|
Kategori |
İngilizce |
Türkçe |
|
General |
|
1 |
Genel |
raw stuff i.
|
ham madde |
|
2 |
Genel |
hot stuff i.
|
mükemmel kimse |
|
3 |
Genel |
feed stuff i.
|
tavuk yemi |
|
4 |
Genel |
stuff and nonsense! i.
|
devenin başı |
|
5 |
Genel |
stuff and nonsense! i.
|
devenin nalı |
|
6 |
Genel |
sob stuff i.
|
aşırı duygusallık |
|
7 |
Genel |
stuff and nonsense i.
|
saçma sapan laf |
|
8 |
Genel |
feeding stuff i.
|
hayvan yemi |
|
9 |
Genel |
hot stuff i.
|
seksi kimse |
|
10 |
Genel |
kid stuff i.
|
çocukça |
|
11 |
Genel |
food stuff i.
|
yiyecek malzemesi |
|
|
12 |
Genel |
feed stuff i.
|
yem |
|
13 |
Genel |
garden stuff i.
|
sebze-meyve |
|
14 |
Genel |
drift stuff i.
|
denizde kendi halinde yüzen şeyler |
|
15 |
Genel |
the fun stuff i.
|
(işin) eğlenceli kısmı/tarafı |
|
16 |
Genel |
the right stuff i.
|
gerekli kişisel özellikler |
|
17 |
Genel |
kid stuff i.
|
sadece çocuklara uygun olduğu düşünülen şey |
|
18 |
Genel |
kid stuff i.
|
çocuk işi |
|
19 |
Genel |
doctor's stuff i.
|
ilaç |
|
20 |
Genel |
sob stuff i.
|
acıklı hikayeler |
|
21 |
Genel |
sob stuff i.
|
acıklı yapımlar |
|
22 |
Genel |
sob stuff i.
|
dokunaklı ve dramatik eserler |
|
23 |
Genel |
stuff up f.
|
doldurarak kapatmak (bir deliği) |
|
24 |
Genel |
stuff oneself f.
|
tıkınmak |
|
25 |
Genel |
stuff somebody f.
|
tıka basa yedirmek |
|
26 |
Genel |
stuff oneself with f.
|
zıkkımlanmak |
|
27 |
Genel |
stuff with f.
|
doldurmak |
|
28 |
Genel |
stuff oneself f.
|
tıka basa yemek |
|
29 |
Genel |
stuff in f.
|
tıkıştırmak |
|
30 |
Genel |
stuff up f.
|
tıkamak |
|
31 |
Genel |
create from raw stuff f.
|
ham maddeden üretmek |
|
32 |
Genel |
stuff somebody f.
|
kandırmak |
|
33 |
Genel |
do one's stuff f.
|
kendini göstermek |
|
34 |
Genel |
stuff somebody f.
|
aldatmak |
|
35 |
Genel |
sweat the small stuff f.
|
gereksiz şeylere kafayı takmak |
|
36 |
Genel |
stuff one's face with food f.
|
ziftlenmek |
|
37 |
Genel |
stuff something full of cash f.
|
içini parayla doldurmak |
|
38 |
Genel |
stuff one’s gullet with dirt f.
|
boğazına toprak tıkamak |
|
39 |
Genel |
stuff one’s gullet with dirt f.
|
boğazı toprakla doldurmak |
|
Phrasals |
|
40 |
Öbek Fiiller |
stuff something down something f.
|
tıka basa (bir şeyin içine) doldurmak/itmek |
|
41 |
Öbek Fiiller |
stuff something down something f.
|
tıkıştırmak |
|
42 |
Öbek Fiiller |
stuff in f.
|
içeri tıkmak |
|
43 |
Öbek Fiiller |
stuff in f.
|
sıkış tıkış bir yere sokmak |
|
44 |
Öbek Fiiller |
stuff in f.
|
sıkışık/kalabalık bir yerde kalmaya zorlamak |
|
45 |
Öbek Fiiller |
stuff in f.
|
tıka basa yedirmek |
|
46 |
Öbek Fiiller |
stuff in f.
|
ağzına tıkmak |
|
47 |
Öbek Fiiller |
stuff in f.
|
çok yemeye zorlamak |
|
48 |
Öbek Fiiller |
stuff in f.
|
daha çok yemesi için ısrar etmek |
|
49 |
Öbek Fiiller |
stuff in f.
|
sürekli bir şey yedirmek/yutturmak |
|
50 |
Öbek Fiiller |
stuff in f.
|
tıka basa yemek |
|
51 |
Öbek Fiiller |
stuff in f.
|
açgözlü bir şekilde yemek |
|
52 |
Öbek Fiiller |
stuff in f.
|
yemekleri ağzına tıkmak |
|
53 |
Öbek Fiiller |
stuff in f.
|
hızlı hızlı yemek |
|
54 |
Öbek Fiiller |
stuff in f.
|
içine doldurmak |
|
55 |
Öbek Fiiller |
stuff in f.
|
içine basmak |
|
56 |
Öbek Fiiller |
stuff in f.
|
içine sığdırmak |
|
57 |
Öbek Fiiller |
stuff in f.
|
içine sıkıştırmak |
|
58 |
Öbek Fiiller |
stuff in f.
|
yoğun bir şekilde içine koymak |
|
59 |
Öbek Fiiller |
stuff in f.
|
içine tıkmak |
|
60 |
Öbek Fiiller |
stuff into (something) f.
|
(birini/bir şeyi bir şeyin) içine tıkmak |
|
61 |
Öbek Fiiller |
stuff into (something) f.
|
(birini/bir şeyi bir şeyin) içine tıkıştırmak |
|
62 |
Öbek Fiiller |
stuff into (something) f.
|
(birini/bir şeyi bir şeyin) içine sıkıştırmak |
|
63 |
Öbek Fiiller |
stuff into (something) f.
