yiyecek - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

yiyecek



"yiyecek" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 74 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
yiyecek food i.
General
yiyecek tack i.
yiyecek diet i.
yiyecek victual i.
yiyecek board i.
yiyecek forage i.
yiyecek feed i.
yiyecek foodstuff i.
yiyecek fare i.
yiyecek nurture i.
yiyecek drug i.
yiyecek eatables i.
yiyecek chow i.
yiyecek scran i.
yiyecek sustenance i.
yiyecek aliment i.
yiyecek cheer i.
yiyecek keep i.
yiyecek grub i.
yiyecek pabulum i.
yiyecek bread i.
yiyecek viand i.
yiyecek nutrition i.
yiyecek maintenance i.
yiyecek refreshments i.
yiyecek food i.
yiyecek refreshment i.
yiyecek eats i.
yiyecek nourishment i.
yiyecek food product i.
yiyecek toke [brit] i.
yiyecek eatable i.
yiyecek eatables i.
yiyecek kai [new zealand] i.
yiyecek victualage i.
yiyecek victuallage i.
yiyecek vitaille i.
yiyecek meat i.
yiyecek muckamuck i.
yiyecek commons i.
yiyecek bellycheer [obsolete] i.
yiyecek pabulation i.
yiyecek peck i.
yiyecek scaff i.
yiyecek fosterment i.
yiyecek fother i.
yiyecek edible s.
yiyecek comestible s.
Colloquial
yiyecek chuck i.
yiyecek eats i.
yiyecek chop [west africa] i.
Law
yiyecek aliment i.
Technical
yiyecek pabulum i.
Computer
yiyecek groceries i.
Medical
yiyecek broma i.
Gastronomy
yiyecek tuck i.
yiyecek kaikai i.
Chemistry
yiyecek feedstock i.
Military
yiyecek subsistence i.
Archaic
yiyecek vittle i.
yiyecek vivers [scotland] i.
yiyecek fayre i.
Slang
yiyecek tucker i.
yiyecek eats i.
yiyecek grindage i.
yiyecek munga [new zealand/australia] i.
yiyecek pecks i.
yiyecek peckings i.
yiyecek skran i.
British Slang
yiyecek scran i.
yiyecek nose-bag i.
yiyecek nosh i.
yiyecek belly timber i.
yiyecek grub i.

"yiyecek" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

Türkçe İngilizce
General
yiyecek yardımı food allowance i.
yiyecek otomatı slot machine i.
bir restoranda mevcut yiyecek ve içeceklerin listesi menu i.
yiyecek içecek viands i.
yiyecek hizmeti food service i.
yardım amaçlı yiyecek relief food i.
yiyecek sunumu food presentation i.
yiyecek hizmeti çalışanları food service employees i.
baş yemek dışındaki yiyecek side dish i.
yiyecek (gezi için) prog i.
çiftlik yiyecek ve ürünlerinin üretimi agribusiness i.
mavi yiyecek küfü blue mould i.
yiyecek tüketimi food consumption i.
genellikle bir tezgah çevresinde oturulan, hafif yiyecek ve çeşitli içeceklerin satıldığı küçük restoran snack bar i.
yahudi din kurallarına göre hazırlanmış yiyecek ve içecek kosher i.
yiyecek sunan yerler eatery i.
çiftlik yiyecek ve ürünlerinin işlenmesi agribusiness i.
küçük samimi ortamlı ve yiyecek servisi yapan kuruluş café i.
yiyecek hizmetinde satın alma food service purchasing i.
kızartılmış yiyecek fry i.
çok leziz yiyecek ambrosia i.
yiyecek içecek provision i.
yiyecek erzak cheer i.
yiyecek madde esculent i.
yiyecek maddesi foodstuff i.
yiyecek payı ration i.
yiyecek üretimi food processing i.
yiyecek içecek board i.
iştah açıcı yiyecek appetizer i.
yemek artıklarından oluşan sulu yiyecek (hayvana verilen) slop i.
iyi yiyecek ve içecekten anlayan kişi gourmet i.
yiyecek üretimi quantity cookery i.
dondurulmuş yiyecek frozen food i.
besin değeri az olan yiyecek junk food i.
yiyecek içecek boarding i.
etnik yiyecek endüstrisi ethnic food industry i.
bozulabilir yiyecek perishable foodstuff i.
bu hamur işiyle yapılan meyveli ve tatlı bir yiyecek shortcake i.
arama (yiyecek vb) foraging i.
yiyecek şey comestibles i.
temel yiyecek (bir kimsenin/bir hayvanın) staple i.
nefis yiyecek delicacy i.
yiyecek ve bazı eşyanın saklandığı yer hold i.
yiyecek içecek firması catering firm i.
saman gibi gıdası az yiyecek roughage i.
yiyecek hizmeti yönetimi food service management i.
parayla çalışan yiyecek içecek dağıtma makinesi automat i.
