yeterince - Turkish English Dictionary
History

yeterince



Meanings of "yeterince" in English Turkish Dictionary : 12 result(s)

Turkish English
General
yeterince enough adj.
yeterince reasonable adj.
yeterince sufficiently adv.
yeterince adequately adv.
yeterince in detail adv.
yeterince decently adv.
yeterince meet [obsolete] adv.
yeterince good adv.
yeterince commensurately adv.
yeterince perfectly adv.
yeterince enuf [dialect] pron.
yeterince quite adverb

Meanings of "yeterince" with other terms in English Turkish Dictionary : 288 result(s)

Turkish English
Common Usage
yeterince değer vermemek underrate v.
General
yeterince fark gözetmeyen sweeping n.
yeterince tatlı sweet enough n.
yeterince pişirme adequate cooking n.
yeterince olduğunu bilme yedasentience n.
yeterince giyimli olmayan kimse naked n.
yeterince faal olmama underactivity n.
yeterince bilinmeme underexposure n.
yeterince şişirilmemiş olma underinflation n.
yeterince hava basıncı olmama underinflation n.
yeterince zaman enough time n.
bir konuyu yeterince anlamak için tarihi farkındalığın önemli olduğunu savunan görüş historicism n.
(tavlada) oyuncunun kendi sahasında yeterince taşı bulunması shutout n.
belirli bir iş için yeterince insan olmak man v.
yeterince uyanık olmadığından fırsatı kaçırmak be asleep at the switch v.
ne demek istediğini yeterince anlatmak make one's point v.
yeterince zaman ayıramamak not to have enough time for v.
yeterince zaman ayıramamak not to spare enough time v.
yeterince zaman ayıramamak not to allow enough time for v.
yeterince almak get enough v.
yeterince parası olmamak can't afford v.
yeterince vurgulamamak underemphasis v.
yeterince yararlanmamak underexploit v.
yeterince memnun edememek underfulfil v.
yeterince tatmin edememek underfulfil v.
mali olarak yeterince desteklememe underfunding v.
yeterince ısıtmamak underheat v.
yeterince ısınmamak underheat v.
yeterince övmemek underpraise v.
yeterince methetmemek underpraise v.
yeterince değer vermemek underreckon v.
yeterince serpilememek misthrive v.
yeterince göstermek serve [scotland] v.
yeterince geniş wide enough adj.
yeterince yuvarlak round enough adj.
yeterince kalın thick enough adj.
yeterince büyük big enough adj.
yeterince zengin rich enough adj.
yeterince geniş huge enough adj.
yeterince kuru dry enough adj.
yeterince şişman fat enough adj.
yeterince geniş large enough adj.
yeterince uzun tall enough adj.
yeterince makul fair enough adj.
yeterince keskin sharp enough adj.
yeterince verimli fertile enough adj.
yeterince saf pure enough adj.
yeterince hafif light enough adj.
yeterince kısa short enough adj.
yeterince aydınlık bright enough adj.
yeterince sıcak warm enough adj.
yeterince ağır heavy enough adj.
yeterince çabuk quick enough adj.
yeterince sıkı hard enough adj.
yeterince yumuşak soft enough adj.
yeterince yırtıcı fierce enough adj.
yeterince sıcak hot enough adj.
yeterince soğuk cold enough adj.
yeterince ince thin enough adj.
yeterince sert firm enough adj.
yeterince açık clear enough adj.
yeterince uzun long enough adj.
yeterince küçük small enough adj.
yeterince şanslı lucky enough adj.
yeterince düz flat enough adj.
yeterince iyi good enough adj.
yeterince güçlü strong enough adj.
yeterince cesur brave enough adj.
yeterince yaşlı old enough adj.
yeterince zeki clever enough adj.
yeterince ıslak wet enough adj.
yeterince dürtülenmemiş underchallenged adj.
yeterince güdülenmemiş underchallenged adj.
yeterince teşvik edilmemiş underchallenged adj.
yeterince motive olmamış underchallenged adj.
yeterince uyarılmamış underchallenged adj.
toprağı verimsiz olup bunu geliştirmek için yeterince nakde sahip olmayan land-poor adj.
yeterince kullanılmamış underutilized adj.
yeterince kullanılmamış underutilised adj.
yeterince takdir edilmemiş under-appreciated adj.
yeterince araştırılmamış under-researched adj.
yeterince kapsamlı olmayan overbroad adj.
yeterince erken timeful [obsolete] adj.
yeterince erken timeous [scottish] adj.
yeterince karanlık dark enough adj.
yeterince erken earlyish adj.
yeterince yanmamış underburnt adj.
yeterince giyinmemiş underclad adj.
(belirli bir etkinlik için) yeterince özenli giyinmemiş underdressed adj.