|
(birini/bir şeyi bir şeyin) içine sığıştırmak |
|
64 |
Öbek Fiiller |
stuff into (something) f.
|
(birini bir şeyin) içine tıkmak |
|
65 |
Öbek Fiiller |
stuff into (something) f.
|
(birini) sıkış tıkış (bir yere/şeye) sokmak |
|
66 |
Öbek Fiiller |
stuff into (something) f.
|
(birini) sıkışık/kalabalık (bir yerde/şeyde) kalmaya zorlamak |
|
67 |
Öbek Fiiller |
stuff into (something) f.
|
(birine) tıka basa (bir şey) yedirmek |
|
68 |
Öbek Fiiller |
stuff into (something) f.
|
(birinin) ağzına (bir şey) tıkmak |
|
69 |
Öbek Fiiller |
stuff into (something) f.
|
(birini bir şeyden) çok yemeye zorlamak |
|
70 |
Öbek Fiiller |
stuff into (something) f.
|
(birine bir şeyden) daha çok yemesi için ısrar etmek |
|
71 |
Öbek Fiiller |
stuff into (something) f.
|
(birine) sürekli bir şey yedirmek/yutturmak |
|
72 |
Öbek Fiiller |
stuff into (something) f.
|
(bir şeyin) içine (bir şey) doldurmak |
|
73 |
Öbek Fiiller |
stuff into (something) f.
|
(bir şeyin) içine (bir şey) basmak |
|
74 |
Öbek Fiiller |
stuff into (something) f.
|
(bir şeyin) içine (bir şey) sığdırmak |
|
75 |
Öbek Fiiller |
stuff into (something) f.
|
(bir şeyin) içine (bir şey) sıkıştırmak |
|
76 |
Öbek Fiiller |
stuff into (something) f.
|
yoğun bir şekilde (bir şeyin) içine (bir şey) koymak |
|
77 |
Öbek Fiiller |
stuff into (something) f.
|
(bir şeyin) içine (bir şey) tıkmak |
|
78 |
Öbek Fiiller |
stuff into (something) f.
|
(bir şeyin) içini (bir şeyle) doldurmak |
|
79 |
Öbek Fiiller |
stuff someone or something into someone or something f.
|
birini/bir şeyi birinin/bir şeyin içine tıkmak |
|
80 |
Öbek Fiiller |
stuff someone or something into someone or something f.
|
birini/bir şeyi birinin/bir şeyin içine doldurmak |
|
81 |
Öbek Fiiller |
stuff someone or something into someone or something f.
|
birini/bir şeyi birinin/bir şeyin içine tıka basa doldurmak |
|
82 |
Öbek Fiiller |
stuff someone or something in f.
|
birini/bir şeyi birinin/bir şeyin içine tıkmak |
|
83 |
Öbek Fiiller |
stuff someone or something in f.
|
birini/bir şeyi birinin/bir şeyin içine doldurmak |
|
84 |
Öbek Fiiller |
stuff someone or something in f.
|
birini/bir şeyi birinin/bir şeyin içine tıka basa doldurmak |
|
85 |
Öbek Fiiller |
stuff up f.
|
tıkanmak |
|
86 |
Öbek Fiiller |
stuff up f.
|
bir yere tıkıştırıp saklamak |
|
87 |
Öbek Fiiller |
stuff up f.
|
bir yere sokuşturup saklamak |
|
88 |
Öbek Fiiller |
stuff up f.
|
tıpalamak |
|
89 |
Öbek Fiiller |
stuff up f.
|
dolgu yapmak |
|
90 |
Öbek Fiiller |
stuff up f.
|
kapamak |
|
91 |
Öbek Fiiller |
stuff up f.
|
tıkaçla kapamak |
|
92 |
Öbek Fiiller |
stuff up f.
|
tıpayla kapamak |
|
93 |
Öbek Fiiller |
stuff up f.
|
tampon yapmak |
|
94 |
Öbek Fiiller |
stuff up f.
|
tıkayıp kesmek |
|
95 |
Öbek Fiiller |
stuff up f.
|
doldurmak |
|
96 |
Öbek Fiiller |
stuff up f.
|
tıkıştırmak |
|
97 |
Öbek Fiiller |
stuff up f.
|
ağzına kadar doldurmak |
|
98 |
Öbek Fiiller |
stuff up f.
|
tıka basa yedirmek |
|
99 |
Öbek Fiiller |
stuff with (something) f.
|
(bir şeyle) doldurmak |
|
100 |
Öbek Fiiller |
stuff with (something) f.
|
ağzına kadar (bir şeyle) doldurmak |
|
101 |
Öbek Fiiller |
stuff with (something) f.
|
(bir şeyi) tıkıştırmak |
|
102 |
Öbek Fiiller |
stuff with (something) f.
|
(bir şeyle) tıka basa doldurmak |
|
103 |
Öbek Fiiller |
stuff with (something) f.
|
tıka basa (bir şey) yedirmek |
|
104 |
Öbek Fiiller |
stuff with (something) f.
|
(bir şeyi) ağzına tıkmak |
|
105 |
Öbek Fiiller |
stuff with (something) f.
|
tıka basa (bir şey) yemek |
|
106 |
Öbek Fiiller |
stuff with (something) f.
|
kafasını (bir şeyle) doldurmak |
|
107 |
Öbek Fiiller |
stuff with (something) f.
|
kafasına/aklına (bir şey) sokmak |
|
108 |
Öbek Fiiller |
stuff down f.
|
-e doldurmak/itmek |
|
109 |
Öbek Fiiller |
stuff down f.
|
-e tıkıştırmak |
|
110 |
Öbek Fiiller |
stuff down f.
|
mideye indirmek |
|
111 |
Öbek Fiiller |
stuff down f.
|
açgözlü bir şekilde yemek |
|
112 |
Öbek Fiiller |
stuff down f.
