bir iki - Turkish English Dictionary
History

bir iki



Meanings of "bir iki" in English Turkish Dictionary : 2 result(s)

Turkish English
General
bir iki one or two adj.
Colloquial
bir iki one or two expr.

Meanings of "bir iki" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

Turkish English
Common Usage
iki haftada bir olan biweekly adj.
General
iki nokta arasında bu amaçla özel olarak kurulmuş olan bir şirket tarafından yapılan taşıma işi carriage n.
her iki kategoriye de girebilecek bir durum borderline case n.
bir/iki günlük tıraş stubble n.
iki bir (zar) deuce ace n.
iki kez tekrarlanması gereken bir harfin yalnızca bir kez yazılması haplography n.
iki haftada bir yayımlanan dergi biweekly n.
yayan bir veya birkaç kişi tarafından çekilen iki tekerlekli hafif taşıt rickshaw n.
tıraştan sonraki bir iki gün içinde uzayan sakal stubble n.
iki yılda bir düzenlenen faaliyet bienal n.
bir fiyatına iki twofer n.
bir ya da iki ayağın olmaması footlessness n.
iki veya dört tekerlekli bir taşıt herdic n.
bir kelimenin bir cümle içerisinde iki farklı anlamda kullanılması zeugma n.
geometride bir kavisin iki ucu arasına çekilen doğru çizgi subtend n.
bir metinde iki biçimin bir arada bulunması conflation n.
iki ev sahibinin belirli bir süre karşılıklı birbirlerinin evlerinde oturması home exchange n.
iki ev sahibinin belirli bir süre karşılıklı birbirlerinin evlerinde oturması house swapping n.
iki film bir arada double feature n.
iki kişinin de çok istediği halde yapamadığı bir şeyi belki karşıdaki kişi teklif eder diye birbirleriyle bakışması mamihlapinatapei n.
iki kişinin de çok istediği halde yapamadığı bir şeyi belki karşıdaki kişi teklif eder diye birbirleriyle bakışması mamihlapinatapai n.
iki bin beş yüz on bir two thousand five hundred eleven n.
iki kişilik bir iş a two-person job n.
iki anlamlı bir kelime yüzünden kolaylıkla yanlış anlaşılan bir cümle garden path sentence n.
iki metni bir metne birleştirme conflation n.
iki kısa bir uzun heceli ölçü anapest n.
iki kısa bir uzun heceli ölçü anapaest n.
iki ayda bir çıkan dergi bimonthly n.
düşmanın çelik yelek giyme ihtimaline karşı iki kez gövdesine bir kez kafasına ateş edilmesi mozambique drill n.
düşmanın çelik yelek giyme ihtimaline karşı iki kez gövdesine bir kez kafasına ateş edilmesi mozambic drill n.
düşmanın çelik yelek giyme ihtimaline karşı iki kez gövdesine bir kez kafasına ateş edilmesi failure drill n.
düşmanın çelik yelek giyme ihtimaline karşı iki kez gövdesine bir kez kafasına ateş edilmesi failure to stop drill n.
iki ucundan çekilererek açılan içinde küçük bir hediye bulunan noel oyuncağı christmas cracker n.
iki ucundan çekilererek açılan içinde küçük bir hediye bulunan noel oyuncağı bon-bons n.
alfabetik bir yazı sisteminde iki harfle yazılmış sözcük bigram n.
iki yılda bir düzenlenen sanat etkinliği biennale n.
iki zıt anlamdaki sözcüğün bir araya gelerek farklı anlama gelen bir sözcük oluşturması a conflict in terms n.
iki zıt anlamdaki sözcüğün bir araya gelip oluşturdukları sözcük a conflict in terms n.
topun bir iple dikey bir sırığa asıldığı ve iki kişi arasında oynanan bir top oyunu tetherball n.
aynı anda iki aracın yarıştığı bir çeşit araba/motor yarışı drag racing n.
t şeklinde, iki oturaklı bir tür yük arabası t cart n.
iki kişi ile oynanan, balkanlara özgü bir çeşit iskambil oyunu tablanette n.
iki kişilik hareketli bir italyan dansı tarantelle n.
iki kişilik hareketli bir italyan dansı tarantella n.
bir ya da iki popüler şarkı içeren kompakt disk formatında albüm cd single n.
koltukları sırt sırta olan iki tekerlekli bir tür at arabası tandem cart n.
iki tekerlekli, üstü kapalı hafif bir gezinti arabası chariotee n.
dört müzik vuruşunda iki hızlı bir yavaş şekilde peş peşe gerçekleştirilen bale hareketi chassé n.
