Geçmiş

(bir şeye) vermek

"(bir şeye) vermek" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 1 sonuç

	Kategori	Türkçe	İngilizce
Colloquial
1	Konuşma Dili	(bir şeye) vermek	chalk it up f.

"(bir şeye) vermek" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

	Kategori	Türkçe	İngilizce
General
1	Genel	zarar vermek (soyut bir şeye)	make inroads on f.
2	Genel	bir şeye çok önem vermek	set great store on f.
3	Genel	kendini bir şeye vermek	surrender oneself to f.
4	Genel	bir şeye çok zarar vermek	take a heavy toll f.
5	Genel	dikkatini bir şeye vermek	direct attention to f.
6	Genel	bir şeye çok değer vermek	value something greatly f.
7	Genel	bir şeye çok değer vermek	hold something dear f.
8	Genel	dikkatini bir şeye vermek	aim one's attention toward something f.
9	Genel	bir şeye çok önem vermek	place a great emphasis on something f.
10	Genel	bir şeye gereken önemi vermek	give due consideration to something f.
11	Genel	başkalarından destek alma çabasıyla bir şeye coşkulu destek vermek	cheerlead f.
12	Genel	(bir şeye) yeni enerji vermek	jumpstart f.
13	Genel	(bir şeye) yeni enerji vermek	jump-start f.
14	Genel	(bir kimseye veya şeye) açık bir zarar vermek	bloody f.
15	Genel	hayali bir şeye vücut vermek	body (forth) f.
16	Genel	(bir şeye) tüm dikkatini vermek	breathe f.
17	Genel	(bir şeye) para değeri vermek	monetize f.
18	Genel	(bir şeye) para değeri vermek	monetise f.
19	Genel	(bir şeye) koku vermek	odorize f.
20	Genel	(bir şeye) koku vermek	odourise f.
21	Genel	(bir şeye) fazladan rötuş vermek	overlabor f.
22	Genel	(bir şeye) başka bir şeyin dış hatlarına uydurarak biçim vermek	contour f.
Phrasals
23	Öbek Fiiller	(birine veya bir şeye bir şey) vermek	set (someone or something) before (someone or something) f.
24	Öbek Fiiller	(birine veya bir şeye bir şey) vermek	set something before (someone, something, or some creature) f.
25	Öbek Fiiller	(birine veya bir şeye başka birinden veya bir şeyden) daha az önem vermek	place behind (someone or something) f.
26	Öbek Fiiller	(birine veya bir şeye başka birinden veya bir şeyden) daha az değer vermek	place behind (someone or something) f.
27	Öbek Fiiller	(bir şeye) göre karar vermek/yapmak	come down f.
28	Öbek Fiiller	(bir şey için) bir şeye ara vermek	break for something f.
29	Öbek Fiiller	bir şeye dikkatini vermek	get down f.
30	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye bir özelliğinden dolayı) değer/kıymet vermek	trim (something) from (something else) f.
31	Öbek Fiiller	bir şeye gerçek değerini/önemini vermek	get (something) in perspective f.
32	Öbek Fiiller	bir şeye gerçek değerini/önemini vermek	get (something) into perspective f.
33	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye bir şeyi) kiraya vermek	lease (something) to (someone or something) f.
34	Öbek Fiiller	yüzünü (bir şeye) dönmek/vermek	face into (something) f.
35	Öbek Fiiller	önünü (bir şeye) dönmek/vermek	face into (something) f.
36	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye) gerekli ekipmanı vermek/sağlamak	fit (someone or something) up with (something) f.
37	Öbek Fiiller	birine/bir şeye bir şekil vermek	form someone or something into something f.
38	Öbek Fiiller	(bir şeye) geçici olarak son vermek	freeze on (doing something) f.
39	Öbek Fiiller	birini bir şeye/birine (iş, grup) vermek	detail someone to someone or something f.
40	Öbek Fiiller	(bir şeye/birine bir şey) vermek	furnish (someone or something) with (something) f.
41	Öbek Fiiller	(birine bir yere/bir şeye) erişim izni vermek	get into (someone or something) f.
42	Öbek Fiiller	(birinin bir kişiye veya bir şeye) vurmasına izin vermek	let (one) at (someone or something) f.
43	Öbek Fiiller	birinin bir kişiye veya bir şeye vurmasına izin vermek	let someone or something at someone or something f.
44	Öbek Fiiller	bir şeye kendini iyice vermek	grind away f.
45	Öbek Fiiller	(bir şeye) kendini iyice vermek	grind away at (someone or something) f.
46	Öbek Fiiller	(birine bir şeye) destek vermek	gun for (someone or something) f.
47	Öbek Fiiller	(birine veya bir şeye kendi/biri/bir şey) hakkında özel bir bilgiyi açık etmek/ele vermek	expose (someone, something, or oneself) to (someone or something) f.
48	Öbek Fiiller	(bir şeye) kendini vermek	immerse (oneself, someone, or something) in (something) f.
49	Öbek Fiiller	(bir şeye) kafasını vermek	immerse (oneself, someone, or something) in (something) f.
50	Öbek Fiiller	bir şeye kendini vermek	immerse in f.
51	Öbek Fiiller	bir şeye kafasını vermek	immerse in f.
52	Öbek Fiiller	birine/bir şeye yol vermek	kiss someone or something off f.
53	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye) bir listedeki (kişiler/şeyler) arasında yer vermek	list (someone or something) as one of (someone or something) f.
54	Öbek Fiiller	birine/bir şeye birinin/bir şeyin adını vermek	name someone or something for someone or something f.
55	Öbek Fiiller	birine/bir şeye biriyle/bir şeyle aynı ismi vermek	name someone or something for someone or something f.
56	Öbek Fiiller	bir şeye belli bir değer/derece vermek	rate something at something f.
57	Öbek Fiiller	birini birine/bir şeye vermek	relegate someone to someone or something f.
58	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye bir şeyle) ilham vermek	replenish (someone or something) with (something) f.
59	Öbek Fiiller	bir şeyin yetkisini birine/bir şeye vermek	rest something in someone or something f.
