|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
General |
|
1 |
Genel |
yiyecek yardımı |
food allowance i.
|
|
2 |
Genel |
yiyecek otomatı |
slot machine i.
|
|
3 |
Genel |
bir restoranda mevcut yiyecek ve içeceklerin listesi |
menu i.
|
|
4 |
Genel |
yiyecek içecek |
viands i.
|
|
5 |
Genel |
yiyecek hizmeti |
food service i.
|
|
6 |
Genel |
yardım amaçlı yiyecek |
relief food i.
|
|
|
7 |
Genel |
yiyecek sunumu |
food presentation i.
|
|
8 |
Genel |
yiyecek hizmeti çalışanları |
food service employees i.
|
|
9 |
Genel |
baş yemek dışındaki yiyecek |
side dish i.
|
|
10 |
Genel |
yiyecek (gezi için) |
prog i.
|
|
11 |
Genel |
çiftlik yiyecek ve ürünlerinin üretimi |
agribusiness i.
|
|
12 |
Genel |
mavi yiyecek küfü |
blue mould i.
|
|
13 |
Genel |
yiyecek tüketimi |
food consumption i.
|
|
14 |
Genel |
genellikle bir tezgah çevresinde oturulan, hafif yiyecek ve çeşitli içeceklerin satıldığı küçük restoran |
snack bar i.
|
|
15 |
Genel |
yahudi din kurallarına göre hazırlanmış yiyecek ve içecek |
kosher i.
|
|
16 |
Genel |
yiyecek sunan yerler |
eatery i.
|
|
17 |
Genel |
çiftlik yiyecek ve ürünlerinin işlenmesi |
agribusiness i.
|
|
18 |
Genel |
küçük samimi ortamlı ve yiyecek servisi yapan kuruluş |
café i.
|
|
19 |
Genel |
yiyecek hizmetinde satın alma |
food service purchasing i.
|
|
20 |
Genel |
kızartılmış yiyecek |
fry i.
|
|
21 |
Genel |
çok leziz yiyecek |
ambrosia i.
|
|
22 |
Genel |
yiyecek içecek |
provision i.
|
|
23 |
Genel |
yiyecek erzak |
cheer i.
|
|
24 |
Genel |
yiyecek madde |
esculent i.
|
|
25 |
Genel |
yiyecek maddesi |
foodstuff i.
|
|
26 |
Genel |
yiyecek payı |
ration i.
|
|
27 |
Genel |
yiyecek üretimi |
food processing i.
|
|
28 |
Genel |
yiyecek içecek |
board i.
|
|
29 |
Genel |
iştah açıcı yiyecek |
appetizer i.
|
|
30 |
Genel |
yemek artıklarından oluşan sulu yiyecek (hayvana verilen) |
slop i.
|
|
31 |
Genel |
iyi yiyecek ve içecekten anlayan kişi |
gourmet i.
|
|
32 |
Genel |
yiyecek üretimi |
quantity cookery i.
|
|
33 |
Genel |
dondurulmuş yiyecek |
frozen food i.
|
|
34 |
Genel |
besin değeri az olan yiyecek |
junk food i.
|
|
35 |
Genel |
yiyecek içecek |
boarding i.
|
|
36 |
Genel |
etnik yiyecek endüstrisi |
ethnic food industry i.
|
|
37 |
Genel |
bozulabilir yiyecek |
perishable foodstuff i.
|
|
38 |
Genel |
bu hamur işiyle yapılan meyveli ve tatlı bir yiyecek |
shortcake i.
|
|
39 |
Genel |
arama (yiyecek vb) |
foraging i.
|
|
40 |
Genel |
yiyecek şey |
comestibles i.
|
|
41 |
Genel |
temel yiyecek (bir kimsenin/bir hayvanın) |
staple i.
|
|
42 |
Genel |
nefis yiyecek |
delicacy i.
|
|
43 |
Genel |
yiyecek ve bazı eşyanın saklandığı yer |
hold i.
|
|
44 |
Genel |
yiyecek içecek firması |
catering firm i.
|
|
45 |
Genel |
saman gibi gıdası az yiyecek |
roughage i.
|
|
46 |
Genel |
yiyecek hizmeti yönetimi |
food service management i.
|
|
47 |
Genel |
parayla çalışan yiyecek içecek dağıtma makinesi |
automat i.
|
|
48 |
Genel |
çok selülozlu yiyecek |
roughage i.
|
|
49 |
Genel |
et, sebze ya da benzer malzemelerin karışımından hazırlanan sıvı yiyecek |
soup i.
|
|
50 |
Genel |
tahıldan yapılmış kahvaltılık yiyecek (mısır gevreği gibi) |
cereal i.
|
|
51 |
Genel |
yiyecek içecek |
provisions i.
|
|
52 |
Genel |
yiyecek ve içecek |
food and beverage i.
|
|
53 |
Genel |
yiyecek içecek |
catering i.
|
|
54 |
Genel |
yapılmış eşya/yiyecek |
manufacture i.
|
|
55 |
Genel |
yiyecek peşinde koşma |
forage i.
|
|
56 |
Genel |
yiyecek içecek hizmetleri |
food and beverage services i.
|
|
57 |
Genel |
yiyecek içecek sağlama |
purveyance i.
|
|
58 |
Genel |
az işlemden geçmiş yiyecek |
wholefood i.
|
|
59 |
Genel |
yiyecek dairesi |
catering department i.
|
|
60 |
Genel |
yiyecek sağlayan kimse |
caterer i.
|
|
61 |
Genel |
yenilebilir (yiyecek) |
edibleness i.
|
|
62 |
Genel |
yenebilir olma (yiyecek) |
edibleness i.
|
|
63 |
Genel |
askerlere yiyecek satan satıcı |
sutler i.
|
|
64 |
Genel |
yiyecek satan kimse |
provisioner i.
|
|
65 |
Genel |
bir hayvanın özellikle geyiğin yiyecek olarak kullanılan iç organları |
nombles i.
|
|
66 |
Genel |
mutfak eşyası gibi markette satılan ama yiyecek olmayan her bir şey |
nonfood i.
|
|
67 |
Genel |
bir hayvanın özellikle geyiğin yiyecek olarak kullanılan iç organları |
umbles i.
|
|
68 |
Genel |
bir hayvanın özellikle geyiğin yiyecek olarak kullanılan iç organları |
numbles i.
|
|
69 |
Genel |
yiyecek malzemesi |
food stuff i.
|
|
70 |
Genel |
yiyecek hazırlama |
food preparation i.
