kendi içinde - Turkish English Dictionary
History

kendi içinde



Meanings of "kendi içinde" in English Turkish Dictionary : 5 result(s)

Turkish English
General
kendi içinde in itself adv.
kendi içinde simpliciter adv.
kendi içinde in prep.
Colloquial
kendi içinde in its own right expr.
Idioms
kendi içinde on its merits expr.

Meanings of "kendi içinde" with other terms in English Turkish Dictionary : 58 result(s)

Turkish English
General
kitaplarda kendi içinde bütünlük oluşturan bölüm dam n.
kendi bütünlüğü içinde düşünülmüş conceived in its entirety n.
kendi içinde ayrı temel nitelikler taşıyan şey isolate n.
protestan tarikatlarının kendi içinde ve roma katolik kilisesi ile birleşmesini savunan lüterci bir parti hareketi syncretism n.
kendi içinde tutarlı olmak hang together v.
kendi içinde yaratmak increate v.
(aynı ırktan kimseleri) kendi içinde çiftleştirmek self v.
kendi içinde evlenme endogamic adj.
kendi içinde var olanla ilgili transphenomenal adj.
kendi içinde var olana ait transphenomenal adj.
kendi içinde karmaşık parçalar içeren decomplex adj.
kendi içinde karmaşık parçalardan oluşan decomplex adj.
bir şeyin kendi içinde ortaya çıkan internal adj.
kendi içinde iyi intrinsic adj.
kendi içinde filizlenen self-born adj.
kendi içinde baş gösteren self-born adj.
kendi içinde ortaya çıkan self-born adj.
kendi içinde değerlendiren self-considering adj.
kendi içinde müzakere eden self-considering adj.
Phrasals
kendi içinde oluşturmak get up v.
Colloquial
kendi içinde bir amaç an end in itself n.
kendi içinde bir amaç end in itself n.
Idioms
kendi içinde anlaşmazlığa düşen müttefikler circular firing squad n.
bir olayı/durumu kendi içinde değerlendirmek judge something on its own merit v.
birisini kendi içinde değerlendirmek judge one on one's own merits v.
bir olayı/durumu kendi içinde değerlendirmek judge something on its own merits v.
kendi içinde tutmak keep something inside of oneself v.
kendi içinde tutmak hold something inside of oneself v.
(kendince/kendi içinde) iyi yanları olmak have (someone's or something's) plus points v.
(kendince/kendi içinde) artı/olumlu yanlara sahip olmak have (someone's or something's) plus points v.
(kendince/kendi içinde) iyi özellikleri olmak have (someone's or something's) plus points v.
(kendince/kendi içinde) artı/olumlu özelliklere sahip olmak have (someone's or something's) plus points v.
(kendince/kendi içinde) iyi özellikleri olmak have (someone's or something's) plus points v.
(kendince/kendi içinde) artı/olumlu noktaları olmak have (someone's or something's) plus points v.
(kendi içinde) düşünmek think to (oneself) v.
kendi içinde değerlendirmek judge on its own merits v.
birini kendi içinde değerlendirmek judge one on own merits v.
(birinin) kendi ilgi, yetenek, bilgi alanının içinde, (birinin) kendi alanında in (someone's) wheelhouse expr.
(birinin) kendi ilgi/yetenek alanının içinde in (one's) wheelhouse expr.
kendi içerisinde anlaşmazlık içinde at odds with (oneself) expr.
kendi ilgi, yetenek, bilgi alanının içinde in wheelhouse expr.
kendi ilgi/yetenek alanının içinde in wheelhouse expr.
Politics
kendi içinde yeni üye seçme hakkına sahip olan meclis self-perpetuating board n.
abd anayasası'nın kendi tarihsel bağlamı içinde değerlendirilerek yazarlarının amaçlarına göre yorumlanması gerektiği kuramı originalism n.
Informatics
sunucuların kendi içinde ölçeklenebilirliği scale in n.
Construction
ışının kendi içinde koşut duruma getirilmesi collimate n.
Pathology
memenin kendi içinde oluşan kanser türü ductal carcinoma in situ n.
Physics
kuantum mekaniğinin her bir olayın kendi dünyası içinde var olmasının mümkün olduğu fikrine dayanan bir yorumu many-worlds interpretation n.
vücudun kendi içinde bulunan enerji intrinsic energy of a body n.
Biology
kendi türü içinde farklılık gösteren canlı sport n.
Zoology
kendi yaptığı tüp benzeri yapılar içinde yaşayan omurgasız hayvan tubicole n.
kendi yaptığı tüp benzeri yapılar içinde yaşayan tubicolar adj.
kendi yaptığı tüp benzeri yapılar içinde yaşayan tubicole adj.
Botanic
perdeli dalları kendi içinde tekrar perdelenen bipalmate adj.
Breeding
kendi cinsi içinde düşük sınıfta yer alan pazar hayvanı cutback n.
Religious
kendi içinde çeşitli kollara ayrılan, doğa tabanlı, dogmatik olmayan çağdaş bir pagan dini wicca n.
roma katolik kilisesi'nin papalık rekabeti sebebiyle kendi içinde bölünmesi great schism n.
Modern Slang
kişinin kendi içinde yaşadığı tuhaf bir his/an acid moment n.