place - Turc Anglais Dictionnaire
Historique

place

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Sens de "place" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 91 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
place n. sıra
place n. mekan
place n. yer
place v. koymak
place v. oturtmak
place v. yerleştirmek
General
place n. yan
place n. mevzi
place n. basamak
place n. küçük sokak
place n. semt
place n. mahal
place n. orun
place n. yerleşim yeri
place n. ev
place n. memuriyet
place n. sorumluluk
place n. vazife
place n. statü
place n. görev
place n. konum
place n. şehir
place n. kasaba
place n. koltuk
place n. yerleştirme
place n. küçük meydan
place n. mevki
place n.
place n. yer
place n. bölge
place n. alan
place n. kent
place n. meydan
place n. hane
place n. oturacak yer
place n. çıkmaz sokak
place n. yarışmada ilk üçe girme
place n. yarışma finalistliği
place n. at yarışlarında ikincilik
place v. oturtmak
place v. yatırım yapmak
place v. bırakmak
place v. yerini belirlemek
place v. çıkarmak
place v. atamak
place v. vermek
place v. ısmarlamak
place v. para yatırmak
place v. tayin etmek
place v. tanımak
place v. yazdırmak
place v. kim olduğunu çıkarmak
place v. sipariş vermek
place v. bir yere koymak
place v. görevlendirmek
place v. vermek (para)
place v. yatırmak
place v. koymak
place v. yerleştirmek
place v. -e iş bulmak
place v. anımsamak
place v. (para) yatırmak
place v. tahmin etmek
place v. kestirmek
place v. (kronolojide) tarihlemek
place v. (roman, oyun için) yayımcı bulmak
place v. sokmak
place v. (sipariş) vermek
place v. tutmak
Technical
place n. alan
place n. bölge
place n. meydan
place v. koymak
place v. konuma getirmek
place v. yerleştirmek
Math
place n. hane
Literature
place n. yazıda geçen bölüm
place n. okuyucunun kitapta kaldığı yer
Linguistics
place v. (ses organlarını ve enstrümanı) duru ve akıcı tonlar üretecek şekilde ayarlamak
Military
place n. müstahkem kışla
Sport
place n. yarıştaki en iyi anlar
place v. (birinci/ikinci/üçüncü) gelmek
place v. yarışmadaki sıralamayı duyurmak
place v. sıralamadaki yerleri belirlemek
Wagering
place v. bahse girmek
Music
place v. bir notayı doğru perdede okumak
Archaic
place n. toplanma noktası
place v. atfetmek
place v. dayandırmak
place v. isnat etmek
place v. yakıştırmak

Sens de "place" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
place of residence n. ikametgah
place an order v. sipariş vermek
take place v. meydana gelmek
General
market place n. pazaryeri
public place n. umuma açık olan yer
this place n. burası
place abounding in vineyards n. bağlık
vacation place n. dinlenme yeri
burial place n. mezar
stopping place n. durak
flat place n. düzlük
place name n. yer ismi
place bet n. bahis
a meadowy place n. çayırlık
halting place n. menzil
place in the sun n. iyi durum
resting place n. pansiyon
this place n. bura
hiding place n. barınak
distant place n. uzak yer
place where one earns one's living n. geçim kapısı
muddy place n. çamurluk
watering place n. suvat
that place n. şurası
the place where one earns one's livelihood n. ekmek teknesi
place setting n. tek kişilik servis takımı
decimal place n. ondalık hanesi
dark and narrow place n. in gibi
hiding place n. saklanacak yer
watering place n. kaplıca
place of resort n. buluşma yeri
dirty place n. çöplük
place for military service n. asker ocağı
dark place n. zindan
taking place n. husul
sandy place n. kumla
seaside place n. yazlık
stony place n. taşlık
first place n. birincilik
place of use n. kullanım yeri
a place where the streets are paved with gold n. taşı toprağı altın
that place n. orası
pride of place n. konumun üstünlüğü
watering place n. termal
place of refuge for women n. kadın sığınma evi
every place n. her yer
change of place n. intikal
rocky place n. kayalık
this place n. şura
votive place n. adaklık
marshy place n. sazlık
parking place n. park yeri
place of worship n. ibadethane
watering place n. kıyıda bulunan tatil yeri
very muddy place n. çamur deryası
summer place n. sayfiye
place where labourers can be hired n. ırgat pazarı
place suitable for an outing n. mesirelik
place card n. davetlilerin sofradaki yerlerini gösteren kart
