too too

Sens de "too too" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 1 résultat(s)

	Catégorie	Anglais	Turc
General
1	General	too too adj.	çok çok fazla

Sens de "too too" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

	Catégorie	Anglais	Turc
Common Usage
1	Common Usage	too much adj.	çok fazla
I am not going to say too much about this. Bu konuda çok fazla şey söylemeyeceğim. More Sentences
2	Common Usage	too little adv.	çok az
On the other hand, we can have too little. Öte yandan, çok az şeye de sahip olabiliriz. More Sentences
General
3	General	too much money n.	çok para
My wife spends too much money on herself. Karım kendine çok para harcıyor. More Sentences
4	General	go too far v.	çok ileri gitmek
There is one point, however, where the Commission proposal goes too far. Ancak Komisyon teklifinin çok ileri gittiği bir nokta var. More Sentences
5	General	go too far v.	ileri gitmek
Do you think I went too far? Sence çok mu ileri gittim? More Sentences
6	General	be too much v.	fazla gelmek
I enjoy warm weather, but this heat is too much for me! Sıcak havayı severim, ama bu sıcak bana fazla geliyor! More Sentences
7	General	go too far v.	çizmeyi aşmak
You've gone too far. Çizmeyi aştın. More Sentences
8	General	go too far v.	aşırıya kaçmak
My proposals now simply go too far. Benim tekliflerim artık resmen aşırıya kaçıyor. More Sentences
9	General	spend too much v.	fazla harcama yapmak
That way, you're not spending too much at once. Bu şekilde, bir kerede çok fazla harcama yapmazsınız. More Sentences
10	General	go too far v.	fazla ileri gitmek
Haven't you gone too far? Sen fazla ileri gitmedin mi? More Sentences
11	General	fly too low v.	çok alçaktan uçmak
That plane is flying too low. O uçak çok alçaktan uçuyor. More Sentences
12	General	be too old v.	çok yaşlı olmak
You think Tom is too old for me, don't you? Tom'un benim için çok yaşlı olduğunu düşünüyorsun, değil mi? More Sentences
13	General	eat too much v.	çok yemek
Tom's illness resulted from eating too much. Tom'un hastalığı çok yemek yemesinden kaynaklanıyordu. More Sentences
14	General	too much adj.	pek çok
Too much of what takes place within this Parliament is not transparent. Bu Parlamentoda gerçekleşen pek çok şey şeffaf değildir. More Sentences
15	General	too close adj.	çok yakın
That's too close to Lunnon for my liking. Bu benim için Lunnon'a çok yakın. More Sentences
16	General	too adj.	gereğinden çok
No bird soars too high if he soars with his own wings. Hiçbir kuş gereğinden çok yükseğe uçmaz, eğer ki kendi kanatlarıyla uçuyorsa. More Sentences
17	General	too much adj.	aşırı
There's too much salt in the soup! Çorba aşırı tuzlu! More Sentences
18	General	far too much adj.	çok fazla
It also means that consumers pay far too much for food here. Bu aynı zamanda tüketicilerin burada gıdaya çok fazla para ödediği anlamına da geliyor. More Sentences
19	General	too much adj.	fazla
Is that too much to ask? Bunu istemek çok mu fazla? More Sentences
20	General	too loud adj.	çok gürültülü
Tom is too loud. Tom çok gürültücü. More Sentences
21	General	too soft adj.	çok yumuşak
This bed is way too soft for me. Bu yatak benim için çok yumuşak. More Sentences
22	General	too short adj.	çok kısa
I share his view that the Commission communication is too long on description, but too short on action. Komisyon tebliğinin tanımlama konusunda çok uzun, eylem konusunda ise çok kısa olduğu görüşünü paylaşıyorum. More Sentences
23	General	too large adj.	çok büyük
The Dutch fleet has a capacity that is nominally too large for the allotted fishing area. Hollanda filosu, tahsis edilen balıkçılık alanı için nominal olarak çok büyük bir kapasiteye sahiptir. More Sentences
24	General	too complex adj.	çok karışık
This is with good reason, for they are too complex and too bureaucratic for contracting authorities and industry alike. Bunun iyi bir nedeni var; zira bu yönergeler hem ihale makamları hem de sektör için çok karmaşık ve çok bürokratik. More Sentences
25	General	too fast adj.	çok hızlı
Time is passing too fast, not only the time I have to speak, but the time left to reform the CFP. Zaman çok hızlı geçiyor, sadece konuşmam gereken süre değil, OBP'de reform yapmak için kalan zaman da. More Sentences
26	General	too deep adj.	çok derin
It's not too deep. Çok derin değil. More Sentences
27	General	too long adj.	çok uzun
The question of how to deal with Turkey has been left unresolved for too long. Türkiye ile nasıl başa çıkılacağı sorusu çok uzun süredir çözümsüz bırakılmıştır. More Sentences
28	General	too few adj.	çok az
There are too few fish for too many fishing vessels and the proposed regulations need to be judged in this context. Çok sayıda balıkçı gemisi için çok az balık var ve önerilen düzenlemelerin bu bağlamda değerlendirilmesi gerekiyor. More Sentences
29	General	too slow adj.	çok yavaş
The railways are bad, too slow, too expensive, unreliable. Demir yolları kötü, çok yavaş, çok pahalı ve güvenilmez. More Sentences