çok selülozlu yiyecek roughage i.
et, sebze ya da benzer malzemelerin karışımından hazırlanan sıvı yiyecek soup i.
tahıldan yapılmış kahvaltılık yiyecek (mısır gevreği gibi) cereal i.
yiyecek içecek provisions i.
yiyecek ve içecek food and beverage i.
yiyecek içecek catering i.
yapılmış eşya/yiyecek manufacture i.
yiyecek peşinde koşma forage i.
yiyecek içecek hizmetleri food and beverage services i.
yiyecek içecek sağlama purveyance i.
az işlemden geçmiş yiyecek wholefood i.
yiyecek dairesi catering department i.
yiyecek sağlayan kimse caterer i.
yenilebilir (yiyecek) edibleness i.
yenebilir olma (yiyecek) edibleness i.
askerlere yiyecek satan satıcı sutler i.
yiyecek satan kimse provisioner i.
bir hayvanın özellikle geyiğin yiyecek olarak kullanılan iç organları nombles i.
mutfak eşyası gibi markette satılan ama yiyecek olmayan her bir şey nonfood i.
bir hayvanın özellikle geyiğin yiyecek olarak kullanılan iç organları umbles i.
bir hayvanın özellikle geyiğin yiyecek olarak kullanılan iç organları numbles i.
yiyecek malzemesi food stuff i.
yiyecek hazırlama food preparation i.
kızartılmış yiyecek ery i.
yiyecek ve içecek refreshments i.
konserve yiyecek canned food i.
yiyecek olarak kullanılan bitki food plant i.
hazır yiyecek satan lokanta fast-food restaurant i.
yiyecek içecek food-drink i.
yiyecek krizi food crisis i.
yiyecek kıtlığı food shortage i.
üzerinde yiyecek taşınan küçük el arabası wagon i.
hayvansal yiyecek animal food i.
yiyecek kırıntısı food crumbs i.
yiyecek gereksinimi food need i.
yiyecek ve içecek food and drink i.
yiyecek reyonu food hall i.
yiyecek artığı food waste i.
katı yiyecek solid food i.
yiyecek arama gezileri scavenging trips i.
şarap/yiyecek barı gastropub i.
hazır yiyecek satan dükkanda görevli deli assistant i.
yiyecek içecek sağlayan kimse caterer i.
yiyecek içecek sağlama catering i.
iştah açıcı yiyecek appetiser i.
yemek/yiyecek kuponu food coupon i.
yiyecek arayan kimse forager i.
sokakta satılan yiyecek street food i.
geleneksel yiyecek comfort food i.
yiyecek kapları food containers i.
proteinli yiyecek food with protein i.
proteinli yiyecek protein food i.
sağlıksız yiyecek unhealthy food i.
yeterli yiyecek enough food i.
yiyecek ihtiyacı food needs i.
sağlıklı yiyecek healthy food i.
bayat yiyecek stale food i.
bayatlamış yiyecek stale food i.
hızlı yiyecek fast food i.
bir şeyin küçük parçası (özellikle yiyecek) niblet i.
(yiyecek vb satan) sokak satıcısı food stall i.
(ücretsiz) yiyecek kartı food voucher i.
yiyecek ve içeceğe aşırı para harcama abligurition i.
yiyecek hapları food pills i.
yiyecek çantası food bag i.
şekerli yiyecek sweet food i.
yiyecek/içecek tatma etkinliği tasting i.
yiyecek/içecek tatma etkinliği tasting i.
yiyecek/içecek tatma etkinliği tasting i.
çiftlik yiyecek ve ürünlerinin üretimi agrobusiness i.
