siyasi - Turc Anglais Dictionnaire

siyasi

Sens de "siyasi" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 10 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
siyasi political adj.
The Commission would like Parliament to operate the scheme, because it is obviously political in nature.
Komisyon bu planın Parlamento tarafından yürütülmesini istemektedir çünkü bu planın siyasi bir nitelik taşıdığı açıktır.

More Sentences
General
siyasi politician n.
He drew amusing caricatures of politicians.
Siyasilerle ilgili gırgır karikatürler çizerdi.

More Sentences
siyasi politic adj.
We also anticipate a strong impetus and active cooperation from Cyprus in terms of politics.
Kıbrıs'tan da siyasi açıdan güçlü bir ivme ve aktif bir işbirliği bekliyoruz.

More Sentences
Politics
siyasi political adj.
But I believe it is crucial for us finally to discuss the political framework in this arena too.
Ancak bu alandaki siyasi çerçeveyi de nihayet tartışmamızın çok önemli olduğuna inanıyorum.

More Sentences
General
siyasi deliberative adj.
siyasi politick [obsolete] adj.
siyasi polit (political) abrev.
Politics
siyasi diplomatic n.
siyasi diplomatial adj.
Archaic
siyasi temporal adj.

Sens de "siyasi" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Turc Anglais
General
siyasi parti political party n.
Indeed, there are thresholds for getting elected to Parliament, never mind getting money for political parties.
Gerçekten de, bırakın siyasi partilerin para almasını, Parlamento'ya seçilmek için bile barajlar vardır.

More Sentences
siyasi ilişki political relation n.
I am pleased that Chile is keen on closer political relations with the European Union.
Şili'nin Avrupa Birliği ile daha yakın siyasi ilişkiler kurmak istemesinden memnuniyet duyuyorum.

More Sentences
siyasi coğrafya political geography n.
After 11 September, the political geography of the world has changed radically.
11 Eylül'den sonra dünyanın siyasi coğrafyası kökten değişti.

More Sentences
kanat (kuş/uçak/bina/ordu/futbol veya siyasi partiye ait) wing n.
Well, I have your cheque for the new hospital wing.
Yeni hastane kanadı için çekiniz benim elimde.

More Sentences
siyasi tutuklu political prisoner n.
The opposition leaders and all other political prisoners must be released immediately.
Muhalefet liderleri ve diğer tüm siyasi tutuklular derhal serbest bırakılmalıdır.

More Sentences
siyasi faaliyet political activity n.
However, they were made during the performance of his duties and are part of his political activity.
Ancak bu açıklamalar görevlerini yerine getirirken yapılmıştır ve siyasi faaliyetlerinin bir parçasıdır.

More Sentences
siyasi hareket political movement n.
They are autonomous, even though their policy programmes are based on the political movements.
Politika programları siyasi hareketlere dayansa da özerktirler.

More Sentences
siyasi yönler political aspects n.
That is all I want to say on the political aspects.
Siyasi yönleri hakkında söylemek istediklerim bu kadar.

More Sentences
siyasi yaşam political life n.
The National Security Council continues to play a major role in political life.
Milli Güvenlik Kurulu, siyasi yaşamda büyük bir rol oynamaya devam etmektedir.

More Sentences
siyasi tarih political history n.
The climatic, physical, cultural and political history of the Mediterranean is very rich and complex.
Akdeniz'in iklimsel, fiziksel, kültürel ve siyasi tarihi çok zengin ve karmaşıktır.

More Sentences
siyasi güç political power n.
The balance of political powers will be such that we will not be able to carry on this way.
Siyasi güçler dengesi öyle bir hal alacaktır ki, bu şekilde devam etmemiz mümkün olmayacaktır.

More Sentences
siyasi görüş political view n.
In other words, they have to subscribe to a set of political views in order to get fed.
Başka bir deyişle beslenebilmek için bir dizi siyasi görüşe abone olmak zorundalar.

More Sentences
siyasi karar political decision n.
No conflict is any longer solved with weapons, but political decisions instead.
Artık hiçbir çatışma silahla çözülmüyor, bunun yerine siyasi kararlar alınıyor.

More Sentences
siyasi destek political support n.
The European Parliament's Conference of Presidents also gave their clear political support.
Avrupa Parlamentosu Başkanlar Konferansı da açık bir siyasi destek vermiştir.

More Sentences
siyasi gerilim political tension n.
The inevitable consequence of that will be the growth of economic and, eventually, political tensions.
Bunun kaçınılmaz sonucu ekonomik ve nihayetinde siyasi gerilimlerin artması olacaktır.

More Sentences
siyasi sonuç political consequence n.
What specific political consequences does the Council draw from the abrupt change in the situation in Cuba?
Konsey, Küba'daki durumun aniden değişmesinden ne gibi siyasi sonuçlar çıkarıyor?

More Sentences
siyasi amaç political aim n.
The situation is clearer and the process will not be hijacked for political aims.
Durum daha nettir ve süreç siyasi amaçlar için istismar edilmeyecektir.

More Sentences
siyasi doğruculuk political correctness n.
Secondly, there is a thread of political correctness running through the proposal.
İkinci olarak, teklifte siyasi doğruculuktan söz edilmektedir.

More Sentences
siyasi olarak politically adv.
When we have completed the process of enlargement, we will be economically and politically more powerful.
Genişleme sürecini tamamladığımızda ekonomik ve siyasi olarak daha güçlü olacağız.