bir şeyin iki zıt tarafı the yin and yang [usa] n.
bir şeyin iki zıt parçası the yin and yang [usa] n.
hindistan'ın kırsal bölgelerinde kullanılan iki tekerlekli hafif bir araç tonga n.
iki kişilik hafif bir at arabası trap n.
bir şeyi iki kere yapan kimse twicer n.
iki kişilik bir tür top oyunu two old cat n.
iki kişilik bir tür top oyunu two o' cat n.
iki fit uzunluğunda bir irlanda ölçüm birimi bandle n.
bir yüzeyi iki eşit parçaya ayıran çember equator n.
samurayların iki elle kullandıkları tek yönlü uzun bir kılıç katana n.
iki çatallı bir alet bident n.
cava'ya özgü iki tekerlekli bir at arabası sado n.
at şovlarında kullanılan hafif, iki tekerlekli bir tür at arabası bike n.
bilardoda iki isteka topunun her iki hedef topa vurduğu bir vuruş billiard n.
bilardoda iki isteka topunun her iki hedef topa vurduğu bir vuruş carom n.
bankalara ve tasarruf kurumlarına verilen iki bölümlü bir tanımlayıcı numara bin n.
iki parçalı bir pulun parçalarından her biri bisect n.
bazı kedilerde iki farklı rengin burundan aşağıya doğru bir çizgide buluştuğu desen blaze n.
iki kişiyle yapılan vals benzeri eski bir dans lavolt n.
iki genç kız tarafından sergilenen bir tür bali dansı legong n.
iki yayın kesişmesiyle oluşan sivri uçlu oval bir şekil mandorla n.
iki taraflı simetrik bir hayvanı sağ ve sol yarı olmak üzere ikiye bölen orta düzlem median plane n.
iki taraflı simetrik bir hayvanı sağ ve sol yarı olmak üzere ikiye bölen orta düzlem mesial plane n.
yere veya tahtanın üzerine çizilen çizgilerin kesişim noktalarına taş yerleştirerek oynanan, iki kişilik modası geçmiş bir oyun merils n.
bir çıkrığa dolanmış ve her iki ucu birbirine bağlanmış ip veya zincir messenger n.
bir dizi bölümden oluşan bir şeyin iki uç bölümü dışında kalan kısmı middle n.
iki kişiyle oynanan eski bir oyun (the) mill n.
iki kişiyle oynanan eski bir oyun morris n.
iki kişiyle oynanan eski bir oyun merels n.
iki kişiyle oynanan eski bir oyun morelles n.
iki eşin kollarını döndürerek havada daire çizdiği bir halk dansı figürü mill n.
bir şeyi başlatan ve bitiren benzer iki şeyden biri bookend n.
iki ucundan kova sarkan bir su taşıma aracı temsili bouget n.
iki büyük dik taş ve bir kapak taşından oluşan tarih öncesi bir mezar bowing stone n.
bir dizgindeki iki parça bükülmüş demir branches of a bridle n.
(dama) aralarında boş bir kare bırakılmış aynı renkte iki taş bridge n.
(hindistan'da) üstü katlanan iki tekerlekli hafif bir araç buggy n.
iki yıl üst üste ekilen bir arazi hook n.
iki arada bir derede olma horn of a dilemma n.
ingiltere'deki iki normandiya kralına madeni para basmalarını önlemek için verilen bir vergi moneyage [obsolete] n.
iki tarafı ve bir sayası olup ayağa bağcıkla tutturulan alçak bir ayakkabı monk shoe n.
normal kartpostalın iki katı büyüklüğünde olup iki parçadan oluşan, parçalardan birinin yırtılarak göndericiye cevap olarak ücretsiz gönderilebildiği bir kartpostal reply card n.
normal kartpostalın iki katı büyüklüğünde olup iki parçadan oluşan, parçalardan birinin yırtılarak göndericiye cevap olarak ücretsiz gönderilebildiği bir kartpostal reply postal card n.
dama tahtasında iki oyuncuyla oynanan bir oyun reversi n.
on iki buçuk sente eşdeğer bir para birimi levy n.
suçlunun kendisine vuran iki sıra adamın arasından koştuğu eski bir ceza türü gantlet n.
içerde iki yolcu, dışarıda sürücü ve uşak olmak üzere toplamda dört kişi taşıyan, üstü açılabilir dört tekerlekli hafif bir at arabası gladstone n.
bir ila iki yaşlarındaki koyun gimmer [scotland] n.