çiftlik yiyecek ve ürünlerinin işlenmesi agrobusiness i.
iştah açıcı yiyecek teaser i.
evde hazırlanandan farklı özellikte, satın alınan yiyecek cate [obsolete] i.
yiyecek içeceklerin saklandığı yer catery [obsolete] i.
manastırda yiyecek içeceklerden sorumlu kişi cellarist i.
manastırda yiyecek içeceklerden sorumlu kişi cellarer i.
otellerde ve lokantalarda yiyecek içecekten sorumlu kişi cellarman i.
az miktarda yiyecek thumbpiece [dialect] i.
az miktarda yiyecek thumbpiece [dialect] i.
faydası olmayan abur cubur yiyecek trashtrie [scottish] i.
yiyecek bulma içgüdüsü alimentiveness i.
bütün gece yetecek kadar yiyecek allnight i.
(bir yolculuğa çıkarken alınan) yiyecek veya azık bait i.
(fırında) pişmiş yiyecek bake i.
uzun süre bozulmadan kalabilen yiyecek keeper i.
yiyecek olarak tüketilememe uneatableness i.
fırında pişirilmiş yiyecek baked meat [obsolete] i.
yiyecek sağlayan kimse viander i.
canlı hayvanların yiyecek olarak tutulduğu yer vivary i.
yiyecek parçalarını toplayıp bir kaba koymak için kullanılan bir bıçak voiding knife i.
ağır olmama (yiyecek) liteness i.
özellikle evsel kullanım için su veya yiyecek depolamak üzere üretilen aşağı burma menşeli büyük yeşil sırlı bir tür çömlek martaban i.
yiyecek ikramı meat offering i.
(yumuşak veya lapa benzeri) hazırlanmış yiyecek mess i.
bir tabak veya öğün için yeterli sayıda veya miktarda (belirli bir yiyecek) mess i.
doğranmış yiyecek hash i.
yiyecek olarak salyangoz yetiştirme bilimi ve mesleği heliculture i.
bakkalın müşterinin ayağı alışsın diye fazladan yiyecek vererek yaptığı ikram braata [caribbean] i.
bakkalın müşterinin ayağı alışsın diye fazladan yiyecek vererek yaptığı ikram braatas [caribbean] i.
bakkalın müşterinin ayağı alışsın diye fazladan yiyecek vererek yaptığı ikram broughta [caribbean] i.
bakkalın müşterinin ayağı alışsın diye fazladan yiyecek vererek yaptığı ikram broughtas [caribbean] i.
yiyecek olarak kullanılan hayvan eti brawn [obsolete] i.
yiyecek gibi gerekli şey bread i.
yiyecek koyulan kutu mocock i.
yiyecek koyulan kutu mocuck i.
ekstra yiyecek reward i.
besin değeri olmayan yiyecek libberwort i.
halka şeklinde yiyecek ring i.
ağız dolusu yiyecek gob i.
yiyecek parçası gobbet i.
ağız dolusu yiyecek gobbet i.
restorandan alınan paket yiyecek carry-out i.
küçük veya ince yiyecek dilimi chip i.
yeme içmede lüks yiyecek ayrımı yapma gourmandize i.
iyi yiyecek seçiciliği gourmandism i.
yeme içmede lüks yiyecek ayrımı yapma gourmandise i.
(yiyecek) kristallenme grain i.
ızgaralanmış yiyecek grillade i.
mide dolusu yiyecek miktarı gutful i.
yiyecek içecek sağlama opsonation i.
özel yiyecek oyster i.
lüks yiyecek oyster i.
helal yiyecek halal food i.
yutulan yiyecek ingesta i.
çok miktarda yiyecek gorge i.
kaliteli yiyecek ve içecekle ilgilenen kimse gormand i.
ciddi yiyecek kıtlığı famine i.
kitlesel yiyecek kıtlığı famine i.
yiyecek verme pabulation i.
az miktarda sarılı yiyecek parcel i.
bir parça yiyecek alma pick [dialect] i.
yumuşak yiyecek tender food i.
öksürerek (yiyecek veya balgam) çıkarma coughing up i.
(yiyecek, erzak için) kupon biriktirme couponing i.