60	Öbek Fiiller	bir şeyi birine/bir şeye vermek	rest something in someone or something f.
61	Öbek Fiiller	birine veya bir şeye birinden veya bir şeyden daha çok değer/önem vermek	set someone or something above someone or something f.
62	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye bir şeyle) acı/ıstırap vermek	smite (someone or something) with (something) f.
63	Öbek Fiiller	(kendinin/bir şeyin bir şeye) katılacağına dair söz vermek	commit (oneself or something) for (something) f.
64	Öbek Fiiller	birinin/bir şeyin bir şeye katılacağına dair söz vermek	commit someone or something for something f.
65	Öbek Fiiller	kendini (bir şeye) vermek	toss at (something) f.
66	Öbek Fiiller	(bir şeye/yere) boruyla (bir şey) vermek	pipe (something) into (something or some place) f.
67	Öbek Fiiller	(bir şeye/yere) hoparlörle müzik vermek	pipe (something) into (something or some place) f.
68	Öbek Fiiller	kontrolü birine/bir şeye vermek	vest something in someone or something f.
69	Öbek Fiiller	bir şeyin tüm yetkisini birine/bir şeye vermek	vest something in someone or something f.
70	Öbek Fiiller	bir şeyin tüm haklarını birine/bir şeye vermek	vest something in someone or something f.
71	Öbek Fiiller	bütün dikkatini bir şeye vermek	zero in f.
72	Öbek Fiiller	bütün dikkatini (bir şeye) vermek	zero in on (something) f.
73	Öbek Fiiller	kendini (bir şeye) adamak/vermek	toss into (something) f.
74	Öbek Fiiller	tüm enerjisini (bir şeye) vermek	toss into (something) f.
75	Öbek Fiiller	bir şeyi bir şeye vermek	lay something to something f.
76	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye) bir şey vermek	offer something up (to someone or something) f.
77	Öbek Fiiller	(bir şeye bir şey) kullanarak enerji vermek	power (something) with (something else) f.
78	Öbek Fiiller	bir şeye bir şeyle enerji vermek	power something with something f.
79	Öbek Fiiller	(bir şeye bir şeyle) karşılık vermek	return (something) for (something) f.
80	Öbek Fiiller	dikkatini (birine/bir şeye) odaklamak/vermek	rivet (something) to (someone or something) f.
81	Öbek Fiiller	(birine ya da bir şeye başka birinden ya da bir şeyden) daha değer vermek	prize (someone or something) above (someone or something else) f.
82	Öbek Fiiller	birine ya da bir şeye başka birinden ya da bir şeyden daha değer vermek	prize someone or something above someone or something f.
83	Öbek Fiiller	birine ya da bir şeye başka birinden ya da bir şeyden daha değer vermek	put (someone or something) above (someone or something) f.
84	Öbek Fiiller	birine ya da bir şeye başka birinden ya da bir şeyden daha değer vermek	put someone or something above someone or something f.
85	Öbek Fiiller	(birine ya da bir şeye) karşı mücadele vermek	clash against (someone or something) f.
86	Öbek Fiiller	birine ya da bir şeye karşı mücadele vermek	clash against something f.
87	Öbek Fiiller	'-i bir şeye/birine vermek	turn to f.
88	Öbek Fiiller	bir şeye dikkatini vermek	keep on something f.
89	Öbek Fiiller	birine/bir şeye onay vermek	pass on someone or something f.
90	Öbek Fiiller	bir şeyden birine/bir şeye pay vermek	allot something to someone or something f.
91	Öbek Fiiller	bir şeyi birine/bir şeye vermek	allot something to someone or something f.
92	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye) rapor vermek	report to (someone or something) f.
93	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye/bir yere) geri vermek	run back (to someone or something) f.
94	Öbek Fiiller	(bir şeyi birine/bir şeye) vermek	put (something) in with (someone or something) f.
95	Öbek Fiiller	(bir şeye/bir şey için bir fiyat) vermek	put (something) at (some amount of money) f.
96	Öbek Fiiller	bir şeye tahmini bir fiyat vermek	put at f.
97	Öbek Fiiller	tüm ilgisini (bir şeye) vermek	absorb (oneself) in (something) f.
98	Öbek Fiiller	(kendini) tamamen (bir şeye) vermek	absorb (oneself) in (something) f.
99	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye) değer vermek	account of (someone or something) f.
100	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye) önem vermek	account of (someone or something) f.
101	Öbek Fiiller	(bir şeye) izin vermek	admit of (something) f.
102	Öbek Fiiller	(bir şeye) imkan vermek	admit of (something) f.
103	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye bir şeyden) pay vermek	allocate (something) to (someone or something) f.
104	Öbek Fiiller	bir şeyi birine/bir şeye vermek	allocate something to someone or something f.
105	Öbek Fiiller	bir şeyi birine/bir şeye vermek	allocate something between someone or something f.
106	Öbek Fiiller	bir şeyi birine/bir şeye vermek	allocate something among someone or something f.
107	Öbek Fiiller	(birinin/bir şeyin bir yere/bir şeye) girmesine izin vermek	allow (someone or something) in (something or some place) f.
108	Öbek Fiiller	(birinin/bir şeyin bir yere/bir şeye) girmesine izin vermek	allow (someone or something) into (something or some place) f.
109	Öbek Fiiller	(bir şeye) meydan vermek	allow of (something) f.
110	Öbek Fiiller	(bir şeye) izin vermek	allow of (something) f.
111	Öbek Fiiller	(bir şeye) izin vermek	admit of (something) f.
112	Öbek Fiiller	(bir şeye) imkan vermek	admit of (something) f.
113	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye bir şeyden) pay vermek	allocate (something) to (someone or something) f.
114	Öbek Fiiller	bir şeyi birine/bir şeye vermek	allocate something to someone or something f.
115	Öbek Fiiller	bir şeyi birine/bir şeye vermek	allocate something between someone or something f.
116	Öbek Fiiller	bir şeyi birine/bir şeye vermek	allocate something among someone or something f.
117	Öbek Fiiller	(birinin/bir şeyin bir yere/bir şeye) girmesine izin vermek	allow (someone or something) in (something or some place) f.
