English | Turkish | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | endure v. | tahammül etmek | ||
I can't endure that noise a moment longer. Bir an bile o gürültüye tahammül edemem. More Sentences |
||||
Common Usage | endure v. | dayanmak | ||
The refugees endured the 18-hour walk across the desert. Mülteciler çölde 18 saatlik yürüyüşe dayandılar. More Sentences |
||||
Common Usage | endure v. | katlanmak | ||
He couldn't endure the thought of losing her. Onu kaybetme düşüncesine katlanamıyordu. More Sentences |
||||
General | ||||
General | endure v. | devam etmek | ||
Strict application of the N+2 rule is necessary, otherwise the reservoir of commitments will endure artificially. N+2 kuralının katı bir şekilde uygulanması gereklidir aksi takdirde taahhüt rezervi yapay olarak devam edecektir. More Sentences |
||||
General | endure v. | tahammül etmek | ||
We can not endure violence. Şiddete tahammül edemeyiz. More Sentences |
||||
General | endure v. | acıya katlanmak | ||
The emigrants have endured physical and mental pain. Göçmenler fiziksel ve zihinsel acılara katlandılar. More Sentences |
||||
General | endure v. | durmak | ||
People die, but the things they create endure. İnsanlar ölürler ama onların yarattığı şeyler dururlar. More Sentences |
||||
General | endure v. | katlanmak | ||
However, it had to be endured to secure any future at all. Ancak, herhangi bir geleceği güvence altına almak için buna katlanmak gerekiyordu. More Sentences |
||||
General | endure v. | dayanmak | ||
I cannot endure your going. Gidişine dayanamam. More Sentences |
||||
General | endure v. | çekmek | ||
What can't be cured must be endured. Başa gelen çekilir. More Sentences |
||||
General | endure v. | devam etmek | ||
Strict application of the N+2 rule is necessary, otherwise the reservoir of commitments will endure artificially. N+2 kuralının katı bir şekilde uygulanması gereklidir, aksi takdirde taahhüt rezervi yapay olarak devam edecektir. More Sentences |
||||
General | endure v. | ayakta kalmak | ||
These kinds of structures can endure centuries. Bu türden yapılar yüzyıllarca ayakta kalabilir. More Sentences |
||||
General | endure v. | gitmek | ||
General | endure v. | sabretmek | ||
General | endure v. | acıya dayanmak | ||
General | endure v. | sürmek | ||
General | endure v. | gelmek | ||
General | endure v. | sebat etmek | ||
General | endure v. | kaldırmak | ||
General | endure v. | var olmak | ||
General | endure v. | göğüs germek | ||
General | endure v. | varlığını sürdürmek | ||
General | endure v. | varlığını devam ettirmek | ||
General | endure v. | imkan vermek | ||
General | endure v. | izin vermek | ||
General | endure v. | sineye çekmek | ||
General | endure v. | görmezden gelmek |