the place where one earns one's bread n. ekmek teknesi
grassy place n. otluk
sunny place n. güneşlik
a nearby place n. komşu kapısı
place setting n. yer ayarlaması
nearby place n. yakın
landing place n. iskele
place of amusement n. eğlence yeri
place of printing n. basım yeri
gathering place n. toplantı yeri
trysting place n. buluşma yeri
pride of place n. en yüksek mevki
foreign place n. gurbet eli
hiding place n. saklanma yeri
place of worship n. tapınak
resting place n. dinlenme yeri
place of n. yeri
this place n. şurası
a noisy place n. curcunalı yer
working place n. işyeri
foreign place n. hariç
watering place n. doğal bir su kaynağı
resting place n. mola yeri
third place n. üçüncülük
hiding place n. gizleme yeri
place of refuge for women n. kadın misafirhanesi
frequented place n. uğrak
that place n. ora
green place n. yeşerti
dwelling place n. mesken
changing place n. tebdil-i mekan
place of employment n. işyeri
meeting place n. buluşma yeri
wild and remote place n. dağ başı
that place n. şura
place of origin n. menşe yeri
deserted place n. kargasekmez
native of this place n. buralı
place where one earns his living n. ekmek kapısı
meeting place n. toplantı yeri
sandy place n. kumluk
place mat n. amerikan servis
service place competence certificate n. hizmet yeri yeterlilik belgesi
watering place n. hayvanların su içmesine elverişli yer
dwelling place n. ev
much frequented place n. uğrak
place of registry n. nüfusa kayıtlı olduğu yer
imaginary place n. hayali yer
being in the first place n. başta olmak üzere
place of discharge n. boşaltıra yeri
place of residence n. ikamet yeri
place of performance n. ifa yeri
place of business n. işyeri
loading place n. iskele
place of destination n. varış yeri
place for performing ablutions n. abdestlik
birth place n. doğum yeri
narrow place n. dar mekan
meeting place n. toplanma yeri
place of entertainment n. eğlence mekanı
stopping place n. iskele
place of business n. iş yeri
favorite place n. gözde mekan
prayer place n. ibadet mekanı
a place of refuge n. sığınacak liman
working place n. iş yeri
working place n. çalışma yeri
dangerous place n. tehlikeli yer
place of publication n. basım yeri
natural place n. doğal yer
jumping-off place n. dünyanın öbür ucu
hiding-place n. gizlenecek yer
hiding-place n. saklanacak yer
hiding-place n. zula
jumping-off place n. başlama noktası
hiding-place n. gizlenme yeri
much-frequented place n. ayakaltı
in-place evaluation n. yerinde değerlendirme
watering place n. plaj
watering place n. içmeler
passing place n. yol cebi
public amusement place n. halk eğlence yeri
safety place n. güvenli yer
place of birth n. doğum yeri
noisy place n. gürültülü yer
public place n. umumi yer
public place n. umuma açık yer
burial place n. mezarlık
burial place n. kabristan
dry place n. kuru yer
cool place n. serin yer
gathering-place n. mahfel
gathering-place n. mahfil
gathering-place n. toplanma yeri
relief in place n. yerinde değiştirme
place of issue n. verildiği yer
place and year of birth n. doğum yeri ve yılı
place and date of birth n. doğum yeri ve tarihi
place-worship n. mekana tapınma
final resting place n. ebedi istirahatgah
well-deserved place n. hak ettiği yer
place to see n. görülecek yer
place of interest n. ilgi çekici yer
place of interest n. görülmeye değer yer
place of birth n. doğduğu yer
bazaar place n. pazar yeri
historical place n. tarihi yer
place mat n. tabak altlığı
work place n. çalışma yeri
a public place n. halka açık mahal
some other place n. başka bir yer
some other place n. bir başka yer
parking place n. park etme yeri
place attachment n. aidiyet
the place of use n. kullanıldığı yer
a big place n. büyük bir yer
a comfortable place n. rahat bir yer
secret hiding place n. gizli saklanma yeri
wet place n. ıslak mekan/yer
first place n. birincilik derecesi
jog in place n. yerinde koşu
run in place n. yerinde koşu
an unpleasant place n. tatsız bir yer
place of duty n. görev yeri
habitual place of abode n. ikamet edilen yer (adres)
certain place n. belli yer
the place and importance of n. yeri ve önemi
holy place n. kutsal yer
polling place n. oy kullanma yeri/noktası
run in place n. koşu bandı vb gibi aletler üzerinde yapılan koşu