(jamaika'da) rastafarilerin yediği ucuz, tuzsuz ve doğal bir yiyecek ital i.
ambalajlı satılan yiyecek packaged goods i.
yiyecek veya içecek servis alanı pit stop i.
yiyecek kabı plate i.
toz hale getirilmiş kuru yiyecek powder i.
kahve ve yiyecek satan büfe coffee stall i.
yiyecek servis kabı flasket [obsolete] i.
doğadan yiyecek gibi ham maddeleri toplama gathering i.
yiyecek ve içecek gear [dialect] i.
(yiyecek veya içeceği) ağza götürme prehension i.
mide bulandıran yiyecek/içecek puke i.
bir porsiyonluk yiyecek veya içecek service i.
bir porsiyonluk yiyecek veya içecek serving i.
(yiyecek) acılık sharpness i.
(yiyecek) ekşilik sharpness i.
iç malzeme ile doldurulan yiyecek shell i.
yiyecek artığı crust i.
misafirlerin yiyecek ve içeceklerin yalnızca kokularıyla yetinmek zorunda kaldığı ziyafet smell-feast i.
yiyecek kutusu snaptin [dialect] i.
lezzetli yiyecek sowl i.
tadı tuzu yerinde yiyecek sowl i.
cıvık kıvamlı yiyecek sowl i.
bir bitkiden elde edilen sulu yiyecek succulence i.
bir bitkiden elde edilen sulu yiyecek succulency i.
bitkiden yapılan taze gıda veya sulu yiyecek succulent i.
(yiyecek veya içeceklere) şeker ekleyen kimse sugarer i.
yiyecek veya gerekli şeyleri sağlamak provision f.
yiyecek tedarik etmek cater f.
yiyecek bozulmak go bad f.
ağzına sürmemek (yiyecek vb) not to touch f.
yiyecek sağlamak board f.
yiyecek aramak forage f.
yiyecek ve içecek sağlamak cater f.
çöpleri karıştırarak yiyecek vb aramak scavenge for f.
dokunmak (yiyecek/iklim vb) disagree with f.
yiyecek sağlamak victual f.
bozulmuş olmak (yiyecek/içecek) be off f.
dayamak (yiyecek) ply f.
soğutmak (yiyecek/içecek) chill f.
yiyecek bulmak victual f.
sağlamak (para/yiyecek) put up f.
yiyecek içecek sağlamak cater f.
(yoksullara para/yiyecek) dağıtmak dole f.
(yiyecek vb) dondurmak deep-freeze f.
yiyecek dağıtmak distribute food f.
yiyecek stoklamak pile up food f.
birine yiyecek bir şeyler getirmek bring someone something to eat f.
yiyecek bulmak için toprağı kazmak dig in the ground to find food f.
yiyecek alışverişi yapmak buy groceries f.
yiyecek için avlanmak hunt for food f.
(yiyecek) yüzeyini alevlendirmek blaze f.
yiyecek vermek meat f.
bir kimseye (yiyecek) servis etmek help f.
(yiyecek) çırpmak braid f.
(yiyecek) kullanmak brook [obsolete] f.
yiyecek vermek repast [obsolete] f.
bir lokma yiyecek yemek luncheon f.
yiyecek veya içecek temin etmek give f.
hazır yiyecek satın almak buy food f.
(özellikle yiyecek için) sırnaşıklık yapmak grub f.
yiyecek aramak rustle f.
yiyecek toplamak rustle f.
seyyar yiyecek satmak costermonger f.
(yiyecek) atıştırmak piece [dialect] f.
yiyecek olarak servis etmek feed f.
(yiyecek, içecek) bir parça almak partake f.
yiyecek aramak scavenge f.
(yiyecek, içecek) getirtmek send f.
(yiyecek, içecek) servis ettirmek send f.
(masaya) yiyecek koymak serve f.
(masaya) yiyecek bırakmak serve f.
(yiyecek veya beslenme düzeni) takviyelerle zenginleştirmek fortify [obsolete] f.
yiyecek sağlamak foster [obsolete] f.
biraz yiyecek pişirmek cook some food f.
(yiyecek vb.) dayanmak keep f.
karıştırarak yiyecek aramak scavenge f.
(yiyecek) doldurmak stuff f.
sade (yiyecek) plain s.
su katılarak hemen hazırlanan (yiyecek/içecek) instant s.
bozulmuş (yiyecek) bad s.
bozuk (yiyecek/içecek) spoiled s.
ağır (yiyecek) rich s.
bozuk (yiyecek vb) spoilt s.
acil (yiyecek vb) çabuk ve kolay hazırlanabilen instant s.
yağlı yiyecek fatty s.
hafif (yiyecek/içecek) mild s.
