|
Catégorie |
Turc |
Anglais |
|
General |
|
1 |
General |
yiyecek yardımı |
food allowance n.
|
|
2 |
General |
yiyecek otomatı |
slot machine n.
|
|
3 |
General |
bir restoranda mevcut yiyecek ve içeceklerin listesi |
menu n.
|
|
4 |
General |
yiyecek içecek |
viands n.
|
|
5 |
General |
yiyecek hizmeti |
food service n.
|
|
6 |
General |
yardım amaçlı yiyecek |
relief food n.
|
|
|
7 |
General |
yiyecek sunumu |
food presentation n.
|
|
8 |
General |
yiyecek hizmeti çalışanları |
food service employees n.
|
|
9 |
General |
baş yemek dışındaki yiyecek |
side dish n.
|
|
10 |
General |
yiyecek (gezi için) |
prog n.
|
|
11 |
General |
çiftlik yiyecek ve ürünlerinin üretimi |
agribusiness n.
|
|
12 |
General |
mavi yiyecek küfü |
blue mould n.
|
|
13 |
General |
yiyecek tüketimi |
food consumption n.
|
|
14 |
General |
genellikle bir tezgah çevresinde oturulan, hafif yiyecek ve çeşitli içeceklerin satıldığı küçük restoran |
snack bar n.
|
|
15 |
General |
yahudi din kurallarına göre hazırlanmış yiyecek ve içecek |
kosher n.
|
|
16 |
General |
yiyecek sunan yerler |
eatery n.
|
|
17 |
General |
çiftlik yiyecek ve ürünlerinin işlenmesi |
agribusiness n.
|
|
18 |
General |
küçük samimi ortamlı ve yiyecek servisi yapan kuruluş |
café n.
|
|
19 |
General |
yiyecek hizmetinde satın alma |
food service purchasing n.
|
|
20 |
General |
kızartılmış yiyecek |
fry n.
|
|
21 |
General |
çok leziz yiyecek |
ambrosia n.
|
|
22 |
General |
yiyecek içecek |
provision n.
|
|
23 |
General |
yiyecek erzak |
cheer n.
|
|
24 |
General |
yiyecek madde |
esculent n.
|
|
25 |
General |
yiyecek maddesi |
foodstuff n.
|
|
26 |
General |
yiyecek payı |
ration n.
|
|
27 |
General |
yiyecek üretimi |
food processing n.
|
|
28 |
General |
yiyecek içecek |
board n.
|
|
29 |
General |
iştah açıcı yiyecek |
appetizer n.
|
|
30 |
General |
yemek artıklarından oluşan sulu yiyecek (hayvana verilen) |
slop n.
|
|
31 |
General |
iyi yiyecek ve içecekten anlayan kişi |
gourmet n.
|
|
32 |
General |
yiyecek üretimi |
quantity cookery n.
|
|
33 |
General |
dondurulmuş yiyecek |
frozen food n.
|
|
34 |
General |
besin değeri az olan yiyecek |
junk food n.
|
|
35 |
General |
yiyecek içecek |
boarding n.
|
|
36 |
General |
etnik yiyecek endüstrisi |
ethnic food industry n.
|
|
37 |
General |
bozulabilir yiyecek |
perishable foodstuff n.
|
|
38 |
General |
bu hamur işiyle yapılan meyveli ve tatlı bir yiyecek |
shortcake n.
|
|
39 |
General |
arama (yiyecek vb) |
foraging n.
|
|
40 |
General |
yiyecek şey |
comestibles n.
|
|
41 |
General |
temel yiyecek (bir kimsenin/bir hayvanın) |
staple n.
|
|
42 |
General |
nefis yiyecek |
delicacy n.
|
|
43 |
General |
yiyecek ve bazı eşyanın saklandığı yer |
hold n.
|
|
44 |
General |
yiyecek içecek firması |
catering firm n.
|
|
45 |
General |
saman gibi gıdası az yiyecek |
roughage n.
|
|
46 |
General |
yiyecek hizmeti yönetimi |
food service management n.
|
|
47 |
General |
parayla çalışan yiyecek içecek dağıtma makinesi |
automat n.
|
|
48 |
General |
çok selülozlu yiyecek |
roughage n.
|
|
49 |
General |
et, sebze ya da benzer malzemelerin karışımından hazırlanan sıvı yiyecek |
soup n.
|
|
50 |
General |
tahıldan yapılmış kahvaltılık yiyecek (mısır gevreği gibi) |
cereal n.
|
|
51 |
General |
yiyecek içecek |
provisions n.
|
|
52 |
General |
yiyecek ve içecek |
food and beverage n.
|
|
53 |
General |
yiyecek içecek |
catering n.
|
|
54 |
General |
yapılmış eşya/yiyecek |
manufacture n.
|
|
55 |
General |
yiyecek peşinde koşma |
forage n.
|
|
56 |
General |
yiyecek içecek hizmetleri |
food and beverage services n.
|
|
57 |
General |
yiyecek içecek sağlama |
purveyance n.
|
|
58 |
General |
az işlemden geçmiş yiyecek |
wholefood n.
|
|
59 |
General |
yiyecek dairesi |
catering department n.
|
|
60 |
General |
yiyecek sağlayan kimse |
caterer n.
|
|
61 |
General |
yenilebilir (yiyecek) |
edibleness n.
|
|
62 |
General |
yenebilir olma (yiyecek) |
edibleness n.
|
|
63 |
General |
askerlere yiyecek satan satıcı |
sutler n.
|
|
64 |
General |
yiyecek satan kimse |
provisioner n.
|
|
65 |
General |
bir hayvanın özellikle geyiğin yiyecek olarak kullanılan iç organları |
nombles n.
|
|
66 |
General |
mutfak eşyası gibi markette satılan ama yiyecek olmayan her bir şey |
nonfood n.
|
|
67 |
General |
bir hayvanın özellikle geyiğin yiyecek olarak kullanılan iç organları |
umbles n.
|
|
68 |
General |
bir hayvanın özellikle geyiğin yiyecek olarak kullanılan iç organları |
numbles n.
|
|
69 |
General |
yiyecek malzemesi |
food stuff n.
|
|
70 |
General |
yiyecek hazırlama |
food preparation n.
|
|
71 |
General |
kızartılmış yiyecek |
ery n.
