|
- Turkey, Romania and Croatia also play teams of the EU Member States.
- Türkiye, Romanya ve Hırvatistan da AB Üye Devletlerinin takımlarıyla oynuyor.
- Turkey, Romania and Croatia also play teams of the EU Member States.
- Türkiye, Romanya ve Hırvatistan da AB üyesi ülkelerin takımlarında oynamaktadır.
- Exercise and sports promote vitality in both individual and team events.
- Egzersiz ve spor, hem bireysel hem de takım etkinliklerinde canlılığı teşvik eder.
- An extended EU must not create A and B teams in Europe.
- Genişletilmiş bir AB, Avrupa'da A ve B takımları yaratmamalıdır.
- We do not want citizens to be divided into an A team and a B team.
- Vatandaşların A takımı ve B takımı olarak ikiye ayrılmasını istemiyoruz.
- One by one, the European teams are disappearing from the green pitches in Korea.
- Avrupa takımları birer birer Kore'deki yeşil sahalardan kayboluyor.
- They will be no B team but, rather, be as welcome as we ourselves are.
- Onlar B takımı olmayacak, aksine bizim kadar hoş karşılanacaklardır.
- Who, for example, had expected the French team to be out of the World Cup so early on?
- Örneğin, Fransız takımının Dünya Kupası'ndan bu kadar erken elenmesini kim beklerdi?
- They will be no B team but, rather, be as welcome as we ourselves are.
- B takımı olmayacaklar, aksine en az bizim kadar hoş karşılanacaklar.
- We will make a good team.
- İyi bir takım olacağız.
- One by one, the European teams are disappearing from the green pitches in Korea.
- Avrupa takımları Kore'deki yeşil sahalardan birer birer kayboluyor.
- The homecoming of Zidane and his French team constitutes a risk to millions of animals in Europe.
- Zidane ve Fransız takımının eve dönüşü Avrupa'daki milyonlarca hayvan için risk teşkil etmektedir.
- Both teams have worked really hard to get here.
- Her iki takım da bu noktaya gelmek için çok çaba gösterdi.
- But only one team returns home as the national champion.
- Ancak yalnızca bir takım ulusal şampiyon olarak ülkesine dönüyor.
- Now we will see if the German team really does belong to you.
- Şimdi Alman takımının gerçekten size ait olup olmadığını göreceğiz.
- Your team, you worked so hard for them.
- Takımınız, siz onlar için çok uğraştınız.
- Your team, you worked so hard for them.
- Takımın, onlar için çok çaba gösterdin.
- Both teams have worked really hard to get here.
- Her iki takım da buraya gelmek için gerçekten çok çalıştı.
- Now we will see if the German team really does belong to you.
- Şimdi Alman takımının gerçekten sana ait olup olmadığını göreceğiz.
- They are a really powerful team, especially at home.
- Gerçekten güçlü bir takımlar, özellikle de kendi sahalarında.
- We are very good for one another, we're a team.
- Birbirimiz için çok iyiyiz, biz bir takımız.
- They are a really powerful team, especially at home.
- Özellikle kendi evinde çok etkili bir takım.
- The army shooting team plucked this guy right out of ROTC.
- Kara Kuvvetleri Atıcılık Takımı, bu adamı Yedek Subay Eğitim Okulu'ndan seçmiş.
- Both teams have worked really hard to get here.
- İki takım da buraya gelmek için çok çaba sarf etti.
- Which team are you rooting for?
- Sen hangi takımı tutuyorsun?
- Which team are you rooting for?
- Hangi takımın taraftarısın?
- Who's on the team?
- Kim takımda?
- Each team has 11 players on the field.
- Her takımın sahada 11 oyuncusu var.
- Which team do you think will win?
- Hangi takımın kazanacağını düşünüyorsun?
- Tom is part of the team too!
- Tom da takımın bir parçası.
- I'm proud of my team.
- Takımımla gurur duyuyorum.
- The two teams fought very hard.
- İki takım çok sıkı mücadele etti.
- Tom and John were both kicked off the team.
- Hem Tom hem de John takımdan atıldılar.
- If our last batter had not hit a home run, team would have lost the game.
- Eğer son vurucumuz sayı yapmasaydı, takımımız maçı kaybedecekti.
- The manager of the team quit suddenly.
- Takımın menajeri aniden istifa etti.
- Which team is likely to win?
- Hangi takımın kazanması muhtemel?
- Their team's name is NWO.
- Takımlarının adı NWO.
- Which team won the game?
- Maçı hangi takım kazandı?
- Did you really get kicked off the team?
- Gerçekten takımdan atıldın mı?
- My team is the leading team.
- Benim takımım lider takımdır.
- Your team is better than ours.
- Sizin takım bizimkinden daha iyi.
- Tom might not even make the team.
- Tom takıma bile giremeyebilir.
- The two teams competed in the final game.
- İki takım final maçında yarıştı.
- They cheered for their sports teams.
- Spor takımları için tezahürat yapıyorlardı.
- Let's decide what needs to be decided, then let's split into two teams, OK?
- Neye karar vermemiz gerektiğine karar verelim, sonra iki takıma ayrılalım, tamam mı?
- Tom was on that team.
- Tom o takımdaydı.
- He is the greatest player the team has had.
- O, takımın sahip olduğu en iyi oyuncu.
- I'm not the worst player on the team.
- Ben takımdaki en kötü oyuncu değilim.
- I'd like to be on the team.
- Ben takımda olmak istiyorum.
- Don't change a winning team.
- Kazanan bir takımı değiştirmeyin.
- We need to work as a team.
- Bir takım olarak çalışmamız gerekiyor.
- Tom watched the team practice on the field.
- Tom takımın sahadaki antrenmanını izledi.
- He is the greatest player the team has had.
- O takımın sahip olduğu büyük oyuncudur.
- The two teams competed in the final game.
- İki takım final maçında karşı karşıya geldi.
- We played so well as a team.
- Takım olarak çok iyi oynadık.
- Which is your favorite team?
- Favori takımınız hangisi?
- Tom didn't want Mary on his team.
- Tom, Mary'nin takımında olmasını istemiyordu.
- Tom got kicked off the team.
- Tom takımdan atıldı.
- Tom wasn't sure they'd let him stay on the team.
- Tom takımda kalmasına izin vereceklerinden emin değildi.
- We're on the same team here.
- Burada aynı takımdayız.
- Do you really want Tom on your team?
- Tom'u gerçekten takımında istiyor musun?
- How big is the team?
- Takım ne kadar büyük?
- Mary represented her team in the competition.
- Mary yarışmada takımını temsil etti.
- What team do you support?
- Hangi takımı tutuyorsun?
- The coach gave his team a pep talk before the game started.
- Koç oyun başlamadan önce takımına moral verici bir konuşma yaptı.
- I wasn't the only Canadian on the team.
- Takımdaki tek Kanadalı değildim.
- Their team has a strong sense of unity.
- Takımlarında güçlü bir birlik duygusu var.
- We're not on the same team.
- Biz aynı takımda değiliz.
- Tom said his team will win.
- Tom takımının kazanacağını söyledi.
- Ken's team is likely to win.
- Ken'in takımı büyük ihtimalle kazanacak.
- Team A lost the game against team B.
- A takımı B takımına karşı oyunu kaybetti.
- We have a very good team, so we have every reason to be optimistic.
- Çok iyi bir takımımız var, bu yüzden iyimser olmak için her türlü nedenimiz var.
- If Tom joins your team, I will, too.
- Eğer Tom senin takımına katılırsa, ben de katılırım.
- Tom and Mary are not on the same team.
- Tom ve Mary aynı takımda değiller.
- Which team is winning?
- Hangi takım kazanıyor?
- The English team beat the Brazilian team in the international soccer tournament.
- İngiliz takımı uluslararası futbol turnuvasında Brezilya takımını yendi.
- When did Tom join the team?
- Tom takıma ne zaman katıldı?
- The German team lost and now I am sad.
- Alman takımı kaybetti ve şimdi üzgünüm.
- I like having Tom on the team.
- Tom'un takımda olması hoşuma gidiyor.
- Tom watched the team practice.
- Tom takımın antrenmanını izledi.
- Did you know Tom used to be on this team?
- Tom'un eskiden bu takımda olduğunu biliyor muydun?
- Are you already on the team?
- Zaten takımda mısın?
- Tom punched a hole in the wall after his team lost the grand final.
- Takımı büyük finali kaybettikten sonra Tom duvarda bir delik açtı.
- What do you do for the team?
- Takım için ne yaparsın?
- He feels that his team will win the game.
- Takımının maçı kazanacağını hissediyor.
- Tom watched the team practice on the field.
- Tom sahada takım antrenmanını izledi.
- I'm the quarterback of the team.
- Ben takımın oyun kurucusuyum.
- Tom was kicked out of the team.
- Tom takımdan atıldı.
- Tom is on the same team as Mary is.
- Tom, Mary ile aynı takımda.
- Tom is still on the team.
- Tom hala takımda.
- I'm not the only Canadian on the team.
- Takımdaki tek Kanadalı değilim.
- A team is only as strong as its weakest member.
- Bir takım ancak en zayıf üyesi kadar güçlüdür.
- I'm not on Tom's team.
- Tom'un takımında değilim.
- I want to be able to help my team win.
- Takımımın kazanmasına yardım edebilmek istiyorum.
- You and I make a good team.
- Sen ve ben iyi bir takım oluruz.
- The team wanted the coach fired for his abusive behavior.
- Takım, kötü davranışlarından dolayı koçun kovulmasını istedi.
- I really like this team.
- Bu takımı gerçekten seviyorum.
- Tom and I are both on the same team.
- Hem Tom hem de ben aynı takımdayız.
- He was chosen to be a member of the team.
- O, takımın bir üyesi olarak seçildi.
- Ken's team is likely to win.
- Ken'in takımının kazanması muhtemeldir.
- Tom is a part of the team.
- Tom takımın bir parçası.
- I'm doubly disappointed on the lack of improvement from my team.
- Takımımdan iyileşme eksikliği konusunda iki kat fazla hayal kırıklığına uğradım.
- I hope that my team wins.
- Umarım takımım kazanır.
- The English team beat the Brazilian team in the international soccer tournament.
- Uluslararası futbol turnuvasında İngiliz takımı, Brezilya takımını yendi.
- I don't want them on the team.
- Onları takımda istemiyorum.