çabuk bozulan (yiyecek) perishable s.
yiyecek maddeleri için uygun veya güvenli food safe s.
aşırı tatlı veya ağır olmayan (yiyecek) uncloying s.
yiyecek hazırlamakta kullanılan (kap kacak ve ev aletleri) kitchenware s.
bozuk (yiyecek vb) spoiled s.
sarı (yiyecek) blake [dialect] [england] s.
sulu (yiyecek) blashy [dialect] [uk] s.
(ağzı kapalı yiyecek kabı) içeriğinin bozulması nedeniyle şişmiş blown s.
(yiyecek) bozuk blown s.
hafif tatlı (yiyecek) mild-tasting s.
(yiyecek) çok sıcak ve acı incendiary s.
yiyecek sağlayan pabulous s.
(yiyecek veya içecek) ambalaja sarılı pouched s.
(yiyecek) ağır stodgy s.
(yiyecek) yoğun dokulu stodgy s.
(yiyecek) yoğun kıvamlı stodgy s.
hazır (yiyecek, içecek) instant s.
Phrasals
(yiyecek) kabız etmek block someone up f.
(yiyecek) çiğnemek chew up f.
çabucak yiyecek bir şeyler hazırlatmak whip someone up something f.
çabucak yiyecek bir şeyler hazırlamak whip up something f.
çabucak yiyecek bir şeyler hazırlamak whip something up f.
(yiyecek vb) yenilip yutulmak go down f.
(birine/bir hayvana) yiyecek (bir şey) vermek feed (something) to (someone or an animal) f.
süresi dolmak (yiyecek, içecek) go off f.
eşeleyip (yiyecek) aramak grub for (something) f.
yeri/toprağı kazıp (yiyecek) aramak grub for (something) f.
yerin altını üstüne getirip (yiyecek) aramak grub for (something) f.
eşeleyip (yiyecek) aramak grub for f.
yeri/toprağı kazıp (yiyecek) aramak grub for f.
yerin altını üstüne getirip (yiyecek) aramak grub for f.
(bir yerde bir yiyecek/içecek) servisi yapmak serve (something) in (some place) f.
restorandan paket yiyecek alıp götürüp başka yerde yemek take away f.
restorandan paket yiyecek alıp götürüp başka yerde yemek take out f.
(birine/bir hayvana bir yiyecek) vermek feed (someone or an animal) with (something) f.
(yiyecek) mideye indirmek garbage down f.
(birine bir şeye bir yiyecek/içecek) sunmak/ikram etmek serve (something) to (someone or something) f.
(bir yiyecek) sunmak set (something) out f.
(birinden para, yiyecek) dilenmek/koparmaya çalışmak touch (one) for (something) f.
(domuz) burnuyla eşeleyerek yiyecek aramak root about f.
Phrases
yiyecek ve içecek ile girilmez food and drink are not permitted expr.
yiyecek ve içecek ile girmek yasaktır no food or drink allowed expr.
yiyecek ve içecek ile girilmez no food or drink permitted expr.
yiyecek ve içecek ile girilmez no food or drink allowed expr.
yiyecek ve içecek ile girilmez food and drink are not allowed expr.
yiyecek ve içecek ile girmek yasaktır food and drink are not permitted expr.
yiyecek ve içecek ile girmek yasaktır food and drink are not allowed expr.
yiyecek ve içecek ile girmek yasaktır no food or drink permitted expr.
Proverb
ek tohumun hasını çekme yiyecek yasını good seed makes a good crop
Colloquial
karbonhidrat içeriği yüksek yiyecek carbo i.
çerez gibi yiyecek app i.
iki lokma yiyecek bite i.
alkol sonrası aşırı sarhoşken tüketilen yiyecek drunchies i.
yatak ve yiyecek bed and board i.
besin değeri olmayan yiyecek empty calories i.
sadece kaloriden ibaret yiyecek empty calories i.
lüzumsuz yiyecek empty calories i.
besin değeri az olan/besin değeri olmayan yiyecek empty calories i.
kalorisi yüksek besin değeri düşük yiyecek empty calories i.
lapa gibi yiyecek glop i.
kötü/iğrenç yiyecek glop i.
bulamaç gibi yiyecek glop i.
vıcık vıcık yiyecek glop i.
iştah kırıcı/kapatan yiyecek glop i.
yenecek bir tarafı olmayan bir yiyecek glop i.
arkasında kurulan mutfakta yiyecek yapıp satılan araç gut truck i.
iştah kaçırıcı yiyecek/içecek hogwash i.
kalacak/yatacak yer ve yiyecek board and lodging i.
insanın ağzını sulandıran yiyecek görüntüleri food porn i.