|
|
72 |
General |
yiyecek ve içecek |
refreshments n.
|
|
73 |
General |
konserve yiyecek |
canned food n.
|
|
74 |
General |
yiyecek olarak kullanılan bitki |
food plant n.
|
|
75 |
General |
hazır yiyecek satan lokanta |
fast-food restaurant n.
|
|
76 |
General |
yiyecek içecek |
food-drink n.
|
|
77 |
General |
yiyecek krizi |
food crisis n.
|
|
78 |
General |
yiyecek kıtlığı |
food shortage n.
|
|
79 |
General |
üzerinde yiyecek taşınan küçük el arabası |
wagon n.
|
|
80 |
General |
hayvansal yiyecek |
animal food n.
|
|
81 |
General |
yiyecek kırıntısı |
food crumbs n.
|
|
82 |
General |
yiyecek gereksinimi |
food need n.
|
|
83 |
General |
yiyecek ve içecek |
food and drink n.
|
|
84 |
General |
yiyecek reyonu |
food hall n.
|
|
85 |
General |
yiyecek artığı |
food waste n.
|
|
86 |
General |
katı yiyecek |
solid food n.
|
|
87 |
General |
yiyecek arama gezileri |
scavenging trips n.
|
|
88 |
General |
şarap/yiyecek barı |
gastropub n.
|
|
89 |
General |
hazır yiyecek satan dükkanda görevli |
deli assistant n.
|
|
90 |
General |
yiyecek içecek sağlayan kimse |
caterer n.
|
|
91 |
General |
yiyecek içecek sağlama |
catering n.
|
|
92 |
General |
iştah açıcı yiyecek |
appetiser n.
|
|
93 |
General |
yemek/yiyecek kuponu |
food coupon n.
|
|
94 |
General |
yiyecek arayan kimse |
forager n.
|
|
95 |
General |
sokakta satılan yiyecek |
street food n.
|
|
96 |
General |
geleneksel yiyecek |
comfort food n.
|
|
97 |
General |
yiyecek kapları |
food containers n.
|
|
98 |
General |
proteinli yiyecek |
food with protein n.
|
|
99 |
General |
proteinli yiyecek |
protein food n.
|
|
100 |
General |
sağlıksız yiyecek |
unhealthy food n.
|
|
101 |
General |
yeterli yiyecek |
enough food n.
|
|
102 |
General |
yiyecek ihtiyacı |
food needs n.
|
|
103 |
General |
sağlıklı yiyecek |
healthy food n.
|
|
104 |
General |
bayat yiyecek |
stale food n.
|
|
105 |
General |
bayatlamış yiyecek |
stale food n.
|
|
106 |
General |
hızlı yiyecek |
fast food n.
|
|
107 |
General |
bir şeyin küçük parçası (özellikle yiyecek) |
niblet n.
|
|
108 |
General |
(yiyecek vb satan) sokak satıcısı |
food stall n.
|
|
109 |
General |
(ücretsiz) yiyecek kartı |
food voucher n.
|
|
110 |
General |
yiyecek ve içeceğe aşırı para harcama |
abligurition n.
|
|
111 |
General |
yiyecek hapları |
food pills n.
|
|
112 |
General |
yiyecek çantası |
food bag n.
|
|
113 |
General |
şekerli yiyecek |
sweet food n.
|
|
114 |
General |
yiyecek/içecek tatma etkinliği |
tasting n.
|
|
115 |
General |
yiyecek/içecek tatma etkinliği |
tasting n.
|
|
116 |
General |
yiyecek/içecek tatma etkinliği |
tasting n.
|
|
117 |
General |
çiftlik yiyecek ve ürünlerinin üretimi |
agrobusiness n.
|
|
118 |
General |
çiftlik yiyecek ve ürünlerinin işlenmesi |
agrobusiness n.
|
|
119 |
General |
iştah açıcı yiyecek |
teaser n.
|
|
120 |
General |
evde hazırlanandan farklı özellikte, satın alınan yiyecek |
cate [obsolete] n.
|
|
121 |
General |
yiyecek içeceklerin saklandığı yer |
catery [obsolete] n.
|
|
122 |
General |
manastırda yiyecek içeceklerden sorumlu kişi |
cellarist n.
|
|
123 |
General |
manastırda yiyecek içeceklerden sorumlu kişi |
cellarer n.
|
|
124 |
General |
otellerde ve lokantalarda yiyecek içecekten sorumlu kişi |
cellarman n.
|
|
125 |
General |
az miktarda yiyecek |
thumbpiece [dialect] n.
|
|
126 |
General |
az miktarda yiyecek |
thumbpiece [dialect] n.
|
|
127 |
General |
faydası olmayan abur cubur yiyecek |
trashtrie [scottish] n.
|
|
128 |
General |
yiyecek bulma içgüdüsü |
alimentiveness n.
|
|
129 |
General |
bütün gece yetecek kadar yiyecek |
allnight n.
|
|
130 |
General |
(bir yolculuğa çıkarken alınan) yiyecek veya azık |
bait n.
|
|
131 |
General |
(fırında) pişmiş yiyecek |
bake n.
|
|
132 |
General |
uzun süre bozulmadan kalabilen yiyecek |
keeper n.
|
|
133 |
General |
yiyecek olarak tüketilememe |
uneatableness n.
|
|
134 |
General |
fırında pişirilmiş yiyecek |
baked meat [obsolete] n.
|
|
135 |
General |
yiyecek sağlayan kimse |
viander n.
|
|
136 |
General |
canlı hayvanların yiyecek olarak tutulduğu yer |
vivary n.
|
|
137 |
General |
yiyecek parçalarını toplayıp bir kaba koymak için kullanılan bir bıçak |
voiding knife n.
|
|
138 |
General |
ağır olmama (yiyecek) |
liteness n.
|
|
139 |
General |
özellikle evsel kullanım için su veya yiyecek depolamak üzere üretilen aşağı burma menşeli büyük yeşil sırlı bir tür çömlek |
martaban n.
|
|
140 |
General |
yiyecek ikramı |
meat offering n.
|
|
141 |
General |
(yumuşak veya lapa benzeri) hazırlanmış yiyecek |
mess n.
|
|
142 |
General |
bir tabak veya öğün için yeterli sayıda veya miktarda (belirli bir yiyecek) |
mess n.