30	General	too much adj.	çok fazla
I do not think we should ask too much of anybody. Kimseden çok fazla şey istemememiz gerektiğini düşünüyorum. More Sentences
31	General	too adj.	aşırı
That, however, does not change the fact that the Heading 4 ceiling is still too low, not to say stiflingly low. Ancak bu, Başlık 4 tavanının hala çok düşük olduğu, hatta aşırı derecede düşük olduğu gerçeğini değiştirmez. More Sentences
32	General	too adj.	çok fazla
It has too many repercussions for that, not only on the surrounding region, but also on Europe. Bunun sadece çevre bölge üzerinde değil, Avrupa üzerinde de çok fazla yansıması olacaktır. More Sentences
33	General	too young adj.	çok genç
I'd achieved my greatest first at too young an age. En büyük ilkimi çok genç yaşta elde etmiştim. More Sentences
34	General	too crowded adj.	çok kalabalık
Nobody I know goes there anymore because it's too crowded. Çok kalabalık olduğu için tanıdığım hiç kimse artık oraya gitmiyor. More Sentences
35	General	too much adj.	haddinden fazla
I drank way too much last night. Dün gece haddinden fazla içmişim. More Sentences
36	General	too clever adj.	fazlasıyla zeki
You're too clever for your own good. Gerekenden de fazla zekisin. More Sentences
37	General	too busy adj.	çok meşgul
He's too busy. Çok meşgul. More Sentences
38	General	too risky adj.	çok riskli
It would be just too risky. Bu çok riskli olur. More Sentences
39	General	too soon adv.	çok erken
That being the case, all I can tell you is that it is too soon. Durum böyleyken size söyleyebileceğim tek şey bunun için çok erken olduğu. More Sentences
40	General	too late adv.	çok geç
We have not reached a view on this report as we would normally do, partly because we received it far too late. Kısmen çok geç elimize ulaştığı için, bu rapor hakkında normalde yapacağımız gibi bir görüş bildirmedik. More Sentences
41	General	too soon adv.	çok yakın
The vacation came to an end all too soon. Tatil çok yakında sona erdi. More Sentences
42	General	too adv.	aynı zamanda
It is a tragedy for Israel too, because it will simply lead to more hatred and revulsion. Bu aynı zamanda İsrail için de bir trajedi çünkü sadece daha fazla nefret ve iğrençliğe yol açacak. More Sentences
43	General	too late adv.	fazla geç
I came too late. Fazla geç geldim. More Sentences
44	General	too adv.	de (dahi anlamında)
The proposal is therefore in keeping with the principle of subsidiarity too. Dolayısıyla teklif, yetki ikamesi ilkesiyle de uyumludur. More Sentences
45	General	too adv.	da
If Parliament endorses it, it proves that it too is living on another planet. Parlamento bunu onaylarsa, bu onun da başka bir gezegende yaşadığını kanıtlar. More Sentences
46	General	too adv.	fazla
You can take that as an indication that it is a bit too simple to concentrate only on percentages and amounts. Bunu, sadece yüzdelere ve miktarlara odaklanmanın biraz fazla basit olduğunun bir göstergesi olarak kabul edebilirsiniz. More Sentences
47	General	too adv.	ayrıca
There is free wifi too, which was nice. Ayrıca bedava kablosuz internet var ki bu harikaydı. More Sentences
48	General	too often adv.	genellikle
Unfortunately, it has so far been too often the case that men have been elected. Ne yazık ki bugüne kadar genellikle erkekler seçilmiştir. More Sentences
49	General	too often adv.	çok sık
All too often, I hear talk about the risks and costs of enlargement. Büyümenin riskleri ve maliyetleri hakkında çok sık konuşulduğunu duyuyorum. More Sentences
50	General	too often adv.	sıklıkla
The public must become active players rather than mere passive spectators, as is still too often the case. Halk, halen sıklıkla olduğu gibi pasif izleyiciler olmak yerine aktif oyuncular haline gelmelidir. More Sentences
51	General	only too adv.	çok iyi
We are only too aware of the consequences this has on women's health. Bunun kadın sağlığı üzerindeki sonuçlarının çok iyi farkındayız. More Sentences
52	General	me too interj.	ben de
Me too. Ben de aynen. More Sentences
Phrases
53	Phrases	far too soon expr.	çok erken
But do not expect answers yet; it is far too soon. Ancak henüz cevap beklemeyin; çok erken. More Sentences
54	Phrases	too many expr.	fazla
This proposal provides too few solutions and too many prohibitions. Bu öneri çok az çözüm ve çok fazla yasak getirmektedir. More Sentences
Colloquial
55	Colloquial	too adv.	aslında
All too often European citizens do not feel that this is actually the case. Çoğu zaman Avrupa vatandaşları durumun aslında böyle olmadığını düşünüyor. More Sentences
56	Colloquial	all too familiar expr.	çok tanıdık
This is all too familiar in many of our urban areas. Kentsel alanlarımızın birçoğunda bu çok tanıdık. More Sentences
57	Colloquial	too much expr.	çok fazla
Moreover, I hope that this has not created too much in the way of difficulties for the Commission in the negotiations. Ayrıca umarım bu durum müzakerelerde Komisyon için çok fazla zorluk yaratmamıştır. More Sentences