(belirli bir etkinlik için) yeterince resmi giyinmemiş underdressed adj.
mali olarak yeterince desteklenmemiş underfinanced adj.
yeterince memnun olmamış underfulfilled adj.
yeterince tatmin olmamış underfulfilled adj.
yeterince memnun edemeyen underfulfilling adj.
yeterince tatmin edemeyen underfulfilling adj.
yeterince şişirilmemiş underinflated adj.
yeterince hava basıncı olmayan underinflated adj.
yeterince hazırlıklı olmayan underprepared adj.
yeterince hazırlanmamış underprepared adj.
yeterince bilinmeyen underpublicized adj.
yeterince değer verilmemiş underwrought adj.
yeterince büyük olmayan unsizeable [obsolete] adj.
yeterince denenmemiş wanted wear adj.
yeterince kullanılmamış wanted wear adj.
geyik ve büyük av hayvanlarını avlamak için yeterince ağır ve namlu çıkış hızına sahip mermili bir fişek kullanan high-powered adj.
yeterince büyük gross adj.
yeterince hazırlanmamış disappointed [obsolete] adj.
vasıflarından yeterince yararlanılmayan underemployed adj.
yeterince iyi well enough adv.
yeterince çabuk soon enough adv.
yeterince hızlı fast enough adv.
yeterince erken time enough adv.
yeterince iyi bir şekilde ok adv.
yeterince iyi bir şekilde okay adv.
yeterince iyi worth prep.
Phrasals
yeterince bilgilendirmek keep up v.
benzer (biriyle/bir şeyle) kıyaslandığında yeterince iyi olmak stack up to someone or something v.
yeterince ayırmak allow for v.
yeterince ayırmak allow for v.
yeterince parası olmak run to v.
Phrases
en iyinin yeterince iyi olmadığı zaman when your best isn't good enough expr.
yeterince şaşırtıcı surprisingly enough expr.
yeterince uzak far enough expr.
Proverb
trajik, zor, rahatsız edici her şey üzerinden yeterince zaman geçtikten sonra mizahın konusu olabilir comedy equals tragedy plus time [cliché]
trajik, zor, rahatsız edici her şey üzerinden yeterince zaman geçtikten sonra mizahın konusu olabilir/komediye dönüşebilir humor equals tragedy plus time [cliché]
komedi, üzerinden yeterince zaman geçmiş trajedidir humor equals tragedy plus time [cliché]
Colloquial
yeterince araştırma yapılmadan belirtilen/yayınlanan görüş veya analiz hot take n.
bir şey yapmak için yeterince cesur olmak be man enough to do something v.
bir şey yapmak için yeterince erkek olmak be man enough to do something v.
yeterince/beklendiği kadar iyi olamamak not cut the mustard v.
yeterince düşünmeden hemen harekete geçmek go off half-cocked v.
yeterince malzeme vb olmadan işe kalkışmak make brick without straw v.
yeterince kazanmamak make enough money v.
(bir şeyi) yeterince var olmak be off for (something) v.
yeterince asılmamak dog it v.
(birinin/bir şeyin, biri/bir şey için) yeterince fit/zinde olduğunu düşünmek think (someone or something) is fit for (someone or something) v.
birinin bir şey için yeterince fit/zinde olduğunu düşünmek think someone fit for something v.
birinin bir şey için yeterince sağlıklı olduğunu düşünmek think someone fit for something v.
birinin bir şey için yeterince formunda olduğunu düşünmek think someone fit for something v.
birinin bir şey için yeterince kondisyonlu olduğunu düşünmek think someone fit for something v.
bir şeyden yeterince olmak be well off for something v.
(biri) için yeterince iyi olmak be good enough for (one) v.
yeterince erkek olmak be man enough v.
yeterince cesareti olmak be man enough v.
yeterince cesur olmak be man enough v.
yeterince doğru true enough adj.
yeterince (bir şeye) sahip değil badly off for (something) [uk] adj.
(bir şeyden) yeterince yok badly off for (something) [uk] adj.
için yeterince iyi good enough for adj.
(biri) için yeterince iyi good enough for (one) adj.
bir günde yeterince hata yapmadın mı? haven't you made enough mistakes for one day? expr.
gerçi bundan yeterince faydalandığım pek söylenemez not that i've taken much advantage of it yet expr.
yeterince iyi değil not so hot expr.
yeterince gelişmemiş in embryo expr.
yeterince cesur brave enough expr.
yeterince anlaşılır enough said expr.
yeterince açık enough said expr.
yeterince sıktı have had enough expr.
yeterince huzurlu nice and peaceful expr.
üstesinden gelmek için yeterince ağır too much to overcome expr.
yeterince sıcak mı? hot enough for you? exclam.
yeterince sıcak değil mi? hot enough for you? exclam.
yeterince var mı? how is fixed for? exclam.
yeterince makul that's fair exclam.