(genellikle mücevherlerde kullanılan) iki elin taçlı bir kalbi tuttuğu irlanda asıllı tasarım claddagh n.
iki el tarafından tutulan kalp tasarımlı bir yüzük claddagh ring [ireland] n.
hindistan'da kullanılıp her iki ucunda birer çıkıntısı olan bir tahtırevan dandi n.
hindistan'da kullanılıp her iki ucunda birer çıkıntısı olan bir tahtırevan dandy n.
(amerika erkek izcileri'nde) iki veya daha fazla yavru kurt grubunu kapsayıp tek bir devriyeyi oluşturan alt grup den n.
iki kulplu eski bir vazo tipi diota n.
oyuncuların iki sopayla çember atıp yakaladığı bir oyun the grace n.
ayaklarla sürülen iki tekerlekli bir bisiklet hobbyhorse n.
(yazı tura oyununda) parası diğer iki oyuncunun parasından farklı tarafta gelen bir oyuncu odd-man n.
iki dörtlük müzikle yapılan bir salon dansı one-step n.
belirli bir sonuç elde etmek için peş peşe yapılan iki hareket one-two punch n.
commiphora cinsi iki afrika ağacından elde edilen bir zamk reçine karışımı opopanax n.
iki veya daha fazla şeyin fiziksel olarak bir araya gelmesi impinging n.
iki anlamı veren bir pekiştirme sözcüğü deuce n.
iki ve bir gelen zar deuce-ace n.
(atçılık) iki çitten oluşan bir tür engel in-and-out n.
iki kişilik bir tür fayton concord buggy n.
iki dirhem bir çekirdek olma fangleness [obsolete] n.
kafanın iki yanının tıraşlanıp yalnızca ortada şerit bırakılan bir saç şekli iroquois n.
iki tekerlekli araba ile gerçekleştiren bir at yarışı pacing n.
belirli bir amaç için eşleştirilen iki kişi couple n.
iki kişiyle oynanan bir tür masa oyunu salta n.
tek bir şeyi sarmalayan benzer iki nesne sandwich n.
hollywood tabanlı iki yıllık bir oyunculuk konservatuvarı american musical and dramatic academy n.
(slalom yarışında) kara sabitlenmiş iki direkten oluşan bir engel gate n.
iki, üç veya dört kısımdan oluşan polifonik bir parça organum n.
kendi kendini dengeleyen iki tekerlekli bir kişisel ulaşım aracı segway® n.
kendi kendini dengeleyen iki tekerlekli bir kişisel ulaşım aracı segway human transporter® n.
kendi kendini dengeleyen iki tekerlekli bir kişisel ulaşım aracı segway ht® n.
fay oluşumu sonucu normalde kesintiye uğramayan bir yüzeyde oluşan iki ayrık parçanın arasındaki mesafe separation n.
iki haftada bir çıkan yayın fortnightly n.
(bir birime ait) kırk iki eş parça forty-second n.
bir şeye ait kırk iki eş parçadan biri forty-second n.
(bir elde) iki değerli kart kombinasyonu fourchette n.
iki atın önde iki atın arkada ilerlediği bir at arabası düzeni four-horse string out n.
ucunda birbirine dikili iki deri parçası olan bir çeşit sopa slapstick n.
(at arabasında) iki falakayı bir arada tutan çubuk spreader n.
iki ucunda yarım top yer alan çubuklu bir mermi stang ball n.
iki ayağı bir pabuca giren kimse stirabout n.
iki molekül reaksiyonu ile oluşan kuantum-mekanik bir oluşum supermolecule n.
iki ayağını bir pabuca sokmak hustle v.
iki ayağını bir pabuca sokmak rush somebody clean off his feet v.
iki ayağını bir pabuca sokmak run somebody off his feet v.
iki dirhem bir çekirdek olmak be dressed up fit to kill v.
bir dediğini iki etmemek pamper v.
bir dediğini iki etmemek dance attendance on somebody v.
iki ayağını bir pabuca sokmak rush somebody off his feet v.
iki arada bir derede kalmak straddle v.
iki arada bir derede kalmak seesaw between two opinions v.
iki yakasını bir araya getirmek get by v.
iki ayağını bir pabuca sokmak run somebody clean off his feet v.
iki ayağını bir pabuca sokmak fluster v.
iki ayağını bir pabuca koymak flurry v.
iki ayağını bir pabuca sokmak hasten v.
iki ayağını bir pabuca koymak hasten v.
iki ayağını bir pabuca sokmak put pressure on someone v.
iki ayağını bir pabuca sokmak pressure (someone) v.
iki arada bir derede kalmak be in a tight situation v.
iki ayağını bir pabuca koymak fluster v.
iki ayağını bir pabuca koymak put pressure on someone v.
iki ayağını bir pabuca koymak pressure (someone) v.
iki ayağını bir pabuca sokmak flurry v.
iki arada bir derede kalmak be between a rock and a hard place v.
iki arada bir derede kalmak be torn between v.
bir dediğini iki etmemek wait hand and foot v.
bir koltukta iki karpuz taşımak wear more than one hat v.
iki ucunu bir araya getirmek make ends meet v.
iki ayağını bir pabuca sokmak get one’s stake on v.
bir maaşla iki çocuğa bakmak raise two kids on one salary v.
bir maaşla iki çocuk büyütmek raise two kids on one salary v.