More Sentences
siyasi açıdan politically adv.
A constitutional reform in Europe without the participation of the future members is politically indefensible.
Avrupa'da gelecekteki üyelerin katılımı olmadan yapılacak bir anayasa reformu siyasi açıdan savunulamaz.

More Sentences
Trade/Economic
siyasi irade political will n.
All Member States must demonstrate the political will to make cooperation work.
Tüm Üye Devletler işbirliğini işler hale getirmek için siyasi irade göstermelidir.

More Sentences
Law
siyasi sığınma political asylum n.
Are they entitled to political asylum?
Siyasi sığınma hakları var mı?

More Sentences
siyasi tutuklu political detainee n.
Political detainees in Malaysia enjoy none of these things.
Malezya'daki siyasi tutuklular bunların hiçbirine sahip değildir.

More Sentences
Politics
kopenhag siyasi kriterleri copenhagen political criteria n.
However, compliance with the Copenhagen political criteria is a prerequisite for the opening of accession negotiations.
Ancak, Kopenhag siyasi kriterlerine uyum, katılım müzakerelerinin başlatılması için bir ön koşuldur.

More Sentences
siyasi gündem political agenda n.
I believe that the EU has a vital role to play in helping to shape China's economic, social and political agenda.
AB'nin Çin'in ekonomik, sosyal ve siyasi gündeminin şekillendirilmesinde hayati bir rol oynadığına inanıyorum.

More Sentences
siyasi istikrarsızlık political instability n.
Political instability repeatedly threatens the still incomplete independence process.
Siyasi istikrarsızlık hala tamamlanmamış olan bağımsızlık sürecini sürekli tehdit etmektedir.

More Sentences
siyasi araç political tool n.
No, my group does not want us to let this important political tool fall from our hands.
Hayır, grubum bu önemli siyasi aracın elimizden kayıp gitmesine izin vermemizi istemiyor.

More Sentences
siyasi coğrafya political geography n.
After 11 September, the political geography of the world changed radically.
11 Eylül'den sonra dünyanın siyasi coğrafyası kökten değişti.

More Sentences
siyasi reform political reform n.
However, there is still no progress as far as political reform is concerned.
Bununla birlikte siyasi reform konusunda hala bir ilerleme kaydedilmemiştir.

More Sentences
siyasi huzursuzluk political unrest n.
The current political unrest in Ukraine is extremely ill-timed.
Ukrayna'daki mevcut siyasi huzursuzluk son derece zamansızdır.

More Sentences
siyasi iktidar political power n.
In modern organisations it falls to the administration of political power or of legislative power to exercise control.
Modern örgütlerde kontrolü sağlamak siyasi iktidarın ya da yasama yetkisinin idaresine düşer.

More Sentences
siyasi yelpaze political spectrum n.
Your credibility would be greater if you applied the same yardsticks right across the political spectrum.
Siyasi yelpazenin tamamında aynı kıstasları uyguladığınız takdirde güvenilirliğiniz daha da artacaktır.

More Sentences
siyasi nüfuz political clout n.
Economic clout is necessary for political clout.
Ekonomik nüfuz, siyasi nüfuz için gereklidir.

More Sentences
siyasi sığınma political asylum n.
We too are required to grant Chechens political asylum in our countries.
Biz de Çeçenlere ülkelerimizde siyasi sığınma hakkı tanımak zorundayız.

More Sentences
siyasi kararlılık political determination n.
These are difficult subjects, which require will and political determination in order to make progress.
Bunlar, ilerleme kaydedilmesi için irade ve siyasi kararlılık gerektiren zor konulardır.

More Sentences
siyasi uzlaşı political consensus n.
I would have preferred that it did not occur, but it had to happen to secure political consensus here for today's vote.
Bunun olmamasını tercih ederdim, ancak bugünkü oylamada siyasi uzlaşı sağlamak için bunun olması gerekiyordu.

More Sentences
siyasi kırılganlık political fragility n.
The political fragility of the Indonesian confederation is evident.
Endonezya konfederasyonunun siyasi kırılganlığı ortadadır.

More Sentences
siyasi ikna political persuasion n.
Some efforts of political persuasion will be required in the coming weeks.
Önümüzdeki haftalarda bazı siyasi ikna çabaları gerekecektir.

More Sentences
siyasi temsil political representation n.
These people will see the need for law and order and political representation.
Bu insanlar kanun ve düzene ve siyasi temsiliyete ihtiyaç olduğunu göreceklerdir.

More Sentences
siyasi muhalefet political opposition n.
I fully understand anyone expressing political opposition to this type of action by the secret services.
Gizli servislerin bu tür eylemlerine karşı siyasi muhalefet ifade eden herkesi tamamen anlıyorum.

More Sentences
siyasi zorunluluk political imperative n.
If anything, it should provide the political imperative to ensure that it never happens again.
Bu rapor, bir daha böyle bir olayın yaşanmaması için gerekli siyasi zorunluluğu sağlamalıdır.

More Sentences
siyasi çevreler political circles n.
It is also true that this deficit, this problem, is not acknowledged in political circles.
Bu açığın, bu sorunun siyasi çevrelerde kabul görmediği de bir gerçektir.

More Sentences
siyasi parti political party n.
There is no freedom of association for political parties.
Siyasi partiler için örgütlenme özgürlüğü yoktur.