Common Usage
58	Common Usage	too funny adj.	çok komik
General
59	General	ala too mountains n.	alatu dağları
60	General	too much n.	ziyade
61	General	being too familiar n.	sululuk
62	General	name is too short n.	isim çok kısa
63	General	mee-too n.	taklitçilik
64	General	too many papers n.	kağıt kalabalığı
65	General	an offer too good to refuse n.	reddedilmeyecek kadar iyi bir teklif
66	General	too-muchness n.	çok fazla olma
67	General	too-muchness n.	aşırılık
68	General	regard as too little v.	azımsamak
69	General	too naughty v.	düz duvara tırmanan (çocuk)
70	General	be too fussy v.	ince eleyip sık dokumak
71	General	carry things too far v.	abartmak
72	General	be too sorry to say a word v.	ağzını bıçak açmamak
73	General	be only too glad to v.	dünden razı olmak
74	General	be too big for one's boots v.	kendini bir şey sanmak
75	General	be too much v.	gırla gitmek
76	General	carry too far v.	ileri götürmek
77	General	go too far v.	azmak
78	General	go too far v.	azıtmak
79	General	be only too glad v.	dünden razı olmak
80	General	be too familiar with somebody v.	laubali olmak
81	General	get too big for one's boots v.	burun şişirmek
82	General	put too much stress on v.	fazlasıyla vurgulamak
83	General	be too long and untidy v.	papaza dönmek
84	General	have a drop too much v.	içkiyi fazla kaçırmak
85	General	put too much stress on v.	fazla yük olmak (bir yapıdaki eleman)
86	General	go too far v.	haddini aşmak
87	General	be too clever by half v.	zekasına çok güvenmek
88	General	be too familiar v.	laubali olmak
89	General	be too big for one's boots v.	kendini dev aynasında görmek
90	General	be too tired to go on v.	şişmek
91	General	become too specialized v.	uzmanlaşmak
92	General	be too much v.	çok gelmek
93	General	cost too much v.	girmek
94	General	be too big for one's boots v.	burnu havada olmak
95	General	go too far v.	haddini bilmemek
96	General	go too far v.	çok olmak
97	General	be too naughty v.	düz duvara tırmanmak (çocuk)
98	General	be much too tight v.	dar gelmek
99	General	go too far v.	fazla olmak
100	General	put too much stress on v.	fazla yük bindirmek (bir yapıdaki eleman)
101	General	be too much for v.	için çok zor olmak
102	General	be too familiar v.	yüz göz olmak
103	General	go too far v.	aşırı gitmek
104	General	regard as too little v.	az bulmak
105	General	go too far v.	çok gitmek
106	General	be too lazy to v.	üşenmek
107	General	seem too much v.	çok gelmek
108	General	not to put too fine a point on it v.	tam anlamıyla ifade etmek
109	General	be too particular v.	ince eleyip sık dokumak
110	General	be too much for v.	gücünü aşmak
111	General	be too noisy v.	gürültü etmek
112	General	take a drop too much v.	içkiyi fazla kaçırmak
113	General	be too big for one's boots v.	burnu kaf dağında olmak
114	General	stress too much v.	üzerinde çok durmak
115	General	be regarded as too little v.	azımsanmak
116	General	be too expensive v.	pahalıya mal olmak
117	General	consider (something) to be too much v.	çok görmek
118	General	talk too much v.	çok söylemek
119	General	be too much (for) v.	çok gelmek
120	General	become too much for (someone) to take v.	çok gelmek
121	General	(for someone) to go too far v.	fazla olmak
122	General	be too much v.	fazla kaçmak
123	General	spoil food by cooking it for too long v.	yemeği yakmak
124	General	lay too much stress on v.	üzerinde önemle durmak
125	General	stress too much v.	üzerinde önemle durmak
126	General	place too much stress on v.	üzerinde önemle durmak
127	General	stress too much v.	önemle üzerinde durmak
128	General	place too much stress on v.	önemle üzerinde durmak
129	General	lay too much stress on v.	önemle üzerinde durmak
130	General	pay too much v.	çok fazla para ödemek
131	General	spend too much time in front of the tv v.	televizyonun karşısında çok vakit geçirmek
132	General	pay too much v.	dünyanın parasını ödemek
133	General	pay too much v.	pahalıya mal olmak
134	General	mee-too v.	rakibini taklit etmek
135	General	react too strongly v.	aşırı tepki göstermek
136	General	pay too much money v.	çok fazla para ödemek
137	General	be too tired to think v.	(yorgunluktan) beyni durmak
138	General	be too tired to think v.	(yorgunluktan) kafası durmak
139	General	bear down too hard v.	bir şeyin üzerine sertçe bastırmak
140	General	make it too personal v.	fazla kişiselleştirmek
141	General	stand up too fast v.	hızla ayağa kalkmak
142	General	be too far gone to go back now v.	geri dönemeyecek kadar yol almış olmak
143	General	be too protective of one’s kids v.	çocuklarına karşı aşırı derecede koruyucu olmak
144	General	drive the car too fast v.	arabayı çok hızlı sürmek