|
hapır hupur yemek |
|
113 |
Öbek Fiiller |
stuff down f.
|
tıka basa yemek |
|
114 |
Öbek Fiiller |
stuff into (someone) f.
|
(birine) tıka basa yedirmek |
|
115 |
Öbek Fiiller |
stuff into (someone) f.
|
(birinin) ağzına yemek tıkmak |
|
116 |
Öbek Fiiller |
stuff into (someone) f.
|
(birine) zorla yedirmek |
|
Phrases |
|
117 |
İfadeler |
the stuff of greatness i.
|
bir insanı harika yapan nitelikler |
|
118 |
İfadeler |
the stuff of legend i.
|
çok ünlü |
|
119 |
İfadeler |
the stuff of legend i.
|
efsanevi |
|
Proverb |
|
120 |
Atasözü |
i'm not rich enough to buy cheap stuff
|
ucuz mal alacak kadar zengin değilim |
|
Colloquial |
|
121 |
Konuşma Dili |
real stuff i.
|
orijinal şey |
|
122 |
Konuşma Dili |
real stuff i.
|
gerçek şey |
|
123 |
Konuşma Dili |
real stuff i.
|
asıl şey |
|
124 |
Konuşma Dili |
baby stuff i.
|
bebek malzemesi |
|
125 |
Konuşma Dili |
cool stuff i.
|
güzel şeyler |
|
126 |
Konuşma Dili |
junk-n-stuff i.
|
ıvır zıvır şeyler |
|
127 |
Konuşma Dili |
the hard stuff i.
|
bir şeyin en yoğunu |
|
128 |
Konuşma Dili |
the hard stuff i.
|
bir şeyin en aşırısı |
|
129 |
Konuşma Dili |
the hard stuff i.
|
bir şeyin en acılısı/koyusu/tuzlusu |
|
130 |
Konuşma Dili |
hot stuff [uk] i.
|
cinsel yönden çekici/etkileyici kimse |
|
131 |
Konuşma Dili |
hot stuff [uk] i.
|
popüler kimse/şey |
|
132 |
Konuşma Dili |
hot stuff [uk] i.
|
revaçta olan kimse/şey |
|
133 |
Konuşma Dili |
hot stuff [uk] i.
|
asortik kimse/şey |
|
134 |
Konuşma Dili |
hot stuff [uk] i.
|
ilgi çekici kimse/şey |
|
135 |
Konuşma Dili |
hot stuff [uk] i.
|
enteresan kimse/şey |
|
136 |
Konuşma Dili |
hot stuff [uk] i.
|
ilginç kimse/şey |
|
137 |
Konuşma Dili |
hot stuff [uk] i.
|
heyecan uyandıran kimse/şey |
|
138 |
Konuşma Dili |
hot stuff [uk] i.
|
erotik şey |
|
139 |
Konuşma Dili |
hot stuff [uk] i.
|
açık saçık şey |
|
140 |
Konuşma Dili |
hot stuff [uk] i.
|
müstehcen şey |
|
141 |
Konuşma Dili |
hot stuff [uk] i.
|
yüksek kaliteli kimse/şey |
|
142 |
Konuşma Dili |
hot stuff [uk] i.
|
üstün nitelikli kimse/şey |
|
143 |
Konuşma Dili |
hot stuff [uk] i.
|
vasıflı kimse/şey |
|
144 |
Konuşma Dili |
hot stuff i.
|
üstünlük taslayan kimse |
|
145 |
Konuşma Dili |
hot stuff i.
|
başkalarından üstünmüş gibi davranan kimse |
|
146 |
Konuşma Dili |
hot stuff i.
|
burnu büyük |
|
147 |
Konuşma Dili |
hot stuff i.
|
snop |
|
148 |
Konuşma Dili |
hot stuff i.
|
usta, becerikli kişi |
|
149 |
Konuşma Dili |
hot stuff i.
|
kabiliyetli kişi |
|
150 |
Konuşma Dili |
hot stuff i.
|
heyecan verici kimse |
|
151 |
Konuşma Dili |
kids' stuff i.
|
sadece çocuklara uygun olduğu düşünülen şey |
|
152 |
Konuşma Dili |
kids' stuff i.
|
çocuk işi |
|
153 |
Konuşma Dili |
kids' stuff i.
|
çocukça şey |
|
154 |
Konuşma Dili |
kids' stuff i.
|
çok basit |
|
155 |
Konuşma Dili |
right stuff i.
|
başarı için gerekenler |
|
156 |
Konuşma Dili |
right stuff i.
|
temel yetenek veya nitelikler |
|
157 |
Konuşma Dili |
light stuff i.
|
kolay şey |
|
158 |
Konuşma Dili |
light stuff i.
|
karmaşık olmayan şey |
|
159 |
Konuşma Dili |
light stuff i.
|
hafif şey |
|
160 |
Konuşma Dili |
light stuff i.
|
yüzeysel şey |
|
161 |
Konuşma Dili |
light stuff i.
|
ciddi olmayan şey |
|
162 |
Konuşma Dili |
light stuff i.
|
bağımlılık yapmayan uyuşturucu |
|
163 |
Konuşma Dili |
light stuff i.
|
hafif uyuşturucu |
|
164 |
Konuşma Dili |
light stuff i.
|
marihuana |
|
165 |
Konuşma Dili |
pack one’s stuff f.
|
eşyalarını toplamak |
|
166 |
Konuşma Dili |
do stuff f.
|
bir şeyler yapmak |
|
167 |
Konuşma Dili |
do stuff f.
|
bir şeylerle uğraşmak |
|
168 |
Konuşma Dili |
do stuff f.
|
ıvır zıvırla uğraşmak |
|
169 |
Konuşma Dili |
do stuff f.
|
ufak tefek işlerle uğraşmak |
|
170 |
Konuşma Dili |
do stuff f.