|
|
143 |
General |
doğranmış yiyecek |
hash n.
|
|
144 |
General |
yiyecek olarak salyangoz yetiştirme bilimi ve mesleği |
heliculture n.
|
|
145 |
General |
bakkalın müşterinin ayağı alışsın diye fazladan yiyecek vererek yaptığı ikram |
braata [caribbean] n.
|
|
146 |
General |
bakkalın müşterinin ayağı alışsın diye fazladan yiyecek vererek yaptığı ikram |
braatas [caribbean] n.
|
|
147 |
General |
bakkalın müşterinin ayağı alışsın diye fazladan yiyecek vererek yaptığı ikram |
broughta [caribbean] n.
|
|
148 |
General |
bakkalın müşterinin ayağı alışsın diye fazladan yiyecek vererek yaptığı ikram |
broughtas [caribbean] n.
|
|
149 |
General |
yiyecek olarak kullanılan hayvan eti |
brawn [obsolete] n.
|
|
150 |
General |
yiyecek gibi gerekli şey |
bread n.
|
|
151 |
General |
yiyecek koyulan kutu |
mocock n.
|
|
152 |
General |
yiyecek koyulan kutu |
mocuck n.
|
|
153 |
General |
ekstra yiyecek |
reward n.
|
|
154 |
General |
besin değeri olmayan yiyecek |
libberwort n.
|
|
155 |
General |
halka şeklinde yiyecek |
ring n.
|
|
156 |
General |
ağız dolusu yiyecek |
gob n.
|
|
157 |
General |
yiyecek parçası |
gobbet n.
|
|
158 |
General |
ağız dolusu yiyecek |
gobbet n.
|
|
159 |
General |
restorandan alınan paket yiyecek |
carry-out n.
|
|
160 |
General |
küçük veya ince yiyecek dilimi |
chip n.
|
|
161 |
General |
yeme içmede lüks yiyecek ayrımı yapma |
gourmandize n.
|
|
162 |
General |
iyi yiyecek seçiciliği |
gourmandism n.
|
|
163 |
General |
yeme içmede lüks yiyecek ayrımı yapma |
gourmandise n.
|
|
164 |
General |
(yiyecek) kristallenme |
grain n.
|
|
165 |
General |
ızgaralanmış yiyecek |
grillade n.
|
|
166 |
General |
mide dolusu yiyecek miktarı |
gutful n.
|
|
167 |
General |
yiyecek içecek sağlama |
opsonation n.
|
|
168 |
General |
özel yiyecek |
oyster n.
|
|
169 |
General |
lüks yiyecek |
oyster n.
|
|
170 |
General |
helal yiyecek |
halal food n.
|
|
171 |
General |
yutulan yiyecek |
ingesta n.
|
|
172 |
General |
çok miktarda yiyecek |
gorge n.
|
|
173 |
General |
kaliteli yiyecek ve içecekle ilgilenen kimse |
gormand n.
|
|
174 |
General |
ciddi yiyecek kıtlığı |
famine n.
|
|
175 |
General |
kitlesel yiyecek kıtlığı |
famine n.
|
|
176 |
General |
yiyecek verme |
pabulation n.
|
|
177 |
General |
az miktarda sarılı yiyecek |
parcel n.
|
|
178 |
General |
bir parça yiyecek alma |
pick [dialect] n.
|
|
179 |
General |
yumuşak yiyecek |
tender food n.
|
|
180 |
General |
öksürerek (yiyecek veya balgam) çıkarma |
coughing up n.
|
|
181 |
General |
(yiyecek, erzak için) kupon biriktirme |
couponing n.
|
|
182 |
General |
(jamaika'da) rastafarilerin yediği ucuz, tuzsuz ve doğal bir yiyecek |
ital n.
|
|
183 |
General |
ambalajlı satılan yiyecek |
packaged goods n.
|
|
184 |
General |
yiyecek veya içecek servis alanı |
pit stop n.
|
|
185 |
General |
yiyecek kabı |
plate n.
|
|
186 |
General |
toz hale getirilmiş kuru yiyecek |
powder n.
|
|
187 |
General |
kahve ve yiyecek satan büfe |
coffee stall n.
|
|
188 |
General |
yiyecek servis kabı |
flasket [obsolete] n.
|
|
189 |
General |
doğadan yiyecek gibi ham maddeleri toplama |
gathering n.
|
|
190 |
General |
yiyecek ve içecek |
gear [dialect] n.
|
|
191 |
General |
(yiyecek veya içeceği) ağza götürme |
prehension n.
|
|
192 |
General |
mide bulandıran yiyecek/içecek |
puke n.
|
|
193 |
General |
bir porsiyonluk yiyecek veya içecek |
service n.
|
|
194 |
General |
bir porsiyonluk yiyecek veya içecek |
serving n.
|
|
195 |
General |
(yiyecek) acılık |
sharpness n.
|
|
196 |
General |
(yiyecek) ekşilik |
sharpness n.
|
|
197 |
General |
iç malzeme ile doldurulan yiyecek |
shell n.
|
|
198 |
General |
yiyecek artığı |
crust n.
|
|
199 |
General |
misafirlerin yiyecek ve içeceklerin yalnızca kokularıyla yetinmek zorunda kaldığı ziyafet |
smell-feast n.
|
|
200 |
General |
yiyecek kutusu |
snaptin [dialect] n.
|
|
201 |
General |
lezzetli yiyecek |
sowl n.
|
|
202 |
General |
tadı tuzu yerinde yiyecek |
sowl n.
|
|
203 |
General |
cıvık kıvamlı yiyecek |
sowl n.
|
|
204 |
General |
bir bitkiden elde edilen sulu yiyecek |
succulence n.
|
|
205 |
General |
bir bitkiden elde edilen sulu yiyecek |
succulency n.
|
|
206 |
General |
bitkiden yapılan taze gıda veya sulu yiyecek |
succulent n.
|
|
207 |
General |
(yiyecek veya içeceklere) şeker ekleyen kimse |
sugarer n.
|
|
208 |
General |
yiyecek veya gerekli şeyleri sağlamak |
provision v.
|
|
209 |
General |
yiyecek tedarik etmek |
cater v.
|
|
210 |
General |
yiyecek bozulmak |
go bad v.