145	General	speak too soon v.	çok erken konuşmak
146	General	be too numerous to be counted v.	saymakla bitmemek
147	General	go to bed too late v.	çok geç yatmak
148	General	be too drunk to drive v.	araba kullanamayacak/süremeyecek kadar sarhoş olmak
149	General	play too much golf v.	çok fazla golf oynamak
150	General	be too old v.	çok eski olmak
151	General	be too lazy to v.	erinmek
152	General	take too many pills v.	bir sürü hap almak
153	General	talk too proudly v.	böbürlenerek konuşmak
154	General	be too old to marry v.	evlenmek için çok yaşlı olmak
155	General	have a little too much to drink v.	içkiyi biraz fazla kaçırmak
156	General	follow too close v.	çok yakın mesafeden takip etmek
157	General	watch too much tv v.	çok televizyon izlemek
158	General	watch too much tv v.	çok tv izlemek
159	General	watch too much television v.	çok tv izlemek
160	General	watch too much television v.	çok televizyon izlemek
161	General	drink too much coke v.	çok kola içmek
162	General	me-too v.	(rakibin) başarılı veya ikna edici bir uygulamasını veya politikasını benimsemek
163	General	fly too close to the sun v.	güneşe çok yakın uçmak
164	General	a size too big adj.	bir numara büyük
165	General	too naughty adj.	yaramaz (çocuk)
166	General	too familiar adj.	küstah
167	General	with too little oil adj.	yavan
168	General	too good to be true adj.	inanılmayacak kadar iyi
169	General	only too pleased adj.	dünden hazır
170	General	too familiar adj.	laubali
171	General	too funny for words adj.	çok komik
172	General	only too glad adj.	dünden razı
173	General	only too glad adj.	dünden hazır
174	General	only too pleased adj.	dünden razı
175	General	too numerous to be counted adj.	saymakla bitmez
176	General	too much adj.	çok fazla miktarda
177	General	too clever by half adj.	kaçın kurası
178	General	too clever by half adj.	anasının gözü
179	General	too adj.	çok
180	General	not too bad adj.	şöyle böyle
181	General	too large adj.	çok geniş
182	General	too clever adj.	son derece zeki
183	General	too clever adj.	çok zeki
184	General	too sexy adj.	çok seksi
185	General	too hot adj.	çok sıcak
186	General	too busy adj.	aşırı meşgul
187	General	too big for one's breeches adj.	burnu havalarda
188	General	too big for one's breeches adj.	burnu havada
189	General	too showy adj.	aşırı gösterişli/rüküş
190	General	too thin adj.	(gereğinden fazla) fazla zayıf
191	General	too slim adj.	(gereğinden fazla) fazla zayıf
192	General	too skinny adj.	(gereğinden fazla) fazla zayıf
193	General	not any too well adj.	pek o kadar iyi değil
194	General	too-careful adj.	gereğinden fazla dikkatli
195	General	too-generous adj.	çok cömert
196	General	too-generous adj.	alicenap
197	General	too-greedy adj.	aşırı obur
198	General	too hot to handle adj.	el değmeyecek kadar sıcak
199	General	too hot to handle adj.	elle tutulamayacak kadar sıcak
200	General	too hot to handle adj.	el yakacak kadar sıcak
201	General	too hot to handle adj.	dokunulamayacak kadar sıcak
202	General	me-too adj.	rakip tarafından desteklendiğinde başarısı kanıtlanan
203	General	me-too adj.	rakibinden elle tutulur bir üstünlüğü olmayan
204	General	me-too adj.	aynı ayarda taklit ürün olan
205	General	me-too adj.	taklitçilikle ilgili
206	General	me-too adj.	taklit etmeyle ilgili
207	General	all-too-rare adj.	çok ender
208	General	all-too-rare adj.	pek nadir
209	General	too soon adv.	pek fazla erken
210	General	all too soon adv.	pek erken
211	General	too loudly adv.	bangır bangır
212	General	too soon adv.	zamanından evvel
213	General	too adv.	dahi
214	General	all too soon adv.	peki
215	General	too adv.	ilaveten
216	General	a deal too much adv.	fazlaca
217	General	all too soon adv.	zamansız
218	General	too adv.	de
219	General	all too well adv.	hepsi çok iyi
220	General	too often adv.	aşırı sık
221	General	too often adv.	fazla sık
222	General	in the not too distant past adv.	çok uzak olmayan geçmişte
223	General	in the not too distant past adv.	pek de uzak olmayan bir tarihte
224	General	in the not too distant past adv.	yakın zamanda
225	General	in the not too distant past adv.	çok uzak olmayan bir zamanda
226	General	in the not too distant past adv.	çok da uzak olmayan geçmişte
227	General	too early adv.	çok erken
228	General	way too adv.	fazlasıyla
229	General	a little too much adv.	biraz çok
230	General	all too adv.	büyük ölçüde
231	General	all too adv.	pek
232	General	only too adv.	büyük ölçüde
233	General	only too adv.	pek
234	General	only too adv.	gül gibi
235	General	only too adv.	iyi düzeyde
236	General	only too adv.	pek çok
237	General	only too adv.	yerden göğe kadar