jog in place n. koşu bandı vb gibi aletler üzerinde yapılan yürüyüş
a unique place n. benzersiz bir yer
historical place n. tarihi mekan
taking place n. meydana gelme
nail place n. manikürcü
nail place n. manikür pedikürcü
change of place n. tebdil-i mekan
change of place n. yer değişikliği
change of place n. mekan değişikliği
sunny place n. güneşli yer
muddy place n. çepel
place that never sleeps n. hiç uyumayan yer
wonderful place n. muhteşem yer
wonderful place n. harika yer
polling place n. oy kullanma yeri
place of art n. sanatın yeri
a place where passengers frequently stop by n. yol geçen hanı
casual friday (for a business place) n. serbest kıyafet
tiny place n. küçük yer
a prominent place n. görünen bir yer
a prominent place n. göze çarpan bir yer
decorate the place n. yeri süslemek
sense of place n. yer duygusu
sense of place n. yere has duygu
ability to put ourselves imaginatively in another’s place n. empati kurabilme yeteneği
ability to put ourselves imaginatively in another’s place n. hayal gücüne dayanarak kendimizi başkasının yerine koyabilme yeteneği
second place n. okul/bölüm ikinciliği
first place n. okul/bölüm birinciliği
place of concert n. konser yeri
pizza place n. pizzacı
place of issue n. veriliş yeri
place of worship n. mabet
nesting place n. yuva yapma yeri
first place n. bi̇ri̇nci̇li̇k
shelter in place n. yerinde sığınak
shelter in place n. yaşanılan mekanda, temel önlemler alarak, dışarıdan gelen tehditlere karşı oluşturulan güvenli bir alan
historic place n. tarihi yer
eating place n. lokanta
eating place n. restoran
jumping-off place [canada] n. inziva yeri
jumping-off place [us] n. çok uzak yer
jumping-off place n. son durum
jumping-off place n. son radde
valet-de-place n. yabancılara ve yolculara rehberlik eden kimse
resting place n. mezar
breathing place n. soluklanma
breathing place n. kısa mola
hiding place n. zula
mise en place n. gelişim
mise en place n. gelişme
lurking place n. saklanmaya uygun yer
lurking place n. sığınak
lurking place n. gizlenme yeri
by-place n. yoldan uzakta yer
by-place n. garip köşe
by-place n. ıssız yer
by-place n. ücra yer
by-place n. uzak yer
by-place n. gizli yer
by-place n. özel yer
place [obsolete] n. mantıklı temel
place [obsolete] n. dayanak
place attachment n. mekansal aidiyet
fictitious place n. hayali yer
first-place finish n. (yarışta) birinci bitirme
pride of place n. onur
pride of place n. itibar
pride of place n. şeref
pride of place n. memleketinden gurur duyma
pride of place n. geldiği yerle övünme
show place n. önemli yapı
show place n. tarihi yapı
show place n. sergi yeri
show place n. güzel yer
show place n. güzel dekorlu yer
show place n. süslemeli yer
show place n. dekor açısından zengin yer
place attractiveness n. mekan çekiciliği
appointed place n. belirlenen yer
sticking place n. ayağa dolanan nokta
sticking place n. kilitlenip kalınan nokta
sticking place n. işlerin durma noktasına geldiği nokta
take someone's place v. yerini doldurmak (birinin)
be kept in a place v. saklanmak
put somebody in his place v. haddini bildirmek
take place v. geçmek
place reliance in v. güvenmek
place down v. yerleştirmek (bagaj vb)
place on the market v. piyasaya sürmek
place a bet v. bahse girmek
occupy a place v. yer tutmak
place one's bet v. bahis yapmak
place one's trust in v. güvenmek
place something out of someone 's reach v. bir şeyi biri için imkansız hale getirmek
place in a dilemma v. çıkmaza sokmak
take place v. cereyan etmek
place order v. sipariş vermek
place something out of someone 's reach v. bir şeyi birinin erişemeyeceği bir yere koymak
be out of place v. yerinde olmamak (fiilen)
be out of place v. abes kaçmak
lose one’s place v. yerinden olmak
place one's trust in v. itimat etmek
not to be firmly in place v. iğreti durmak
have a special place in one's life v. hayatında özel bir yere sahip olmak
smell a place up v. bir yeri kokutmak
overcrowd a place v. fazlalık etmek
place on record v. kayda geçirmek
change place v. yer değiştirmek
place someone under arrest v. birini tutuklamak
place an order v. ısmarlamak
make a place smell v. kokutmak
feel out of place v. garipsemek
put oneself in another's place v. kendini başkasının yerine koymak