|
bazı işlerle uğraşmak |
|
171 |
Konuşma Dili |
do your stuff f.
|
gerekeni yapmak |
|
172 |
Konuşma Dili |
do your stuff f.
|
bekleneni yapmak |
|
173 |
Konuşma Dili |
do your stuff f.
|
kendini göstermek |
|
174 |
Konuşma Dili |
do your stuff f.
|
görevini (başarıyla) yerine getirmek |
|
175 |
Konuşma Dili |
stuff your face f.
|
tıka basa yemek |
|
176 |
Konuşma Dili |
stuff your face f.
|
tıkınmak |
|
177 |
Konuşma Dili |
stuff like that expr.
|
bunun gibi şeyler |
|
178 |
Konuşma Dili |
quit the funny stuff expr.
|
saçmalamayı kes |
|
179 |
Konuşma Dili |
quit the funny stuff expr.
|
şaka yapmayı kes |
|
180 |
Konuşma Dili |
quit the funny stuff expr.
|
maskaralığı kes |
|
181 |
Konuşma Dili |
quit the funny stuff expr.
|
ciddi ol |
|
182 |
Konuşma Dili |
stuff a sock in it! expr.
|
kapat çeneni! |
|
183 |
Konuşma Dili |
stuff a sock in it! expr.
|
kes sesini! |
|
184 |
Konuşma Dili |
stuff a sock in it! expr.
|
sus! |
|
185 |
Konuşma Dili |
and all that (rubbish, stuff) expr.
|
falan |
|
186 |
Konuşma Dili |
and all that (rubbish, stuff) expr.
|
falan filan |
|
187 |
Konuşma Dili |
and all that (rubbish, stuff) expr.
|
gibi şeyler |
|
188 |
Konuşma Dili |
and all that (rubbish, stuff) expr.
|
ve bunun/onun gibi şeyler |
|
189 |
Konuşma Dili |
and all that (rubbish, stuff) expr.
|
ve benzeri şeyler |
|
190 |
Konuşma Dili |
and all that (rubbish, stuff) expr.
|
vesaire |
|
191 |
Konuşma Dili |
and all that (rubbish, stuff) expr.
|
bu tarzda vesaire |
|
192 |
Konuşma Dili |
and all that (rubbish, stuff) expr.
|
filan |
|
193 |
Konuşma Dili |
and all that (rubbish, stuff) expr.
|
falan feşmekan |
|
194 |
Konuşma Dili |
and stuff like that expr.
|
vesaire |
|
195 |
Konuşma Dili |
and stuff like that expr.
|
ve benzeri şeyler |
|
196 |
Konuşma Dili |
and stuff like that expr.
|
filan |
|
197 |
Konuşma Dili |
and stuff like that expr.
|
falan feşmekan |
|
198 |
Konuşma Dili |
and stuff like that expr.
|
falan |
|
199 |
Konuşma Dili |
and stuff like that expr.
|
falan filan |
|
200 |
Konuşma Dili |
and stuff like that expr.
|
ve bunun gibi şeyler |
|
201 |
Konuşma Dili |
and stuff like that (there) expr.
|
vesaire |
|
202 |
Konuşma Dili |
and stuff like that (there) expr.
|
ve benzeri şeyler |
|
203 |
Konuşma Dili |
and stuff like that (there) expr.
|
filan |
|
204 |
Konuşma Dili |
and stuff like that (there) expr.
|
falan feşmekan |
|
205 |
Konuşma Dili |
and stuff like that (there) expr.
|
falan |
|
206 |
Konuşma Dili |
and stuff like that (there) expr.
|
falan filan |
|
207 |
Konuşma Dili |
and stuff like that (there) expr.
|
ve bunun gibi şeyler |
|
208 |
Konuşma Dili |
you can't make this stuff up expr.
|
bu uydurulacak bir şey değil |
|
209 |
Konuşma Dili |
you can't make this stuff up expr.
|
kimin aklına gelir ki |
|
210 |
Konuşma Dili |
you can't make this stuff up expr.
|
inanması çok zor |
|
211 |
Konuşma Dili |
you can't make this stuff up expr.
|
çok tuhaf |
|
212 |
Konuşma Dili |
stuff a cork in it exclam.
|
çeneni kapa |
|
213 |
Konuşma Dili |
stuff a cork in it exclam.
|
sesini kes |
|
214 |
Konuşma Dili |
stuff a cork in it exclam.
|
kapa şu çeneni |
|
215 |
Konuşma Dili |
stuff a cork in it exclam.
|
kes sesini |
|
216 |
Konuşma Dili |
stuff a cork in it exclam.
|
kes |
|
217 |
Konuşma Dili |
stuff a cork in it exclam.
|
sus |
|
218 |
Konuşma Dili |
stuff a cork in it exclam.
|
ağzını topla |
|
219 |
Konuşma Dili |
stuff a cork in it exclam.
|
çeneni tut |
|
220 |
Konuşma Dili |
stuff it exclam.
|
çeneni kapat |
|
221 |
Konuşma Dili |
stuff it exclam.
|
sesini kes |
|
Idioms |
|
222 |
Deyim |
stuff and nonsense i.
|
fasa fiso |
|
223 |
Deyim |
stuff and nonsense i.
|
fasafiso |
|
224 |
Deyim |
stuff and nonsense i.
|
saçma sapan |
|
225 |
Deyim |
rough stuff i.
|
şiddet |
|
226 |
Deyim |
the hard stuff i.
|
(alkollü) içki |
|
227 |
Deyim |
rough stuff i.
|
zorbalık |
|
228 |
Deyim |
folding stuff i.
|
kağıt para |
|
229 |
Deyim |
folding stuff i.
|
banknot |
|
230 |
Deyim |
folding stuff i.
|
çok para |
|
231 |
Deyim |
folding stuff i.