- Yumi Ishiyama is the oldest member of Team Lyoko.
- Yumi Ishiyama, Lyoko Takımı'nın en yaşlı üyesidir.
- Detective Dan Anderson and his team conducted a more thorough search in the park.
- Dedektif Dan Anderson ve takımı, parkta daha kapsamlı bir araştırma yaptı.
- Tom hoped that one of the teams would pick him.
- Tom takımlardan birinin onu alacağını umuyordu.
- What is your favorite sports team?
- Favori spor takımın hangisi?
- His team is likely to win.
- Takımı büyük ihtimalle kazanacak.
- Welcome to the team.
- Takıma hoş geldin.
- I only want to help the team win.
- Ben sadece takımın kazanmasına yardımcı olmak istiyorum.
- I'd like to think of us as a team, Tom.
- Bizi bir takım olarak düşünmek istiyorum, Tom.
- Tom played on his college team.
- Tom üniversite takımında oynuyordu.
- I think we're a good team.
- Bence biz iyi bir takımız.
- He was chosen to be a member of the team.
- Takımın bir üyesi olarak seçildi.
- Tom is so lucky to have Mary on his team.
- Tom takımında Mary'ye sahip olduğu için çok şanslı.
- We're the best team in Australia.
- Biz Avustralya'daki en iyi takımız.
- How many are on your team?
- Takımında kaç kişi var?
- Tom and I aren't on the same team.
- Tom'la aynı takımda değiliz.
- I let the team down.
- Takımı bıraktım.
- I'm very proud of this team.
- Bu takımla gurur duyuyorum.
- We defeated the other team by 3 points.
- Diğer takımı üç puanla yendik.
- Tom said his team would win.
- Tom kendi takımının kazanacağını söyledi.
- There are five German-Americans on the American team.
- Amerikan takımında beş Alman-Amerikalı var.
- Tom is the leader of the team.
- Tom takımın lideri.
- Tom is a part of the team.
- Tom takımın bir parçasıdır.
- Tom is on the same team as Mary is.
- Tom, Mary ile aynı takımdadır.
- I want you on my team.
- Seni takımımda istiyorum.
- Your team is stronger than ours.
- Senin takım bizimkinden daha güçlü.
- I know they're a good team.
- İyi bir takım olduklarını biliyorum.
- Tom is on the same team as you, isn't he?
- Tom seninle aynı takımda, değil mi?
- We're coming together as a team.
- Birlikte bir takım olarak geliyoruz.
- Tom and I aren't on the same team.
- Tom ve ben aynı takımda değiliz.
- The fans cheered for their team.
- Taraftarlar takımları için tezahürat yaptı.
- Tom is better than any other player on the team.
- Tom takımdaki başka bir oyuncudan daha iyidir.
- Tom knew he was the best player on the team.
- Tom takımda en iyi oyuncu olduğunu biliyordu.
- I only want to help the team win.
- Ben sadece takımın kazanmasına yardım etmek istiyorum.
- Tom is better than any other player on the team.
- Tom takımdaki diğer tüm oyunculardan daha iyi.
- He was dropped from the team for using drugs.
- Uyuşturucu kullandığı için takımdan çıkarıldı.
- Do you know who brought that team into being?
- O takımı kimin oluşturduğunu biliyor musun?
- They've got a good team.
- Onların iyi bir takımı var.
- An idiot like Dan has no place on this team.
- Dan gibi bir geri zekalının bu takımda yeri yoktur.
- Tom joined his high school's debating team.
- Tom lisenin münazara takımına katıldı.
- I just joined the team yesterday.
- Takıma daha dün katıldım.
- Which team will most likely win?
- Büyük ihtimalle hangi takım kazanacak?
- Because all of the teams in the Premier League are really strong, the goal difference is usually small.
- Premier Lig'deki tüm takımlar gerçekten güçlü olduğu için gol farkı genellikle az oluyor.
- They're on the same team.
- Aynı takımdalar.
- Tom would like Mary to be on his team.
- Tom, Mary'nin kendi takımında olmasını istiyor.
- Tom is one of the best players we have on the team.
- Tom, takımda sahip olduğumuz en iyi oyunculardan biridir.
- I like being on the team.
- Takımda olmayı seviyorum.
- We have the best team ever.
- Gelmiş geçmiş en iyi takıma sahibiz.
- I need Tom on my team.
- Tom'a takımımda ihtiyacım var.
- An idiot like Dan has no place on this team.
- Dan gibi bir aptalın bu takımda yeri yok.
- Tom is a part of the team now.
- Tom artık takımın bir parçası.
- A referee must be fair to both teams.
- Hakem iki takıma da adil davranmalı.
- Tom and his team are ready.
- Tom ve takımı hazır.
- I think we're the better team.
- Bence biz daha iyi bir takımız.
- I don't like playing on a team.
- Ben bir takımda oynamayı sevmem.
- The team's best striker scored twenty-three goals last season.
- Takımın en iyi forveti geçen sezon yirmi üç gol attı.
- He is by far the best player on the team.
- O, açık ara farkla takımda en iyi oyuncudur.
- Which team are you on?
- Sen hangi takımdasın?
- We used to be on the same team.
- Eskiden aynı takımdaydık.
- This is a really good team.
- Bu gerçekten iyi bir takım.
- Welcome to the team.
- Takıma hoş geldiniz.
- Where's the rest of the team?
- Takımın geri kalanı nerede?
- Both teams are very similar.
- İki takım da birbirine çok benziyor.
- There is no knowing which team will win.
- Hangi takım kazanacak belli değil.
- Tom took one for the team.
- Tom bir tanesini de takım için aldı.
- Do you really want to be on the team?
- Gerçekten takımda olmak istiyor musun?
- My team consists of ten people.
- Takımım on kişiden oluşmaktadır.
- Many New Yorkers love their professional sporting teams.
- Birçok New Yorklu kendi profesyonel spor takımlarını sever.
- Tom's team kicked some major-league ass in the tournament.
- Tom'un takımı turnuvada büyük bir başarıya imza attı.
- I wish I were on the same team as Tom.
- Keşke Tom'la aynı takımda olsam.
- Beating the other team was no sweat at all.
- Diğer takımı yenmek hiç de zor olmadı.
- We're a better team than we were last year.
- Biz geçen sene olduğumuzdan daha iyi bir takımız.
- Do you know who brought that team into being?
- Bu takımı kimin kurduğunu biliyor musun?
- There are five German-Americans on the American team.
- Amerikan takımında beş tane Alman-Amerikalı vardır.
- Tom has been kicked off the team.
- Tom takımdan atıldı.
- We need to work as a team.
- Takım olarak çalışmalıyız.
- Tom kicked John out of the team.
- Tom John'u takımdan attı.
- Pele played for the Brazilian teams in many important matches.
- Pele, Brezilya takımları için birçok önemli maçta oynadı.
- I want to be on the other team.
- Diğer takımda olmak istiyorum.
- Which team are you on?
- Hangi takımdasınız?
- I thought I had been cut from the team.
- Takımdan çıkarıldığımı sanıyordum.
- The other team has some really good players.
- Diğer takımın gerçekten iyi oyuncuları var.
- Tom broke the rules and was kicked off the team.
- Tom kuralları ihlal etti ve takımdan atıldı.
- First, we decide on what needs to be decided, then we split into two teams.
- Öncelikle karar verilmesi gerekenlere karar veririz sonra iki takıma ayrılırız.
- Tom is on the blue team and Mary is on the red team.
- Tom mavi takımda ve Mary kırmızı takımda.
- I was the best swimmer on the team.
- Takımdaki en iyi yüzücüydüm.
- Did I make the team?
- Ben takıma alındım mı?
- We're one of the best teams in the world.
- Dünyanın en iyi takımlarından biriyiz.
- We're a team!
- Biz bir takımız!
- The other team took us lightly.
- Öteki takım bizi hafife aldı.
- Tom punched a hole in the wall after his team lost the grand final.
- Tom, takımı büyük finali kaybedince yumruğuyla duvarı deldi.
- Tom and Mary are both on the same team.
- Tom ve Mary aynı takımdalar.
- When the goalkeeper touched the ball, the referee awarded the other team a corner kick.
- Kaleci topa dokunduğunda hakem diğer takıma bir köşe vuruşu verdi.
- If we work as a team, we can achieve anything.
- Eğer takım olarak çalışırsak, her şeyi başarabiliriz.
- I hope that my team wins.
- Umarım benim takımım kazanır.
- Tom is on the same team as me.
- Tom benimle aynı takımda.
- Who coaches the team?
- Takımı kim çalıştırıyor?
- Look, what a nice team!
- Bak, ne güzel bir takım!
- How were the teams chosen?
- Takımlar nasıl seçildi?
- Team A lost the game against team B.
- A takımı, B takımına karşı oyunu kaybetti.
- I love my team.
- Takımımı seviyorum.
- There is no knowing which team will win.
- Hangi takımın kazanacağı belli değil.
- He was dropped from the team for using drugs.
- Uyuşturucu kullandığı için takımla ilişiği kesildi.
- We used to be on the same team.
- Biz eskiden aynı takımdaydık.
- It doesn't matter who pitches, that team always loses.
- Kimin düşeceği önemli değil, o takım hep kaybeder.
- Tom and Mary are not on the same team.
- Tom ve Mary aynı takımda değil.
- They're obviously a good team.
- İyi bir takım oldukları ortada.
- Team A lost the game against team B.
- A takımı, B takımına karşı maçı kaybetti.
- We've got a good team.
- İyi bir takımımız var.
- It's because of you that I quit the team.
- Senin yüzünden takımdan vazgeçtim.
- I need them on my team.
- Onlara takımımda ihtiyacım var.
- The team will be ready.
- Takım hazır olacak.
- He got kicked off the team.
- O, takımdan atıldı.
- Which team won the game?
- Hangi takım oyunu kazandı?
- We have to become a better team.
- Daha iyi bir takım olmak zorundayız.
- According to the news, the Italian team has won.
- Habere göre İtalyan takımı kazandı.
- The team was terrible.
- Takım berbattı.
- It doesn't matter which team wins the game.
- Oyunu hangi takımın kazanacağı önemli değil.
- I need him on my team.
- Ona takımımda ihtiyacım var.
- Which team are you on?
- Hangi takımdasın?
- They don't want you on the team.
- Onlar seni takımda istemiyor.
- There is no knowing which team will win.