118	Öbek Fiiller	(birinin/bir şeyin bir yere/bir şeye) girmesine izin vermek	allow (someone or something) into (something or some place) f.
119	Öbek Fiiller	(bir şeye) meydan vermek	allow of (something) f.
120	Öbek Fiiller	(bir şeye) izin vermek	allow of (something) f.
121	Öbek Fiiller	birini/bir şeyi birine/bir şeye vermek	assign someone or something to someone or something f.
122	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye) karşı aynı şekilde karşılık vermek	avenge (oneself) against (someone or something) f.
123	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye) karşı (bir şey) için aynı şekilde karşılık vermek	avenge (oneself) against (someone or something) for (something) f.
124	Öbek Fiiller	(bir şeye) aynı şekilde karşılık vermek	avenge (oneself) for (something) f.
125	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye bir şey) hediye etmek/vermek	award (someone or something) (something) f.
126	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye bir şeyi) ödül/mükafat olarak vermek	award (someone or something) (something) f.
127	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye) destek vermek/olmak	back (someone or something) up f.
128	Öbek Fiiller	bir şeye destek vermek/olmak	back something up f.
129	Öbek Fiiller	bir şeye zarar vermek	bang something up f.
130	Öbek Fiiller	bir şeye hasar vermek	bang something up f.
131	Öbek Fiiller	birine/bir şeye karşı savaş vermek/savaşmak	battle against someone or something f.
132	Öbek Fiiller	birine/bir şeye karşı mücadele vermek/etmek	battle against someone or something f.
133	Öbek Fiiller	bir şeye zarar vermek	beat something up f.
134	Öbek Fiiller	bir şeye hasar vermek	beat something up f.
135	Öbek Fiiller	bir şeye destek vermek	bolster something up f.
136	Öbek Fiiller	(bir şeye) hayat vermek	bring (something) back to life f.
137	Öbek Fiiller	birine/bir şeye zarar vermek	bump someone or something up f.
138	Öbek Fiiller	birine/bir şeye hasar vermek	bump someone or something up f.
139	Öbek Fiiller	(bir şeye) onay vermek	buy off on (something) f.
140	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye) taviz vermek	capitulate to (someone or something) f.
141	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye) çok değer vermek	care about (someone or something) f.
142	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye) çok değer vermek	care for (someone or something) f.
143	Öbek Fiiller	birine/bir şeye zarar vermek	carve someone or something up f.
144	Öbek Fiiller	birine/bir şeye hasar vermek	carve someone or something up f.
145	Öbek Fiiller	(bir şeye) kaynak, para, zaman ayırmak/vermek/akıtmak	channel (something) in (something) f.
146	Öbek Fiiller	(bir şeye) kaynak, para, zaman ayırmak/vermek/akıtmak	channel (something) into (something) f.
147	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye) destek vermek	come down on (someone or something) f.
148	Öbek Fiiller	birini/bir şeyi bir şeye vermek	commit someone or something to something f.
149	Öbek Fiiller	birine/bir şeye ağırlık vermek	concentrate upon someone or something f.
150	Öbek Fiiller	birine/bir şeye ağırlık vermek	concentrate on someone or something f.
151	Öbek Fiiller	birine/bir şeye ağırlık vermek	concentrate on (someone or something) f.
152	Öbek Fiiller	tüm dikkatini (birine/bir şeye) vermek	concern (oneself) over (someone or something) f.
153	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye/bir varlığa) şırıngayla (bir şey) vermek	inject (something) into (someone, something, or some creature) f.
154	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye/bir varlığa) şırıngayla (bir şey) vermek	inject (someone, something, or some creature) with (something) f.
155	Öbek Fiiller	birine/bir şeye zarar vermek	crock someone/something up f.
156	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye) karşı savaşım vermek	crusade against (someone or something) f.
157	Öbek Fiiller	birine/bir şeye karar vermek	decide upon someone or something f.
158	Öbek Fiiller	birine/bir şeye karar vermek	decide on someone or something f.
159	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye) karar vermek	decide on (someone or something) f.
160	Öbek Fiiller	(birini/bir şeyi birine/bir şeye) vermek	deliver (someone or something) to (someone or something) f.
161	Öbek Fiiller	kendini birine/bir şeye vermek	devote oneself to someone or something f.
162	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye) vermek	devote to (someone or something) f.
163	Öbek Fiiller	(bir şeye) son vermek	do away with (something) f.
164	Öbek Fiiller	birine/bir şeye biriyle/bir şeyle sıkıntı vermek	encumber someone or something with someone or something f.
165	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye bir şeyle) sıkıntı vermek	encumber (someone or something) with (something) f.
166	Öbek Fiiller	birinin bir şeye katılmamasına izin vermek	excuse someone from something f.
167	Öbek Fiiller	yüzünü bir şeye dönmek/vermek	face into f.
168	Öbek Fiiller	dikkatini birine/bir şeye vermek	fasten upon someone or something f.
169	Öbek Fiiller	dikkatini birine/bir şeye vermek	fasten on someone or something f.
170	Öbek Fiiller	birine/bir şeye bir şey vermek	favor someone or something with something f.
171	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye) ateşle karşılık vermek	fire (something) back (at someone or something) f.
172	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye) hemen karşılık vermek	fire back at (someone or something) f.
173	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye) hemen karşılık vermek	fire back to (someone or something) f.
174	Öbek Fiiller	bir şeyin odak noktasını birine/bir şeye vermek/çevirmek	focus something on someone or something f.
175	Öbek Fiiller	odak noktasını (birine/bir şeye) vermek/çevirmek	focus on (someone or something) f.
176	Öbek Fiiller	bir şeye son vermek	fold something up f.
177	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye bir şey) vermek	furnish (something) for (someone or something) f.
178	Öbek Fiiller	birine/bir şeye sıkıntı vermek	fuss at someone or something f.
179	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye) sıkıntı vermek	get on (someone or something) f.
180	Öbek Fiiller	birini/bir şeyi (birine/bir şeye) geri vermek	give someone or something back (to someone or something) f.
