good - Turkish English Dictionary
History

good

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Meanings of "good" in Turkish English Dictionary : 182 result(s)

English Turkish
Common Usage
good adj. güzel
good adj. hayırlı
good adj. iyi
General
good n. hasenat
good n. menfaat
good n. fayda
good n. salah
good n. hayır
good n. doğruluk
good n. yarar
good n. çıkar
good n. kazanç
good n. iyilik
good n. etik olan şey
good n. evrenin ahlaki düzeni ile uyumlu olan şey
good n. sonucun kendisi olan veya sonuca giden şey
good n. nihai hedef
good n. nihai hedef için araç
good n. insanların ahlaki açıdan övgüye layık yönleri
good n. belirli bir avantaj veya fayda
good n. istenilen şey
good n. emek harcanan şey
good n. faydalı şey
good n. ekonomik faydası olan şey
good n. ekonomik bir talebi karşılayan şey
good n. asli değeri bulunan, taşınabilir ve maddi kişisel servet
good n. kumaş
good n. bez
good n. orta kalite etin resmi puanı
good n. i
good n. batı virginia'da bir yerleşim
good n. olumlu sonuç
good v. sağlamlaştırmak
good adj. çürümüş olmayan
good adj. muteber
good adj. sıhhatli
good adj. cömert
good adj. dolu dolu
good adj. sağlam
good adj. emin
good adj. yararlı
good adj. dolgun
good adj. sağlığa yararlı
good adj. yerinde
good adj. şerefli
good adj. faydalı
good adj. itaatli
good adj. büyük
good adj. oldukça
good adj. taze
good adj. münasip
good adj. çok
good adj. uslu
good adj. hoş
good adj. rabıtalı
good adj. hünerli
good adj. doğru
good adj. mükemmel
good adj. cici
good adj. güvenilir
good adj. iyi
good adj. çok iyi
good adj. sağlıklı
good adj. yetenekli
good adj. uygun
good adj. makbul
good adj. bereketli
good adj. verimli
good adj. hasadı bol olan
good adj. iyi mahsul veren
good adj. yararına olan
good adj. istenen sonuca götüren
good adj. kazanç getiren
good adj. onay içeren
good adj. takdir eden
good adj. onaylayan
good adj. özel günler için saklanan
good adj. iyi durumda
good adj. yırtık pırtık olmayan
good adj. yıpranmamış
good adj. en iyisi olan
good adj. sahte olmayan
good adj. hakiki
good adj. değerini koruyan
good adj. değer yitirmemiş
good adj. kazançlı
good adj. karlı
good adj. avantajlı
good adj. ince zekası ile eğlendiren
good adj. eğlenceli
good adj. zeki
good adj. matrak
good adj. neredeyse karara bağlanmış
good adj. hemen hemen çözülmüş
good adj. kesin
good adj. somut
good adj. mevcut
good adj. gerçek
good adj. yaptırımı olan
good adj. bağlayıcılığı olan
good adj. onaylı
good adj. tanınan
good adj. kabul edilen
good adj. önemli ayırt edici özelliklere dayanan (takson)
good adj. sınıflandırmak için yeterli dayanağı bulunan (takson)
good adj. geçerli olarak yayınlanmış (takson)
good adj. fark gözeten
good adj. seçkin
good adj. vasatın üstü olup mükemmel olmayan (bilimsel çalışma)
good adj. belirli bir ideale uygun
good adj. ahlak ve erdemlilik standardına uygun
good adj. bütünüyle övgüye değer
good adj. faziletli
good adj. erdemli
good adj. saf
good adj. kötülükten uzak
good adj. mutlak değeri olan
good adj. içsel değeri olan
good adj. aristokrasiye mensup
good adj. ayrıcalıklı sosyal sınıfa mensup
good adj. asil
good adj. saygıdeğer
good adj. şahane (şehir, gemi)
good adj. sosyal mevkii yüksek olan
good adj. yüksek statülü
good adj. sadık
good adj. çok sevilen
good adj. yakın
good adj. sıkı fıkı
good adj. ağır aşınma izleri bulunan (sikke veya banknot)
good adj. tam
good adj. eksiksiz
good adj. adamakıllı
good adj. kapsamlı
good adj. geçerli
good adj. yürürlükte olan
good adj. faal
good adj. faaliyete hazır
good adj. faaliyet için ehil olan
good adj. ödeyebilecek durumda olan
good adj. belirli bir tepkiyi ortaya çıkarabilen
good adj. ciddi
good adj. zihinsel
good adj. akıllı
good adj. eğitimli ve kibar
good adj. pürüzsüz (cilt)
good adj. lekesiz (cilt)
good adj. dilbilgisi kurallarına riayet eden