|
|
211 |
General |
ağzına sürmemek (yiyecek vb) |
not to touch v.
|
|
212 |
General |
yiyecek sağlamak |
board v.
|
|
213 |
General |
yiyecek aramak |
forage v.
|
|
214 |
General |
yiyecek ve içecek sağlamak |
cater v.
|
|
215 |
General |
çöpleri karıştırarak yiyecek vb aramak |
scavenge for v.
|
|
216 |
General |
dokunmak (yiyecek/iklim vb) |
disagree with v.
|
|
217 |
General |
yiyecek sağlamak |
victual v.
|
|
218 |
General |
bozulmuş olmak (yiyecek/içecek) |
be off v.
|
|
219 |
General |
dayamak (yiyecek) |
ply v.
|
|
220 |
General |
soğutmak (yiyecek/içecek) |
chill v.
|
|
221 |
General |
yiyecek bulmak |
victual v.
|
|
222 |
General |
sağlamak (para/yiyecek) |
put up v.
|
|
223 |
General |
yiyecek içecek sağlamak |
cater v.
|
|
224 |
General |
(yoksullara para/yiyecek) dağıtmak |
dole v.
|
|
225 |
General |
(yiyecek vb) dondurmak |
deep-freeze v.
|
|
226 |
General |
yiyecek dağıtmak |
distribute food v.
|
|
227 |
General |
yiyecek stoklamak |
pile up food v.
|
|
228 |
General |
birine yiyecek bir şeyler getirmek |
bring someone something to eat v.
|
|
229 |
General |
yiyecek bulmak için toprağı kazmak |
dig in the ground to find food v.
|
|
230 |
General |
yiyecek alışverişi yapmak |
buy groceries v.
|
|
231 |
General |
yiyecek için avlanmak |
hunt for food v.
|
|
232 |
General |
(yiyecek) yüzeyini alevlendirmek |
blaze v.
|
|
233 |
General |
yiyecek vermek |
meat v.
|
|
234 |
General |
bir kimseye (yiyecek) servis etmek |
help v.
|
|
235 |
General |
(yiyecek) çırpmak |
braid v.
|
|
236 |
General |
(yiyecek) kullanmak |
brook [obsolete] v.
|
|
237 |
General |
yiyecek vermek |
repast [obsolete] v.
|
|
238 |
General |
bir lokma yiyecek yemek |
luncheon v.
|
|
239 |
General |
yiyecek veya içecek temin etmek |
give v.
|
|
240 |
General |
hazır yiyecek satın almak |
buy food v.
|
|
241 |
General |
(özellikle yiyecek için) sırnaşıklık yapmak |
grub v.
|
|
242 |
General |
yiyecek aramak |
rustle v.
|
|
243 |
General |
yiyecek toplamak |
rustle v.
|
|
244 |
General |
seyyar yiyecek satmak |
costermonger v.
|
|
245 |
General |
(yiyecek) atıştırmak |
piece [dialect] v.
|
|
246 |
General |
yiyecek olarak servis etmek |
feed v.
|
|
247 |
General |
(yiyecek, içecek) bir parça almak |
partake v.
|
|
248 |
General |
yiyecek aramak |
scavenge v.
|
|
249 |
General |
(yiyecek, içecek) getirtmek |
send v.
|
|
250 |
General |
(yiyecek, içecek) servis ettirmek |
send v.
|
|
251 |
General |
(masaya) yiyecek koymak |
serve v.
|
|
252 |
General |
(masaya) yiyecek bırakmak |
serve v.
|
|
253 |
General |
(yiyecek veya beslenme düzeni) takviyelerle zenginleştirmek |
fortify [obsolete] v.
|
|
254 |
General |
yiyecek sağlamak |
foster [obsolete] v.
|
|
255 |
General |
biraz yiyecek pişirmek |
cook some food v.
|
|
256 |
General |
(yiyecek vb.) dayanmak |
keep v.
|
|
257 |
General |
karıştırarak yiyecek aramak |
scavenge v.
|
|
258 |
General |
(yiyecek) doldurmak |
stuff v.
|
|
259 |
General |
sade (yiyecek) |
plain adj.
|
|
260 |
General |
su katılarak hemen hazırlanan (yiyecek/içecek) |
instant adj.
|
|
261 |
General |
bozulmuş (yiyecek) |
bad adj.
|
|
262 |
General |
bozuk (yiyecek/içecek) |
spoiled adj.
|
|
263 |
General |
ağır (yiyecek) |
rich adj.
|
|
264 |
General |
bozuk (yiyecek vb) |
spoilt adj.
|
|
265 |
General |
acil (yiyecek vb) çabuk ve kolay hazırlanabilen |
instant adj.
|
|
266 |
General |
yağlı yiyecek |
fatty adj.
|
|
267 |
General |
hafif (yiyecek/içecek) |
mild adj.
|
|
268 |
General |
çabuk bozulan (yiyecek) |
perishable adj.
|
|
269 |
General |
yiyecek maddeleri için uygun veya güvenli |
food safe adj.
|
|
270 |
General |
aşırı tatlı veya ağır olmayan (yiyecek) |
uncloying adj.
|
|
271 |
General |
yiyecek hazırlamakta kullanılan (kap kacak ve ev aletleri) |
kitchenware adj.
|
|
272 |
General |
bozuk (yiyecek vb) |
spoiled adj.
|
|
273 |
General |
sarı (yiyecek) |
blake [dialect] [england] adj.
|
|
274 |
General |
sulu (yiyecek) |
blashy [dialect] [uk] adj.
|
|
275 |
General |
(ağzı kapalı yiyecek kabı) içeriğinin bozulması nedeniyle şişmiş |
blown adj.
|
|
276 |
General |
(yiyecek) bozuk |
blown adj.
|
|
277 |
General |
hafif tatlı (yiyecek) |
mild-tasting adj.
|
|
278 |
General |
(yiyecek) çok sıcak ve acı |
incendiary adj.
|
|
279 |
General |
yiyecek sağlayan |
pabulous adj.
|
|
280 |
General |
(yiyecek veya içecek) ambalaja sarılı |
pouched adj.
|
|
281 |
General |
(yiyecek) ağır |
stodgy adj.
|
|
282 |
General |
(yiyecek) yoğun dokulu |
stodgy adj.
|
|
283 |
General |
(yiyecek) yoğun kıvamlı |
stodgy adj.
