kadar kararlı olduğunu göstermektedir.
- I believe that we should show the minimum of coherence.
- Asgari düzeyde tutarlılık göstermemiz gerektiğine inanıyorum.
- This shows that the European research community and the European Research Area are gathering momentum.
- Bu durum Avrupa araştırma topluluğunun ve Avrupa Araştırma Alanının ivme kazanmakta olduğunu göstermektedir.
- This shows an unacceptable lack of respect for those who are making explanations of vote.
- Bu durum, oy hakkında açıklama yapanlara karşı kabul edilemez bir saygı eksikliğini göstermektedir.
- This example shows how we are already involved in this area.
- Bu örnek, bu alanda halihazırda nasıl yer aldığımızı göstermektedir.
- The rest of the film shows the extent of the suffering awaiting the family.
- Filmin geri kalanı aileyi bekleyen acının boyutlarını gösteriyor.
- It shows how we have now understood what this situation means.
- Bu durumun ne anlama geldiğini artık anladığımızı gösteriyor.
- That, if anything, will show solidarity with the poor of the world.
- Bu, eğer bir şey varsa, dünyanın yoksullarıyla dayanışma gösterecektir.
- This will clearly show how much money is actually being spent on live animal exports.
- Bu da canlı hayvan ihracatı için gerçekte ne kadar para harcandığını açıkça gösterecektir.
- We must all show that the new countries are welcome.
- Hepimiz yeni ülkelere kapımızın açık olduğunu göstermeliyiz.
- The facts show that there is no connection between tax levels and employment.
- Gerçekler vergi seviyeleri ile istihdam arasında bir bağlantı olmadığını göstermektedir.
- By adopting such a position, Europe shows that it is still a long way from recognising the right to immigration.
- Böyle bir tutum benimseyerek Avrupa, göç hakkını tanımaktan hala çok uzak olduğunu göstermektedir.
- Experience also shows that this instrument is crude, unfair, redundant and costly.
- Deneyimler de bu aracın kaba, adaletsiz, gereksiz ve maliyetli olduğunu göstermektedir.
- It shows it has learned something from this whole course of events.
- Tüm bu olaylardan bir şeyler öğrendiğini gösteriyor.
- The voting list shows that Amendment No 3 should be voted first.
- Oylama listesi, 3 No'lu Değişikliğin ilk olarak oylanması gerektiğini göstermektedir.
- The EU delegation did not show itself to its best advantage in The Hague.
- AB delegasyonu Lahey'de kendini pek iyi gösteremedi.
- It shows what a long way EU productivity is from that in the United States of America.
- AB verimliliğinin Amerika Birleşik Devletleri'nden ne kadar uzakta olduğunu göstermektedir.
- But, unfortunately, this year has shown that it was not to be.
- Ancak ne yazık ki bu yıl bunun böyle olmayacağını gösterdi.
- It has shown that it can build understanding and fight racism.
- Anlayış inşa edebileceğini ve ırkçılıkla mücadele edebileceğini göstermiştir.
- Unlike its predecessors, the current American administration shows little interest in a strong and united Europe.
- Seleflerinin aksine mevcut Amerikan yönetimi güçlü ve birleşik bir Avrupa'ya pek ilgi göstermiyor.
- Experience clearly shows that we shall not get anywhere with Saddam Hussein if the use of force is excluded in advance.
- Tecrübeler açıkça göstermektedir ki, güç kullanımı peşinen dışlanırsa Saddam Hüseyin'le bir yere varamayız.
- This really shows how important it is to have a balancing instrument, a fine-tuning instrument.
- Bu gerçekten de bir dengeleme aracına, bir ince ayar aracına sahip olmanın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.
- The business 'paper, Affärsvärlden has recently shown that this too is not the case.
- İş dünyası gazetesi Affärsvärlden de kısa süre önce durumun böyle olmadığını gösterdi.
- Nonetheless, the events in New York show that we must assess the vulnerability of nuclear installations.
- Bununla birlikte New York'ta yaşananlar nükleer tesislerin savunmasızlığını değerlendirmemiz gerektiğini göstermektedir.
- Through data supervision, the EU also shows that it is serious about guaranteeing people their fundamental rights.
- Veri denetimi yoluyla AB, insanların temel haklarını güvence altına alma konusunda ciddi olduğunu da göstermektedir.
- We must show the surrounding world that we are in a position to engage in realistic budgeting.
- Çevremizdeki dünyaya gerçekçi bir bütçeleme yapabilecek durumda olduğumuzu göstermeliyiz.
- That shows that technicalities can sometimes also be of the highest political significance.
- Bu da gösteriyor ki teknik konular bazen en yüksek siyasi öneme de sahip olabiliyor.
- Recent European history should show government leaders their responsibility in this regard.
- Yakın dönem Avrupa tarihi, hükûmet liderlerine bu konudaki sorumluluklarını göstermelidir.
- The British rail service has clearly shown this.
- İngiliz demiryolu hizmeti bunu açıkça göstermiştir.
- Much still remains to be done and, in its report, Parliament shows the correct way forward.
- Hala yapılması gereken çok şey var ve Parlamento raporunda ileriye dönük doğru yolu gösteriyor.
- Calculations show that, for our part of Europe, it would mean a 50% increase in budgets.
- Hesaplamalar, Avrupa'nın bizim bölgemiz için bunun bütçelerde %50'lik bir artış anlamına geleceğini göstermektedir.
- It shows that we have made our contribution to history, on the pattern laid down by Montesquieu.
- Bu, Montesquieu tarafından ortaya konan model doğrultusunda tarihe katkıda bulunduğumuzu göstermektedir.
- The governments are showing themselves to be something less than interested in it.
- Hükûmetler bu sürece pek de ilgi duymadıklarını gösteriyorlar.
- In my opinion the two reports we are discussing now show clearly the need for action.
- Bence şu anda tartışmakta olduğumuz iki rapor, harekete geçilmesi gerektiğini açıkça göstermektedir.
- This shows how important Lebanon is for us in the European Union.
- Bu da Lübnan'ın Avrupa Birliği'nde bizim için ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
- Europeans must join Bush in showing the West's neo-progressive face to the world.
- Avrupalılar, Batı'nın neo-ilerici yüzünü dünyaya gösterme konusunda Bush'a katılmalıdır.
- Parliament has been proactive and shown an ability to act quickly and to compromise when it really counts.
- Parlamento proaktif davranmış ve hızlı hareket etme ve gerçekten önemli olduğunda uzlaşma becerisi göstermiştir.
- Estonia's export structure shows that they are now successfully achieving this high-tech added value.
- Estonya'nın ihracat yapısı, bu yüksek teknoloji katma değerini artık başarıyla elde ettiklerini gösteriyor.
- Previous studies have shown that penta-BDE is also found in mothers' breast milk.
- Önceki araştırmalar penta-BDE'nin anne sütünde de bulunduğunu göstermiştir.
- The Union must show ambition for the sake of all its citizens when it comes to showing that it is an area of solidarity.
- Birlik, bir dayanışma alanı olduğunu gösterme konusunda tüm vatandaşlarının iyiliği için hırs göstermelidir.
- The telecommunications sector showed us that auctions are not to be recommended.
- Telekomünikasyon sektörü bize ihalelerin tavsiye edilmemesi gerektiğini gösterdi.
- In fact, studies have shown that blood collected by voluntary, unpaid donation is of a higher quality.
- Aslında çalışmalar, gönüllü ve ücretsiz bağış yoluyla toplanan kanın daha kaliteli olduğunu göstermiştir.
- These are quite specific points that show where individual candidate countries still have to make enormous efforts.
- Bunlar, her bir aday ülkenin hala büyük çaba sarf etmesi gerektiğini gösteren oldukça spesifik noktalardır.
- The results published by the same authorities on 12 May 2003, show that the problem remains.
- Aynı yetkililer tarafından 12 Mayıs 2003 tarihinde yayınlanan sonuçlar, sorunun devam ettiğini göstermektedir.
- The terrorist attack in Bali, coming as it did out of the blue, has shown that no one is immune.
- Bali'de aniden meydana gelen terör saldırısı hiç kimsenin bağışıklığı olmadığını göstermiştir.
- It will show whether the dialogue is producing results or not.
- Diyaloğun sonuç üretip üretmediğini gösterecektir.
- The European Union is showing cracks.
- Avrupa Birliği çatlaklar gösteriyor.
- My experience and the discussions I have had in a number of countries show this to be true.
- Bir dizi ülkede edindiğim deneyimler ve yaptığım tartışmalar bunun doğru olduğunu gösteriyor.
- The voting list shows that Amendment No 3 should be voted first.
- Oylama listesi 3 No'lu Değişikliğin ilk olarak oylanması gerektiğini gösteriyor.
- The statement on the Pakistan election showed little commitment to this.
- Pakistan seçimlerine ilişkin açıklama bu konuda çok az kararlılık göstermiştir.
- I congratulate the Greek Presidency most sincerely for having shown that this is completely false.
- Bunun tamamen yanlış olduğunu gösterdiği için Yunanistan Dönem Başkanlığını en içten dileklerimle kutluyorum.
- Its entire history over past decades shows that it can only be overcome with great effort and difficulty.
- Geçmiş on yıllardaki tüm tarihi, bunun üstesinden ancak büyük çaba ve zorluklarla gelinebileceğini göstermektedir.
- Last month in a show trial, he was sentenced to six months' imprisonment for spreading false information.
- Geçtiğimiz ay göstermelik bir duruşmada, yanlış bilgi yaymaktan altı ay hapis cezasına çarptırıldı.
- The European economy will never achieve the level of competitiveness desired if we do not show our trust in the markets.
- Piyasalara olan güvenimizi göstermezsek Avrupa ekonomisi asla arzu edilen rekabetçilik düzeyine ulaşamayacaktır.
- You are enthusiastic, you show your feelings, you are colourful in your speech and you use the right words.
- Coşkulusunuz, duygularınızı gösteriyorsunuz, konuşmanız renkli ve doğru kelimeleri kullanıyorsunuz.
- This morning's debate also shows the other side of the coin.
- Bu sabahki tartışma madalyonun diğer yüzünü de gösteriyor.
- It has shown contempt for the fact that Galicia suffers more disasters than any other part of the world.
- Galiçya'nın dünyanın diğer bölgelerinden daha fazla felakete maruz kaldığı gerçeğini küçümsediğini gösterdi.
- We must show the same political drive in the field of asylum.
- İltica alanında da aynı siyasi iradeyi göstermeliyiz.
- The Commission has always shown itself prepared to seek constructive solutions with the European Parliament.
- Komisyon her zaman Avrupa Parlamentosu ile yapıcı çözümler aramaya hazır olduğunu göstermiştir.
- Past experience has shown us that there is no time to spare.
- Geçmiş deneyimler bize boşa geçirecek zaman olmadığını göstermiştir.
- So let the EU supply water to Afghanistan, show responsibility and contribute to a more peaceful world.
- Bırakın AB Afganistan'a su sağlasın, sorumluluk göstersin ve daha barışçıl bir dünyaya katkıda bulunsun.
- However, our debates here today show that opinion remains very divided.
- Ancak bugün burada yaptığımız tartışmalar, görüşlerin hala çok bölünmüş olduğunu göstermektedir.
- Finally, the declaration shows great appreciation of the United Nations.
- Son olarak, deklarasyon Birleşmiş Milletler'e büyük takdir göstermektedir.
- That shows that their objections are based on ideology, not on fact.
- Bu da onların itirazlarının gerçeklere değil ideolojiye dayandığını göstermektedir.
- You showed no hesitation in promptly adopting a position on the matter.
- Bu konuda derhal bir tutum benimsemekte hiç tereddüt göstermediniz.
- This resolution shows how far the situation has deteriorated today.
- Bu karar, bugün durumun ne kadar kötüye gittiğini göstermektedir.
- Tonight's debate on fisheries brings up an interesting example which shows what the reality of the issue is.
- Bu gece balıkçılık üzerine yapılan tartışma, konunun gerçekliğini gösteren ilginç bir örneği gündeme getiriyor.
- As regards Chechnya, the European Union and the Member States have shown themselves to be incapable of consistency.
- Çeçenistan konusunda ise Avrupa Birliği ve Üye Devletler tutarlılıktan yoksun olduklarını göstermişlerdir.
- Once again, I would like to thank Parliament for the leadership it has shown in this issue.
- Bir kez daha Parlamentoya bu konuda gösterdiği liderlik için teşekkür etmek istiyorum.
- You are showing yourself to be trustworthy.
- Güvenilir biri olduğunu gösteriyorsun.
- Show us that Greece, and this also goes for Turkey, is not a prisoner of the past.
- Bize Yunanistan'ın ve bu Türkiye için de geçerli, geçmişin esiri olmadığını gösterin.
- Holland and Belgium are not the large net contributors the figures show them to be.
- Hollanda ve Belçika, rakamların gösterdiği gibi büyük net katkı sağlayıcılar değildir.
- Nevertheless, recent estimates show that the situation is growing worse.
- Bununla birlikte son tahminler durumun daha da kötüye gittiğini göstermektedir.
- However, this is done to show that we too have compromised to achieve this result.
- Ancak bu, bizim de bu sonuca ulaşmak için uzlaşmaya vardığımızı göstermek için yapılmıştır.
- Eurobarometer shows that up to one-third of people in Member States fear that they could be a victim.
- Eurobarometer, Üye Devletlerdeki insanların üçte birinin mağdur olabileceğinden korktuğunu göstermektedir.
- The committee's proposal also shows the modesty and respect that is required when we debate research issues.
- Komitenin önerisi aynı zamanda araştırma konularını tartışırken gereken alçakgönüllülüğü ve saygıyı da göstermektedir.
- Furthermore, this clearly shows the links between these three competences or areas.
- Ayrıca, bu üç yetki veya alan arasındaki bağlantıları da açıkça göstermektedir.
- To show too much of one's 'hard power' is to run the risk of ruining one's 'soft power'.
- Bir ülkenin 'sert gücünü' çok fazla göstermesi, 'yumuşak gücünü' mahvetme riski taşımaktadır.
- Experience in the Scandinavian countries shows that it is not, therefore, a case of women not being elected.
- İskandinav ülkelerindeki deneyimler, bu durumun kadınların seçilememesinden kaynaklanmadığını göstermektedir.
- I think it is only right to show solidarity with them.
- Onlarla dayanışma göstermenin doğru olduğunu düşünüyorum.
- The Pechiney, Crédit Lyonnais and Vivendi Universal affairs, show this all to well.
- Pechiney, Crédit Lyonnais ve Vivendi Universal olayları bunu çok iyi göstermektedir.
- The reason I am referring to individual policies is to show how difficult the second step is.
- Bireysel politikalara atıfta bulunmamın nedeni, ikinci adımın ne kadar zor olduğunu göstermektir.
- If there are hundreds of officials no longer needed, that shows just what a bad state EU staff policy is in.
- Artık ihtiyaç duyulmayan yüzlerce memur varsa bu AB personel politikasının ne kadar kötü durumda olduğunu gösterir.
- In this way, the Presidency showed that the prophets of doom who condemned the Brussels European Council were wrong.
- Bu şekilde Başkanlık, Brüksel Avrupa Konseyini kınayan felaket tellallarının yanıldığını göstermiş oldu.
- Can I start by thanking the rapporteur for the care and dedication he has shown in respect of this topic?
- Raportöre bu konuda gösterdiği özen ve özveri için teşekkür ederek başlayabilir miyim?
- Their reactions show exactly where the limits of civic democracy lie.
- Tepkileri, sivil demokrasinin sınırlarının tam olarak nerede yattığını göstermektedir.
- History will not judge us extremely well if we fail to show the leadership and courage required at this moment.
- Şu anda gereken liderlik ve cesareti gösteremezsek tarih bizi çok iyi yargılamayacaktır.
- Kaliningrad's economic indicators are mainly negative and still show no definite upward tendency.
- Kaliningrad'ın ekonomik göstergeleri çoğunlukla olumsuz ve hala kesin bir yükseliş eğilimi göstermiyor.
- It clearly shows that this is the way matters stand.
- Meselenin bu şekilde olduğunu açıkça göstermektedir.
- This shows just how hypocritical its proclamations on the environment and climate are.
- Bu, çevre ve iklim konusundaki beyanlarının ne kadar ikiyüzlü olduğunu gösteriyor.
- But after all, that shows just how politically significant it is.
- Ancak tüm bunlardan sonra bu, siyasi açıdan ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.
- This shows that there are not any major obstacles, at least not formal ones, to entering and leaving the market.
- Bu da pazara giriş ve çıkışlarda, en azından resmi anlamda, büyük engeller olmadığını göstermektedir.
- This shows the 'Alice in Wonderland' level the debate has now reached.
- Bu da tartışmanın ulaştığı 'Alice Harikalar Diyarında' seviyesini göstermektedir.
- Developments following 11 September have shown us that developments are needed in this area.
- 11 Eylül'den sonraki gelişmeler bize bu alanda gelişmelere ihtiyaç olduğunu göstermiştir.
- The example of the free movement of workers has shown the difficulty of the issues we now have to deal with.
- İşçilerin serbest dolaşımı örneği, şu anda uğraşmak zorunda olduğumuz konuların zorluğunu göstermiştir.
- These are quite specific points that show where individual candidate countries still have to make enormous efforts.
- Bunlar, her bir aday ülkenin hala muazzam çaba sarf etmesi gerektiğini gösteren oldukça spesifik noktalardır.
- The information that does exist even shows that things are getting worse.
- Var olan bilgiler bile işlerin daha da kötüye gittiğini göstermektedir.
- The Lisbon Strategy has shown us what happens to good intentions in the absence of commitments.
- Lizbon Stratejisi bize, taahhütlerin yokluğunda iyi niyetlere ne olduğunu göstermiştir.
- All the health indicators show that health has been abominable for the last 23 years and there is a lack of education.
- Tüm sağlık göstergeleri, sağlığın son 23 yıldır berbat durumda olduğunu ve eğitim eksikliği olduğunu göstermektedir.
- Most importantly at this stage the European Union needs to show its solidarity with the people of Galicia.
- Bu aşamada en önemlisi Avrupa Birliği'nin Galiçya halkıyla dayanışma içinde olduğunu göstermesidir.
- This is a long-term structural effect showing that neglect, poverty and marginalisation are the real problems.
- Bu, ihmal, yoksulluk ve marjinalleşmenin gerçek sorunlar olduğunu gösteren uzun vadeli yapısal bir etkidir.
- This survey shows that 92 out of every 100 pupils in Swedish schools have not even tried drugs.
- Bu araştırma İsveç okullarındaki her 100 öğrenciden 92'sinin uyuşturucuyu hiç denemediğini gösteriyor.
- It has shown contempt for the fact that Galicia suffers more disasters than any other part of the world.
- Galiçya'nın dünyanın diğer bölgelerinden daha fazla felakete maruz kaldığı gerçeğini küçümsediğini göstermiştir.
- The European Parliament has shown an enormous sense of responsibility, which our group values highly.
- Avrupa Parlamentosu, grubumuzun son derece değer verdiği muazzam bir sorumluluk duygusu göstermiştir.
- Unfortunately, we have heard of examples showing that this is not the case.
- Ne yazık ki durumun böyle olmadığını gösteren örnekler duyduk.
- It clearly shows that this is the way matters stand.
- Bu da meselenin bu şekilde olduğunu açıkça göstermektedir.
- I would urge the House to support this and show solidarity with the beleaguered fishermen and families in Galicia.
- Meclis'i bunu desteklemeye ve Galiçya'daki zor durumdaki balıkçılar ve aileleriyle dayanışma göstermeye çağırıyorum.
- Results showing a high level of participation had simply been falsified.
- Yüksek düzeyde katılım olduğunu gösteren sonuçlar basitçe tahrif edilmiştir.
- Israel is thus clearly showing that a Palestinian identity has no place in its plans to extend the settlements.
- İsrail böylece yerleşim yerlerini genişletme planlarında Filistinli kimliğine yer olmadığını açıkça göstermektedir.
- The country's inhabitants showed by voting that they demanded democratic change.
- Ülke sakinleri demokratik değişim talep ettiklerini oylarıyla göstermişlerdir.
- This is why I would ask you to show some understanding and flexibility.
- Bu nedenle sizden biraz anlayış ve esneklik göstermenizi rica ediyorum.
- Our experience from Sweden shows that tendering can be very good.
- İsveç'ten edindiğimiz deneyim, ihalenin çok iyi olabileceğini göstermektedir.
- My use of the word 'atrocious' shows this is patently untrue.