good adj. sahanın sınırları içine düşen (atış veya servis)
good adj. yağmur sonrası hafif nemli kalan (parkur)
good adj. en az
good adj. dolu
good adj. yağışsız (hava)
good adj. açık (hava)
good adj. bulutsuz (hava)
good adv. neredeyse
good adv. yeterli şekilde
good adv. ustaca
good adv. yeterince
good adv. başarılı şekilde
good adv. ikbal ve saadetle
good adv. refahla
good adv. bütünüyle
good adv. etraflıca
good adv. büsbütün
good interj. oh
good interj. pekala
good interj. pek kıymetli
good interj. sevgili
Trade/Economic
good n. tüketiminden insanların fayda veya tatmin elde ettiği her şey
good adj. tahsili mümkün (senet)
good adj. söz konusu meblağ kadar yapılan (havale)
Technical
good adj. uygun
Gastronomy
good adj. yüksek kaliteli etlere göre daha çok yağsız kası ve daha az yağı bulunan (et)
Sport
good adj. tenis gibi porlarda sahanın uygun yerine düşen (servis veya atış)
good adj. başarılı (atış, vuruş)
Ottoman Turkish
good adj. kerim
good adj. muteber
good adj. kifayetli
good adj. sahih
Archaic
good interj. muhterem
good interj. sayın

Meanings of "good" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

English Turkish
Common Usage
good luck n. uğur
good friend n. iyi arkadaş
good manners n. görgü
of good quality adj. kaliteli
of good manners adj. görgülü
General
good news n. muştu
certificate of good health n. temiz raporu
good sense n. iyi duyu
a good while n. uzun bir süre
the good n. iyi insanlar
good guy n. iyi adam
the rules of good manners n. edep erkan
good health n. sağlıklı olma
a good deed n. salih amel
good word n. iyi söz
good old n. güzelim
a good way n. çok uzak
good samaritan n. merhametli insan
good will n. hüsnüniyet
good fortune n. baht
unclaimed good n. sahipsiz mal
certificate of good service n. bonservis
good news n. sava
good faith n. güven (birine karşı beslenen)
good faith n. niyetin ciddiliği
good faith n. itimat
good hope n. ümit burnu
good luck charm n. iyi şans duası
good shepherd n. iyi kılavuz
good deed n. sevap
tinned good n. konserve gıda
certificate of good conduct n. iyi hal kağıdı
good condition n. iyi durum
good luck n. şans
good hand n. hamarat işçi
a person´s good qualities n. bir kimsenin iyi özellikleri
good luck n. akyazı
good naturedness n. iyi huyluluk
good news n. erim
good mixer n. uyumlu kimse
good bargain n. kelepir
good shoot n. atıcı
good buy n. kelepir
good humor n. hoş mizaç
good news n. müjde
good looks n. güzellik
good manners n. terbiye
good manners n. terbiyeli olma
good fortune n. talih
good book n. iyi kitap
cape of good hope n. ümit burnu
a good long time n. hayli uzun zaman
good luck n. kadem
good chance n. büyük olasılık
good behaviour n. usluluk
want of good manners n. terbiyesizlik
the ultimate good n. en büyük iyilik
good health n. iyilik
good luck n. bol şans
a good bit n. hayli
good man n. iyi adam
public good n. kamusal mal
good for nothing n. beceriksiz
good shape n. iyi şekil
a good mouser n. avcı kedi
good offices n. arabuluculuk
good book n. incil
good name n. namus
good friday n. kutsal cuma
good example n. iyi örnek
good fellowship n. arkadaşlık
good manners n. adap
rules of good manners n. görgü kuralları
good fortune n. iyi talih
good hand n. gayretli işçi
good works n. sevap
good judgement n. iyi karar
good fellowship n. dostluk
good fortune n. şans
leather good n. deri eşya
bearer of good tidings n. müjdeci
good qualities n. bir kimsenin iyi özellikleri
good shot n. nişancı
good conduct n. ahlaklılık
good luck n. talih kuşu
a good mixer n. sosyal kimse
good old n. canım
good manners n. görgü
good fortune n. ongunluk
a good loser n. oyunu kaybedince kızmayan kimse
good manner n. iyi terbiye
a good judge of character n. adam sarrafı
good temper n. iyi huy
good fortune n. bahtiyarlık
good taste n. beğeni