Idioms
ingilizlerin yeterince üretken/verimli olamamalarına yönelik bir ifade the british disease n.
hakkında pek/yeterince bir şey bilinmeyen kimse/şey an unknown quantity n.
bilmeden/yeterince düşünmeden hemen bir sonuca/karara varmak jump to a conclusion v.
bir şeyi/şeyden yeterince (hatta fazlasıyla) yapmış olmak have your share of something v.
bir şeye yeterince/tam yer vermek allow something full play v.
birine yeterince (yüklü bir miktarda) para bırakmak set somebody up for life v.
bir şeyin üzerinde yeterince/tam durmak give something full play v.
bir şeye yeterince/tam yer vermek give something full play v.
bir şeyin üzerinde yeterince/tam durmak allow something full play v.
yeterince/gerektiğince kullanmak get some kind of mileage out of something v.
yeterince bilmeden/düşünmeden hemen bir sonuca/karara varmak rush to conclusions v.
yeterince bilmeden/düşünmeden hemen bir sonuca/karara varmak jump to conclusions v.
yeterince bilmeden/düşünmeden hemen bir sonuca/karara varmak leap to conclusions v.
zaten yeterince derdi/işi olmak have a lot/enough on one's plate v.
zaten yeterince derdi/işi olmak have one's plate full v.
hızla çite yaklaşıp üstünden atlayacak yeterince zamanı ve yeri kalmamak (at) rush (one's) fences v.
yeterince yakınına girmek move within range v.
yeterince bir şeye sahip olmamak be badly off for something [uk] v.
gerekli olan bir şeyden yeterince olmamak/kalmamak be badly off for something [uk] v.
yeterince uyanık olmadığından fırsatı kaçırmak be sleeping at the switch v.
yeterince uyanık olmadığından fırsatı kaçırmak be sleeping at the wheel v.
yeterince çok çalışmamak be sleeping on the job v.
yeterince çok çalışmamak be asleep on the job v.
(bir şey için) yeterince cesareti olmak be man enough (to do something/for something) v.
(bir şey için) yeterince cesur olmak be man enough (to do something/for something) v.
(bir şeyden) yeterince olmamak be short of (something) v.
yeterince uyanık olmamak be sleeping on the job v.
yeterince uyanık olmamak be asleep on the job v.
belirli bir durumda yeterince yetkin olmak hold one's own v.
(biriyle) yeterince ilgilenmemek do badly by (someone) v.
(birine) yeterince iyi davranmamak do badly by (someone) v.
yeterince/gerektiğince kullanmak get some kind of mileage out of v.
bir şeyi/şeyden yeterince (hatta fazlasıyla) yapmış olmak have (one's) share of (something) v.
zaten yeterince derdi/işi olmak have enough on (one's) plate v.
zaten yeterince derdi/işi olmak have enough on your plate v.
zaten yeterince derdi/işi olmak have a lot on your plate v.
yeterince almak have had your fill of v.
ne demek istediğini yeterince anlatmak make your point v.
konuyla ilgili yeterince kanıt sunduğunu düşünmek rest your case v.
için yeterince sağlıklı olduğunu düşünmek think fit for v.
için yeterince kondisyonlu olduğunu düşünmek think fit for v.
için yeterince fit/zinde olduğunu düşünmek think fit for v.
yeterince iyi olmayan not much chop [australia/canada] adj.
yeterince düşünülmemiş half-baked adj.
yeterince aptal fool enough adj.
yeterince para kazanamayan under water adj.
yeterince uyanık olmayan sleeping at the switch adj.
(bir şeyde) yeterince iyi değil not so hot at (something) adj.
yeterince olgun old enough to vote adj.
yeterince donanımlı well fixed adj.
yeterince gelişmemiş in embryo expr.
yeterince iyi good enough for jazz expr.
(bir özelliğe) yeterince/çok sahip olma bakımından in the (something) stakes expr.
(bir kişilik özelliğine) yeterince/çok sahip olma açısından in the (something) stakes expr.
yeterince çabalarsan bir şey tutturabilirsin throw enough mud at the wall, some of it will stick expr.
yeterince çabalarsan az da/kötü de olsa ortaya bir şey çıkabilir throw enough mud at the wall, some of it will stick expr.
yeterince soğuk değil mi? cold enough for you? [humorous] expr.
(bir şey yapmak) için yeterince erkek man enough to (do something) expr.
(bir şey yapmak) için yeterince cesur man enough to (do something) expr.