- "İğrenç" kelimesini kullanmam bunun kesinlikle doğru olmadığını göstermektedir.
- The candidate countries have shown themselves capable of introducing the necessary changes in order to join the Union.
- Aday ülkeler, Birliğe katılmak için gerekli değişiklikleri yapabileceklerini göstermişlerdir.
- Lastly, we need unity to show that Europe is equal to the huge challenges before it.
- Son olarak Avrupa'nın önündeki devasa zorluklara eşit olduğunu göstermek için birliğe ihtiyacımız var.
- Things can be cleaner and we must show the political will for this today.
- Her şey daha temiz olabilir ve bugün bunun için siyasi irade göstermeliyiz.
- For that reason, we should perhaps show a bit more tolerance.
- Bu nedenle belki de biraz daha hoşgörü göstermeliyiz.
- Kralowetz and other cases are now showing us the consequences of that.
- Kralowetz ve diğer davalar artık bize bunun sonuçlarını gösteriyor.
- The reason is that the problem is still growing and the European Union is not showing enough determination.
- Bunun nedeni, sorunun hala büyümekte olması ve Avrupa Birliği'nin yeterli kararlılığı göstermemesidir.
- The Greek Government has shown that it understands this problem.
- Yunan Hükümeti bu sorunu anladığını göstermiştir.
- The figures show the importance of clear and simple ground rules.
- Rakamlar, açık ve basit temel kuralların önemini göstermektedir.
- Statistics show a steadily increasing number of reports to all hotlines.
- İstatistikler tüm yardım hatlarına yapılan ihbarların sayısının giderek arttığını gösteriyor.
- There is a lot of evidence to show that higher cigarette prices reduce the level of smoking.
- Yüksek sigara fiyatlarının sigara içme seviyesini düşürdüğünü gösteren pek çok kanıt bulunmaktadır.
- The information we have collected shows that there is considerable diversity of arrangements.
- Topladığımız bilgiler, düzenlemelerde kayda değer bir çeşitlilik olduğunu göstermektedir.
- Your support shows the Commission that we are on the right road.
- Desteğiniz Komisyona doğru yolda olduğumuzu gösteriyor.
- Results showing a high level of participation had simply been falsified.
- Yüksek düzeyde katılım olduğunu gösteren sonuçlar düpedüz tahrif edilmiştir.
- Secondly, we also need to show solidarity when it comes to prevention.
- İkinci olarak, önleme konusunda da dayanışma göstermemiz gerekiyor.
- We must show we mean business.
- Ciddi olduğumuzu göstermeliyiz.
- Today the Americans are showing us their pragmatism in terms of budgetary and fiscal policy.
- Bugün Amerikalılar bize bütçe ve maliye politikası açısından pragmatizmlerini gösteriyorlar.
- It shows that genocide and ethnic cleansing cannot be accepted by the international community.
- Soykırım ve etnik temizliğin uluslararası toplum tarafından kabul edilemeyeceğini göstermektedir.
- The discussions that have just begun show, too, that we are fundamentally in complete agreement with this.
- Henüz başlamış olan tartışmalar da bu konuda temelde tam bir mutabakat içinde olduğumuzu göstermektedir.
- These are all innovative aspects showing a commitment to partnership between the institutions.
- Bunların hepsi, kurumlar arasındaki ortaklığa bağlılığı gösteren yenilikçi yönlerdir.
- The voting list shows that Amendment No 3 should be voted first.
- Oylama listesi, 3 No.lu Değişikliğin ilk olarak oylanması gerektiğini göstermektedir.
- First of all, it shows the limitations of local democracy and, in particular, of land use planning policies.
- Her şeyden önce yerel demokrasinin ve özellikle de arazi kullanımı planlama politikalarının sınırlarını göstermektedir.
- The European Parliament is clearly showing here whose side it is on.
- Avrupa Parlamentosu burada kimin tarafında olduğunu açıkça gösteriyor.
- This just shows the ideological misuse of the issue of human rights.
- Bu sadece insan hakları konusunun ideolojik olarak kötüye kullanıldığını göstermektedir.
- In short, the Morillon report does not show us a clear way.
- Kısacası, Morillon raporu bize net bir yol göstermiyor.
- The debate on these subjects to date has shown that it will not be easy to reach agreement.
- Bugüne kadar bu konularda yapılan tartışmalar, anlaşmaya varmanın kolay olmayacağını göstermiştir.
- A first step will be verified, confirmed studies, which will show we are quite right and provide us with arguments.
- İlk adım, haklı olduğumuzu gösterecek ve bize argümanlar sağlayacak doğrulanmış, teyit edilmiş çalışmalar olacaktır.
- This example shows how we are already involved in this area.
- Bu örnek, bizim bu alana nasıl dahil olduğumuzu göstermektedir.
- The Commission would show it is doing its job.
- Komisyon işini yaptığını göstermiş olur.
- We have shown this very clearly through our vote earlier today.
- Bugün erken saatlerde yaptığımız oylama ile bunu çok net bir şekilde gösterdik.
- The Commission has shown efficiency in its dealings with Paul van Buitenen, Marta Andreasen and Dorte Smidt-Brown.
- Komisyon, Paul van Buitenen, Marta Andreasen ve Dorte Smidt-Brown ile olan ilişkilerinde etkinlik göstermiştir.
- It shows it has learned something from this whole course of events.
- Bütün bu olaylardan bir şeyler öğrendiğini gösteriyor.
- It must now show a similar determination in those sectors where the obligations have not been met on time.
- Şimdi yükümlülüklerin zamanında yerine getirilmediği sektörlerde de benzer bir kararlılık göstermelidir.
- We must show the same political drive in the field of asylum.
- Aynı siyasi iradeyi iltica alanında da göstermeliyiz.
- This shows that here, we have taken the path that Parliament wanted.
- Bu, burada Parlamentonun istediği yolu izlediğimizi göstermektedir.
- This analysis has shown that Turkey is a market economy with a developed institutional and legislative framework.
- Bu analiz, Türkiye'nin, gelişkin bir kurumsal ve yasal çerçeveye sahip bir piyasa ekonomisi olduğunu göstermiştir.
- Mr Fatuzzo, I think the applause shows just how much the House is amazed by the wisdom of your mother.
- Sayın Fatuzzo, sanırım alkışlar Meclis'in annenizin bilgeliğine ne kadar hayran olduğunu gösteriyor.
- The European Union must now show the political courage to make new and bold choices.
- Avrupa Birliği şimdi yeni ve cesur seçimler yapmak için siyasi cesaret göstermelidir.
- Practical experience has shown that campaigns involving contraceptives are not as effective.
- Pratik deneyimler, doğum kontrol yöntemlerini içeren kampanyaların o kadar da etkili olmadığını göstermiştir.
- Yet we must show those countries that they will benefit from enlargement from year one.
- Yine de bu ülkelere genişlemeden ilk yıldan itibaren fayda sağlayacaklarını göstermeliyiz.
- Sweden, Denmark and Finland have shown the ways in which we can do this.
- İsveç, Danimarka ve Finlandiya bunu nasıl yapabileceğimizi göstermiştir.
- Do they think it shows the European Union's concern for them?
- Bunun Avrupa Birliği'nin kendileri için duyduğu endişeyi gösterdiğini düşünüyorlar mı?
- By this, we are showing that the European Union is reactive and responds to the concerns of its citizens.
- Bu şekilde Avrupa Birliği'nin reaktif olduğunu ve vatandaşlarının endişelerine cevap verdiğini gösteriyoruz.
- We have shown that we have carried out our responsibilities regarding co-determination.
- Ortak karar alma konusundaki sorumluluklarımızı yerine getirdiğimizi gösterdik.
- This shows that economic policy coordination is working.
- Bu da ekonomi politikası koordinasyonunun işe yaradığını göstermektedir.
- Finally, our report card would show a pupil who lacks ambition.
- Son olarak, karnemiz hırstan yoksun bir öğrenciyi gösterecektir.
- Experience has shown that zero tolerance can almost never be guaranteed.
- Tecrübeler sıfır toleransın neredeyse hiçbir zaman garanti edilemeyeceğini göstermiştir.
- The Iraq war has shown that Russia is part of a European area of cooperation.
- Irak savaşı Rusya'nın Avrupa iş birliği alanının bir parçası olduğunu göstermiştir.
- Sudden, mass arrests of critics of his regime are followed by quick show trials.
- Rejimi eleştirenlere yönelik ani ve kitlesel tutuklamaları hızlı göstermelik yargılamalar takip ediyor.
- However, it also shows a commensurate need for parliamentary scrutiny.
- Ancak bu aynı zamanda parlamento denetimine duyulan ihtiyacı da göstermektedir.
- Research shows that remunerated blood is perfectly safe in itself.
- Araştırmalar ücretli kanın kendi içinde tamamen güvenli olduğunu göstermektedir.
- It shows the widespread support.
- Bu da yaygın desteği göstermektedir.
- That is important if the Commission wants to show that it is serious about the issue.
- Komisyon'un bu konuda ciddi olduğunu göstermesi açısından bu önemlidir.
- There is also the analysis of Egyptian legislation, which shows that homosexuality is not a crime there.
- Ayrıca Mısır'da eşcinselliğin suç olmadığını gösteren bir mevzuat analizi de var.
- We will continue the generosity that the European Union has always shown.
- Avrupa Birliği'nin her zaman göstermiş olduğu cömertliği sürdüreceğiz.
- It is important for Europe to show solidarity with its neighbouring region in this situation.
- Avrupa'nın bu durumda komşu bölgesiyle dayanışma göstermesi önemlidir.
- Recent months have shown that there is no shortage of problem areas.
- Son aylarda yaşananlar sorunlu alanların hiç de az olmadığını göstermiştir.
- Experience also shows that this instrument is crude, unfair, redundant and costly.
- Tecrübeler de bu aracın kaba, adaletsiz, gereksiz ve maliyetli olduğunu göstermektedir.
- If Israel had nothing to hide, then it had an opportunity to show the world that no massacre had taken place.
- Eğer İsrail'in saklayacak bir şeyi yoksa, o zaman dünyaya hiçbir katliamın gerçekleşmediğini gösterme fırsatı vardır.
- The report shows that growth has been uneven, despite all our efforts.
- Rapor, tüm çabalarımıza rağmen büyümenin dengesiz olduğunu göstermektedir.
- How does that position show respect for international legitimacy?
- Bu tutum uluslararası meşruiyete saygıyı nasıl gösteriyor?
- It also means solidarity, for to give blood is to show solidarity.
- Aynı zamanda dayanışma anlamına da gelir, çünkü kan vermek dayanışma göstermektir.
- Your support shows the Commission that we are on the right road.
- Desteğiniz Komisyon'a doğru yolda olduğumuzu gösterecektir.
- Despite that, I believe that success shows that we have done the right thing.
- Buna rağmen, elde edilen başarının doğru bir iş yaptığımızı gösterdiğine inanıyorum.
- The European Union can and must show that it intends to involve them in the development of the rail system.
- Avrupa Birliği onları raylı sistemin geliştirilmesine dahil etme niyetinde olduğunu gösterebilir ve göstermelidir.
- The Commission has manifestly shown great care and deliberation in calculating needs.
- Komisyon, ihtiyaçların hesaplanmasında büyük bir özen ve hassasiyet göstermiştir.
- We showed that we were listening and that we would take action over their concerns.
- Onları dinlediğimizi ve endişelerini dikkate alarak harekete geçeceğimizi gösterdik.
- We must show the world that we will stick to our principles and fight for justice.
- Dünyaya ilkelerimize bağlı kalacağımızı ve adalet için mücadele edeceğimizi göstermeliyiz.
- The Commission has grasped this well and is showing itself willing to do something about this.
- Komisyon bunu çok iyi kavramış ve bu konuda bir şeyler yapmaya istekli olduğunu göstermiştir.
- The last war in Iraq showed just how important this is.
- Irak'taki son savaş bunun ne kadar önemli olduğunu gösterdi.
- Since at present, security checks are being made at airports anyway, it would be easy also to show your passport.
- Halihazırda havaalanlarında zaten güvenlik kontrolleri yapıldığından, pasaportunuzu göstermek de kolay olacaktır.
- There is also the analysis of Egyptian legislation, which shows that homosexuality is not a crime there.
- Ayrıca, eşcinselliğin orada bir suç olmadığını gösteren Mısır mevzuatının analizi de var.
- We should now be resolute in showing our solidarity in practical, cash-down terms.
- Şimdi dayanışmamızı pratik ve nakit olarak gösterme konusunda kararlı olmalıyız.
- This shows then that our policies can achieve real results.
- Bu da politikalarımızın gerçek sonuçlara ulaşabileceğini göstermektedir.
- The Commission's report shows this.
- Komisyon raporu bunu göstermektedir.
- We must show here and now that this House does not accept undemocratic actions!
- Bu Meclisin antidemokratik eylemleri kabul etmediğini şimdi ve burada göstermeliyiz!
- They are asking us to show the same courage.
- Bizden de aynı cesareti göstermemizi istiyorlar.
- He must show this determination even in an election year.
- Seçim yılında bile bu kararlılığı göstermelidir.
- This is also a sector in which there is money to be made, as the Americans show us.
- Amerikalıların bize gösterdiği gibi bu aynı zamanda para kazanılacak bir sektördür.
- We must now call on our national leaders to show the courage and the vision which the moment demands.
- Şimdi ulusal liderlerimizi bu anın gerektirdiği cesareti ve vizyonu göstermeye çağırmalıyız.
- Current events, I have to say, show that this is far from being the case.
- Söylemem gerekir ki, mevcut olaylar bunun böyle olmadığını göstermektedir.
- I believe there is broad agreement about these principles, as the debate has shown.
- Tartışmanın da gösterdiği gibi bu ilkeler konusunda geniş bir mutabakat olduğuna inanıyorum.
- This shows what kind of regime we are dealing with.
- Bu da nasıl bir rejimle karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.
- Recital V shows that this is already happening.
- Raporun V bölümü bunun zaten gerçekleşmekte olduğunu göstermektedir.
- The debate on the money-laundering directive showed us how vital it is in this area to define terms.
- Kara para aklama direktifine ilişkin tartışma bize bu alanda terimleri tanımlamanın ne kadar hayati olduğunu gösterdi.
- The report also needs to show, quite clearly, where the reforms have not taken place.
- Raporun aynı zamanda reformların nerede gerçekleşmediğini de açıkça göstermesi gerekiyor.
- That shows what current demands are.
- Bu, mevcut taleplerin ne olduğunu göstermektedir.
- If there are some cases which appear to show the opposite, we must act accordingly.
- Eğer bunun aksini gösteren bazı vakalar varsa, buna göre hareket etmeliyiz.
- I believe that showing them violence on a daily basis is not the best way to do so.
- Onlara her gün şiddet göstermenin bunu yapmanın en iyi yolu olmadığına inanıyorum.
- As we are all aware, recent events have shown how important these issues are.
- Hepimizin farkında olduğu gibi, son olaylar bu konuların ne kadar önemli olduğunu göstermiştir.
- This shows just how hypocritical its proclamations on the environment and climate are.
- Bu da çevre ve iklim konusundaki açıklamalarının ne kadar ikiyüzlü olduğunu göstermektedir.
- I welcome this report because it will show us a way forward.
- Bu raporu memnuniyetle karşılıyorum çünkü bize ileriye dönük bir yol gösterecektir.
- The EU institutions must show citizens that they are prepared to live up to their expectations.
- AB kurumları vatandaşlara beklentilerini karşılamaya hazır olduklarını göstermelidir.
- Recital V shows that this is already happening.
- Resital V bunun halihazırda gerçekleşmekte olduğunu göstermektedir.
- All current surveys show the great economic potential of electronic business.
- Tüm güncel araştırmalar elektronik ticaretin büyük ekonomik potansiyelini göstermektedir.
- The Commission is grateful for the support Parliament has so far shown for this proposal.
- Komisyon, Parlamentonun bu teklife şimdiye kadar gösterdiği destek için minnettardır.
- Perhaps he was thinking of the shocking images showing how 50 homosexual men were recently treated in Egypt.
- Belki de yakın zamanda Mısır'da 50 eşcinsel erkeğe nasıl davranıldığını gösteren şok edici görüntüleri düşünüyordu.
- Mr Haarder has shown that he is on our side.
- Sayın Haarder bizim tarafımızda olduğunu göstermiştir.
- I, for instance, was allowed into Parliament this evening without even showing my security pass.
- Örneğin ben, bu akşam güvenlik kartımı bile göstermeden Parlamento'ya girebildim.
- The way this fund is being organised shows in my view a lack of any sense of responsibility.
- Bu fonun düzenleniş biçimi bana göre herhangi bir sorumluluk duygusundan yoksun olduğunu göstermektedir.
- Commissioner Lamy has commercial power, as he showed in our negotiations in the WTO.
- Komisyon Üyesi Lamy, DTÖ'deki müzakerelerimizde de gösterdiği gibi ticari güce sahiptir.
- The work of the Commission shows that the message has been received.
- Komisyon'un çalışmaları mesajın alındığını göstermektedir.
- Net receivers could show - more so than is the case at the moment - financial solidarity with the future Member States.
- Net alıcılar, gelecekteki Üye Devletlerle mali dayanışma gösterebilirler, hem de şu anda olduğundan daha fazla.
- If there are some cases which appear to show the opposite, we must act accordingly.
- Aksini gösteren bazı vakalar varsa, buna göre hareket etmeliyiz.
- Denmark has not succeeded in showing that the EU is a project for the people and not only for élites.
- Danimarka, AB'nin sadece elitler için değil halk için bir proje olduğunu göstermeyi başaramamıştır.
- They are showing cowardice and a lack of courage in dealing with this particular issue.
- Bu konuyla ilgilenirken korkaklık ve cesaret eksikliği gösteriyorlar.
- When I use the fascist label for these communists, this is in fact to show that both extremes have merged.
- Bu komünistler için faşist etiketini kullandığımda bu aslında her iki aşırı ucun birleştiğini göstermek içindir.
- It was a major change for the better and it showed that we can intervene here and in the European Union.
- İyi yönde büyük bir değişiklik oldu ve burada ve Avrupa Birliği'nde müdahale edebileceğimizi gösterdi.
- I should like to draw your attention to a case in which this Parliament has consistently shown an interest.
- Bu Parlamentonun sürekli olarak ilgi gösterdiği bir konuya dikkatinizi çekmek isterim.
- We must show that our patience is at an end.
- Sabrımızın sonuna geldiğimizi göstermeliyiz.
- This very good report shows Turkey is making progress towards Europe, but more is needed.
- Bu çok iyi rapor Türkiye'nin Avrupa yolunda ilerleme kaydettiğini gösteriyor ancak daha fazlasına ihtiyaç var.
- Most importantly at this stage the European Union needs to show its solidarity with the people of Galicia.
- Bu aşamada en önemlisi Avrupa Birliği'nin Galiçya halkıyla dayanışmasını göstermesidir.
- All this shows that the status of Europol should be clarified and stabilised.
- Bütün bunlar Europol'ün statüsünün netleştirilmesi ve istikrara kavuşturulması gerektiğini göstermektedir.
- These show the right way ahead into the future.
- Bunlar geleceğe yönelik doğru yolu göstermektedir.
- The figures show that it clearly is not.
- Rakamlar bunun böyle olmadığını açıkça göstermektedir.
- Quite the opposite, we should show solidarity with our fellow citizens.
- Tam tersi yurttaşlarımızla dayanışma göstermeliyiz.
- Therefore, this certainly shows political will.
- Bu nedenle bu kesinlikle siyasi iradeyi göstermektedir.
- I think that this shows how our Rules of Procedure can be adapted, which is something that I welcome.
- Bence bu, İçtüzüğümüzün nasıl uyarlanabileceğini gösteriyor ve ben de bunu memnuniyetle karşılıyorum.
- Some of them, in very bad taste, showed disdain and racism towards the prisoners.
- Bazıları çok kötü bir üslupla mahkumlara karşı küçümseme ve ırkçılık gösterdiler.
- I hope that this House will continue to show the same commitment.
- Bu Meclisin aynı kararlılığı göstermeye devam edeceğini umuyorum.
- This shows that the Russians cannot appreciate why we in Europe make such a fuss about Chechnya.
- Bu durum Rusların, Avrupa'da Çeçenistan konusunda neden bu kadar yaygara kopardığımızı anlayamadıklarını göstermektedir.
- This would have clearly shown that the Germans were opposed to it.
- Bu, Almanların buna karşı olduğunu açıkça gösterecekti.
- We are unanimously opposed to reproductive cloning, which shows how dangerous it is.