good judgement n. mantık
good judgment n. iyi karar
a good provider n. ailesine iyi bakan kimse
good mixer n. sokulgan kimse
good form n. görgü kuralları
good name n. yüzakı
good friday n. isa'nın çarmıha gerildiği günün yıldönümü
good times n. iyi zamanlar
good sport n. şaka kaldırabilen kimse
a good turn n. iyilik
a good mixer n. sokulgan kimse
a good distance n. uzun bir mesafe
final good n. nihai mal
good faith n. iyiniyet
good sense n. akıllılık
good company n. hoşsohbet
good offices n. iyi niyet
good mixer n. çevresiyle iyi geçinen kimse
good humoredness n. şakacılık
good old times n. özlem duyulan eski güzel günler
good temperedness n. iyi serleşmişlik
a good bit n. oldukça
good intention n. sağistem
good hand n. çalışkan işçi
good deal n. iyi el
good sense n. aklıselim
good will n. sağistem
good person n. iyi insan
good nature n. iyi mizaç
good conduct n. aktöre
a good sign n. hayra alamet
good samaritan n. (başkalarına) çıkarı olmadan yardım eden kimse
good housekeeping n. hamaratlık
good friday n. paskalya yortusundan önceki cuma
good luck n. iyi şans
good looks n. yakışıklılık
good shot n. atıcı
good taste n. zevk
good person n. insan evladı
good luck n. baht
domestic good n. yerli malı
good works n. hayır işleri
common good n. amme menfaati
good taste n. sağbeğeni
good weather n. iyi hava
a good turn n. bir iyilik
good faith n. hüsnüniyet
good quality n. iki vasıf
good faith n. iyi niyet
good quality n. iyi kalite
good job n. iyi iş
unexpected good luck n. devlet kuşu (konmak)
good humour n. güleryüzlü mizaç
good humour n. güleryüzlülük
good reputation n. saygın itibar
good relations n. iyi ilişkiler
good reputation n. iyi itibar
good life n. yüksek hayat stili
good partnership n. iyi ortaklık
good life n. yüksek hayat standardı
plain good sense n. akıl fikir
plain good sense n. sağduyu
good of the community n. amme yararı
good of the general population n. amme yararı
good solution n. iyi çözüm
good quaity n. iyi kalite
a good night's sleep n. iyi geceler öpücüğü
good standing n. itibar sahibi
good opinion n. iyi görüş
good opinion n. olumlu kanaat
good opinion n. iyi düşünce
good opinion n. iyi fikir
good performance n. iyi performans
certificate of good conduct n. durum belgesi
a good news n. güzel bir haber
certificate of good conduct n. iyi durum belgesi
good listener n. iyi dinleyici
a good news n. iyi bir haber
good result n. sağlıklı sonuç
good result n. iyi sonuç
good taste n. tat
good image n. iyi imaj
good practice n. iyi deneyim
beautiful-good person n. güzel insan
beautiful-good person n. iyi insan
good-humour n. güleryüzlülük
good action n. amel-i salih
good-luck charm n. muska
fine-good treatment n. hüsn-ü muamele
good opinion of someone or something n. hüsn-ü zan
good-time n. iyi zaman
good old son-of-a-gun n. eski toprak
good-for-nothing person n. moloz
good-humour n. güleryüzlü mizaç
good-time charlie n. zevk düşkünü kimse
good-humour n. hoş mizaç
good-time n. eğlenme
good form n. adab-ı muaşeret
good-humor n. güleryüzlü mizaç
good-looker n. hoş
good-looker n. güzel
good-time n. hoş zaman
good-bye n. veda
good-looker n. hoş görünen
good-looker n. yakışıklı
good-humor n. hoş mizaç
good-looker n. çekici
good-for-nothing n. külhanbeyi
the absolute will of good n. irade-i ilahiye
sultan’s good deed n. atiyye-i seniyye
rules of good manner n. adab-ı umumiye
no-good n. aşağılık kimse
a good way n. hayli mesafe
good news (tidings) on pay rise for civil servants/labourers etc n. (memura/işçiye vb) zam müjdesi
good news on the pay rise (for civil servants/workers) n. (memura/işçiye vb) zam müjdesi
a good news of increase/raise of salary n. (memura/işçiye vb) zam müjdesi
termination without good cause n. haksız gerekçeyle fesih
termination without good cause n. haklı bir sebep olmaksızın sona erdirme