Speaking
bu saçmalığı yeterince duydum! I've heard enough of this nonsense! expr.
bence yeterince baskı altındayız I think we're under enough pressure expr.
bu konuda yeterince konuştun you've said enough on this topic expr.
cami yeterince büyük değildi the mosque wasn´t big enough expr.
keşke yeterince param olsaydı I wish I had enough money expr.
saçlarım yeterince uzamıyor my hair doesn't grow long enough expr.
sana yeterince güvenmiyorum I don't trust you enough expr.
sen zaten yeterince iyisin you're already good enough expr.
yeterince biliyoruz we know enough expr.
yeterince sorun çıkartmadın mı? haven't you done enough? expr.
yeterince iyi değil not good enough expr.
yeterince biliyorum I know enough expr.
yeterince insan kayboldu enough people disappear expr.
yeterince zamanı olmamak there aren't enough hours in the day expr.
yeterince dinledim seni I've heard enough expr.
yeterince adil that is fair enough expr.
yeterince sorun yaratmadın mı? haven't you done enough? expr.
yeterince soğuk değil mi? is it cold enough for you? expr.
yeterince sıcak mı? (is it) hot enough for you? expr.
yeterince sıcak değil mi? (is it) hot enough for you? expr.
yeterince ifade edemem I can not stress enough expr.
yeterince ifade edemem I can't stress enough expr.
Trade/Economic
yeterince iyi olanı seçme yaklaşımı satisfying behavior n.
yeterince ulaşılmamış/girilmemiş pazar underpenetrated market n.
doğal düzenin toplumu yeterince kontrol ettiğini öne süren bir politik iktisat doktrini physiocratism n.
(yeterince temsilcisi olmayan bir grup için) belirli bir maddi imkan oranını gerekli kılan program türü set-aside n.
mali olarak yeterince desteklememek underfund v.
koşullara yeterince uymayan unsatisfactory adj.
mali olarak yeterince desteklenmemiş underfunded adj.
fiyatları yeterince yükseltecek şekilde buoyantly adv.
Law
(ingiltere'de) yeterince güvenilir olarak nitelendirilen (açık cezaevi sınıfı) Category d adj.
Institutes
yeterince bağış almamış (okul, hastane, kurum) underendowed adj.
Industry
(beton, harç) yeterince sertleşmemiş green adj.
(kağıt) yeterince kurutulmamış green adj.
Insurance
bir işi yaparken yeterince özen göstermeme negligence n.
Technical
yeterince kesin precise enough n.
yeterince hassas precise enough adj.
(işlem) yeterince yüksek sıcaklıkta hot adj.
(kum) bir kalıba kompakt bir astar oluşturmak için yeterince nemli green adj.
(değerli taş) yeterince parlamayan spread adj.
Computer
(kamuyu yeterince bilgilendirmeden) yazılım güncelleme slipstreaming n.
bir yazılım yeterince geliştirici tarafından test edilirse, tüm açıklar su yüzüne çıkar given enough eyeballs, all bugs are shallow expr.
Electric
yeterince şarj edilmemiş (batarya, pil) down adj.
Medical
dokunun yeterince kan alamaması durumu ischemia n.
dokunun yeterince kan alamaması durumu ischaemia n.
ve yeterince tanı konamayan hastalık under-diagnosed disease n.
Pathology
genellikle yeterince pişirilmemiş et veya balık yendiğinde görülen parazitik tenya kaynaklı bağırsak enfeksiyonu tapeworm infection n.
beyne yeterince kan gitmemesiyle olan ani bilinç kaybı faint n.
bağırsakta gevşeme sağlayan sinir hücrelerinin yeterince bulunmadığı bir hastalık congenital megacolon n.
tiroid bezinin yeterince çalışmaması sonucu ortaya çıkan bir rahatsızlık congenital myxedema n.
deri ve mukozaya yönelik uyartıları yeterince hissedememe rahatsızlığı dysaesthesia n.
Gastronomy
yemek için yeterince olgun olmayan dana eti bod veal n.
yeterince tuz ve baharat eklemek seasoning v.
yeterince pişirmemek underfire v.
yeterince fırınlamamak underfire v.
fırında yeterince pişirmemek underfire v.
yeterince pişmemiş doughy adj.
Biology
yeterince gelişmeyen lowly adj.
Breeding
(hayvan) yeterince besili olmak finish v.
yeterince hayvanı olmayan stockless adj.
Religious
tanrı'nın insanlara pozitif ve olumlu tanınması için yeterince ipucu gönderdiğine dair dini inanç cataphatism n.
Hunting
namlu çıkış hızı yüksek olup büyük avı öldürmek için yeterince ağır mermi içeren (tüfek) high-power adj.
Slang
cinsiyetçiliğe, mizojiniye ye da erkek şovenizmine yeterince tepki göstermeyen kadın chill girl n.
British Slang
üzerine yeterince nakit olan holding the folding adj.
Modern Slang
yoksulluktan bahsederken hakkında yeterince bilgiye sahip olmadan afrika'yı örnek verip insanların haline şükretmesi gerektiğini söyleme africa card n.