More Sentences
siyasi özgürlük political freedom n.
It lacks essential political freedoms and human rights are violated.
Temel siyasi özgürlüklerden yoksundur ve insan hakları ihlal edilmektedir.

More Sentences
General
siyasi partiden kopma cave n.
siyasi platform political platform n.
siyasi özgürlük political liberty n.
siyasi topluluk body politic n.
siyasi görüş politics n.
siyasi fikir political opinion n.
siyasi kargaşaların olduğu bir dönem a period of political unrest n.
yasadışı siyasi grup junto n.
siyasi ustalık statecraft n.
siyasi mülteciler political refugees n.
bir ihtilal veya darbe ertesinde iktidarı ele geçiren siyasi veya askeri grup junta n.
siyasi düzen political system n.
siyasi iltica political asylum n.
bütün siyasi gücü elinde tutan kişiler oligarchy n.
siyasi grup junto n.
çağdaş siyasi sistemler contemporary political systems n.
siyasi atılım demarche n.
siyasi ambargo political embargo n.
siyasi göçmen émigré n.
bütün siyasi gücü elinde tutan grup oligarchy n.
siyasi hiciv political satire n.
siyasi ve sosyal görüşler political and social views n.
siyasi işler komitesi political affairs committee n.
hakim olan siyasi doktrinlere karşı gelen düşünce heresy n.
siyasi program political program n.
özellikle siyasi suçluları cezalandırmak amacıyla kullanılan sovyet çalışma kampı gulag n.
siyasi suçlu political prisoner n.
siyasi partiler political parties n.
siyasi ufuk political horizon n.
siyasi etki political impact n.
siyasi gerginlik political tension n.
siyasi tarafsızlık yanlısı neutralist n.
siyasi suçlu prisoner of conscience n.
siyasi suçlular prisoners of conscience n.
siyasi nitelik political character n.
siyasi erk political power n.
siyasi görüşler political views n.
siyasi olaylar political events n.
siyasi karakter political character n.
siyasi özellik political character n.
siyasi düşünce political opinion n.
siyasi şartlar political conditions n.
siyasi belirsizlik political uncertainty n.
siyasi örgütlenme political organization n.
siyasi engelleme stonewalling n.
ezici siyasi zafer landslide victory n.
hakkında az bilinen fakat beklenmedik bir şekilde başarılı olan ya da olma ihtimali bulunan siyasi lider dark horse n.
siyasi konularda yazılar yazan kimse politicist n.
siyasi konularda yazılar yazan kimse political writer n.
siyasi engelleme stonewall n.
siyasi harita political map n.
siyasi haklar civil rights n.
siyasi görüşünde sapma olan kimse deviationist n.
kaynakların belli bir ekonomik veya siyasi sisteme göre yönetilmesi planification n.
mantıktan ziyade duygu üzerine söylemlerle destek kazanmaya çalışan siyasi lider demagogue n.
siyasi mülahazalar political concerns n.
görevi siyasi doktrinin uygulanmasını sağlamak olan ve bu amaçla doktrinden ayrılanları belirleyip ilgili makamlara bildiren görevli commissar n.
genç insanların etkisinden veya eyleminden kaynaklanan önemli kültürel, siyasi veya sosyal değişim youthquake n.
siyasi sonuçlar policy consequences n.
siyasi nutuk political narrative n.
özellikle dini veya siyasi inançları veya ırkları nedeniyle insanlara acımasızca davranan kişi veya grup persecutor n.
siyasi slogan catchline n.
belirli bir inanç, mezhep veya siyasi görüşe bağlı olmayan kimse anythingarian n.
belirli bir inanç, mezhep veya siyasi görüşe bağlı olmama anythingarianism n.
amerika kıtasında yer alan ülkelerin aralarındaki siyasi ve ekonomik birliği kutladıkları bir gün pan american day n.
bayrakta siyasi birliği simgeleyen işaret union n.
siyasi etki juice n.
siyasi nüfuz juice n.
siyasi parti çalışanı hack n.
çok sayıdaki insanın ölümünden sorumlu tutulan siyasi veya askeri lider mass murderer n.
(siyasi kuruluşta) çalışkan ve güvenilir işçi wheel horse n.
siyasi çekişme whoop-de-do n.
siyasi çekişme whoop-de-doo n.
abd'de siyasi örgütlerin merkez veya buluşma yeri olarak kullandığı büyük bina wigwam n.
bir siyasi partiyi, adayı veya platformu desteklemeyi reddetme bolt n.
hükümet tarafından siyasi amaçlarla finanse edilen, halk için gerçek değeri olmayan proje boondoggle n.
yönetici siyasi çevreler high places n.
heyecan yaratan siyasi kampanya horse race n.
meşakkatle hazırlanmış siyasi kampanya horse race n.
siyasi partiden ayrılma renunciation n.
entelektüel ilerleme ve siyasi reform karşıtı kimse obscurant n.
siyasi ve entelektüel alanlarda açıklık ve şeffaflığa karşı olan kimse obscurant n.
siyasi miting clambake n.
siyasi toplantı clambake n.
düşmanı mevcut hareket tarzını sürdürmekten veya planladığı operasyonları gerçekleştirmekten caydırmak amacıyla en iyi ekonomik, diplomatik, siyasi ve askeri değerlendirmeler ışığında geliştirilmiş eylem planı deterrent options n.