termination without good cause n. geçerli bir neden olmaksızın sonlandırma
good job n. mükemmel iş
good behavior n. iyi hareket
good behavior n. hüsnühal
good behavior n. iyi hal
good offices n. dostane girişim
good behavior n. iyi tavır
good sense n. aklı selim
good sense n. sağduyu
good neighbour relations n. iyi komşuluk ilişkileri
good neighbourhood relations n. iyi komşuluk ilişkileri
good luck kiss n. şans öpücüğü
a good sense of humour n. iyi bir espri anlayışı
good part n. iyi taraf
good service n. iyi hizmet
good service n. iyi servis
good question n. yerinde bir soru
good question n. güzel soru
good question n. yerinde soru
having a good command of subject n. konuya hakim olma
angel of good fortune n. şans meleği
good luck angel n. şans meleği
good news n. müjdeli haber
good intention n. iyi niyet
good intention n. hüsnüniyet
good communication skill n. iyi iletişim becerisi
good/positive attitude n. olumlu tavır
good/positive attitude n. iyi tutum
good/positive attitude n. olumlu tutum
good/positive attitude n. iyi tavır
good breeding n. terbiye
good breeding n. görgü
good breeding n. nezaket
good friends n. iyi arkadaşlar
good command of english n. iyi derecede ingilizce
good judgement n. sağduyu
a good girl n. iyi bir kız
a good example n. iyi bir örnek
good karma n. iyi karma
the battle of good against evil n. iyiliğin kötülüğe karşı savaşı
a good fellow n. iyi dost/arkadaş
good friend n. iyi dost
good friend n. iyi arkadaş
a good reason n. iyi bir sebep
good luck charm n. uğurlu eşya
good cop n. iyi polis
good conduct n. iyi hal
good side n. iyi yön
good side n. iyi yan
good decision n. iyi karar
good news n. sevindirici haber
good movies n. iyi filmler
a good scientist n. iyi bir bilim adamı
good tidings n. müjde
an offer too good to refuse n. reddedilmeyecek kadar iyi bir teklif
good-natured horseplay n. iyi niyetli eşek şakası
good news n. iyi haber
good time n. iyi zaman
a good spouse n. iyi bir eş
good level n. iyi düzey
good situation n. iyi durum
good manner n. iyi huy
a good night kiss n. iyi geceler öpücüğü
good academic standing n. iyi akademik durum
good cause n. hayır işi
good guess n. güzel tahmin
good guess n. iyi tahmin
good habits n. iyi alışkanlıklar
good deed n. iyi niyet
good reception n. telefon (radyo/tv/ telsiz)'nun iyi çekmesi
good samaritan n. hayırsever
good samaritan n. iyi insan
good samaritan n. sorumlu insan
good advice n. iyi tavsiye
a good sign n. iyiye işaret
the good n. insanların başına gelen iyi şeyler
the good n. ahlaki açıdan uygun olan şeyler
the good n. ahlaki açıdan doğru olan şeyler
the good n. bir insanın nazik, dürüst, cömert, yardımsever olan yanı
a good landfall n. beklentilere uygun biçimde manzarayı seyretme
a good laugh n. eğlenceli ve vakit geçirilmesi zevkli kimse
a feel-good film n. kendini iyi hissettiren film
a good part of n. önemli bir kısmı
good deal n. birçok
a good trip n. güzel bir seyahat
a good trip n. iyi bir yolculuk
good communicator n. iyi iletişim becerisine sahip kimse
good communicator n. iletişim becerisi iyi kimse
worldly good n. dünya malı
worldly good n. dünyevi mal
state of good quality n. iyi kalitede olma durumu
good authority n. sağlam kaynak
good authority n. güvenilir kaynak
good guy n. aynı tarafta olunan kimse
good hair [caribbean] n. kişinin genlerinde avrupalılık olduğuna işaret eden saç tipi
good life n. ahlaki veya dini ilkelere göre yaşanmış hayat
good life n. bireyin kültürel ve maddi gelişimini destekleyen uyumlu yaşam
good life n. kendini gerçekleştirebilme
good-night n. infaz edilen bir suçlunun hikayesini anlatan balad
(the) good people n. periler
good question n. hemen cevaplanması zor soru
good report n. yüksek itibar
good sort n. iyi mizaçlı kimse
good sort [australia] n. hoş kadın