181	Öbek Fiiller	bir şeyi (birine/bir şeye) vermek	give something over (to someone or something) f.
182	Öbek Fiiller	bir şeye bozulmaya, kırılmaya, eskimeye karşı (bir süreliğine) garanti vermek	guarantee something against something (for something) f.
183	Öbek Fiiller	(bir şeye) bozulmaya, kırılmaya, eskimeye karşı (bir süreliğine) garanti vermek	guarantee (something) against (something) for (some length of time) f.
184	Öbek Fiiller	bir şeye hasar vermek	hack something up f.
185	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye şiddetle, olumsuz şekilde) karşılık vermek	hit back (at someone or something) f.
186	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye bir şey havası) vermek	impart (something) to (someone or something) f.
187	Öbek Fiiller	(bir şeyin nedenini birine/bir şeye) vermek	impute (something) to (someone or something) f.
188	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye bir topluluk/grup) içinde yer vermek	include (someone or something) among (something) f.
189	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye) şırıngayla (bir şey) vermek	inject (someone or something) with (something) f.
190	Öbek Fiiller	(bir şeye) örnek vermek	instance in (something) [obsolete] f.
191	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye) yetki vermek	invest in (someone, or something) f.
192	Öbek Fiiller	kendini (bir şeye) vermek/adamak	invest in (oneself) f.
193	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye) (ani ve sert) tepki göstermek/vermek	lash out against (someone or something) f.
194	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye) (ani ve sert) tepki göstermek/vermek	lash out at (someone or something) f.
195	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye) bol keseden (bir şey) vermek	lavish (someone or something) with (something) f.
196	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye) bol keseden (bir şey) vermek	lavish (something) upon (someone or something) f.
197	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye) bol keseden (bir şey) vermek	lavish (something) on (someone or something) f.
198	Öbek Fiiller	ağırlığını (birine/bir şeye) vermek	lean on (someone or something) f.
199	Öbek Fiiller	(birinin/bir şeyin bir şeye/bir yere) girmesine izin vermek	let (someone or something) into (something or some place) f.
200	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye birinin/bir şeyin) ismini vermek	name (someone or something) after (someone or something) f.
201	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye biriyle/bir şeyle) aynı ismi vermek	name (someone or something) after (someone or something) f.
202	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye bir şey) için ceza vermek	penalize (someone or something) for (something) f.
203	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye bir şeyden) dolayı ceza vermek	penalize (someone or something) for (something) f.
204	Öbek Fiiller	(birinin bir yere/bir şeye) girmesine izin vermek	permit (one) into (something or some place) f.
205	Öbek Fiiller	(birinin bir yere/bir şeye) girmesine izin vermek	permit (one) in (something or some place) f.
206	Öbek Fiiller	(birinin bir yere/bir şeye) çıkmasına izin vermek	permit (one) up (something or some place) f.
207	Öbek Fiiller	(birinin bir şeye/bir yere) tırmanmasına izin vermek	permit (one) up (something or some place) f.
208	Öbek Fiiller	(bir şeye) çıkmasına izin vermek	permit up to (something) f.
209	Öbek Fiiller	(bir şeye) tırmanmasına izin vermek	permit up to (something) f.
210	Öbek Fiiller	(bir şeye bir yere/bir şeye doğru) rota vermek	pilot (something) in(to something or some place) f.
211	Öbek Fiiller	(bir şeye bir yerden/bir şeyden dışarı doğru) rota vermek	pilot (something) out (of something or some place) f.
212	Öbek Fiiller	(bir şeye bir yer/bir şey boyunca) rota vermek	pilot (something) through (something or some place) f.
213	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye birinden/bir şeyden) daha fazla önem vermek	place (someone or something) above (someone or something) f.
214	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye birinden/bir şeyden) daha fazla önem vermek	place (someone or something) before (someone or something) f.
215	Öbek Fiiller	(bir şeye bir şeyle) zarar vermek	pock (something) with (something else) f.
216	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye) poz vermek	pose for (someone or something) f.
217	Öbek Fiiller	(bir şeye) karşı vaaz vermek	preach against (something) f.
218	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye bir şey) vermek	provide (something) for (someone or something) f.
219	Öbek Fiiller	(bir şeye) omuz vermek	put (one's) back into (something) f.
220	Öbek Fiiller	(bir şeye) omuz vermek	put (one's) back to (something) f.
221	Öbek Fiiller	(bir şeye belli bir zaman) vermek	put (some time) in on (something) f.
222	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye birinden/bir şeyden) daha fazla değer/önem vermek	put (someone or something) ahead of (someone or something) f.
223	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye birinden/bir şeyden) daha fazla değer/önem vermek	put (someone or something) before (someone or something) f.
224	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye birinden/bir şeyden) daha fazla değer/önem vermek	put (someone or something) in front of (someone or something) f.
225	Öbek Fiiller	(bir şeye belli bir zamanını) vermek	put in (some time) on (something) f.
226	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye) karşılık vermek	react to (someone or something) f.
227	Öbek Fiiller	dönüp (birine/bir şeye) zarar vermek	redound on (someone or something) f.
228	Öbek Fiiller	dönüp (birine/bir şeye) zarar vermek	redound upon (someone or something) f.
229	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye) vermek	relinquish to (someone or something) f.
230	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye) cevap vermek	reply to (someone or something) f.
231	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye) karşılık vermek	reply to (someone or something) f.
232	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye) cevap/yanıt vermek	respond to (someone or something f.
233	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye) karşılık vermek	respond to (someone or something f.
234	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye) tepki vermek	respond to (someone or something f.
235	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye) vermek	rest with (someone or something) f.
236	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye) yetki vermek	rest with (someone or something) f.
237	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye) geri vermek	return to (someone or something) f.
238	Öbek Fiiller	(bir şeye) hız vermek	rev something up f.
239	Öbek Fiiller	tüm ilgisini/bakışlarını (birine/bir şeye) vermek/odaklamak	rivet on (someone or something) f.
240	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye) destek olmak/vermek	root for (someone or something) f.