(bir yiyecek) dokunmak (some food) didn't agree with (someone) f.
(yiyecek, içecek) seyreltmek cut f.
silip süpürmek (yiyecek, içecek) hoover up [uk] f.
kendine yiyecek bir şeyler satın al buy yourself some food expr.
O kadar açım ki (bir yiyecek) için adam öldürebilirim I could murder (some kind of food) expr.
(bir yiyecek) için cinayet işleyebilirim I could murder (some kind of food) expr.
yiyecek hiçbir şey wind pudding and air dip expr.
bu (yiyecek, içecek, sefer) birinden this one is on (one) expr.
bu (yiyecek, içecek, sefer) biri tarafından ödenecek this one is on (one) expr.
bu (yiyecek, içecek, sefer) biri tarafından ısmarlanacak this one is on (one) expr.
bu (yiyecek, içecek, sefer) birinden This one is on someone expr.
bu (yiyecek, içecek, sefer) biri tarafından ödenecek This one is on someone expr.
bu (yiyecek, içecek, sefer) biri tarafından ısmarlanacak This one is on someone expr.
(yiyecek, içecek, sefer) birinden be on (one) expr.
(yiyecek, içecek, sefer) biri tarafından ödenecek be on (one) expr.
(yiyecek, içecek, sefer) biri tarafından ısmarlanacak be on (one) expr.
bu (yiyecek, içecek, sefer) birinden this one is on expr.
bu (yiyecek, içecek, sefer) biri tarafından ödenecek this one is on expr.
bu (yiyecek, içecek, sefer) biri tarafından ısmarlanacak this one is on expr.
bu (yiyecek, içecek, sefer) benden this one's on me expr.
Idioms
hafif bir şeyler (yiyecek) a spot of lunch i.
hafif bir şeyler (yiyecek) spot of lunch i.
ayvayı yiyecek olan dead duck i.
ayvayı yiyecek olan a dead duck i.
yeterli miktarda (yiyecek) an elegant sufficiency i.
yeterli miktarda (yiyecek) a gracious plenty i.
evinden uzak birine gönderilen yiyecek, içecek, kıyafet içeren paket care package i.
yiyecek, giyinme, barınma gibi fiziksel rahatlığı sağlayan ihtiyaçlar creature comfort i.
bir orduyu doyuracak kadar yemek/yiyecek enough (food) to feed coxey's army i.
bir orduya yetecek kadar yemek/yiyecek enough (food) to feed coxey's army i.
çok besleyici gıda/yiyecek superfood i.
yiyecek aramak cry cupboard f.
haşlanmış yiyecek içeren yemek hazırlamak boil the pot f.
rahatlatmak (içki, yiyecek, vb. ile) take the edge off f.
yiyecek parası kazanmak keep body and soul together f.
yiyecek sağlayarak halka yardım etmek cater for f.
yemek/yiyecek dağıtmak dish something out f.
yemek/yiyecek servisi yapmak dish something out f.
sinsice yiyecek avına çıkmak (hayvan) be/go on the prowl f.
(yiyecek, içecek) yumulmak walk into f.
yiyecek alışverişi yapmak get the messages f.
(bir yiyecek/içecek) birine iyi gelmemek not agree with someone f.
(bir yiyecek/içecek) birine dokunmak not agree with someone f.
(bir yiyecek/içecek) birine yaramamak not agree with someone f.
(bir yiyecek/içecek) birine iyi gelmemek not agree with someone f.
(bir yiyecek/içecek) birine dokunmak not agree with someone f.
(bir yiyecek/içecek) birine yaramamak not agree with someone f.
ayvayı yiyecek olmak be a dead duck f.
karşılıksız para, yiyecek istemek be on the scrounge (for something) f.
karşılıksız para, yiyecek istemek go on the scrounge (for something) f.
silinip süpürülmek (yiyecek, kaynak) be running on empty f.
atı bile yiyecek kadar aç olmak could eat a horse f.
daha yiyecek çok fırın ekmeği olmak have a long way to go f.