(bir şeyler hakkında) bir iki şey bilmek know a thing or two (about something) v.
bir iki haftalığına gitmek go away for a week or two v.
iki kişilik bir masa ayırtmak book a table for two v.
bir şeyi iki dolara satmak sell something at 2 dollars v.
iki dirhem bir çekirdek olmak deck oneself out v.
ilgisiz bir şeyi birbiriyle uyumlu iki şeyin arasına koymak shoehorn v.
bir şeyin sonunda veya iki tarafında da olmak bookend v.
iki adam bir küreği çekecek şekilde ayarlama yapmak double-bank an oar v.
iki veya daha fazla şeyin bir araya gelmesiyle oluşmak make v.
bir anlaşmaya veya uzlaşıya varmak için ihtilaf yaratan iki veya daha fazla tarafla çalışmak mediate v.
iki çapalı bir geminin halatlarını her bir çapaya eşit uzunluk bırakacak şekilde salmak middle of the cable v.
(tavla) bir noktadaki iki taştan birini kırmak break v.
iki ayağı bir pabuca girmek hie v.
iki ayağını bir pabuca sokmak lurry v.
bir dediğini iki etmemek delt [scotland] v.
bir dediğini iki etmemek overpamper v.
(bir yerin) doğal karanlığını iki katına çıkarmak double-shade v.
bir dediğini iki etmemek pamperize v.
bir dediğini iki etmemek pamperise v.
bir dediğini iki etmemek cuiter [dialect] [scotland] v.
bir dediğini iki etmemek feather bed v.
bir dediği iki edilmemek feather bed [us] v.
iki ayağı bir pabuca girmek pell [dialect] [uk] v.
iki ayağı bir pabuca girmek fluster v.
iki yakasını zar zor bir araya getirmek scuffle v.
iki ayağını bir pabuca sokmak skelp v.
iki ayağını bir pabuca sokmak spur v.
iki ayağını bir pabuca sokmak streak v.
iki dirhem bir çekirdek dapper adj.
iki dirhem bir çekirdek dressed up to the nines adj.
iki dirhem bir çekirdek dressed up to kill adj.
iki dirhem bir çekirdek spiffy adj.
iki ayda bir olan bimonthly adj.
bir iki tane one or two adj.
iki yılda bir olan biennial adj.
iki senede bir olan biennial adj.
iki dirhem bir çekirdek dressed up fit to kill adj.
iki dirhem bir çekirdek spick-and-span adj.
-in bir iki tanesi one or two of adj.
iki yılda bir olan biyearly adj.
iki yılda bir olan two-year adj.
her iki senede bir biyearly adj.
her iki yılda bir biyearly adj.
bir dediği iki edilmeyen coddled adj.
iki yüz yılda bir olan bicentenary adj.
iki yüzyılda bir olan bicentennial adj.
iki yılda bir olan biannual adj.
bir iki (tane) a couple of adj.
bir iki (tane) a couple of adj.
iki dirhem bir çekirdek neat adj.
bir şeye karşı tutarsız iki farklı tutum sergileyen two-minded adj.
yüce ve sıradan iki şeyin gülünç bir şekilde yan yana gelmesiyle nitelenen bathetic adj.
iki ayda bir meydana gelen bimensal adj.
iki ayda bir olan bimestrial adj.
iki ayda bir meydana gelen bi-monthly adj.
iki haftada bir çıkan bi-weekly adj.
iki haftada bir olan bi-weekly adj.
iki zıt özelliği bir araya getiren hermaphrodite adj.
iki mineralin ortaklaşa kristalleşerek birbirini çevrelediği bir taş yapısına sahip olan graphical adj.
iki arada bir derede distraught adj.
bir doğru üzerindeki iki ana noktayı birleştiren tüm noktaları içeren (noktalar kümesi) convex adj.
iki ayağı bir pabuca girmiş flurried adj.
atomların çekirdeklerinin aynı yönde döndüğü iki atomlu bir moleküle ait veya ilgili ortho adj.
mensural notasyonda belirli uzunluklardaki müzik notalarının bir sonraki nota değerinin iki yerine üçe eşit olduğu tempus veya prolasyona ait ya da ilgili perfect adj.