(siyasi veya sosyal düzenin) çöküşü götterdämmerung n.
belirli bir siyasi amaç uğruna hazırlanmış organize kampanya offensive n.
yönetici sınıfı oluşturan toplumsal, ekonomik ve siyasi lider grubu overground n.
gerçekleştirilmesi mümkün görülmeyen siyasi amaç impossibilism n.
gerçekleşmeyecek siyasi plan impossibilism n.
siyasi görüşünde sapma olan kimse deviator n.
siyasi sürgün, mali sıkıntı gibi sebeplerle evsiz kalanlar (the) displaced n.
baskın siyasi ve sosyal değerlere karşı çıkan kimse dissidents n.
siyasi şiddet eylemleri için dinamit kullanan kimse dynamitard n.
(siyasi sistem, din) yerleşik kurumlara güçlü bağlılık institutionalism n.
radikal siyasi görüşleri olan kimse crazy n.
(dini veya siyasi bir konuyu ele alan) tartışmaya açık yazı pamphlet n.
(antik yunan siyasi sisteminde) koalisyon parataxis n.
(antik yunan siyasi sisteminde) partizan kampı parataxis n.
siyasi danışman policy adviser n.
siyasi danışman policy advisor n.
siyasi mahkum political n.
siyasi suçlu political n.
siyasi tutuklu political n.
siyasi birim political unit n.
sınırları siyasi otorite tarafından belirlenen birim political unit n.
siyasi parti ruhu politicalism n.
siyasi parti coşkusu politicalism n.
siyasi görüş politics n.
siyasi yaklaşım politics n.
siyasi veya dini meselelerde toplumun sergilediği en iyileri muhafaza edip köklü değişikliklere karşı çıkma yönelimi conservativism n.
siyasi partilere yardım eden zengin kimse fat cat n.
siyasi partilere destek veren zengin kimse fat-cat n.
(özellikle savaş zamanında siyasi veya askeri nedenlerle) hapse atılmış kimse intern n.
siyasi patronaj pap n.
siyasi olarak örgütlenmiş veya aralarında kan bağı olan bir grubu oluşturanlar people n.
güçlü ve etkili siyasi atılım power play n.
(siyasi muhalefeti) kademeli olarak yok etme salami tactics n.
amerikan dayanışma siyasi partisi american solidarity party n.
siyasi manipülasyon finagling n.
totaliter rejim veya hiyerarşide birinin emrinde olup önemli konumu olan siyasi görevli gauleiter n.
siyasi parti outfit n.
siyasi grup outfit n.
siyasi olarak bilinçli veya örgütlenmiş her bir grubun kendi çıkarlarını savunma hakkı ve özgürlüğünün bulunduğu teorisi particularism n.
siyasi baskı yapma ve rakipleri sindirme faaliyetleri yürüten zorba çete üyesi plug-ugly n.
siyasi bilirkişi publicist n.
para yiyen siyasi yazar scribe n.
siyasi parti başkanı political party leader n.
siyasi ve temel haklardan faydalanan kimse freeman n.
kanada'nın 10 ana siyasi biriminden her biri province n.
siyasi suçlu kimse state prisoner n.
belirli bir siyasi görüşü olmayan kimse stiff n.
farklı bir oluşumun kuklası olan siyasi oluşum subsatellite n.
uydu siyasi oluşum subsatellite n.
üst düzey siyasi konferans summit n.
(marksist teoride) yasal ve siyasi kuruluş ve ideolojilerden oluşan birbirine bağımlı üst yapı superstructure n.
siyasi düzen system n.
siyasi çıkarlarına göre davranmak play politics v.
bir siyasi partinin çıkarlarına uygun düşecek şekilde ayarlamak (seçim bölgesini) gerrymander v.
siyasal/siyasi çalkantı/huzursuzluk yaratmak foment a political unrest v.
siyasi bir şekil almak turn political v.
(siyasi partiyi, adayı) bırakmak bolt v.
(resmi görevli olarak) sosyal veya siyasi çıkarlar için düşmanca tutum veya tehditlerle göz korkutmak mau-mau v.
siyasi düşmanların yetkisini veya etkisini bitirmeye çalışmak headhunt v.
siyasi bir kampanya için (diğer adaydan) daha fazla mali destek toplamak outraise v.
siyasi nedenlerle görevden almak decapitate v.
(siyasi, ekonomik) baskı nedeniyle gitmeye zorlamak drive v.
siyasi kampanyada yer almak politic v.
siyasi hale getirmek politicalize [us] v.
siyasi nitelik atfetmek politicalize [us] v.
siyasi yorum yapmak politicalize [us] v.
siyasi görüş bildirmek politicalize [us] v.
siyasi hale getirmek politicalise [uk] v.
siyasi yorum yapmak politicalise [uk] v.
siyasi görüş bildirmek politicalise [uk] v.
siyasi hale getirmek politicalise [uk] v.
siyasi nitelik atfetmek politicalise [uk] v.
siyasi tartışmaya dahil etmek politick v.
siyasi faaliyete dahil etmek politick v.
siyasi tartışmaya dahil olmak politick v.
siyasi faaliyete dahil olmak politick v.
siyasi tartışmaya girmek politize v.
siyasi tartışmaya girmek politise v.
(siyasi örgütlenmeyi) muhalif unsurlardan arındırmak cleanse v.
siyasi partisine üye yapmaya çalışmak proselytise v.
siyasi partisine üye yapmaya çalışmak proselytize v.
en büyük siyasi iktidara sahip sovereign adj.
iki siyasi parti üyelerinden oluşan bipartisan adj.
siyasi tarafsızlıkla ilgili neutralistic adj.
kararlı (özellikle siyasi konularda) rock-ribbed adj.
