ile dolu - Turkish English Dictionary
History

ile dolu



Meanings of "ile dolu" in English Turkish Dictionary : 15 result(s)

Turkish English
General
ile dolu rife with adj.
ile dolu full of adj.
ile dolu fraught with adj.
ile dolu pregnant with adj.
ile dolu brimfull of adj.
ile dolu replete with adj.
ile dolu brimming with adj.
ile dolu vibrant with adj.
ile dolu spread all through with adj.
ile dolu ripe with adj.
Phrasals
ile dolu shot through with adj.
Colloquial
ile dolu laded with adj.
ile dolu infested with adj.
ile dolu rich with adj.
Idioms
ile dolu stinking with adj.

Meanings of "ile dolu" with other terms in English Turkish Dictionary : 100 result(s)

Turkish English
Common Usage
ile dolu olmak filled with v.
General
ile dolu (çok) abounding in n.
çamaşırların arasına konulan içi hoş kokulu kuru bitki vb ile dolu bez kese sachet n.
içi bira ile dolu bir bardak ve pinpon topuyla oynana bir oyun beer pong n.
içi bira ile dolu bir bardak ve pinpon topuyla oynana bir oyun beirut n.
(bilgi ile) dolu olma depth n.
hasır ile dolu olma rushiness n.
özsu ile dolu olma sappiness n.
her bir bölümü madde ile dolu olan boşluk plenum n.
ile dolu olmak be infested with v.
çukurlar ile dolu olmak be pocked with v.
ile dolu olmak be imbued with v.
ile dolu olmak be soaked in v.
ile dolu olmak be ridden with v.
ile dolu olmak be teemed v.
ile dolu olmak be suffused with v.
ile dolu olmak be awash with v.
(ile) dolu olmak be laden with v.
ile dolu olmak abound in v.
ile dolu olmak teem with v.
ile dolu olmak abound with v.
ile kaynamak/dolu olmak/dolup taşmak be flooded with v.
(bir şey ile) dolu olmak abound with v.
bir şey ile dolu olmak be littered with v.
dolu (ile dolu olmak) filled with adj.
su ile dolu water-filled adj.
… ile dolu awash adj.
kaba saba ve neşeli bir coşku ile dolu knockabout adj.
bir şey ile dolu lousy adj.
… ile dolu ridden adj.
süpürge otu ile dolu heathery adj.
yağ ile dolu oily adj.
yabancı madde ile dolu overstuffed adj.
söylenti ile dolu rumorous [us] adj.
söylenti ile dolu rumourous [uk] adj.
sazlar ile dolu rushy adj.
hasır ile dolu rushy adj.
öz ile dolu pithful adj.
talaş ile dolu sawdusty adj.
çuha çiçeği ile dolu primrose adj.
dibi ağaç dalları ile dolu snagged adj.
ince dallar ile dolu sprayey adj.
yıldızlar ile dolu star-spangled adj.
güneş ışığı ile dolu sunbright adj.
belirtilen şey ile dolu (yer, dönem veya olay) -soaked adj.
zihni bir şey ile dolu olan kimse head suf.
ile dolu anlamı veren son ek -ose suf.
Phrasals
ile dolu olmak be riddled with v.
ile dolu olmak teem in v.
ile dolu olmak alive with v.
ile dolu olmak pullulate with v.
ile dolu olmak be charged with v.
-ile dolu/bol olmak be rich with something v.
(belirli bir anlam/nitelik ile) dolu olmak resonate with v.
-ile dolu olmak bustle with v.
ile dolu olmak buzz with v.
ile dolu olmak riddle with v.
Proverb
ile dolu olmak be crammed with v.
Colloquial
ile dolu anlamına gelen bir son ek -packed adj.
(yer) poz kesenler ile dolu posey adj.
(bir yer) poz kesenler ile dolu poserish adj.
Idioms
ağzına kadar (bir şey) ile dolu full to the brim with (something) n.
ile dolu olmak crawling with something v.
-ile dolu olmak be alive with something v.
-ile dolu olmak be alive with (people or things) v.
bir şey ile dolu chock full of something expr.
Formal
(belirli bir nitelik ile) dolu olmayan unimbued adj.
Speaking
dünya enayi ile dolu there's a sucker born every minute expr.
hayatım ... ile dolu my life is packed expr.
Technical
su ile dolu water-filled n.
genelde ksenonla dolu olup yüksek voltajlı elektrik sinyali ile ateşlendiğinde kısa ve kuvvetli ışık parlaması oluşturan boşalım borusu flash tube n.
kısmen cıva ile dolu cam bir sifon borusu siphon gauge n.
Architecture
(doğu kiliselerinde) bema bölümünü ana neften ayıran ikonlar ile dolu bölme duvarı iconostas n.
(doğu kiliselerinde) bema bölümünü ana neften ayıran ikonlar ile dolu bölme duvarı iconostasis n.
Woodworking
reçineli öz odun ile dolu olan rich adj.
Mining
(yeryüzünde) içi mineralli madde ile dolu çatlak fissure vein n.
Medical
su ile dolu hydropic adj.
Anatomy
seröz sıvı ile dolu kese water bag n.
içkulaktaki işitme ve denge fonksiyonları ile ilişkilendirilen sıvı dolu zarsı keseler membranous labyrinth n.
Pathology
aşırı terleme ve deride küçük sıvı dolu keseciklerin oluşumu ile karakterize akut ve bulaşıcı bir ateş miliary fever n.
aşırı terleme ve deride küçük sıvı dolu keseciklerin oluşumu ile karakterize akut ve bulaşıcı bir ateş sweating sickness n.
müköz membran iltihabı ile dolu rheumatic adj.
Printing
döküm makinesi ile üretilen boş veya dolu satır slug n.
Gastronomy
mayalı hamurdan yapılan, içi genellikle meyve veya haşhaş tohumu ile dolu olan tatlı kurabiye kolacky n.
Biology
embriyo gelişimi süresince embriyonik hücrelerin oluşturduğu ortası sıvı ile dolu hücresel yapı blastocyst n.
embriyo gelişimi süresince embriyonik hücrelerin oluşturduğu ortası sıvı ile dolu hücresel yapı blastosphere n.
Biochemistry
belirli yeşil suyosunlarında oluşan, yoğun bir şekilde nişasta ile dolu yıldız şekilli çoğaltıcı madde amylum star n.
Marine Biology
balıkların çiftleşme döneminde salgı ile dolu olan erkek üreme bezleri melt n.
Botanic
çuha çiçeği ile dolu primrosed adj.
turba yosunu ile dolu sphagnous adj.
Agriculture
(çiftlik ürünleri ile dolu kutuları taşıyan) tarım işçisi lugger n.
Forestry
orman veya koru ile dolu nemorous adj.
Linguistics
... ile dolu anlamı getiren ek -ulent suf.
Geography
dolu ile ilgili haily adj.
Geology
suyun oluşturduğu, yassı kireçtaşı parçaları ile dolu derin oluklar gryke n.
killi yaprak taşlı kum ile dolu shaly-sandy adj.
Hunting
barut gazı tazyiği veya geri tepme ile boş kovanı dışarı atıp dolu fişeği namluya süren silah autoloading n.
Slang
lsd ile dolu küp şeker cube n.
(silah vb ile) üzeri dolu strapped (rap slang) adj.
British Slang
ile kaynıyor/dolu dripping with expr.