- Hangi takımın kazanacağı belli olmaz.
- A team is only as strong as its weakest member.
- Bir takım sadece en zayıf üyesi kadar güçlüdür.
- We are three points ahead of their team.
- Onların takımından üç puan ilerdeyiz.
- This team is trained by a good coach.
- Bu takım iyi bir koç tarafından eğitilir.
- The team was quite nervous before the game.
- Takım maçtan önce oldukça gergindi.
- Was Tom on your team?
- Tom senin takımında mıydı?
- Tom is the leader of the team.
- Tom takımın lideridir.
- Does Tom really want to be on the team?
- Tom gerçekten takımda olmak istiyor mu?
- The team was complete.
- Takım tamamlanmıştı.
- We have to come together as a team.
- Takım olarak bir araya gelmeliyiz.
- Are you on the team?
- Sen de takımda mısın?
- I still can't believe I'm going to be on your team.
- Ben hâlâ senin takımında olacağıma inanamıyorum.
- My team won the match.
- Takımım maçı kazandı.
- We weren't a good offensive team.
- İyi bir hücum takımı değildik.
- A good coach trains this team.
- Bu takımı İyi bir antrenör eğitiyor.
- Which team are you rooting for?
- Hangi takımı tutuyorsun?
- I just wanted to help the team.
- Ben sadece takıma yardım etmek istedim.
- My favorite team lost yesterday.
- Tuttuğum takım dün kaybetti.
- Has the new coach improved the team's quality?
- Yeni koç takımın kalitesini arttırdı mı?
- Tom has really helped the team.
- Tom takıma gerçekten yardımcı oldu.
- They're obviously a good team.
- Belli ki iyi bir takımlar.
- My team is the leading team.
- Benim takımım lider takım.
- We're a good team.
- Biz iyi bir takımız.
- Tom scored three goals for his team.
- Tom takımı için üç gol attı.
- My favorite team lost yesterday.
- En sevdiğim takım dün kaybetti.
- Tom broke the rules and was kicked off the team.
- Tom kuralları çiğnedi ve takımdan atıldı.
- She has a lot of experience team teaching.
- Onun, takım çalıştırmakta birçok deneyimi var.
- They're a good team.
- Onlar iyi bir takım.
- We're actually all on one team.
- Aslında hepimiz aynı takımdayız.
- Their team doesn't have a ghost of a chance of winning this season.
- Takımlarının bu sezonu kazanma şansı yok.
- Tom is a part of the team now.
- Tom şimdi takımın bir parçası.
- In most sports the team that practice hardest usually brings home the bacon.
- Çoğu spor dalında en sıkı çalışan takım genellikle başarıyı elde eder.
- We beat three teams.
- Üç takımı yendik.
- Liu Bei and Zhuge Liang are an unbeatable team.
- Liu Bei ve Zhuge Liang yenilmez bir takım.
- Tom is on the wrestling team.
- Tom güreş takımında.
- Ten teams competed for the prize.
- Ödül için on takım yarıştı.
- Which team is the most likely to win the championship?
- Şampiyonluğu kazanma olasılığı en yüksek olan takım hangisi?
- Tom is one of the best players we have on the team.
- Tom takımdaki en iyi oyuncularımızdan biri.
- Mary is on the swim team.
- Mary yüzme takımında.
- Spain has won the 2010 FIFA World Cup and the national team logo gains the first star.
- İspanya, 2010 FIFA Dünya Kupası'nın galibi oldu ve millî takım logosu ilk yıldızını kazandı.
- Many New Yorkers love their professional sporting teams.
- Birçok New Yorklu profesyonel spor takımlarını sever.
- The English team beat the Brazilian team in the international football tournament.
- Uluslararası futbol turnuvasında İngiliz takımı Brezilya takımını yendi.
- It's because of you that I quit the team.
- Senin yüzünden takımdan ayrıldım.
- She has a lot of experience team teaching.
- Takım öğretmenliği konusunda çok tecrübeli.
- Tom wasn't on the same team I was.
- Tom benimle aynı takımda değildi.
- We're a great team.
- Biz büyük bir takımız.
- I think my team will win.
- Sanırım benim takımım kazanacak.
- Why isn't Tom on the team?
- Tom neden takımda değil?
- Tom practiced hard to make the team.
- Tom takıma katılmak için çok pratik yaptı.
- Tom is the team's best scorer.
- Tom takımın en iyi golcüsü.
- He left his team because he couldn't get along with the manager.
- Takımından ayrıldı çünkü menajeriyle anlaşamıyordu.
- Tom has rejoined the team.
- Tom takıma yeniden katıldı.
- We've been matched up with some strong teams this year.
- Bu yıl bazı güçlü takımlarla eşleştik.
- Tom and the rest of the team are celebrating.
- Tom ve takımın geri kalanı kutlama yapıyor.
- I think we're going to have a very strong team.
- Bence çok güçlü bir takım olacağız.
- The team needs more skillful players.
- Bu takımın daha yetenekli oyunculara ihtiyacı var.
- Can I get a picture of the whole team?
- Tüm takımın bir resmini çekebilir miyim?
- What is your favorite sports team?
- En sevdiğin spor takımı hangisi?
- There is no knowing which team will win.
- Kimbilir hangi takım kazanacak.
- Mike is popular among the girls because he is the star of the team.
- Mike, takımın yıldızı olduğu için kızlar arasında popüler.
- I thought I had been cut from the team.
- Takımdan çıkarıldığımı düşündüm.
- They don't want you on the team.
- Seni takımda istemiyorlar.
- This team is tough.
- Bu takım çetin.
- We're all on the same team.
- Biz hepimiz aynı takımdayız.
- In most sports the team that practice hardest usually brings home the bacon.
- Çoğu sporlarda en sıkı çalışan takım genellikle başarılı olur.
- I know we're a pretty good team.
- Oldukça iyi bir takım olduğumuzu biliyorum.
- The team needs me.
- Takımın bana ihtiyacı var.
- Tom is very happy that his team won.
- Tom takımı kazandığı için çok mutlu.
- Tom wasn't sure they'd let him stay on the team.
- Tom onların onun takımda kalmasına izin vereceklerinden emin değildi.
- Which is your favorite team?
- Hangi takımı tutuyorsun?
- Aren't you already on the team?
- Zaten takımda değil misin?
- Tom and his brother play on the same team.
- Tom ve kardeşi aynı takımda oynuyorlar.
- Both teams are very similar.
- Her iki takım da çok benzer.
- I need you on my team.
- Takımımda sana ihtiyacım var.
- Which team won the match really isn't important.
- Maçı hangi takımın kazandığı gerçekten de önemli değil.
- I work better in a team.
- Bir takımda daha iyi çalışırım.
- I'll introduce you to the team.
- Seni takımla tanıştıracağım.
- I'll eat my hat if, by some chance, my team loses to yours.
- Benim takımım sizinkine karşı şans eseri yenilirse dişimi kırarım.
- I'm the team manager.
- Ben takım yöneticisiyim.
- I'm proud of this team.
- Ben bu takımla gurur duyuyorum.
- Which team are you a fan of?
- Hangi takımı tutuyorsun?
- We regard him as the best player on the team.
- Biz, ona takımın en iyi oyuncusu gözüyle bakıyoruz.
- The team is only as strong as its weakest member.
- Takım sadece onun en zayıf üyesi kadar güçlüdür.
- The team is ready for the match.
- Takım maça hazır.
- I don't want to be on Tom's team.
- Tom'un takımında olmak istemiyorum.
- This team is tough.
- Bu takım güçlü.
- I thought we had the better team.
- Bizde daha iyi olan takım var sanıyordum.
- Tom is on the team.
- Tom takımda.
- Tom is the best player on the team.
- Tom takımdaki en iyi oyuncu.
- Would you like to join my team?
- Benim takımıma katılmak ister misiniz?
- Tom might not even make the team.
- Tom belki takıma alınmaz bile.
- Tom joined his school's debating team at the suggestion of his teacher.
- Tom öğretmeninin önerisiyle okulunun münazara takımına katıldı.
- I'd be depressed if they asked me to quit the team.
- Takımdan ayrılmamı isterlerse üzülürüm.
- Tom is on the bobsleigh team.
- Tom kızak takımında.
- I told you we'd make a good team.
- Sana iyi bir takım olacağımızı söyledim.
- You three make a great team.
- Siz üçünüz harika bir takımsınız.
- We have to become a better team.
- Daha iyi bir takım olmalıyız.
- Tom isn't like the other boys on the team.
- Tom takımdaki diğer çocuklar gibi değil.
- Tom was very happy when his team won.
- Takımı kazandığında Tom çok mutlu oldu.
- Football is a team game.
- Futbol bir takım oyunudur.
- Tom and Mary are on the same team.
- Tom ve Mary aynı takımdalar.
- Tom is the best player the team has ever had.
- Tom takımın sahip olduğu en iyi oyuncu.
- Tom joined his high school's debate team.
- Tom lisenin münazara takımına katıldı.
- The other team took us lightly.
- Diğer takım bizi hafife aldı.
- We can't afford to lose Tom from the team right now.
- Şu anda Tom'u takımdan kaybetmeyi göze alamayız.
- Tom is on the wrestling team.
- Tom güreş takımındadır.
- I think my team will win.
- Sanırım takımım kazanacak.
- That team's supporters are really fanatical.
- O takımın taraftarları çok fanatik.
- I'd like to be on the team.
- Takımda olmak isterdim.
- I don't like playing on a team.
- Bir takımda oynamayı sevmiyorum.
- It doesn't matter which team wins the game.
- Hangi takımın kazanacağı önemli değil.
- Let's get a picture of the whole team.
- Bütün takımın bir resmini alalım.
- I want them on my team.
- Onları takımımda istiyorum.
- Tom joined the water polo team.
- Tom su topu takımına katıldı.
- I don't deserve to be on the team.
- Takımda olmayı hak etmiyorum.
- That team has a strong lineup.
- Bu takımın güçlü bir kadrosu var.
- Tom feels that his team will win the game.
- Tom takımının maçı kazanacağını düşünüyor.
- The manager of the team quit suddenly.
- Takım yöneticisi aniden istifa etti.
- What team do you cheer for?
- Hangi takımın taraftarısın?
- I was kicked off the team.
- Takımdan atıldım.
- We're going to make a wonderful team.
- Harika bir takım olacağız.
- We have the best team ever.