238	General	too adv.	pek de
239	General	one too many pron.	istenilmeyen
240	General	one too many pron.	fazla gelen
241	General	too bad! interj.	ne yazık!
242	General	me too interj.	bilmukabele
243	General	the room is too cold expr.	oda çok soğuk
244	General	the room is too hot expr.	oda çok sıcak
245	General	the room is too noisy expr.	oda çok gürültülü
246	General	the room is too small expr.	oda çok küçük
247	General	the seat is too high expr.	koltuk çok yüksekte
248	General	the seat is too low expr.	koltuk çok alçakta
249	General	there's too much ... in it expr.	çok …li
250	General	there's too much ... in it expr.	çok fazla … katmışsınız
Phrases
251	Phrases	one too many times n.	birçok kereler
252	Phrases	too (something) by half [uk] adv.	acayip
253	Phrases	too (something) by half [uk] adv.	çok
254	Phrases	too (something) by half [uk] adv.	haddinden fazla/çok
255	Phrases	too (something) by half [uk] adv.	fazlasıyla
256	Phrases	too (something) by half [uk] adv.	aşırı
257	Phrases	too (something) by half [uk] adv.	gereksiz derecede çok/fazla
258	Phrases	once too often adv.	sık sık
259	Phrases	once too often adv.	sabrını taşıracak kadar
260	Phrases	once too often adv.	son raddeye kadar
261	Phrases	this is too heavy expr.	bu çok ağır
262	Phrases	none too expr.	çok değil
263	Phrases	none too expr.	çok fazla değil
264	Phrases	none too expr.	hiç de ... değil
265	Phrases	none too expr.	hiç ... değil
266	Phrases	none too something expr.	çok değil
267	Phrases	none too something expr.	çok fazla değil
268	Phrases	none too something expr.	hiç de ... değil
269	Phrases	none too something expr.	hiç ... değil
270	Phrases	too close for comfort expr.	az kalsın ayvayı yiyorduk
271	Phrases	not to put too fine a point on it expr.	açıkça söylemek gerekirse
272	Phrases	too many cooks in the kitchen [us] expr.	bir kadın tam kadın
273	Phrases	too much information! (tmi) expr.	bu kadar detaya girmene gerek yoktu!
274	Phrases	too long, didn't read it expr.	çok uzun, okumadım
275	Phrases	too many expr.	çok fazla miktarda
276	Phrases	not to put too fine a point on it expr.	doğrusunu söylemek gerekirse
277	Phrases	too many expr.	çok fazla
278	Phrases	for far too brief a time expr.	çok çok kısa bir süre için
279	Phrases	until it's too late expr.	çok geç oluncaya kadar
280	Phrases	until it's too late expr.	iş işten geçinceye kadar
281	Phrases	it's never too late to do well expr.	iyi yapmak için hiçbir zaman çok geç değildir
282	Phrases	too many cooks in the kitchen [us] expr.	iki kadın yarım kadın
283	Phrases	don't get too big for your boots expr.	kendini dev aynasında görme
284	Phrases	don't get too big for your boots expr.	kendini bir şey sanma
285	Phrases	neither too easy nor too difficult expr.	ne çok kolay ne çok zor
286	Phrases	neither too easy nor too hard expr.	ne çok kolay ne çok zor
287	Phrases	too many cooks in the kitchen [us] expr.	nerde çokluk
288	Phrases	too many cooks in the kitchen [us] expr.	orda bokluk
289	Phrases	not a moment too soon expr.	son dakikada
290	Phrases	happy new year to you too expr.	size de mutlu yıllar
291	Phrases	all-too-familiar expr.	pek bilindik
292	Phrases	happy new year to you too expr.	sana da mutlu yıllar
293	Phrases	one too many for expr.	şaşırtan
294	Phrases	far too numerous expr.	sayılamayacak kadar çok
295	Phrases	not a moment too soon expr.	son anda
296	Phrases	all too common expr.	pek bilindik
297	Phrases	none too soon expr.	tam zamanında
298	Phrases	none too soon expr.	ucu ucuna
299	Phrases	too many cooks in the kitchen [us] expr.	üç kadın hiç kadın
300	Phrases	it is not too much to say that expr.	...dığını söylemek abartı değildir
301	Phrases	one too many for expr.	üstün gelen
302	Phrases	not a moment too soon expr.	tam zamanında
303	Phrases	in the not-too-distant future expr.	çok uzak olmayan bir gelecekte
304	Phrases	in the not-too-distant future expr.	yakın bir zamanda
305	Phrases	in the not-too-distant future expr.	çok geçmeden
306	Phrases	in the not-too-distant future expr.	yakın gelecekte
307	Phrases	in the not-too-distant future expr.	pek yakında
308	Phrases	in the not-too-distant future expr.	çok yakında
309	Phrases	methinks the lady doth protest too much expr.	bu kadar karşı çıkıp inkar ediyorsa tam tersi de olabilir bence
310	Phrases	methinks thou dost protest too much expr.	bu kadar karşı çıkıp inkar ediyorsa tam tersi de olabilir bence
311	Phrases	the lady doth protest too much expr.	kadın biraz fazla itiraz ediyor gibi
312	Phrases	the lady doth protest too much, methinks expr.	bu kadar karşı çıkıp inkar ediyorsa tam tersi de olabilir bence