|
|
284 |
General |
hazır (yiyecek, içecek) |
instant adj.
|
|
Phrasals |
|
285 |
Phrasals |
(yiyecek) kabız etmek |
block someone up v.
|
|
286 |
Phrasals |
(yiyecek) çiğnemek |
chew up v.
|
|
287 |
Phrasals |
çabucak yiyecek bir şeyler hazırlatmak |
whip someone up something v.
|
|
288 |
Phrasals |
çabucak yiyecek bir şeyler hazırlamak |
whip up something v.
|
|
289 |
Phrasals |
çabucak yiyecek bir şeyler hazırlamak |
whip something up v.
|
|
290 |
Phrasals |
(yiyecek vb) yenilip yutulmak |
go down v.
|
|
291 |
Phrasals |
(birine/bir hayvana) yiyecek (bir şey) vermek |
feed (something) to (someone or an animal) v.
|
|
292 |
Phrasals |
süresi dolmak (yiyecek, içecek) |
go off v.
|
|
293 |
Phrasals |
eşeleyip (yiyecek) aramak |
grub for (something) v.
|
|
294 |
Phrasals |
yeri/toprağı kazıp (yiyecek) aramak |
grub for (something) v.
|
|
295 |
Phrasals |
yerin altını üstüne getirip (yiyecek) aramak |
grub for (something) v.
|
|
296 |
Phrasals |
eşeleyip (yiyecek) aramak |
grub for v.
|
|
297 |
Phrasals |
yeri/toprağı kazıp (yiyecek) aramak |
grub for v.
|
|
298 |
Phrasals |
yerin altını üstüne getirip (yiyecek) aramak |
grub for v.
|
|
299 |
Phrasals |
(bir yerde bir yiyecek/içecek) servisi yapmak |
serve (something) in (some place) v.
|
|
300 |
Phrasals |
restorandan paket yiyecek alıp götürüp başka yerde yemek |
take away v.
|
|
301 |
Phrasals |
restorandan paket yiyecek alıp götürüp başka yerde yemek |
take out v.
|
|
302 |
Phrasals |
(birine/bir hayvana bir yiyecek) vermek |
feed (someone or an animal) with (something) v.
|
|
303 |
Phrasals |
(yiyecek) mideye indirmek |
garbage down v.
|
|
304 |
Phrasals |
(birine bir şeye bir yiyecek/içecek) sunmak/ikram etmek |
serve (something) to (someone or something) v.
|
|
305 |
Phrasals |
(bir yiyecek) sunmak |
set (something) out v.
|
|
306 |
Phrasals |
(birinden para, yiyecek) dilenmek/koparmaya çalışmak |
touch (one) for (something) v.
|
|
307 |
Phrasals |
(domuz) burnuyla eşeleyerek yiyecek aramak |
root about v.
|
|
Phrases |
|
308 |
Phrases |
yiyecek ve içecek ile girilmez |
food and drink are not permitted expr.
|
|
309 |
Phrases |
yiyecek ve içecek ile girmek yasaktır |
no food or drink allowed expr.
|
|
310 |
Phrases |
yiyecek ve içecek ile girilmez |
no food or drink permitted expr.
|
|
311 |
Phrases |
yiyecek ve içecek ile girilmez |
no food or drink allowed expr.
|
|
312 |
Phrases |
yiyecek ve içecek ile girilmez |
food and drink are not allowed expr.
|
|
313 |
Phrases |
yiyecek ve içecek ile girmek yasaktır |
food and drink are not permitted expr.
|
|
314 |
Phrases |
yiyecek ve içecek ile girmek yasaktır |
food and drink are not allowed expr.
|
|
315 |
Phrases |
yiyecek ve içecek ile girmek yasaktır |
no food or drink permitted expr.
|
|
Proverb |
|
316 |
Proverb |
ek tohumun hasını çekme yiyecek yasını |
good seed makes a good crop
|
|
Colloquial |
|
317 |
Colloquial |
karbonhidrat içeriği yüksek yiyecek |
carbo n.
|
|
318 |
Colloquial |
çerez gibi yiyecek |
app n.
|
|
319 |
Colloquial |
iki lokma yiyecek |
bite n.
|
|
320 |
Colloquial |
alkol sonrası aşırı sarhoşken tüketilen yiyecek |
drunchies n.
|
|
321 |
Colloquial |
yatak ve yiyecek |
bed and board n.
|
|
322 |
Colloquial |
besin değeri olmayan yiyecek |
empty calories n.
|
|
323 |
Colloquial |
sadece kaloriden ibaret yiyecek |
empty calories n.
|
|
324 |
Colloquial |
lüzumsuz yiyecek |
empty calories n.
|
|
325 |
Colloquial |
besin değeri az olan/besin değeri olmayan yiyecek |
empty calories n.
|
|
326 |
Colloquial |
kalorisi yüksek besin değeri düşük yiyecek |
empty calories n.
|
|
327 |
Colloquial |
lapa gibi yiyecek |
glop n.
|
|
328 |
Colloquial |
kötü/iğrenç yiyecek |
glop n.
|
|
329 |
Colloquial |
bulamaç gibi yiyecek |
glop n.
|
|
330 |
Colloquial |
vıcık vıcık yiyecek |
glop n.
|
|
331 |
Colloquial |
iştah kırıcı/kapatan yiyecek |
glop n.
|
|
332 |
Colloquial |
yenecek bir tarafı olmayan bir yiyecek |
glop n.
|
|
333 |
Colloquial |
arkasında kurulan mutfakta yiyecek yapıp satılan araç |
gut truck n.
|
|
334 |
Colloquial |
iştah kaçırıcı yiyecek/içecek |
hogwash n.
|
|
335 |
Colloquial |
kalacak/yatacak yer ve yiyecek |
board and lodging n.
|
|
336 |
Colloquial |
insanın ağzını sulandıran yiyecek görüntüleri |
food porn n.
|
|
337 |
Colloquial |
(bir yiyecek) dokunmak |
(some food) didn't agree with (someone) v.
|
|
338 |
Colloquial |
(yiyecek, içecek) seyreltmek |
cut v.
|
|
339 |
Colloquial |
silip süpürmek (yiyecek, içecek) |
hoover up [uk] v.