ödün vermez (özellikle siyasi konularda) rock-ribbed adj.
(suç örgütü/siyasi hareket) uyuyan dormant adj.
(suç örgütü/siyasi hareket) faaliyetini gizleyen dormant adj.
(suç örgütü/siyasi hareket) uyuyan dormant adj.
(suç örgütü/siyasi hareket) faaliyetini gizleyen dormant adj.
ekonomik, siyasi, sosyal direniş ile ilgili rear-guard adj.
siyasi olmayan unpolitical adj.
aşırı siyasi ve sosyal önlemler içeren wild-eyed adj.
aşırı siyasi ve sosyal önlemleri destekleyen wild-eyed adj.
abd'nin genellikle siyasi olarak muhafazakar olan gruplardan oluşan orta sınıfı middle american adj.
bir siyasi parti hangi adayı çıkarırsa çıkarsın ona oy veren brass-collar adj.
bir siyasi partiden şaşmayan brass-collar adj.
büyük siyasi gücü olan high-powered adj.
siyasi partiden ayrılan renunciatory adj.
entelektüel ilerleme ve siyasi reforma karşı olan obscurant adj.
(siyasi avantaj elde etmek için) detaylı plan ve entrikalar ile karakterize olan byzantine adj.
(siyasi veya coğrafi birim) temel bir birimin yanında ek birimlerden oluşan greater adj.
siyasi bağlantılarına bakılmaksızın kayıtlı seçmenlerin girebildiği open adj.
siyasi görüşünde sapma olan kimselere ait deviationist adj.
siyasi görüşünde sapma olan kimselerle ilgili deviationist adj.
siyasi alanda faaliyet gösteren political adj.
siyasi çerçevede organize edilen political adj.
eşit sosyal, siyasi veya profesyonel haklar vermeye isteksiz intolerant adj.
(siyasi bir amaca) bağlı olan involved adj.
siyasi bir konuyu hicveden satiric adj.
çeşitli muhafazakar dini veya siyasi gruplardan birine ait veya ilgili orthodox adj.
muhafazakar dini veya siyasi gruplardan birini oluşturan orthodox adj.
siyasi görevde olan public adj.
(siyasi olarak) … makamında olan public adj.
sosyalist siyasi partiyi oluşturan socialist adj.
18. ve 19. yüzyıllarda muhafazakar parti karşıtı olan bir ingiliz siyasi partisinin üyeleri gibi whiggishly adv.
siyasi görüşünü belli etmeyen crypto pref.
siyasi ve anlamına gelen ön ek politico- pref.
siyasi anlamına gelen ön ek politico- pref.
siyasi olarak anlamına gelen ön ek politico- pref.
genellikle görevi kötüye kullanma içeren siyasi skandal anlamı katan son ek -gate suf.
1819 yılında abd'de kurulmuş, siyasi olmayan bir kardeşlik örgütü ioof (independent order of odd fellows) abrev.
(dini veya siyasi bir konuyu ele alan) tartışmaya açık yazı pamph. (pamphlet) abrev.
Phrasals
birini (siyasi parti vb. gibi) bir kuruluştan çıkarmak read someone out of something v.
(siyasi kararı) muhalefetle karşılaşmaksızın yetkili güçle ilan etmek hand down v.
başbakanlık makamını sunmak için (siyasi lideri) yönetimin huzuruna çağırmak send for v.
birine politik/siyasi destek göstermek announce for v.
birini politik/siyasi anlamda desteklemek announce for v.
siyasi kullanım amacıyla bir sendikaya vergi ödemeye yazılı onay vermek contract in [uk] v.
Colloquial
siyasi bağlantılarını kullanarak müşterileri güvence altına alabilen, gelir yaratabilen kimse rainmaker n.
bayrakta siyasi birliği simgeleyen arma union n.
kendi çıkarı için siyasi kaynaklı rantlarla ilgilenen kimse politician n.
siyasi makam meraklısı kimse politician n.
ulusal siyasi kongrede kendi eyalet delegelerinin başkan adayı gösterdiği kadın favorite daughter n.
ulusal siyasi kongrede kendi eyalet delegelerinin başkan adayı gösterdiği erkek favorite son n.
abd'de göçmenlere ve katoliklere muhalefet amaçlı 1850'lerde kurulmuş eski bir siyasi partiye mensup kimse sam n.
(1980'lerin muhafakazar aktivistleri tarafından kullanılan) orta yolcu siyasi squoosh n.
toplumda/siyasi açıdan yüksek konumdaki insanlarla ilgili espri yapmak punch up v.
temsili rengi mavi olan siyasi partiye ilişkin blue adj.
Idioms
çok geniş siyasi görüşleri bünyesinde toplayan siyasi parti benzeri bir grup a big tent n.
kadınların geri planda bırakıldığı siyasi ya da akademik alanlar veya müesseseler için kullanılan tabir chilly climate n.
kapalı kapılar ardında gerçekleşen siyasi toplantı smoke-filled room n.
siyasi olaylar politic events n.
siyasi olaylar political events n.
siyasi/politik malzeme olan sorun a political football n.
sağlık problemlerini bahane ederek siyasi bir yükümlülükten kaçma diplomatic flu n.
resmi bir üyesi olmadığı halde siyasi bir hareketle/kuruluşla özdeşleşen veya fikirlerini/amaçlarını destekleyen kimse a fellow traveler n.
resmi bir üyesi olmadığı halde siyasi bir hareketle/kuruluşla özdeşleşen veya fikirlerini/amaçlarını destekleyen kimse a fellow traveller n.
yargı kararlarının mevcut hukuk yerine kişisel veya siyasi hususlara dayalı olduğundan şüphelenilmesi durumu activist justice n.