313	Phrases	thou dost protest too much, methinks expr.	bu kadar karşı çıkıp inkar ediyorsa tam tersi de olabilir bence
Proverb
314	Proverb	too many cooks spoil the broth	horozu çok olan köyün sabahı geç olur
315	Proverb	you are never too old to learn	öğrenmek için hiçbir zaman geç değildir
316	Proverb	you are never too old to learn	öğrenmenin yaşı olmaz
317	Proverb	you are never too old to learn	öğrenmenin yaşı yoktur
318	Proverb	too little too late	iş işten geçti
319	Proverb	too little too late	bu saatten sonra artık çok zor
320	Proverb	too little too late	çok geç
321	Proverb	too little too late	geçti bor'un pazarı sür eşeğini niğde'ye
322	Proverb	too many cooks spoil the broth	horozu çok olan köyde sabah geç olur
323	Proverb	too many cooks spoil the stew	nerede çokluk orada bokluk
324	Proverb	too many cooks spoil the broth	nerede çokluk orada bokluk
325	Proverb	too many cooks spoil the stew	horozu çok olan köyde sabah geç olur
326	Proverb	have too much of a good thing	sevilen şeyler çok tüketilirse eskisi kadar zevk vermeyebilir
327	Proverb	it is never too late to learn	öğrenmenin yaşı yok
328	Proverb	it is never too late to learn	öğrenmenin yaşı yoktur
329	Proverb	you are never too old to learn	öğrenmenin yaşı yok
330	Proverb	too many chiefs, not enough indians	sen ağa ben ağa bu ineği kim sağa?
331	Proverb	this too shall pass	bu da geçer
332	Proverb	too many chiefs and not enough indians	sen ağa, ben ağa, bu ineği kim sağa?
333	Proverb	too many cooks spoil the soup	horozu çok olan köyde sabah geç olur
334	Proverb	too many cooks spoil the soup	nerede çokluk orada bokluk
335	Proverb	too many cooks spoil the broth	nerede çokluk orda bokluk
336	Proverb	the pitcher will go to the well once too often	çekirge bir sıçrar iki sıçrar
337	Proverb	the pitcher will go to the well once too often	bir sıçrarsın çekirge, iki sıçrarsın çekirge, üçüncüde yakalanırsın çekirge
338	Proverb	the pitcher will go to the well once too often	hiçbir şey sonsuza kadar sürmez
339	Proverb	the pitcher will go to the well once too often	sonsuza kadar şansın yaver gitmez
340	Proverb	you can have too much of a good thing	azı karar çoğu zarar
341	Proverb	you can have too much of a good thing	bu kadarı da biraz çok
342	Proverb	you can have too much of a good thing	aşırıya da kaçmamak gerek
343	Proverb	you can have too much of a good thing	bir şeyin cılkını/suyunu da çıkarmamak gerek
344	Proverb	you can have too much of a good thing	bir şeyi fazla abartmamak gerek
345	Proverb	you can have too much of a good thing	her şey ölçüsünde ve kararında güzel
346	Proverb	(there are) too many chiefs and not enough indians	emir veren çok, çalışan yok
347	Proverb	(there are) too many chiefs and not enough indians	sen ağa, ben ağa, bu ineği kim sağa?
348	Proverb	(there are) too many chiefs and not enough indians	sen ağa, ben ağa, inekleri kim sağa?
349	Proverb	a little too late is much too late	biraz bile gecikse iş işten geçmiş olur/demektir
350	Proverb	a little too late is much too late	gecikme gecikmedir
351	Proverb	a little too late is much too late	gecikmenin azı çoğu yoktur
352	Proverb	too busy fighting alligators to drain the swamp	ağaçlara bakarken ormanı görememek
353	Proverb	too busy fighting alligators to drain the swamp	küçük şeylerle/ayrıntılarla meşgul olmaktan asıl amacı kaçırmak/ıskalamak
354	Proverb	too busy fighting alligators to drain the swamp	küçük şeylerle/ayrıntılarla uğraşmaktan bir türlü sadede gelememek
355	Proverb	too busy fighting alligators to drain the swamp	ağaçlara bakarken ormanı görememek
356	Proverb	too busy fighting alligators to drain the swamp	küçük şeylerle/ayrıntılarla meşgul olmaktan asıl amacı kaçırmak/ıskalamak
357	Proverb	too busy fighting alligators to drain the swamp	küçük şeylerle/ayrıntılarla uğraşmaktan bir türlü sadede gelememek