- Gelmiş geçmiş en iyi takım bizimkisi.
- Who is the team's coach?
- Takımın koçu kim?
- What team do you play for?
- Hangi takım için oynuyorsun?
- His inconsistent performance at competitions is why he was cut from the team.
- Yarışmalardaki tutarsız performansı takımla ilişiğinin kesilmesinin nedeniydi.
- We're playing well as a team.
- Bir takım olarak iyi oynuyoruz.
- The German team lost, and now I'm upset.
- Alman takımı kaybetti ve şimdi üzgünüm.
- Tom's team is the worst team in the league.
- Tom'un takımı ligdeki takımların en kötüsüdür.
- He is on the team.
- O takımdadır.
- I think we're a good team.
- Ben iyi bir takım olduğumuzu düşünüyorum.
- My team has never advanced beyond the quarter-finals.
- Takımım hiç çeyrek finalden öteye gidemedi.
- We do everything as a team.
- Her şeyi bir takım olarak yaparız.
- The team went haywire after winning the world cup.
- Takım dünya kupasını kazandıktan sonra çılgına döndü.
- The coach watched the team practice.
- Koç takımın antrenmanını izledi.
- Your team is better than ours.
- Takımınız bizimkinden daha iyi.
- Who else do you want on your team?
- Takımında başka kimi istiyorsun?
- The team's schedule is grueling.
- Takımın programı yorucu.
- To avoid confusion, the teams wore different colors.
- Karışıklığı önlemek için takımlar farklı renkler giydi.
- The home team won.
- Ev sahibi takım kazandı.
- Did you make the track team?
- Koşu takımına girdin mi?
- Tom isn't on the team.
- Tom takımda değil.
- The fans of that team are very fanatical.
- O takımın taraftarları çok fanatik.
- I thought we had the better team.
- Daha iyi olan takımın bizde olduğunu sanmıştım.
- Which team are you rooting for?
- Hangi takımlısın?
- Tom was very happy when his team won.
- Tom onun takımı kazandığında çok mutluydu.
- Tom has recently rejoined the team.
- Tom kısa süre önce takıma yeniden katıldı.
- Tom feels that his team will win the game.
- Tom, takımının oyunu kazanacağını hissediyor.
- I work better in a team.
- Takımda daha iyi çalışırım.
- This team is trained by a good coach.
- Bu takım iyi bir koç tarafından çalıştırılıyor.
- We're actually all on one team.
- Biz aslında hepimiz bir takımdayız.
- Tom's team kicked some major-league ass in the tournament.
- Tom'un takımı turnuvada zorlu rakipleri dize getirdi.
- Tom is the team's best scorer.
- Tom takımın en iyi skoreri.
- We're all on the same team.
- Hepimiz aynı takımdayız.
- They were a team.
- Onlar bir takımdı.
- Are you already on the team?
- Sen zaten takımda mısın?
- We're a team.
- Biz bir takımız.
- Take one for the team.
- Takım için bir tane al.
- Tom is so lucky to have Mary on his team.
- Tom, Mary takımında olduğu için çok şanslı.
- Which is your favorite team?
- Favori takımınız hangisidir?
- Tom watched the team practice.
- Tom takım idmanını izledi.
- I'm doubly disappointed on the lack of improvement from my team.
- Takımımın gelişme gösterememesi beni iki kat hayal kırıklığına uğrattı.
- Take one for the team.
- Takım için birini al.
- We did it as a team.
- Biz bunu takım olarak yaptık.
- I love my team.
- Ben takımımı seviyorum.
- Their team has a strong sense of unity.
- Onların takımının güçlü bir birlik duyusu var.
- Who else do you want on your team?
- Başka kimi takımımızda istiyorsun?
- Which team is ours?
- Hangi takım bizimki?
- Tom has recently rejoined the team.
- Tom yakın zamanda takıma yeniden katıldı.
- Are you still on the team?
- Hâlâ takımda mısın?
- Tom didn't want to be on Mary's team.
- Tom Mary'nin takımında olmak istemedi.
- Tom is one of the best wrestlers on the team.
- Tom takımdaki en iyi güreşçilerden biri.
- It doesn't matter who pitches, that team always loses.
- Kimin attığı önemli değil, o takım hep kaybeder.
- That team's supporters are really fanatical.
- Bu takımın taraftarları gerçekten fanatik.
- Tom's team is the worst team in the league.
- Tom'un takımı ligin en kötü takımı.
- Tom is on the wrestling team as well.
- Tom da güreş takımında.
- What team do you cheer for?
- Hangi takımlısın?
- I don't want you to quit the team.
- Takımı bırakmanı istemiyorum.
- What team does Tom play for?
- Tom hangi takımda oynuyor?
- You're the worst basketball coach this team has ever had.
- Sen bu takımın gelmiş geçmiş en kötü basketbol koçusun.
- His favourite team doesn't win a lot of competitions.
- Onun gözde takımı yarışmaların çoğunu kazanmaz.
- It's a tossup as to who will win; both teams are about the same in quality.
- Kimin kazanacağı belli değil; iki takımın da kalitesi hemen hemen aynı.
- Aren't you on the team?
- Sen takımda değil misin?
- His inconsistent performance at competitions is why he was cut from the team.
- Yarışmalardaki tutarsız performansı yüzünden takımdan çıkarıldı.
- That team has a strong lineup.
- O takımın güçlü bir kadrosu vardır.
- Tom would like Mary to be on his team.
- Tom Mary'nin takımında olmasını istiyor.
- We knew we had a good team.
- İyi bir takımımız olduğunu biliyorduk.
- The coach watched the team practice.
- Antrenör takım çalışmasını izledi.
- She has been chosen to lead the team.
- O, takıma liderlik etmek için seçildi.
- We have a good team.
- İyi bir takımımız var.
- Do you really have a good team?
- Gerçekten iyi bir takımın var mı?
- Has the new coach improved the team's quality?
- Yeni antrenör takımın kalitesini artırdı mı?
- Tom is on the swim team at school.
- Tom okulun yüzme takımında.
- Tom is likely to be cut from the team.
- Tom muhtemelen takımdan atılacak.
- She has been chosen to lead the team.
- Takıma liderlik etmesi için o seçildi.
- How can we join the team?
- Takıma nasıl katılabiliriz?
- We're on the same team.
- Aynı takımdayız.
- That team's fans are very fanatical.
- O takımın taraftarları çok fanatik.
- We're a pretty good team.
- Biz oldukça iyi bir takımız.
- We have the best team ever.
- Biz şimdiye kadar en iyi takıma sahibiz.
- Tom is a member of the team.
- Tom takımın bir üyesi.
- Which team are you a fan of?
- Hangi takımın taraftarısın?
- Tom is on the swim team at school.
- Tom okulda yüzme takımında.
- I'm so proud of my team.
- Ben takımımla çok gurur duyuyorum.
- He is better than any other player in the team.
- O, takımdaki herhangi bir oyuncudan daha iyidir.
- Are you on the team?
- Sen takımda mısın?
- Tom is part of the team.
- Tom takımın bir parçası.
- Mike is popular among the girls because he is the star of the team.
- Mike kızlar arasında popüler çünkü o takımın yıldızı.
- We're not on the same team.
- Aynı takımda değiliz.
- Twenty teams entered the tournament.
- Turnuvaya yirmi takım girdi.
- The team lacked mobility.
- Takım hareket kabiliyetinden yoksundu.
- Tom hoped that one of the teams would pick him.
- Tom takımlardan birinin onu seçeceğini umuyordu.
- Team A won the game against team B.
- A takımı, B takımına karşı oyunu kazandı.
- The coach steered his team to victory.
- Antrenör takımını galibiyete taşıdı.
- You're the worst basketball coach this team has ever had.
- Sen bu takımın şu ana kadar sahip olduğu en kötü basketbol koçusun.
- Will the team be playing?
- Takım oynuyor olacak mı?
- We're still a team.
- Biz hâlâ bir takımız.
- My team is always losing.
- Takımım hep kaybediyor.
- He feels that his team will win the game.
- Takımının maçı kazanacağını düşünüyor.
- I don't like the idea, but we'll have to let him choose his team.
- Bu fikir hoşuma gitmedi ama takımını seçmesine izin vermeliyiz.
- To put it bluntly, the reason this team won't win is because you're holding them back.
- Açıkça söylemek gerekirse, bu takımın kazanamamasının sebebi onları geride tutuyor olman.
- I want to join your team.
- Takımına katılmak istiyorum.
- Tom wasn't on the team.
- Tom takımda değildi.
- I think we're a better team now.
- Artık daha iyi bir takım olduğumuzu düşünüyorum.
- I'm so proud of my team.
- Takımımla gurur duyuyorum.
- We beat three teams.
- Biz üç takımı yendik.
- We have a solid team.
- Sağlam bir takımımız var.
- Who is the team's coach?
- Takımın antrenörü kim?
- We are three points ahead of their team.
- Onların takımından üç puan öndeyiz.
- Let's get a picture of the whole team.
- Bütün takımın resmini çekelim.
- Which team will win the game?
- Maçı hangi takım kazanacak?
- I apologized to the whole team.
- Tüm takımdan özür diledim.
- Tom is still on the team.
- Tom hâlâ takımda.
- I joined the team just yesterday.
- Takıma daha dün katıldım.
- Which team will most likely win?
- Büyük olasılıkla hangi takım kazanacak?
- The Japan team won the gold medal in the game.
- Japon takımı oyunda altın madalya kazandı.
- Tom is on the same team I am.
- Tom benimle aynı takımda.
- I'll eat my hat if, by some chance, my team loses to yours.
- Eğer şans eseri benim takımım sizinkine yenilirse dişimi kırarım.
- What team do you cheer for?
- Sen hangi takımı tutuyorsun?
- There's my team.
- Benim takımım var.
- We're coming together as a team.
- Takım olarak bir araya geliyoruz.
- Mary is the leader of the team.
- Mary takımın lideri.
- Did you know Tom used to be on this team?
- Tom'un eskiden bu takımda olduğunu biliyor muydunuz?
- Tom isn't on the same team as I am.
- Tom benimle aynı takımda değil.
- You two make quite a team.
- İkiniz iyi bir takım oldunuz.
- The Japan team won the gold medal in the game.
- Oyunda altın madalyayı Japonya takımı kazandı.
- Tom hopes that his team wins.
- Tom takımının kazanmasını umuyor.