fall into place v. yere düşmek
take someone's place v. birinin yerini işgal etmek
sweep a place v. ortalığı süpürmek
be out of place v. uygun düşmemek
swarm to a place v. toplanmak
place reliance on v. bel bağlamak
stay in place v. yerinde kalmak
set a place in order v. bir yeri düzene sokmak
place a wreath on v. çelenk koymak
give place to v. yerini bırakmak
place in a competition v. derece almak
place great demands on v. kapasitesini zorlamak
jolly a place up v. bir yere sevimli bir hava vermek
take somebody's place v. yerine geçmek
give place to v. yer vermek
take place v. vuku bulmak
reserve a place v. yer tutmak
jolly a place up v. bir yeri neşelendirmek
be in place v. yerini almak
place special emphasis on v. çok önem vermek
frequent a place v. eşiğini aşındırmak
place reliance in v. bel bağlamak
make a place green v. yeşertmek
be out of place v. yerinde olmamak (her zamanki)
be out of place v. yakışık almamak
take place for an armed fight v. çatışma çıkmak
know every inch of a place v. karış karış bilmek
know one's place v. haddini bilmek
look for a place to hide v. kaçacak delik aramak
have a special place in one's heart v. birinin kalbinde özel bir yere sahip olmak
place a load on v. yüklemek
swarm to a place v. üşüşmek
find a place to live v. başını sokmak
place an order with v. sipariş vermek
place emphasis on v. önem vermek
leave a place in a shambles v. bir yeri darmadağınık bir halde bırakmak
take something's place v. bir şeyin yerini işgal etmek
place one's bet v. oynamak
place on sale v. sürmek
place on v. kondurmak
be out of place v. yakışıksız olmak
exist or stand in the same place v. aynı yerde bulunmak
turn the place upside down v. ortalığı birbirine katmak
take the place of v. yerine geçmek
know a place like the palm of one's hand v. avucunun içi gibi bilmek
take the place of v. yerini almak
smarten a place up v. bir yere çekidüzen vermek
occupy a place v. yer işgal etmek
set a place in order v. bir yeri derleyip toplamak
fix a place up v. bir yeri tamir etmek
place the blame upon v. suçu üstüne atmak
place (in a competition) v. dereceye girmek
be out of place v. uygunsuz olmak
place into check v. hesaba koymak
place into quarantine v. karantinaya almak
turn a place into a pond v. göllemek
place at the disposal v. emre amade bulundurmak
take an important place v. önemli yer tutmak
place an order with v. sipariş geçmek
place an order with v. sipariş etmek
place an order with v. ısmarlamak
spread to the market place v. pazara yayılmak
fill (a place) with the clamor of voices v. curcunaya çevirmek
fill (a place) with the clamor of voices v. curcunaya döndürmek
turn a place in a very noisy disordered state v. curcunaya çevirmek
turn a place in a very noisy disordered state v. curcunaya döndürmek
fill (a place) with the clamor of voices v. curcunaya vermek
turn a place in a very noisy disordered state v. curcunaya vermek
put someone in one's place v. haddini bildirmek
(for a place) be deserted v. fareler cirit atmak
put in a secret place v. zula etmek
put in a secret place v. zulaya atmak
give a place v. yer vermek
hide in a secret place v. zulaya atmak
be situated in (a place) v. yer almak
hide in a secret place v. zula etmek
turn a place in a very noisy disordered state v. ortalığı ellialtıya vermek
enclose (a place) with a picket fence v. çit çekmek
place a wreath on v. çelenk bırakmak
enclose (a place) with a rail fence v. çit çekmek
place (in a competition) v. derece kazanmak
enclose (a place) with a brush fence v. çit çekmek
take place in the scope of v. kapsamında yer almak
place orderly v. düzenli yerleştirmek
place dependence on somebody's words v. bel bağlamak
place dependence on v. bel bağlamak
make a place untidy v. altını üstüne getirmek
place a ban v. yasak koymak
place a bomb v. bomba yerleştirmek
place a bomb v. bomba koymak
place a particular importance v. ayrı bir önem vermek
get to (a place) in time v. bir yere yetişmek
claim one's place in history v. tarihteki yerini almak
occupy a place v. yer kaplamak
place an ad v. reklam vermek
change one's place v. yerini değiştirmek
lose one's place v. yerini kaybetmek
go back to one's place v. yerine dönmek