241	Öbek Fiiller	(bir şeye) çizerek zarar vermek	scratch away at (something) f.
242	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye) yol vermek	send (someone or something) away f.
243	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye resmi bir bildirim) sunmak/vermek	serve (something) to (someone or something) f.
244	Öbek Fiiller	dikkatini (bir şeye) vermek	settle down to (something) f.
245	Öbek Fiiller	(bir şeye) izin vermek	stand for (something) f.
246	Öbek Fiiller	(bir şeye) karşı savaş vermek	strive against (something) f.
247	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye) karşı mücadele etmek/vermek	struggle against (someone or something) f.
248	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye biri/bir şey) vermek	supply (someone or something) with (someone or something) f.
249	Öbek Fiiller	(bir şeye bir şeyle) açık bir ton vermek	tinge (something) with (something) f.
250	Öbek Fiiller	(bir şeye bir şeyle) hafif renk vermek/katmak	tinge (something) with (something) f.
251	Öbek Fiiller	(bir şeye) hafif (bir şey) katarak renk vermek	tinge (something) with (something) f.
252	Öbek Fiiller	sorumluluğunu/gözetimini (birine/bir şeye) vermek/bırakmak	turn over to (someone or something) f.
253	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye) vermek/bırakmak	turn over to (someone or something) f.
254	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye birinden/bir şeyden) dolayı değer vermek	value (someone or something) for (someone or something else) f.
255	Öbek Fiiller	(birine/bir şeye) bir şekilde karşılık vermek	welcome (someone or something) with (something) f.
Colloquial
256	Konuşma Dili	bir şeye ara vermek	give it a rest f.
257	Konuşma Dili	tüm enerjisini bir şeye vermek	put all one’s energy into something f.
258	Konuşma Dili	(birine veya bir şeye) zarar vermek	be rough on (someone or something) f.
259	Konuşma Dili	(birine veya bir şeye) zarar vermek	do a number on (someone or something) f.
260	Konuşma Dili	(birine veya bir şeye tam) destek vermek	be (all) for (someone or something) f.
261	Konuşma Dili	birine veya bir şeye destek vermek	be for someone or something f.
262	Konuşma Dili	birine veya bir şeye destek vermek	be for doing something f.
263	Konuşma Dili	birine/bir şeye destek vermek	be for someone or something f.
264	Konuşma Dili	birine/bir şeye destek vermek	be for doing something f.
265	Konuşma Dili	kendini (bir şeye) vermek	be lost in (something) f.
266	Konuşma Dili	kendini bir şeye vermek	be lost in something f.
267	Konuşma Dili	iyice rezil olmadan bir şeye son vermek	cut losses f.
268	Konuşma Dili	birine/bir şeye zarar vermek	wack someone/something up f.
269	Konuşma Dili	bir şeye zarar vermek	wack something f.
270	Konuşma Dili	bir şeye zarar vermek	wack something out f.
271	Konuşma Dili	bir şeye son vermek	shut down f.
Idioms
272	Deyim	bir şeye hayat vermek	bring something to life f.
273	Deyim	(bir işe/şeye) tüm dikkatini vermek	be absorbed by (something) f.
274	Deyim	kendini tamamıyla (bir şeye) vermek	be absorbed by (something) f.
275	Deyim	(birine/bir şeye) çok değer vermek	set a great deal by (someone or something) f.
276	Deyim	(birine/bir şeye) çok değer vermek	set little much by f.
277	Deyim	(birine/bir şeye) çok değer vermek	set a great deal by f.
278	Deyim	(birine/bir şeye) çok değer vermek	set much by (someone or something) f.
279	Deyim	(birine ya da bir şeye) destek vermek	come out on the side of (someone or something) f.
280	Deyim	(birine ya da bir şeye) destek vermek	come out on the side of (someone or something) f.
281	Deyim	birine ya da bir şeye destek vermek	come down on the side of somebody/something f.
282	Deyim	birine ya da bir şeye destek vermek	come down on the side of somebody/something f.
283	Deyim	birine ya da bir şeye destek vermek	come out on the side of somebody/something f.
284	Deyim	birine ya da bir şeye destek vermek	come out on the side of somebody/something f.
285	Deyim	tüm dikkatini bir şeye vermek	be absorbed by (something) f.
286	Deyim	bir şeye son vermek	hit the brakes f.
287	Deyim	bir şeye zarar vermek	play havoc with something f.
288	Deyim	bir şeye son vermek	put the brakes on something f.
289	Deyim	bir şeye son vermek	bring something to a climax f.
290	Deyim	bir şeye son vermek	pull the plug on something f.
291	Deyim	bir şeye büyük önem vermek	set great/much store by something f.
292	Deyim	bir şeye son vermek	bring something to a close f.
293	Deyim	bir şeye yeterince/tam yer vermek	allow something full play f.
294	Deyim	bir şeye çok zarar vermek	take a heavy toll on f.
295	Deyim	bir şeye son vermek	slam the brakes on f.
296	Deyim	bir şeye yeterince/tam yer vermek	give something full play f.
297	Deyim	bir şeye bir son vermek	put a stop to something f.
298	Deyim	bir şeye son vermek	bring something to an end f.
299	Deyim	bir şeye bir son vermek	put an end to something f.
300	Deyim	bir şeye kendini vermek	hot on something f.
301	Deyim	bir şeye son vermek	put a lid on something f.
302	Deyim	bir şeye son vermek	put the brakes on f.
303	Deyim	dikkatini bir şeye vermek	home in on something f.
304	Deyim	iyice rezil olmadan bir şeye son vermek	cut one's losses f.
305	Deyim	kafasını bir şeye vermek	give one's mind to f.
306	Deyim	kendini bir şeye vermek	get one's teeth into something f.
307	Deyim	kendini bir şeye vermek	pour oneself into something f.
308	Deyim	tüm hayatını bir şeye vermek	put one's whole life into something f.
309	Deyim	(bir şeye) tüm enerjisini vermek	go to town on something f.
310	Deyim	bir şeye daha inandırıcı ve mümkün kılmak için detaylandırmak, açmak ya da ek bilgi vermek	lend support to (something) f.