|
|
71 |
Genel |
kızartılmış yiyecek |
ery i.
|
|
72 |
Genel |
yiyecek ve içecek |
refreshments i.
|
|
73 |
Genel |
konserve yiyecek |
canned food i.
|
|
74 |
Genel |
yiyecek olarak kullanılan bitki |
food plant i.
|
|
75 |
Genel |
hazır yiyecek satan lokanta |
fast-food restaurant i.
|
|
76 |
Genel |
yiyecek içecek |
food-drink i.
|
|
77 |
Genel |
yiyecek krizi |
food crisis i.
|
|
78 |
Genel |
yiyecek kıtlığı |
food shortage i.
|
|
79 |
Genel |
üzerinde yiyecek taşınan küçük el arabası |
wagon i.
|
|
80 |
Genel |
hayvansal yiyecek |
animal food i.
|
|
81 |
Genel |
yiyecek kırıntısı |
food crumbs i.
|
|
82 |
Genel |
yiyecek gereksinimi |
food need i.
|
|
83 |
Genel |
yiyecek ve içecek |
food and drink i.
|
|
84 |
Genel |
yiyecek reyonu |
food hall i.
|
|
85 |
Genel |
yiyecek artığı |
food waste i.
|
|
86 |
Genel |
katı yiyecek |
solid food i.
|
|
87 |
Genel |
yiyecek arama gezileri |
scavenging trips i.
|
|
88 |
Genel |
şarap/yiyecek barı |
gastropub i.
|
|
89 |
Genel |
hazır yiyecek satan dükkanda görevli |
deli assistant i.
|
|
90 |
Genel |
yiyecek içecek sağlayan kimse |
caterer i.
|
|
91 |
Genel |
yiyecek içecek sağlama |
catering i.
|
|
92 |
Genel |
iştah açıcı yiyecek |
appetiser i.
|
|
93 |
Genel |
yemek/yiyecek kuponu |
food coupon i.
|
|
94 |
Genel |
yiyecek arayan kimse |
forager i.
|
|
95 |
Genel |
sokakta satılan yiyecek |
street food i.
|
|
96 |
Genel |
geleneksel yiyecek |
comfort food i.
|
|
97 |
Genel |
yiyecek kapları |
food containers i.
|
|
98 |
Genel |
proteinli yiyecek |
food with protein i.
|
|
99 |
Genel |
proteinli yiyecek |
protein food i.
|
|
100 |
Genel |
sağlıksız yiyecek |
unhealthy food i.
|
|
101 |
Genel |
yeterli yiyecek |
enough food i.
|
|
102 |
Genel |
yiyecek ihtiyacı |
food needs i.
|
|
103 |
Genel |
sağlıklı yiyecek |
healthy food i.
|
|
104 |
Genel |
bayat yiyecek |
stale food i.
|
|
105 |
Genel |
bayatlamış yiyecek |
stale food i.
|
|
106 |
Genel |
hızlı yiyecek |
fast food i.
|
|
107 |
Genel |
bir şeyin küçük parçası (özellikle yiyecek) |
niblet i.
|
|
108 |
Genel |
(yiyecek vb satan) sokak satıcısı |
food stall i.
|
|
109 |
Genel |
(ücretsiz) yiyecek kartı |
food voucher i.
|
|
110 |
Genel |
yiyecek ve içeceğe aşırı para harcama |
abligurition i.
|
|
111 |
Genel |
yiyecek hapları |
food pills i.
|
|
112 |
Genel |
yiyecek çantası |
food bag i.
|
|
113 |
Genel |
şekerli yiyecek |
sweet food i.
|
|
114 |
Genel |
yiyecek/içecek tatma etkinliği |
tasting i.
|
|
115 |
Genel |
yiyecek/içecek tatma etkinliği |
tasting i.
|
|
116 |
Genel |
yiyecek/içecek tatma etkinliği |
tasting i.
|
|
117 |
Genel |
çiftlik yiyecek ve ürünlerinin üretimi |
agrobusiness i.
|
|
118 |
Genel |
çiftlik yiyecek ve ürünlerinin işlenmesi |
agrobusiness i.
|
|
119 |
Genel |
iştah açıcı yiyecek |
teaser i.
|
|
120 |
Genel |
evde hazırlanandan farklı özellikte, satın alınan yiyecek |
cate [obsolete] i.
|
|
121 |
Genel |
yiyecek içeceklerin saklandığı yer |
catery [obsolete] i.
|
|
122 |
Genel |
manastırda yiyecek içeceklerden sorumlu kişi |
cellarist i.
|
|
123 |
Genel |
manastırda yiyecek içeceklerden sorumlu kişi |
cellarer i.
|
|
124 |
Genel |
otellerde ve lokantalarda yiyecek içecekten sorumlu kişi |
cellarman i.
|
|
125 |
Genel |
az miktarda yiyecek |
thumbpiece [dialect] i.
|
|
126 |
Genel |
az miktarda yiyecek |
thumbpiece [dialect] i.
|
|
127 |
Genel |
faydası olmayan abur cubur yiyecek |
trashtrie [scottish] i.
|
|
128 |
Genel |
yiyecek bulma içgüdüsü |
alimentiveness i.
|
|
129 |
Genel |
bütün gece yetecek kadar yiyecek |
allnight i.
|
|
130 |
Genel |
(bir yolculuğa çıkarken alınan) yiyecek veya azık |
bait i.
|
|
131 |
Genel |
(fırında) pişmiş yiyecek |
bake i.
|
|
132 |
Genel |
uzun süre bozulmadan kalabilen yiyecek |
keeper i.
|
|
133 |
Genel |
yiyecek olarak tüketilememe |
uneatableness i.
|
|
134 |
Genel |
fırında pişirilmiş yiyecek |
baked meat [obsolete] i.
|
|
135 |
Genel |
yiyecek sağlayan kimse |
viander i.
|
|
136 |
Genel |
canlı hayvanların yiyecek olarak tutulduğu yer |
vivary i.
|
|
137 |
Genel |
yiyecek parçalarını toplayıp bir kaba koymak için kullanılan bir bıçak |
voiding knife i.
|
|
138 |
Genel |
ağır olmama (yiyecek) |
liteness i.
|
|
139 |
Genel |
özellikle evsel kullanım için su veya yiyecek depolamak üzere üretilen aşağı burma menşeli büyük yeşil sırlı bir tür çömlek |
martaban i.
|
|
140 |
Genel |
yiyecek ikramı |
meat offering i.
|
|
141 |
Genel |
(yumuşak veya lapa benzeri) hazırlanmış yiyecek |
mess i.