siyasi faaliyet açısından yerel düzeyde olan halk grass-roots n.
siyasi örgütlenmenin yüksek düzey mensupları arasındaki ilişki, etkileşim, çalışmalar palace politics n.
siyasi görüşünü ele vermeyen kimse parlor pink n.
(toplumsal, siyasi ve/veya maddi durum) yükselmek get on in the company v.
politikacıların bir siyasi hedef veya amaç için muhalif parti veya üyeleriyle birleşmesi veya iş birliği yapması cross the aisle v.
belli bir siyasi güç elde etmek/kazanmak get into power v.
birini/bir şeyi politik/siyasi anlamda desteklemek announce (one's support) for someone or something v.
birine/bir şeye politik/siyasi destek göstermek announce (one's support) for someone or something v.
kendi grubuna veya siyasi partisine zarar verecek şekilde davranmak loose cannon v.
bir siyasi lider için tabu ya da korkutucu bir meseleyi halletmek only Nixon could go to China expr.
Trade/Economic
bir ülkenin siyasi anlaşmazlık içinde bulunduğu bir ülkeden mal alıp satmayı yasaklaması boycott n.
devlet giderlerinin devletin idari ve siyasi kurumlarına göre dağıtılması esasına göre hazırlanan bütçe administrative budget n.
iktisat politikasının siyasi iktisatçılığı political economics of economy policy n.
siyasi konjonktür political business cycles n.
siyasi alt birim political subdivision n.
siyasi iktisat political economy n.
siyasi istek political will n.
üretim araçlarını toplum mülkiyetine vermek isteyen iktisadi ve siyasi görüş collectivism n.
ingiltere ve abd'nin ortak hukuki, siyasi ve ticari geçmişine ait veya ilgili anglo-saxon adj.
Law
uluslararası hukuka göre siyasi yollarla bir devlet tarafından elde edilen topraklar title by occupancy n.
atfedilen siyasi düşünce imputed political opinion n.
bireysel siyasi sorumluluk individual political responsibility n.
kapatma davası (siyasi parti vb) closure case n.
kolektif siyasi sorumluluk collective political responsibility n.
medeni ve siyasi haklar civil and political rights n.
medeni ve siyasi haklar civil rights n.
siyasi partiler yasası political parties act n.
siyasi haklar ve ödevler political rights and duties n.
siyasi haklar political rights n.
siyasi mülteci political refugee n.
siyasi suç political offence n.
siyasi hürriyet political freedom n.
siyasi partinin mali denetimi financial supervision of political party n.
siyasi hakların kullanılmasının engellenmesi prevention of the exercise of political rights n.
siyasi partiler kanunu political parties law n.
siyasi hürriyete müteallik cürüm felony involving political liberty n.
siyasi sorumluluk political responsibility n.
siyasi partiler yasası political parties law n.
siyasi partiler kanunu law on political parties n.
siyasi haklar political rights n.
siyasi cürüm political felony n.
siyasi partiler kanunu political parties act n.
siyasi suç political crime n.
siyasi etken political factor n.
siyasi hürriyet aleyhinde cürümler felonies against political freedom n.
siyasi hürriyet aleyhinde cürüm crime against political freedom n.
siyasi suçlu political criminal n.
siyasi müsteşar parliamentary secretary n.
siyasi partiler yasası law on political parties n.
bir siyasi partinin seçmeni olabilmesi için mülk sahibi yapılan birinin oyu fagot vote n.
bir siyasi partinin seçmeni olabilmesi için mülk sahibi yapılan birinin oyu faggot vote n.
yabancı bir kimsenin özel amaçla bir siyasi yargı alanına girme hakkı right of entry n.
özel mülkiyeti kamulaştırma yetkisine sahip siyasi kuruluş condemnor n.
özellikle siyasi konularda kraliyet mahkemesini destekleyenler court party n.
medeni veya siyasi hakların eşitliği isonomy n.
emir ve kuralları uygulamak üzere yasama organlarına, siyasi veya kanuni toplantılara katılan yetkili sergeant at arms n.
Politics
ana akım siyasi görüş mainstream politics n.
ayrıldığı siyasi gruba muhalif grup kuran kimse adullamite n.
kanada'da sağcı bir siyasi parti canadian alliance n.
siyasi propaganda için popüler müzik kullanma agitpop n.
abd'nin yeniden yapılanma döneminde para ve siyasi kazançlar için güneye gelen kuzey yerlileri carbet-bagger n.
ortak amaç etrafında toplanmış siyasi parti veya örgütlerin birleşimi cartel n.
etik dışı hareketin siyasi sebepleri reasons of state n.
fidel castro'nun siyasi, sosyoekonomik ilkeleri ve politikaları castroism n.
siyasi partide kemikleşmiş unsur rearguard n.
siyasi veya sosyal gelişmelerde yaklaşmakta olan sarsıntılı kargaşanın öngörüsü catastrophism n.
roma katolik kilisesi'nin öğretilerinden türetilen, katolik siyasi partilerin ilke ve politikalarının temelini oluşturan doktrin catholicism n.
seçim veya genel toplantı öncesi siyasi parti üyelerinin gizli toplantı yapması caucussing n.