- Üreme amaçlı klonlamaya oybirliğiyle karşı çıkıyoruz, bu da bunun ne kadar tehlikeli olduğunu gösteriyor.
- It is true that the trends emerging over the last ten years, as shown by the Dublin Foundation, have been on the rise.
- Dublin Vakfı'nın da gösterdiği gibi son on yılda ortaya çıkan eğilimlerin yükselişte olduğu doğrudur.
- We must start to show an interest in this kind of debate and initiative.
- Bu tür tartışma ve girişimlere ilgi göstermeye başlamalıyız.
- These are all innovative aspects showing a commitment to partnership between the institutions.
- Bunların hepsi kurumlar arasında ortaklığa olan bağlılığı gösteren yenilikçi unsurlardır.
- Lastly, the Union must have the means to show solidarity.
- Son olarak Birlik dayanışma gösterecek araçlara sahip olmalıdır.
- However, the report shows the need we have to develop security and encryption.
- Bununla birlikte rapor, güvenlik ve şifrelemeyi geliştirmemiz gerektiğini göstermektedir.
- I would also like to thank Ria Oomen-Ruijten for her excellent show of co-operation during conciliation.
- Ayrıca uzlaşma sürecinde gösterdiği mükemmel işbirliği için Ria Oomen-Ruijten'e teşekkür etmek isterim.
- Maybe they should train the police in places like Genoa and show them how to react to peaceful protests.
- Belki de polisi Cenova gibi yerlerde eğitmeli ve onlara barışçıl protestolara nasıl tepki vereceklerini göstermeliler.
- The Council's decision shows that there are Member States that want to hamper environmental cooperation with Russia.
- Konseyin kararı, Rusya ile çevresel iş birliğini engellemek isteyen Üye Devletler olduğunu göstermektedir.
- This situation shows the problems we shall face.
- Bu durum karşılaşacağımız sorunları göstermektedir.
- The history of this report, in the first place, shows that this initiative is untimely.
- Her şeyden önce bu raporun geçmişi, bu girişimin zamansız olduğunu göstermektedir.
- So let the EU supply water to Afghanistan, show responsibility and contribute to a more peaceful world.
- Bırakın AB Afganistan'a su temin etsin, sorumluluk göstersin ve daha barışçıl bir dünyaya katkıda bulunsun.
- It is a process which shows that the Commission is following up the commitment it made in the December plenary.
- Komisyonun Aralık ayındaki genel kurulda verdiği taahhüdü takip ettiğini gösteren bir süreçtir.
- This liner, built in France, will sail from England, showing there is some life left in the .
- Fransa'da inşa edilen bu geminin İngiltere'den yola çıkacak olması, Yunanistan'da biraz hayat kaldığını gösteriyor.
- The terrorist attack in Bali, coming as it did out of the blue, has shown that no one is immune.
- Hiç beklenmedik bir anda gerçekleşen Bali'deki terör saldırısı, hiç kimsenin bağışık olmadığını göstermiştir.
- All these elements show how important this debate is at the world scale.
- Tüm bu unsurlar, bu tartışmanın dünya ölçeğinde ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
- Now get over there and show them who you're made of.
- Şimdi oraya git ve kim olduğunu göster onlara.
- T'Pol's analysis shows it isn't powerful enough to destroy an entire planet.
- T'Pol'un analizi onun bütün bir gezegeni yok edecek kadar güçlü olmadığını gösteriyor.
- Waiting for you to come and show me another side of Tina.
- Gelip bana Tina'nın başka bir yüzünü göstermeni bekliyordum.
- Your ceaseless quarreling only shows how much you two care about one another.
- Bitmek bilmeyen tartışmalarınız sadece birbirinize ne kadar değer verdiğinizi gösterir.
- Evidence shows children sleep more peacefully throughout the night with lemon balm.
- Kanıtlar, çocukların melisa ile gece boyunca daha huzurlu uyuduklarını göstermektedir.
- You got guts, kid, showing yourself like that.
- Kendini böyle göstermeye cesaretin var, evlat.
- Show her how you can't do certain things anymore in your life.
- Hayatında artık bazı şeyleri nasıl yapamayacağını göster ona.
- Waiting for you to come and show me another side of Tina.
- Gelmeni ve bana Tina'nın öbür yüzünü göstermeni bekliyorum.
- Beyond it, the map shows a great deal of nothing.
- Oradan sonra harita büyük bir hiçlik gösteriyor.
- So, now I want to show what very well might be the oldest living thing on the planet.
- Şimdi gezegendeki en yaşlı canlının ne olabileceğini göstermek istiyorum.
- Opting for discussions, rather than quarrels, shows that you both have respect for one another.
- Kavga etmek yerine tartışmayı tercih etmeniz, ikinizin de birbirinize saygı duyduğunuzu gösterir.
- You got guts, kid, showing yourself like that.
- Kendini böyle gösterdiğin için cesur birisin evlat.
- Waiting for you to come and show me another side of Tina.
- Gelip bana Tina'nın başka bir yönünü göstermeni bekliyorum.
- Run as fast as you can and show your nice driving stunts.
- Olabildiğince hızlı koşun ve güzel sürüş hareketlerinizi gösterin.
- You come down here and show yourself right now!
- Hemen aşağıya inip kendini bana göstereceksin
- The story shows the hard social detail of such lives.
- Hikaye bu tür yaşamların sosyal açıdan zorlu ayrıntılarını gösteriyor.
- They fast forwarded through the galaxy and showed you earth.
- Galaksiyi hızla ileri sardılar ve size dünyayı gösterdiler.
- World history becomes a matter of narrating events to show how the civilizations follow each other.
- Dünya tarihi, medeniyetlerin birbirini nasıl takip ettiğini gösteren olayların anlatılması meselesi haline gelir.
- This site shows all the earthquake activity on the planet.
- Bu site dünya üzerindeki tüm deprem aktivitelerini gösteriyor.
- Galardonne will show you to your room, so please come down when you're ready.
- Galardonne sana odanı gösterecek, hazır olduğunda lütfen aşağı gel.
- They fast forwarded through the galaxy and showed you earth.
- Tüm galaksiyi hızlıca ileri sardılar ve size dünyayı gösterdiler.
- This site shows all the earthquake activity on the planet.
- Bu site dünya üzerindeki tüm deprem faaliyetlerini göstermektedir.
- See, these mirrors show you everything you've ever done.
- Bakın, bu aynalar size şimdiye kadar yaptığınız her şeyi gösteriyor.
- Galardonne will show you to your room, so please come down when you're ready.
- Galardonne size odanızı gösterecek, lütfen hazır olduğunuzda aşağı inin.
- These points are usually on the earth's surface and are used to establish property boundaries to show ownership of land.
- Bu noktalar genellikle yer yüzeyindedir ve arazi sahipliğini göstermek için mülk sınırlarını belirlemede kullanılır.
- They fast forwarded through the galaxy and showed you earth.
- Galaksiyi ileri sarıverdiler ve size Dünya'yı gösterdiler.
- Whatever Simon showed him, he understood at once, and after three days, he worked as if he had sewn boots all his life.
- Simon ona ne gösterdiyse anında anladı ve üç gün sonra sanki bütün hayatı boyunca çizme dikmiş gibi çalıştı.
- I was just about to show them how I write a traffic ticket.
- Ben de tam onlara nasıl trafik cezası yazdığımı göstermek üzereydim.
- T'Pol's analysis shows it isn't powerful enough to destroy an entire planet.
- T'Pol'un incelemeleri, tüm bir gezegeni yok edecek gücü olmadığını gösteriyor.
- Mozilla published a short demo video showing an early version of the web browser.
- Mozilla, web tarayıcısının ilk sürümünü gösteren kısa bir demo video yayınladı.
- The dashboard is viewed in the web browser and shows diagrams and traffic light indicators.
- Gösterge tablosu web tarayıcısında görüntülenir ve diyagramları ve trafik ışığı göstergelerini gösterir.
- Beyond it, the map shows a great deal of nothing.
- Bunun ötesinde, harita büyük ölçüde hiçbir şey göstermiyor.
- By today's decision we have shown confidence in you.
- Bugünkü kararımızla size güvenimizi göstermiş olduk.
- The demo shows six players playing in outdoor zones at once.
- Demo, dış mekanlarda aynı anda oynayan altı oyuncuyu gösterir.
- So, now I want to show what very well might be the oldest living thing on the planet.
- Şimdi de gezegendeki en eski canlı olabilecek şeyi göstermek istiyorum.
- T'Pol's analysis shows it isn't powerful enough to destroy an entire planet.
- T'Pol'ün analizi, bütün bir gezegeni yok edecek kadar güçlü olmadığını gösteriyor.
- I guess that shows how little trust we had for one another.
- Sanırım bu birbirimize ne kadar az güvendiğimizi gösteriyor.
- Beyond it, the map shows a great deal of nothing.
- Bunun ötesinde, harita pek çok şeyi göstermiyor.
- This hat is too small, please show me another one.
- Bu şapka çok küçük, başka bir tane gösterin lütfen.
- Show him what our lives were like before he came along.
- O gelmeden önce hayatımızın nasıl olduğunu göster ona.
- By today's decision we have shown confidence in you.
- Bugünkü kararımızla size olan güvenimizi gösterdik.
- Run as fast as you can and show your nice driving stunts.
- Olabildiğince hızlı koşun ve güzel sürüş becerilerinizi gösterin.
- The story shows the hard social detail of such lives.
- Hikâye bu tür hayatların sosyal yönden zorlu detaylarını gösteriyor.
- We show our identity in the good examples we set for one another.
- Kimliğimizi birbirimiz için belirlediğimiz iyi örneklerde gösteririz.
- You got guts, kid, showing yourself like that.
- Yüreklisin, delikanlı, kendini böyle gösterdiğin için.
- He showed us his mother's picture.
- Bize annesinin resmini gösterdi.
- Did you show him your pictures?
- Ona resimlerini gösterdin mi?
- She showed her regret over the serious mistake.
- Bu ciddi hatadan dolayı duyduğu pişmanlığı gösterdi.
- I'll show him the way.
- Ona yolu göstereceğim.
- I'll show you up to your room.
- Sana odanı göstereyim.
- He was kind enough to show me the way to the station.
- Bana istasyonun yolunu gösterecek kadar nazikti.
- I'll show Tom what a pipe is.
- Tom'a borunun ne olduğunu göstereceğim.
- She showed great skill on the piano.
- Piyanoda büyük yetenek gösterdi.
- Would you like me to show you how to do that?
- Nasıl yapıldığını göstermemi ister misiniz?
- He showed me his album.
- O bana albümünü gösterdi.
- Tom showed us how to do that.
- Tom onun nasıl yapılacağını bize gösterdi.
- I'll be happy to show you the way.
- Sana yolu göstermekten mutlu olacağım.
- It was Tom who showed me how to do this.
- Bana bunu nasıl yapacağımı gösteren Tom'du.
- Was Tom the one who showed you how to do that?
- Bunu nasıl yapacağını sana gösteren Tom muydu?
- Tom tried to show Mary how to do that.
- Tom, Mary'ye nasıl yapılacağını göstermeye çalıştı.
- Experience has shown that money does not bring happiness.
- Tecrübeler göstermiştir ki para mutluluk getirmez.
- Skura is showing more skin.
- Skura daha çok ten gösteriyor.
- Tom shows his camera to his brother.
- Tom fotoğraf makinesini kardeşine gösteriyor.
- Please show me the schedule.
- Lütfen bana programı gösterin.
- He showed what he meant.
- Ne demek istediğini gösterdi.
- I'll show it to Tom.
- Tom'a göstereceğim.
- A recent survey shows that the number of smokers is decreasing.
- Son zamanlarda yapılan bir araştırma sigara içenlerin sayısının azaldığını göstermektedir.
- I showed my ticket to the man at the door, then entered the theater.
- Biletimi kapıdaki adama gösterdim, sonra tiyatroya girdim.
- Maybe one day you could show me how it's done.
- Belki bir gün bana nasıl yapıldığını gösterirsin.
- Are you certain it was Tom who showed Mary how to do that?
- Mary'ye nasıl yapılacağını gösterenin Tom olduğundan emin misin?
- Tom showed the drawing to Mary.
- Tom çizimi Mary'ye gösterdi.
- Show us where you found it.
- Onu nerede bulduğunu bize göster.
- I can't show you.
- Sana gösteremem.
- Tom needs us to show him the way home.
- Tom ona eve giden yolu göstermemizi istiyor.
- It's time to show your cards.
- Kartlarınızı gösterme zamanı.
- I saw a lady go through the gate without showing her ticket.
- Bir kadının biletini göstermeden kapıdan geçtiğini gördüm.
- Could you show me this bag?
- Bana bu çantayı gösterebilir misiniz?
- Could you show me this bag?
- Bana bu çantayı gösterir misin?
- I'll do that if you show me how to.
- Bunu nasıl yapacağımı gösterirsen yaparım.
- Show him your hands.
- Ona ellerini göster.
- Tom will show you the ropes.
- Tom sana ipleri gösterecek.
- I'll show you what I can do.
- Ne yapabileceğimi sana göstereceğim.
- Would you mind showing me how to do that?
- Bana bunu nasıl yapacağımı gösterir misiniz?
- She showed me great kindness.
- O bana büyük nezaket gösterdi.
- Additions and deletions are not shown immediately.
- Ekleme ve çıkarmalar hemen gösterilmiyor.
- Allow me to show you to your room.
- Sana odanı göstermeme izin ver.
- Tom showed Mary something.
- Tom, Mary'ye bir şey gösterdi.
- Can you show me how to do that job?
- Bana bu işi nasıl yapacağımı gösterebilir misin?
- Tom refused to show us how to do that.
- Tom bize bunun nasıl yapılacağını göstermeyi reddetti.
- Can you show me that picture?
- O resmi bana gösterebilir misin?
- Nobody showed me around.
- Kimse bana etrafı göstermedi.
- A little reflection will show you that you are wrong.
- Biraz düşünmek size yanıldığınızı gösterecektir.
- Tom showed Mary the way.
- Tom, Mary'ye yolu gösterdi.
- She showed hardly any interest in the photos.
- Fotoğraflara neredeyse hiç ilgi göstermedi.
- I asked Tom to show Mary how to do that.
- Tom'dan Mary'ye onun nasıl yapılacağını göstermesini istedim.
- Tom wanted to show Mary how to do that.
- Tom, Mary'ye bunu nasıl yapacağını göstermek istedi.
- We will show you all the historical sites of Kabylie.
- Size Kabiliye'nin tüm tarihi yerlerini göstereceğiz.
- I might be the only person who's willing to show you how to do that.
- Bunu nasıl yapacağınızı göstermeye istekli olan tek kişi olabilirim.
- There's something I'd like to show you.
- Sana göstermek istediğim bir şey var.
- It shows the depth of his love for his family.
- Bu, onun ailesine olan sevgisinin derinliğini gösteriyor.
- Did he show you the picture?
- O, resmi sana gösterdi mi?
- Tom showed the letter he got from Mary to John.
- Tom, Mary'den aldığı mektubu John'a gösterdi.
- The fact that he did not accept any money shows that he is an honest man.
- Hiç para kabul etmemesi onun dürüst bir adam olduğunu gösteriyor.
- Tom needs us to show him the way.
- Tom'un ona yolu göstermemize ihtiyacı var.
- He showed a lot of patience.
- O çok sabır gösterdi.
- She showed her guests how to eat what she had prepared.
- O misafirlere hazırladığı şeyi nasıl yiyeceklerini gösterdi.
- What's Tom going show Mary?
- Tom Mary'ye ne gösterecek?
- I knew Tom would show Mary how to do that.
- Tom'un Mary'ye bunu nasıl yapacağını göstereceğini biliyordum.
- Please show us your proof.
- Lütfen bize kanıtını göster.
- Can I show you something?
- Sana bir şey gösterebilir miyim?
- Maria showed us her villa.
- Maria bize villasını gösterdi.
- Tom showed Mary how to do that.
- Tom Mary'ye onu nasıl yapacağını gösterdi.
- Layla showed her legs.
- Layla bacaklarını gösterdi.
- Tom showed Mary his baby pictures.
- Tom Mary'ye onun bebeklik resimleri gösterdi.
- Excuse me, but will you show me the way to the station?
- Affedersiniz ama bana istasyona giden yolu gösterir misiniz?
- Tom showed Mary the picture he was drawing.
- Tom Mary'ye çizdiği resmi gösterdi.
- Tom's whole face shows what he is thinking.
- Tom'un tüm yüzü ne düşündüğünü gösteriyor.
- I need to show you something.
- Sana bir şey göstermem gerekiyor.
- Did you show her your pictures?
- Ona fotoğraflarını gösterdin mi?
- Follow me and I will show you the street that you are looking for.
- Beni takip edin, size aradığınız sokağı göstereyim.
- A world map shows all the countries.
- Bir Dünya haritası tüm ülkeleri gösterir.
- I showed Tom how to do that.
- Tom'a bunu nasıl yapacağını gösterdim.
- I'll show you the way out.
- Sana çıkış yolunu göstereceğim.
- I'd be happy to show it to you.
- Onu sana göstermekten mutlu olurum.
- Did you show Tom your pictures?
- Tom'a fotoğraflarınızı gösterdiniz mi?
- He hasn't ever shown his face again.
- Bir daha asla yüzünü göstermedi.
- Sami soon showed his true colors.
- Sami çok geçmeden gerçek yüzünü gösterdi.
- Why don't you do that like I showed you?
- Neden bunu sana gösterdiğim gibi yapmıyorsun?
- Could you show me how to do that?
- Bunu nasıl yapacağımı gösterebilir misin?
- Next time you come to see me, I will show you the book.
- Bir dahaki sefere beni görmeye geldiğinde, sana kitabı göstereceğim.
- Tom can show you.
- Tom sana gösterebilir.
- Tom showed Mary a police badge and asked her to give him her ID.
- Tom Mary'ye bir polis rozeti gösterdi ve ona kimliğini vermesini istedi.
- Tom was impressed, but he tried not to let it show.
- Tom etkilenmişti fakat bunu göstermemeye çalıştı.
- I can show the documents to you.
- Evrakları sana gösterebilirim.
- ׂSecond-hand electrical equipment always shows signs of use.
- ׂİkinci el elektrikli aletler her zaman kullanım belirtileri gösterir.
- Tom showed me his garden.
- Tom bana bahçesini gösterdi.
- Please show me your injured arm.
- Lütfen bana yaralı kolunuzu gösterin.
- I'll show you what I've got so far.
- Sana şimdiye kadar neler yaptığımı göstereyim.
- Tom showed Mary what he had bought for her.
- Tom, Mary'ye onun için ne aldığını gösterdi.
- Thanks for showing me how to do this.
- Bana bunu nasıl yapacağımı gösterdiğin için teşekkürler.
- The teacher showed us how to use a computer.
- Öğretmen bize bilgisayarı nasıl kullanacağımızı gösterdi.
- The photo he showed added color to his story.
- Gösterdiği fotoğraf hikayesine renk kattı.
- We need to show you something.
- Sana bir şey göstermeliyiz.
- Tom showed Mary another picture.
- Tom Mary'ye başka bir resim gösterdi.
- I wanted to show Tom how to do what needed to be done.
- Tom'a yapılması gerekenleri nasıl yapacağını göstermek istiyordum.
- She broke the dish on purpose just to show her anger.
- Sadece öfkesini göstermek için tabağı kasten kırmış.
- Could you please show me a camera that's cheaper than this one?
- Lütfen bana bundan daha ucuz olan bir kamera gösterebilir misin?
- I'll show you how this game is played.
- Bu oyunun nasıl oynandığını sana göstereceğim.
- Could you show me the way to the station?
- Bana istasyonun yolunu gösterebilir misiniz?
- Could you show them around?
- Onlara etrafı gösterebilir misin?
- Tom showed me his picture.
- Tom bize resmini gösterdi.
- Get Tom to show you that.
- Tom'a söyle sana göstersin.
- Sami wasn't showing the signs and symptoms of serious mental illness.
- Sami ciddi zihinsel hastalık belirtileri göstermiyordu.
- Can you show it to me?
- Bana onu gösterebilir misin?
- Tom showed Mary where he kept his money.
- Tom, Mary'ye parasını nereye sakladığını gösterdi.
- I never for a moment imagined that you would show my letter to Tom.
- Mektubumu Tom'a göstereceğini bir an bile düşünmemiştim.
- Would you please show me a camera that is less expensive than this one?
- Lütfen bana bundan daha ucuz bir kamera gösterir misin?
- Follow me and I will show you the way.