|
|
142 |
Genel |
bir tabak veya öğün için yeterli sayıda veya miktarda (belirli bir yiyecek) |
mess i.
|
|
143 |
Genel |
doğranmış yiyecek |
hash i.
|
|
144 |
Genel |
yiyecek olarak salyangoz yetiştirme bilimi ve mesleği |
heliculture i.
|
|
145 |
Genel |
bakkalın müşterinin ayağı alışsın diye fazladan yiyecek vererek yaptığı ikram |
braata [caribbean] i.
|
|
146 |
Genel |
bakkalın müşterinin ayağı alışsın diye fazladan yiyecek vererek yaptığı ikram |
braatas [caribbean] i.
|
|
147 |
Genel |
bakkalın müşterinin ayağı alışsın diye fazladan yiyecek vererek yaptığı ikram |
broughta [caribbean] i.
|
|
148 |
Genel |
bakkalın müşterinin ayağı alışsın diye fazladan yiyecek vererek yaptığı ikram |
broughtas [caribbean] i.
|
|
149 |
Genel |
yiyecek olarak kullanılan hayvan eti |
brawn [obsolete] i.
|
|
150 |
Genel |
yiyecek gibi gerekli şey |
bread i.
|
|
151 |
Genel |
yiyecek koyulan kutu |
mocock i.
|
|
152 |
Genel |
yiyecek koyulan kutu |
mocuck i.
|
|
153 |
Genel |
ekstra yiyecek |
reward i.
|
|
154 |
Genel |
besin değeri olmayan yiyecek |
libberwort i.
|
|
155 |
Genel |
halka şeklinde yiyecek |
ring i.
|
|
156 |
Genel |
ağız dolusu yiyecek |
gob i.
|
|
157 |
Genel |
yiyecek parçası |
gobbet i.
|
|
158 |
Genel |
ağız dolusu yiyecek |
gobbet i.
|
|
159 |
Genel |
restorandan alınan paket yiyecek |
carry-out i.
|
|
160 |
Genel |
küçük veya ince yiyecek dilimi |
chip i.
|
|
161 |
Genel |
yeme içmede lüks yiyecek ayrımı yapma |
gourmandize i.
|
|
162 |
Genel |
iyi yiyecek seçiciliği |
gourmandism i.
|
|
163 |
Genel |
yeme içmede lüks yiyecek ayrımı yapma |
gourmandise i.
|
|
164 |
Genel |
(yiyecek) kristallenme |
grain i.
|
|
165 |
Genel |
ızgaralanmış yiyecek |
grillade i.
|
|
166 |
Genel |
mide dolusu yiyecek miktarı |
gutful i.
|
|
167 |
Genel |
yiyecek içecek sağlama |
opsonation i.
|
|
168 |
Genel |
özel yiyecek |
oyster i.
|
|
169 |
Genel |
lüks yiyecek |
oyster i.
|
|
170 |
Genel |
helal yiyecek |
halal food i.
|
|
171 |
Genel |
yutulan yiyecek |
ingesta i.
|
|
172 |
Genel |
çok miktarda yiyecek |
gorge i.
|
|
173 |
Genel |
kaliteli yiyecek ve içecekle ilgilenen kimse |
gormand i.
|
|
174 |
Genel |
ciddi yiyecek kıtlığı |
famine i.
|
|
175 |
Genel |
kitlesel yiyecek kıtlığı |
famine i.
|
|
176 |
Genel |
yiyecek verme |
pabulation i.
|
|
177 |
Genel |
az miktarda sarılı yiyecek |
parcel i.
|
|
178 |
Genel |
bir parça yiyecek alma |
pick [dialect] i.
|
|
179 |
Genel |
yumuşak yiyecek |
tender food i.
|
|
180 |
Genel |
öksürerek (yiyecek veya balgam) çıkarma |
coughing up i.
|
|
181 |
Genel |
(yiyecek, erzak için) kupon biriktirme |
couponing i.
|
|
182 |
Genel |
(jamaika'da) rastafarilerin yediği ucuz, tuzsuz ve doğal bir yiyecek |
ital i.
|
|
183 |
Genel |
ambalajlı satılan yiyecek |
packaged goods i.
|
|
184 |
Genel |
yiyecek veya içecek servis alanı |
pit stop i.
|
|
185 |
Genel |
yiyecek kabı |
plate i.
|
|
186 |
Genel |
toz hale getirilmiş kuru yiyecek |
powder i.
|
|
187 |
Genel |
kahve ve yiyecek satan büfe |
coffee stall i.
|
|
188 |
Genel |
yiyecek servis kabı |
flasket [obsolete] i.
|
|
189 |
Genel |
doğadan yiyecek gibi ham maddeleri toplama |
gathering i.
|
|
190 |
Genel |
yiyecek ve içecek |
gear [dialect] i.
|
|
191 |
Genel |
(yiyecek veya içeceği) ağza götürme |
prehension i.
|
|
192 |
Genel |
mide bulandıran yiyecek/içecek |
puke i.
|
|
193 |
Genel |
bir porsiyonluk yiyecek veya içecek |
service i.
|
|
194 |
Genel |
bir porsiyonluk yiyecek veya içecek |
serving i.
|
|
195 |
Genel |
(yiyecek) acılık |
sharpness i.
|
|
196 |
Genel |
(yiyecek) ekşilik |
sharpness i.
|
|
197 |
Genel |
iç malzeme ile doldurulan yiyecek |
shell i.
|
|
198 |
Genel |
yiyecek artığı |
crust i.
|
|
199 |
Genel |
misafirlerin yiyecek ve içeceklerin yalnızca kokularıyla yetinmek zorunda kaldığı ziyafet |
smell-feast i.
|
|
200 |
Genel |
yiyecek kutusu |
snaptin [dialect] i.
|
|
201 |
Genel |
lezzetli yiyecek |
sowl i.
|
|
202 |
Genel |
tadı tuzu yerinde yiyecek |
sowl i.
|
|
203 |
Genel |
cıvık kıvamlı yiyecek |
sowl i.
|
|
204 |
Genel |
bir bitkiden elde edilen sulu yiyecek |
succulence i.
|
|
205 |
Genel |
bir bitkiden elde edilen sulu yiyecek |
succulency i.
|
|
206 |
Genel |
bitkiden yapılan taze gıda veya sulu yiyecek |
succulent i.
|
|
207 |
Genel |
(yiyecek veya içeceklere) şeker ekleyen kimse |
sugarer i.
|
|
208 |
Genel |
yiyecek veya gerekli şeyleri sağlamak |
provision f.