iki ayağı bir pabuca girmiş precipitant adj.
iki haftada bir olan fortnightly adj.
iki günde bir every other day adv.
iki yılda bir olarak biyearly adv.
iki yüzlü bir şekilde disingenuously adv.
iki haftada bir biweekly adv.
bir iki gün içinde in a day or two adv.
iki yüzlü bir şekilde ambidextrously adv.
iki dirhem bir çekirdek as if came out of a bandbox adv.
iki kulaklı bir şekilde binaurally adv.
iki yılda bir biennially adv.
iki yüzlü bir şekilde bifacially adv.
iki aydan az bir zamanda in under two months adv.
bir iki kez once or twice adv.
iki haftada bir fortnightly adv.
iki gözlü bir şekilde binocularly adv.
iki günde bir on alternate days adv.
iki yüzlü bir şekilde hypocritically adv.
iki yüzlü bir biçimde dissemblingly adv.
iki eşit parçaya ayrılmış bir halde bifidly adv.
iki bin yıldan daha fazla bir süredir for more than two thousand years adv.
iki moleküllü bir halde bimolecularly adv.
bir iki kere once or twice adv.
iki arada bir derede somehow or other adv.
iki ayda bir bimonthly adv.
iki haftada bir bi-weekly adv.
iki elini de kullanabilir bir halde two-handedly adv.
her iki haftada bir every couple of weeks adv.
her iki haftada bir every fortnight adv.
iki senede bir every other year adv.
iki haftada bir every other week adv.
iki yılda bir every other year adv.
iki ayda bir every other month adv.
her iki günde bir every two day adv.
iki senede bir biyearly adv.
iki yılda bir biyearly adv.
iki saatte bir every two hours adv.
iki saatte bir once every two hours adv.
iki günde bir every two days adv.
iki saatte bir once in two hours adv.
her iki günde bir every two days adv.
iki günde bir once every two days adv.
her iki günde bir once in two days adv.
iki günde bir once in two days adv.
her iki günde bir once every two days adv.
sabah bir akşam bir olmak üzere günde iki kere twice daily once in the morning and once in the evening adv.
yılda bir veya iki kez once or twice a year adv.
yılda bir veya iki kere once or twice a year adv.
iki ayda bir every two months adv.
iki ayda bir every 2 months adv.
iki ayda bir bimonthly adv.
iki haftasonunda bir every other weekend adv.
iki kulaklı bir şekilde in both ears adv.
iki günde bir once in two days adv.
iki yüzlü bir şekilde artfully adv.
iki ayda bir meydana gelerek bi-monthly adv.
iki yüzlü bir şekilde mock adv.
iki ayağı bir pabuca girerek rushingly adv.
iki günde bir every second day adv.
iki katlı bir şekilde in two ways adv.
iki şeyin benzerliğine dikkat çekmek için kullanılan bir ünleme snap interj.
iki kişinin aynı anda söylediği şeyden sonra ifade edilen bir ünleme snap [uk] [australia/new zealand] interj.
iki anlamı veren birleştirici bir ifade bin- pref.
Phrasals
(bir şeyle başka bir şey/iki şey) arasına düşmek fall between (two things) v.
(bir şeyle başka bir şey/iki şey) arasına düşmek fall between (something and something else) v.
(bir kişi veya şeyle başka bir kişi veya şey/iki kişi veya şey) arasına girmek/sızmak get between v.
(bir kişi veya şeyi başka bir kişi veya şeyden/iki kişi veya şeyi birbirinden) ayırmak/uzaklaştırmak get between v.
(bir kişi veya şeyle başka bir kişi veya şey/iki kişi veya şey) arasına girmek/sızmak get between (someone or something and someone or something else) v.
(bir kişi veya şeyi başka bir kişi veya şeyden/iki kişi veya şeyi birbirinden) ayırmak/uzaklaştırmak get between (someone or something and someone or something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında havada/asılı kalmak hover between (something) and (something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında kararsız olmak hover between (something) and (something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) kararsız kalmak hover between (something) and (something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) bocalamak hover between (something) and (something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) tereddüt etmek hover between (something) and (something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) tereddütte kalmak hover between (something) and (something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) duraksamak hover between (something) and (something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) ikircikte kalmak hover between (something) and (something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) ikircikli olmak hover between (something) and (something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) ikilemde kalmak hover between (something) and (something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) gidip gelmek hover between (something) and (something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) karar verememek hover between (something) and (something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasındaki kararı havada/askıda bırakmak hover between (something) and (something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasındaki karar havada/askıda kalmak hover between (something) and (something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında havada/asılı kalmak hover between something (and something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında kararsız olmak hover between something (and something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) kararsız kalmak hover between something (and something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) bocalamak hover between something (and something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) tereddüt etmek hover between something (and something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) tereddütte kalmak hover between something (and something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) duraksamak hover between something (and something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) ikircikte kalmak hover between something (and something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) ikircikli olmak hover between something (and something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) ikilemde kalmak hover between something (and something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) gidip gelmek hover between something (and something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) karar verememek hover between something (and something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasındaki kararı havada/askıda bırakmak hover between something (and something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasındaki karar havada/askıda kalmak hover between something (and something else) v.