- Both teams are unbeaten.
- İki takım da yenilmez.
- Tom didn't want to be on Mary's team.
- Tom, Mary'nin takımında olmak istemedi.
- Tom and I are on the same team.
- Tom ve ben aynı takımdayız.
- We have a great swim team.
- Harika bir yüzme takımımız var.
- Tom is on the lacrosse team.
- Tom lakros takımında.
- That team has strong players.
- O takımın güçlü oyuncuları var.
- I know we're a pretty good team.
- Çok iyi bir takım olduğumuzu biliyorum.
- What teams were playing?
- Hangi takımlar oynuyordu?
- Portugal has a very good team.
- Portekiz'in çok iyi bir takımı var.
- We've got a great team.
- Harika bir takımımız var.
- This isn't a bad team.
- Bu kötü bir takım değil.
- The Japanese team won the gold medal for this competition.
- Japon takımı bu yarışma için altın madalya kazandı.
- Tom said his team would win.
- Tom takımının kazanacağını söyledi.
- An own goal occurs when a player scores a goal into his team's net.
- Bir oyuncu kendi takımının ağlarına gol attığında kendi kalesine gol atmış olur.
- I still can't believe I'm going to be on your team.
- Hala senin takımında olacağıma inanamıyorum.
- I really like this team.
- Ben gerçekten bu takımı seviyorum.
- I think we're the better team.
- Bence biz daha iyi takımız.
- The team was terrible.
- Takım çok kötüydü.
- My team won the match.
- Benim takımım maçı kazandı.
- The team lacked mobility.
- Takım, hareketlilikten yoksundu.
- We have a good team and everyone knows it.
- İyi bir takımımız var ve bunu herkes biliyor.
- Their team doesn't have a ghost of a chance of winning this season.
- Takımlarının bu sezon kazanma şansı yok.
- To avoid confusion, the teams wore different colors.
- Karışıklığı önlemek için, takımlar farklı renkler giydi.
- I wasn't the only Canadian on the team.
- Takımdaki tek Kanadalı ben değildim.
- Being cut from the team doesn't mean that you have no talent.
- Takımdan çıkarılmak yeteneksiz olduğun anlamına gelmez.
- Tom isn't on the team anymore.
- Tom artık takımda değil.
- The team were quite nervous before the game.
- Takım maçtan önce oldukça gergindi.
- Which is your favorite team?
- Hangi takımın taraftarısın?
- The fastest team wins.
- En hızlı takım kazanır.
- The team sucks anyway.
- Takım yine de berbat.
- I think we'll have a good team.
- Bence iyi bir takımımız olacak.
- I told you we'd make a good team.
- Sana iyi bir takım olacağımızı söylemiştim.
- Tom bragged that he was the best player on the team.
- Tom takımdaki en iyi oyuncu olduğunu söyleyerek övündü.
- Whether you pick the Lions or Tigers to win, the result will be a toss-up because both teams are equally strong.
- İster Lions'ı ister Tigers'ı kazanacak olarak seçin, sonuç, başa baş olacaktır çünkü her iki takım da eşit derecede güçlüdür.
- Mary is the leader of the team.
- Mary takımın lideridir.
- The team excavates carefully for the archaeologists.
- Takım, arkeologlar için dikkatle kazar.
- Tom told me he wasn't on the team anymore.
- Tom artık takımda olmadığını söyledi.
- I wish I were on the same team as Tom.
- Keşke Tom'la aynı takımda olsaydım.
- Ten teams competed for the prize.
- On takım ödül için yarıştı.
- His favourite team doesn't win a lot of competitions.
- Tuttuğu takım pek fazla müsabaka kazanamıyor.
- Which team are you a fan of?
- Hangi takımlısın?
- Which team will win?
- Hangi takım kazanacak?
- Several teams are contending for the prize.
- Birkaç takım ödül için yarışıyor.
- What team do you cheer for?
- Hangi takım için tezahürat yapıyorsun?
- Tom certainly works as hard as anyone else on his team.
- Tom kesinlikle takımındaki herkes kadar sıkı çalışıyor.
- Which team won?
- Hangi takım kazandı?
- I think we're a strong team.
- Bence biz güçlü bir takımız.
- Tom and the rest of the team are celebrating.
- Tom ve takımın geri kalanı kutlama yapıyordu.
- I'm the leader of this team.
- Ben bu takımın lideriyim.
- There's my team.
- İşte benim takımım.
- He got kicked off the team.
- Takımdan atıldı.
- The team understands that.
- Takım bunun farkında.
- Tom is proud of his team.
- Tom takımıyla gurur duyuyor.
- Aren't you already on the team?
- Sen zaten takımda değil misin?
- I want Tom on my team.
- Tom'u takımımda istiyorum.
- Tom would like Mary to be on the team.
- Tom, Mary'nin takımda olmasını istiyor.
- I'd like to sign up for the track team.
- Koşu takımına kaydolmak istiyorum.
- We make a great team.
- Harika bir takım olduk.
- I'm glad that your team won the game.
- Takımınızın maçı kazandığına memnun oldum.
- He left his team because he couldn't get along with the manager.
- Menajeriyle anlaşamadığı için takımından ayrıldı.
- Tom isn't on the wrestling team.
- Tom güreş takımında değil.
- I hope I can be a valuable member of your team.
- Takımınızın değerli bir üyesi olabileceğimi umuyorum.
- I thought we had a good team.
- İyi bir takımımız olduğunu düşündüm.
- Your team is very good, but theirs is the best.
- Sizin takımınız çok iyi ama onlarınki en iyisi.
- We're the best team in Australia.
- Avustralya'daki en iyi takım biziz.
- You two make a great team.
- İkiniz harika bir takım oldunuz.
- Your team is very good, but theirs the best.
- Takımınız çok iyi, ama onlarınki en iyisi.
- Tom's team was completely outclassed.
- Tom'un takımı tamamen üstündü.
- We defeated the other team by 3 points.
- Diğer takımı 3 sayı farkla yendik.
- I think they're a good team.
- Bence onlar iyi bir takım.
- The team's schedule is grueling.
- Takımın programı çok yorucu.
- Tom joined his high school's debating team.
- Tom lisesinin münazara takımına katıldı.
- My team won the match.
- Maçı benim takımım kazandı.
- Who's on the team?
- Takımda kimler var?
- The team played hard because the championship of the state was at stake.
- Takım sıkı oynadı çünkü eyaletin şampiyonluğu söz konusuydu.
- Tom said his team would probably win.
- Tom takımının muhtemelen kazanacağını söyledi.
- Which team won the match really isn't important.
- Maçı hangi takımın kazandığı gerçekten önemli değil.
- Tom said his team will win.
- Tom kendi takımının kazanacağını söyledi.
- I want her on my team.
- Onu takımımda istiyorum.
- I think we're a better team now.
- Sanırım şimdi daha iyi bir takımız.
- We're a lot better team this year.
- Bu yıl çok daha iyi bir takımız.
- You two will work as a team.
- Siz ikiniz bir takım olarak çalışacaksınız.
- How many teams are there?
- Kaç takım var?
- The English team beat the Brazilian team in the international football tournament.
- İngiliz takımı uluslararası futbol turnuvasında Brezilya takımını yendi.
- Tom is the team manager.
- Tom takım menajeri.
- We have a good team right now.
- Şimdi iyi bir takımımız var.
- Tom and Mary are an unbeatable team.
- Tom ve Mary yenilmez bir takım.
- They cheered for their sports teams.
- Onlar spor takımları için tezahürat yaptılar.
- We're part of the team.
- Takımın bir parçasıyız.
- How many teams are there?
- Kaç tane takım var?
- We're one of the best teams in the world.
- Biz dünyadaki en iyi takımlarından biriyiz.
- Twenty teams entered the tournament.
- Turnuvaya yirmi takım katıldı.
- You and I make a good team.
- Sen ve ben iyi bir takım olduk.
- Team A won the game against team B.
- A takımı, B takımına karşı maçı kazandı.
- Tom is lucky to be on the team.
- Tom takımda olduğu için çok şanslı.
- I'm not the only Canadian on the team.
- Takımdaki tek Kanadalı ben değilim.
- A team is composed of eleven players.
- Bir takım on bir oyuncudan oluşur.
- Tom is on the swim team.
- Tom yüzme takımında.
- I'm not the worst player on the team.
- Takımdaki en kötü oyuncu ben değilim.
- Tom and his brother play on the same team.
- Tom ve onun erkek kardeşi aynı takımda oynuyor.
- Tom was the second-best hitter on the team.
- Tom takımdaki en iyi ikinci vurucuydu.
- Who helped the team the most?
- Takıma en çok kim yardım etti?
- That team has strong players.
- Bu takımın güçlü oyuncuları var.
- We've got a pretty good team.
- Oldukça iyi bir takımımız var.
- The Japanese team won the gold medal for this competition.
- Japon takımı bu yarışmada altın madalya kazandı.
- How can I join the team?
- Takıma nasıl katılabilirim?
- Which is your favorite team?
- Hangi takımlısın?
- Tom said he thought that Mary was the best player on the team.
- Tom, Mary'nin takımdaki en iyi oyuncu olduğunu düşündüğünü söyledi.
- We're a very good team.
- Biz çok iyi bir takımız.
- An own goal occurs when a player scores a goal into his team's net.
- Bir oyuncu kendi takımının ağına bir gol atarsa kendi kalesine gol olur.
- Tom wants me to join his team.
- Tom benim kendi takımına katılmamı istiyor.
- I want to be on this team.
- Bu takımda olmak istiyorum.
- Which is your favorite team?
- Favori takımın hangisi?
- What team do you support?
- Hangi takımlısın?
- Team A won the game against team B.
- A takımı B takımına karşı oyunu kazandı.
- I need her on my team.
- Ona takımımda ihtiyacım var.
- Tom played on his college team.
- Tom üniversite takımında oynadı.
- I think we have a good team.
- İyi bir takımımız olduğunu düşünüyorum.
- Can I get a picture of the whole team?
- Tüm takımın bir resmini alabilir miyim?
- Do you really want Tom on your team?
- Gerçekten Tom'u takımında ister misin?
- Even though Tom is on the team, he's just a bench warmer.
- Tom takımda olsa bile, o sadece bir yedek.
- They've got a good team.
- İyi bir takımları var.
- I like having Tom on the team.
- Tom'u takımda görmek hoşuma gidiyor.
