endure - Turkish English Dictionary

endure

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Meanings of "endure" in Turkish English Dictionary : 27 result(s)

English Turkish
Common Usage
endure v. tahammül etmek
I can't endure that noise a moment longer.
Bir an bile o gürültüye tahammül edemem.

More Sentences
endure v. dayanmak
The refugees endured the 18-hour walk across the desert.
Mülteciler çölde 18 saatlik yürüyüşe dayandılar.

More Sentences
endure v. katlanmak
He couldn't endure the thought of losing her.
Onu kaybetme düşüncesine katlanamıyordu.

More Sentences
General
endure v. devam etmek
Strict application of the N+2 rule is necessary, otherwise the reservoir of commitments will endure artificially.
N+2 kuralının katı bir şekilde uygulanması gereklidir aksi takdirde taahhüt rezervi yapay olarak devam edecektir.

More Sentences
endure v. tahammül etmek
We can not endure violence.
Şiddete tahammül edemeyiz.

More Sentences
endure v. acıya katlanmak
The emigrants have endured physical and mental pain.
Göçmenler fiziksel ve zihinsel acılara katlandılar.

More Sentences
endure v. durmak
People die, but the things they create endure.
İnsanlar ölürler ama onların yarattığı şeyler dururlar.

More Sentences
endure v. katlanmak
However, it had to be endured to secure any future at all.
Ancak, herhangi bir geleceği güvence altına almak için buna katlanmak gerekiyordu.

More Sentences
endure v. dayanmak
I cannot endure your going.
Gidişine dayanamam.

More Sentences
endure v. çekmek
What can't be cured must be endured.
Başa gelen çekilir.

More Sentences
endure v. devam etmek
Strict application of the N+2 rule is necessary, otherwise the reservoir of commitments will endure artificially.
N+2 kuralının katı bir şekilde uygulanması gereklidir, aksi takdirde taahhüt rezervi yapay olarak devam edecektir.

More Sentences
endure v. ayakta kalmak
These kinds of structures can endure centuries.
Bu türden yapılar yüzyıllarca ayakta kalabilir.

More Sentences
endure v. gitmek
endure v. sabretmek
endure v. acıya dayanmak
endure v. sürmek
endure v. gelmek
endure v. sebat etmek
endure v. kaldırmak
endure v. var olmak
endure v. göğüs germek
endure v. varlığını sürdürmek
endure v. varlığını devam ettirmek
endure v. imkan vermek
endure v. izin vermek
endure v. sineye çekmek
endure v. görmezden gelmek

Meanings of "endure" with other terms in English Turkish Dictionary : 37 result(s)

English Turkish
General
endure (the pain) v. acıya dayanmak
There are various ways of enduring the pain.
Acıya dayanmanın çeşitli yolları vardır.

More Sentences
endure the pain v. acıya katlanmak
There are various ways of enduring the pain.
Acıya katlanmanın çeşitli yolları vardır.

More Sentences
endure in silence v. içine atmak
patiently endure difficulties v. çok çile çekmek
endure hunger v. açlığa dayanmak
endure in silence v. acısını içine atmak
endure the difficult situation v. zorluklara göğüs germek
endure criticism v. eleştirilere göğüs germek
endure the difficult situation v. badire atlatmak
endure the difficult situation v. badireyi atlatmak
endure hardship v. zahmete katlanmak
Phrases
more than (one) can endure expr. dayanabileceğinden daha fazla
more than (one) can endure expr. katlanabileceğinden daha fazla
more than (one) can endure expr. katlanamayacağı kadar
more than (one) can endure expr. dayanamayacağı ölçüde
more than (one) can endure expr. (birinin) dayanabileceğinden/katlanabileceğinden fazla (ağır, acı, kırıcı)
more than (one) can endure expr. (birinin) başa çıkabileceğinden/taşıyabileceğinden fazla (ağır, acı, kırıcı)
more than (one) can endure expr. (birinin) kaldırabileceğinden fazla (ağır, acı, kırıcı)
more than (one) can endure expr. (birinin) dayanamayacağı/katlanamayacağı kadar (ağır, acı, kırıcı)
more than (one) can endure expr. (birinin) başa çıkamayacağı/taşıyamayacağı kadar (ağır, acı, kırıcı)
more than (one) can endure expr. (birinin) kaldıramayacağı kadar (ağır, acı, kırıcı)
more than (one) can endure expr. (birine) fazla/ağır
Proverb
he that would have eggs must endure the cackling of hens hamama giren terler
he that would have eggs must endure the cackling of hens gülü seven dikenine katlanır
Idioms
endure one's fate v. kaderine boyun eğmek
one who loves roses should endure the thorns expr. gülü seven dikenine katlanır
more than flesh and blood can endure expr. insanın dayanabileceğinden/katlanabileceğinden daha fazla
more than flesh and blood can endure expr. insanın dayanamayacağı/katlanamayacağı kadar çok
more than flesh and blood can endure expr. insanı öldürecek kadar çok
more than flesh and blood can endure expr. can dayanmaz
more than flesh and blood can endure expr. iliğini kurutacak kadar
more than flesh and blood can endure expr. kanını kurutacak kadar
more than flesh and blood can endure expr. canından bezdirecek kadar
more than flesh and blood can endure expr. etinden et koparılmış kadar
more than flesh and blood can endure expr. dayanılır gibi değil
more than flesh and blood can endure expr. çekilmez
more than flesh and blood can endure expr. dayanılmaz