|
|
209 |
Genel |
yiyecek tedarik etmek |
cater f.
|
|
210 |
Genel |
yiyecek bozulmak |
go bad f.
|
|
211 |
Genel |
ağzına sürmemek (yiyecek vb) |
not to touch f.
|
|
212 |
Genel |
yiyecek sağlamak |
board f.
|
|
213 |
Genel |
yiyecek aramak |
forage f.
|
|
214 |
Genel |
yiyecek ve içecek sağlamak |
cater f.
|
|
215 |
Genel |
çöpleri karıştırarak yiyecek vb aramak |
scavenge for f.
|
|
216 |
Genel |
dokunmak (yiyecek/iklim vb) |
disagree with f.
|
|
217 |
Genel |
yiyecek sağlamak |
victual f.
|
|
218 |
Genel |
bozulmuş olmak (yiyecek/içecek) |
be off f.
|
|
219 |
Genel |
dayamak (yiyecek) |
ply f.
|
|
220 |
Genel |
soğutmak (yiyecek/içecek) |
chill f.
|
|
221 |
Genel |
yiyecek bulmak |
victual f.
|
|
222 |
Genel |
sağlamak (para/yiyecek) |
put up f.
|
|
223 |
Genel |
yiyecek içecek sağlamak |
cater f.
|
|
224 |
Genel |
(yoksullara para/yiyecek) dağıtmak |
dole f.
|
|
225 |
Genel |
(yiyecek vb) dondurmak |
deep-freeze f.
|
|
226 |
Genel |
yiyecek dağıtmak |
distribute food f.
|
|
227 |
Genel |
yiyecek stoklamak |
pile up food f.
|
|
228 |
Genel |
birine yiyecek bir şeyler getirmek |
bring someone something to eat f.
|
|
229 |
Genel |
yiyecek bulmak için toprağı kazmak |
dig in the ground to find food f.
|
|
230 |
Genel |
yiyecek alışverişi yapmak |
buy groceries f.
|
|
231 |
Genel |
yiyecek için avlanmak |
hunt for food f.
|
|
232 |
Genel |
(yiyecek) yüzeyini alevlendirmek |
blaze f.
|
|
233 |
Genel |
yiyecek vermek |
meat f.
|
|
234 |
Genel |
bir kimseye (yiyecek) servis etmek |
help f.
|
|
235 |
Genel |
(yiyecek) çırpmak |
braid f.
|
|
236 |
Genel |
(yiyecek) kullanmak |
brook [obsolete] f.
|
|
237 |
Genel |
yiyecek vermek |
repast [obsolete] f.
|
|
238 |
Genel |
bir lokma yiyecek yemek |
luncheon f.
|
|
239 |
Genel |
yiyecek veya içecek temin etmek |
give f.
|
|
240 |
Genel |
hazır yiyecek satın almak |
buy food f.
|
|
241 |
Genel |
(özellikle yiyecek için) sırnaşıklık yapmak |
grub f.
|
|
242 |
Genel |
yiyecek aramak |
rustle f.
|
|
243 |
Genel |
yiyecek toplamak |
rustle f.
|
|
244 |
Genel |
seyyar yiyecek satmak |
costermonger f.
|
|
245 |
Genel |
(yiyecek) atıştırmak |
piece [dialect] f.
|
|
246 |
Genel |
yiyecek olarak servis etmek |
feed f.
|
|
247 |
Genel |
(yiyecek, içecek) bir parça almak |
partake f.
|
|
248 |
Genel |
yiyecek aramak |
scavenge f.
|
|
249 |
Genel |
(yiyecek, içecek) getirtmek |
send f.
|
|
250 |
Genel |
(yiyecek, içecek) servis ettirmek |
send f.
|
|
251 |
Genel |
(masaya) yiyecek koymak |
serve f.
|
|
252 |
Genel |
(masaya) yiyecek bırakmak |
serve f.
|
|
253 |
Genel |
(yiyecek veya beslenme düzeni) takviyelerle zenginleştirmek |
fortify [obsolete] f.
|
|
254 |
Genel |
yiyecek sağlamak |
foster [obsolete] f.
|
|
255 |
Genel |
biraz yiyecek pişirmek |
cook some food f.
|
|
256 |
Genel |
(yiyecek vb.) dayanmak |
keep f.
|
|
257 |
Genel |
karıştırarak yiyecek aramak |
scavenge f.
|
|
258 |
Genel |
(yiyecek) doldurmak |
stuff f.
|
|
259 |
Genel |
sade (yiyecek) |
plain s.
|
|
260 |
Genel |
su katılarak hemen hazırlanan (yiyecek/içecek) |
instant s.
|
|
261 |
Genel |
bozulmuş (yiyecek) |
bad s.
|
|
262 |
Genel |
bozuk (yiyecek/içecek) |
spoiled s.
|
|
263 |
Genel |
ağır (yiyecek) |
rich s.
|
|
264 |
Genel |
bozuk (yiyecek vb) |
spoilt s.
|
|
265 |
Genel |
acil (yiyecek vb) çabuk ve kolay hazırlanabilen |
instant s.
|
|
266 |
Genel |
yağlı yiyecek |
fatty s.
|
|
267 |
Genel |
hafif (yiyecek/içecek) |
mild s.
|
|
268 |
Genel |
çabuk bozulan (yiyecek) |
perishable s.
|
|
269 |
Genel |
yiyecek maddeleri için uygun veya güvenli |
food safe s.
|
|
270 |
Genel |
aşırı tatlı veya ağır olmayan (yiyecek) |
uncloying s.
|
|
271 |
Genel |
yiyecek hazırlamakta kullanılan (kap kacak ve ev aletleri) |
kitchenware s.
|
|
272 |
Genel |
bozuk (yiyecek vb) |
spoiled s.
|
|
273 |
Genel |
sarı (yiyecek) |
blake [dialect] [england] s.
|
|
274 |
Genel |
sulu (yiyecek) |
blashy [dialect] [uk] s.
|
|
275 |
Genel |
(ağzı kapalı yiyecek kabı) içeriğinin bozulması nedeniyle şişmiş |
blown s.
|
|
276 |
Genel |
(yiyecek) bozuk |
blown s.
|
|
277 |
Genel |
hafif tatlı (yiyecek) |
mild-tasting s.
|
|
278 |
Genel |
(yiyecek) çok sıcak ve acı |
incendiary s.
|
|
279 |
Genel |
yiyecek sağlayan |
pabulous s.
|
|
280 |
Genel |
(yiyecek veya içecek) ambalaja sarılı |
pouched s.