good sort [australia] n. çekici kadın
good speller n. kelimeleri iyi telaffuz eden kimse
good spirit n. iyi huy
good spirit n. hoş mizaç
good story n. eğlenceli bir olayı anlatan hikaye
good turn n. iyilik
good turn n. başkasına yardım için yapılan hareket
good turn n. lütuf
good turn n. başkasına yapılan jest
good will n. içten gelerek kabul etme
good will n. gönüllülük
good will n. (işletme-müşteri veya ülkeler arası) iyi ilişki
good will n. işletmenin pazar değeri sayılabilecek olumlu itibarı
good word n. müjde
good word n. sevindirici haber
good word n. iyi haber
good-by n. ayrılırken söylenen son söz
good-by n. veda ederken yapılan jest
good-by n. veda
good-by n. memnuniyetle uğurlama
good-bye n. ayrılırken söylenen son söz
good-bye n. veda ederken yapılan jest
good-bye n. veda
good-bye n. memnuniyetle uğurlama
good-fellowship n. dostluk ruhu
good-fellowship n. arkadaşlık ruhu
good-for-nothing n. sorumsuz kimse
good-for-nothing n. beş para etmez kimse
good-heartedness n. iyi kalplilik
good-humoredness n. iyi huyluluk
good-humoredness n. yumuşakbaşlılık
good-humouredness n. iyi huyluluk
good-humouredness n. yumuşakbaşlılık
good-naturedness n. iyi huyluluk
good-naturedness n. iyi niyetlilik
good-neighborliness n. komşuluk etme
good-neighborliness n. iyi komşu olma
good-neighbourliness n. komşuluk etme
good-neighbourliness n. iyi komşu olma
good-temperedness n. iyi huyluluk
good-temperedness n. yumuşakbaşlılık
good-time girl n. düzenli olarak partileyen çapkın genç kadın
good citizen n. iyi vatandaş
a good judge of character n. insan sarrafı
good doer n. güzel davranan
good doer n. yararlı işler yapan
judge he is no good v. notunu vermek
make good v. iyileştirmek
give somebody a good scolding v. veriştirmek
be in good taste v. yerinde olmak
set a good example v. örnek oluşturmak
have a good time v. sefa sürmek
bring good luck v. ayağı uğurlu gelmek
kiss good bye to something v. birşeyi kaybedeceğini kabul etmek
be good at figures v. hesabı iyi olmak
throw good money after bad v. parayı sokağa atmak
be in good train v. idmanlı olmak
make good one's charge v. iddiasını kanıtlamak
be good for v. iyi gelmek
make good one's escape v. kaçmayı başarmak
do good v. hayır işlemek
give somebody a good scolding v. verip veriştirmek
do more harm than good v. ettiği hayır ürküttüğü kurbağaya değmemek
make good use of v. iyi kullanmak
be in good shape v. formda olmak
be good v. uslu durmak
put to good use v. değerlendirmek
be equally good v. aratmamak
tell the good news v. müjdelemek
have a good head on one's shoulders v. sağduyu sahibi olmak
be good towards v. iyilik etmek
give a good beating v. pestilini çıkarmak
bring something to good working order v. çalışır duruma getirmek
feel good v. iyi hissetmek
hold good v. geçerli olmak
not to have a good word to say for v. hep tenkit etmek
get on someone's good side v. birinin gözüne girmek
suffer so much after having something good v. burnundan gelmek
make good v. yerine getirmek
happen to have something good v. konmak
give a good account of oneself v. kendini göstermek
make good v. başarılı olmak
bring good luck v. şanslı gelmek
set a good example v. iyi örnek olmak
do more harm than good v. faydadan çok zararı olmak
do someone good v. birine iyi gelmek
be as good as one's promise v. sözünü tutmak
be in good working order v. iyi işler durumda olmak
have a good run for one's money v. bir işte uzun süre başarılı olmak
make good v. ödemek (zararı)
regard something as good riddance v. bir şeyin yok edilmesini hoş karşılamak
make good on v. yerine getirmek (sözü)
be good at v. belirli bir şeyi iyi yapmak
put in a good word for someone v. biri için iyi şeyler söylemek
make good time v. yolu hızla katetmek
be as good as one's promise v. sözünü yerine getirmek