- Tom, Mary, John, Alice and I did that as a team.
- Tom, Mary, John, Alice ve ben bunu bir takım olarak yaptık.
- What a team!
- Ne takım ama!
- All the top teams of the UK are in the premier division.
- İngiltere'nin en iyi takımlarının hepsi birinci ligde.
- Do you want to be on my team again?
- Tekrar benim takımımda olmak ister misin?
- We're part of the team.
- Biz takımın parçasıyız.
- Which team will win the game?
- Hangi takım oyunu kazanacak?
- Tom is part of the team too!
- Tom da takımın bir parçası!
- Tom isn't even on the team.
- Tom takımda bile değil.
- Tom wants me to join his team.
- Tom takımına katılmamı istiyor.
- Manchester United is one of the most successful teams in both the Premier League and England.
- Manchester United hem Premier Lig'in hem de İngiltere'nin en başarılı takımlarından biri.
- I'm very proud of this team.
- Ben bu takımla çok gurur duyuyorum.
- Tom wants me on his team.
- Tom beni takımında istiyor.
- Both teams have improved.
- İki takım da gelişti.
- We have a good team right now.
- Şu anda iyi bir takımımız var.
- He ran as fast as any boy in the team.
- Takımdaki herhangi bir çocuk kadar hızlı koştu.
- I thought we had a good team.
- İyi bir takımımız olduğunu sanıyordum.
- Tom has been kicked off the team.
- Tom takımdan kovuldu.
- They participated in the team games.
- Onlar takım oyunlarına katıldılar.
- In football, it isn't always the best team or the team that played the best that wins.
- Futbolda her zaman en iyi takım ya da en iyi oynayan takım kazanmaz.
- We know we're a good team.
- İyi bir takım olduğumuzu biliyoruz.
- Neither team played well in the game.
- İki takım da maçta iyi oynamadı.
- The team is up for the game.
- Takım, oyuna hazır.
- How many are on your team?
- Takımınızda kaç kişi var?
- According to the news, the Italian team has won.
- Haberlere göre İtalyan takımı kazandı.
- I'd like you back on the team.
- Takıma geri dönmeni istiyorum.
- The coach gave his team a pep talk before the game started.
- Antrenör maç başlamadan önce takımına moral konuşması yaptı.
- Do you guys play on the same team?
- Aynı takımda mı oynuyorsunuz?
- First, we decide on what needs to be decided, then we split into two teams.
- Önce neye karar verilmesi gerektiğine karar veririz, sonra iki takıma ayrılırız.
- Yumi Ishiyama is the oldest member of Team Lyoko.
- Yumi Ishiyama, Lyoko takımının en yaşlı üyesidir.
- We did that as a team.
- Bunu bir takım olarak yaptık.
- I think we have a good team.
- Bence iyi bir takımımız var.
- The team won the semifinals and advanced to the finals.
- Takım yarı finali kazandı ve finale yükseldi.
- Let's split up into teams.
- Takımlara ayrılalım.
- We're a pretty good team.
- Biz iyi bir takımız.
- Tom would like Mary to be on the team.
- Tom Mary'nin takımda olmasını istiyor.
- If Tom joins your team, I will, too.
- Tom takımına katılırsa ben de katılacağım.
- We're a great team.
- Biz harika bir takımız.
- We make an excellent team.
- Mükemmel bir takım oluruz.
- I think we're going to have a very strong team.
- Çok güçlü bir takımımızın olacağını düşünüyorum.
- They participated in the team games.
- Takım oyunlarına katıldılar.
- Tom knew he was the best player on the team.
- Tom takımdaki en iyi oyuncu olduğunu biliyordu.
- Tom and Mary aren't on the same team.
- Tom ve Mary aynı takımda değiller.
- I know they're a good team.
- Onların iyi bir takım olduğunu biliyorum.
- The team needs more skillful players.
- Takımın daha yetenekli oyunculara ihtiyacı var.
- I'm proud of this team.
- Bu takımla gurur duyuyorum.
- I don't like the idea, but we'll have to let him choose his team.
- Fikir hoşuma gitmedi, ama ona takımını seçtirmek zorunda olacağız.
- He is on the team.
- O da takımda.
- Why did you pick those two for the team?
- Neden takım için bu ikisini seçtin?
- That team is always in the cellar.
- O takım her zaman alt sıralarda.
- The team is only as strong as its weakest member.
- Bir takım ancak en zayıf üyesi kadar güçlüdür.
- Will the team be playing?
- Takım oynayacak mı?
- We have a great team.
- Harika bir takımımız var.
- Do you guys play on the same team?
- Sizler aynı takımda mı oynuyorsunuz?
- We've been matched up with some strong teams this year.
- Biz bu yıl bazı güçlü takımlarla eşleştik.
- The German team lost, and now I'm upset.
- Alman takımı kaybetti ve şimdi ben üzgünüm.
- Why did you pick those two for the team?
- Takım için neden bu ikisini seçtin?
- We're on the same team, right?
- Aynı takımdayız, değil mi?
- Tom took one for the team.
- Tom takım için bir tane aldı.
- His team is likely to win.
- Onun takımı muhtemelen kazanacak.
- In football, it isn't always the best team or the team that played the best that wins.
- Futbolda kazanan her zaman en iyi oynayan ya da en iyi kadroya sahip olan takım olmaz.
- We're a very good team.
- Çok iyi bir takımız.
- Never change a winning team.
- Kazanan bir takımı asla değiştirme.
- When the goalkeeper touched the ball, the referee awarded the other team a corner kick.
- Kaleci topa dokunduğunda, hakem diğer takıma bir köşe vuruşu verdi.
- What do you do for the team?
- Takım için ne yapıyorsun?
- Who coaches the team?
- Takımın koçu kim?
- We regard him as the best player on the team.
- Onu takımdaki en iyi oyuncu olarak görüyoruz.
- He joined the opposing team.
- O, karşı takıma katıldı.
- I'm a member of the team.
- Ben de takımın bir üyesiyim.
- We've got a pretty good team.
- Bizim oldukça iyi bir takımımız var.
- Tom and I used to be on the same team.
- Tom ve ben aynı takımdaydık.
- They're on the same team.
- Onlar aynı takımdalar.
- Tom told me he wasn't on the team anymore.
- Tom bana artık takımda olmadığını söyledi.
- We're all a team now.
- Şimdi hepimiz bir takımız.
- Tom said his team will probably win.
- Tom takımının muhtemelen kazanacağını söyledi.
- Does anyone on your team speak French?
- Takımınızda Fransızca konuşan biri var mı?
- Tom is likely to be cut from the team.
- Tom muhtemelen takımdan çıkarılacak.
- That team has little, if any, chance of winning.
- O takımın kazanma şansı varsa bile çok az.
- You don't really plan to join the team, do you?
- Takıma gerçekten katılmak istemiyorsun, değil mi?
- I'll do anything the team needs.
- Takımın ihtiyacı olan her şeyi yaparım.
- Tom didn't want Mary on his team.
- Tom, Mary'yi takımında istemedi.
- What team do you cheer for?
- Hangi takımı tutuyorsun?
- What team do you support?
- Hangi takımı destekliyorsun?
- The coach steered his team to victory.
- Koç takımını zafere taşıdı.
- We do everything as a team.
- Her şeyi bir takım olarak yapıyoruz.
- To put it bluntly, the reason this team won't win is because you're holding them back.
- Açık söylemek gerekirse, bu takımın kazanamayacak olmasının sebebi onları geride tutmanızdır.
- Tom and I are both on the same team.
- Tom ve ben aynı takımdayız.
- Tom and John were both kicked off the team.
- Tom ve John takımdan atıldılar.
- I'm the team manager.
- Ben takım müdürüyüm.
- Tom is lucky to be on the team.
- Tom takımda olduğu için şanslı.
- My team is always losing.
- Takımım her zaman kaybediyor.
- The team sucks anyway.
- Takım zaten berbat.
- We weren't a good offensive team.
- Biz iyi bir hücum takımı değildik.
- We're a better team than we were last year.
- Geçen seneye göre daha iyi bir takımız.
- Tom and I used to be on the same team.
- Tom ve ben eskiden aynı takımdaydık.
- Both teams have thirteen points.
- İki takımın da 13 puanı var.
- Tom kicked John out of the team.
- Tom, John'u takımdan attı.
- We need to work as a team.
- Bir takım olarak çalışmalıyız.
- I want to be able to help my team win.
- Takımımın kazanmasına yardımcı olabilmeyi istiyorum.
- Why is Tom still on this team?
- Tom neden hala bu takımda?
- The team is up for the game.
- Takım, oyun için hazır.
- I got kicked off the team.
- Takımdan atıldım.
- We need to work as a team.
- Takım halinde çalışmalıyız.
- I think we make a good team.
- Sanırım iyi bir takım olduk.
- Tom hopes that his team wins.
- Tom, takımının kazanmasını umuyor.
- We're playing well as a team.
- Takım olarak iyi oynuyoruz.
- He left his team as he could not get along with the manager.
- Müdürle anlaşamadığı için takımdan ayrıldı.
- He is by far the best player on the team.
- Takımdaki açık ara en iyi oyuncu.
- Tom scored three goals for his team.
- Tom takımı adına üç gole imza attı.
- Tom is the team's head coach.
- Tom takımın baş koçu.
- We did it as a team.
- Bunu bir takım olarak yaptık.
- I know a couple guys on Tom's team.
- Tom'un takımından birkaç kişi tanıyorum.
- Which team do you think will win?
- Sence hangi takım kazanacak?
- How many teams participated in the championship?
- Şampiyonaya kaç takım katıldı?
- I want him on my team.
- Onu takımımda istiyorum.
- Tom and Mary always work together as a team.
- Tom ve Mary her zaman bir takım olarak birlikte çalışırlar.
- Your team is very good, but theirs the best.
- Sizin takımınız çok iyi ama onlarınki en iyisi.
- I'm proud of my team.
- Ben takımımla gurur duyuyorum.
- Tom and Mary are actually on the same team.
- Tom ve Mary aslında aynı takımdalar.
- We're all a team now.
- Artık hepimiz bir takımız.
- What team do you support?
- Hangi takımın taraftarısın?
- Tom joined his school's debating team at the suggestion of his teacher.
- Tom, öğretmeninin önerisi üzerine okulunun münazara takımına katıldı.
- Tom was kicked off the team.