iki arada bir derede bırakmak tear between v.
iki yakayı bir araya getirememek scratch along v.
iki ayağını bir pabuca sokmak put (one) under the cosh v.
iki işi bir arada yapmak double up v.
(bir kişilik yeri veya şeyi) iki kişi paylaşmak double up v.
bir şeyi iki kişi paylaşmak double up v.
bir kişilik şeyi iki kişi paylaşmak double up v.
(iki veya bir kaç şey/kişi) arasında seçim yapmak judge between (someone or something) (and someone or something else) v.
(iki veya bir kaç şey/kişi) arasında seçim yapmak judge between (someone or something and someone or something else) v.
bir şeyi (iki veya daha fazla şey/kişi) arasında bölüştürmek/paylaştırmak split between (two or more people or things) v.
bir şeyi (iki veya daha fazla şey/kişi) arasında pay etmek split between (two or more people or things) v.
bir şeyi (iki veya daha fazla kişi) paylaşmak/bölüşmek split between (two or more people or things) v.
iki ya da daha fazla kişiyi bir durum/aktivite için bir araya getirmek/birleştirmek yoke together v.
iki ileri bir geri push forward v.
iki adım ileri bir adım geri push forward v.
bir şeyden/acıdan iki büklüm olmak writhe with something v.
bir şeyden/acıdan iki büklüm olmak writhe in something v.
iki büklüm edip (bir şey) haline sokmak twist into (something) v.
yeni bir şey elde etmek/bir şeyi değiştirmek için iki veya daha fazla farklı şeyi birleştirmek splice together v.
yeni bir şey elde etmek/bir şeyi değiştirmek için iki veya daha fazla farklı şeyi birbirine eklemek splice together v.
yeni bir şey elde etmek/bir şeyi değiştirmek için iki veya daha fazla farklı şeyi bir araya getirmek splice together v.
iki veya daha fazla farklı şeyin genlerini bir araya getirmek splice together v.
(bir şeyi bir şeyle) iki paralık etmek taint (something) with (something) v.
iki şeyi karşılıklı yarar sağlayacak şekilde bir araya getirmek/birleştirmek/bütünleştirmek marry up v.
iki şeyi bir araya getirerek daha iyi bir şey yaratmak/üretmek marry up v.
iki şarkıyı/kaydı birleştirip tek bir müzik parçası yaratmak mash up (something) v.
iki farklı kaydın/türün birleşiminden yeni bir müzik yaratmak mash up (something) v.
iki farklı türü/kaydı bir araya getirip yeni bir müzik yaratmak mash up (something) v.
iki şarkıyı/kaydı birleştirip tek bir müzik parçası yaratmak mash up v.
bir şeyi iki kişi kendi arasında sektirmek bounce something back and forth v.
uzlaşmalarını sağlamak için iki tarafı bir araya getirmek closet with v.
sorunlarını çözmeleri için iki tarafı bir araya getirmek closet with v.
(iki kişi/şey) arasında bir seçim yapmak decide between (someone or something) v.
(iki kişi/şey) arasında bir karar vermek decide between (someone or something) v.
(birine bir şey hakkında) iki çift laf etmek exchange words (with somebody) (about something) [uk] v.
(birine bir şey hakkında) iki çift laf etmek have words (with somebody) (about something) [uk] v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında duraksamak hover between (something) and (something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında ikircikte kalmak hover between (something) and (something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında ikilemde kalmak hover between (something) and (something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında kararsız kalmak hover between (something) and (something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında tereddütte kalmak hover between (something) and (something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında tereddüt etmek hover between (something) and (something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında bocalamak hover between (something) and (something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında gidip gelmek hover between (something) and (something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında karar verememek hover between (something) and (something else) v.
(bir grubu) iki karşıt gruba bölmek polarize (one group of people) into (two groups of people) v.
