History

verge

Meanings of "verge" in Turkish English Dictionary : 55 result(s)

	Category	English	Turkish
Common Usage
1	Common Usage	verge n.	sınır
General
2	General	verge n.	asa
3	General	verge n.	daire
4	General	verge n.	banket
5	General	verge n.	kenar
6	General	verge n.	piskopos asası
7	General	verge n.	üzere
8	General	verge n.	çimle kaplı banket
9	General	verge n.	değnek
10	General	verge n.	eşik
11	General	verge n.	had
12	General	verge n.	hudut
13	General	verge n.	kalkan saçağı
14	General	verge n.	saçak kenarı
15	General	verge n.	makam veya otorite sembolü asa
16	General	verge n.	daire çevresi
17	General	verge n.	çember
18	General	verge n.	halka
19	General	verge n.	ufuk
20	General	verge n.	sınıf çizgisinin veya durumun izin verdiği kapsam
21	General	verge v.	yönelmek
22	General	verge v.	yaklaşmak
23	General	verge v.	sınır oluşturmak
24	General	verge v.	sınırında olmak
25	General	verge v.	meyletmek
26	General	verge v.	çalmak (renk)
27	General	verge v.	kenarda olmak
28	General	verge v.	sınırda olmak
29	General	verge v.	eğimlenmek
30	General	verge v.	meyletmek
31	General	verge v.	kademeli olarak geçmek
32	General	verge v.	kademeli olarak birleşmek
33	General	verge v.	(güneş) ufka doğru alçalmak
34	General	verge v.	(güneş) batmak
35	General	verge v.	belirli bir yöne veya noktaya doğru hareket etmek
36	General	verge v.	bir halden diğer hale geçmek
37	General	verge v.	değişme veya birleşme sürecinde olmak
38	General	verge v.	-e doğru hareket etmek
39	General	verge v.	-e dönüşmek
40	General	verge v.	… ile birleşmekte olmak
Law
41	Law	verge n.	kralın mahkemesinin çevresi
Technical
42	Technical	verge n.	çim kuşağı
43	Technical	verge n.	çim şeridi
44	Technical	verge n.	saatin denge çarkındaki dişli
Textile
45	Textile	verge n.	çorap örme makinesinde iğne kılavuzu
46	Textile	verge n.	dantel tezgahında masura kılavuzu
Architecture
47	Architecture	verge n.	sütun gövdesi
48	Architecture	verge n.	küçük süslü bir sütun gövdesi
49	Architecture	verge n.	üçgen çatıdan çıkıntı yapan kiremit kenarı
Zoology
50	Zoology	verge n.	bazı yumuşakçalarda erkek üreme organı
History
51	History	verge n.	eski bir arazi ölçü birimi
Environment
52	Environment	verge n.	tarh veya sınırın kenarı
53	Environment	verge n.	yol kenarındaki bitki şeridi
54	Environment	verge n.	tarh kenarındaki sınır
55	Environment	verge n.	yol kenarında bitki ekilmiş şerit şeklinde bölge

Meanings of "verge" with other terms in English Turkish Dictionary : 85 result(s)