|
gayme |
|
232 |
Deyim |
funny stuff i.
|
saçma sapan davranış |
|
233 |
Deyim |
funny stuff i.
|
yaramazlık |
|
234 |
Deyim |
funny stuff i.
|
aptalca davranış |
|
235 |
Deyim |
funny stuff i.
|
saçmalama |
|
236 |
Deyim |
funny stuff i.
|
olağan dışı aktivite |
|
237 |
Deyim |
funny stuff i.
|
usulsüz faaliyet |
|
238 |
Deyim |
funny stuff i.
|
yasa dışı faaliyet |
|
239 |
Deyim |
green folding stuff i.
|
para |
|
240 |
Deyim |
green folding stuff i.
|
banknot |
|
241 |
Deyim |
green folding stuff i.
|
çok para |
|
242 |
Deyim |
kid's stuff i.
|
çocuk işi |
|
243 |
Deyim |
kid's stuff i.
|
çocukça şey |
|
244 |
Deyim |
kid's stuff i.
|
çok basit |
|
245 |
Deyim |
kid's stuff i.
|
çocuk oyuncağı |
|
246 |
Deyim |
stuff something down someone's throat f.
|
aklına/kulağına sokmak |
|
247 |
Deyim |
stuff someone's head with something f.
|
birinin aklını bir şeylerle doldurmak |
|
248 |
Deyim |
stuff someone's head with something f.
|
birinin aklına bir şeyler sokmak |
|
249 |
Deyim |
strut one's stuff f.
|
çalım yaparak/caka satarak yürümek |
|
250 |
Deyim |
strut your stuff f.
|
çalım yaparak/caka satarak yürümek |
|
251 |
Deyim |
strut one's stuff f.
|
caka satmak |
|
252 |
Deyim |
strut your stuff f.
|
caka satmak |
|
253 |
Deyim |
strut one's stuff f.
|
gösteriş/fiyaka yapmak |
|
254 |
Deyim |
strut your stuff f.
|
gösteriş/fiyaka yapmak |
|
255 |
Deyim |
know one's stuff f.
|
işi iyi bilmek |
|
256 |
Deyim |
know one's stuff f.
|
işini iyi bilmek |
|
257 |
Deyim |
get one's stuff together f.
|
kendini toplamak |
|
258 |
Deyim |
stuff the ballot box f.
|
oy sandığında üçkağıt yapmak |
|
259 |
Deyim |
show someone one's stuff f.
|
ne yapabileceğini göstermek |
|
260 |
Deyim |
stuff the ballot box f.
|
sandığa sahte oy atmak suretiyle veya başka türlü bir numara ile seçimi lehine çevirmeye çalışmak |
|
261 |
Deyim |
stuff the ballot box f.
|
seçimde sandığa hile karıştırmak |
|
262 |
Deyim |
stuff one's face f.
|
tıkınmak |
|
263 |
Deyim |
stuff one's face f.
|
tıka basa yemek |
|
264 |
Deyim |
know one's stuff f.
|
(bir alanda) işinin ehli olmak |
|
265 |
Deyim |
show someone one's stuff f.
|
yeteneğini/becerisini göstermek |
|
266 |
Deyim |
stuff (something) down (one's) throat f.
|
boğazından aşağı ittirmek |
|
267 |
Deyim |
stuff (something) down (one's) throat f.
|
zorla yutturmak/yedirmek |
|
268 |
Deyim |
stuff (something) down (one's) throat f.
|
yemeye/yutmaya zorlamak |
|
269 |
Deyim |
stuff (something) down (one's) throat f.
|
birine bir şeyi dayatmak |
|
270 |
Deyim |
stuff (something) down (one's) throat f.
|
gırtlağına basmak |
|
271 |
Deyim |
stuff (something) down (one's) throat f.
|
ümüğüne çökmek |
|
272 |
Deyim |
stuff (something) down (one's) throat f.
|
birine baskı yapmak |
|
273 |
Deyim |
stuff (something) down (one's) throat f.
|
birine bir şeyi empoze etmek |
|
274 |
Deyim |
stuff (something) down (one's) throat f.
|
birine bir şeyi zorla kabul ettirmeye/baskı kurarak benimsetmeye çalışmak |
|
275 |
Deyim |
get (one's) stuff together f.
|
eşyalarını toplamak |
|
276 |
Deyim |
get (one's) stuff together f.
|
toparlanmak |
|
277 |
Deyim |
get (one's) stuff together f.
|
toplanmak |
|
278 |
Deyim |
get (one's) stuff together f.
|
kendini toplamak |
|
279 |
Deyim |
get (one's) stuff together f.
|
hayatını düzene sokmak için harekete geçmek |
|
280 |
Deyim |
get (one's) stuff together f.
|
hayatını yoluna koymak/sokmak |
|
281 |
Deyim |
get (one's) stuff together f.
|
kendine çeki düzen vermek |
|
282 |
Deyim |
stuff (one's) head full of (something) f.
|
(birinin kafasını bir şeyle) doldurmak |
|
283 |
Deyim |
stuff (one's) head full of (something) f.
|
(birinin beynini bir şeyle) doldurmak |
|
284 |
Deyim |
stuff (something) full of (something) f.
|
(bir şeyi bir şeyle) ağzına kadar doldurmak |
|
285 |
Deyim |
stuff (something) full of (something) f.
|
(bir şeyi bir şeyle) tıka basa doldurmak |
|
286 |
Deyim |
stuff (something) full of (something) f.
|
(bir şeyin) içini (bir şeyle) doldurmak |
|
287 |
Deyim |
stuff (someone) full of (something) f.
|
(birine) tıka basa (bir şey) yedirmek |
|
288 |
Deyim |
stuff (someone) full of (something) f.
|
(birinin) ağzına (bir şey) tıkmak |
|
289 |
Deyim |
stuff (someone) full of (something) f.