|
|
340 |
Colloquial |
kendine yiyecek bir şeyler satın al |
buy yourself some food expr.
|
|
341 |
Colloquial |
O kadar açım ki (bir yiyecek) için adam öldürebilirim |
I could murder (some kind of food) expr.
|
|
342 |
Colloquial |
(bir yiyecek) için cinayet işleyebilirim |
I could murder (some kind of food) expr.
|
|
343 |
Colloquial |
yiyecek hiçbir şey |
wind pudding and air dip expr.
|
|
344 |
Colloquial |
bu (yiyecek, içecek, sefer) birinden |
this one is on (one) expr.
|
|
345 |
Colloquial |
bu (yiyecek, içecek, sefer) biri tarafından ödenecek |
this one is on (one) expr.
|
|
346 |
Colloquial |
bu (yiyecek, içecek, sefer) biri tarafından ısmarlanacak |
this one is on (one) expr.
|
|
347 |
Colloquial |
bu (yiyecek, içecek, sefer) birinden |
This one is on someone expr.
|
|
348 |
Colloquial |
bu (yiyecek, içecek, sefer) biri tarafından ödenecek |
This one is on someone expr.
|
|
349 |
Colloquial |
bu (yiyecek, içecek, sefer) biri tarafından ısmarlanacak |
This one is on someone expr.
|
|
350 |
Colloquial |
(yiyecek, içecek, sefer) birinden |
be on (one) expr.
|
|
351 |
Colloquial |
(yiyecek, içecek, sefer) biri tarafından ödenecek |
be on (one) expr.
|
|
352 |
Colloquial |
(yiyecek, içecek, sefer) biri tarafından ısmarlanacak |
be on (one) expr.
|
|
353 |
Colloquial |
bu (yiyecek, içecek, sefer) birinden |
this one is on expr.
|
|
354 |
Colloquial |
bu (yiyecek, içecek, sefer) biri tarafından ödenecek |
this one is on expr.
|
|
355 |
Colloquial |
bu (yiyecek, içecek, sefer) biri tarafından ısmarlanacak |
this one is on expr.
|
|
356 |
Colloquial |
bu (yiyecek, içecek, sefer) benden |
this one's on me expr.
|
|
Idioms |
|
357 |
Idioms |
hafif bir şeyler (yiyecek) |
a spot of lunch n.
|
|
358 |
Idioms |
hafif bir şeyler (yiyecek) |
spot of lunch n.
|
|
359 |
Idioms |
ayvayı yiyecek olan |
dead duck n.
|
|
360 |
Idioms |
ayvayı yiyecek olan |
a dead duck n.
|
|
361 |
Idioms |
yeterli miktarda (yiyecek) |
an elegant sufficiency n.
|
|
362 |
Idioms |
yeterli miktarda (yiyecek) |
a gracious plenty n.
|
|
363 |
Idioms |
evinden uzak birine gönderilen yiyecek, içecek, kıyafet içeren paket |
care package n.
|
|
364 |
Idioms |
yiyecek, giyinme, barınma gibi fiziksel rahatlığı sağlayan ihtiyaçlar |
creature comfort n.
|
|
365 |
Idioms |
bir orduyu doyuracak kadar yemek/yiyecek |
enough (food) to feed coxey's army n.
|
|
366 |
Idioms |
bir orduya yetecek kadar yemek/yiyecek |
enough (food) to feed coxey's army n.
|
|
367 |
Idioms |
çok besleyici gıda/yiyecek |
superfood n.
|
|
368 |
Idioms |
yiyecek aramak |
cry cupboard v.
|
|
369 |
Idioms |
haşlanmış yiyecek içeren yemek hazırlamak |
boil the pot v.
|
|
370 |
Idioms |
rahatlatmak (içki, yiyecek, vb. ile) |
take the edge off v.
|
|
371 |
Idioms |
yiyecek parası kazanmak |
keep body and soul together v.
|
|
372 |
Idioms |
yiyecek sağlayarak halka yardım etmek |
cater for v.
|
|
373 |
Idioms |
yemek/yiyecek dağıtmak |
dish something out v.
|
|
374 |
Idioms |
yemek/yiyecek servisi yapmak |
dish something out v.
|
|
375 |
Idioms |
sinsice yiyecek avına çıkmak (hayvan) |
be/go on the prowl v.
|
|
376 |
Idioms |
(yiyecek, içecek) yumulmak |
walk into v.
|
|
377 |
Idioms |
yiyecek alışverişi yapmak |
get the messages v.
|
|
378 |
Idioms |
(bir yiyecek/içecek) birine iyi gelmemek |
not agree with someone v.
|
|
379 |
Idioms |
(bir yiyecek/içecek) birine dokunmak |
not agree with someone v.
|
|
380 |
Idioms |
(bir yiyecek/içecek) birine yaramamak |
not agree with someone v.
|
|
381 |
Idioms |
(bir yiyecek/içecek) birine iyi gelmemek |
not agree with someone v.
|
|
382 |
Idioms |
(bir yiyecek/içecek) birine dokunmak |
not agree with someone v.
|
|
383 |
Idioms |
(bir yiyecek/içecek) birine yaramamak |
not agree with someone v.
|
|
384 |
Idioms |
ayvayı yiyecek olmak |
be a dead duck v.
|
|
385 |
Idioms |
karşılıksız para, yiyecek istemek |
be on the scrounge (for something) v.
|
|
386 |
Idioms |
karşılıksız para, yiyecek istemek |
go on the scrounge (for something) v.
|
|
387 |
Idioms |
silinip süpürülmek (yiyecek, kaynak) |
be running on empty v.
|
|
388 |
Idioms |
atı bile yiyecek kadar aç olmak |
could eat a horse v.
|
|
389 |
Idioms |
daha yiyecek çok fırın ekmeği olmak |
have a long way to go v.
|
|
390 |
Idioms |
(içki, yiyecek) enerji vermek |
put hair on your chest v.
|
|
391 |
Idioms |
(içki, yiyecek) cesaret vermek |
put hair on your chest v.
|
|
392 |
Idioms |
(içki, yiyecek) kendine getirmek |
put hair on your chest v.
|
|
393 |
Idioms |
(içki, yiyecek) enerji vermek |
put hairs on your chest v.
|
|
394 |
Idioms |
(içki, yiyecek) cesaret vermek |
put hairs on your chest v.