358	Proverb	it is never too late to repent	zararın neresinden dönersen kardır
359	Proverb	more than enough is too much	gereğinden fazla çok fazla demektir
360	Proverb	more than enough is too much	yeterinden fazlası çok fazla demektir
361	Proverb	more than enough is too much	yeterinden/gereğinden fazlası aşırıya kaçmaktır
362	Proverb	more than enough is too much	ihtiyaç fazlası aşırı demektir
363	Proverb	more than enough is too much	ihtiyaç fazlasıysa gereksizdir
364	Proverb	too much of anything is good for nothing	her şeyin fazlası zarar
365	Proverb	you can't eat your cake and have it (too)	hem pastam dursun hem karnım doysun diyemezsin
366	Proverb	you can't have your cake and eat it(, too)	hem pastam dursun hem karnım doysun diyemezsin
367	Proverb	you cannot have your cake and eat it too	hem ayranım dökülmesin hem yoğurdum ekşimesin olmaz
Colloquial
368	Colloquial	too many chores n.	bir sürü angarya iş
369	Colloquial	too many attempts n.	çok sayıda girişim
370	Colloquial	too many attempts n.	birçok girişim
371	Colloquial	the not-too-distant future n.	yakın zaman
372	Colloquial	the not-too-distant future n.	yakın gelecek
373	Colloquial	the not-too-distant future n.	çok da uzak olmayan gelecek
374	Colloquial	miss too much v.	burnunda tütmek
375	Colloquial	have had one too many v.	içkiyi fazla kaçırmış olmak
376	Colloquial	have had one too many v.	çok sarhoş olmak
377	Colloquial	have had one too many v.	çok içmiş olmak
378	Colloquial	have too v.	yapmış olmak
379	Colloquial	have too v.	bir şeyi yapmış olmak
380	Colloquial	put too much on (something) v.	(bir şeye) gereğinden fazla anlam yüklemek
381	Colloquial	put too much on (something) v.	(bir şeyi) gereğinden fazla ciddiye almak
382	Colloquial	put too much on (something) v.	(bir şeye) aşırı tepki göstermek
383	Colloquial	put too much on (something) v.	(bir şeyi) olduğundan fazla önemsemek
384	Colloquial	put too much on it v.	çok fazla titizlenmek
385	Colloquial	put too much on it v.	çok fazla üstüne düşmek
386	Colloquial	put too much on it v.	gereğinden fazla önemsemek/ciddiye almak
387	Colloquial	know too much v.	çok fazla şey/ayrıntı bilmek
388	Colloquial	know too much v.	çok fazla bilgisi olmak
389	Colloquial	know too much v.	gereğinden fazla şey/ayrıntı bilmek
390	Colloquial	know too much v.	çok fazla önemli bilgiye sahip olmak
391	Colloquial	know too much v.	bilmemesi gereken şeyleri bilmek
392	Colloquial	know too much v.	öylece salınıp hayatına normal devam etmesine izin verilemeyecek kadar fazla şey bilmek
393	Colloquial	be too v.	öyle olmak/yapmak
394	Colloquial	be too many for v.	için çok fazla olmak
395	Colloquial	be too many for v.	için çok sayıda olmak
396	Colloquial	be too many for (someone) v.	(biri) için çok fazla olmak
397	Colloquial	be too many for (someone) v.	(birinin) baş edemeyeceği kadar çok olmak
398	Colloquial	be too many for (someone) v.	(birinin) gücünü/kapasitesini aşmak
399	Colloquial	be too much (for somebody) v.	(birinden) daha iyi/güçlü olmak
400	Colloquial	be too much (for somebody) v.	(birini) alt etmek
401	Colloquial	be too much (for somebody) v.	(birini) yenmek
402	Colloquial	be too much (for somebody) v.	(birine) üstün gelmek
403	Colloquial	be too much (for somebody) v.	(birini) aşmak
404	Colloquial	be too much (for somebody) v.	(birinin) gücünün/kapasitesinin üstünde olmak
405	Colloquial	be too much (for somebody) v.	(biri için) fazla olmak
406	Colloquial	be too much (for somebody) v.	(biri için) sinir bozucu olmak
407	Colloquial	be too much (for somebody) v.	(biri için) zor olmak
408	Colloquial	be too much (for somebody) v.	(birinin) yapabileceğinin üstünde/fazlası olmak
409	Colloquial	be too much (for somebody) v.	(biri için) dayanılmaz/katlanılmaz olmak
410	Colloquial	be too much (for somebody) v.	(biri için) kabul/tahammül edilemez olmak
411	Colloquial	carry too far v.	abartmak
412	Colloquial	carry too far v.	fazla uzatmak
413	Colloquial	have had a few (too many) v.	içkiyi fazla kaçırmak
414	Colloquial	have had a few (too many) v.	sarhoş olmak
415	Colloquial	have had a few (too many) v.	çok içmek
416	Colloquial	have had a few (too many) v.	kafayı bulmak
417	Colloquial	too-too adj.	aşırı
418	Colloquial	too-too adj.	makul sınırın ötesinde
419	Colloquial	too-too adj.	abartılı
420	Colloquial	none-too-pleasant adj.	hiç keyifli görünmeyen
421	Colloquial	none-too-pleasant adj.	hiç zevkli olmayan
422	Colloquial	all-too-obvious adj.	çok bariz
423	Colloquial	too drunk to drive adj.	arabayı süremeyecek kadar sarhoş
424	Colloquial	too easy adj.	çok kolay
425	Colloquial	one too many adj.	haddinden fazla içmiş
426	Colloquial	too easy adj.	oldukça kolay
427	Colloquial	too adv.	gayet