be in good taste v. yakışık almak
keep good time v. saat her zaman zamanı doğru göstermek
have a good head on one's shoulders v. aklı başında biri olmak
give somebody a piece of good news v. müjde vermek
hold good v. yürürlükte olmak
turn something to good account v. bir şeyi değerlendirmek
be up to no good v. halt karıştırmak
be as good as one's bond v. son derece güvenilir olmak
do good v. yaramak
come to no good v. adam olmamak
give a good beating to v. pestilini çıkarmak
be in a good mood v. keyfi yerinde olmak
be good for v. dayanmak (belirli bir süre için)
be as good as v. geri kalmamak
make something good v. ödemek (zararını)
have a good head on one's shoulders v. çok zeki olmak
turn to good purpose v. yararı dokunmak
make something good v. telafi etmek
dissuade from a good intention v. aklını çelmek
cement good relations with v. ile dostluk kurmak
hit on a good idea v. aklına parlak bir fikir gelmek
feel in a good mood v. keyfi gelmek
be as good as one's word v. sözünü tutmak
enjoy a good smoke v. ciğerleri bayram etmek
be on good terms with v. biriyle arası iyi olmak
be good at repartee v. hazırcevap olmak
make a good impression on someone v. iyi bir izlenim bırakmak
have a good time v. eğlenmek
be in a good humor v. keyfi yerinde olmak
be in good taste v. bir şey uygun düşmek
tell the good news v. muştulamak
be very good at v. adamı olmak
give somebody a good beating v. allah yarattı dememek
hold a good job v. dikiş tutturmak
give a good thrashing v. temiz bir dayak atmak
be as good as one's word v. sözünü yerine getirmek
be good at v. alanında iyi olmak
do good v. iyi gelmek
make something good v. yerine getirmek
be as good as one's word v. sözünde durmak
have a good time v. gülüp oynamak
stand somebody in good stead v. işine yaramak
bring good luck v. uğur getirmek
perform good deeds v. hayırlar işlemek
give a good lesson v. ders vermek
be good in field of v. alanında iyi olmak
be good enough to v. bir iyilik edip de bir yardımda bulunmak
have good manners v. yol yordam bilmek
enjoy good health v. sağlığı yerinde olmak
have a good time v. safa sürmek
have a good time v. hoşça vakit geçirmek
stand somebody in good stead v. yararlı olmak
announce good news v. müjdelemek
be as good as one's promise v. sözünde durmak
be in good health v. eli ayağı tutmak
throw good money after bad v. parasını sokağa atmak
be a good judge of v. anlamak
feel good v. kendini iyi hissetmek
be as good as v. gibi olmak
wish somebody good luck v. başarı dilemek
have a good grasp of v. iyice vakıf olmak
be good for v. yaramak (bir işe)
give somebody a good scolding v. veryansın etmek
have a good time v. gününü güzel geçirmek
make good v. tazmin etmek
make good v. telafi etmek
have a good/brilliant command of v. hakim olmak (dile vb)
have a good/brilliant mastery of v. hakim olmak (dile vb)
have a good/brilliant comprehension/understanding of v. hakim olmak (dile vb)
have a good/brilliant knowledge of v. hakim olmak (dile vb)
make good a damage v. zararı gidermek
make good a loss v. zararı gidermek
make good damages v. zararı gidermek
make good losses v. zararı gidermek
give somebody a good scolding v. abdestini vermek
have a good ear v. iyi kulağı olmak
have a good ear v. kulağı hassas olmak
put in a good word (for someone) v. biri hakkında olumlu şeyler söylemek
be as good as your word v. verdiği sözü tutmak
give somebody a good thrashing v. eşek sudan gelinceye kadar dövmek
be having a hell of a good time v. gününü gün etmek
give as good as one gets (in an argument) v. laf altında kalmamak
put (something) to good use v. değerlendirmek
be on good terms with v. arası iyi olmak
have a good time to repletion v. doyasıya eğlenmek
go to have a good time v. eğlenceye gitmek
go to have a good time v. eğlenmeye gitmek