|
|
395 |
Idioms |
(içki, yiyecek) kendine getirmek |
put hairs on your chest v.
|
|
396 |
Idioms |
(bir yiyecek) için yer ayırmak/bırakmak |
save room (for something) v.
|
|
397 |
Idioms |
yeterli miktarda (yiyecek) |
gracious plenty adj.
|
|
398 |
Idioms |
çok yağlı (yiyecek) |
too rich for someone's blood expr.
|
|
399 |
Idioms |
yiyecek ve yatak |
room and board expr.
|
|
400 |
Idioms |
birinden fırça yiyecek konumda |
on the mat expr.
|
|
401 |
Idioms |
kahve ve yanında yiyecek/atıştırmalık bir şeyler |
coffee and expr.
|
|
402 |
Idioms |
(biri) yiyebileceğinden fazla yiyecek alıyor/almış |
(one's) eyes are bigger than (one's) belly expr.
|
|
403 |
Idioms |
(biri) yiyebileceğinden fazla yiyecek almış/alıyor |
(one's) eyes are bigger than (one's) stomach expr.
|
|
404 |
Idioms |
zılgıtı yiyecek |
for the high jump [uk/australia] expr.
|
|
405 |
Idioms |
paparayı yiyecek |
for the high jump [uk/australia] expr.
|
|
406 |
Idioms |
yiyebileceğinden fazla yiyecek almış/alıyor |
one's eyes are bigger than stomach expr.
|
|
Speaking |
|
407 |
Speaking |
bize verdikleri yiyecek |
the food they gave us n.
|
|
408 |
Speaking |
bana ne zaman yiyecek bir şeyler vereceksin? |
when are you going to give me some food? expr.
|
|
409 |
Speaking |
bunu yiyecek kadar sarhoş değilim |
I'm not drunk enough to fall for it expr.
|
|
410 |
Speaking |
daha yiyecek çok fırın ekmeğin var |
you have a long way to go expr.
|
|
411 |
Speaking |
en sevdiğin yiyecek nedir? |
what is your favourite food? expr.
|
|
412 |
Speaking |
en sevdiğin yiyecek ne? |
what is your favourite food? expr.
|
|
413 |
Speaking |
ona biraz yiyecek ver |
give him some food expr.
|
|
414 |
Speaking |
sana yiyecek bir şeyler hazırlayabilirim |
I can make you something to eat expr.
|
|
415 |
Speaking |
sana yiyecek birşeyler hazırlayayım |
I'll fix you something to eat expr.
|
|
416 |
Speaking |
size yiyecek bir şeyler hazırlayayım |
I'll fix you something to eat expr.
|
|
417 |
Speaking |
size biraz yiyecek getirdim |
I brought you some food expr.
|
|
418 |
Speaking |
sana biraz yiyecek getirdim |
I brought you some food expr.
|
|
419 |
Speaking |
yiyecek bir şey ister misin? |
you want something to eat? expr.
|
|
420 |
Speaking |
yiyecek bir şeyler ister misin? |
do you want something to eat? expr.
|
|
421 |
Speaking |
yiyecek bir şeyler alın |
get yourselves something to eat expr.
|
|
Trade/Economic |
|
422 |
Trade/Economic |
eskiden şehir sınırına girişte özellikle yiyecek maddeleri üzerinden alınan ithal vergisi |
octroi n.
|
|
423 |
Trade/Economic |
harcanan yiyecek maliyeti |
cost of food consumed n.
|
|
424 |
Trade/Economic |
sağlama (yiyecek/gereç vb) |
purveyance n.
|
|
425 |
Trade/Economic |
satılan yiyecek maliyeti |
cost of food sold n.
|
|
426 |
Trade/Economic |
yiyecek maddesi vergisi |
food tax n.
|
|
427 |
Trade/Economic |
yiyecek dışındaki kategoriler |
non-food categories n.
|
|
428 |
Trade/Economic |
yiyecek dağıtım şirketi |
caterer n.
|
|
429 |
Trade/Economic |
yiyecek dairesi |
food department n.
|
|
430 |
Trade/Economic |
yiyecek madde komisyoncusu |
food broker n.
|
|
431 |
Trade/Economic |
yiyecek ithali |
food import n.
|
|
432 |
Trade/Economic |
yiyecek departmanı |
catering department n.
|
|
433 |
Trade/Economic |
yiyecek ve yatacak |
board and lodging n.
|
|
434 |
Trade/Economic |
yiyecek ciro taahhüdü |
food turnover guarantee n.
|
|
435 |
Trade/Economic |
yiyecek masrafi |
food cost n.
|
|
436 |
Trade/Economic |
yiyecek ciro teminatı |
food turnover guarantee n.
|
|
437 |
Trade/Economic |
tüccar denizciye verilen yasal olan günlük minimum yiyecek ve içecek miktarı |
whack [uk] n.
|
|
438 |
Trade/Economic |
gece kulüpleri veya restoranlar tarafından belirlenen, her bir müşterinin yiyecek ve içeceğe ödemesi gereken meblağ |
minimum n.
|
|
439 |
Trade/Economic |
bayilikte satılan yiyecek-içecek ürünleri |
concession n.
|
|
440 |
Trade/Economic |
sıcak yiyecek ve içecek satan seyyar minibüs |
pie cart [new zealand] n.
|
|
441 |
Trade/Economic |
(üniversitelerde) kitap, yiyecek gibi harcamalar için kullanılabilecek bir ödeme yöntemi |
flex dollars n.
|
|
442 |
Trade/Economic |
taze yiyecek ve içecek tedarik etmek |
reprovision v.
|
|
443 |
Trade/Economic |
taze yiyecek ve içecek stoklamak |
reprovision v.
|
|
Law |
|
444 |
Law |
(eski ingiliz hukukunda) ormancıların orman sınırları dahilinde yiyecek, içecek ve barınma talep hakkına elverişli arazi |
terra putura n.
|
|
445 |
Law |
ormancıların, orman sınırları dahilinde yiyecek, içecek ve barınma talebi hakkı |
puture n.
|
|
Politics |
|
446 |
Politics |
devletin askerleri ev sahiplerinin rızası olmadan ev sahiplerine ait evlere yerleştirmesi ve zorla yiyecek sağlamaya zorlaması |
quartering soldiers n.