|
|
281 |
Genel |
(yiyecek) ağır |
stodgy s.
|
|
282 |
Genel |
(yiyecek) yoğun dokulu |
stodgy s.
|
|
283 |
Genel |
(yiyecek) yoğun kıvamlı |
stodgy s.
|
|
284 |
Genel |
hazır (yiyecek, içecek) |
instant s.
|
|
Phrasals |
|
285 |
Öbek Fiiller |
(yiyecek) kabız etmek |
block someone up f.
|
|
286 |
Öbek Fiiller |
(yiyecek) çiğnemek |
chew up f.
|
|
287 |
Öbek Fiiller |
çabucak yiyecek bir şeyler hazırlatmak |
whip someone up something f.
|
|
288 |
Öbek Fiiller |
çabucak yiyecek bir şeyler hazırlamak |
whip up something f.
|
|
289 |
Öbek Fiiller |
çabucak yiyecek bir şeyler hazırlamak |
whip something up f.
|
|
290 |
Öbek Fiiller |
(yiyecek vb) yenilip yutulmak |
go down f.
|
|
291 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir hayvana) yiyecek (bir şey) vermek |
feed (something) to (someone or an animal) f.
|
|
292 |
Öbek Fiiller |
süresi dolmak (yiyecek, içecek) |
go off f.
|
|
293 |
Öbek Fiiller |
eşeleyip (yiyecek) aramak |
grub for (something) f.
|
|
294 |
Öbek Fiiller |
yeri/toprağı kazıp (yiyecek) aramak |
grub for (something) f.
|
|
295 |
Öbek Fiiller |
yerin altını üstüne getirip (yiyecek) aramak |
grub for (something) f.
|
|
296 |
Öbek Fiiller |
eşeleyip (yiyecek) aramak |
grub for f.
|
|
297 |
Öbek Fiiller |
yeri/toprağı kazıp (yiyecek) aramak |
grub for f.
|
|
298 |
Öbek Fiiller |
yerin altını üstüne getirip (yiyecek) aramak |
grub for f.
|
|
299 |
Öbek Fiiller |
(bir yerde bir yiyecek/içecek) servisi yapmak |
serve (something) in (some place) f.
|
|
300 |
Öbek Fiiller |
restorandan paket yiyecek alıp götürüp başka yerde yemek |
take away f.
|
|
301 |
Öbek Fiiller |
restorandan paket yiyecek alıp götürüp başka yerde yemek |
take out f.
|
|
302 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir hayvana bir yiyecek) vermek |
feed (someone or an animal) with (something) f.
|
|
303 |
Öbek Fiiller |
(yiyecek) mideye indirmek |
garbage down f.
|
|
304 |
Öbek Fiiller |
(birine bir şeye bir yiyecek/içecek) sunmak/ikram etmek |
serve (something) to (someone or something) f.
|
|
305 |
Öbek Fiiller |
(bir yiyecek) sunmak |
set (something) out f.
|
|
306 |
Öbek Fiiller |
(birinden para, yiyecek) dilenmek/koparmaya çalışmak |
touch (one) for (something) f.
|
|
307 |
Öbek Fiiller |
(domuz) burnuyla eşeleyerek yiyecek aramak |
root about f.
|
|
Phrases |
|
308 |
İfadeler |
yiyecek ve içecek ile girilmez |
food and drink are not permitted expr.
|
|
309 |
İfadeler |
yiyecek ve içecek ile girmek yasaktır |
no food or drink allowed expr.
|
|
310 |
İfadeler |
yiyecek ve içecek ile girilmez |
no food or drink permitted expr.
|
|
311 |
İfadeler |
yiyecek ve içecek ile girilmez |
no food or drink allowed expr.
|
|
312 |
İfadeler |
yiyecek ve içecek ile girilmez |
food and drink are not allowed expr.
|
|
313 |
İfadeler |
yiyecek ve içecek ile girmek yasaktır |
food and drink are not permitted expr.
|
|
314 |
İfadeler |
yiyecek ve içecek ile girmek yasaktır |
food and drink are not allowed expr.
|
|
315 |
İfadeler |
yiyecek ve içecek ile girmek yasaktır |
no food or drink permitted expr.
|
|
Proverb |
|
316 |
Atasözü |
ek tohumun hasını çekme yiyecek yasını |
good seed makes a good crop
|
|
Colloquial |
|
317 |
Konuşma Dili |
karbonhidrat içeriği yüksek yiyecek |
carbo i.
|
|
318 |
Konuşma Dili |
çerez gibi yiyecek |
app i.
|
|
319 |
Konuşma Dili |
iki lokma yiyecek |
bite i.
|
|
320 |
Konuşma Dili |
alkol sonrası aşırı sarhoşken tüketilen yiyecek |
drunchies i.
|
|
321 |
Konuşma Dili |
yatak ve yiyecek |
bed and board i.
|
|
322 |
Konuşma Dili |
besin değeri olmayan yiyecek |
empty calories i.
|
|
323 |
Konuşma Dili |
sadece kaloriden ibaret yiyecek |
empty calories i.
|
|
324 |
Konuşma Dili |
lüzumsuz yiyecek |
empty calories i.
|
|
325 |
Konuşma Dili |
besin değeri az olan/besin değeri olmayan yiyecek |
empty calories i.
|
|
326 |
Konuşma Dili |
kalorisi yüksek besin değeri düşük yiyecek |
empty calories i.
|
|
327 |
Konuşma Dili |
lapa gibi yiyecek |
glop i.
|
|
328 |
Konuşma Dili |
kötü/iğrenç yiyecek |
glop i.
|
|
329 |
Konuşma Dili |
bulamaç gibi yiyecek |
glop i.
|
|
330 |
Konuşma Dili |
vıcık vıcık yiyecek |
glop i.
|
|
331 |
Konuşma Dili |
iştah kırıcı/kapatan yiyecek |
glop i.
|
|
332 |
Konuşma Dili |
yenecek bir tarafı olmayan bir yiyecek |
glop i.
|
|
333 |
Konuşma Dili |
arkasında kurulan mutfakta yiyecek yapıp satılan araç |
gut truck i.
|
|
334 |
Konuşma Dili |
iştah kaçırıcı yiyecek/içecek |
hogwash i.
|
|
335 |
Konuşma Dili |
kalacak/yatacak yer ve yiyecek |
board and lodging i.
|
|
336 |
Konuşma Dili |
insanın ağzını sulandıran yiyecek görüntüleri |
food porn i.