428	Colloquial	too-too adv.	gereğinden fazla
429	Colloquial	too-too adv.	haddinden fazla
430	Colloquial	too-too adv.	bokunu çıkararak
431	Colloquial	a bit too much adv.	çok fazla
432	Colloquial	a bit too much adv.	haddinden fazla
433	Colloquial	a bit too much adv.	aşırı
434	Colloquial	a bit too much adv.	abartı
435	Colloquial	too early adv.	çok erken
436	Colloquial	you're too much! expr.	fazla oldun!
437	Colloquial	you're too much! expr.	çok hoşsun/komiksin!
438	Colloquial	you're too much! expr.	çok sıktın!
439	Colloquial	too big for one’s boots expr.	aşırı gururlu
440	Colloquial	too big for one’s boots expr.	aşırı kibirli
441	Colloquial	all too often expr.	beklenenden çok daha fazla
442	Colloquial	one too many expr.	birbiri ardına (içki vb)
443	Colloquial	without putting too fine a point on it expr.	bu konu üzerinde (çok/gereğinden) fazla durmadan
444	Colloquial	isn't it too late? expr.	çok geç değil mi?
445	Colloquial	sorry dude too long didn't read it (tldr) expr.	çok uzundu okumadım dostum
446	Colloquial	isn't it too late? expr.	çok geç olmadı mı?
447	Colloquial	not too early expr.	çok erken olmasın
448	Colloquial	all too often expr.	her zamankinden çok daha fazla
449	Colloquial	one too many expr.	fazlalık
450	Colloquial	too easy expr.	fazlasıyla kolay
451	Colloquial	have one's cake and eat it too expr.	hem karnım doysun hem pastam dursun
452	Colloquial	one too many expr.	fazlasıyla
453	Colloquial	have one's cake and eat it too expr.	hem pastam dursun hem karnım doysun
454	Colloquial	too soon to talk about expr.	hakkında konuşmak için çok erken
455	Colloquial	eat one's cake and have it too expr.	hem karnım doysun hem pastam dursun
456	Colloquial	too weak to survive expr.	hayatta kalamayacak kadar zayıf
457	Colloquial	eat one's cake and have it too expr.	hem pastam dursun hem karnım doysun
458	Colloquial	people say I talk too much expr.	insanlar çok konuştuğumu söyler
459	Colloquial	one too many expr.	içkiyi fazla kaçırmış
460	Colloquial	not too long ago expr.	kısa süre önce
461	Colloquial	one too many expr.	kalabalık eden
462	Colloquial	all too often expr.	olması gerekenden daha çok
463	Colloquial	too big for one’s boots expr.	kendini bir şey zanneden
464	Colloquial	sorry dude too long didn't read it (tldr) expr.	okumadım kardeş durumumuz yoktu
465	Colloquial	too big for one’s boots expr.	kendini çok beğenmiş
466	Colloquial	too much water under the bridge expr.	o günler geride kaldı
467	Colloquial	I have too much at stake expr.	kaybedecek çok şeyim var
468	Colloquial	isn't it too late? expr.	saat çok geç değil mi?
469	Colloquial	three days could be too late expr.	üç gün çok geç olabilir
470	Colloquial	all too often expr.	umulandan daha çok
471	Colloquial	tomorrow might be too late expr.	yarın çok geç olabilir
472	Colloquial	tomorrow may be too late expr.	yarın çok geç olabilir
473	Colloquial	a (damn) sight too (something) expr.	çok
474	Colloquial	a (damn) sight too (something) expr.	çok fazla
475	Colloquial	a (damn) sight too (something) expr.	epey
476	Colloquial	a (damn) sight too (something) expr.	öylesine
477	Colloquial	a (damn) sight too (something) expr.	aşırı
478	Colloquial	a (damn) sight too (something) expr.	aşırı derecede
479	Colloquial	a (damn) sight too (something) expr.	zibil gibi
480	Colloquial	a (damn) sight too (something) expr.	inanılmaz derecede/sayıda
481	Colloquial	none too clever expr.	hiç zeki değil
482	Colloquial	none too happy expr.	hiç mutlu değil
483	Colloquial	too funny for words expr.	çok komik
484	Colloquial	too funny for words expr.	kelimelerle anlatılamayacak/ifade edilemeyecek kadar komik
485	Colloquial	too sad for words expr.	çok üzücü
486	Colloquial	too sad for words expr.	kelimelerle anlatılamayacak/ifade edilemeyecek kadar üzücü
487	Colloquial	do too expr.	tabii ki
488	Colloquial	do too expr.	olmaz olur mu
489	Colloquial	do too expr.	yapmaz, etmez olur muyum
490	Colloquial	didn't care too hard expr.	pek karşı çıkmamış
491	Colloquial	didn't care too hard expr.	pek itiraz etmemiş
492	Colloquial	didn't care too hard expr.	pek umursamamış
493	Colloquial	didn't care too hard expr.	fark etmez
494	Colloquial	didn't care too hard expr.	umurunda değil
495	Colloquial	too hot to hold (someone) expr.	(birisi) için tehlikeli bir yer
496	Colloquial	too hot to hold (someone) expr.	polis kaynayan yer
497	Colloquial	too hot to hold (someone) expr.	(bir kaçağın/suçlunun) barınamayacağı yer
498	Colloquial	too hot to hold (someone) expr.	(bir kaçağın/suçlunun) fark edilmeden yaşamasının mümkün olmadığı yer
499	Colloquial	too hot to hold (someone) expr.	(birinin) barındırılmayacağı yer
500	Colloquial	too hot to hold you expr.	senin için tehlikeli bir yer