- Beni takip edin, size yolu göstereyim.
- I showed him the way.
- Ben ona yolu gösterdim.
- Tom showed me the letter that Mary had written in French.
- Tom bana Mary'nin Fransızca yazdığı mektubu gösterdi.
- Fadil soon showed his true colors.
- Fadıl çok geçmeden gerçek niyetini gösterdi.
- I'll show you how it works.
- Size bunun nasıl çalışığını göstereceğim.
- Sami showed the cops this video.
- Sami polislere bu videoyu gösterdi.
- Everyone is a moon, and has a dark side which he never shows to anybody.
- Herkes bir ay gibidir, ve kimseye göstermediği karanlık bir tarafı vardır.
- I'll show you how to make a good Italian coffee.
- Sana nasıl iyi bir İtalyan kahvesi yapılır göstereceğim.
- I think it's time for me to show you how to do that properly.
- Sanırım bunu nasıl yapacağımı gösterme vaktim geldi.
- If it would help, I can show you how to do that.
- Eğer yardımı olacaksa, sana nasıl yapılacağını gösterebilirim.
- Tom showed Mary what he had bought.
- Tom Mary'ye ne aldığını gösterdi.
- I wouldn't want to show you up.
- Sana göstermek istemezdim.
- Dan showed Linda his butterfly collection.
- Dan, Linda'ya kelebek koleksiyonunu gösterdi.
- Could you show me the way to the station?
- Bana istasyona giden yolu gösterebilir misiniz?
- Tom and Mary showed me the letter that they received from John.
- Tom ve Mary bana John'dan aldıkları mektubu gösterdiler.
- Was Tom the one who showed Mary how to do that?
- Mary'ye bunu nasıl yapacağını gösteren Tom muydu?
- Tom's face showed his surprise.
- Tom'un yüzü şaşkınlığını gösteriyordu.
- Please show me the green shirt.
- Lütfen bana yeşil gömleği gösterin.
- Will you please show me the way?
- Lütfen bana yolu gösterir misin?
- I showed Tom how he should do that.
- Tom'a bunu nasıl yapması gerektiğini gösterdim.
- Tom knew how to do that already, so I didn't have to show him.
- Tom bunu nasıl yapacağını zaten biliyordu, bu yüzden ona göstermeme gerek yoktu.
- I wish I had the courage to show my feelings.
- Keşke duygularımı gösterecek cesaretim olsaydı.
- Will you show me the way to use the camera?
- Kamerayı nasıl kullanacağımı bana gösterir misin?
- I'll show you where it is.
- Sana nerede olduğunu göstereceğim.
- I'm glad Tom showed me how to do that.
- Tom'un bana bunu nasıl yapacağımı göstermesine sevindim.
- Can you show us the house?
- Bize evi gösterebilir misin?
- This shows his loyalty to his friends.
- Bu, onun arkadaşlarına olan bağlılığını gösteriyor.
- A careful observation will show you the difference.
- Dikkatli bir gözlem sana farkı gösterecektir.
- She showed her album to me.
- Bana albümünü gösterdi.
- Tom showed the bartender a fake ID card.
- Tom barmene sahte kimlik kartı gösterdi.
- Tom told me he showed his tattoo to Mary.
- Tom bana dövmesini Mary'ye gösterdiğini söyledi.
- Tom showed his camera to Mary.
- Tom fotoğraf makinesini Mary'ye gösterdi.
- Could you show me another one, please?
- Bana başka bir tane gösterebilir misiniz, lütfen?
- Mary showed Alice her engagement ring.
- Mary, Alice'e nişan yüzüğünü gösterdi.
- Can you show it to me tomorrow?
- Yarın onu bana gösterebilir misin?
- He showed me her picture.
- Bana onun resmini gösterdi.
- Show me some others.
- Bana başkalarını da gösterin.
- I'll show you everything.
- Sana her şeyi göstereceğim.
- Show this gentleman to the front door.
- Bu beyefendiye ön kapıyı gösterin.
- Next time you come to see me, I will show you the book.
- Bir dahaki sefere beni görmeye geldiğinde, sana kitabı gösteririm.
- Could you show me another one?
- Bana bir tane daha gösterir misin?
- This picture shows how stupid I used to look.
- Bu resim eskiden ne kadar aptal göründüğümü gösteriyor.
- Tom showed me the letter.
- Tom bana mektubu gösterdi.
- Will you show me what you bought?
- Bana ne aldığını gösterir misin?
- Could you please show me how it's done?
- Lütfen bunun nasıl yapıldığını bana gösterebilir misin?
- Tom showed me an easier way to do that.
- Tom bana bunu yapmanın daha kolay bir yolunu gösterdi.
- Even if an intelligent man loves a woman deeply, he will never show his love to her, but merely keep it in his heart.
- Akıllı bir erkek bir kadını derinden sevse bile, sevgisini ona asla göstermez, sadece kalbinde saklar.
- I'll show that to you.
- Bunu size göstereceğim.
- We're showing him Kabylie.
- Ona Kabiliye'yi gösteriyoruz.
- I wanted to show them my appreciation.
- Minnettarlığımı onlara göstermek istedim.
- I had to show Tom something.
- Tom'a bir şey göstermek zorunda kaldım.
- Show Tom the picture.
- Tom'a resmi göster.
- Evidence will show Tom was the only one there.
- Kanıtlar Tom'un oradaki tek kişi olduğunu gösterecek.
- Thank you for showing me the way.
- Bana yolu gösterdiğin için sana teşekkür ederim.
- Tom showed no signs of being upset.
- Tom üzgün olduğuna dair hiçbir belirti göstermedi.
- Tom showed me it could be done.
- Tom bana bunun yapılabileceğini gösterdi.
- Can you show me on the map?
- Bana haritada gösterebilir misin?
- I'll show you my room.
- Ben sana odamı göstereceğim.
- The house shows signs of neglect.
- Ev bakımsızlık belirtileri gösteriyor.
- You must show me what to do.
- Bana ne yapacağımı göstermelisin.
- This design shows Chinese influence.
- Bu tasarım Çin etkisi gösteriyor.
- The Chinese automotive import market shows signs of slight growth.
- Çin otomotiv ithalat pazarı hafif büyüme belirtileri gösteriyor.
- I'll show that to Tom.
- Ben onu Tom'a göstereceğim.
- Tom showed Mary some of his drawings.
- Tom Mary'ye çizimlerinden bazılarını gösterdi.
- I'll show you to your room.
- Ben size odanızı göstereceğim.
- The police showed me your picture.
- Polis bana senin resmini gösterdi.
- I showed him the way.
- Ona yolu gösterdim.
- Tom showed Mary his new tattoo.
- Tom, Mary'ye yeni dövmesini gösterdi.
- He often shows his anger.
- Sıklıkla öfkesini gösterir.
- Show him who's boss!
- Kimin patron olduğunu ona göster!
- I will show you that man can be reborn from his ashes.
- Size insanın küllerinden yeniden doğabileceğini göstereceğim.
- We had to show our papers at the security desk.
- Güvenlik masasında evraklarımızı göstermek zorundaydık.
- I want to show you something in my office.
- Sana ofisimde bir şey göstermek istiyorum.
- I didn't show it to Tom.
- Tom'a göstermedim.
- Can you show me how to tie a tie?
- Bir kravat nasıl bağlanır gösterebilir misin?
- He finally showed his true colors.
- Sonunda gerçek yüzünü gösterdi.
- I'll show you how.
- Sana nasıl olduğunu göstereyim.
- I'll show you what I can do.
- Sana ne yapabileceğimi göstereceğim.
- He showed great courage during his illness.
- Hastalığı sırasında büyük cesaret gösterdi.
- I'll show you how it's done.
- Sana nasıl yapıldığını göstereceğim.
- Could you show me the way to the train station?
- Bana tren istasyonuna giden yolu gösterir misin?
- He didn't show it to me at all.
- Bana hiç göstermedi.
- Sami showed Layla Salima's e-mails.
- Sami, Layla'ya Salima'nın e-postalarını gösterdi.
- I can show you the pictures.
- Resimleri sana gösterebilirim.
- Our records show that you haven't paid yet.
- Kayıtlarımız henüz ödeme yapmadığınızı gösteriyor.
- There's something I'd like to show you.
- Size göstermek istediğim bir şey var.
- I've got to show you something.
- Sana bir şey göstermeliyim.
- I'll show you where I work.
- Sana çalıştığım yeri göstereceğim.
- The policeman showed Tom his badge.
- Polis Tom'a rozetini gösterdi.
- I want to show it to Tom within the hour.
- Bir saat içinde onu Tom'a göstermek istiyorum.
- Let me show you many things which will be novel to you.
- Sizin için yeni olan birçok şeyi göstermeme izin verin.
- Germans show an enormous commitment to the European Union and its institutions.
- Almanlar, Avrupa Birliği ve onun kurumlarına büyük bir bağlılık gösteriyor.
- Will you show me how to set up a cot?
- Bebek beşiğini nasıl kuracağımı gösterir misin?
- There's something I wanted to show Tom.
- Tom'a göstermek istediğim bir şey var.
- He showed an interest in the book.
- Kitaba ilgi gösterdi.
- This is the couple who showed me the way.
- Bu da bana yolu gösteren çift.
- Tom showed considerable courage.
- Tom büyük cesaret gösterdi.
- Can you show me where Tom's office is?
- Tom'un ofisinin nerede olduğunu gösterebilir misin?
- Tom will show us the documents this afternoon.
- Tom bu öğleden sonra bize belgeleri gösterecek.
- Do not show a torch to a blind man walking in the dark.
- Karanlıkta yürüyen kör bir adama el feneri göstermeyin.
- Mary showed her breasts.
- Mary göğüslerini gösterdi.
- What more can you show me?
- Bana daha ne gösterebilirsin?
- Would you show me some ID, please?
- Bana bir kimlik gösterir misiniz, lütfen?
- She showed great interest in the photos.
- O fotoğraflara büyük ilgi gösterdi.
- Don't show your cards.
- Kartlarınızı göstermeyin.
- I want to show it to Tom within the hour.
- Bir saat içinde Tom'a göstermek istiyorum.
- I'll show it to you again.
- Bunu sana tekrar göstereceğim.
- Mary showed Tom where she hid the diamonds.
- Mary elmasları nerede sakladığını Tom'a gösterdi.
- This shows they have listened to the needs of their clients.
- Bu, müşterilerinin ihtiyaçlarını dinlediklerini gösteriyor.
- Tom tried to show Mary how to do it.
- Tom, Mary'ye nasıl yapılacağını göstermeye çalıştı.
- He doesn't show his feelings.
- Duygularını göstermiyor.
- Excuse me, but will you show me the way to the station?
- Affedersiniz ama bana istasyonun yolunu gösterir misiniz?
- Tom showed Mary where he hid the diamonds.
- Tom, Mary'ye elmasları nereye sakladığını gösterdi.
- Could you show me how to use that machine?
- Bana bu makineyi nasıl kullanacağımı gösterebilir misiniz?
- You need to show Tom how to do that.
- Tom'a onu nasıl yapacağını göstermelisin.
- Tom would've shown you how to do that if you'd asked him.
- Tom ona sorsaydın sana bunu nasıl yapacağını gösterirdi.
- A recent survey shows that the number of smokers is decreasing.
- Yeni bir araştırma sigara içenlerin sayısının azaldığını gösteriyor.
- Tom showed it to Mary.
- Tom onu Mary'ye gösterdi.
- If Tom becomes insulting, show him the door.
- Tom hakaret etmeye başlarsa, ona kapıyı göster.
- Do you want me to show you how to do it?
- Bunu nasıl yapacağımı sana göstermemi istiyorsun.
- Why don't you show it to us?
- Neden bize göstermiyorsun?
- I'll show you mine if you show me yours.
- Sen bana seninkini gösterirsen ben de sana benimkini gösteririm.
- He showed his heels to us.
- O topuklarını bize gösterdi.
- Can you show me the way to the aquarium?
- Bana akvaryumun yolunu gösterebilir misin?
- I wanted to show him your book.
- Ona senin kitabını göstermek istedim.
- Tom wasn't supposed to show the contract to Mary.
- Tom'un sözleşmeyi Mary'ye göstermesi gerekmiyordu.
- I could've shown you how to do that.
- Bunu nasıl yapacağınızı size gösterebilirdim.
- Tom shows no signs of slowing down.
- Tom hiç yavaşlama belirtisi göstermiyor.
- I nodded to show that I agreed.
- Kabul ettiğimi göstermek için başımı salladım.
- Tom showed Mary the paper.
- Tom belgeyi Mary'ye gösterdi.
- Please show me your notebook.
- Lütfen bana defterinizi gösterin.
- Tom showed Mary the ropes.
- Tom, Mary'ye ipleri gösterdi.
- I should've shown Tom how to do that.
- Tom'a bunu nasıl yapacağını göstermeliydim.
- What did Tom want to show us?
- Tom bize ne göstermek istemişti?
- Today they'll show a good movie.
- Onlar bugün iyi bir film gösterecekler.
- She showed a picture.
- O bir resim gösterdi.
- I've got something interesting to show you.
- Sana göstereceğim ilginç bir şey var.
- I'll show you how to make a good Italian coffee.
- Size nasıl iyi bir İtalyan kahvesi yapılır göstereceğim.
- Tom showed us how.
- Tom bize yöntemini gösterdi.
- I don't want to show it to Tom yet.
- Henüz Tom'a göstermek istemiyorum.
- Let her show you how it's done.
- Bunun nasıl yapıldığını sana göstersin.
- Tom showed Mary various ways to do that.
- Tom, Mary'ye bunu yapmanın çeşitli yollarını gösterdi.
- Show Tom the magazine.
- Tom'a dergiyi göster.
- Thanks for showing me how to do that.
- Nasıl yapacağımı bana gösterdiğin için teşekkürler.
- Why don't you show it to Tom?
- Neden Tom'a göstermiyorsun?
- Please show me another camera.
- Bana başka bir kamera gösterin lütfen.
- My aunt showed me how to make good coffee.
- Teyzem bana iyi kahvenin nasıl yapılacağını gösterdi.
- Will you show me the way to use the camera?
- Bana kamerayı nasıl kullanacağımı gösterir misin?
- My very educated mother just showed us nine planets.
- Benim çok eğitimli annem az önce bize dokuz gezegeni gösterdi.
- Tom has started to show an interest in Mary.
- Tom Mary'ye ilgi göstermeye başladı.
- Could you please show me how to do that?
- Lütfen bana nasıl yapıldığını gösterir misin?
- He showed us some pictures.
- Bize bazı resimler gösterdi.
- Can you show me where you live on this map?
- Bana bu haritada nerede yaşadığını gösterebilir misin?
- Let them show you how it's done.
- Bırakın onlar size nasıl yapıldığını göstersin.
- I asked Tom to show me how to do that.
- Tom'dan bunu nasıl yapacağımı göstermesini istedim.
- Tom showed me his picture.
- Tom bana resmini gösterdi.
- Could you show me around?
- Bana etrafı gösterebilir misin?
- Why are you showing me this?
- Neden bunu bana gösteriyorsun?
- Tom showed Mary where John lived.
- Tom, Mary'ye John'un yaşadığı yeri gösterdi.
- Tom showed us a few card tricks.
- Tom bize birkaç iskambil kâğıdı numarası gösterdi.
- Could you show me how to do that?
- Onu nasıl yapacağımı bana gösterebilir misin?
- I'll show you what to do next.
- Size sonra ne yapacağınızı göstereceğim.
- She showed me the way.
- Bana yolu gösterdi.
- Tom showed Mary his calendar.
- Tom Mary'e takvimini gösterdi.
- I didn't show it to Tom.
- Bunu Tom'a göstermedim.
- A guide showed the tourists the museum.
- Müzeyi turistlere bir rehber gösterdi.
- Tom showed me how to use his camera.
- Tom bana fotoğraf makinesini nasıl kullanacağımı gösterdi.
- Tom showed me an interesting video.
- Tom bana ilginç bir video gösterdi.
- Tom showed Mary how to tie knots.
- Tom Mary'ye düğümleri nasıl bağlayacağını gösterdi.
- She showed me her new car.
- O, bana yeni arabasını gösterdi.
- This serves to show how honest she is.
- Bu onun ne kadar dürüst olduğunu gösteriyor.
- I want to show you what Tom gave me.
- Tom'un bana verdiği şeyi göstermek istiyorum.
- The police showed me your picture.
- Polis bana resmini gösterdi.
- I didn't show it to anyone.
- Onu kimseye göstermedim.
- Tom showed the letter he got from Mary to John.
- Tom, Mary'den John'a aldığı mektubu gösterdi.
- I wanted to show it to you.
- Ben size onu göstermek istedim.
- I showed my room to her.
- Ben de ona odamı gösterdim.
- Can you show me where Tom's office is?
- Tom'un bürosunun nerede olduğunu bana gösterebilir misin?
- If only I had a map, I could show you the way.
- Keşke bir haritam olsaydı, size yolu gösterebilirdim.
- She showed great interest in the photos.
- Fotoğraflara büyük ilgi gösterdi.
- Allow me to show you to your room.
- Size odanızı göstermeme izin verin.
- Will you show me the way to the bank?
- Bana bankanın yolunu gösterir misiniz?
- I showed him a photo and asked him if he could identify those in it.
- Ona bir fotoğraf gösterip fotoğraftakileri tanıyıp tanıyamadığını sordum.
- Tom showed me his schedule.
- Tom bana programını gösterdi.
- Tom will show you how to do that.
- Tom sana bunu nasıl yapacağını gösterecek.
- Tom will show you what to do.
- Tom sana ne yapacağını gösterecek.
- You must show your passport.
- Pasaportunuzu göstermelisiniz.
- I showed my ticket to the man at the door, then entered the theater.
- Kapıdaki adama biletimi gösterdim, sonra tiyatroya girdim.
- Tom's grandfather showed him how to do that.
- Tom'un büyükbabası ona bunu nasıl yapacağını göstermişti.
- Tom showed Mary John's photo.
- Tom, Mary'ye John'un fotoğrafını gösterdi.
- He has finally shown his true colors.
- Sonunda gerçek yüzünü gösterdi.
- Tom showed me the pictures on his phone.
- Tom bana telefonundaki resimleri gösterdi.
- Tom is afraid of showing his feelings.
- Tom duygularını göstermekten korkuyor.
- Why did you show me this?
- Neden bana bunu gösterdin?
- Cats show emotional habits parallel to those of their owners.
- Kediler, sahiplerininki ile paralel duygusal alışkanlıklar gösterirler.
- Show them the picture.
- Onlara resmi göster.
- Will you show me the picture?
- Bana resmi gösterir misin?
- He showed us a few pictures.
- Bize birkaç resim gösterdi.
- He showed her the way.
- Ona yolu gösterdi.
- Tom didn't show me anything.
- Tom bana bir şey göstermedi.
- There's something I need to show you.
- Sana göstermem gereken bir şey var.
- They showed me a lot of beautiful photos.
- Bana bir sürü güzel fotoğraf gösterdiler.
- Please show me some pictures.
- Lütfen bana birkaç resim gösterin.
- I should show Tom how to do that.
- Bunu nasıl yapacağını Tom'a göstermeliyim.
- The housing situation shows no hope of improvement.
- Konut durumu iyileşme umudu göstermiyor.
- Layla showed her stomach.
- Leyla midesini gösterdi.
- Why don't you show it to them?
- Neden bunu onlara göstermiyorsunuz?
- Tom refused to show Mary how to do that.
- Tom, Mary'ye bunu nasıl yapacağını göstermeyi reddetti.
- I showed Tom how to do it.
- Tom'a nasıl yapılacağını gösterdim.
- Tom pulled out his driver's license and showed it to the police officer.
- Tom ehliyetini çıkardı ve polis memuruna gösterdi.
- Thanks for showing me how to do this.
- Bunu nasıl yapacağımı bana gösterdiğin için teşekkürler.
- She showed her album to me.
- O, albümünü bana gösterdi.
- Come on, Tom, show us how it's done.
- Hadi, Tom, Bize bunun nasıl yapıldığını göster.
- Could you show me that?
- Bunu bana gösterebilir misiniz?
- I'll show you how it works.
- Sana bunun nasıl çalıştığını göstereceğim.
- I'll show you what Tom gave me.
- Tom'un bana ne verdiğini sana göstereceğim.
- Show it to her.
- Ona göster.
- Could you show me the way to the bus stop?
- Bana otobüs durağının yolunu gösterebilir misiniz?
- Show him what you can do.
- Ona ne yapabileceğini göster.
- What did you want to show me?