311	Deyim	(bir şeye) destek vermek	lend support to (something) f.
312	Deyim	(birine ya da bir şeye) çok büyük önem vermek	set a great deal by (someone or something) [obsolete] f.
313	Deyim	tüm dikkatini (birine/bir şeye) vermek	draw a bead on (someone or something) f.
314	Deyim	bir şeye son vermek/bitirmek	draw stumps f.
315	Deyim	(birine/bir şeye) zarar vermek	rip (someone or something) to bits f.
316	Deyim	tüm dikkatini (bir şeye) vermek	have (one's) eyes glued to (something) f.
317	Deyim	(birine) yeni bir şeye başlama şansı vermek	give (one) a fresh start f.
318	Deyim	dikkatini (birine/bir şeye) vermek	direct (one's) attention to (someone or something) f.
319	Deyim	(biriyle olan bir şeye) birdenbire son vermek	give (one) running shoes f.
320	Deyim	(biriyle olan bir şeye) aniden son vermek	give (one) running shoes f.
321	Deyim	(biriyle olan bir şeye) beklenmedik bir şekilde son vermek	give (one) running shoes f.
322	Deyim	(birine) (bir şeye/birine) karşı üstünlük vermek	give (one) the inside track f.
323	Deyim	kendini birine/bir şeye tamamen vermek	give oneself over to someone or something f.
324	Deyim	(bir şeye) canı kadar değer vermek	have (something) at heart f.
325	Deyim	(birine/bir şeye) kötü not vermek	give bad marks to (someone or something) f.
326	Deyim	(bir şey üzerindeki) kontrolünü (başka birine/bir şeye) vermek	relinquish (one's) grasp on (something) (to someone or something) f.