- Tom takımdan atıldı.
- He is better than any other player in the team.
- Takımdaki diğer tüm oyunculardan daha iyi.
- The teams are coming onto the field.
- Takımlar sahaya geliyor.
- The two teams playing tonight are the Yomiuri Giants and the Hanshin Tigers.
- Bu gece oynayan iki takım Yomiuri Giants ve Hanshin Tigers.
- Both teams have thirteen points.
- Her iki takım da on üç puana sahip.
- A referee must be fair to both teams.
- Bir hakem iki takıma da adil olmalıdır.
- I'm not on Tom's team.
- Ben Tom'un takımında değilim.
Show More (719)
|
|
- The only feasible third party would be a team of international observers.
- Uygulanabilir tek üçüncü taraf, uluslararası gözlemcilerden oluşan bir ekip olacaktır.
- We are sensible in the way we handle things, but we want to do it as a team.
- İşleri ele alış şeklimizde duyarlıyız ancak bunu bir ekip olarak yapmak istiyoruz.
- This year so far we have had over 20 cases of Israel denying entry to EU humanitarian teams.
- Bu yıl şimdiye kadar İsrail'in AB insani yardım ekiplerinin girişine izin vermediği 20'den fazla vaka yaşadık.
- We are working as a team to assist Romania in her progress towards the European Union.
- Romanya'nın Avrupa Birliği yolunda ilerlemesine yardımcı olmak için bir ekip olarak çalışıyoruz.
- Within a few hours of the presentation of the report President Santer announced the resignation of his entire team.
- Raporun sunulmasından birkaç saat sonra Başkan Santer tüm ekibinin istifa ettiğini açıkladı.
- You may reply to it as you see fit, subject to the relevant consultations with the Council's team.
- Konsey ekibiyle ilgili istişarelere tabi olmak kaydıyla uygun gördüğünüz şekilde yanıt verebilirsiniz.
- In fact, the team of the candidate Member State Slovenia has been eliminated too.
- Aslında aday Üye Devlet Slovenya'nın ekibi de elendi.
- The average European team has no more than six people, whilst an American team consists of 24 people.
- Ortalama bir Avrupa ekibinde en fazla altı kişi bulunurken bir Amerikan ekibi 24 kişiden oluşmaktadır.
- I have to say that we made a good team.
- İyi bir ekip oluşturduğumuzu söylemeliyim.
- I welcome most particularly in that context the Romanian parliamentary team.
- Bu bağlamda özellikle Romanya parlamento ekibini memnuniyetle karşılıyorum.
- The magnificent efforts by the Prime Minister and his team have created laudable results.
- Başbakan ve ekibinin muhteşem çabaları takdire şayan sonuçlar yaratmıştır.
- In many ways, the new team offers a breath of fresh air.
- Yeni ekip birçok açıdan yeni bir soluk getiriyor.
- I would also like to congratulate the Commission and Council teams that negotiated the accession of Cyprus.
- Kıbrıs'ın üyeliğini müzakere eden Komisyon ve Konsey ekiplerini de kutlamak isterim.
- Lastly, I would like to thank Prime Minister Simitis and the entire Greek Presidency team once again.
- Son olarak Başbakan Simitis ve tüm Yunanistan Dönem Başkanlığı ekibine bir kez daha teşekkür etmek istiyorum.
- We will certainly look into the possibility of sending another observer team to the presidential elections in 2002.
- 2002 yılındaki başkanlık seçimlerine başka bir gözlemci ekibi gönderme olasılığını kesinlikle araştıracağız.
- The whole team, including those who are not themselves being bullied, functions less well.
- Kendileri zorbalığa maruz kalmayanlar da dahil olmak üzere tüm ekip daha az iyi çalışır.
- It therefore needs to have teams that are capable of adjusting readily to requests made and reacting immediately.
- Bu nedenle yapılan taleplere kolayca uyum sağlayabilecek ve anında tepki verebilecek ekiplere sahip olması gerekir.
- We must at once put in place whatever joint action teams are available.
- Mevcut ortak eylem ekiplerini bir an önce devreye sokmalıyız.
- I was looking forward to working with Sergio and his team in Iraq.
- Irak'ta Sergio ve ekibiyle birlikte çalışmayı dört gözle bekliyordum.
- I remind you that the first team of American governors in Iraq has already come to an end.
- Irak'taki ilk Amerikan valiler ekibinin çoktan sona erdiğini hatırlatırım.
- Unfortunately, however, we do not have an emergency response team, and we do not have a professional approach.
- Ancak ne yazık ki bir acil müdahale ekibimiz yok ve profesyonel bir yaklaşımımız da yok.
- The magnificent efforts by the Prime Minister and his team have created laudable results.
- Başbakan ve ekibinin muhteşem çabaları takdire şayan sonuçlar yarattı.
- This investigation team is supported by the Home Affairs Minister's advisor on Roma issues.
- Bu soruşturma ekibi İçişleri Bakanı'nın Romanlarla ilgili danışmanı tarafından desteklenmektedir.
- The head of the mission and his team did an extremely professional job.
- Misyon başkanı ve ekibi son derece profesyonel bir iş çıkardı.
- We will thus have ten to fifteen people who will form the long-term team of observers.
- Böylece uzun vadeli gözlemci ekibini oluşturacak on ila on beş kişiye sahip olacağız.
- We have a good team of people working on the Balkans in the Commission.
- Komisyon'da Balkanlar konusunda çalışan iyi bir ekibimiz var.
- Together, the EU and US are a formidable team.
- AB ve ABD birlikte zorlu bir ekip oluşturmaktadır.
- In fact, the team of the candidate Member State Slovenia has been eliminated too.
- Aslında, aday Üye Devlet Slovenya'nın ekibi de elenmiştir.
- In many ways the new team offers a breath of fresh air.
- Yeni ekip birçok açıdan yeni bir soluk getiriyor.
- There must be a team of twelve that works together and that is the way to make progress.
- Birlikte çalışan on iki kişilik bir ekip olmalıdır ve ilerleme sağlamanın yolu da budur.
- I believe that the joint investigation teams are a positive step in the fight against all kinds of organised crime.
- Ortak soruşturma ekiplerinin her türlü organize suçla mücadelede olumlu bir adım olduğuna inanıyorum.
- This year so far we have had over 20 cases of Israel denying entry to EU humanitarian teams.
- Bu yıl şu ana kadar İsrail'in AB insani yardım ekiplerinin girişine izin vermediği 20'den fazla vaka yaşadık.
- I welcome most particularly in that context, the Romanian parliamentary team.
- Bu bağlamda özellikle Romanya parlamento ekibini memnuniyetle karşılıyorum.
- This will create a network of experts in the field and also computer emergency response teams.
- Bu, alanında uzman bir ağ ve ayrıca bilgisayar acil müdahale ekipleri oluşturacaktır.
- It is not necessary to send a mission team to establish what is already known.
- Halihazırda bilinenleri tespit etmek için bir görev ekibi göndermeye gerek yoktur.
- It is absolutely imperative that we give all our support to President Karzai and his team.
- Başkan Karzai ve ekibine tüm desteğimizi vermemiz kesinlikle zorunludur.
- Both you and the team have given me a new life.
- Bana siz ve ekibiniz yeni bir hayat verdiniz.
- The team needed to find another way to power the cleanup - fast.
- Ekibin temizliği hızlandırmak için başka bir yol bulması gerekti; hızlıca.
- The team needed to find another way to power the cleanup - fast.
- Ekibin temizleme işlemini hızlı bir şekilde hızlandırmanın başka bir yolunu bulması gerekiyordu.
- A marketing campaign is only as good as the team who implements it.
- Bir satış kampanyası yalnızca onu uygulayan ekip kadar iyidir.
- Our Facebook marketing team can help with that.
- Facebook'un tanıtım ekibi bu konuda yardımcı olabilir.
- Our Facebook marketing team can help with that.
- Facebook pazarlama ekibimiz bu konuda yardımcı olabilir.
- However, the team behind the Firefox web browser would like to see that change.
- Ancak Firefox web tarayıcısının arkasındaki ekip bunun değiştiğini görmek istiyor.
- Sanctum was colonized by a team from earth made up of 4 families the primes.
- Sanctum, dünyalı 4 esas aileden oluşan bir ekip tarafından kolonileştirildi.
- They are a really powerful team, especially at home.
- Özellikle kendi evlerinde gerçekten güçlü bir ekiptirler.
- The medical team comes checks the patient in his bed first.
- Tıbbi ekip öncelikle gelip hastayı önce yatağında kontrol eder.
- Sanctum was colonized by a team from earth made up of 4 families the primes.
- Kutsal alan, dünyadan gelen ve 4 asil aileden oluşan bir ekip tarafından kolonize edildi.
- Our Facebook marketing team can help with that.
- Facebook pazarlama ekibimiz bu konuda size yardımcı olabilir.
- Your team, you worked so hard for them.
- Ekibiniz, siz onlar için çok çalıştınız.
- Our team of expertise has the edge in design and space planning.
- Uzmanlık ekibimiz tasarım ve mekan planlamasında uzmanlığa sahiptir.
- The medical team comes checks the patient in his bed first.
- Sağlık ekibi gelip hastayı önce yatağında kontrol eder.
- Sanctum was colonized by a team from earth made up of 4 families the primes.
- Sanctum, Dünya'dan gelen 4 ana aileden oluşan bir ekip tarafından kolonize edildi.
- A marketing campaign is only as good as the team who implements it.
- Bir pazarlama kampanyası ancak onu uygulayan ekip kadar iyidir.
- The team needed to find another way to power the cleanup - fast.
- Ekibin temizliğe güç sağlamak için başka bir yol bulması gerekiyordu - hızlıca.
- All the top teams of the UK are in the premier division.
- İngiltere'nin tüm üst düzey ekipleri premier ligdedirler.
- Our team is likely to win.
- Ekibimizin kazanması muhtemel.
- The team was quite nervous before the game.
- Ekip maçtan önce oldukça gergindi.
- We have a lot of great guys on our team.
- Ekibimizde bir sürü harika adam var.
- Our team achieved five medals in total.
- Ekibimiz toplamda beş madalyaya ulaştı.
- I'll introduce you to the team.
- Seni ekiple tanıştıracağım.
- The team sucks anyway.
- Ekip yine berbat.
- Do you think you could talk Tom into joining our team?