(içki, yiyecek) enerji vermek put hair on your chest f.
(içki, yiyecek) cesaret vermek put hair on your chest f.
(içki, yiyecek) kendine getirmek put hair on your chest f.
(içki, yiyecek) enerji vermek put hairs on your chest f.
(içki, yiyecek) cesaret vermek put hairs on your chest f.
(içki, yiyecek) kendine getirmek put hairs on your chest f.
(bir yiyecek) için yer ayırmak/bırakmak save room (for something) f.
yeterli miktarda (yiyecek) gracious plenty s.
çok yağlı (yiyecek) too rich for someone's blood expr.
yiyecek ve yatak room and board expr.
birinden fırça yiyecek konumda on the mat expr.
kahve ve yanında yiyecek/atıştırmalık bir şeyler coffee and expr.
(biri) yiyebileceğinden fazla yiyecek alıyor/almış (one's) eyes are bigger than (one's) belly expr.
(biri) yiyebileceğinden fazla yiyecek almış/alıyor (one's) eyes are bigger than (one's) stomach expr.
zılgıtı yiyecek for the high jump [uk/australia] expr.
paparayı yiyecek for the high jump [uk/australia] expr.
yiyebileceğinden fazla yiyecek almış/alıyor one's eyes are bigger than stomach expr.
Speaking
bize verdikleri yiyecek the food they gave us i.
bana ne zaman yiyecek bir şeyler vereceksin? when are you going to give me some food? expr.
bunu yiyecek kadar sarhoş değilim I'm not drunk enough to fall for it expr.
daha yiyecek çok fırın ekmeğin var you have a long way to go expr.
en sevdiğin yiyecek nedir? what is your favourite food? expr.
en sevdiğin yiyecek ne? what is your favourite food? expr.
ona biraz yiyecek ver give him some food expr.
sana yiyecek bir şeyler hazırlayabilirim I can make you something to eat expr.
sana yiyecek birşeyler hazırlayayım I'll fix you something to eat expr.
size yiyecek bir şeyler hazırlayayım I'll fix you something to eat expr.
size biraz yiyecek getirdim I brought you some food expr.
sana biraz yiyecek getirdim I brought you some food expr.
yiyecek bir şey ister misin? you want something to eat? expr.
yiyecek bir şeyler ister misin? do you want something to eat? expr.
yiyecek bir şeyler alın get yourselves something to eat expr.
Trade/Economic
eskiden şehir sınırına girişte özellikle yiyecek maddeleri üzerinden alınan ithal vergisi octroi i.
harcanan yiyecek maliyeti cost of food consumed i.
sağlama (yiyecek/gereç vb) purveyance i.
satılan yiyecek maliyeti cost of food sold i.
yiyecek maddesi vergisi food tax i.
yiyecek dışındaki kategoriler non-food categories i.
yiyecek dağıtım şirketi caterer i.
yiyecek dairesi food department i.
yiyecek madde komisyoncusu food broker i.
yiyecek ithali food import i.
yiyecek departmanı catering department i.
yiyecek ve yatacak board and lodging i.
yiyecek ciro taahhüdü food turnover guarantee i.
yiyecek masrafi food cost i.
yiyecek ciro teminatı food turnover guarantee i.
tüccar denizciye verilen yasal olan günlük minimum yiyecek ve içecek miktarı whack [uk] i.
gece kulüpleri veya restoranlar tarafından belirlenen, her bir müşterinin yiyecek ve içeceğe ödemesi gereken meblağ minimum i.
bayilikte satılan yiyecek-içecek ürünleri concession i.
sıcak yiyecek ve içecek satan seyyar minibüs pie cart [new zealand] i.
(üniversitelerde) kitap, yiyecek gibi harcamalar için kullanılabilecek bir ödeme yöntemi flex dollars i.
taze yiyecek ve içecek tedarik etmek reprovision f.
taze yiyecek ve içecek stoklamak reprovision f.
Law
(eski ingiliz hukukunda) ormancıların orman sınırları dahilinde yiyecek, içecek ve barınma talep hakkına elverişli arazi terra putura i.
ormancıların, orman sınırları dahilinde yiyecek, içecek ve barınma talebi hakkı puture i.