|
|
337 |
Konuşma Dili |
(bir yiyecek) dokunmak |
(some food) didn't agree with (someone) f.
|
|
338 |
Konuşma Dili |
(yiyecek, içecek) seyreltmek |
cut f.
|
|
339 |
Konuşma Dili |
silip süpürmek (yiyecek, içecek) |
hoover up [uk] f.
|
|
340 |
Konuşma Dili |
kendine yiyecek bir şeyler satın al |
buy yourself some food expr.
|
|
341 |
Konuşma Dili |
O kadar açım ki (bir yiyecek) için adam öldürebilirim |
I could murder (some kind of food) expr.
|
|
342 |
Konuşma Dili |
(bir yiyecek) için cinayet işleyebilirim |
I could murder (some kind of food) expr.
|
|
343 |
Konuşma Dili |
yiyecek hiçbir şey |
wind pudding and air dip expr.
|
|
344 |
Konuşma Dili |
bu (yiyecek, içecek, sefer) birinden |
this one is on (one) expr.
|
|
345 |
Konuşma Dili |
bu (yiyecek, içecek, sefer) biri tarafından ödenecek |
this one is on (one) expr.
|
|
346 |
Konuşma Dili |
bu (yiyecek, içecek, sefer) biri tarafından ısmarlanacak |
this one is on (one) expr.
|
|
347 |
Konuşma Dili |
bu (yiyecek, içecek, sefer) birinden |
This one is on someone expr.
|
|
348 |
Konuşma Dili |
bu (yiyecek, içecek, sefer) biri tarafından ödenecek |
This one is on someone expr.
|
|
349 |
Konuşma Dili |
bu (yiyecek, içecek, sefer) biri tarafından ısmarlanacak |
This one is on someone expr.
|
|
350 |
Konuşma Dili |
(yiyecek, içecek, sefer) birinden |
be on (one) expr.
|
|
351 |
Konuşma Dili |
(yiyecek, içecek, sefer) biri tarafından ödenecek |
be on (one) expr.
|
|
352 |
Konuşma Dili |
(yiyecek, içecek, sefer) biri tarafından ısmarlanacak |
be on (one) expr.
|
|
353 |
Konuşma Dili |
bu (yiyecek, içecek, sefer) birinden |
this one is on expr.
|
|
354 |
Konuşma Dili |
bu (yiyecek, içecek, sefer) biri tarafından ödenecek |
this one is on expr.
|
|
355 |
Konuşma Dili |
bu (yiyecek, içecek, sefer) biri tarafından ısmarlanacak |
this one is on expr.
|
|
356 |
Konuşma Dili |
bu (yiyecek, içecek, sefer) benden |
this one's on me expr.
|
|
Idioms |
|
357 |
Deyim |
hafif bir şeyler (yiyecek) |
a spot of lunch i.
|
|
358 |
Deyim |
hafif bir şeyler (yiyecek) |
spot of lunch i.
|
|
359 |
Deyim |
ayvayı yiyecek olan |
dead duck i.
|
|
360 |
Deyim |
ayvayı yiyecek olan |
a dead duck i.
|
|
361 |
Deyim |
yeterli miktarda (yiyecek) |
an elegant sufficiency i.
|
|
362 |
Deyim |
yeterli miktarda (yiyecek) |
a gracious plenty i.
|
|
363 |
Deyim |
evinden uzak birine gönderilen yiyecek, içecek, kıyafet içeren paket |
care package i.
|
|
364 |
Deyim |
yiyecek, giyinme, barınma gibi fiziksel rahatlığı sağlayan ihtiyaçlar |
creature comfort i.
|
|
365 |
Deyim |
bir orduyu doyuracak kadar yemek/yiyecek |
enough (food) to feed coxey's army i.
|
|
366 |
Deyim |
bir orduya yetecek kadar yemek/yiyecek |
enough (food) to feed coxey's army i.
|
|
367 |
Deyim |
çok besleyici gıda/yiyecek |
superfood i.
|
|
368 |
Deyim |
yiyecek aramak |
cry cupboard f.
|
|
369 |
Deyim |
haşlanmış yiyecek içeren yemek hazırlamak |
boil the pot f.
|
|
370 |
Deyim |
rahatlatmak (içki, yiyecek, vb. ile) |
take the edge off f.
|
|
371 |
Deyim |
yiyecek parası kazanmak |
keep body and soul together f.
|
|
372 |
Deyim |
yiyecek sağlayarak halka yardım etmek |
cater for f.
|
|
373 |
Deyim |
yemek/yiyecek dağıtmak |
dish something out f.
|
|
374 |
Deyim |
yemek/yiyecek servisi yapmak |
dish something out f.
|
|
375 |
Deyim |
sinsice yiyecek avına çıkmak (hayvan) |
be/go on the prowl f.
|
|
376 |
Deyim |
(yiyecek, içecek) yumulmak |
walk into f.
|
|
377 |
Deyim |
yiyecek alışverişi yapmak |
get the messages f.
|
|
378 |
Deyim |
(bir yiyecek/içecek) birine iyi gelmemek |
not agree with someone f.
|
|
379 |
Deyim |
(bir yiyecek/içecek) birine dokunmak |
not agree with someone f.
|
|
380 |
Deyim |
(bir yiyecek/içecek) birine yaramamak |
not agree with someone f.
|
|
381 |
Deyim |
(bir yiyecek/içecek) birine iyi gelmemek |
not agree with someone f.
|
|
382 |
Deyim |
(bir yiyecek/içecek) birine dokunmak |
not agree with someone f.
|
|
383 |
Deyim |
(bir yiyecek/içecek) birine yaramamak |
not agree with someone f.
|
|
384 |
Deyim |
ayvayı yiyecek olmak |
be a dead duck f.
|
|
385 |
Deyim |
karşılıksız para, yiyecek istemek |
be on the scrounge (for something) f.
|
|
386 |
Deyim |
karşılıksız para, yiyecek istemek |
go on the scrounge (for something) f.
|
|
387 |
Deyim |
silinip süpürülmek (yiyecek, kaynak) |
be running on empty f.
|
|
388 |
Deyim |
atı bile yiyecek kadar aç olmak |
could eat a horse f.
|
|
389 |
Deyim |
daha yiyecek çok fırın ekmeği olmak |
have a long way to go f.
|
|
390 |
Deyim |
(içki, yiyecek) enerji vermek |
put hair on your chest f.
|
|
391 |
Deyim |
(içki, yiyecek) cesaret vermek |
put hair on your chest f.
|
|
392 |
Deyim |
(içki, yiyecek) kendine getirmek |
put hair on your chest f.