Phrases
bir elmanın iki yarısı an apple cleft in two n.
iki arada bir derede caught between the devil and the deep blue sea expr.
gece yarısından önceki bir saatlik uyku sonrasındaki iki saate bedeldir one hour's sleep before midnight is worth two after expr.
bir elin nesi var, iki elin sesi var cheaper by the dozen expr.
iki kere düşün bir kere kodla think twice code once expr.
iki cambaz bir ipte oynamaz you can't dance at two weddings (with one behind) expr.
iki karpuz bir koltuğa sığmaz you can't dance at two weddings (with one behind) expr.
aynı anda aynı şeyi yapmaya çalışan iki kişi için kullanılan bir deyim after you, my dear alphonse expr.
bir elin nesi var iki elin sesi var teamwork makes the dream work expr.
Proverb
bir elin nesi var iki elin sesi var two heads are better than one
eldeki bir kuş daldaki iki kuştan iyidir bird in the hand is worth two in the bush
iki ölç bir biç look before you leap
iki yanlıştan bir doğru çıkmaz two wrongs do not make a right
iki yanlış bir doğru etmez two wrongs do not make a right
eğer iki kişi kötü bir durumla karşılaşmışsa bu sorundan her ikisi birden sorumludur it takes two to tango
iki karpuz bir koltuğa sığmaz if you run after two hares you will catch neither
bir çöplükte iki horoz ötmez If two ride on a horse one must ride behind
bir elin nesi var iki elin sesi var many hands make light work
bir koltukta iki karpuz taşınmaz if two ride on a horse, one must ride behind
bir ipte iki cambaz oynamaz if two ride on a horse, one must ride behind
bir koltukta iki karpuz taşınmaz watermelons cannot be held under one arm
bir elin nesi var iki elin sesi var one hand washes the other and together they wash the face
bir elin nesi var iki elin sesi var union is strength
iki düşün, bir konuş think twice before you speak once
iki düşün, bir konuş measure twice, cut once
iki düşün, bir söyle measure twice, cut once
iki düşün, bir söyle think twice before you speak once
bir elin nesi var iki elin sesi var one hand washes the other and together they wash the face
isteyenin bir yüzü, vermeyenin iki yüzü kara a dumb priest never got a parish
çekirge bir sıçrar iki sıçrar the pitcher will go to the well once too often
bir sıçrarsın çekirge, iki sıçrarsın çekirge, üçüncüde yakalanırsın çekirge the pitcher will go to the well once too often
gece yarısından önceki bir saatlik uyku sonrasındaki iki saate bedeldir one hour's sleep before midnight is worth two after
iki yüzlü bir dost açıkça düşman olan birinden daha kötüdür a false friend is worse than an open enemy
iki yüzlü bir arkadaştansa açık bir düşman yeğdir a false friend is worse than an open enemy
bir kişi iki şeyi aynı anda aynı kalitede yapamaz a man cannot serve two masters
iki dinle bir konuş be swift to hear, slow to speak
iki dinle bir söyle be swift to hear, slow to speak
iki zıt kutup bir araya gelmez never the twain shall meet
iki zıt kutup bir araya gelmez ne'er the twain shall meet
iki karpuz bir koltuğa sığmaz if you chase two rabbits, you will not catch either one
bir elin nesi var iki elin sesi var one hand washes the other
bir elin nesi var iki elin sesi var one hand washes the other (and both wash the face)
iki kişi bir şey için kavga ederken/çekişirken üçüncü kişi o şeyi alır gider while two dogs are fighting for bone, a third one runs away with it
Colloquial
bir taşla iki kuş twofer n.
kanada'da kullanılan iki dolar değerinde bir madeni para twonie n.
kanada'da kullanılan iki dolar değerinde bir madeni para toonie n.
kanada'da kullanılan iki dolar değerinde bir madeni para twoonie n.
bir iki tane one or two n.
iki yakın (erkek) arkadaşın bir kız yüzünden arkadaşlıklarını sonlandırması dudevorce n.
iki veya daha fazla şeyin bir araya gelerek ortaya çıkardığı sonuç, ürün fruit of the union n.
bir iki gün a day or two n.
başı bir kadının memeleri arasına koyup ağızla sürat teknesi sesi çıkararak iki yana sallama motorboating n.
bir iki beden incelmek drop a size or two v.
iki dirhem bir çekirdek giyinmek get gussied up v.
iki dirhem bir çekirdek giyinmek get all gussied up v.
iki kişi için bir buluşma ayarlamak hook up v.
birini iki arada bir derede bırakmak have someone coming and going v.
son (bir/bir iki) şeyi kalmak be down to (something) v.
son bir/bir iki şeyi kalmak be down to something v.
bir elmanın iki yarısı olmak be opposite sides of the same coin v.