- Bana ne göstermek istedin?
- Everyone is a moon, and has a dark side which he never shows to anybody.
- İnsanlar ay gibidir, kimseye göstermedikleri karanlık bir yüzleri vardır.
- This is the couple who showed me the way.
- Bu, bana yolu gösteren çifttir.
- I can show you how to solve that problem.
- Sana bu sorunu nasıl çözeceğini gösterebilirim.
- I've got a picture I want to show you.
- Sana göstermek istediğim bir resim var.
- Tom has to show Mary how to do that.
- Tom, Mary'ye bunu nasıl yapacağını göstermeli.
- Tom hates it here, but he tries not to show it.
- Tom buradan nefret eder ama bunu göstermemeye çalışır.
- It is clearly shown in Johnson's investigation that passive smoking is very harmful.
- Johnson'ın soruşturmasında pasif içiciliğin çok zararlı olduğu açıkça gösterilmiştir.
- Show us where you found him.
- Onu bulduğun yeri bize göster.
- Do you think Tom would show me how to do that?
- Sizce Tom bana bunun nasıl yapılacağını gösterir mi?
- Why don't you show it to us?
- Neden onu bize göstermiyorsun?
- I'll be happy to show you how to do it.
- Nasıl yapılacağını göstermekten mutluluk duyarım.
- Tom should show Mary how to do that.
- Tom, Mary'e bunu nasıl yapacağını göstermeli.
- Will you show me your photo album?
- Bana fotoğraf albümünü gösterir misin?
- I can show you how to solve that problem.
- Bu sorunu nasıl çözeceğinizi size gösterebilirim.
- Was Tom the one who showed you how to do that?
- Sana onu nasıl yapacağını gösteren kişi Tom muydu?
- Could you show me the way to the train station?
- Bana tren istasyonunun yolunu gösterebilir misiniz?
- If you want me to show Tom, I'll show him.
- Tom'a göstermemi istiyorsan, gösteririm.
- Show me your hands.
- Bana ellerinizi gösterin.
- Show your own business.
- Kendi işinizi gösterin.
- I will show you my new car.
- Sana yeni arabamı göstereceğim.
- Tom showed me how to do that.
- Tom bana bunu nasıl yapacağımı gösterdi.
- Tom showed his driver's license to the policeman.
- Tom ehliyetini polise gösterdi.
- Instead of just saying you love her, do something to show how much you love her.
- Sadece onu sevdiğini söylemek yerine onu ne kadar çok sevdiğini gösterecek bir şey yap.
- Show it to me.
- Göster bana.
- Show it to me on the map.
- Bana haritada göster.
- I wouldn't want to show you up.
- Size göstermek istemiyorum.
- Tom and Mary showed me the letter they received from John.
- Tom ve Mary bana John'dan aldıkları mektubu gösterdiler.
- Ask my sister to show you.
- Kız kardeşimden sana göstermesini rica et.
- Can you please show me the photo?
- Bana fotoğrafı gösterir misin?
- Tom showed Mary a picture.
- Tom, Mary'ye bir resim gösterdi.
- Tom was showing Mary how to unclog a drain.
- Tom, Mary'ye tıkanan lavabonun nasıl açılacağını gösteriyordu.
- I forgot to show you how to do that.
- Sana nasıl yapılacağını göstermeyi unuttum.
- Why did you show it to me?
- Bunu bana neden gösterdin?
- Can you show me where Tom Jackson's office is?
- Tom Jackson'un ofisinin nerede olduğunu bana gösterebilir misiniz?
- We have to be careful who we show these plans to.
- Bu planları kime gösterdiğimize dikkat etmeliyiz.
- Excuse me, could you please show me your driving licence?
- Affedersiniz, bana ehliyetinizi gösterebilir misiniz?
- She tends not to show her feelings.
- O, duygularını göstermeme eğilimindedir.
- Will you show me your album?
- Bana albümünü gösterir misin?
- The old lady was kind enough to show me the way to the station.
- Yaşlı kadın bana istasyonun yolunu gösterme nezaketinde bulundu.
- Tom showed Mary the picture he was drawing.
- Tom Mary'ye çektiği resmi gösterdi.
- Here is a picture to show you.
- İşte sana gösterecek bir resim.
- Will you show me what you bought yesterday?
- Dün ne aldığını bana gösterir misin?
- We'll show her.
- Ona göstereceğiz.
- Did you show it to your parents?
- Onu ebeveynlerine gösterdin mi?
- I think I'd better show my face.
- Sanırım yüzümü göstersem iyi olur.
- I wanted to show them my appreciation.
- Onlara minnettarlığımı göstermek istedim.
- Mary showed Tom her wedding ring.
- Mary Tom'a alyansını gösterdi.
- Did Tom show you the picture?
- Tom sana resmi gösterdi mi?
- I'll do that if you show me how to.
- Bana nasıl yapılacağını gösterirsen yaparım.
- Mary says she wants to show Tom something.
- Mary Tom'a bir şey göstermek istediğini söylüyor.
- I'd like to show you something.
- Sana bir şey göstermek istiyorum.
- Tom showed it to Mary.
- Tom bunu Mary'e gösterdi.
- One of the men asked me to show him the way to the train station.
- Adamlardan biri benden tren istasyonuna giden yolu göstermemi istedi.
- Tom would've shown you how to do that if you'd asked him.
- İsteseydin Tom sana nasıl yapılacağını gösterirdi.
- One of the men asked me to show him the way to the train station.
- Adamlardan biri ona tren istasyonuna giden yolu göstermemi istedi.
- Could you show me the way to the theatre?
- Bana tiyatroya giden yolu gösterebilir misin?
- Tom showed Mary the money he had in his briefcase.
- Tom çantasındaki parayı Mary'ye gösterdi.
- Mary says she wants to show Tom something.
- Mary Tom'a bir şey göstermek istediğini söyledi.
- You said you wanted to show us something.
- Bize bir şey göstermek istediğini söylemiştin.
- Show us your hands.
- Bize ellerini göster.
- I can teach you how to show your love.
- Sevgini nasıl göstereceğini sana öğretebilirim.
- The painting shows a young woman combing her hair before a mirror.
- Tablo genç bir kadını ayna karşısında saçlarını tararken gösteriyor.
- He showed a lot of skill.
- Çok yetenekli olduğunu gösterdi.
- Tom showed me how to do that.
- Tom bana nasıl yapılacağını gösterdi.
- Our students showed remarkable progress.
- Öğrencilerimiz dikkat çekici bir ilerleme gösterdi.
- Would you show us some samples of your work?
- Bize çalışmalarınızdan birkaç örnek gösterir misiniz?
- I showed him my room.
- Ona odamı gösterdim.
- I appreciate the trust you've shown in me.
- Bende gösterdiğin güveni takdir ediyorum.
- They showed the scene in slow motion.
- Sahneyi ağır çekimde gösterdiler.
- Can you show me the way please?
- Yolu bana gösterebilir misiniz lütfen?
- Come, I'll show you.
- Gel, sana göstereceğim.
- Tom says he always does that the way Mary showed him.
- Tom bunu her zaman Mary'nin ona gösterdiği şekilde yaptığını söylüyor.
- Tom knew how to do that already, so I didn't have to show him.
- Tom onu nasıl yapacağını zaten biliyordu, bu nedenle ona göstermek zorunda kalmadım.
- The king hopes and believes that the love that his people show to him will last forever.
- Kral, halkının ona gösterdiği sevginin sonsuza dek süreceğini umuyor ve buna inanıyor.
- Tom showed me what was in his wallet.
- Tom cüzdanında ne olduğunu bana gösterdi.
- Could you show us around?
- Bize etrafı gösterebilir misiniz?
- Please show it to me again.
- Lütfen bana tekrar göster.
- Tom showed us his home.
- Tom bize evini gösterdi.
- Show us where you found her.
- Bize onu nerede bulduğunu göster.
- I've asked Tom to show me how to do that.
- Tom'dan onun nasıl yapılacağını bana göstermesini istedim.
- Tom isn't the one who showed me how to do that.
- Bana bunu nasıl yapacağımı gösteren Tom değildi.
- I showed Tom how to do it.
- Tom'a onu nasıl yapacağımı gösterdim.
- We show you our home.
- Size evimizi gösteririz.
- Today they'll be showing a good film.
- Onlar bugün iyi bir film gösteriyor olacaklar.
- Show us where you found Tom.
- Tom'u nerede bulduğunu bize göster.
- Show your ticket at the barrier.
- Bariyerde biletini göster.
- The statistics show that our standard of living is high.
- İstatistikler bizim yaşam standardımızın yüksek olduğunu gösteriyor.
- Ask my sister to show you.
- Kız kardeşimden sana göstermesini iste.
- Tom showed me his garden yesterday.
- Tom dün bana bahçesini gösterdi.
- Show me the way, please.
- Lütfen bana yolu gösterin.
- I can show you the old city.
- Sana eski şehri gösterebilirim.
- Tom wants to show Mary how to do that.
- Tom, Mary'ye bunu nasıl yapacağını göstermek istiyor.
- It was Tom who showed me how to do this.
- Bunu nasıl yapacağımı bana gösteren Tom'du.
- Tom showed his room to me.
- Tom bana odasını gösterdi.
- I can show you how to do that.
- Bunun nasıl yapılacağını sana gösterebilirim.
- Today they'll be showing a good film.
- Bugün iyi bir film gösterecekler.
- Could you show me the way to the port?
- Bana limanın yolunu gösterebilir misiniz?
- I'll show you the schedule.
- Sana programı göstereyim.
- I will show it to you only once.
- Ben bunu sana sadece bir kez göstereceğim.
- Tom will show you how to do that.
- Tom sana onun nasıl yapılacağını gösterecek.
- He showed me how to make a cake.
- Bana nasıl pasta yapılacağını gösterdi.
- I didn't want to show it to Tom.
- Onu Tom'a göstermek istemedim.
- Show her what you can do.
- Ona ne yapabileceğini göster.
- She kindly showed me the way.
- Bana nezaketle yolu gösterdi.
- The policeman showed Tom his badge.
- Polis, Tom'a rozetini gösterdi.
- Show us how it's done.
- Bize onun nasıl yapıldığını göster.
- Will you show me how to set up a cot?
- Bebek karyolasını nasıl kuracağımı bana gösterir misin?
- I wanted to show you this.
- Bunu size göstermek istedim.
- I showed it to Tom.
- Tom'a gösterdim.
- Did you show Tom your pictures?
- Resimlerini Tom'a gösterdin mi?
- Tom's face showed his relief.
- Tom'un yüzü rahatladığını gösteriyordu.
- Show your cards.
- Kartlarınızı gösterin.
- I'll show you my vocabulary list.
- Sana kelime listemi göstereceğim.
- Tom showed Mary into John's office.
- Tom, Mary'ye John'un ofisini gösterdi.
- Susan broke the dish on purpose to show her anger.
- Susan öfkesini göstermek için tabağı bilerek kırdı.
- I didn't know how to do that until Tom showed me.
- Tom bana gösterene kadar bunu nasıl yapacağımı bilmiyordum.
- Tom didn't show me anything.
- Tom bana hiçbir şey göstermedi.
- I appreciate the trust you've shown in me.
- Bana gösterdiğin güven için minnettarım.
- I'd have been able to do that if somebody had shown me how.
- Birisi bana nasıl olduğunu gösterseydi bunu yapabilirdim.
- I'll show you how to make a good Italian coffee.
- Size iyi bir İtalyan kahvesi nasıl yapılır göstereceğim.
- Could you show me that?
- Onu bana gösterir misin?
- Please show me the menu.
- Lütfen bana menüyü gösterin.
- Show her your hands.
- Ona ellerini göster.
- Come on, I'll show you.
- Hadi, ben sana göstereceğim.
- He showed me the camera which he had bought the day before.
- Bana bir gün önce aldığı fotoğraf makinesini gösterdi.
- Tom showed Mary's letter to me.
- Tom Mary'nin mektubunu bana gösterdi.
- I'll do that the way you showed me.
- Bana gösterdiğin şekilde yapacağım.
- Skura is showing more skin.
- Skura daha fazla dekolte gösteriyor.
- We showed them what we can do.
- Onlara neler yapabileceğimizi gösterdik.
- Sami showed the cops this video.
- Sami bu videoyu polislere gösterdi.
- Will you show me the picture?
- Bana fotoğrafı gösterir misin?
- I showed my ticket to the doorman and went into the theatre.
- Biletçiye biletimi gösterdim ve tiyatroya girdim.
- Tom showed Mary how to use the washing machine.
- Tom Mary'ye çamaşır makinesini nasıl kullanacağını gösterdi.
- Tom showed me his new guitar.
- Tom bana yeni gitarını gösterdi.
- I thank you sincerely for having shown me the errors.
- Bana hataları gösterdiğiniz için size içtenlikle teşekkür ederim.
- Show them your bruise.
- Onlara çürüğünü göster.
- I want to show you something I've been working on.
- Üzerinde çalıştığım bir şeyi sana göstermek istiyorum.
- I will show you how to solve it.
- Size nasıl çözeceğinizi göstereceğim.
- I'm the one who showed Tom how to do that.
- Tom'a bunu nasıl yapacağını gösteren bendim.
- I can't wait for Tom to come home so I can show him this.
- Ona bunu gösterebileyim diye Tom'un eve gelmesini bekleyemem ben.
- Show that the matrix is diagonalisable.
- Matrisin köşegenleştirilebilir olduğunu göster.
- Show it to us.
- Göster bize.
- He doesn't show his true feelings.
- Gerçek duygularını göstermiyor.
- Tom showed me the poems that he'd written when he was a teenager.
- Tom bir ergenken yazdığı şiirleri bana gösterdi.
- He showed us how to ride a horse.
- Bir atı nasıl süreceğimizi bize gösterdi.
- I've got a newspaper article I want to show you.
- Sana göstermek istediğim bir gazete makalesi var.
- Sami showed Layla his work.
- Sami, Layla'ya yaptığı işi gösterdi.
- Could you please show me how to do that?
- Bana onu nasıl yapacağımı gösterebilir misiniz?
- He showed me a lot of beautiful photos.
- O bana çok sayıda güzel fotoğraflar gösterdi.
- Please show me your price list.
- Lütfen bana fiyat listenizi gösterin.
- He doesn't show any interest in science.
- Bilime hiç ilgi göstermez.
- Please don't show Tom this note.
- Bu notu lütfen Tom'a göstermeyin.
- This shows his loyalty to his friends.
- Bu, onun arkadaşlarına olan sadakatini gösterir.
- Will you show me the way to the bank?
- Bana bankaya giden yolu gösterir misiniz?
- I didn't show Tom the pictures he wanted to see.
- Tom'a görmek istediği resimleri göstermedim.
- I can't believe I showed you that.
- Sana bunu gösterdiğime inanamıyorum.
- Go on, show us what you can do.
- Hadi, bize neler yapabileceğini göster.
- The civilian unrest is showing no signs of abating.
- Sivil kargaşa hiçbir yatışma işareti göstermiyor.
- He showed me the way to the station.
- O bana istasyona giden yolu gösterdi.
- Did you show those photos to your friends?
- O fotoğrafları arkadaşlarına gösterdin mi?
- Could you please show Tom how to do that?
- Tom'a bunu nasıl yapacağını gösterebilir misin?
- Tom showed Mary his new watch.
- Tom, Mary'ye yeni saatini gösterdi.
- Show me your ID first before I let you in.
- Sizi içeri almadan önce kimliğinizi gösterin.
- I hope your mom personally saw the places that I showed in the photos.
- Annenin fotoğraflarda gösterdiğim yerleri şahsen gördüğünü umuyorum.
- I'll show Tom how to do that.
- Onu nasıl yapacağını Tom'a göstereceğim.
- Tom showed Mary into the room.
- Tom, Mary'ye odanın içini gösterdi.
- Marie will show you how to catch a fish.
- Marie size nasıl balık tutulacağını gösterecek.
- Tom showed Mary where to put the boxes.
- Tom, Mary'ye kutuları nereye koyacağını gösterdi.
- Can you show me another magic trick?
- Bana bir sihir numarası daha gösterebilir misin?
- He amused the children by showing them some magic.
- Onlara biraz büyü göstererek çocukları eğlendirdi.
- Tom will show us the documents this afternoon.
- Tom bu öğleden sonra evrakları bize gösterecek.
- I wanted to show Tom how to do that.
- Onu nasıl yapacağımı Tom'a göstermek istedim.
- Please show your ticket.
- Lütfen biletini göster.
- I wish I had the courage to show my feelings.
- Keşke duygularımı gösterecek cesaretim olsa.
- Get Tom to show you that.
- Tom onu sana göstersin.
- Please show me your detailed plan.
- Lütfen, bana ayrıntılı planınızı gösterin.
- I'm just here to show you something.
- Sana bir şey göstermek için buradayım.
- Would you please show me that skirt?
- Lütfen bana o eteği gösterir misin?
- Here is a picture to show you.
- İşte size gösterecek bir resim.
- Tom showed no emotion.
- Tom hiç duygu göstermedi.
- I want you to show me what love is.
- Aşkın ne olduğunu bana göstermeni istiyorum.
- Sami showed Layla the receipts.
- Sami, Layla'ya makbuzları gösterdi.
- I wanted to show Tom how good I was at skating.
- Tom'a paten yapmada ne kadar iyi olduğumu göstermek istedim.
- I can show you the way because I've been there before.
- Size yolu gösterebilirim çünkü daha önce orada bulundum.
- Please show me those.
- Lütfen bana şunları gösterin.
- He showed me round the park.
- O bana parkı gösterdi.
- A DNA test showed he was innocent.
- DNA testi masum olduğunu gösterdi.
- The Chinese automotive import market shows signs of slight growth.
- Çinli otomotiv ithalat pazarı hafif büyüme sinyalleri gösteriyor.
- Can you show me your boarding pass?
- Bana biniş kartınızı gösterebilir misiniz?
- Can you show me how to do that?
- Bana nasıl yapılacağını gösterebilir misin?
- Tom will show you how to catch fish.
- Tom sana nasıl balık tutulacağını gösterecek.
- We'll show them who we are.
- Onlara kim olduğumuzu göstereceğiz.
- I can show you the old city.
- Sana eski kenti gösterebilirim.
- Let him show you how it's done.
- Bunun nasıl yapıldığını sana göstersin.
- I'll show you where it is.
- Onun nerede olduğunu size göstereceğim.
- The girl was kind enough to show me the way to the museum.
- Kız, bana müzeye giden yolu gösterecek kadar nazikti.
- Will you show me the book?
- Bana kitabı gösterir misin?
- He always shows.
- O her zaman gösterir.
- Let him show you how it's done.
- Bırakın o size nasıl yapıldığını göstersin.
- Show us the solution.
- Bize çözümü göster.
- Please show me your picture.
- Lütfen bana resminizi gösterin.
- Wine is wont to show the mind of man.
- Şarap insanın zihnini göstermeye alışkındır.
- I will show you how to solve it.
- Onu nasıl halledeceğini sana göstereceğim.
- I wanted to show you this.
- Sana bunu göstermek istedim.
- Would you show us some samples of your work?
- Bize çalışmalarınızdan bazı örnekler gösterir misiniz?
- Tom nodded his head to show his agreement.
- Tom kabul ettiğini göstermek için başını salladı.
- Tom showed us how to do that.
- Tom bize nasıl yapılacağını gösterdi.
- She showed me his album.
- O, bana albümünü gösterdi.
- I could show you how this works.
- Bunun nasıl çalıştığını gösterebilirim.
- Show him who's boss!
- Ona kimin patron olduğunu göster!
- Recent studies have shown that is not true.
- Son araştırmalar bunun doğru olmadığını gösterdi.
- I'll show you that I am right.
- Size haklı olduğumu göstereceğim.
- Show us what you're capable of.
- Bize neler yapabileceğini göster.
- Show Tom your hands.
- Tom'a ellerini göster.
- Please show me the scar.
- Lütfen yara izini gösterin.
- I've got something I want to show you.
- Sana bir şey göstermek istiyorum.
- He secretly showed me her photo.
- Bana gizlice onun fotoğrafını gösterdi.
- His face showed that he was annoyed.
- Onun yüzü rahatsız olduğunu gösteriyordu.
- If Tom were here now, he'd show us how to do this.
- Tom şimdi burada olsaydı, bize bunu nasıl yapacağımızı gösterirdi.
- Would you mind showing me how to do that?
- Bunu nasıl yapacağımı bana gösterir misin?
- Mary showed Tom her wedding ring.
- Mary Tom'a evlilik yüzüğünü gösterdi.