|
(birini bir şeyden) çok yemeye zorlamak |
|
290 |
Deyim |
stuff (someone) full of (something) f.
|
(birine bir şeyden) daha çok yemesi için ısrar etmek |
|
291 |
Deyim |
stuff (someone) full of (something) f.
|
(birine) sürekli bir şey yedirmek/yutturmak |
|
292 |
Deyim |
stuff (someone) full of (something) f.
|
(birini bir düşünceyle/fikirle) doldurmak |
|
293 |
Deyim |
stuff (someone) full of (something) f.
|
(birinin) kafasını (bir şeyle) doldurmak |
|
294 |
Deyim |
stuff (oneself) full of (something) f.
|
(bir şeyden) çok yemek |
|
295 |
Deyim |
stuff (oneself) full of (something) f.
|
(bir şeyden) tıka basa yemek |
|
296 |
Deyim |
stuff a sock in it f.
|
çenesini kapamak |
|
297 |
Deyim |
stuff a sock in it f.
|
susmak |
|
298 |
Deyim |
stuff a sock in it f.
|
sesini kesmek |
|
299 |
Deyim |
be made of sterner stuff f.
|
çok/daha güçlü olmak |
|
300 |
Deyim |
be made of sterner stuff f.
|
çok/daha azimli olmak |
|
301 |
Deyim |
be made of sterner stuff f.
|
çok/daha kararlı olmak |
|
302 |
Deyim |
be made of sterner stuff f.
|
çok/daha sert bir karaktere sahip olmak |
|
303 |
Deyim |
be made of sterner stuff f.
|
çok/daha inatçı olmak |
|
304 |
Deyim |
be made of sterner stuff f.
|
çok/daha dayanıklı olmak |
|
305 |
Deyim |
be made of sterner stuff f.
|
çok/daha sağlam bir karaktere sahip olmak |
|
306 |
Deyim |
be made of sterner stuff f.
|
sorunlarla çok/daha güçlü bir şekilde baş edebilen biri olmak |
|
307 |
Deyim |
cut the funny stuff f.
|
gevezeliği kesmek |
|
308 |
Deyim |
cut the funny stuff f.
|
aylak aylak dolaşmayı kesmek |
|
309 |
Deyim |
cut the funny stuff f.
|
maskaralığı kesmek |
|
310 |
Deyim |
know stuff f.
|
işi iyi bilmek |
|
311 |
Deyim |
know stuff f.
|
işinin ehli olmak |
|
312 |
Deyim |
know stuff f.
|
işten anlamak |
|
313 |
Deyim |
know stuff f.
|
konuya hakim olmak |
|
314 |
Deyim |
know your stuff f.
|
işini iyi bilmek |
|
315 |
Deyim |
know your stuff f.
|
işinin ehli olmak |
|
316 |
Deyim |
know your stuff f.
|
işinde uzman olmak |
|
317 |
Deyim |
show stuff f.
|
ne yapabileceğini göstermek |
|
318 |
Deyim |
show stuff f.
|
yeteneğini/becerisini göstermek |
|
319 |
Deyim |
strut stuff f.
|
çalım yaparak/caka satarak yürümek |
|
320 |
Deyim |
strut stuff f.
|
caka satmak |
|
321 |
Deyim |
strut stuff f.
|
gösteriş/fiyaka yapmak |
|
322 |
Deyim |
strut stuff f.
|
gönlünce dans etmek |
|
323 |
Deyim |
strut stuff f.
|
kimseyi takmadan dans etmek |
|
324 |
Deyim |
stuff down throat f.
|
aklına/kulağına sokmak |
|
325 |
Deyim |
stuff down throat f.
|
boğazından aşağı ittirmek |
|
326 |
Deyim |
stuff down throat f.
|
zorla yutturmak/yedirmek |
|
327 |
Deyim |
stuff down throat f.
|
yemeye/yutmaya zorlamak |
|
328 |
Deyim |
stuff down throat f.
|
dayatmak |
|
329 |
Deyim |
stuff down throat f.
|
gırtlağına basmak |
|
330 |
Deyim |
stuff down throat f.
|
ümüğüne çökmek |
|
331 |
Deyim |
stuff down throat f.
|
baskı yapmak |
|
332 |
Deyim |
stuff down throat f.
|
empoze etmek |
|
333 |
Deyim |
stuff face f.
|
tıka basa yemek |
|
334 |
Deyim |
stuff face f.
|
tıkınmak |
|
335 |
Deyim |
stuff head with f.
|
aklını (bir şeylerle) doldurmak |
|
336 |
Deyim |
stuff head with f.
|
aklına (bir şeyler) sokmak |
|
337 |
Deyim |
made of sterner stuff s.
|
çok/daha güçlü |
|
338 |
Deyim |
made of sterner stuff s.
|
çok/daha azimli |
|
339 |
Deyim |
made of sterner stuff s.
|
çok/daha kararlı |
|
340 |
Deyim |
made of sterner stuff s.
|
çok/daha sert bir karaktere sahip |
|
341 |
Deyim |
made of sterner stuff s.
|
çok/daha inatçı |
|
342 |
Deyim |
made of sterner stuff s.
|
çok/daha dayanıklı |
|
343 |
Deyim |
made of sterner stuff s.
|
sorunlarla çok/daha güçlü bir şekilde baş edebilen |
|
344 |
Deyim |
kids' stuff expr.
|
çocuk oyuncağı |
|
345 |
Deyim |
don't sweat the small stuff expr.
|
küçük şeylere takılma |
|
346 |
Deyim |
don't sweat the small stuff expr.
|
önemsiz şeyleri dert etme |
|
347 |
Deyim |
don't sweat the small stuff expr.
|
pireyi deve yapma |
|
Speaking |
|
348 |
Konuşma |
good stuff expr.