327	Deyim	(bir şeye) perspektif vermek	have (something) in perspective f.
328	Deyim	(kendini bir şeye) vermek	turn (one's) hand to (something) f.
329	Deyim	(bir şeye) ciddi zarar vermek	play old harry with (something) f.
330	Deyim	(bir şeye) can vermek	breathe (new) life into (something) f.
331	Deyim	kendini bir şeye vermek	bury oneself in something f.
332	Deyim	(birine/bir şeye) önem vermek	lay store in (something or someone) f.
333	Deyim	kendini (bir şeye) vermek	put (one's) hand to (something) f.
334	Deyim	(birine/bir şeye) değer vermek	set store in (something or someone) f.
335	Deyim	(birine/bir şeye) zarar vermek	tear (someone or something) to pieces f.
336	Deyim	(birine/bir şeye) hasar vermek	tear (someone or something) to pieces f.
337	Deyim	(birine/bir şeye) zarar vermek	tear (someone or something) to shreds f.
338	Deyim	(birine/bir şeye) hasar vermek	tear (someone or something) to shreds f.
339	Deyim	bir şeye yerinde/dozunda tepki vermek	keep something in proportion f.
340	Deyim	bir şeye makul tepki vermek	keep something in proportion f.
341	Deyim	bir şeye daha beter kötülükle karşılık vermek	pay something back with interest f.
342	Deyim	bir şeye daha beter karşılık vermek	pay something back with interest f.
343	Deyim	bir şeye daha beter kötülükle karşılık vermek	return something with interest f.
344	Deyim	bir şeye daha beter karşılık vermek	return something with interest f.
345	Deyim	(birine/bir şeye) yaşam enerjisi vermek	juice (someone or something) back to life f.
346	Deyim	(birine/bir şeye) yaşam enerjisi vermek	juice (someone or something) back up f.
347	Deyim	(birine/bir şeye) yol vermek	kick (someone or something) to the curb f.
348	Deyim	kendi adını (bir şeye) vermek	give (one's) name to (something) f.
349	Deyim	(birine bir şeye) ulaşma şansı vermek	put (one) in the way of (something) f.
350	Deyim	(bir şeye) karar vermek	pull the trigger (on something) f.
351	Deyim	(bir şeye) bir son vermek	put a stopper on (something) f.
352	Deyim	(bir şeye) son vermek	put the stopper on (something) f.
353	Deyim	(bir şeye) bir son vermek	put a halt to (something) f.
354	Deyim	(bir şeye) artık boş vermek	be beyond/past caring (about something) f.
355	Deyim	(bir şeye) anlam vermek/(bir şeyden) bir anlam çıkartmak	make any sense (out) of (something) f.
356	Deyim	dikkatini bir şeye vermek/yoğunlaştırmak	address oneself to something f.
357	Deyim	tüm dikkatini bir şeye vermek	address oneself to something f.
358	Deyim	kendini bir şeye/işe vermek	apply oneself to something f.
359	Deyim	bütün dikkatini bir şeye/işe çevirmek/vermek	apply oneself to something f.
360	Deyim	(kendini bir şeye/işe) vermek	apply (oneself) to (something) f.
361	Deyim	bütün dikkatini (bir şeye/işe) çevirmek/vermek	apply (oneself) to (something) f.
362	Deyim	birine/bir şeye aşırı rahatsızlık vermek	badger someone or something to death f.
363	Deyim	tüm dikkatini bir şeye vermek	be glued to something f.
364	Deyim	(birine/bir şeye) hizmet vermek	be of service (to someone or something) f.
365	Deyim	birine/bir şeye hayat vermek	bring somebody/something to life f.
366	Deyim	birine/bir şeye canlılık vermek	bring somebody/something to life f.
367	Deyim	birine/bir şeye hayat vermek	bring someone or something to life f.
368	Deyim	birine/bir şeye canlılık vermek	bring someone or something to life f.
369	Deyim	(bir şeye) son vermek	bring/ring down the curtain (on something) f.
370	Deyim	(bir şeye) son vermek	bring/ring the curtain down (on something) f.
371	Deyim	(birine/bir şeye) fitil vermek	build a fire under (someone or something) f.
372	Deyim	(birine/bir şeye) kulak vermek	cock an ear at (someone or something) f.
373	Deyim	(birine/bir şeye) destek vermek	come down on the side of (someone or something) f.
374	Deyim	(birine/bir şeye) büyük zarar vermek	deal (someone or something) a blow f.
375	Deyim	(birine/bir şeye) zarar vermek	deal (someone or something) a blow f.
376	Deyim	birine/bir şeye büyük zarar vermek	deal somebody/something a blow f.
377	Deyim	birine/bir şeye zarar vermek	deal somebody/something a blow f.
378	Deyim	birine/bir şeye büyük zarar vermek	deal a blow to somebody/something f.
379	Deyim	birine/bir şeye zarar vermek	deal a blow to somebody/something f.
380	Deyim	(bir şeye) aşırı önem vermek	err on the side of (something) f.
381	Deyim	(bir şeye/tarafa) fazla ağırlık vermek	err on the side of (something) f.
382	Deyim	bir şeye aşırı önem vermek	err on the side of something f.
383	Deyim	bir şeye/tarafa fazla ağırlık vermek	err on the side of something f.
384	Deyim	(birine/bir şeye) karşı son derece çetin bir mücadele vermek	fight (someone or something) tooth and claw f.
385	Deyim	tv programcılığında dikkat çekmek/izleyiciyi tutmak için hileye, şaşırtıcı/akılalmaz bir şeye yer vermek	jump the shark f.
386	Deyim	(birine/bir şeye) kulak vermek	get a load of (someone or something) f.
387	Deyim	bir şeye/birine kulak vermek	get a load of something/someone f.
388	Deyim	(birine veya bir şeye) onay vermek	give (someone or something) the nod f.
389	Deyim	birine/bir şeye çeki düzen vermek	get/knock/lick somebody/something into shape f.
390	Deyim	(birine/bir şeye) öncelik vermek	give (a) preference to (someone or something) f.
391	Deyim	(birine bir şeyi) kabul etmesi/(bir şeye) ev sahipliği yapması için resmi olarak izin vermek	give (one) (the) clearance to have (something) f.
392	Deyim	birine/bir şeye kulak vermek	give (an) ear to someone or something f.
393	Deyim	birine/bir şeye kulak vermek	give one's ear to someone or something f.
394	Deyim	(bir şeye) aklını/kafasını vermek	give (one's) mind to (something) f.
395	Deyim	(bir şeye) kendini vermek	give (one's) mind to (something) f.
396	Deyim	(bir şeye) tüm dikkatini vermek	give (one's) mind to (something) f.
397	Deyim	(birine/bir şeye) bir şans vermek	give (someone or something) a chance f.
398	Deyim	(birine/bir şeye) inanmaya karar vermek	give (someone or something) the benefit of the doubt f.
399	Deyim	(birine/bir şeye) onay/olur vermek	give (someone or something) the nod f.
400	Deyim	birine (bir şeye dair) söz vermek	give somebody your word (that...) f.
401	Deyim	(bir şeye) ara vermek	give (something) a rest f.
402	Deyim	(bir şeye) ehemmiyet vermek	give (something) weight f.
403	Deyim	(bir şeye) önem vermek	give (something) weight f.
404	Deyim	(bir şeye) ağırlık vermek	give (something) weight f.
405	Deyim	(birine/bir şeye) kulak vermek	give ear to (someone or something) f.
406	Deyim	(bir şeye) kulak vermek	give heed to (something) f.
407	Deyim	(bir şeye) önem vermek	give heed to (something) f.
408	Deyim	(bir şeye) dikkatini vermek	give heed to (something) f.
409	Deyim	(birine/bir şeye) kulak vermek	give/pay heed (to somebody/something) f.
410	Deyim	(birine/bir şeye) önem vermek	give/pay heed (to somebody/something) f.
411	Deyim	(birine/bir şeye) dikkatini vermek	give/pay heed (to somebody/something) f.
412	Deyim	(birine/bir şeye) kulak vermek	take heed (of somebody/something) f.
413	Deyim	(birine/bir şeye) önem vermek	take heed (of somebody/something) f.
414	Deyim	(birine/bir şeye) dikkatini vermek	take heed (of somebody/something) f.
415	Deyim	(birine/bir şeye) öncelik vermek	give preference to (someone or something) f.
416	Deyim	birine/bir şeye öncelik vermek	give (a) preference to somebody/something f.
417	Deyim	birine/bir şeye öncelik vermek	give preference to somebody/something f.
418	Deyim	(birine/bir şeye) açık çek vermek	give rein to (someone or something) f.
419	Deyim	(birine/bir şeye) istediğini yapma özgürlüğü vermek/tanımak	give rein to (someone or something) f.
420	Deyim	(birine/bir şeye) tam yetki vermek	give rein to (someone or something) f.
421	Deyim	(birine/bir şeye) istediği gibi hareket etme/ilerleme özgürlüğü vermek	give rein to (someone or something) f.
422	Deyim	bir şeye mahal vermek	give rise to something f.
423	Deyim	birine/bir şeye geçiş veya başlama izni vermek	give someone/something the green light f.
424	Deyim	birine/bir şeye izin/onay vermek	give someone/something the green light f.
425	Deyim	birine/bir şeye geçiş veya başlama izni vermek	give the green light to someone/something f.
426	Deyim	birine/bir şeye izin/onay vermek	give the green light to someone/something f.
427	Deyim	bir şeye ara vermek	give something a rest f.
428	Deyim	bir şeye kendini vermek	give something the old college try [old-fashioned] [us] f.
429	Deyim	(birine/bir şeye) yol vermek	give way (to somebody/something) f.
430	Deyim	(bir şeye) mahal vermek	give way (to something) f.
431	Deyim	(birine/bir şeye) öncelik vermek/tanımak	give way to (someone or something) f.
432	Deyim	(bir şeye) ehemmiyet vermek	give weight to (something) f.
433	Deyim	(bir şeye) önem vermek	give weight to (something) f.
434	Deyim	(bir şeye) ağırlık vermek	give weight to (something) f.
435	Deyim	bir şeye kafanı/aklını vermek	give your mind to something f.
436	Deyim	birine/bir şeye açık çek vermek	give/allow somebody/something free/full rein f.
437	Deyim	birine/bir şeye istediğini yapma özgürlüğü vermek/tanımak	give/allow somebody/something free/full rein f.
438	Deyim	birine/bir şeye tam yetki vermek	give/allow somebody/something free/full rein f.
439	Deyim	birine/bir şeye istediği gibi hareket etme/ilerleme özgürlüğü vermek	give/allow somebody/something free/full rein f.