	Category	English	Turkish
General
1	General	verge of bankruptcy n.	iflasın eşiği
2	General	verge [obsolete] n.	(ingiliz hukukunda) bir ingiliz hükümdarının mahkemesinin bulunduğu yerin 12 mil dahilindeki alan veya sınır
3	General	verge [obsolete] n.	kralın vekilharcı ve teşrifatçısının özel yetkisi altındaki iki eski ingiliz mahkemesinden biri
4	General	verge [obsolete] n.	uygulama alanı
5	General	verge [obsolete] n.	menzil
6	General	verge [obsolete] n.	kapsam
7	General	verge [obsolete] n.	sınıf
8	General	verge [obsolete] n.	denetim
9	General	verge [obsolete] n.	yargı
10	General	verge [obsolete] n.	bir yerin kapladığı gerçek alan
11	General	verge [obsolete] n.	bir yerin yakın çevresi
12	General	verge [obsolete] n.	bir şeyin etrafını çeviren şerit
13	General	verge (on) v.	eşiğinde olmak
14	General	verge on v.	yaklaşmak
15	General	be on the verge of something v.	eşiğinde olmak
16	General	verge on v.	çalmak
17	General	verge on v.	doğru gitmek
18	General	verge on v.	kaçmak
19	General	be on the verge of v.	üzere olmak
20	General	be on the verge of death v.	hasta yatağında olmak
21	General	be on the verge of death v.	azraille savaşmak
22	General	be on the verge of extinction v.	soyu tükenme tehlikesinde olmak
23	General	be on the verge of extinction v.	soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalmak
24	General	be on the verge of extinction v.	soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olmak
25	General	bring someone to the verge of a nervous breakdown v.	sinir krizinin eşiğine getirmek
26	General	be on the verge of v.	eşiğine gelmek (yıkımın vb)
27	General	on the verge of a cliff adv.	uçurumun kenarında
28	General	on the verge of bankruptcy adv.	iflasın eşiğinde
29	General	on the verge of extinction adv.	nesli tükenmek üzere
30	General	on the verge of prep.	üzere
31	General	on the verge of prep.	eşiğinde
32	General	on the verge of prep.	eli kulağında
Phrasals
33	Phrasals	verge into something v.	yavaş yavaş ...e dönüşmek
34	Phrasals	verge upon (something) v.	(bir şeyin) bitişiğinde olmak
35	Phrasals	verge upon (something) v.	(bir şeyin) sınırında olmak
36	Phrasals	verge upon (something) v.	(bir şeyin) tam dibinde olmak
37	Phrasals	verge on (something) v.	(bir şeyin) bitişiğinde olmak
38	Phrasals	verge on (something) v.	(bir şeyin) sınırında olmak
39	Phrasals	verge on (something) v.	(bir şeyin) tam dibinde olmak
40	Phrasals	verge upon something v.	bir şeyin eşiğinde olmak
41	Phrasals	verge upon something v.	neredeyse bir şey olmak
42	Phrasals	verge upon something v.	bir şeye çok yakın olmak
43	Phrasals	verge upon something v.	bir şey olmak üzere olmak
44	Phrasals	verge upon something v.	bir şeye kaçmak
45	Phrasals	verge upon something v.	bir şeye çalmak
46	Phrasals	verge upon something v.	bir şeye çok benzemek
47	Phrasals	verge upon something v.	bir şeye doğru gitmek
48	Phrasals	verge on something v.	bir şeyin eşiğinde olmak
49	Phrasals	verge on something v.	neredeyse bir şey olmak
50	Phrasals	verge on something v.	bir şeye çok yakın olmak
51	Phrasals	verge on something v.	bir şey olmak üzere olmak
52	Phrasals	verge on something v.	bir şeye kaçmak
53	Phrasals	verge on something v.	bir şeye çalmak
54	Phrasals	verge on something v.	bir şeye çok benzemek
55	Phrasals	verge on something v.	bir şeye doğru gitmek
56	Phrasals	verge into v.	yavaş yavaş ...e dönüşmek
Phrases
57	Phrases	on the verge of divorce expr.	boşanmanın eşiğinde
58	Phrases	on the verge of exploding expr.	barut fıçısı gibi
59	Phrases	on the verge of death expr.	ölümün eşiğinde
60	Phrases	on the verge of war expr.	savaşın eşiğinde
61	Phrases	on the verge of a war expr.	savaşın eşiğinde
62	Phrases	on the verge of collapse expr.	çöküşün eşiğinde
Colloquial
63	Colloquial	be on the verge of tears v.	ağlamaklı olmak
64	Colloquial	be on the verge of tears v.	ağlamak üzere olmak
Idioms
65	Idioms	on the verge expr.	üzere
66	Idioms	on the verge expr.	eşiğinde
67	Idioms	on the verge of (doing) (something) expr.	(bir şey yapmak) üzere
68	Idioms	on the verge of (doing) (something) expr.	(bir şey yapmanın) eşiğinde
69	Idioms	on the verge of something/of doing something expr.	bir şeyin/bir şey yapmanın eşiğinde
70	Idioms	on the verge of something/of doing something expr.	bir şey yapmak üzere
71	Idioms	to the verge of something/of doing something expr.	bir şeyin/bir şey yapmanın eşiğinde
72	Idioms	to the verge of something/of doing something expr.	bir şey yapmak üzere
Speaking
73	Speaking	we were on the verge of colliding expr.	az daha çarpışacaktık
74	Speaking	she was on the verge of going mad expr.	delirmek üzereydi
75	Speaking	I was on the verge of leaving when he arrived expr.	o geldiğinde ben gitmek üzereydim
Trade/Economic
76	Trade/Economic	be on the verge of bankruptcy v.	iflasın eşiğinde olmak
Politics
77	Politics	on the verge of civil war expr.	iç savaşın eşiğinde
Technical
78	Technical	margin verge n.	çim şeridi
79	Technical	verge perforated card n.	kenar delgili kart
Computer
80	Computer	verge perforated card n.	kenar delgili kart
Construction
81	Construction	verge board n.	çatı saçak pervazı
82	Construction	verge tile n.	saçak kiremidi
Traffic
83	Traffic	soft verge n.	düşük banket
Tobacco
84	Tobacco	verge paper n.	üzerinde sigara mihverine dik çizgiler bulunan sigara kağıdı cinsi
Environment
85	Environment	verge [uk/australia/new zealand] n.	yol ve kaldırım arasındaki çimden şerit