|
|
393 |
Deyim |
(içki, yiyecek) enerji vermek |
put hairs on your chest f.
|
|
394 |
Deyim |
(içki, yiyecek) cesaret vermek |
put hairs on your chest f.
|
|
395 |
Deyim |
(içki, yiyecek) kendine getirmek |
put hairs on your chest f.
|
|
396 |
Deyim |
(bir yiyecek) için yer ayırmak/bırakmak |
save room (for something) f.
|
|
397 |
Deyim |
yeterli miktarda (yiyecek) |
gracious plenty s.
|
|
398 |
Deyim |
çok yağlı (yiyecek) |
too rich for someone's blood expr.
|
|
399 |
Deyim |
yiyecek ve yatak |
room and board expr.
|
|
400 |
Deyim |
birinden fırça yiyecek konumda |
on the mat expr.
|
|
401 |
Deyim |
kahve ve yanında yiyecek/atıştırmalık bir şeyler |
coffee and expr.
|
|
402 |
Deyim |
(biri) yiyebileceğinden fazla yiyecek alıyor/almış |
(one's) eyes are bigger than (one's) belly expr.
|
|
403 |
Deyim |
(biri) yiyebileceğinden fazla yiyecek almış/alıyor |
(one's) eyes are bigger than (one's) stomach expr.
|
|
404 |
Deyim |
zılgıtı yiyecek |
for the high jump [uk/australia] expr.
|
|
405 |
Deyim |
paparayı yiyecek |
for the high jump [uk/australia] expr.
|
|
406 |
Deyim |
yiyebileceğinden fazla yiyecek almış/alıyor |
one's eyes are bigger than stomach expr.
|
|
Speaking |
|
407 |
Konuşma |
bize verdikleri yiyecek |
the food they gave us i.
|
|
408 |
Konuşma |
bana ne zaman yiyecek bir şeyler vereceksin? |
when are you going to give me some food? expr.
|
|
409 |
Konuşma |
bunu yiyecek kadar sarhoş değilim |
I'm not drunk enough to fall for it expr.
|
|
410 |
Konuşma |
daha yiyecek çok fırın ekmeğin var |
you have a long way to go expr.
|
|
411 |
Konuşma |
en sevdiğin yiyecek nedir? |
what is your favourite food? expr.
|
|
412 |
Konuşma |
en sevdiğin yiyecek ne? |
what is your favourite food? expr.
|
|
413 |
Konuşma |
ona biraz yiyecek ver |
give him some food expr.
|
|
414 |
Konuşma |
sana yiyecek bir şeyler hazırlayabilirim |
I can make you something to eat expr.
|
|
415 |
Konuşma |
sana yiyecek birşeyler hazırlayayım |
I'll fix you something to eat expr.
|
|
416 |
Konuşma |
size yiyecek bir şeyler hazırlayayım |
I'll fix you something to eat expr.
|
|
417 |
Konuşma |
size biraz yiyecek getirdim |
I brought you some food expr.
|
|
418 |
Konuşma |
sana biraz yiyecek getirdim |
I brought you some food expr.
|
|
419 |
Konuşma |
yiyecek bir şey ister misin? |
you want something to eat? expr.
|
|
420 |
Konuşma |
yiyecek bir şeyler ister misin? |
do you want something to eat? expr.
|
|
421 |
Konuşma |
yiyecek bir şeyler alın |
get yourselves something to eat expr.
|
|
Trade/Economic |
|
422 |
Ticaret/Ekonomi |
eskiden şehir sınırına girişte özellikle yiyecek maddeleri üzerinden alınan ithal vergisi |
octroi i.
|
|
423 |
Ticaret/Ekonomi |
harcanan yiyecek maliyeti |
cost of food consumed i.
|
|
424 |
Ticaret/Ekonomi |
sağlama (yiyecek/gereç vb) |
purveyance i.
|
|
425 |
Ticaret/Ekonomi |
satılan yiyecek maliyeti |
cost of food sold i.
|
|
426 |
Ticaret/Ekonomi |
yiyecek maddesi vergisi |
food tax i.
|
|
427 |
Ticaret/Ekonomi |
yiyecek dışındaki kategoriler |
non-food categories i.
|
|
428 |
Ticaret/Ekonomi |
yiyecek dağıtım şirketi |
caterer i.
|
|
429 |
Ticaret/Ekonomi |
yiyecek dairesi |
food department i.
|
|
430 |
Ticaret/Ekonomi |
yiyecek madde komisyoncusu |
food broker i.
|
|
431 |
Ticaret/Ekonomi |
yiyecek ithali |
food import i.
|
|
432 |
Ticaret/Ekonomi |
yiyecek departmanı |
catering department i.
|
|
433 |
Ticaret/Ekonomi |
yiyecek ve yatacak |
board and lodging i.
|
|
434 |
Ticaret/Ekonomi |
yiyecek ciro taahhüdü |
food turnover guarantee i.
|
|
435 |
Ticaret/Ekonomi |
yiyecek masrafi |
food cost i.
|
|
436 |
Ticaret/Ekonomi |
yiyecek ciro teminatı |
food turnover guarantee i.
|
|
437 |
Ticaret/Ekonomi |
tüccar denizciye verilen yasal olan günlük minimum yiyecek ve içecek miktarı |
whack [uk] i.
|
|
438 |
Ticaret/Ekonomi |
gece kulüpleri veya restoranlar tarafından belirlenen, her bir müşterinin yiyecek ve içeceğe ödemesi gereken meblağ |
minimum i.
|
|
439 |
Ticaret/Ekonomi |
bayilikte satılan yiyecek-içecek ürünleri |
concession i.
|
|
440 |
Ticaret/Ekonomi |
sıcak yiyecek ve içecek satan seyyar minibüs |
pie cart [new zealand] i.
|
|
441 |
Ticaret/Ekonomi |
(üniversitelerde) kitap, yiyecek gibi harcamalar için kullanılabilecek bir ödeme yöntemi |
flex dollars i.
|
|
442 |
Ticaret/Ekonomi |
taze yiyecek ve içecek tedarik etmek |
reprovision f.
|
|
443 |
Ticaret/Ekonomi |
taze yiyecek ve içecek stoklamak |
reprovision f.
|
|
Law |
|
444 |
Hukuk |
(eski ingiliz hukukunda) ormancıların orman sınırları dahilinde yiyecek, içecek ve barınma talep hakkına elverişli arazi |
terra putura i.
|
|
445 |
Hukuk |
ormancıların, orman sınırları dahilinde yiyecek, içecek ve barınma talebi hakkı |
puture i.