|
aferin sana |
|
349 |
Konuşma |
is this stuff regulated? expr.
|
bu şey denetime tabi bir şey mi? |
|
350 |
Konuşma |
do some other stuff expr.
|
başka şeyler yap |
|
351 |
Konuşma |
i'm too old for this stuff expr.
|
benden geçmiş bunlar |
|
352 |
Konuşma |
I can't believe you put me through this stuff expr.
|
beni şu durumlara soktuğuna inanamıyorum |
|
353 |
Konuşma |
you don't need this stuff expr.
|
buna ihtiyacın yok |
|
354 |
Konuşma |
all the stuff I studied for came up expr.
|
hepsi çalıştığım yerlerden geldi |
|
355 |
Konuşma |
go get your stuff expr.
|
git eşyalarını topla |
|
356 |
Konuşma |
I came to get my stuff expr.
|
eşyalarımı almaya geldim |
|
357 |
Konuşma |
that's the stuff! expr.
|
işte bu/budur! |
|
358 |
Konuşma |
he knows his stuff expr.
|
işini biliyor |
|
359 |
Konuşma |
stuff happens expr.
|
olur böyle şeyler |
|
360 |
Konuşma |
you know that stuff expr.
|
sen bu işten anlıyorsun |
|
361 |
Konuşma |
I’m just working through some stuff right now expr.
|
şu anda bazı şeyleri anlamaya/birbiriyle ilişkilendirmeye çalışıyorum |
|
362 |
Konuşma |
I’m just working through some stuff right now expr.
|
şu anda bazı şeyleri düzeltmeye çalışıyorum |
|
363 |
Konuşma |
I’m just working through some stuff right now expr.
|
şu anda bazı şeyleri anlamaya/oturtmaya çalışıyor |
|
364 |
Konuşma |
how you get out of all that stuff? expr.
|
tüm bunların nasıl dışında kalıyorsun? |
|
365 |
Konuşma |
why do you smoke that stuff? expr.
|
(uyuşturucu için) o şeyi niye içiyorsun? |
|
Technical |
|
366 |
Teknik |
raw stuff i.
|
kaba sıva harcı |
|
367 |
Teknik |
lime stuff i.
|
kireçli sıva |
|
368 |
Teknik |
free stuff i.
|
budaksız kalas |
|
369 |
Teknik |
free stuff i.
|
yumrusuz kalas |
|
370 |
Teknik |
free stuff i.
|
kusursuz kereste |
|
371 |
Teknik |
mixed stuff s.
|
karışık kamış |
|
Computer |
|
372 |
Bilgisayar |
free stuff i.
|
ücretsiz hizmetler |
|
Textile |
|
373 |
Tekstil |
brocaded stuff i.
|
kabartma nakışlı kumaş |
|
374 |
Tekstil |
blistered stuff i.
|
kabarcık kumaş |
|
375 |
Tekstil |
woolen stuff i.
|
yün kumaş |
|
Construction |
|
376 |
İnşaat |
pointing stuff i.
|
derz harcı |
|
377 |
İnşaat |
fine stuff i.
|
ince sıva harcı |
|
378 |
İnşaat |
coarse stuff i.
|
kaba sıva harcı |
|
379 |
İnşaat |
fine stuff i.
|
kireçli ince sıva harcı |
|
380 |
İnşaat |
fine stuff i.
|
son alçı kaplama tabakasında kullanılan kireç |
|
381 |
İnşaat |
gauge stuff i.
|
hızlı sertleşmenin gerekli olduğu mimari unsurları yaparken kullanılan hassas ölçülü harç |
|
Marine |
|
382 |
Denizcilik |
thick stuff i.
|
kalınlığı dört ila on iki inç arasında olan tahta |
|
383 |
Denizcilik |
serving stuff i.
|
küçük façuna çizgileri |
|
384 |
Denizcilik |
small stuff i.
|
az iplik sayısı içeren halat, gırcala gibi ekipman |
|
Mining |
|
385 |
Maden |
gob stuff i.
|
kömür çıkarıldıktan sonra kazı yerinde bırakılan atık |
|
Medical |
|
386 |
Medikal |
premix for medicated feeding stuff i.
|
ilaçlı ön karışım |
|
387 |
Medikal |
medical stuff i.
|
medikal malzeme |
|
388 |
Medikal |
medical stuff i.
|
tıbbi malzeme |
|
Gastronomy |
|
389 |
Mutfak |
kitchen stuff i.
|
yemek malzemesi |
|
390 |
Mutfak |
kitchen stuff i.
|
mutfak ihtiyaçları |
|
Breeding |
|
391 |
Hayvancılık |
animal feeding stuff i.
|
hayvan yemi |
|
392 |
Hayvancılık |
feed stuff i.
|
karma yemlerde kullanılan yem maddesi |
|
393 |
Hayvancılık |
feed stuff i.
|
karma yemlerde kullanılan yem hammaddesi |
|
Forestry |
|
394 |
Ormancılık |
clear stuff i.
|
kusursuz kereste |
|
Environment |
|
395 |
Çevre |
kitchen stuff i.
|
mutfak atığı |
|
396 |
Çevre |
kitchen stuff i.
|
tencere ve tavalarda biriken yağ |
|
Sport |
|
397 |
Spor |
rough stuff i.
|
(gereksiz ve bilinçli) kural ihlali |
|
398 |
Spor |
rough stuff i.
|
faul |
|
Volleyball |
|
399 |
Voleybol |
stuff block i.
|
basma |
|
Printery |
|
400 |
Matbaa |
stuff box i.
|
seviye kasası |
|
Archaic |
|
401 |
Eski Kullanım |
inch stuff i.
|
(bir inç kalınlığında kesilmiş) levhalar |
|
402 |
Eski Kullanım |
clear stuff i.
|
düz plakalar |
|
Slang |
|
403 |
Argo |
kid stuff i.