Politics
devletin askerleri ev sahiplerinin rızası olmadan ev sahiplerine ait evlere yerleştirmesi ve zorla yiyecek sağlamaya zorlaması quartering soldiers i.
yiyecek tahsisatı bouche i.
Tourism
otel odasında içecek yiyecek sunulması room service i.
yiyecek ve içecek sunan bar ya da küçük restoran wine bar i.
yiyecek-içecek tesisi refreshments facility i.
yiyecek-içecek sektörü food and beverage sector i.
Technical
dondurularak korunan yiyecek grommet i.
katı yiyecek solid food i.
uçaktaki yiyecek bölümü galley i.
yiyecek arabası catering vehicle i.
yiyecek hazırlama cihazları food preparation appliances i.
yiyecek atığı öğütme makinesi food waste disposer i.
yiyecek servis yollamak için kullanılan küçük asansör dumb-waiter i.
yiyecek artığı öğütücüsü food waste disposer i.
yiyecek asansörü dummy i.
(yiyecek) kurutucu curer i.
soğutarak korumak (yiyecek) refrigerate f.
Computer
yiyecek kategorisi food category i.
yiyecek kategorileri food categories i.
Textile
yiyecek parçalarını toplayıp bir kaba koymak için kullanılan bir bıçak voile i.
Marine
denize atılan ekipman ya da yiyecek lagend i.
yiyecek konusunda cimri kimse pinchgut i.
Medical
sonda ile mideye yiyecek gönderilmesi gastrogavage i.
yiyecek topağı food bolus i.
boğulan kişinin soluk borusundaki yiyecek gibi nesneyi çıkarmak için kullanılan bir acil müdahale tekniği heimlich maneuver i.
boğulan kişinin soluk borusundaki yiyecek gibi nesneyi çıkarmak için kullanılan bir acil müdahale tekniği heimlich manoeuvere i.
Psychology
sağlıklı yiyecek tüketme takıntısı orthorexia i.
proteinli yiyecek korkusu proteinphobia i.
Physiology
mideye indirildikten sonra geğirme veya regürjitasyon sonucu yeniden tat vermek (yiyecek) repeat f.
Pathology
kontamine su veya yiyecek tüketiminden kaynaklı akut bağırsak enfeksiyonu asiatic cholera i.
kontamine su veya yiyecek tüketiminden kaynaklı akut bağırsak enfeksiyonu indian cholera i.
kontamine su veya yiyecek tüketiminden kaynaklı akut bağırsak enfeksiyonu epidemic cholera i.
kontamine su veya yiyecek tüketiminden kaynaklı akut bağırsak enfeksiyonu cholera i.
Parasitology
parazit bitkilerin konak bitkiye nüfuz edip yiyecek elde etmeye yarayan kök benzeri uzantıları huastorium i.
Food Engineering
yiyecek taklidi ürünü food-imitating product i.
yiyecek taklidi ürünü food imitation product i.
(önceden pişirilmiş) ısıtılıp yenmeye hazır yiyecek cook-chill food i.
sindirimi zor yiyecek ballast i.
yiyecek olarak tüketilen mayalı mısır kanga pirau [new zealand] i.
organik olarak yetiştirilmiş yiyecek wholefood i.
sütten yapılan yiyecek milk meats i.
hayvan yemlerinde ve bazı ticari yiyecek ürünlerinde kullanılan kaba öğütülmüş soya yağlı kek grit i.
standart ölçüde konserve yiyecek picnic i.
(yiyecek) anormal fermantasyonlu ürünler nedeniyle şişmek blow f.
hiçbir içeriği çıkarılmamış (yiyecek) whole s.
yağsız (yiyecek) minceur s.
düşük kalorili (yiyecek) minceur s.
proteince zengin (yiyecek) high-protein s.
yüksek proteinli (yiyecek) high-protein s.
(yiyecek) salamura edilmiş cured s.
(yiyecek) tütsülenmiş cured s.
(yiyecek) kurutulmuş cured s.
(yiyecek veya içecek) istenmeyen fermantasyon sonucu ekşimiş fermented s.
şekillendirilmiş (yiyecek) pressed s.
presle suyu alınmış (yiyecek) pressed s.