- I would like to show you my beautiful city.
- Size güzel şehrimi göstermek istiyorum.
- Tom showed me how to make spaghetti.
- Tom bana spagettinin nasıl yapıldığını gösterdi.
- Tom didn't know how to do that until I showed him.
- Tom ben ona gösterinceye kadar bunu nasıl yapacağını bilmiyordu.
- She showed me her album.
- Bana albümünü gösterdi.
- Could you show Tom where the parking lot is?
- Tom'a otoparkın yerini gösterebilir misin?
- Show us around.
- Bize etrafı göster.
- Tom showed me his new car.
- Tom bana yeni arabasını gösterdi.
- He had the kindness to show me the way.
- Bana yolu gösterecek nezaketi vardı.
- The lawyer will try to show that her client is innocent.
- Avukat müvekkilinin masum olduğunu göstermeye çalışacak.
- He showed me the ropes.
- Bana işin inceliklerini gösterdi.
- Tom shows no signs of slowing down.
- Tom yavaşlama belirtisi göstermiyor.
- Tom didn't know how to do that until I showed him.
- Ben gösterene kadar Tom bunu nasıl yapacağını bilmiyordu.
- Additions and deletions are not shown immediately.
- Eklemeler ve silmeler hemen gösterilmez.
- Tom showed Mary the book he had written.
- Tom Mary'ye yazdığı kitabı gösterdi.
- Show me how to do it, please.
- Onun nasıl yapılacağını bana gösterin, lütfen.
- Come on, show us what you bought.
- Hadi, bize aldığını göster.
- I'll show that to them.
- Bunu onlara göstereceğim.
- Tom showed his friend a YouTube video.
- Tom, arkadaşına bir YouTube videosu gösterdi.
- I showed my room to her.
- Ona odamı gösterdim.
- I'll show you the city.
- Sana şehri göstereceğim.
- I'll show you later.
- Sana daha sonra göstereceğim.
- Dick showed a willingness to help us.
- Dick, bize yardım etmeye istekli olduğunu gösterdi.
- Tom showed Mary a way to do that.
- Tom, Mary'ye onu yapmak için bir yol gösterdi.
- I'd like to show this picture of Tom to you.
- Tom'un bu resmini sana göstermek istiyorum.
- They showed me a lot of nice pictures.
- Bana bir sürü güzel resim gösterdiler.
- I forgot to show you how to do that.
- Bunu nasıl yapacağını sana göstermeyi unuttum.
- I'll show you to your room.
- Sana odanı göstereyim.
- Show me your passport, please.
- Bana pasaportunuzu gösterin, lütfen.
- When is your next show?
- Bir sonraki gösterin ne zaman?
- Show me what you've done.
- Bana ne yaptığınızı gösterin.
- I'll show you another one.
- Sana bir tane daha göstereceğim.
- Could you show me the way to the theatre?
- Bana tiyatronun yolunu gösterebilir misin?
- Please show this to Tom.
- Lütfen bunu Tom'a göster.
- He showed her his tattoo.
- Ona dövmesini gösterdi.
- She showed absolutely no interest in the photos.
- Fotoğraflara kesinlikle ilgi göstermedi.
- Could you show me the list?
- Bana listeyi gösterebilir misin?
- He showed us a beautiful hat.
- O, bize güzel bir şapka gösterdi.
- Sami didn't show this to his wife.
- Sami bunu karısına göstermedi.
- That shows the depth of his love for his family.
- Bu, ailesine olan sevgisinin derinliğini gösteriyor.
- The statistics show this.
- İstatistikler bunu gösteriyor.
- Dan didn't even show his hands.
- Dan ellerini bile göstermedi.
- Television shows violence, which influences, above all, younger people.
- Televizyon şiddet gösteriyor, bu da özellikle gençleri etkiliyor.
- I intend to show Tom these letters.
- Tom'a bu mektupları göstermeye niyetliyim.
- Sami started showing Layla the ropes.
- Sami Leyla'ya ipleri göstermeye başladı.
- Tom showed us his mother's picture.
- Tom bize annesinin resmini gösterdi.
- She moves like a queen and shows that she has rhythm in her blood.
- Bir kraliçe gibi hareket ediyor ve kanının kaynadığını gösteriyor.
- Show your own business.
- Kendi işini göster.
- Could you show me where the bathroom is?
- Bana banyonun yerini gösterebilir misiniz?
- Tom isn't the one who showed Mary how to do that.
- Bunu nasıl yapacağını Mary'ye gösteren kişi Tom değil.
- Show me where you found it.
- Bunu nerede bulduğunuzu gösterin bana.
- Tom should've done that the way I showed him.
- Tom ona gösterdiğim şekilde yapmalıydı.
- Show him how to do this.
- Ona nasıl yapılacağını göster.
- I wanted to show them your book.
- Onlara kitabını göstermek istedim.
- Would you please show me where the Banque de France is located?
- Banque de France'ın nerede bulunduğunu bana gösterir misiniz?
- I'll show you where I work.
- Sana nerede çalıştığımı göstereceğim.
- I asked Tom to show my some pictures of his family.
- Tom'dan ailesinin bazı resimlerini göstermesini istedim.
- Tom showed me a magic trick.
- Tom bana bir sihirbazlık numarası gösterdi.
- Show your cards.
- Kartlarını göster.
- Tom wanted to show Mary what he had bought.
- Tom, Mary'ye neler aldığını göstermek istedi.
- I'll show it to you again.
- Sana tekrar göstereceğim.
- I will show you that man can be reborn from his ashes.
- Sana küllerinden yeniden doğabilen adamı göstereceğim.
- The customer rejected everything that I showed her.
- Müşteri, gösterdiğim her şeyi reddetti.
- Can you show me how to do this?
- Bunu nasıl yapacağımı gösterebilir misin?
- Tom needs us to show him the way.
- Tom bizim ona yolu göstermemizi istiyor.
- I wanted to show Tom how good I was at skating.
- Tom'a buz pateninde ne kadar iyi olduğumu göstermek istedim.
- There's so much I want to show you.
- Sana göstermek istediğim çok şey var.
- Will you show me the way to the museum?
- Bana müzenin yolunu gösterir misiniz?
- Please show us something else.
- Lütfen bize başka bir şey gösterin.
- My aunt showed me how to make good coffee.
- Teyzem bana nasıl iyi kahve yapılacağını gösterdi.
- Show them the magazine.
- Onlara dergiyi göster.
- I showed Tom how he should do that.
- Tom’a bunu nasıl yapması gerektiğini gösterdim.
- Tom showed something to Mary.
- Tom, Mary'ye bir şey gösterdi.
- Can you show me the way please?
- Bana yolu gösterebilir misiniz lütfen?
- I'll show you where.
- Size yerini göstereyim.
- Tom showed us how.
- Tom bize nasıl yapılacağını gösterdi.
- Could you show me the list?
- Bana listeyi gösterebilir misiniz?
- Mary showed Tom where she hid the diamonds.
- Mary Tom'a elmasları sakladığı yeri gösterdi.
- I would like to show you my beautiful city.
- Sana güzel şehrimi göstermek istiyorum.
- How dare you show your face around here!
- Yüzünü buralarda göstermeye nasıl cesaret edersin!
- I showed Tom how to do that.
- Tom'a onun nasıl yapılacağını gösterdim.
- I'll show you the car I've just bought.
- Sana yeni aldığım arabayı göstereyim.
- Did Tom show you how to do that?
- Tom sana bunu nasıl yapacağını gösterdi mi?
- He showed a lot of patience.
- Çok sabır gösterdi.
- I could show you how this works.
- Bunun nasıl çalıştığını sana gösterebilirim.
- If I make a mistake, it only shows you I am not a machine.
- Eğer bir hata yaparsam, bu sadece benim bir makine olmadığımı gösterir.
- Tom showed me some pictures of himself.
- Tom bana kendisine ait bazı resimleri gösterdi.
- Didn't I show you my new Mustang?
- Sana yeni Mastengimi göstermedim mi?
- Shyness first shows itself at school.
- Utangaçlık kendini ilk önce okulda gösterir.
- Would you show me some rings?
- Bana birkaç yüzük gösterir misin?
- Other research shows similar results.
- Diğer araştırmalar da benzer sonuçlar gösteriyor.
- Tom says he has something to show us.
- Tom bize gösterecek bir şeyi olduğunu söylüyor.
- Tom was afraid to show his father his report card.
- Tom babasına karnesini göstermeye korkuyordu.
- Tom showed me a better way to do that.
- Tom bana bunu yapmanın daha iyi bir yolunu gösterdi.
- Tom will show you how to do it.
- Tom size nasıl yapılacağını gösterecek.
- Could you show me how to start this machine?
- Bu makineyi nasıl çalıştıracağımı bana gösterir misin?
- Are you certain it was Tom who showed Mary how to do that?
- Mary'ye bunun nasıl yapılacağını gösteren kişinin Tom olduğundan emin misin?
- I'll show that to him.
- Bunu ona göstereceğim.
- Show it to mom!
- Onu anneme göster!
- Tom should show Mary how to do that.
- Tom, Mary'ye bunu nasıl yapacağını göstermelidir.
- If you want, I can show you how to do that.
- Eğer istiyorsan, onu nasıl yapacağını sana gösterebilirim.
- What did you want to show me?
- Bana ne göstermek istiyorsun?
- I'll show you my vocabulary list.
- Sana kelime listemi göstereyim.
- I don't usually show my feelings.
- Genelde duygularımı göstermem.
- She showed me the way.
- O bana yolu gösterdi.
- Tom wasn't supposed to show the contract to Mary.
- Tom'un sözleşmeyi Mary'ye göstermemesi gerekiyordu.
- If students today had more free time, they might show more interest in politics.
- Bugün öğrencilerin daha fazla boş zamanı olsaydı, siyasete daha fazla ilgi gösterebilirlerdi.
- He showed me the way to the ballpark.
- Bana top sahasının yolunu gösterdi.
- Can you show me the way to a bus stop, please?
- Bir otobüs durağına giden yolu bana gösterebilir misiniz lütfen ?
- Tom will show Mary how to do that.
- Tom Mary'ye nasıl yapılacağını gösterecek.
- You said you had something to show me.
- Bana gösterecek bir şeyin olduğunu söyledin.
- I met the man, who showed me the way.
- Bana yolu gösteren adamla tanıştım.
- I'll show you where the kitchen is.
- Mutfağın nerede olduğunu sana göstereceğim.
- I'm showing an interest in the classics.
- Klasiklere ilgi gösteriyorum.
- These days, a watch not only shows the time, but also the person's social status.
- Bugünlerde bir saat sadece zamanı değil, aynı zamanda kişinin sosyal statüsünü de gösteriyor.
- Did you show your record of service?
- Hizmet kaydını gösterdin mi?
- He showed it to me.
- Bana gösterdi.
- Tom showed me how to make pizza.
- Tom bana nasıl pizza yapılacağını gösterdi?
- I'm waiting for someone to show me how to do this.
- Birinin bana bunun nasıl yapılacağını göstermesini bekliyorum.
- What more can you show me?
- Bana başka ne gösterebilirsin?
- Tom showed some photos to Mary.
- Tom, Mary'ye bazı fotoğraflar gösterdi.
- Marie will show you how to catch a fish.
- Marie sana nasıl balık tutacağını gösterecek.
- Tom, would you show Mary how to use the scanner?
- Tom, Mary'e tarayıcıyı nasıl kullanacağını gösterir misin?
- She showed them how to fasten their seat belts.
- Onlara emniyet kemerlerini nasıl bağlayacaklarını gösterdi.
- Tom has something he can't wait to show you.
- Tom'un sana göstermek için sabırsızlandığı bir şey var.
- He was kind enough to show me the way.
- Bana yolu gösterecek kadar nazikti.
- You want me to show you how to do it?
- Nasıl yapıldığını göstermemi mi istiyorsun?
- Will you please show me the way?
- Lütfen bana yolu gösterir misiniz?
- Tom showed Mary how to gut a fish.
- Tom, Mary'ye balığın içini nasıl boşaltacağını gösterdi.
- She broke the dish on purpose just to show her anger.
- Sırf öfkesini göstermek için tabağı bilerek kırdı.
- Would you like me to show you how to do that?
- Onu nasıl yapacağını sana göstermemi ister misin?
- Show it to us!
- Onu bize göster!
- A DNA test showed he was innocent.
- Bir DNA testi onun masum olduğunu gösterdi.
- Tom refused to show us how to do that.
- Tom bize bunu nasıl yapacağımızı göstermeyi reddetti.
- There's something I want to show you.
- Sana göstermek istediğim bir şey var.
- Would you like for me to show you how it's done?
- Nasıl yapıldığını göstermemi ister misiniz?
- He showed his album to me.
- Bana albümünü gösterdi.
- I will show you some.
- Sana biraz göstereceğim.
- Tom showed Mary several ways to do that.
- Tom, Mary'ye bunu yapmak için bir kaç yol gösterdi.
- Our calculations show that the rocket is off its course.
- Hesaplamalarımız roketin rotasından çıktığını gösteriyor.
- I'll show you where the kitchen is.
- Size mutfağın yerini göstereyim.
- I showed my room to him.
- Ona odamı gösterdim.
- He showed me his picture.
- O, bana resmini gösterdi.
- Did Tom show an interest?
- Tom ilgi gösterdi mi?
- Tom showed Mary an old newspaper article.
- Tom Mary'ye eski bir gazete makalesi gösterdi.
- It only shows you're not a robot.
- Bu sadece senin bir robot olmadığını gösteriyor.
- Tom says he wants to show Mary something.
- Tom, Mary'ye bir şey göstermek istediğini söylüyor.
- Could you please show me your boarding pass?
- Lütfen bana biniş kartınızı gösterir misiniz?
- Could you show me that necktie?
- Bana şu kravatı gösterebilir misin?
- Do you want me to show you how it's done?
- Nasıl yapıldığını göstermemi ister misin?
- Tom was the one who showed me how to do that.
- Bunu nasıl yapacağımı gösteren Tom'du.
- I'll show you how to make a good Italian coffee.
- Sana iyi bir İtalyan kahvesinin nasıl yapılacağını göstereceğim.
- He showed her the letter from his father.
- Ona babasından gelen mektubu gösterdi.
- Did Tom show you anything else?
- Tom size başka bir şey gösterdi mi?
- Sami showed Layla's e-mail to Farid.
- Sami, Leyla'nın e-postasını Ferit'e gösterdi.
- Tom can show you around.
- Tom sana etrafı gösterebilir.
- Tom showed Mary how to build a fire.
- Tom, Mary'e nasıl ateş yakılacağını gösterdi.
- He showed him where to leave the suitcase.
- Ona bavulunu nereye bırakacağını gösterdi.
- Can you show us how to do that?
- Bunu nasıl yapacağımızı gösterebilir misin?
- When I went into his room, he showed me the numerous trophies he had won during the twenty years he had played golf.
- Odasına girdiğimde bana golf oynadığı yirmi yıl boyunca kazandığı sayısız kupayı gösterdi.
- I want to show it to Tom as soon as possible.
- Mümkün olduğunca çabuk Tom'a göstermek istiyorum.
- Sami showed the picture to Layla.
- Sami fotoğrafı Layla'ya gösterdi.
- I want to show you something first.
- Önce sana bir şey göstermek istiyorum.
- Did you ever show Tom that letter?
- Tom'a o mektubu hiç gösterdin mi?
- Show us where you found it.
- Nerede bulduğunu bize göster.
- Tom has to show Mary how to do that.
- Tom, Mary'ye bunu nasıl yapacağını göstermek zorunda.
- Thanks for showing me the way.
- Bana yolu gösterdiğiniz için teşekkürler.
- Would you like for me to show you how it's done?
- Bunun nasıl yapıldığını sana göstermemi ister misin?
- I showed one.
- Birini gösterdim.
- I'll show Tom what a pipe is.
- Tom'a bir borunun ne olduğunu göstereceğim.
- I want to show you something, Tom.
- Sana bir şey göstermek istiyorum, Tom.
- Tom showed us some pictures.
- Tom bize bazı resimler gösterdi.
- You said you wanted to show us something.
- Bize bir şey göstermek istediğini söyledin.
- Did your uncle show you his new will?
- Amcan sana yeni vasiyetini gösterdi mi?
- I showed my friends these picture postcards.
- Arkadaşlarıma bu resimli kartpostalları gösterdim.
- Show us the proof.
- Bize kanıtı göster.
- The calculator showed the correct answer.
- Hesap makinesi doğru cevabı gösterdi.
- I thought Tom would show Mary how to do that.
- Tom'un Mary'ye bunu nasıl yapacağını göstereceğini düşündüm.
- Show more details.
- Daha fazla ayrıntı göster.
- Tom wants to show you something.
- Tom sana bir şey göstermek istiyor.
- Tom showed us a few card tricks.
- Tom bize birkaç kart numarası gösterdi.
- I might be the only person who's willing to show you how to do that.
- Bunu nasıl yapacağını sana gösterecek tek kişi ben olabilirim.
- Show me your watch.
- Bana saatinizi gösterin.
- I'll show you how to separate gold from sand.
- Size altını kumdan nasıl ayıracağınızı göstereceğim.
- I need you to show me what you have in your bag.
- Çantanda ne olduğunu bana göstermeni istiyorum.
- Tom showed Mary several ways to do that.
- Tom, Mary'e bunu yapmanın çeşitli yollarını gösterdi.
- I'll show you how this game is played.
- Sana bu oyunun nasıl oynandığını göstereceğim.
- She showed me how to make spaghetti.
- Bana spagettinin nasıl yapıldığını gösterdi.
- Would you please show me another one?
- Lütfen bana başka bir tane daha gösterir misiniz?
- The painting shows a young woman combing her hair before a mirror.
- Tablo, aynanın önünde saçlarını tarayan genç bir kadını gösteriyor.
- Tom showed the picture to Mary.
- Tom resmi Mary'ye gösterdi.
- Show Tom your bruise.
- Tom'a çürüğünü göster.
- Can you show me where I am on this map?
- Bana bu haritada nerede olduğumu gösterebilir misin?
- Why are you showing me this?
- Bunu bana neden gösteriyorsun?
- I've got to show you something.
- Sana bir şey göstermek zorundayım.
- Did you show him that new book you bought?
- Satın aldığın o yeni kitabı ona gösterdin mi?
- Tom didn't know how to do that, so he asked me to show him how.
- Tom bunu nasıl yapacağını bilmiyordu, bu yüzden ona nasıl yapacağını göstermemi istedi.
- Will you show me on this map, please?
- Bana bu haritada gösterir misiniz lütfen?
- Show me the photos!
- Fotoğrafları gösterin!
- Tom showed Mary his new phone.
- Tom Mary'e yeni telefonunu gösterdi.
- Please show your ticket.
- Lütfen biletinizi gösterin.
- When I went into his room, he showed me the numerous trophies he had won during the twenty years he had played golf.
- Onun odasına girdiğimde, golf oynadığı yirmi yıl süresince kazandığı çok sayıda kupayı bana gösterdi.
- Show us where you found it.
- Nerede bulduğunu göster bize.
- Tom asked Mary to show him some of her artwork.
- Tom, Mary'den bazı resimlerini göstermesini istedi.
- Show them to me.
- Onları bana göster.
- Tom showed Mary his new tattoo.
- Tom Mary'ye yeni dövmesini gösterdi.
- Excuse me, could you show me how to use the washing machine?
- Affedersiniz, bana çamaşır makinesinin nasıl kullanacağımı gösterir misiniz?
- He showed his album to me.
- O bana albümünü gösterdi.
- José showed himself to be a person of bad character.
- José kötü karakterli biri olduğunu gösterdi.
- Excuse me, could you show me how to use the washing machine?
- Affedersiniz, bana çamaşır makinesini nasıl kullanacağımı gösterebilir misiniz?
- Tom showed the drawing to Mary.
- Tom resmi Mary'ye gösterdi.
- Tom showed me some pictures.
- Tom bana bazı resimler gösterdi.
- Tom showed me a picture.
- Tom bana bir resim gösterdi.
- She showed us her mother's photo.
- O bize annesinin fotoğrafını gösterdi.
- I'll show Tom the way.
- Tom'a yolu göstereceğim.
- Please show me another one.
- Lütfen bana bir tane daha gösterin.
- We'll show them.
- Onlara göstereceğiz.
- Tom showed me some photos yesterday.
- Dün Tom bana bazı fotoğraflar gösterdi.
- I showed my room to him.
- Odamı ona gösterdim.
- Tom wanted to show Mary how to do that, so next time she could do it and he wouldn't have to.