ispanya ve latin amerika'da yerel siyasi lider cazique n.
siyasi toplulukta en küçük örgütsel birim cell n.
ılımlı siyasi görüşe sahip kimse center n.
ılımlı siyasi görüşe sahip kimse centre n.
sağ ve sol gibi uç görüşlerden uzak duran ılımlı siyasi felsefe centrism n.
müslüman afro-amerikalıların siyasi, sosyal ve ekonomik bağımsızlığına destek için abd'de kurulan bir örgüt nation of islam n.
abd'de başkan adayını seçmek için siyasi partilerin dört yılda bir düzenlediği toplantı national convention n.
yeni zelanda'da iki ana siyasi partiden biri olan muhafazakar parti national party n.
avustralya'da kırsal bölgelerin yoğun desteğini alan bir siyasi parti national party n.
güney afrika'da merkez-sağ afrikalıların yoğunlukta olduğu bir siyasi parti national party n.
amerikan partisine benzer ilkelere sahip kısa ömürlü bir siyasi parti native american party n.
seçime girecek adayın kim olduğunu belirten siyasi konuşma nominating address n.
seçime girecek adayın kim olduğunu belirten siyasi konuşma nominating speech n.
kurulu ve düzenli siyasi partilerin hiçbirini desteklememe politikası nonpartisanism n.
siyasi partilerin hiçbirinden yana olmama nonpartisanship n.
her siyasi görüşe eşit mesafede olma nonpartisanship n.
siyasi amaçlara ulaşma uğruna barışçıl taktikleri şiddeti tercih eden doktrin, politika veya uygulama nonviolence n.
amerika'da sosyal ve politik alanda muhafazakarlığı savunan siyasi grup religious right n.
nazizm'in ilke ve yöntemlerinden ilham alan bir siyasi hareket neofascism n.
nazizm'in ilke ve yöntemlerinden ilham alan bir siyasi hareket neo-fascism n.
internet üzerinden ülküsünü anlatan siyasi eylemci netroot n.
internet üzerinden ülküsünü anlatan siyasi eylemciler netroots n.
merkez sağ görüşlü afrikalılardan oluşan bir güney afrika siyasi partisi new national party n.
siyasi parti içindeki fraksiyon tendency n.
latin amerika bağımsızlık sürecinin en önemli önderlerinden simon bolivar'ın düşüncelerini yansıtan siyasi öğreti bolivarianism n.
abd'deki başlıca siyasi partilerden biri the democratic party n.
washington d.c.'nin siyasi ve sosyal dünyası the beltway n.
iki partili sistemde büyük partilere karşı kurulan siyasi parti third party n.
hükümetin kontrolünü ele geçiremeyecek kadar küçük siyasi parti third party n.
haritada sıra oluşturan bir grup siyasi veya coğrafi bölge tier n.
çin menşeli bir siyasi parti tong n.
siyasi bünye the body politic n.
siyasi bünye body politic n.
mevcut siyasi oluşumlardan daha farklı bir görüşün oluşturulması triangulation n.
üç ülke veya bölge arasında dostane ilişkileri teşvik etmeye yönelik siyasi ve ekonomik politika trilateralism n.
üç ülke veya bölge arasında dostane ilişkileri teşvik etmeye yönelik siyasi ve ekonomik politikayı savunan kimse trilateralist n.
üç siyasi gruba ayrılma tripartism n.
üç siyasi gruba ayrılma tripartitism n.
19. yüzyılın başlarında abd'de alexander hamilton tarafından kurulan büyük bir siyasi parti american federalist party n.
19. yüzyılın başlarında abd'de alexander hamilton tarafından kurulan büyük bir siyasi parti federalist party n.
19. yüzyılın başlarında abd'de alexander hamilton tarafından kurulan büyük bir siyasi parti federal party n.
asilzadeler ruhban sınıfı ve avamlardan oluşan üç siyasi sınıf estate of the realm n.
avrupa ötesi siyasi partiler trans-european political parties n.
avrupa siyasi işbirliği european political cooperation n.
aztek medeniyetinde bir şehir devletinin siyasi olarak ayrışmış, belirli bir coğrafi alana hükmeden, köylüler tarafından oluşturulmuş temel örgütlenme biçimi calpulli n.
bölgesel ve siyasi birim tribelet (territorial and political unit) n.
bütün siyasi partiler all political parties n.
birden çok siyasi makam için oylama yapılan bir seçimde oy pusulasında farklı partilerden adayların bulunması split-ticket voting n.
bir siyasi lider adına seçimde gayret gösteren partili heeler n.
bir devletin diğer bir ülkeden gelen siyasi sığınmacılara koruma vermesi asylum n.
bir insanın veya topluluğun hükümet tarafından siyasi sebeplerden dolayı katledilmesi democide n.
diğer ülkeleri ekonomik, siyasi ve kültürel yöntemlerle etki altına alma taraftarı neocolonialist n.
diğer ülkeleri ekonomik, siyasi ve kültürel yöntemlerle etki altına alma neocolonialism n.
diğer ülkeleri ekonomik, siyasi ve kültürel yöntemlerle etki altına alma neo-colonialism n.
diğer ülkeleri ekonomik, siyasi ve kültürel yöntemlerle etki altına alma taraftarı neo-colonialist n.
eşit siyasi haklar equal political rights n.
eşit siyasi haklar isopolity n.
federalist siyasi parti federalist political party n.