act in place of v. yerine hareket etmek
gather in (a place) v. temerküz etmek
lose one's place v. yerinden olmak
find place v. yer bulmak
lay place v. yer ayırmak
keep one's place v. yerini tutmak
show somebody to one's place v. yerini göstermek
set place v. yer ayırmak
place something to forefront v. ön plana çıkartmak
take place v. yer bulmak
place trust v. güven telkin etmek
take the first place v. birinci sırayı almak
place a burden v. yük oluşturmak
place a notice v. bildirim yapmak
return to one's place v. yerine dönmek
place a burden v. yük getirmek
take the second place v. ikinci sırayı almak
place trust v. güven yaratmak
place a notice v. bildirim göndermek
swap one's place v. yerini değiştirmek
take place in literature v. literatürde yer almak
save one's place v. yerini tutmak
take the third place v. üçüncü sırayı almak
place a bet v. bahis oynamak
fall into place v. anlamlı gelmeye başlamak
place into law v. mevzuata yerleştirmek
place someone at forefront v. gözönüne almak
place a notice v. genelge çıkarmak
place something in forefront v. gözönüne almak
place embargo v. ambargo koymak
leave that place v. oradan ayrılmak
be between a rock and a hard place v. iki arada bir derede kalmak
be between a rock and a hard place v. iki arada kalmak
place a classifieds ad v. gazeteye ilan vermek
place an ad on the newspaper v. gazeteye ilan vermek
place a hat v. şapka takmak
place ban v. yasak getirmek
place something to forefront v. ön plana almak
place something to forefront v. önplana almak
place emphasis v. önem vermek
place reliance v. bel bağlamak
place importance v. önem vermek
place reliance v. güven duymak
move from its usual place v. bulunduğu yerden kaldırmak
happen to pass (a place) v. yolu düşmek
show (someone) how to get to a place v. yol göstermek
go to (some place) very often v. yol etmek
place great importance v. büyük önem vermek
place restriction v. sınırlandırma getirmek
have a place v. yeri olmak
place under surveillance v. gözlem altında tutmak
(accident) to take place v. kaza olmak
(accident) to take place v. kaza meydana gelmek
place an order v. sipariş geçmek
win the first place v. birinci gelmek
win the first place v. birincilik almak
take place v. olay (bir yerde) geçmek
book a place at the hotel v. otelde yer ayırtmak
book a place at the hotel v. otelde yer ayarlamak
reserve a place at the hotel v. otelde yer ayarlamak
reserve a place at the hotel v. otelde oda ayırtmak
reserve a place at the hotel v. otelde yer ayırtmak
book a place at the hotel v. otelde oda ayırtmak
have a special place v. özel yeri olmak
have a special place v. özel bir yeri olmak
enclose (a place) with a barbed-wire fence v. çit çekmek
place well-ordered v. düzenli yerleştirmek
seize a place v. yer kapmak
take place v. olmak
place contract v. sözleşme yapmak
place contract v. anlaşma akdetmek
place contract v. sözleşmeye girmek
become a popular place to go v. uğrak mekan haline gelmek
become a popular place v. uğrak mekan halini almak
become a popular place to go v. uğrak mekan halini almak
become a popular place to go v. uğrak mekan olmak
become a popular place v. uğrak mekan olmak
become a popular place v. uğrak mekan haline gelmek
place in question v. soru sormak
take the place of v. (birisinin) yerini almak
place at someone's disposition v. emrine hazır bulundurmak
have an important place v. önemli bir yere sahip olmak
occupy an important place v. önemli bir yere sahip olmak
place a premium v. ödüllendirmek
place a premium v. prim vermek
fall into place v. anlamını bulmaya başlamak
take place near the top v. ilk sıralarda yer almak
take place on the top v. ilk sırada yer almak
take place v. olagelmek
place too much stress on v. üzerinde önemle durmak
take place v. gerçekleşmek
place in custody v. emanete vermek
place someone under an obligation v. birini bir şey yapmaya zorlamak
place on account v. hesaba dahil etmek
take one's place v. yerini almak
place someone under observation v. müşahede altına almak
place in inverted commas v. tırnak içine almak
place too much stress on v. önemle üzerinde durmak
place the debit of v. zimmetine kaydetmek
place someone under arrest v. gözaltına almak