- Sence Tom'u ekibimize katılmaya ikna edebilir misin?
- We're going to make a wonderful team.
- Harika bir ekip olacağız.
- The team understands that.
- Ekip bunu anlıyor.
- Tom is lucky to have Mary on his team.
- Tom, Mary ekibinde olduğu için çok şanslı.
- I'm glad Tom is on our team.
- Tom'un ekibimizde olmasına memnun oldum.
- Tom is our team leader.
- Tom bizim ekip liderimizdir.
- Our team were wearing red shirts.
- Ekibimiz kırmızı gömlekler giyiyordu.
- When did Tom join the team?
- Tom ekibe ne zaman katıldı?
- A team of choreographers worked with the dancers to prepare the performance.
- Koreograflardan oluşan bir ekip, performansı hazırlamak için dansçılarla birlikte çalıştı.
- Tom and Mary always work together as a team.
- Tom ve Mary her zaman bir ekip olarak birlikte çalışır.
- We have a solid team.
- Sağlam bir ekibe sahibiz.
- Who helped the team the most?
- Ekibe en çok kim yardım etti?
- Welcome to our team.
- Ekibime hoş geldin.
- You're part of our team.
- Sen de ekibimizin bir parçasısın.
- The team left at eight.
- Ekip sekizde ayrıldı.
- We did that as a team.
- Biz bunu bir ekip olarak yaptık.
- How can I join the team?
- Ekibe nasıl katılabilirim?
- The team approved his proposal.
- Ekip onun teklifini onayladı.
- We can't afford to lose Tom from the team right now.
- Şu anda Tom'u ekipten kaybetmeyi göze alamayız.
- We have a great team.
- Harika bir ekibimiz var.
- I'm really proud of our team.
- Ben ekibimizle gerçekten gurur duyuyorum.
- We are happy to have you join our team.
- Sizi ekibimize kattığımız için mutluyuz.
- He insulted our team.
- Ekibimize hakaret etti.
- We have a good team and everyone knows it.
- İyi bir ekibimiz var ve herkes onu biliyor.
- How many people are on your team?
- Ekibinde kaç kişi var?
- The construction team will have to work through the night to finish the job on time.
- İnşaat ekibi işi zamanında bitirmek için gece boyunca çalışmak zorunda kalacak.
- Tom refused to join our team.
- Tom ekibimize katılmayı reddetti.
- Lieutenant Dan Anderson sent a canine team to the crime scene.
- Teğmen Dan Anderson olay yerine bir köpek ekibi gönderdi.
- A new team was formed in order to take part in the race.
- Yarışa katılmak için yeni bir ekip oluşturuldu.
- Tom asked Mary to join his team.
- Tom, Mary'den ekibine katılmasını istedi.
- The team was complete.
- Ekip tamdı.
- The team excavates carefully for the archaeologists.
- Ekip, arkeologlar için dikkatli bir şekilde kazı yapıyor.
- Try to hold on until a rescue team arrives.
- İlk yardım ekibi gelinceye kadar dayanmaya çalış.
- They're a good team.
- Onlar iyi bir ekip.
- Welcome to our team.
- Ekibimize hoş geldiniz.
- The team included forensic pathologist Fadil Sadiq.
- Ekipte adli patolog Fadıl Sadık da vardı.
- I wish you'd consider joining our team.
- Keşke ekibimize katılmayı düşünsen.
- We have a good team.
- İyi bir ekibimiz var.
- Please try to talk Tom into joining our team.
- Lütfen Tom'u ekibimize katılması için ikna etmeye çalış.
- It was a team effort.
- Bir ekip çalışmasıydı.
- Our team accomplished a great success.
- Ekibimiz büyük bir başarıya imza attı.
- Tom is part of the survey team.
- Tom anket ekibinin bir parçası.
- How many people are on your team?
- Ekibinizde kaç kişi var?
- I hope I can be a valuable member of your team.
- Umarım ekibinizin değerli bir üyesi olabilirim.
- Would you like to join my team?
- Ekibime katılmak ister misin?
- You two make quite a team.
- Siz ikiniz oldukça iyi bir ekip olursunuz.
- We have a very good team, so we have every reason to be optimistic.
- Çok iyi bir ekibimiz var bu yüzden iyimser olmak için her türlü nedenimiz var.
- Matt is a powerful acquisition for our team.
- Matt ekibimiz için güçlü bir kazanımdır.
- My team contains ten people.
- Ekibim on kişi içeriyor.
- Someone told me that you want to join our team.
- Birisi bana ekibimize katılmak istediğini söyledi.
- We make a pretty good team, don't we?
- Epey iyi bir ekip oluyoruz, değil mi?
- Don't you think you could persuade Tom to join our team?
- Tom'u ekibimize katılmaya ikna edebileceğini düşünmüyor musun?
- My team contains ten people.
- Ekibim on kişiden oluşuyor.
- The team waited.
- Ekip bekledi.
- I wish that Tom would join our team.
- Keşke Tom ekibimize katılsa.
- Tom and his team worked around the clock to get the job finished.
- Tom ve ekibi işi bitirmek için gece gündüz çalıştılar.
- Tom has really helped the team.
- Tom ekibe gerçekten yardım etti.
- I'd like to have you on our team.
- Seni ekibimize almak istiyorum.
- Let's split up into teams.
- Ekiplere ayrılalım.
- He left his team as he could not get along with the manager.
- O, müdürle anlaşamadığı için ekibi terk etti.
- The team included forensic pathologist Fadil Sadiq.
- Ekip, adli patolog Fadıl Sadık'ı da içeriyordu.
- Tom and his team are ready.
- Tom ve ekibi hazır.
- Tom is the team manager.
- Tom ekip menajeri.
- Tom joined our team.
- Tom ekibimize katıldı.
- Detective Dan Anderson and his team conducted a more thorough search in the park.
- Dedektif Dan Anderson ve ekibi parkta daha kapsamlı bir arama yaptı.
- Tom has agreed to join our team.
- Tom ekibimize katılmayı kabul etti.
- Welcome to the team.
- Ekibe hoş geldiniz.
- Tom said his team will probably win.
- Tom, ekibinin muhtemelen kazanacağını söyledi.
- The team sucks anyway.
- Ekip her halükarda boktan.
- We have an extraordinary design team.
- Olağanüstü bir tasarım ekibimiz var.
- There was a surveillance team watching Dan.
- Dan'ı izleyen bir gözetim ekibi vardı.
- We're lucky to have Tom on our team.
- Ekibimizde Tom'un olmasından şanslıyız.
- Our team can win.
- Ekibimiz kazanabilir.
- Tom is the manager of our team.
- Tom ekibimizin yöneticisi.
- We organized a project team.
- Bir proje ekibi oluşturduk.
- Tom should be the captain of our team.
- Tom'un ekibimizin kaptanı olması gerek.
- We chose Henry captain of our team.
- Henry'yi ekibimizin kaptanı seçtik.
- The team left at eight.
- Ekip sekizde gitti.
- We need a medical team here!
- Burada bir sağlık ekibine ihtiyacımız var!
- A team of choreographers worked with the dancers to prepare the performance.
- Koreograflardan oluşan bir ekip gösteriyi hazırlamak için dansçılarla birlikte çalıştı.
- I'll do anything the team needs.
- Ekibin ihtiyacı olan her şeyi yapacağım.
- How can we join the team?
- Ekibe nasıl katılabiliriz?
- I'm hoping to make the team.
- Ekibi hazırlamayı umuyorum.
- Tom had many volunteers on his team.
- Tom'un ekibinde birçok gönüllü vardı.
- I thought we had a good team.
- Ben iyi bir ekip olduğumuzu düşündüm.
- Do you think you could persuade Tom to join our team?
- Tom'u ekibimize katılmaya ikna edebilir misin?
- I'm the guy who convinced Tom to join our team.
- Tom'u ekibimize katılmaya ikna eden kişi benim.
- There was a surveillance team watching Dan.
- Dan'i izleyen bir gözetleme ekibi varmış.
- We've got a good team here.
- Burada iyi bir ekibimiz var.
- Tom and his team worked around the clock to get the job finished.
- Tom ve ekibi işi bitirmek için yirmi dört saat aralıksız çalıştı.
- I know a couple guys on Tom's team.
- Tom'un ekibinde birkaç adam tanıyorum.
- I'm a member of the team.
- Ben ekibin bir üyesiyim.
- You guys make a great team.
- Siz harika bir ekip olursunuz.
- You three make a great team.
- Siz üçünüz harika bir ekip olursunuz.
- Tom wasn't the manager of our team three years ago.
- Tom üç yıl önce ekibimizin yöneticisi değildi.
- What a team!
- Ne ekip ama!
- Sami hired a good defense team.
- Sami iyi bir savunma ekibi tuttu.
- It has been claimed that there is serious exasperation and dysfunction between the Biden and Harris teams.
- Biden ve Harris ekipleri arasında ciddi rahatsızlık ve uyumsuzluk olduğu iddia ediliyor.
- It has been claimed that there is serious exasperation and dysfunction between the Biden and Harris teams.
- Biden ve Harris ekipleri arasında ciddi bir bıkkınlık ve işlev bozukluğu olduğu iddia edildi.
- We need more people like Tom on our team.
- Ekibimizde Tom gibi daha fazla insana ihtiyacımız var.
- Our team needs your help.
- Ekibimizin yardımına ihtiyacı var.
- The communication recently has been lost with the team.
- Son zamanlarda ekiple iletişim kesildi.
- Fadil's defense team made a surprise move.
- Fadıl'ın savunma ekibi sürpriz bir hamle yaptı.
- The team was divided into smaller groups.
- Ekip küçük gruplara ayrıldı.
- My team consists of ten people.
- Ekibim on kişiden oluşuyor.
- We're on the same team here.
- Burada aynı ekipteyiz.
- Are you interested in joining our team?
- Ekibimize katılmak ister misin?
- Our team returned home after a huge victory.
- Ekibimiz büyük bir zaferin ardından eve döndü.
- The team was divided into smaller groups.
- Ekip daha küçük gruplara ayrıldı.
- Do you really have a good team?
- Gerçekten iyi bir ekibiniz var mı?
- I didn't think our team was really this bad.
- Ben ekibimizin gerçekten bu kadar kötü olduğunu düşünmüyordum.
- Tom was the star of the football team.
- Tom futbol ekibinin yıldızıydı.
Show More (170)
|