|
çocuk oyuncağı |
|
404 |
Argo |
good stuff i.
|
iyi mal |
|
405 |
Argo |
green stuff i.
|
para |
|
406 |
Argo |
doing stuff i.
|
uyuşturucu kullanma/takılma |
|
407 |
Argo |
bit of stuff i.
|
(cinsel yönden) çekici kadın |
|
408 |
Argo |
kid stuff i.
|
çok basit |
|
409 |
Argo |
kid stuff i.
|
marihuana |
|
410 |
Argo |
kid stuff i.
|
esrar |
|
411 |
Argo |
kid stuff i.
|
ot |
|
412 |
Argo |
kid stuff i.
|
yeni başlayanların kullandığı uyuşturucu |
|
413 |
Argo |
kid stuff i.
|
hafif uyuşturucu |
|
414 |
Argo |
kids' stuff i.
|
marihuana |
|
415 |
Argo |
kids' stuff i.
|
esrar |
|
416 |
Argo |
kids' stuff i.
|
ot |
|
417 |
Argo |
kids' stuff i.
|
yeni başlayanların kullandığı uyuşturucu |
|
418 |
Argo |
kids' stuff i.
|
hafif uyuşturucu |
|
419 |
Argo |
fluff-stuff i.
|
kar |
|
420 |
Argo |
snow stuff i.
|
kokain |
|
421 |
Argo |
make stuff up f.
|
şişirmek/abartmak |
|
422 |
Argo |
make stuff up f.
|
uydurmak |
|
423 |
Argo |
smell the stuff f.
|
burundan kokain çekmek |
|
424 |
Argo |
smell the stuff f.
|
burundan toz halinde bir uyuşturucu çekmek |
|
425 |
Argo |
be hot stuff f.
|
çok seksi olmak |
|
426 |
Argo |
be hot stuff f.
|
çok çekici olmak |
|
427 |
Argo |
be hot stuff f.
|
çok heyecanlandırıcı olmak |
|
428 |
Argo |
be hot stuff f.
|
baştan çıkarıcı olmak |
|
429 |
Argo |
be hot stuff f.
|
çok popüler olmak |
|
430 |
Argo |
be hot stuff f.
|
çok moda olmak |
|
431 |
Argo |
be hot stuff f.
|
çok ilgi çekici olmak |
|
432 |
Argo |
be hot stuff f.
|
çok heyecan verici olmak |
|
433 |
Argo |
be hot stuff f.
|
erotik olmak (kitap, dergi, video) |
|
434 |
Argo |
be hot stuff f.
|
müstehcen olmak (kitap, dergi, video) |
|
435 |
Argo |
be hot stuff f.
|
açık saçık olmak (kitap, dergi, video) |
|
436 |
Argo |
this is some pretty serious stuff expr.
|
bu bir hayli sert bir mal |
|
437 |
Argo |
this is a private stuff expr.
|
bu özel bir mesele |
|
438 |
Argo |
cut the funny stuff! expr.
|
kes saçmalığı! |
|
439 |
Argo |
cut the funny stuff! expr.
|
kes şaka yapmayı! |
|
440 |
Argo |
stuff a sock in it! expr.
|
kapa çeneni! |
|
441 |
Argo |
cut the funny stuff! expr.
|
kes saçmalamayı! |
|
442 |
Argo |
stuff that! expr.
|
siktir et! |
|
443 |
Argo |
stuff that! expr.
|
siktirsin! |
|
444 |
Argo |
stuff that! expr.
|
siktir! |
|
445 |
Argo |
stuff him expr.
|
siktir git |
|
446 |
Argo |
stuff him expr.
|
siktir ordan |
|
447 |
Argo |
stuff him expr.
|
siktirsin gitsin |
|
448 |
Argo |
stuff him expr.
|
siktirsin ordan |
|
449 |
Argo |
who writes this stuff expr.
|
bunu kim yazmış/yazıyor ki |
|
450 |
Argo |
who writes this stuff expr.
|
kim böyle bir şey yazar ki |
|
451 |
Argo |
who writes this stuff expr.
|
kim tahmin edebilirdi ki |
|
452 |
Argo |
stuff that! exclam.
|
siktirsin! |
|
453 |
Argo |
stuff that! exclam.
|
siktir et! |
|
454 |
Argo |
stuff him/her! exclam.
|
siktirsin! |
|
455 |
Argo |
stuff him/her! exclam.
|
siktir et! |
|
456 |
Argo |
stuff you exclam.
|
siktir |
|
457 |
Argo |
stuff you exclam.
|
sikti git |
|
458 |
Argo |
stuff you exclam.
|
kes sesini |
|
British Slang |
|
459 |
İngiliz Argosu |
bit of stuff i.
|
kız arkadaş |
|
460 |
İngiliz Argosu |
strut one's stuff f.
|
gönlünce dans etmek |
|
461 |
İngiliz Argosu |
strut one's stuff f.
|
kimseyi takmadan dans etmek |
|
462 |
İngiliz Argosu |
not give a stuff f.
|
kıçına bile takmamak |
|
463 |
İngiliz Argosu |
not give a stuff f.
|
sikinde olmamak |
|
464 |
İngiliz Argosu |
not give a stuff f.
|
umurunda olmamak |
|
465 |
İngiliz Argosu |
stuff it! expr.
|
siktir et! |
|
Modern Slang |
|
466 |
Modern Argo |
and stuff expr.
|
falan |
|
467 |
Modern Argo |
and stuff expr.
|
falan filan |
|
468 |
Modern Argo |
and stuff expr.
|
ve benzeri şeyler |
|
469 |
Modern Argo |
and stuff expr.
|
gibi şeyler |
|
470 |
Modern Argo |
and stuff expr.
|
vesaire |
|
471 |
Modern Argo |
and stuff expr.
|
falan feşmekan |
|