- Tom, Mary'ye bunu nasıl yapacağını göstermek istedi, böylece bir dahaki sefere Mary yapabilecek ve Tom yapmak zorunda kalmayacaktı.
- Tom showed Mary his garden.
- Tom, Mary'ye bahçesini gösterdi.
- She showed him the letter from his father.
- Ona babasından gelen mektubu gösterdi.
- He secretly showed me her picture.
- Bana gizlice onun resmini gösterdi.
- Tom will be happy to show you the way.
- Tom sana yolu göstermekten mutlu olacak.
- Tom was the one who showed me how it worked.
- Bunun nasıl çalıştığını bana gösteren Tom'du.
- Tom showed Mary where to put her umbrella.
- Tom Mary'ye şemsiyesini nereye koyacağını gösterdi.
- Tom should've done that the way Mary showed him.
- Tom bunu Mary'nin gösterdiği şekilde yapmalıydı.
- I'll show you another one.
- Sana başka bir tane göstereceğim.
- I'll be glad to show you.
- Sana göstermekten memnun olurum.
- I'll do that the way you showed me.
- Bunu bana gösterdiğin şekilde yapacağım.
- Let her show you how it's done.
- Bırakın o size nasıl yapıldığını göstersin.
- A DNA test showed she was innocent.
- Bir DNA testi onun masum olduğunu gösterdi.
- Sami showed resilience.
- Sami dayanıklılık gösterdi.
- Tom showed me the letter he got from Mary.
- Tom bana Mary'den aldığı mektubu gösterdi.
- There's something I've got to show you.
- Sana göstermek zorunda olduğum bir şey var.
- Thanks for showing me how to do that.
- Bunu nasıl yapacağımı gösterdiğiniz için teşekkürler.
- Tom should've done that the way Mary showed him.
- Tom bunu Mary'nin ona gösterdiği şekilde yapmalıydı.
- I knew you liked me even though you never showed it.
- Bunu hiç göstermemene rağmen beni sevdiğini biliyordum.
- Didn't I show you my new Mustang?
- Sana yeni Mustang'imi göstermemiş miydim?
- Can you show me how to do it?
- Bana nasıl yapılacağını gösterebilir misin?
- Please show us how to do that.
- Lütfen bize bunu nasıl yapacağımızı göster.
- I'll show you my room.
- Sana odamı göstereyim.
- Please show some consideration.
- Lütfen biraz dikkat gösterin.
- They showed it to our company.
- Şirketimize gösterdiler.
- Why don't we show Tom what we have?
- Neden Tom'a elimizdekini göstermiyoruz?
- Fatigue showed on her face.
- Yorgunluk kendini onun yüzünde gösterdi.
- If only I had a map, I could show you the way.
- Keşke bir haritam olsa, sana yolu gösterebilirim.
- Tom needs us to show him the way home.
- Tom'a evin yolunu göstermemiz gerekiyor.
- He showed me his album.
- Bana albümünü gösterdi.
- I want to show you my drawings.
- Sana çizimlerimi göstermek istiyorum.
- I think I'd better show my face.
- Sanırım yüzümü göstersem iyi olacak.
- The student was kind enough to show me the way.
- Öğrenci bana yolu gösterecek kadar nazikti.
- Tom was the one who showed me how to do that.
- Onu nasıl yapacağımı bana gösteren kişi Tom'du.
- She showed me her room.
- O, bana odasını gösterdi.
- Can you show me where the bathroom is?
- Banyonun nerede olduğunu gösterebilir misin?
- I've got something to show you.
- Sana göstermem gereken bir şey var.
- I'd rather you showed me.
- Bana göstermeni tercih ederim.
- She showed no interest in the photos.
- Fotoğraflara hiç ilgi göstermedi.
- Tom showed his photo album to Mary.
- Tom Mary'ye fotoğraf albümünü gösterdi.
- Would you please show me your photo album?
- Lütfen bana fotoğraf albümünü gösterir misin?
- Tom showed me something interesting today.
- Bugün Tom bana ilginç bir şey gösterdi.
- She showed me her garden.
- Bana bahçesini gösterdi.
- Can you show me where Tom Jackson's office is?
- Tom Jackson'ın ofisinin nerede olduğunu gösterebilir misin?
- Tom, I want to show you something.
- Tom, sana bir şey göstermek istiyorum.
- Tom showed me the poems that he'd written when he was a teenager.
- Tom bana gençken yazdığı şiirleri gösterdi.
- This shows that English isn't just for the British anymore.
- Bu, İngilizce'nin artık sadece İngilizler için olmadığını göstermektedir.
- Show me your documents.
- Bana belgelerinizi gösterin.
- Would you be willing to show me how to do that?
- Bunu nasıl yapacağımı göstermek ister misiniz?
- Please show me the wound.
- Lütfen yarayı gösterin.
- I wish Tom had shown me how to do that.
- Keşke Tom bana bunu nasıl yapacağımı gösterseydi.
- Show us the results.
- Bize sonuçları gösterin.
- He always shows.
- Her zaman gösterir.
- The bellboy will show you to your room.
- Belboy sana odanı gösterecek.
- Tom showed me every room.
- Tom bana her odayı gösterdi.
- Tom showed me how to do it.
- Tom bana nasıl yapılacağını gösterdi.
- I wanted to show her your book.
- Ona senin kitabını göstermek istedim.
- She showed us a beautiful hat.
- Bize güzel bir şapka gösterdi.
- I'll show you later.
- Sana sonra gösteririm.
- Could you show Tom how to do that?
- Tom'a bunu nasıl yapacağını gösterebilir misin?
- Tom's strength training began to show results.
- Tom'un güç antrenmanı sonuçları göstermeye başladı.
- Tom showed Mary how to do it.
- Tom Mary'ye onu nasıl yapacağını gösterdi.
- The boy had the kindness to show us around.
- Çocuk bize etrafı gösterme nezaketini gösterdi.
- Tom showed me his room.
- Tom bana odasını gösterdi.
- All they show us is girls in bathing suits!
- Tüm bunlar bize mayolu kızlar olduğunu gösteriyor!
- I'd like you to show me how to do that.
- Bana nasıl yapılacağını göstermeni istiyorum.
- She needs us to show her the way.
- Ona yolu göstermemiz için bize ihtiyacı var.
- I'm here to show you your worst nightmare.
- Size en kötü kabusunuzu göstermek için buradayım.
- Tom should've shown Mary how to do that.
- Tom Mary'ye bunu nasıl yapacağını göstermeliydi.
- The results of Tom's biopsy show that the tumor is benign.
- Tom'un biyopsi sonuçları tümörün iyi huylu olduğunu gösteriyor.
- First, there's something I'd like to show you.
- Önce sana göstermek istediğim bir şey var.
- Sami showed Layla's e-mail to Farid.
- Sami, Layla'nın e-postasını Farid'e gösterdi.
- Did you show them your pictures?
- Onlara fotoğraflarını gösterdin mi?
- Can you show me your boarding pass?
- Biniş kartını bana gösterebilir misin?
- Show them your hands.
- Onlara ellerini göster.
- Tom showed Mary the chart.
- Tom Mary'ye çizelgeyi gösterdi.
- Can you show it to me?
- Bana gösterebilir misin?
- We've got something to show you.
- Sana gösterecek bir şeyimiz var.
- Tom showed Mary his passport.
- Tom Mary'ye pasaportunu gösterdi.
- Can you show me those pictures?
- O resimleri bana gösterebilir misin?
- Tom showed me Mary's picture.
- Tom bana Mary'nin resmini gösterdi.
- Please show me your bag.
- Lütfen bana çantanızı gösterin.
- Will you show me your passport, please?
- Bana pasaportunuzu gösterir misiniz, lütfen?
- I was asked to show my passport at the border.
- Sınırda pasaportumu göstermem istendi.
- Sorry, but can you show me the way to the next village?
- Üzgünüm ama bana sonraki köyün yolunu gösterebilir misiniz?
- Show us where you found her.
- Onu nerede bulduğunu göster.
- Would you please show me another one?
- Lütfen bana bir tane daha gösterir misin?
- If you want me to show Tom, I'll show him.
- Tom'u göstermemi istiyorsan, onu sana gösteririm.
- Tom showed us where to look.
- Tom bize nereye bakacağımızı gösterdi.
- Our records show that you haven't paid yet.
- Kayıtlarımız henüz ödeme yapmadığınızı göstermektedir.
- Your big sis will show you.
- Ablan sana gösterecektir.
- I didn't show the letter to Tom.
- Mektubu Tom'a göstermedim.
- I didn't know how to do that until Tom showed me.
- Tom bana gösterene kadar nasıl yapacağımı bilmiyordum.
- Come on, I'll show you.
- Gel, sana göstereyim.
- Show me the location of your camp on this map.
- Bana bu haritada kampınızın yerini gösterin.
- Would you mind showing me that?
- Şunu bana gösterebilir misin?
- Do you show Tatoeba to your friends?
- Tatoeba'yı arkadaşlarına gösteriyor musun?
- Can you show me the way to the aquarium?
- Bana akvaryuma giden yolu gösterir misin?
- Did you want to show me something?
- Bana bir şey mi göstermek istiyorsun?
- I showed my ticket at the door.
- Kapıda biletimi gösterdim.
- We need to show you something.
- Sana bir şey göstermemiz gerekiyor.
- I had to show him something.
- Ona bir şey göstermek zorundaydım.
- Show it to her.
- Bunu ona göster.
- I showed him who's boss.
- Ona kimin patron olduğunu gösterdim.
- Mary showed Ken another fortune teller.
- Mary, Ken'e başka bir falcı gösterdi.
- I showed Tom how to tie a bowline.
- Tom'a nasıl papyon bağlanacağını gösterdim.
- Please show me something with short sleeves.
- Lütfen bana kısa kollu bir şey gösterin.
- I'm still waiting for Tom to show me how to do that.
- Hâlâ Tom'un bana bunu nasıl yapacağımı göstermesini bekliyorum.
- Mary showed all her friends her engagement ring.
- Mary tüm arkadaşlarına nişan yüzüğünü gösterdi.
- What did you show Tom?
- Tom'a ne gösterdin?
- Show her your bruise.
- Ona çürüğünü göster.
- A DNA test showed she was innocent.
- DNA testi masum olduğunu gösterdi.
- Show us where you found him.
- Onu nerede bulduğunu göster.
- Could you show me your license and registration, please?
- Ehliyetinizi ve ruhsatınızı gösterebilir misiniz lütfen?
- Will you show it to me?
- Bana gösterir misin?
- You need to show Tom how to do that.
- Tom'a bunu nasıl yapacağını göstermelisin.
- Tom showed Mary his new watch.
- Tom yeni saatini Mary'ye gösterdi.
- Your chromosome can undoubtedly show what kind of human you are!
- Sizin kromozomunuz şüphesiz ne tür bir insan olduğunuzu gösterebilir!
- I'll show you how it's done.
- Bunun nasıl yapıldığını sana göstereceğim.
- I showed Tom what was in my pockets.
- Tom'a ceplerimde ne olduğunu gösterdim.
- Tom showed Mary how to do it.
- Tom Mary'ye nasıl yapılacağını gösterdi.
- I wish I could show you how much I love you.
- Keşke seni ne kadar sevdiğimi gösterebilseydim.
- He showed me his stamp collection.
- Bana pul koleksiyonunu gösterdi.
- Tom showed some pictures to Mary.
- Tom, Mary'ye bazı resimler gösterdi.
- Can you show me one more time?
- Bana bir kez daha gösterebilir misiniz?
- I showed Tom around.
- Tom'a etrafı gösterdim.
- Tom showed Mary John's picture.
- Tom Mary'ye John'un resmini gösterdi.
- Did Marika show you how to milk cows?
- Marika sana ineklerin nasıl sağılacağını gösterdi mi?
- Sami won't show that.
- Sami bunu göstermez.
- He showed little interest in books or music.
- Kitaplara ya da müziğe çok az ilgi gösterdi.
- I'm the one who showed Tom how to do that.
- Tom'a bunu nasıl yapacağını gösteren kişi benim.
- Tom showed Mary where he hid the diamonds.
- Tom elmasları nereye sakladığını Mary'ye gösterdi.
- Tom showed his driver's license to the policeman.
- Tom polise ehliyetini gösterdi.
- I asked Tom to show Mary how to do that.
- Tom'dan Mary'ye bunu nasıl yapacağını göstermesini istedim.
- Tom wanted to show you something.
- Tom sana bir şey göstermek istedi.
- Show me your pictures in Armenia.
- Bana Ermenistan'daki fotoğraflarınızı gösterin.
- You have to show compassion to your girl.
- Kız arkadaşına merhamet göstermek zorundasın.
- Did you show your record of service?
- Hizmet kaydınızı gösterdiniz mi?
- Tom should've shown Mary how to do that.
- Tom, Mary'ye bunu nasıl yapacağını göstermeliydi.
- I'll show that to you.
- Onu sana göstereceğim.
- Too bad Tom isn't here to show us what to do.
- Tom'un bize ne yapacağımızı göstermek için burada olmaması çok kötü.
- Come and I'll show you who I am.
- Gel de sana kim olduğumu göstereyim.
- He showed me the camera which he had bought the day before.
- O bana önceki gün aldığı kamerayı gösterdi.
- I've been there before, so I can show you the way.
- Oraya daha önce gittim, bu yüzden size yolu gösterebilirim.
- Tom showed me how to use his camera.
- Tom bana kamerasını nasıl kullanacağımı gösterdi.
- Did she show you the picture?
- Sana resmi gösterdi mi?
- If it would help, I can show you how to do that.
- Eğer işe yararsa, onu nasıl yapacağını sana gösterebilirim.
- Tom showed me a better way to do that.
- Tom bana onu yapmak için daha iyi bir yol gösterdi.
- She showed me her new car.
- Bana yeni arabasını gösterdi.
- The patient showed the doctor his tongue.
- Hasta doktora dilini gösterdi.
- Could you show me how to start this machine?
- Bana bu makineyi nasıl çalıştıracağımı gösterebilir misin?
- Tom showed me the letter from Mary.
- Tom bana Mary'den gelen mektubu gösterdi.
- I will show her my car.
- Ona arabamı göstereceğim.
- Recent studies have shown that is not true.
- Son çalışmalar onun doğru olmadığını göstermiştir.
- We show you our home.
- Size evimizi gösterelim.
- I want to show you how to do that.
- Onu nasıl yapacağını sana göstermek istiyorum.
- Tom will be happy to show you the way.
- Tom sana yolu göstermekten mutluluk duyacaktır.
- Tom showed Mary's letter to me.
- Tom bana Mary'nin mektubunu gösterdi.
- Tom showed Mary a new way to do that.
- Tom, Mary'ye bunu yapmanın yeni bir yolunu gösterdi.
- Can you show me where the bathroom is?
- Bana banyonun nerede olduğunu gösterebilir misin?
- We will show you how to catch a fish.
- Sana nasıl balık tutulacağını göstereceğiz.
- Let me show it to you.
- Onu sana göstermeme izin ver.
- Can you show me those pictures?
- Bana o resimleri gösterebilir misin?
- Show them your bruise.
- Onlara çürüklerini göster.
- I wanted to show Tom how to do that.
- Tom'a bunu nasıl yapacağını göstermek istedim.
- I didn't show them anything.
- Onlara hiçbir şey göstermedim.
- Please show us your pictures.
- Lütfen bize resimlerini göster.
- Will you show me how to use this camera?
- Bana bu kamerayı nasıl kullanacağımı gösterir misin?
- She showed her my photograph.
- Ona fotoğrafımı gösterdi.
- I had to show them something.
- Onlara bir şey göstermek zorunda kaldım.
- Maybe I can show you.
- Belki sana gösterebilirim.
- I think I can show you how to do that.
- Sanırım sana nasıl yapılacağını gösterebilirim.
- I won't show Tom how to do that.
- Tom'a bunu nasıl yapacağını göstermeyeceğim.
- She shows no zeal for her work.
- İşi için hiç gayret göstermiyor.
- Can you show me how to tie a tie?
- Bana kravat bağlamayı gösterebilir misin?
- Show me what you have hidden behind your back.
- Arkanızda ne sakladığınızı gösterin.
- Please be so kind as to show me the way to the station.
- Lütfen bana istasyona giden yolu gösterir misiniz?
- I appreciate the faith you've shown in me.
- Bana gösterdiğiniz inancı takdir ediyorum.
- Tom showed Mary a lot of his pictures.
- Tom Mary'ye birçok resmini gösterdi.
- Tom needs to show Mary how to eat that.
- Tom'un Mary'ye bunu nasıl yiyeceğini göstermesi gerekiyor.
- Show it to them.
- Onlara bunu göster.
- Tom showed Mary his tattoo.
- Tom Mary'e dövmesini gösterdi.
- Maybe Tom showed Mary how to do that.
- Belki Tom, Mary'ye bunu nasıl yapacağını göstermiştir.
- Don't show that to children.
- Bunu çocuklara göstermeyin.
- Show me the way, will you?
- Bana yolu gösterir misiniz?
- Tom showed me the pictures he took at the wedding.
- Tom bana düğünde çektiği resimleri gösterdi.
- Can you show me how this works?
- Bana bunun nasıl çalıştığını gösterebilir misin?
- Do you think Tom would show me how to do that?
- Sence Tom bana bunu nasıl yapacağımı gösterir mi?
- Show us how it's done.
- Bize nasıl yapıldığını göster.
- Tom showed the map to Mary.
- Tom haritayı Mary'e gösterdi.
- Layla showed her legs.
- Leyla bacaklarını gösterdi.
- Show her the picture.
- Ona resmi göster.
- I was hoping you might be able to show me how to do this.
- Bunu nasıl yapacağımı bana gösterebileceğini umuyordum.
- My data-burning software is showing an error message.
- Benim veri yazma yazılımım bir hata mesajı gösteriyor.
- She showed them how to fasten their seat belts.
- Emniyet kemerlerini nasıl bağlayacaklarını onlara gösterdi.
- Tom said that he wished he hadn't told Mary to show John how to do that.
- Tom, Mary'ye John'a bunu nasıl yapacağını göstermesini söylememiş olmayı dilediğini söyledi.
- Can you show it to us?
- Bize gösterebilir misin?
- Are you sure it was Tom who showed Mary how to do that?
- Mary'ye nasıl yapılacağını gösterenin Tom olduğuna emin misin?
- I showed the postcard I got from Mary to Tom.
- Mary'den aldığım kartpostalı Tom'a gösterdim.
- Tom showed Mary how to gut a fish.
- Tom Mary'ye bir balığı nasıl temizleyeceğini gösterdi.
- He doesn't show any sign of life.
- Hiçbir yaşam belirtisi göstermiyor.
- Please show us your pictures.
- Lütfen bize resimlerinizi gösterin.
- I had to show them something.
- Onlara bir şey göstermek zorundaydım.
- Tom showed Mary his baby pictures.
- Tom Mary'ye bebeklik resimlerini gösterdi.
- I'll show you the way to freedom.
- Sana özgürlüğün yolunu göstereceğim.
- My data-burning software is showing an error message.
- Veri yazma yazılımım bir hata mesajı gösteriyor.
- They showed me a lot of beautiful photos.
- Onlar bana çok sayıda güzel fotoğraflar gösterdiler.
- The civilian unrest is showing no signs of abating.
- Sivil huzursuzluk azalma belirtisi göstermiyor.
- Tom will show you the ropes.
- Tom size ipleri gösterir.
- Tom shows us the city.
- Tom bize şehri gösteriyor.
- I was the one who showed Tom how to do that.
- Tom'a bunu nasıl yapacağını gösteren bendim.
- He could show his feeling with music instead of words.
- Duygularını kelimeler yerine müzikle gösterebilirdi.
- Tom showed Mary how to perform CPR.
- Tom, Mary'ye nasıl kalp masajı yapılacağını gösterdi.
- He showed me a lot of beautiful photos.
- Bana bir sürü güzel fotoğraf gösterdi.
- I've found something I'd like to show you.
- Sana göstermek istediğim bir şey buldum.
- Tom wanted to show Mary what he had bought.
- Tom Mary'ye ne aldığını göstermek istedi.
- Tom showed Mary his tattoo.
- Tom Mary'ye dövmesini gösterdi.
- I'll show you the ropes.
- Sana ipleri göstereceğim.
- Ali didn't show his hand.
- Ali elini göstermedi.
- Men can only be corrected by showing them what they are.
- İnsanlar sadece ne olduklarını göstererek düzeltilebilir.
- Show me what you have got in your hand.