hindistan'da eyaletin siyasi lideri chief minister n.
hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler furthermore, they may identify their personal interests with the political designs of the invaders n.
halkın duygu ve önyargılara hitap ederek destek arayan siyasi lider rabble-rouser n.
kadınların siyasi hakları women’s political rights n.
kadınlara siyasi haklar political rights to women n.
kendi çıkarlarına göre siyasi fikirlerini değiştiren kimse trimmer n.
komşu ülke toprakların ilhakını savunan siyasi akım irredentism n.
kürt siyasi partileri kurdish political parties n.
muhafazakar siyasi eylem konferansı conservative political action conference n.
siyasi uzman/bilirkişi political pundit n.
siyasi program platform n.
siyasi suçluların iade edilmemesi non-extradition for political offenses n.
siyasi danışmanlar political consultants n.
siyasi atılım demarche n.
siyasi grup political group n.
siyasi tercih political preference n.
siyasi olmayan suç non-political crime n.
siyasi sığınmacı political refugee n.
siyasi sadakat political loyalty n.
siyasi uzlaşma political consensus n.
seçim ve siyasi yatırım amacıyla belli bir bölgede kamu işlerinde kullanılmak üzere devlet hazinesinden yardım pork-barrel n.
siyasi özerklik political autonomy n.
siyasi işlevsizlik political dysfunction n.
siyasi partilerin aday göstermediği seçim nonpartisan election n.
siyasi haklar ve sorumluluklar political rights and duties n.
siyasi dokunulmazlık legislative immunity n.
siyasi mülteci political refugee n.
siyasi engel political set-back n.
siyasi ağırlık political weight n.
siyasi cehalet political ignorance n.
siyasi ve kültürel yöntemlerle etki altına alma neo-colonialism n.
siyasi suç political offence n.
siyasi delege political agent n.
siyasi eylem konferansı political action conference n.
siyasi ve güvenlik komitesi political and security committee n.
siyasi yönelim political orientation n.
siyasi mülteciler political refugees n.
siyasi dokunulmazlık parliamentary immunity n.
siyasi ilimler political sciences n.
siyasi suçlu political criminal n.
siyasi kargaşa political disturbance n.
siyasi değer political value n.
siyasi sorumluluk political responsibility n.
siyasi özellikler kazandırma politicization n.
siyasi kutuplaşma political polarization n.
siyasi kollamacılık political favoritism n.
siyasi yandaş henchman n.
siyasi çekişmeler political conflicts n.
siyasi çıkmaz political gridlock n.
siyasi kurum political corporation n.
siyasi memuriyet political office n.
siyasi yargı political judgement n.
siyasi parti organı party organ n.
siyasi pazarlık political bargain n.
siyasi etkinlikler için izin leave for political activities n.
siyasi özgürlük political liberty n.
siyasi arenadan çekilme remove from the political arena n.
siyasi ve kültürel yöntemlerle etki altına alma taraftarı neo-colonialist n.
siyasi rejim political regime n.
siyasi çalkantı political disturbance n.
siyasi teşvikler political incentives n.
siyasi şantaj political blackmail n.
siyasi uygulama political implementation n.
siyasi kadrolaşma spoils system n.
siyasi özne political agent n.
siyasi delege political resident [uk] n.
siyasi temsilci political resident [uk] n.
siyasi baskı political oppression n.
siyasi görünüm political landscape n.
siyasi ve ekonomik anlamda bir durumu başkalarına olduğundan farklı göstermek için yapılan herhangi bir yapı potemkin village n.
siyasi ve ekonomik anlamda bir durumu başkalarına olduğundan farklı göstermek için yapılan herhangi bir yapı potyomkin village n.
siyasi manevra political manoeuvre n.
siyasi cüce political dwarf n.
siyasi duyarlılık political awareness n.
siyasi bilim political science n.
siyasi suçlu political offender n.
siyasi aktör political agent n.
siyasi etki gücü political clout n.
siyasi kararlılık political stability n.
siyasi intihar political suicide n.
siyasi öngörüsüzlük political short-sightedness n.
siyasi etki eşitliği political egalitarianism n.
siyasi parti temsilcileri political party representatives n.
siyasi kargaşa political turmoil n.
siyasi ilişkiler bölümü department of political affairs n.
siyasi makam political office n.
siyasi temsilci minister n.
siyasi ayrılık political split n.
siyasi kırım politicide n.
siyasi çalkantı political turmoil n.
siyasi çıkmaz political impasse n.
siyasi kördüğüm political impasse n.
siyasi bölüm political division n.
siyasi bölge/bölüm political division n.
siyasi yatırım amacıyla belli bir bölgede kullanılmak üzere devlet hazinesinden tahsis edilen para pork barrel n.
siyasi entrika camarilla n.