|
|
447 |
Politics |
yiyecek tahsisatı |
bouche n.
|
|
Tourism |
|
448 |
Tourism |
otel odasında içecek yiyecek sunulması |
room service n.
|
|
449 |
Tourism |
yiyecek ve içecek sunan bar ya da küçük restoran |
wine bar n.
|
|
450 |
Tourism |
yiyecek-içecek tesisi |
refreshments facility n.
|
|
451 |
Tourism |
yiyecek-içecek sektörü |
food and beverage sector n.
|
|
Technical |
|
452 |
Technical |
dondurularak korunan yiyecek |
grommet n.
|
|
453 |
Technical |
katı yiyecek |
solid food n.
|
|
454 |
Technical |
uçaktaki yiyecek bölümü |
galley n.
|
|
455 |
Technical |
yiyecek arabası |
catering vehicle n.
|
|
456 |
Technical |
yiyecek hazırlama cihazları |
food preparation appliances n.
|
|
457 |
Technical |
yiyecek atığı öğütme makinesi |
food waste disposer n.
|
|
458 |
Technical |
yiyecek servis yollamak için kullanılan küçük asansör |
dumb-waiter n.
|
|
459 |
Technical |
yiyecek artığı öğütücüsü |
food waste disposer n.
|
|
460 |
Technical |
yiyecek asansörü |
dummy n.
|
|
461 |
Technical |
(yiyecek) kurutucu |
curer n.
|
|
462 |
Technical |
soğutarak korumak (yiyecek) |
refrigerate v.
|
|
Computer |
|
463 |
Computer |
yiyecek kategorisi |
food category n.
|
|
464 |
Computer |
yiyecek kategorileri |
food categories n.
|
|
Textile |
|
465 |
Textile |
yiyecek parçalarını toplayıp bir kaba koymak için kullanılan bir bıçak |
voile n.
|
|
Marine |
|
466 |
Marine |
denize atılan ekipman ya da yiyecek |
lagend n.
|
|
467 |
Marine |
yiyecek konusunda cimri kimse |
pinchgut n.
|
|
Medical |
|
468 |
Medical |
sonda ile mideye yiyecek gönderilmesi |
gastrogavage n.
|
|
469 |
Medical |
yiyecek topağı |
food bolus n.
|
|
470 |
Medical |
boğulan kişinin soluk borusundaki yiyecek gibi nesneyi çıkarmak için kullanılan bir acil müdahale tekniği |
heimlich maneuver n.
|
|
471 |
Medical |
boğulan kişinin soluk borusundaki yiyecek gibi nesneyi çıkarmak için kullanılan bir acil müdahale tekniği |
heimlich manoeuvere n.
|
|
Psychology |
|
472 |
Psychology |
sağlıklı yiyecek tüketme takıntısı |
orthorexia n.
|
|
473 |
Psychology |
proteinli yiyecek korkusu |
proteinphobia n.
|
|
Physiology |
|
474 |
Physiology |
mideye indirildikten sonra geğirme veya regürjitasyon sonucu yeniden tat vermek (yiyecek) |
repeat v.
|
|
Pathology |
|
475 |
Pathology |
kontamine su veya yiyecek tüketiminden kaynaklı akut bağırsak enfeksiyonu |
asiatic cholera n.
|
|
476 |
Pathology |
kontamine su veya yiyecek tüketiminden kaynaklı akut bağırsak enfeksiyonu |
indian cholera n.
|
|
477 |
Pathology |
kontamine su veya yiyecek tüketiminden kaynaklı akut bağırsak enfeksiyonu |
epidemic cholera n.
|
|
478 |
Pathology |
kontamine su veya yiyecek tüketiminden kaynaklı akut bağırsak enfeksiyonu |
cholera n.
|
|
Parasitology |
|
479 |
Parasitology |
parazit bitkilerin konak bitkiye nüfuz edip yiyecek elde etmeye yarayan kök benzeri uzantıları |
huastorium n.
|
|
Food Engineering |
|
480 |
Food Engineering |
yiyecek taklidi ürünü |
food-imitating product n.
|
|
481 |
Food Engineering |
yiyecek taklidi ürünü |
food imitation product n.
|
|
482 |
Food Engineering |
(önceden pişirilmiş) ısıtılıp yenmeye hazır yiyecek |
cook-chill food n.
|
|
483 |
Food Engineering |
sindirimi zor yiyecek |
ballast n.
|
|
484 |
Food Engineering |
yiyecek olarak tüketilen mayalı mısır |
kanga pirau [new zealand] n.
|
|
485 |
Food Engineering |
organik olarak yetiştirilmiş yiyecek |
wholefood n.
|
|
486 |
Food Engineering |
sütten yapılan yiyecek |
milk meats n.
|
|
487 |
Food Engineering |
hayvan yemlerinde ve bazı ticari yiyecek ürünlerinde kullanılan kaba öğütülmüş soya yağlı kek |
grit n.
|
|
488 |
Food Engineering |
standart ölçüde konserve yiyecek |
picnic n.
|
|
489 |
Food Engineering |
(yiyecek) anormal fermantasyonlu ürünler nedeniyle şişmek |
blow v.
|
|
490 |
Food Engineering |
hiçbir içeriği çıkarılmamış (yiyecek) |
whole adj.
|
|
491 |
Food Engineering |
yağsız (yiyecek) |
minceur adj.
|
|
492 |
Food Engineering |
düşük kalorili (yiyecek) |
minceur adj.
|
|
493 |
Food Engineering |
proteince zengin (yiyecek) |
high-protein adj.
|
|
494 |
Food Engineering |
yüksek proteinli (yiyecek) |
high-protein adj.
|
|
495 |
Food Engineering |
(yiyecek) salamura edilmiş |
cured adj.
|
|
496 |
Food Engineering |
(yiyecek) tütsülenmiş |
cured adj.
|
|
497 |
Food Engineering |
(yiyecek) kurutulmuş |
cured adj.
|
|
498 |
Food Engineering |
(yiyecek veya içecek) istenmeyen fermantasyon sonucu ekşimiş |
fermented adj.
|
|
499 |
Food Engineering |
şekillendirilmiş (yiyecek) |
pressed adj.
|
|
500 |
Food Engineering |
presle suyu alınmış (yiyecek) |
pressed adj.
|
|