- Elinizde ne olduğunu bana gösterin.
- Show us what you've got.
- Neyin var göster bize.
- I'll show you around.
- Sana etrafı göstereyim.
- Can you show me the word in the dictionary?
- Kelimeyi sözlükte gösterebilir misin?
- Why don't you do that like I showed you?
- Niye sana gösterdiğim şekilde yapmıyorsun?
- She showed me the present that she had received from her boyfriend.
- Erkek arkadaşından almış olduğu hediyeyi bana gösterdi.
- Would you please show your ID?
- Kimliğinizi gösterir misiniz, lütfen?
- The photo he showed added color to his story.
- Onun gösterdiği fotoğraf onun hikayesine renk kattı.
- Can you show me the list of prices?
- Bana fiyatların listesini gösterebilir misin?
- Tom showed the map to Mary.
- Tom haritayı Mary'ye gösterdi.
- Why don't you show it to Tom?
- Niçin onu Tom'a göstermiyorsun?
- Why don't you do it like I showed you?
- Neden onu sana gösterdiğim gibi yapmıyorsun?
- I'll show you that I am right.
- Sana haklı olduğumu göstereceğim.
- I knew you wanted to show me something.
- Bana bir şey göstermek istediğini biliyordum.
- Please show me your notebook.
- Lütfen dizüstü bilgisayarınızı bana gösterin.
- Tom needs to show Mary how to do that.
- Tom Mary'ye bunu nasıl yapacağını göstermeli.
- I need to show you something.
- Sana bir şey göstermeliyim.
- I want to show Tom he's wrong.
- Tom'a yanıldığını göstermek istiyorum.
- Tom isn't the one who showed Mary how to do that.
- Mary'ye bunu nasıl yapacağını gösteren Tom değildi.
- Tom showed me how to make pizza.
- Tom bana nasıl pizza yapılacağını gösterdi.
- Sami showed Layla the photo.
- Sami, Layla'ya fotoğrafı gösterdi.
- That will show them!
- Bu onlara gösterecek!
- Tom showed Mary around Boston.
- Tom Mary'ye Boston civarını gösterdi.
- They showed it to our company.
- Onlar bunu şirketimize gösterdi.
- I've got something I want to show you.
- Sana göstermek istediğim bir şey var.
- Tom promised to show me how to do it.
- Tom onu nasıl yaptığını bana göstermek için söz verdi.
- Tom was the one who showed me the way.
- Tom bana yolu gösteren kişiydi.
- I will show you some pictures.
- Sana bazı resimler göstereceğim.
- I'll show my album to you.
- Sana albümümü göstereceğim.
- After returning from war, many soldiers show signs of post-traumatic stress syndrome.
- Savaştan döndükten sonra birçok asker travma sonrası stres sendromu belirtileri gösteriyor.
- Could you show Tom how to do that?
- Tom'a onu nasıl yapacağını gösterir misin?
- Tom's showing us the city.
- Tom bize şehri gösteriyor.
- Show them how it's done.
- Onlara nasıl yapıldığını göster.
- All they show us is girls in bathing suits!
- Bize tek gösterdikleri mayolu kızlar!
- He showed his real intentions.
- Gerçek niyetini gösterdi.
- Tom won't know how to use it if you don't show him.
- Eğer ona göstermezsen Tom bunu nasıl kullanacağını bilemeyecek.
- Tom showed Mary a police badge and asked her to give him her ID.
- Tom Mary'ye bir polis rozeti gösterdi ve kimliğini vermesini istedi.
- I'll show you where I work.
- Sana nerede çalıştığımı göstereyim.
- Tom was showing Mary how to unclog a drain.
- Tom, Mary'ye giderin nasıl açılacağını gösteriyordu.
- Could you show Sami where the parking lot is?
- Sami'ye park yerinin nerede olduğunu gösterebilir misin?
- He showed it to me.
- Onu bana gösterdi.
- I'll show you that you're wrong.
- Sana yanıldığını göstereceğim.
- I showed Tom the way.
- Tom'a yolu gösterdim.
- She showed him several books that were on the shelf.
- Ona raftaki birkaç kitabı gösterdi.
- I will show you how to go to the park.
- Sana parka nasıl gideceğini göstereceğim.
- Your prejudices are showing.
- Önyargılarınız gösteriyor.
- I'll show them the way.
- Onlara yolu göstereceğim.
- Tom showed his passport to the man at the gate.
- Tom pasaportunu kapıdaki adama gösterdi.
- Tom showed Mary a picture he drew.
- Tom Mary'ye çizdiği bir resmi gösterdi.
- I'll show you the way out.
- Size çıkış yolunu göstereceğim.
- I'll show you that you're wrong.
- Sana hatalı olduğunu göstereceğim.
- This is a big opportunity for you to show what you can do.
- Ne yapabileceğini göstermen için bu büyük bir fırsat.
- We showed them what we can do.
- Onlara ne yapabileceğimizi gösterdik.
- Tom promised to show me how to do it.
- Tom bana nasıl yapılacağını göstereceğine söz verdi.
- Look, I'll show you.
- Bak, sana göstereceğim.
- Please show me another camera.
- Lütfen bana başka bir kamera gösterin.
- You showed that you were afraid of their reaction.
- Sen onların tepkisinden korktuğunu gösterdin.
- I don't think Tom would mind showing you how to do that.
- Tom'un sana bunu yapmayı göstermekten rahatsız olacağını sanmıyorum.
- Show us the straight path.
- Bize doğru yolu göster.
- I'll show you exactly where I found this.
- Sana bunu tam olarak nerede bulduğumu göstereceğim.
- I want to show you how well I can dance now.
- Şimdi ne kadar iyi dans edebileceğimi sana göstermek istiyorum.
- Tom wants Mary to show him how to do that.
- Tom, Mary'nin ona bunu nasıl yapacağını göstermesini istiyor.
- Tom showed me around.
- Tom bana etrafı gösterdi.
- Please show me the way to the station.
- Lütfen bana istasyona giden yolu gösterin.
- Could you show him around?
- Ona etrafı gösterebilir misin?
- Show it to us.
- Onu bize göster.
- Cats show emotional habits parallel to those of their owners.
- Kediler sahiplerininkine paralel duygusal alışkanlıklar gösterir.
- Tom has a picture he wants to show Mary.
- Tom'un Mary'ye göstermek istediği bir resim var.
- I want to show you something great.
- Sana harika bir şey göstermek istiyorum.
- I plan to show Tom around Boston.
- Tom'a Boston çevresini göstermeyi planlıyorum.
- Layla showed her stomach.
- Layla karnını gösterdi.
- Life is a jest, and all things show it, I thought so once, and now I know it.
- Hayat bir şakadır ve her şey bunu gösterir, bir zamanlar öyle sanıyordum ama artık biliyorum.
- I wanted to show you first.
- Önce sana göstermek istedim.
- You need to show a genuine interest in the other person.
- Karşınızdaki kişiye içten bir ilgi göstermelisiniz.
- Please show me your detailed plan.
- Lütfen, bana detaylı planınızı gösterin.
- Can you show it to us?
- Onu bize gösterebilir misin?
- Let Tom show you how it's done.
- Bunun nasıl yapıldığını Tom sana göstersin.
- The kids showed great enthusiasm.
- Çocuklar büyük bir coşku gösterdi.
- Showing your real feelings is not considered a virtue in Japan.
- Gerçek duygularını göstermek Japonya'da bir erdem olarak görülmez.
- We have to be careful who we show these plans to.
- Bu planları kime göstereceğimize dikkat etmeliyiz.
- My very educated mother just showed us nine planets.
- Çok eğitimli annem az önce bize dokuz gezegen gösterdi.
- Boy, you sure showed me.
- Oğlum, bana kesinlikle gösterdin.
- Can you show me this skirt please?
- Lütfen bana bu eteği gösterebilir misin?
- I'll show you.
- Sana göstereceğim.
- He secretly showed me her photograph.
- Bana gizlice onun fotoğrafını gösterdi.
- He hasn't ever shown his face again.
- Bir daha hiç yüzünü göstermedi.
- Tom is the one who showed Mary how to do that.
- Mary'ye bunu nasıl yapacağını gösteren Tom'du.
- Tom showed me the money he found on the sidewalk.
- Tom bana kaldırımda bulduğu parayı gösterdi.
- Thank you for showing me how to do that.
- Nasıl yapılacağını gösterdiğin için teşekkürler.
- I don't want to show it to Tom yet.
- Henüz onu Tom'a göstermek istemiyorum.
- Let us show you how it's done.
- Size nasıl yapıldığını gösterelim.
- All passengers are required to show their tickets.
- Tüm yolcuların biletlerini göstermeleri gerekir.
- Would you please show your ID?
- Lütfen kimliğinizi gösterir misiniz?
- Tom showed me the ropes.
- Tom bana ipleri gösterdi.
- Show us what you're capable of.
- Neler yapabileceğini bize göster.
- He showed no gratitude for the offer.
- Teklif için hiç minnettarlık göstermedi.
- Could you please show me a camera that's cheaper than this one?
- Lütfen bana bundan daha ucuz bir fotoğraf makinesi gösterebilir misiniz?
- Now, we show how this lemma can be used to prove our main theorem.
- Şimdi, bu lemmanın ana teoremimizi kanıtlamak için nasıl kullanılabileceğini göstereceğiz.
- I'll be able to show you.
- Size gösterebilirim.
- I wanted Tom to show Mary how to do that.
- Tom'un Mary'ye bunu nasıl yapacağını göstermesini istedim.
- I showed Tom exactly where I found his wallet.
- Tom'a cüzdanını tam olarak nerede bulduğumu gösterdim.
- Tom showed Mary the box.
- Tom, Mary'ye kutuyu gösterdi.
- The president is showing signs of mental illness.
- Başkan akıl hastalığı belirtileri gösteriyor.
- Tom asked Mary to show him how to do that.
- Tom, Mary'den bunu nasıl yapacağını göstermesini istedi.
- Tom shows his camera to his brother.
- Tom kamerasını erkek kardeşine gösteriyor.
- Can you show me your new car?
- Bana yeni arabanı gösterebilir misin?
- We have to get that document back before Tom shows it to anyone.
- Tom kimseye göstermeden önce o belgeyi geri almalıyız.
- Please show me your ticket.
- Lütfen bana biletinizi gösterin.
- Tom refused to show me how to do that.
- Tom bana bunu nasıl yapacağımı göstermeyi reddetti.
- He showed me how to make a cake.
- O bana nasıl kek yapılacağını gösterdi.
- I'll show you how it works.
- Sana nasıl çalıştığını göstereceğim.
- His face clearly shows gratitude.
- Yüzü açıkça minnettarlık gösteriyor.
- Show us what you've got.
- Neyin varsa bize göster.
- He showed no gratitude for the offer.
- Öneri için hiçbir minnettarlık göstermedi.
- I've already shown Tom how to do that.
- Tom'a bunu nasıl yapacağını zaten gösterdim.
- He secretly showed me her photograph.
- O, bana fotoğrafını gizlice gösterdi.
- Instead of just saying you love her, do something to show how much you love her.
- Sadece onu sevdiğini söylemek yerine, onu ne kadar sevdiğini gösterecek bir şey yap.
- Do you want me to show you how it's done?
- Bunun nasıl yapıldığını sana göstermemi ister misin?
- Tom showed Mary the box.
- Tom Mary'ye kutuyu gösterdi.
- Tom showed me some photos yesterday.
- Tom dün bana bazı fotoğraflar gösterdi.
- May I show you around?
- Sana etrafı göstereyim mi?
- Tom showed Mary the photo.
- Tom Mary'e fotoğrafı gösterdi.
- Sami won't show any more photos.
- Sami daha fazla fotoğraf göstermeyecek.
- I had to show Tom something.
- Tom'a bir şey göstermem gerekiyordu.
- Maria showed us their home.
- Maria bize evlerini gösterdi.
- Would you mind showing me that?
- Onu bana gösterir misin?
- Tom showed Mary how to ride a horse.
- Tom, Mary'ye ata nasıl binileceğini gösterdi.
- I've got a magazine article I want to show you.
- Sana göstermek istediğim bir dergi makalesi var.
- Show her the magazine.
- Ona dergiyi göster.
- Tom, would you show Mary how to use the scanner?
- Tom, Mary'ye tarayıcıyı nasıl kullanacağını gösterir misin?
- She showed me the present that she had received from her boyfriend.
- Bana erkek arkadaşından aldığı hediyeyi gösterdi.
- Show them the door.
- Onlara kapıyı göster.
- Mary's smiling face showed that she was happy.
- Mary'nin gülümseyen yüzü mutlu olduğunu gösteriyordu.
- I've got something to show you.
- Sana gösterecek bir şeyim var.
- Tom is showing his wound.
- Tom yarasını gösteriyor.
- Tom showed Mary how to boil water in a paper cup.
- Tom Mary'ye kağıt bardakta nasıl su kaynatılacağını gösterdi.
- She showed me some letters that she had received from her fans.
- O bana hayranlarından aldığı bazı mektupları gösterdi.
- I had to show Tom something.
- Tom'a bir şey göstermek zorundaydım.
- Maybe one day you could show me how it's done.
- Belki bir gün onun nasıl yapıldığını bana gösterebilirsin.
- Show me a cheaper one, please.
- Daha ucuz bir tane gösterin lütfen.
- Tom showed Mary the paper.
- Tom Mary'e kağıdı gösterdi.
- I want to show you a spectacular view.
- Sana muhteşem bir manzara göstermek istiyorum.
- I'll be glad to show you.
- Size göstermekten memnuniyet duyarım.
- I'll show you the schedule.
- Size programı göstereceğim.
- Layla showed Sami around the store.
- Leyla mağazayı Sami'ye gösterdi.
- I want to show you what Tom gave me.
- Tom'un bana ne verdiğini sana göstermek istiyorum.
- I can't show you how to do that.
- Bunun nasıl yapılacağını sana gösteremem.
- She showed her regret over the serious mistake.
- Ciddi bir hata yaptığı için pişmanlığını gösterdi.
- Come on, Tom, show us how it's done.
- Hadi Tom, bize nasıl yapıldığını göster.
- He showed little interest in books or music.
- Kitaplara ya da müziğe az ilgi gösterdi.
- Show it to him.
- Bunu ona göster.
- Layla showed Salima how to wear her Muslim headscarf.
- Leyla Selime'ye başörtüsü takmayı gösterdi.
- Tom can show him.
- Tom ona gösterebilir.
- Studies show that once the basic needs of shelter and food are met, additional wealth adds very little to happiness.
- Araştırmalar, temel barınma ve gıda ihtiyaçları karşılanır karşılanmaz, ilave zenginliğin mutluluğa çok az şey kattığını gösteriyor.
- Did you show them your pictures?
- Onlara resimlerini gösterdin mi?
- Tom showed me the way.
- Tom bana yol gösterdi.
- I'll show that to Tom.
- Bunu Tom'a göstereceğim.
- I showed them how to do it.
- Onlara nasıl yapılacağını gösterdim.
- I'll show you the way.
- Size yolu göstereceğim.
- She showed us a beautiful hat.
- O, bize güzel bir şapka gösterdi.
- Tom and Mary showed me the letter they received from John.
- Tom ve Mary bana John'dan aldıkları mektubu gösterdi.
- He was kind enough to show me the way to the station.
- Bana istasyona giden yolu gösterecek kadar nazikti.
- I want to show you another way that can be done.
- Size yapılabilecek başka bir yol göstermek istiyorum.
- She showed me how to make spaghetti.
- Bana spagetti yapmayı gösterdi.
- I wanted to show Fadil where the parking lot was.
- Fadıl'a otoparkın yerini göstermek istedim.
- Could you show me the way to the bus stop?
- Bana otobüs durağına giden yolu gösterir misiniz?
- I know you wanted to show me something.
- Bana bir şey göstermek istediğini biliyorum.
- Tom showed it to me.
- Tom bana gösterdi.
- Tom showed Mary the poem he had written.
- Tom Mary'ye yazdığı şiiri gösterdi.
- The battery indicator light is showing that the battery is not getting charged.
- Pil gösterge ışığı pilin şarj olmadığını gösteriyor.
- Show me some others.
- Bana diğerlerini gösterin.
- Tom promised to show Mary how to do that.
- Tom, Mary'ye bunu nasıl yapacağını göstereceğine söz verdi.
- I'd like to show Tom what I bought today.
- Bugün ne aldığımı Tom'a göstermek istiyorum.
- Tom showed Mary how to do it.
- Tom, Mary'ye nasıl yapılacağını gösterdi.
- There's something else I want to show you.
- Sana göstermek istediğim başka bir şey var.
- She showed little interest in the photos.
- Fotoğraflara çok az ilgi gösterdi.
- Tom showed Mary my picture.
- Tom, Mary'ye resmimi gösterdi.
- Sami showed Layla Salima's e-mails.
- Sami, Leyla'ya Salima'nın e-postalarını gösterdi.
- Tom and Mary showed each other their photo albums.
- Tom ve Mary birbirlerine fotoğraf albümlerini gösterdiler.
- Tom has started to show an interest in Mary.
- Tom, Mary'ye ilgi göstermeye başladı.
- Can you show me the house?
- Bana evi gösterebilir misin?
- Survival analysis showed a significant reduction.
- Yaşam analizi önemli bir düşüş gösterdi.
- Einstein showed that mass can be converted into energy and vice-versa.
- Einstein kütlenin enerjiye dönüştürülebileceğini ve bunun tersinin de mümkün olduğunu gösterdi.
- Show, don't tell.
- Göster, söyleme.
- Mary is showing signs of severe depression.
- Mary ağır depresyon belirtileri gösteriyor.
- Tom rarely shows emotion.
- Tom nadiren duygularını gösterir.
- Dan showed Linda his butterfly collection.
- Dan Linda'ya kelebek koleksiyonunu gösterdi.
- Mr Miyake showed me lots of places during my stay in Kurashiki.
- Bay Miyake Kurashiki'de kaldığım süre boyunca bana birçok yer gösterdi.
- I've been there before, so I can show you the way.
- Daha önce oradaydım, bu yüzden sana yolu gösterebilirim.
- Would you please show me a camera that is less expensive than this one?
- Lütfen bana bundan daha ucuz bir fotoğraf makinesi gösterir misiniz?
- She showed the visitor her baby.
- O, konuğa bebeğini gösterdi.
- Tom showed me what was in his wallet.
- Tom bana cüzdanında ne olduğunu gösterdi.
- Fadil soon showed his true colors.
- Fadil çok geçmeden gerçek yüzünü gösterdi.
- Show her how it's done.
- Nasıl yapıldığını göster.
- Show me the pictures!
- Fotoğrafları gösterin!
- You are very kind to show me the way.
- Bana yolu gösterdiğin için çok naziksin.
- May I show you something?
- Sana bir şey gösterebilir miyim?
- Could you show Tom how to use this application?
- Tom'a bu uygulamayı nasıl kullanacağını gösterebilir misiniz?
- Can you show me how to do that?
- Bana onun nasıl yapılacağını gösterebilir misin?
- He knows how to show love.
- O, sevgiyi nasıl göstereceğini biliyor.
- I've already shown the contract to Tom.
- Sözleşmeyi Tom'a gösterdim bile.
- She showed the passengers how to fasten their seat belts.
- O, emniyet kemerlerini nasıl bağlayacaklarını yolculara gösterdi.
- There's a place I'd like to show you.
- Sana göstermek istediğim bir yer var.
- Could you show her around?
- Ona etrafı gösterebilir misin?
- I want to show you another way that can be done.
- Sana yapılabilecek bir yol daha göstermek istiyorum.
- The author shows a great talent in the creation of his characters.
- Yazar, karakterlerinin yaratılmasında büyük bir yetenek gösteriyor.
- Tom showed Mary how to do that.
- Tom, Mary'ye bunu nasıl yapacağını gösterdi.
- The shopwoman showed me a lot of neckties, but I didn't like any of them.
- Dükkândaki kadın bana bir sürü kravat gösterdi ama ben hiçbirini beğenmedim.
- I would like to buy myself a new computer; show me the best model.
- Kendime yeni bir bilgisayar almak istiyorum; bana en iyi modeli gösterin.
- I didn't think Tom would show Mary how to do that.
- Tom'un Mary'ye bunu nasıl yapacağını göstereceğini düşünmemiştim.
- Did Tom show you his stamp collection?
- Tom sana pul koleksiyonunu gösterdi mi?
- I'll show you how to make a good Italian coffee.
- Sana iyi bir İtalyan kahvesinin nasıl yapıldığını göstereceğim.
Show More (1689)
|