440	Deyim	birine/bir şeye açık çek vermek	give/allow free/full rein to somebody/something f.
441	Deyim	birine/bir şeye istediğini yapma özgürlüğü vermek/tanımak	give/allow free/full rein to somebody/something f.
442	Deyim	birine/bir şeye tam yetki vermek	give/allow free/full rein to somebody/something f.
443	Deyim	birine/bir şeye istediği gibi hareket etme/ilerleme özgürlüğü vermek	give/allow free/full rein to somebody/something f.
444	Deyim	(birine/bir şeye) tam destek vermek	go to the mat for (someone or something) f.
445	Deyim	(biriyle beraber birine/bir şeye) tam destek vermek	go to the mat (with somebody) (for somebody/something) [us] f.
446	Deyim	(birine/bir şeye) fiziksel zarar vermek istemek	have a hard-on for (someone or something) f.
447	Deyim	(birine/bir şeye) değer vermek	have a high opinion of (someone or something) f.
448	Deyim	(birine/bir şeye) önem vermek	have a high opinion of (someone or something) f.
449	Deyim	(birine/bir şeye) gönlünü kaptırmak/vermek	heart (someone or something) f.
450	Deyim	(birine/bir şeye) değer/önem vermek	hold (someone or something) dear f.
451	Deyim	birine/bir şeye değer/önem vermek	hold somebody/something dear f.
452	Deyim	kafasını/aklını (bir şeye) vermek	keep (one's) mind on (something) f.
453	Deyim	kafanı bir şeye vermek	keep your mind on something f.
454	Deyim	(birine/bir şeye) biçim vermek	knock (someone or something) into shape f.
455	Deyim	birine/bir şeye biçim vermek	knock something/someone into shape f.
456	Deyim	birine/bir şeye biçim vermek	whip something/someone into shape f.
457	Deyim	(bir şeye) ağırlık/önem vermek	lay stress on (something) f.
458	Deyim	(birine/bir şeye) kulak vermek	lend (one's) ear (to someone or something) f.
459	Deyim	(bir şeye) adını vermek	lend (one's) name to (something) f.
460	Deyim	(bir şeye) destek vermek	lend (oneself) to (something) f.
461	Deyim	bir şeye adını vermek	lend your name to something f.
462	Deyim	(birine/bir şeye) yol vermek	let (someone or something) past f.
463	Deyim	(bir şeye) son vermek	make an end of (something) f.
464	Deyim	(birine/bir şeye) çok önem vermek	make much of (someone or something) f.
465	Deyim	bir şeye anlam vermek	make sense of something f.
466	Deyim	(birine/bir şeye) yol vermek	make way for (someone or something) f.
467	Deyim	(bir şeye) çok önem vermek	place a premium on (something) f.
468	Deyim	(bir şeye) çok değer vermek	place a premium on (something) f.
469	Deyim	(birine/bir şeye) zarar vermek	play (merry) hell with (someone or something) f.
470	Deyim	(birine/bir şeye) zarar vermek	play hell with someone or something f.
471	Deyim	birine/bir şeye zarar vermek	play the devil with someone/something f.
472	Deyim	bir şeye zarar vermek	play havoc with something f.
473	Deyim	bir şeye zarar vermek	wreak havoc with something f.
474	Deyim	(bir şeye) son vermek	pull the plug (on something) f.
475	Deyim	(birine/bir şeye) olanca güçle destek vermek	put (one's) weight behind (someone or something) f.
476	Deyim	(birine/bir şeye) fazla değer vermek	put (someone or something) (up) on a pedestal f.
477	Deyim	(birine/bir şeye) öncelik vermek/tanımak	put (someone or something) first f.
478	Deyim	(bir şeye) ara vermek	put (something) on hold f.
479	Deyim	birine/bir şeye en yüksek önemi/değeri vermek	put somebody/something first f.
480	Deyim	(birine/bir şeye) önem vermek	put store by (something or someone) f.
481	Deyim	bir şeye çok değer/önem vermek	put/place a premium on something f.
482	Deyim	(bir şey üzerindeki) kontrolünü (başka birine/bir şeye) vermek	relinquish (one's) grasp over (something) (to someone or something) f.
483	Deyim	(bir şey üzerindeki) kontrolünü (başka birine/bir şeye) vermek	relinquish control over (something) (to someone or something) f.
484	Deyim	(bir şeye) start vermek	ring the curtain up (on something) f.
485	Deyim	(bir şeye) start vermek	ring up the curtain (on something) f.
486	Deyim	tüm ilgisini (birine/bir şeye) vermek/odaklamak	rivet (one's) attention (on someone or something) f.
487	Deyim	(birine/bir şeye) fazla değer vermek	set (someone or something) (up) on a pedestal f.
488	Deyim	(bir şeye) son halini vermek	set (something) in concrete f.
489	Deyim	(birine/bir şeye) büyük önem vermek/saygı duymak	set great store by (something or someone) f.
490	Deyim	bir şeye gönül vermek	set your heart on something f.
491	Deyim	bir şeye son vermek	slam (on) the brake f.
492	Deyim	bir şeye son vermek	slam (on) the brakes f.
493	Deyim	(bir şeye) destek olmak/vermek	strike a blow for (something) f.
494	Deyim	(birine/bir şeye) gereken önemi vermek	take (someone or something) seriously f.
495	Deyim	(birine/bir şeye) bir şans vermek	take a chance on (someone or something) f.
496	Deyim	(birine/bir şeye) sürekli zarar vermek	take a toll (on someone or something) f.
497	Deyim	(birine/bir şeye) zarar vermek	take a toll (on someone or something) f.
498	Deyim	(birine/bir şeye) kulak asmak/vermek	take heed (of someone or something) f.
499	Deyim	dikkatini (bir şeye) vermek	take note of (something) f.
500	Deyim	(birine/bir şeye) çok değer vermek	think the world of (someone or something) f.