|
|
Politics |
|
446 |
Siyasal |
devletin askerleri ev sahiplerinin rızası olmadan ev sahiplerine ait evlere yerleştirmesi ve zorla yiyecek sağlamaya zorlaması |
quartering soldiers i.
|
|
447 |
Siyasal |
yiyecek tahsisatı |
bouche i.
|
|
Tourism |
|
448 |
Turizm |
otel odasında içecek yiyecek sunulması |
room service i.
|
|
449 |
Turizm |
yiyecek ve içecek sunan bar ya da küçük restoran |
wine bar i.
|
|
450 |
Turizm |
yiyecek-içecek tesisi |
refreshments facility i.
|
|
451 |
Turizm |
yiyecek-içecek sektörü |
food and beverage sector i.
|
|
Technical |
|
452 |
Teknik |
dondurularak korunan yiyecek |
grommet i.
|
|
453 |
Teknik |
katı yiyecek |
solid food i.
|
|
454 |
Teknik |
uçaktaki yiyecek bölümü |
galley i.
|
|
455 |
Teknik |
yiyecek arabası |
catering vehicle i.
|
|
456 |
Teknik |
yiyecek hazırlama cihazları |
food preparation appliances i.
|
|
457 |
Teknik |
yiyecek atığı öğütme makinesi |
food waste disposer i.
|
|
458 |
Teknik |
yiyecek servis yollamak için kullanılan küçük asansör |
dumb-waiter i.
|
|
459 |
Teknik |
yiyecek artığı öğütücüsü |
food waste disposer i.
|
|
460 |
Teknik |
yiyecek asansörü |
dummy i.
|
|
461 |
Teknik |
(yiyecek) kurutucu |
curer i.
|
|
462 |
Teknik |
soğutarak korumak (yiyecek) |
refrigerate f.
|
|
Computer |
|
463 |
Bilgisayar |
yiyecek kategorisi |
food category i.
|
|
464 |
Bilgisayar |
yiyecek kategorileri |
food categories i.
|
|
Textile |
|
465 |
Tekstil |
yiyecek parçalarını toplayıp bir kaba koymak için kullanılan bir bıçak |
voile i.
|
|
Marine |
|
466 |
Denizcilik |
denize atılan ekipman ya da yiyecek |
lagend i.
|
|
467 |
Denizcilik |
yiyecek konusunda cimri kimse |
pinchgut i.
|
|
Medical |
|
468 |
Medikal |
sonda ile mideye yiyecek gönderilmesi |
gastrogavage i.
|
|
469 |
Medikal |
yiyecek topağı |
food bolus i.
|
|
470 |
Medikal |
boğulan kişinin soluk borusundaki yiyecek gibi nesneyi çıkarmak için kullanılan bir acil müdahale tekniği |
heimlich maneuver i.
|
|
471 |
Medikal |
boğulan kişinin soluk borusundaki yiyecek gibi nesneyi çıkarmak için kullanılan bir acil müdahale tekniği |
heimlich manoeuvere i.
|
|
Psychology |
|
472 |
Psikoloji |
sağlıklı yiyecek tüketme takıntısı |
orthorexia i.
|
|
473 |
Psikoloji |
proteinli yiyecek korkusu |
proteinphobia i.
|
|
Physiology |
|
474 |
Fizyoloji |
mideye indirildikten sonra geğirme veya regürjitasyon sonucu yeniden tat vermek (yiyecek) |
repeat f.
|
|
Pathology |
|
475 |
Patoloji |
kontamine su veya yiyecek tüketiminden kaynaklı akut bağırsak enfeksiyonu |
asiatic cholera i.
|
|
476 |
Patoloji |
kontamine su veya yiyecek tüketiminden kaynaklı akut bağırsak enfeksiyonu |
indian cholera i.
|
|
477 |
Patoloji |
kontamine su veya yiyecek tüketiminden kaynaklı akut bağırsak enfeksiyonu |
epidemic cholera i.
|
|
478 |
Patoloji |
kontamine su veya yiyecek tüketiminden kaynaklı akut bağırsak enfeksiyonu |
cholera i.
|
|
Parasitology |
|
479 |
Parazitbilim |
parazit bitkilerin konak bitkiye nüfuz edip yiyecek elde etmeye yarayan kök benzeri uzantıları |
huastorium i.
|
|
Food Engineering |
|
480 |
Gıda |
yiyecek taklidi ürünü |
food-imitating product i.
|
|
481 |
Gıda |
yiyecek taklidi ürünü |
food imitation product i.
|
|
482 |
Gıda |
(önceden pişirilmiş) ısıtılıp yenmeye hazır yiyecek |
cook-chill food i.
|
|
483 |
Gıda |
sindirimi zor yiyecek |
ballast i.
|
|
484 |
Gıda |
yiyecek olarak tüketilen mayalı mısır |
kanga pirau [new zealand] i.
|
|
485 |
Gıda |
organik olarak yetiştirilmiş yiyecek |
wholefood i.
|
|
486 |
Gıda |
sütten yapılan yiyecek |
milk meats i.
|
|
487 |
Gıda |
hayvan yemlerinde ve bazı ticari yiyecek ürünlerinde kullanılan kaba öğütülmüş soya yağlı kek |
grit i.
|
|
488 |
Gıda |
standart ölçüde konserve yiyecek |
picnic i.
|
|
489 |
Gıda |
(yiyecek) anormal fermantasyonlu ürünler nedeniyle şişmek |
blow f.
|
|
490 |
Gıda |
hiçbir içeriği çıkarılmamış (yiyecek) |
whole s.
|
|
491 |
Gıda |
yağsız (yiyecek) |
minceur s.
|
|
492 |
Gıda |
düşük kalorili (yiyecek) |
minceur s.
|
|
493 |
Gıda |
proteince zengin (yiyecek) |
high-protein s.
|
|
494 |
Gıda |
yüksek proteinli (yiyecek) |
high-protein s.
|
|
495 |
Gıda |
(yiyecek) salamura edilmiş |
cured s.
|
|
496 |
Gıda |
(yiyecek) tütsülenmiş |
cured s.
|
|
497 |
Gıda |
(yiyecek) kurutulmuş |
cured s.
|
|
498 |
Gıda |
(yiyecek veya içecek) istenmeyen fermantasyon sonucu ekşimiş |
fermented s.
|
|
499 |
Gıda |
şekillendirilmiş (yiyecek) |
pressed s.
|
|
500 |
Gıda |
presle suyu alınmış (yiyecek) |
pressed s.
|
|