başı bir kadının memeleri arasına koyup ağızla sürat teknesi sesi çıkararak iki yana sallamak motorboat v.
bir iki/birkaç kadeh içmek have a few v.
iki dirhem bir çekirdek dap adj.
bir iki (kişi/şey) a couple of (people or things) adj.
bir iki kere once or twice adv.
bir iki kez once or twice adv.
bir iki defa once or twice adv.
iki kişinin aynı anda aynı şeyi söylediği durumlarda kullanılan bir ifade jinx interj.
bir veya iki sene içinde in a year or two expr.
bir veya iki saattir about an hour or two expr.
bir veya iki seneye in a year or two expr.
bir iki gün sonra a day or two later expr.
iki gönül bir olunca samanlık seyran olur love in a cottage expr.
iki günde bir every two days expr.
iki saatte bir every two hours expr.
ya iki katı ya hiç (var olan borcun kazanma durumunda silineceği, kaybetme durumunda iki katına çıkacağı bir bahis) double or nothing expr.
ya iki katı ya hiç (var olan borcun kazanma durumunda silineceği, kaybetme durumunda iki katına çıkacağı bir bahis) double or quits [uk] expr.
bir daha yaparsam iki olsun I'll be hanged if I (do something) expr.
bir iki gün a day or two expr.
bir iki dakika a moment or two expr.
iki farklı şeyin kötü bir kombinasyonu neither one thing nor the other expr.
bir iki dakikaya geliyorum with you in a minute expr.
bir iki dakikaya geliyorum with you in a moment expr.
her iki (kişide/şeyde) bir every other (person/thing) expr.
iki (kişide/şeyde) bir every other (person/thing) expr.
(bir şey yaparsam) iki olsun I'll be damned if I (do something) expr.
(bir şeyi yaparsam) iki olsun I'm be damned if I (do something) expr.
iki kişi arasında romantik bir ilişkinin kurulup kurulmayacağı sorusunu bildiren ifade will-they-won't-they expr.
iki arada bir derede somehow or another expr.
iki arada bir derede somehow or other expr.
bir taşla iki kuş two birds with one stone expr.
iki al bir öde buy one get one free expr.
iki al bir öde two for the price of one expr.
iki al bir öde buy two pay one expr.
Idioms
bir iki şey a thing or two n.
iki arada bir derede kalma a second thought n.
bir tartışma ya da istemeyen bir olay karşısında iki ya da daha fazla grubun birbirlerini suçlaması blame game n.
model gibi/iki dirhem bir çekirdek erkek beau brummel n.
hiç bir araya gelemeyen iki insan box and cox n.
bir elmanın iki yarısı different sides of the same coin n.
bir elmanın iki yarısı opposite sides of the same coin n.
bir elmanın iki yarısı two sides of the same coin n.
iki kişinin oynayabildiği bir oyun a game that two can play n.
iki arada bir derede kalma double bind n.
her ikisinin de sonu aynı derecede hoş olmayan iki seçeneğin olduğu bir durum morton's fork n.
bir madalyonun iki yüzü different sides of the same shield n.
bir şeyin iki farklı/zıt açısı two sides of the same shield n.
bir şeyin iki farklı/zıt yönü two sides of the same shield n.
bir şeyin iki karşıt yönü two sides of the same shield n.
bir şeyin iki farklı/zıt açısı two sides of a shield n.
bir şeyin iki farklı/zıt yönü two sides of a shield n.
bir şeyin iki karşıt yönü two sides of a shield n.
bir meseleye karşı olan iki farklı yaklaşım two sides of a shield n.
bir elmanın iki yarısı the old one-two (punch) n.
birbirini bir türlü denk getiremeyen iki kişi box and cox n.
birbirini tanımayan iki kişinin aralarında romantik bir ilişki başlaması ihtimaliyle ilk buluşması a blind date n.
iki tarafta da bir ayağı olma a foot in both camps n.
iki kişilik bir oyun a game at which two can play n.
iki tarafın da yapabileceği bir şey a game at which two can play n.
iki kişinin oynayabildiği bir oyun a game at which two can play n.
iki kişilik bir oyun a game that two can play n.
iki tarafın da yapabileceği bir şey a game that two can play n.
iki kişi arasında geçen özel bir konuşma a ˌtête-à-ˈtête [french] n.
(biri/bir şey) hakkında bir iki şey thing or two (about someone or something) n.
iki tarafta da bir ayağı olma foot in both camps n.
bir araya gelen iki farklı görüşteki/karakterdeki/tarzdaki insan veya grup odd bedfellows n.
iki karakter arasındaki cinsel veya romantik bir ilişki arayan bir hayran kurgusu slash fic n.